Büyükelçi Biyografileri

Ce: Büyükelçi Biyografileri

Damat Ferit Paşa ( 1853)- (1923) </B>
1853 yılında İstanbul'da doğdu. Paris, Berlin, Petersburg ve Londra elçiliklerinde çalıştı. Londra elçiliğine tayin edilmediği için Şûrayı Devlet üyeliğinden çekildi. 1908'den sonra Ayan Meclisi'ne, 1919 Mart'ında da Tevfik Paşa'nın yerine sadrazamlığa getirildi; aynı zamanda Hariciye vekiliydi. İzmir'in işgal edilmesi, Paris Barış Konferansı'nda isteklerinin kabul edilmemesi üzerine iki kere istifa etti. Bu arada yurt dışına kaçan İttihatçıları idama mahkum ettirdi. 21 Temmuz 1919'da tekrar kabineyi kurduktan sonra, Kuva-yı Milliye'yi dağıtmak için Kuvay-i İnzibatiye'yi kurdu. Buna karşılık Anadolu'nun çeşitli yerlerinden gelen tepkiler karşısında istifaya zorlandı. 5 Ekim 1920'de 4. defa sadrazamlığa getirildi. Kabineyi yenilemek üzere 11 Nisan 1920'de istifa etti. 31 Temmuzda tekrar sadrazamlığa geldi ve bu dönemde Sevr Antlaşması'nı imzaladı. Fakat İstanbul Hükümeti ile TBMM'nin uzlaşmasına engel olduğu için İngilizlerin baskısı ile 17 Ekim 1920'de görevinden ayrıldı. 1922 yılında yurtdışına kaçtı ve 1923 yılında Fransa'nın Nice kentinde öldü.
 
Ce: Büyükelçi Biyografileri

Emre Gönensay ( 1937) </B>
1937 doğumlu. Eğitimini yurt dışında tamamladı. Daha sonra Türkiye'ye gelerek Boğaziçi Üniversitesi'nde profesör oldu. Çeşitli özel kuruluşların ve bankaların yönetim kurullarında görev aldı. 1987'de Manisa'dan milletvekili adayı oldu. Daha sonra Cumhurbaşkanı Başmüşaviri oldu. 1994 ve 1995 yıllarında Başbakanlık'da ekonominin koordinasyonu, Gümrük Birliği, boru hattı gibi konularda çalışmalarda bulundu. Yayınlanmış eserleri ve makeleleri var. İngilizce ve Fransızca biliyor.DYP-SHP Hükümetinde Dışişleri Bakanlığı yaptı.
 
Ce: Büyükelçi Biyografileri

Ercüment Yavuzalp </B>
ESERLERİ

Menderes'le Anılar
Ercüment Yavuzalp
Bilgi Yayınevi / Ercüment Yavuzalp'in Kitapları Dizisi


"Menderes'le Anılar", ne akademik bir çalışma, ne de tarihsel bir incelemedir... Ülke siyasi tarihinin bir dönemine adını veren Menderes, bazılarınca bir ilah, bazılarınca da ülkenin karşılaştığı sorun ve kötülüklerin odak noktası olarak görülmüştür... Yazdıklarımda ağırlık noktası olarak bir dönemde adını vermiş merhum Başbakanı ve onun çevresinde gelişen
olayları aldım. Kişilere ancak olaylar vesilesi ile ve asıl konu Menderes'in kişiliğini anlatmaya yarayacakları ölçüde temas ettim. Amacım bir devrin dedikosunu değil, tahlilini yapmak olduğu için, genellikle ad vermekten kaçındım. 27 Mayıs ihtilali sonunda; maiyetinde görev yaptığım sürece bana daima nazik davranmış kimse ile, iki bakanın maruz kaldıkları trajik akıbet benim için
sarsıcı oldu... anılarımı yazıya dökerken bu duyguların etkisi altında kalmamaya özen gösterdim."
-Ercüment Yavuzalp-

Kıbrıs Yangınında Büyükelçilik
Ercüment Yavuzalp
Bilgi Yayınevi / Ercüment Yavuzalp'in Kitapları Dizisi

..."Rumların tarihte işledikleri sürekli hata, elde ettikleriyle hiç yetinmeyip, olanak ve güçlerinin yetmeyeceği amaçlar peşinden koşmaları olmuştur."
"Kıbrıs Yangınında Büyükelçilik" görevini, 1967 yılının başından 1970 yılının sonuna kadar dört yıl sürdüren "Ercüment Yavuzalp", Türkiye'yi Kıbrıs'ta temsil ettiği günlerde gördüklerini bir başka yerde şöyle hükme bağlıyor: "Görmeden tasavvur olunmayacak sıkıntı ve eziyetlere kerşın 'Kıbrıs Türkünün' kimliğini nasıl bir özveri ve kararlılıkla savunduğunun tanığı oldum."...

ESERLERİ

Liderlerimiz ve Dış Politika
Ercüment Yavuzalp
Bilgi Yayınevi / Ercüment Yavuzalp’in Kitapları Dizisi

"... Bu kitabımda ise, meslek hayatım süresinde tanımak ve bazı olayları beraber yaşamak fırsatını bulduğum politik liderlerimiz; Adnan menderes, Cemal Gürsel, Süleyman Demirel, Bülent Ecevit, Fahri Korutürk, Kenan Evren ve Turgut Özal'ın belirli olaylara, o dönemlerdeki görevlerim dolayısıyla tanık olduğum yaklaşımlarını ele almayı uygun gördüm. Bunu yaparken de elimdem geldiğince objektif olmaya çalıştım. Ele aldığım liderlerimizin hiçbiriyle herhangi bir sorunumun olmaması, ya da hiçbirisine şu veya bu nedenle bir minnet borcumun bulunmaması, objektif olmak hususundaki çabalarımda bana yardımcı oldu. (...)"
-Ercüment Yavuzalp-
 
Ce: Büyükelçi Biyografileri

Erdem Erner </B>
ESERLERİ

Davulun Sesi
(Dışişlerinde 44 Yıl)
Erdem Erner
Bilgi Yayınevi / Tarih Anı İnceleme Dizisi

... Geleneksel (ve değişmeyen) adı ile "hariciyecilik" ilginç bir meslektir. Bir "hariciyeci" dış ülkelerde devletini ve ülkesini temsil eder; ama yine aynı "hariciyeci", bu temsil görevinin yanı sıra o ülkelerde birçok olayın içinde yaşar, birçok olaya da tanıklık eder.
Bu olayların kimi "diplo-dramatik", kimi de "diplokomik"tir. Uzun meslek yaşamını seçkin bir "hariciyeci" olarak hem dış ülkelerde, hem de Dışişleri'mizin Merkez'inde sürdürmüş olan Erdem Erner, kitabı "Davulun Sesi"nde işte bu "diplo-dramatik" ve "diplo-komik" olayları anlatıyor bize. "Davulun Sesi"nde anlatılanlar; doğruları ve yanlışları ile, acı ve tatlı
yanlarıyla Erdem Erner'in "hariciyecilik"teki kırk dört yıllık anılarıdır...
 
Ce: Büyükelçi Biyografileri

Esat Cemal Paker </B>
ESERLERİ

1.Siyasi Tarihimizde Kırk Yıllık Hariciye Anıları
Esat Cemal Paker
Remzi Kitabevi / Ansiklopediler Dizisi

Esat Cemal Paker, hariciyecilik mesleğine girdiği II. Abdülhamit devrinden başlayıp Cumhuriyet dönemine kadar, çeşitli Avrupa ülkeleri nezdinde resmi görevlerde bulundu. Bu görevleri süresince, duyduğu veya bizzat yaşadığı ciddi ve mizahi olayları, Siyasi Tarihimizde Kırk Yıllık Hariciye Hatıraları adlı kitabında topladı.

Esat Cemal'in siyasi hayatının başlangıcı, Osmanlı devletinin dağılmaya yüz tuttuğu o karanlık günlere denk geldiğinden, anlatılan kimi olaylar, yeni kuşaklar için ibret verici birer örnek niteliği taşıyor. Kimi zaman da, dönemin ünlü kültür, fikir ve siyaset adamlarının yaşamları gözler önüne seriliyor. 1900'lerin başında savaş içindeki Avrupa sosyetesi ve Osmanlı
erkanı, Esat Cemal'in gözlemleriyle, bir roman akışı içinde sergileniyor.
 
Ce: Büyükelçi Biyografileri

Fahreddin Paşa . ( 1868)- (1948) </B>
Ömer Fahreddin Paşa (Türkkan), (1868, Rusçuk - 1948, İstanbul) Mondros Mütarekesinden sonra teslim olmayıp Medine'yi 72 gün daha savunan Türk kumandanıdır. Medîne müdâfii Türk Kaplanı Çöl Kaplanı, Medine Kahramanı adlarıyla anılır.
Bulgaristan'da doğdu, 93 Harbinden sonra ailesiyle birlikte İstanbul'a geldi. Harp 0kulunu ve harp akademisini bitirdikten sonra 1891'de kurmay yüzbaşı olarak Osmanlı ordusuna katıldı. Balkan Savaşında Çatalca savunmasında ve Edirne'nin geri alınışında görev aldı.

I. Dünya Savaşı başladığında 4. Orduya bağlı 12. kolordu komutanı olarak Musul'da bulunuyordu. 1915'te 4. Ordu komutan vekilliğine getirildi. bu bölgede iken hem tehcire tabi tutulan Ermenileri yerleştirme işiyle uğraştı, hem de Urfa, Zeytun, Musadağı ve Haçin Ermeni isyanlarını bastırdı.
1916'da 4. Ordu komutanı Cemal Paşa tarafından Medine'ye gönderildi. Fahreddin Paşa elindeki kısıtlı imkânlara rağmen aldığı tedbirler sayesinde Medine'yi 2 yıl 7 ay savundu. Herhangi bir yağma ihtimaline karşı tedbir olarak, Medine'deki 30 parça Kutsal Emaneti 2000 askerin koruması altında İstanbul'a gönderdi. Medine'nin etrafı isyancıların eline geçmeye başlayınca İstanbul'daki Hükümet, Medine'nin boşaltılmasını istedi. Fahreddin Paşa 'Peygamberin kabrinin bulunduğu Medine'deki Türk Bayrağını kendi elimle indiremem' diyerek şehirden ayrılmayı kabul etmedi.

Bir süre sonra Medine'nin etrafı tamamen kuşatıldı. Türk orduları kuzeye doğru geri çekilmeye başladı. Etrafındaki Türk birlikleriyle irtibatı tamamen kesilen Fahreddin Paşa şehri savunmaya devam etti.
30 Ekim 1918'de Osmanlı Devleti Mondros Mütarekesini imzalayarak I. Dünya Savaşından çekildi. Mütarekenin 16. maddesine göre Fahreddin Paşa'nın teslim olması gerekiyordu. Kendisine Mondros Mütarekesini tebliğ için İstanbul'dan gönderilen yüzbaşıyı hapsettirdi. Medine'ye en yakın Osmanlı birliği 1300 km uzakta olmasına rağmen Mondros Mütarekesinden sonra da teslim olmadı ve şehri savunmaya devam etti. Osmanlı devletinin teslim olmasında sonra 72 gün daha Medine’yi savunmaya devam eden Fahreddin Paşa yiyecek, ilaç ve cephanenin bitmesinden sonra kendi askerleri tarafından etkisiz hale getirildi ve şehir 13 Ocak 1919'da teslim oldu. Böylece Medine'de 400 seneden beri süren Türk hakimiyeti sona erdi.

İngilizler tarafından Türk Kaplanı ismi verilen Fahreddin Paşa, savaş esiri olarak önce Mısır'a daha sonra da Malta'ya gönderildi. 8 Nisan 1921'de Malta'da kurtulduktan sonra Milli Mücadele’ye katılmak üzere Ankara'ya geldi. 9 Kasım 1921'de TBMM tarafından Kabil Büyükelçiliğine tayin edildi.
1936'da Tümgeneral rütbesi ile Türk Silahlı Kuvvetlerinden emekliye ayrılan Fahreddin Paşa, 1948'de İstanbul'da vefat etti.
 
Ce: Büyükelçi Biyografileri

Fuat Carım ( 1892)- (1972) </B>
1892 yılında Halep’te doğdu.1913’te Mektebi Mülkiye’yi bitirdi.I.Dünya Savaşı süresince Teşkilat-ı Mahsusu’da çalıştı.Kurtuluş Savaşı’nda Geyve Kaymakamı olarak İzmit yöresinde Kuvayi Milliye birlikleri kurdu.İlk TBMM’ye İzmit milletvekili olarak girdi.Büyükelçi Ali Fuat Cebesoy ile Sovyetler Birliği’ne gitti.Bir Rus Hanım’la evlendi.24 Temmuz 1920’de Moskova ve Kazan bölgesi Başkonsolosluğuna tayin edildi.Cumhuriyetten sonra Kopenhag, Milano, Marsilya Başkonsolosluğu, Cidde Elçisi, DışişleriBakanlığı Genel Sekreterliği ve Rio de Janerio Büyükelçisi olarak görev yaptı.Hür Adam gazetesinde yazılar yazdı.1972 yılında İstanbul'da öldü.

ESERLERİ
Cezayir’de Türkler,Kanuni Devrinde İstanbul (Pedro’nun Zorunlu İstanbul Seyahati),Türklerin Denizciliği,Venezüell’lı Miranda’nın Türkiye’ye Dair Hatıratı,Marco Polo ve İbni Batuta,Tarihin Türk’e Yüklediği Çetin Görev, İşlenmemiş Konular

1.İşlenmemiş Konular
Osmanlı Tarihinde Gizli Kalmış Olaylar
Fuat Carım
Güncel Yayıncılık / Fuat Carım Tüm Eserleri Dizisi

2.Pedro'nun Zorunlu İstanbul Seyahati
16. Yüzyıl'da Türkler'e Esir Düşen Bir İspanyol'un anıları
Fuat Carım
Güncel Yayıncılık / Anı Kitaplığı Dizisi
 
Ce: Büyükelçi Biyografileri

Hamdullah Suphi Tanrıöver ( 1885)- (10.06.1966) </B>
1885 yılında İstanbul'da Aksaray'da, Horhordaki Abdüllatif Suphi Paşa Konağında dünyaya geldi. Babası Maarif Nazırlarından Abdüllatif Suphi Paşa, annesi ise Ülfet Hanımdır. İlk tahsilini Kısıklı, Altunizade ve Numune-i terakki mekteplerinde yapan Tanrıöver, 2. Abdülhamid'in iradesiyle parasız ve yatılı olarak orta tahsilini Galatasaray lisesinde tamamlar. 1905 yılında Reji idaresinde tercüme servisinde ilk görevine başlar. Daha sonra muhtelif okullarda öğretmenlik yapar. Edebiyat fakültesinde ders verir. Profesör olur. 1913'te Edirne'deki Bulgur zulümün-dünyaya anlatmak için seçilen heyetin içindedir.
Fecri ati grubu içinde şair ve eleştirici yazar olarak Türk Edebiyatına giren Tanrıöver, gerçek yerini ve kişiliğini milli edebiyat cereyanı ve Türk Ocağı kadrosunda bulmuştur. Ayrıca Hamdullah Suphi Tanrıöver, Ömer Naci'den sonra Türk dünyasında büyük bir ün kazanan yeni bir milli hatiptir.

35 yaşında Milli Mücadeleye Antalya Milletvekili olarak katılan Tanrıöver'e milletvekilliği uhdesinde kalmak üzere Matbuat ve İstihbarat Umum Müdürlüğü görevi verilir.
Daha sonra Milli Eğitim Bakanlığına getirilen H. Suphi Tanrıöver, bu görevini muayyen zamanlarda iki defa sürdürmüş, Mehmet Akif Ersoy'un yazdığı İstiklal Marşımızın Millet Meclisinde kabulü onunu büyük çabaları sonucu gerçekleşmiştir.
Tanrıöver daha sonra Bükreş büyükelçiliğine tayin edilmiş, bu görevi 1944'te sonra ermiştir. 1946'da İstanbul'dan milletvekili olmuş, bu görevi de 1960'a kadar devam etmiştir.

Hamdullah Suphi Tanrıöver, 10 Haziran 1966 yılında İstanbul'da ölmüş, Edirne Kapı Merkezefendi mezarlığına gömülmüştür.
Bu yazar "Türk Ocağı ve Hamdullah ikiz kardeş gibidir. Muhakkak biri diğerini hatıra getirir" der. Gerçekten Türk Ocağı dendiği zaman mutlaka H. S. Tanrıöver akla geliyor. 1912 yılında 766 sıra numarasıyla Türk Ocağına üye olmuş, yıllarca başkanlık yapmış, çok canlı çok ateşli hitabeleriyle, bu mukaddes ocakta geliştirilmiş Türk Milliyetçiliğini gür ve temiz sesi, tipik bir sembolü olmuştur.
Türk Ocağına büyük emeği geçen kuruculardan Yusuf Akçora şunları söyler:
"Ocağın tarihinde fasıla yoktur. Türk Ocağı bur fasılasız hayatın en ziyade reisi Hamdullah Suhi Beye borçludur. Kendi hayat ve istikbalini Ocağa katmış olan Hamdullah Suphi Bey, enerjisi, fikir takibi, ruh aşinalığı ve işi zor bulunur tertipleyiciliği sayesinde Türk Ocağını Milli Türk Devletinin kuruluşuna kadar getirebildi"

Muhtelif aralıklarla otuz dört yıl gibi uzun bir süre genel başkanlık yaparak kırılması çok zor bir rekorun da sahibidir. Genel başkanlık yaptığı dönemler (1912), (1949-1959) ile (1961-1966) yılları arasındadır.

Tanrıöver en büyük hizmetlerinden biri de Türk Ocağı binası yaptırmasıdır. Tamamen Ocaklıların ve halkın katkıları ve gayretleri ile meydana getirilen bu bine, daha sonra Ocaklılardan alınmış, çeşitli girişimler müspet bir sonuç vermemiştir. Bu gün Devlet Resim ve Heykel Müzesi olarak açık olan Tarihi Türk Ocağı binası, her Ocaklının gerçekleşmesini gönülden istediği hayalidir, arzusudur, isteğidir. Tarihi Türk Ocağı binasının mülkiyeti Türk Ocaklarına yani asli sahibine geçinceye kadar, bu mücadele devam edecektir.
Hamdullah Suphi Tanrıöver'in bir çok yazı ve şiirlerinin yanında, "Dağ Yolu" ve "Günebakan" adlı iki de eseri vardır.
 
Ce: Büyükelçi Biyografileri

Hamit Batu </B>
ESERLERİ

Avrupa'yla Bunalımlı Yıllar
Hamit Batu
Altın Kitaplar / Toplum ve İnsan Dizisi

1970'lerin sonları ve 1980'lerde Türkiye, Avrupalı müttefikleriyle ilişkilerinde çok zor sorunlarla karşılaştı. Özellikle Fransa'yla eski dostluk
bağları yerini, ülkemize karşı ileri sürülen ağır suçlamalara bırakıyordu. Çözümsüz kalan Kıbrıs sorunu, Eemeni terörü, 12 Eylül askeri rejimi gibi
konularda ortaya çıkan çok ciddi anlaşmazlıkların çözümü için nasıl bir mücadele yürütüldüğünü, olayların bizzat yaşamış bir Türk diplomatının
kaleminden izliyoruz.
 
Ce: Büyükelçi Biyografileri

Haşmet Başar ( 07.07.1945) </B>
07.07.1945 doğumlu Haşmet Başar, İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi’nden mezun olduktan sonra Londra’da İş İdaresi diploması, New Castle Üniversitesi’nden master dereceleri aldı. Leeds Üniversitesi’nde doktora ve Manchester Üniversitesi’nde post doktora çalışmaları yaptı. Liverpool’da çok uluslu bir şirkette iktisatçı olarak çalıştı ve Birleşmiş Milletler Programı’nda yer aldı. 1984-1994 yılları arasında uluslar arası finans kuruluşlarında ve Kalkınma Bankası’nda üst düzey görevler yaptı. Başar, vefatından önce HABA International’ın Genel Müdürlüğünü ve Latin Amerika ülkesi olan Surinam Cumhuriyeti’nin Fahri Konsolosluğu görevini yürütüyordu. Çeşitli dillerde 8 kitabı ve 50’nin üzerinde bilimsel makalesi yayımlanan Başar, evli ve iki çocuk babasıydı.