..asker yarim...

Telli turnam selam gotür
Sevgilimin diyarına
Üzülmesin ağlamasın
Belki gelirim yarına cananıma

Hasret kimseye kalmasın
Sevdalılar ayrılmasın,ayrılmasın
Ben yandım eller yanmasın
Sevdanın aşkın uğruna can uğruna

Gönüle hasret yazıldı
Sevgiye mezar kazıldı
İki damla yaş süzüldü
Gözlerimin pınarına,pınarına

Hasret kimseye kalmasın
Sevdalılar ayrılmasın,ayrılmasın
Ben yandım eller yanmasın
Sevdanın aşkın uğruna can uğruna

çok ama çok güzel bir türküü yaaa kaç kere dinledim..yinede bıkmadımm
 
Telli turnam selam gotür
Sevgilimin diyarına
Üzülmesin ağlamasın
Belki gelirim yarına cananıma

Hasret kimseye kalmasın
Sevdalılar ayrılmasın,ayrılmasın
Ben yandım eller yanmasın
Sevdanın aşkın uğruna can uğruna

Gönüle hasret yazıldı
Sevgiye mezar kazıldı
İki damla yaş süzüldü
Gözlerimin pınarına,pınarına

Hasret kimseye kalmasın
Sevdalılar ayrılmasın,ayrılmasın
Ben yandım eller yanmasın
Sevdanın aşkın uğruna can uğruna

çok ama çok güzel bir türküü yaaa kaç kere dinledim..yinede bıkmadımm

BENDE BENDE ŞİKERİMNNNN :uhu:
 



şimdi gidiyorsun
git
oysa senden tek bir damla istemiştim
sana kocaman bir deniz sunmak için
şimdi gidiyorsun
git

ne zaman başladı bu hikaye
anımsamak zor
gençtim
hazırda fırtınalarım vardı
dörtnala sevdalarım
komazdı öyle üç-beş nöbetleri
geceler içimi acıtmazdı böyle

bir insan bu kadar eksilebilir mi

hatırlarsan sesine uyku kaçmış bir adam vardı
bu şehrin bir yerlerinde
düşler ormanının gece bekçisi derdin sen ona
gözlerinde gizledi o seni
sen bilmedin
o adam bendim
unuttun mu

bak sevdiğin adam gülmeyi bile unuttu
seni unutamadı

işin kolayına kaçmadım
uğruna ölmedim yani
uğruna ölünecek sandığım biri için yaşadım hep
sen bunu da bilmedin
ben bir bakışına bin anlam yükledim
sen aşka kestirmeden gittin

bir hayatın özetini bırakıp avuçlarıma
şimdi gidiyorsun
git

bana karanlığın ne demek olduğunu öğretmeden
bütün ışıklarımı söndürüyorsun
bu cehennem cinayetlerini işliyorsun
sonra bunlara intihar süsü veriyorsun
yazıklar olsun
yazıklar olsun
susuyorsun
susuyorum
susacaklarım bitmiyor

uzun lafın kısası olmaz
anlatacağım çok şey var
hoyrat bir rüzgar gibi geldin
aklımı ve hayatımı dağıttın
şimdi gidiyorsun
git

daha ayrılığa bile çarpmadan
aşk bizden döndü
bir yılan gibi soktun koynuma kimsesiz geceleri
artık ölüm sana dokunamamaktan kötü değil
ama sana dokunmak da yasak bana
göz çukurlarımdaki karanlık bunu anlatır
sen var ya sen
allah kahretsin!

yani şimdi
gözleri sana benzeyen bir kızım olmayacak mı
yani şimdi başkaları mı sevecek seni
başkaları mı tutacak ellerini

ben saçlarını okşadığım zaman
ellerin öksüz kalırdı
şimdi gidiyorsun
git​


Kahraman TAZEOĞLU
 
Yine o ağrıyla uyandım.
İnsanın içi ağrır mı hiç?
Ağrıyor işte...
Dibe yuvarlanıyorum
Ağır geliyorum kendime...
Kendime birikiyorum kendimi yabancılaştırarak kendime.
Tanıyamıyorum çoğu zaman beni.
En sevdiğim çiçek adlarını unutuyorum bazen.
Bazen de yürüdüğüm yolu.
Geliyor muydum yoksa gidiyor muydum bilmiyorum!?


Aramadığın yerlerde olmayı seçiyorum nedense.
Karşılaşma ihtimalimizin olmadığı...
Olamayacağı...
İlk ışıktan sağa dönüyorum hep.
Senden değil seninle karşılaşmaktan korkuyorum.
Şekil değiştirmişiz biz.
Ben giderken sen gelirken ne varsa bilmediğim;
Karşılaştığımızda bir şamar gibi inecek yüzüme sanırım.
O yüzden kaçıyorum karşılaşmalardan.
Korkmak değil bu.
Korkudan korkmak benimkisi...
Ve anladım ki ayrılığa değil ayrı kalmaya yeniliyor insan...


Çelişkisiz yaşadın sen.
O yüzden anlayamazsın beni.
İçinde hiç "kal" ı olan bir "git" in olmadı mesela...
Bildiğim tek adres adresssizliğimdir benim.
Sen hiç bu kadar cesaretli olmadın unutma.
Ben yola çıktığımda geriye dönerken nelere ihtiyacım olacağını hesaplamam.
İşte bu yüzden bu ağrı...
İçim ağrıyor bak.
İnsanın içi ağrır mı hiç?
Ağrıyor işte...


Aç bir çocuğun hem ağlayıp hem de ekmek yemesi gibi birşey bu ayrılık sonraları.
Katmerleşen bi acıyı katık etmek boğazında takılıp duran her şeye...
Biliyorum "yarın yeni bir gün doğacak" hikayeleri inananını kanatır en çok.
O yüzdendir sadaka vaatlere tenezzül etmeyişim.
Ucuz umutlar lütfetme adamlığıma...
Ben bir tek savaşarak yenilmesini bilirim!
Yıkılmam böylesi bir yenilgiden.
Utandırmaz adamlığımı bu ağrılı geçmişin ağaran yaraları.
Kutsal merhamet avcısı değilim ben.


Yola sensizlikten ağlayarak da devam edebilirim.
Yanıma sen gerekmez yürümem için.
Bu yollarda büyüdüm ben unutma.
Düşeceğimi bildiğim betonlardan korkarak atlamadım ben bu uçuruma.
Kanatmış olsan da beni bir ayrılığın koynunda
Yine de merhemi istemem bir başkasının elinden.
Merhemi verenlerin seni kötülemesine izin vermiş olurum o zaman.
Ne sana eğilirim ne seni başkasına eğerim.
Yakışmaz bu benim adamlığıma...


Kendimi korlarda denemişim ben.
Senin alevlerin ellerimi ısıtır en fazla.
Merak ediyorsan eğer
Giderken ölümüme bıraktığın yalnızlık
Kendisiyle yaşamayı öğretti bana.
Uslanmış değilim yani
Islanmış olsam da gözyaşımdan...


Ağrıyı içimde tutuyorsam hep;
Hasmımla savaşımı göremesin diyedir düşmanlarım.
Bu yüzden ben yokluğunun varlığına sığınarak da yaşayabilirim böyle.İnsanın içi ağrır mı hiç?
Bu yüzden ağrıyor işte. . .
 
Geri
Üst