CANIM DEMİŞİM SANA
Sen bir kitap kapağı gibi kapamışken adımı,
Ben her sözcükte seni okuyorum harf harf…
Tümcelerimin boyun büküşlerine aldırma yar!
Gözü yaşlı satırlarımın içinde döküşlerinde büyütüyorum keşkelerimi…
Harflerimin ayağı kayıyor uçurumlarından.
Oysa sen bir liman sakinliğiydin yüreğime…
Bir gün batımı huzuru…
Uçsuz bucaksız bir özgürlüktün mavilerime…
Ateşe verdin kıyılarımı apansız sinsice…
Züleyha’nın kaderine razıydım Yusufsun diye…
Peşinden koşmaya kınanmaya dile düşmeye…
Nerden bilirdim dilinden düşeceğimi?
Bir sözünle ateşe verdin uğruna ödenen bedelleri…
Gitme demem git şimdi!
Bir metalin içine bindirip vedalarını,
son bir kez kokunu çekmeden tiryakiliğim
son bir kez düşmeden kollarının girdabına
bir buseyi çok görüp alnıma
en kara yazgıları sür de git!..
Son fethedilen miyim meçhul ama sen son Fatih’im…
Bilsen kaç varlığa hiçlikti fetihlerin…
Ama dur gitme!…
Şu topraklarımda dalgalanan sancağını indir öyle git!
Yüreğimden sevdanı dilimden adını sök de git!
Ciğerlerimden kokunu gönlümden gözlerinin okunu çek de git!
Sözlerimi esaretten kurtar dilimi çöz de git!
Kaç kez uğurladım seni bu kentten?
Kaç kez boynu bükük bıraktın ardından el sallayışlarımı garlarda?
Dönüşünün umuduyla gidişine dayanamazken
bu müebbet vedaya nasıl dayanırım söyle?
Ah yar…
En yakınımken uzağımdın.
Şimdi benden öte bensin ki ben bana tuzağım…
Kin tutmaz kalemim bilirsin.
Sen kapatsanda cismimin üstüne son sayfanı
bu masalın devamını bir ömür bekler yüreğim…
Sana git diyebilmek için kaç alfabe satın aldım zamansız pazarlıklarla bilsen.
Tüm kırgınlıklarımı çıkarıp kumbaramdan saydım bir git” etmedi.
Yanında “mesi olmayan bir git yakıştırılmadı sevdama…
Ama çok istiyorsan işte orda; alfabemin kıyısında bir git”…
Eksik mahzun çaresiz…
İster al git istersen kal gitme Yar!…