bura da dıyarın ucgenı hadı bakalım

zeytintanesi_bayram_sekeri-5007.jpg
 
babaannemin örgüleri gibi oldun be hayat iki ters bi düz:))
yenıden yıne ben :) gunaydın herkese.
haftaya hayırlı baslamanız dılegıyle
 
İçimde bir boşluk var, durup durup özlüyorum onu. İtiraf etmeliyim, en azından güncem de dürüst olmalıyım belki de. Ben sevdim birini evet sevdim. Sevmeye çalışmanın bu kadar acıtacağını bilerek hem de. Onun gidişini izlemeyi göze alarak.
Koşup dökmeliyim kitapları, ona yazdığım o mektup bir yerlerde olmalı. Ağlayacağımı biliyorum, tüm gece uyumayacağım belki ama özledim işte. Adını çeviriyorum ağzım da. Bana ölümü sunacak bir zehri yutmadan son kez çevirir gibi…
Sesli okuyacağım, dudaklarım titriyor. Sesini de özlemişim… Şimdi yine parmaklarımla alsa saçlarını, kulak ardına. O nerde şimdi kim bilir…
‘’Bitti! Dedi… Neyin bittiğinin önemi yoktu. O iki hecelik kelimeydi ilk kursağına oturan. Sonra devamı gelecekti. Birazdan kendini alıp buradan gidecekti. Kaçkın bir şehri terk etmek hiç de zor değildi.
Kalabalıkları yararak ve tüm onursuzluğu üstünden damlayarak, kaçıp sığınmalıydı, şehrin eteklerinin altına. Ya o! Şimdi ne yapıyor. Üşüyor mudur? Ya elleri, soğuk mudur? Tutup öpse parmak uçlarından, kızarır mı yine yanakları ya kalbi atar mı yine, başım göğsünün konaklığındayken ki… Tik tak… Bir akreple yelkovana öykünüyormuş gibi! İlk gözlerine baktığımda mırıldanmıştım işte, öylesine, sonra kim bilebilirdi ki bu denli içine oturacağını; ‘’bir kız için gözleri fazla çocuk bakıyor…’’
Özlemek, inkâr etmek ne kolay! Özlemedim işte, ne münasebet… Özlememeli. Elleri üşüyor cam soğuğunda, otobüs duraklarını sayıyor. Ağlamayacak! Açılan bir müziğin sözleri içini yakıyor…’’Kırık kalpler durağında inecek var…’’ bağırası geliyor, kaptan nerededir o durak gitsek götürüp atsan beni oraya, ölü kuşlar gibi! Savursan acımaz canım korkma, şimdiden çok…
Ne büyük bir tehdittir suskun şairler. Ama kimse bilmiyor. Geçiyorum yanlarından dokunsalar, bakışları değse öksüzlüğüme patlar, öldürürüm tüm şehri, suskunluğumla. Ama yapmıyorlar! Kaç kişiyi öldürebilir susuşuyla bilmiyor. Ama o sustuğunda biliyor ki bir kişi ölür bu şehirde. Ama o susmuyor! Dudaklarının demedikleri gözlerine gizleniyor.
Gözleri kapalı. Asansör kapanıyor sayılar azalıyor yavaşça… Bir, iki… Ve hızla kapatılan soğuk, metal kapının sesi. Düşüyor kendinden, adımları uçuyor, şehrin kalbine doğru. Bir kalabalık arıyor, canlı bir bomba artık gülüşleri, suskunlukları pimi ölülerin! Öldürelim mi her gülüşü!
Şehir intihar edecek söylemediler mi sana. Tüm çocuk gülüşleri silinmiş bir şehirden ne beklerdin ki daha fazla. Karışıyor kalabalığa, kulaklarında kendi suskunluğunun en vicdansız sesi… Hata! Hata! Hata… Neydi hata olan, belki de doğumundan başka. Bin yıllık bir ruhun gencecik bir bedene hapsedilişimiydi! Kim verdi bu emri tanrı! Bu ruhu kapatmalıydınız, kaçkın ruhların arasına.
Bu geceyi sil günceden. Ve siliyor bu geceyi güncesinden! Üstü çiziklerle dolu yamalı güncesinden… Alıp basıyor bağrına ve kan oturuyor teninde dokunan her yere.
Kendini topluyor yabancı bakışlardan. Ama gözleri kayıp, anlıyor o kapı kapanmadan önce orada unuttuğunu. Anlıyor gözleri çocuk bakan kız gelmiyor yüreği öksüzlük kokan çoçuğun ardından! Ve işte bak, çöküyor tüm Türk filmi senaryoları ve bir kez daha anlıyor esas erkeğin kendi olmadığını.
Suskunluğu büyüyor, kız olsam saklardım âdemelmasının içine, oysa kimse bilmiyor erkekler saklayacak tüm yanları ölüme kesiyor diye, ağlarlar hiç durmadan! Bir kız bulup vermeli ona, saklamalı âdemelmasının soğukluğuna. Ve öpmeli hiç tanımadığım bir dudakların intiharından! Susuyor gittikçe büyüyor, elleri dokunuyor yanaklarına. Çocukluğunun en güzel anısı oturuyor, dizlerine. Bir çocuk, gözlerinde gülücük yaşları, yanaklarına süzülüyor.
Artık susmuyor, susamıyor, bir çığlık bu, arabada yabancı gözler ona dönüyor, ama yine gözlerinin gölgesi görünmüyor! Nasıl gidilir şimdi bu şehirden gözlerinin gölgesi olmadan! Ya sen gözleri çocuk bakan kız, evine düşmüşken gözlerim, bir mahşer yeriyken odan nasıl unutursun beni. Hediyemdir al tak gözlerine gölgemi. Ve ben gibi bak tüm yabancı adamların gözbebeklerine. Belki o zaman bağışlar seni dünya…
Bir otobüsün koltuk altı yalnızlığı üstüme bulaşan. Unutulan bir paket hüznüyle. Oysa bir çocuğun sevinciydim ben, unutmasaydın beni, başka bir erkeğin gözlerine dalıp! Tek başıma öksüz bir otobüs koltuğunun altında belki de çocuk gülüşlerini getirecektim sana!
 
[h=6]

[/h][h=6]BEN KADINIM…
Gururun olurum bazen. Hiç ummadığın zamanda zekamla şaşırtır, yine beklemediğin bir anda aptalı oynayarak hayretler içerisinde bırakırım seni. Farklı özelliklerimle yaşamına renk katarım. Biraz gizemli, biraz tutkulu. Bazen de isteyerek aptal..!

BEN KADINIM…

Çok güçlüyüm. Dört bir tarafım demirden kale gibi. Hiçbir düşmanın girmeye cesaret edemeyeceği kadar güçlü. Ama bir o kadar da kırılgan ve narin. Hiç beklemediğin bir anda kırılıveren, bir yüreğe sahibim. Bu anlarda beklerim sevgi sözcüklerini. Korkma şımarmam. Sevgini duymak isterim senin ağzından. Ne kadar inansam da beni sevdiğine her zaman o iki kelimeyi duymak, beni BEN yapar. Çok zor değil ki bunu söylemek; "SENİ SEVİYORUM" diyebilmek. Ama öylesine değil, laf olsun diye değil, içten gelerek..!

BEN KADINIM…

Beni ben yapan özelliklerin başında gelir "SEVGİ". Çok şey beklemem senden. Bilirim gün boyu yoğunluğunu; iş gücünü, çalışmandaki güçlükleri. Suskun ve sabırla beklerim. Özgür kalmak istediğin zamanlar olduğunun da farkındayım. Orada başlar belki kıskançlık duygularım. Ama her seven kadın gibi ben de kıskanırım . Biraz hoşgörü ve dürüstlük beni sana çeker. Biter kıskançlık krizlerim. Beni anlamaya çaba gösterdiğin anda yüreğim affeder her hatayı..!

BEN KADINIM…

Sana senin canından can verebilir, o canlara gözümün bebeği gibi bakarım. Tıpkı ve hâlâ sana baktığım gibi..!

BEN KADINIM…

Sevgimin ve gücümün farkına vardığın vakit, yere göğe sığmaz umutlarım. Hiç düşünmeden, bir tek sözünle dünyanın diğer ucuna giderim. Seninle bir olduktan sonra her yer aynıdır benim için..!

BEN KADINIM…
[/h]
 
ülkemde hep tekrarlanan başka bi cenaze namazında daha hoca cemaate dönüp, yine soracak: "haklarınızı helal ediyor musunuz ? " diye. Belki orada olamayacağım ama ey sehidim;
ben huzurlu uyurken sen terörist peşinde koştuğun için,ben sıcaktan bunalıp duş altında serinlerken sen ağır postallar içinde belkide kanayan ayaklarınla dağlarda gezdiğin için,
ben facebook'ta geyik muhabbeti yaparken sen annenı bile arayamayıp sesine hasret gittiğin için,
... Ben tatil planları yaparken sen bir sigaranı bile sonuna kadar rahat içemediğin için, ve henüz hayatının baharında bir fidanken; sen ey şehidim; sevdiğini kana kana saramadığın için,
......ey şehidim: Otuzbin lirayla askerlik alıp satanlara gülümseyip; onların yerine de vuruştuğun için, sen ki ben bu ülkede güzellikleri yaşayayım diye bana canını feda etmişsin... Benim sende ne hakkım olabilir ki ???
...kaldır başını ve söyle:
"sen bana hakkını helal ediyor musun''?? !!!!!!!!!
 
Adam!!! Dinle beni...

Bak adam, eğer hayatımda kalıcı yer edinmek istiyorsan anlaşmamız şüphesiz ki en temel kural. Bunun için birbirimizi tanımalı ona göre davranmalıyız. Henüz kim olduğunu bilmiyorum o sebeple tanımaya sen başla. Benden.
Ben garip bir kadınım. Çok manasız kaprislerim, birbirine uymaz saatlarim hatta günlerim vardır. Bazen çocuk, bazense ergen olduğum doğrudur. Tam olarak hiçbiri değilim ama ayrı ayrı hepsini olduğum zamanlarım vardır. Çekilmez olduğumu kabul ediyorum lakin beni istediğinden eminsen tahammül etmek zorundasın. Eğer edemem diyorsan da keyfin bilir. Zira yalnız başıma yürümeyi sevmesem de bunu bir ömür boyu yapabilirim.

Bir anı ötekisine uymaz birisiyim dedim fakat asla değişmeyeceğim ana noktalar keskin çizgiler vardır hayatımda, bunu da bil. Kolay kolay değişmem. Değişeceksem sonucu gerçekten beni çekecek bir şeyler olmalı.

Öyle çok kıskanç biriside değilimdir ben mesela. Kıskanmam yani kolay kolay. Benim olan birini niye kıskanayım ki? Kendine güveni olmayan, kaybetme korkusu olan kıskanır bence. Kaybetmekten korkarsan kaybedersin. Ve ben kendime hep güvenmişimdir. Yani seni kıskanmam için birisiyle aşırı bir samimiyet kurman gerekli. Bak o zaman ağzına bile sıçarım işte. Neyse.

“Babam benim insan olarak hemen hemen hiç mevcut değildi. Yalnız baba dedikleri mücerret bir mefhumun insan şeklinde görünüşüydü.” diyor okuduğum bir kitapta. Çok beğendim bu iki cümleyi. Çünkü benim içinde aynen böyle. Babam konusunda oldukça katı ve bir o kadarda hassasımdır. Yani bir olay olduğunda yorum yapmak yerine bana omzunu bahşetsen iyi olur.

Aşk nedir diye soracak olursan eğer, bana göre aşk mantık çerçevesinden çok uzakta -kii ben mantığını öyle kolayca elden bırakabilen birisi değilimdir- , tarifi imkansız bir şey. Sevmek ve hoşlanmak başka aşık olmak çok başka. Aşk dokunmaktır, hissetmektir. Bütün ruhuyla vücuduyla her şeyiyle istemek, bir yerde kendin gibi görmektir. Aşk gerçekten gözün körelme noktasıdır. Sana, sana aşık olduğuma dair cümleler kurmuşsam şayet kendinle gurur duy.Ne yani sevmiyor musun? deme. Aşıksam tabii ki seviyorumdur. Muhakkak! Zaten başka türlüsüne imkan var mı?

Ayrıca uyarmam gereken bir kaç husus var. Öncelikle tartışma sırasında ağzından çıkan laflara dikkat et lütfen. Bana her şeyi diyebilirsin ama nankör kelimesini asla kaldıramam. Misillemelerden nefret ederim. Yani sen öyle yaptın bende sen öyle yaptın diye böyle yaptım tarzı cümleler kurma bana. Hatalı kim diye aramakla vakit kaybetme. Çatlağı oluşturanı düşüneceğine nasıl onarırız diye düşün. Böylesi daha yapıcı olur. Ve ne olursa olsun daima güven bana. Aksi halde birbirimize her zamankinden daha uzak oluruz. Sen de hayal kırıklığım olursun. O yüzden yapma. Olmayan şeylere yönelipte olanları yoketme. Kaybetmeyelim biz. Eğer gelirde gidersen şüphesiz ki boşluğa düşmüş gibi hissederim kendimi. Anlamımı yitiririm.

Ben içtenlik severim adam. anlıyor musun? içtenlik! öyle sıcak ol ki bana soğuk kış günlerinde hep yanımda seni arayayım. Sıcak battaniyenin altında buz gibi ayaklarımı ellerimi ısıtabileceksen gel. Gelirsen çikolatamı paylaşabileceğim kadar sevdir kendini öyle gel. Kaleyi kalbimden feth et ki tüm topraklarım senin olsun.

Adam,gelirsen, gitmemek için gel.​
 
Ben yaşadıklarımın hiçbirini unutmam...
Ama evet yeri gelir susarım...
Canımı çok yakan şeyler olur ama yinede susarım, tükenirim...
Buna izinde veririm aslında...
Salaklığımdan mı? hayır.. .
Ben kimseye ''git'' de demem, diyemem...
O kişi vazgeçilmez olduğundan mı? Hayır...
Ona o kadar şeye rağmen o kadar değer veririm ki,
Her gün yaptıklarına utansın diye...
Ama bir gün öyle bir giderim ki kaybedeceğim hiçbir şeyim olmaz..!!
 
Sonra ne oluyor biliyor musun? Çok özlüyorsun. Elin bin kere telefona gidiyor mesaj atmak için, ama yaşadıkların yaşayacaklarının teminatı. Tekrar üzülmek istemiyorsun. Tekrar konuşursan alevlenecek duygular var çünkü. Sürekli çevrende onun ismini duyuyorsun. Bir yandan mutlu görünmeye, bir yandan onun hakkındaki şeyleri öğrenmeye çalışıyorsun. Onu hatırlatacak bir şey illa buluyorsun. Bazen bir kağıt parçası oluyor bu bazen de bir mekan. Bir anda en güzel anılarınızı düşünüyorsun. Sonra ne oluyor biliyor musun? Sevmeye devam ediyorsun..
 
Geri
Üst