*MeleK*
♥Ben Aşık Olduğum Adamın Aşık Olduğu Kadınım♥
Ce: Tarihimizde İz Bırakan Devlet Adamları
Hâlet Efendi
Osmanlı devlet adamlarından. 1760 yılında İstanbul’da doğdu. Asıl adı Mehmed Said’dir. Hâlet Efendi denmekle meşhur oldu. Kırımlı Kâdı Hüseyin Efendinin oğludur.
Hâlet Efendi, Şeyhülislâm Şerif Efendinin yanında yetişti. Bir müddet Atâullah Efendinin sonra da rikâb-ı hümâyun reisi Mehmed Râşid Efendinin mühürdâr yamağı oldu. Bir müddet sonra Ohrili Mir-i Mirân Ahmed Paşanın hizmetine girdi. Burada da uzun süre kalamadı. İstanbul’a dönüp Galata Mevlevihânesi şeyhi meşhur şâir Gâlib Dede’nin dergâhına girdi. Sonra, deryâ tercümanı Kallimaki vâsıtasıyla Fenerli Rumlarla dostluk kurdu. Beylik kesedârı maiyetine girerek hâcegânlık rütbesi aldı. Kısa süre sonra, baş muhâsebeci ve orta elçi olarak Paris’e gönderildi. Üç seneden fazla Paris’te kaldı. Akka’da Cezzâr Ahmed Paşaya yenilen Bonapart, mağlubiyetini bir türlü hazmedemediğinden Hâlet Efendiye yüz vermedi. 1807 târihinde İstanbul’a döndü. Divân-ı hümâyun beylikçiliğine bir süre sonra da rikâb-ı hümâyun reisliğine getirildi. Bu vazifesi sırasında İngilizlerle gizli ilişkisi olduğu ortaya çıkarılınca Kütahya’ya sürüldü ise de sonra İstanbul’a döndü.
Bağdat Vâlisi Süleyman Paşanın yerine vezirlik rütbesi ile Said Beyin vâli tâyinini temin etmek maksadıyla memur olarak Bağdat’a gönderildi. Bir müddet sonra tekrar İstanbul’a dönünce rikab-ı hümâyun kethüdâlığına tâyin edildi.
Fenerli Rumların bâzılarına kâtiplik yaptığından, onların lehinde, devlet aleyhine bâzı yolsuz hareketlerde bulundu. Fenerli Rumlardan elde ettiği paralarla servetini çoğaltarak yeniçerilere para dağıtıp taraftar topladı. Mora İsyanında Rumlar tarafını tutarak Tepedelenli Ali Paşayı kötüledi ve idâm edilmesine sebep oldu. İkiyüzlü politikaya devam ederek yeniçeriliğin ilgâsında dâimâ İkinci Mahmûd Han'a muhâlif oldu. Yeniçeri ocağını elinde tutarak, kendisine dayanak noktası yaptı.
Hâlet Efendi, zamanındaki âlimlerin en büyüğü Mevlânâ Hâlid-i Bağdâdî’yi de halifeye çekiştirerek devlet için tehlikeli olduğuna iknâya çalıştı. Fakat İkinci Mahmûd Han; “Din adamlarından devlete zarar gelmez” diyerek sözüne itibâr etmedi. Mevlânâ Hâlid-i Bağdâdî hazretleri, bunu duyunca halifeye hayır duâda bulunup, “Hâlet Efendinin işi, pîri Mevlânâ Celâleddîn-i Rûmi’ye havâle olundu. Onu huzuruna çekip cezâsını verecektir” buyurmuştur. Az zaman sonra Sultan İkinci Mahmûd Han, Mora İsyanına sebep olduğu için Hâlet Efendi'yi Konya’ya sürdü. 1823 (H.1238) senesinde Hassa hasekilerinden Ârif Ağa tarafından idâm edildi.
Hâlet Efendi zekî, hitabeti kuvvetli biriydi. Son derece kindar olup, muhaliflerini, menfaatine dokunanları bilhassa makâmına rakip gördüklerini aslâ affetmezdi. İkinci Mahmûd Hana da devamlı muhâlefet etmiştir. Bunu devâm ettirebilmek için de yeniçeri ocağının ileri gelenlerini çeşitli hediyelerle elde etme yolunu seçmiştir. Yeniçeri ocağının yeniden tâmirine karşı çıkmış ve isyan çıkartmakla tehdit etmiştir. Bunun dışında, bir şâir olarak, evini her zaman âlimlere ve şâirlere açmış, ilmî ve edebî meseleler üzerine münâzara etmiştir.
Hâlet Efendinin “Zînetü’l-Mecâlis” adlı Dîvân’ı ise birçok kasidelerden, bilhassa talebesi olduğu hocalarını övmek için yazdığı şiirlerden meydana gelmiştir. Bu eser matbu olup 1842’de basılmıştır. Galata Mevlevîhânesi içinde bir sebil ile bir kütüphâne yaptırmıştır. Bu kütüphânenin kitapları bugün Süleymaniye Kütüphânesinde ayrı bir kısım olarak bulunmaktadır.
Hâlet Efendi
Osmanlı devlet adamlarından. 1760 yılında İstanbul’da doğdu. Asıl adı Mehmed Said’dir. Hâlet Efendi denmekle meşhur oldu. Kırımlı Kâdı Hüseyin Efendinin oğludur.
Hâlet Efendi, Şeyhülislâm Şerif Efendinin yanında yetişti. Bir müddet Atâullah Efendinin sonra da rikâb-ı hümâyun reisi Mehmed Râşid Efendinin mühürdâr yamağı oldu. Bir müddet sonra Ohrili Mir-i Mirân Ahmed Paşanın hizmetine girdi. Burada da uzun süre kalamadı. İstanbul’a dönüp Galata Mevlevihânesi şeyhi meşhur şâir Gâlib Dede’nin dergâhına girdi. Sonra, deryâ tercümanı Kallimaki vâsıtasıyla Fenerli Rumlarla dostluk kurdu. Beylik kesedârı maiyetine girerek hâcegânlık rütbesi aldı. Kısa süre sonra, baş muhâsebeci ve orta elçi olarak Paris’e gönderildi. Üç seneden fazla Paris’te kaldı. Akka’da Cezzâr Ahmed Paşaya yenilen Bonapart, mağlubiyetini bir türlü hazmedemediğinden Hâlet Efendiye yüz vermedi. 1807 târihinde İstanbul’a döndü. Divân-ı hümâyun beylikçiliğine bir süre sonra da rikâb-ı hümâyun reisliğine getirildi. Bu vazifesi sırasında İngilizlerle gizli ilişkisi olduğu ortaya çıkarılınca Kütahya’ya sürüldü ise de sonra İstanbul’a döndü.
Bağdat Vâlisi Süleyman Paşanın yerine vezirlik rütbesi ile Said Beyin vâli tâyinini temin etmek maksadıyla memur olarak Bağdat’a gönderildi. Bir müddet sonra tekrar İstanbul’a dönünce rikab-ı hümâyun kethüdâlığına tâyin edildi.
Fenerli Rumların bâzılarına kâtiplik yaptığından, onların lehinde, devlet aleyhine bâzı yolsuz hareketlerde bulundu. Fenerli Rumlardan elde ettiği paralarla servetini çoğaltarak yeniçerilere para dağıtıp taraftar topladı. Mora İsyanında Rumlar tarafını tutarak Tepedelenli Ali Paşayı kötüledi ve idâm edilmesine sebep oldu. İkiyüzlü politikaya devam ederek yeniçeriliğin ilgâsında dâimâ İkinci Mahmûd Han'a muhâlif oldu. Yeniçeri ocağını elinde tutarak, kendisine dayanak noktası yaptı.
Hâlet Efendi, zamanındaki âlimlerin en büyüğü Mevlânâ Hâlid-i Bağdâdî’yi de halifeye çekiştirerek devlet için tehlikeli olduğuna iknâya çalıştı. Fakat İkinci Mahmûd Han; “Din adamlarından devlete zarar gelmez” diyerek sözüne itibâr etmedi. Mevlânâ Hâlid-i Bağdâdî hazretleri, bunu duyunca halifeye hayır duâda bulunup, “Hâlet Efendinin işi, pîri Mevlânâ Celâleddîn-i Rûmi’ye havâle olundu. Onu huzuruna çekip cezâsını verecektir” buyurmuştur. Az zaman sonra Sultan İkinci Mahmûd Han, Mora İsyanına sebep olduğu için Hâlet Efendi'yi Konya’ya sürdü. 1823 (H.1238) senesinde Hassa hasekilerinden Ârif Ağa tarafından idâm edildi.
Hâlet Efendi zekî, hitabeti kuvvetli biriydi. Son derece kindar olup, muhaliflerini, menfaatine dokunanları bilhassa makâmına rakip gördüklerini aslâ affetmezdi. İkinci Mahmûd Hana da devamlı muhâlefet etmiştir. Bunu devâm ettirebilmek için de yeniçeri ocağının ileri gelenlerini çeşitli hediyelerle elde etme yolunu seçmiştir. Yeniçeri ocağının yeniden tâmirine karşı çıkmış ve isyan çıkartmakla tehdit etmiştir. Bunun dışında, bir şâir olarak, evini her zaman âlimlere ve şâirlere açmış, ilmî ve edebî meseleler üzerine münâzara etmiştir.
Hâlet Efendinin “Zînetü’l-Mecâlis” adlı Dîvân’ı ise birçok kasidelerden, bilhassa talebesi olduğu hocalarını övmek için yazdığı şiirlerden meydana gelmiştir. Bu eser matbu olup 1842’de basılmıştır. Galata Mevlevîhânesi içinde bir sebil ile bir kütüphâne yaptırmıştır. Bu kütüphânenin kitapları bugün Süleymaniye Kütüphânesinde ayrı bir kısım olarak bulunmaktadır.