Mitoloji hakkında genel bilgiler en geniş bilgi burada
mitolojinin eş anlamlısı mitoloji eş anlamlısı anlam anlamı eşanlamı
Telemahos’un isyanı Gök gözlü tanrıça Atena; Kral Mentes kılığına bürünüp Troya Savaşlarının bitiminde gemisiye dönüş yolculuğuna başlayan ama yıllardır aile ocağına dönememiş olan kral Odisseus’un sarayına gelmişti. Olup bitenleri bir de kendi gözleriyle görmek istiyordu. Gerçekten de saraydaki durum yürekler acısıydı! Hemen hemen herkes Odisseus’un artık öldüğünü düşünüp ona göre bir davranış içine girmişti. Sözde dul kalan güzel Penelopeya (Penelopeia) ’yla evlenebilmek için Akdeniz bölgesindeki bütün ülkelerden soylular prensler komutanlar talip olarak gelmişler Odisseus’un sarayını yurt edinmişlerdi. Bu talipler yıllardır Odisseus’un birikimlerini ve İtake halkının zaten kıt kanaat olan üretimini arsızca yiyip içiyorlardı...Onlara sorarsanız Penelopeya’nın evlenme kararını bekliyorlardı... Penelopeya da birşeler düşünüyor bu yüzden bir türlü “hayır” yada “evet” diyemiyordu! Bu arada talipler de; sazlı sözlü şölenlerle günlerini gün ediyorlardı...İşte tanrıça Atena’nın kılık değiştirerek gelmesinin nedeni Odisseus’un oğlu yeniyetme Telemahos (Telemakhos) ’un yüreğinde ve beyninde isyan ve eylem duyguları uyandırıp bu asalak sürüsünü evden kovdurmaktı..! Tanrıça Atena; Telemahos’a bu talipleri bir an önce kovmasını ve sağlam bir gemiyle denizlere açılıp babasından haber toplamaya gitmesini öğütledikten sonra kalkıp gitti... Kral Mentes kılığındaki gök gözlü tanrıça Atena gittikten sonra Telamahos; hem babasını daha çok düşünmeye hem de leş kargaları gibi evlerine çöreklenmiş bu beleşçi ve yüzsüz taliplerden daha fazla iğrenmeye başladı...Ne var ki aniden içine doğan bir duyguyla sarsılır gibi oldu! Çünkü az önce baba dostu sandığı kralın bir tanrı olduğunu seziverdi birden! ..Birden ışıklanıp herşeyi görür gibi oldu... Hemen ellenip ayaklanıp doğruca taliplerin yanına gitti. Onlar da yemiş içmişler ellerinde şarap bardaklarıyla yarı karanlık ayışığı altında sarayın ünlü ozanı Femyos (Phemios) ’un anlattıklarına dalıp gitmişlerdi... Ozan; nice yiğit Troyalı direnişçilerin işgalci ve yağmacı ordulara yıllar yılı nasıl direndiklerini; her iki cepheden nice masum yiğitlerin talancı bir kralın çıkarları uğruna nasıl düşüp düşüp öldüklerini yana yakıla dillendiriyordu sazıyla. Troya’yı yakıp yıkanların savaş sonrası dönüş serüvenlerinden tanrıların sağ kalanlara biçtiği ve dayattığı acıyazgılardan sözediyordu. Odisseus’un karısı Penelopeya da bütün bunları odasında tek başına dinliyordu. Ozanın yanık yanık söyledikleri içine işliyor; gözleri dolu dolu oluyordu. Sonra kendini tutamayıp aşağıya taliplerin ve oğlu Telemahos’un bir arada dinledikleri ozanın yanına indi. Allı yeşilli yaşmağıyla ıslak gözlerini ve yüzünü örtüp ağlaya ağlaya ozan Femyos’a seslendi: “Nice türküler bilirsin Femyos açar insanın içini/ Anlatıver şimdi bunlardan birini! / Şunlar da içsinler şaraplarını ses çıkarmadan / Yürek yakan bu acıklı türküyü bırak/ Odisseus’un o güzel yüzünü getiririm gözümün önüne durmadan! ” Bu sözlerden sonra oğlu Telemahos biraz diklenerek; “ Sadık ozanımıza ne kızarsın anacığım? / Ozana darılmamalı dile getirdi diye savaşçıların kaderini. / Sen de zorla yüreğini onu dinle. / Bir babam Odisseus değil ki dönemeyen / Daha nice yiğitler öldü Troya’da! ...” diye yanıt verdi anasına. Gidip ozanı odasında dinlemesini öğütledi ona. Artık bundan böyle evin efendisinin kendi olduğunu ve yiğitçe konuşmanın da erkeklere özgü olduğunu söyledi...Penelopeya oğlunun böyle delikanlıca ve isyancı bir havayla konuşmasına ilkin şaşırdı; sonra da öyle olmasına sevindi. Gidip odasındaki yalnız yatağı üstüne kendini atıp Troya’dan dönmeyen kocası için doya doya ağlamaya başladı; tanrıça Atena göz kapaklarına uyku dökünceye dek sürdürdü gözyaşlarını... Sarayın avlusundaki talipler bağırıp çağırıyor; hepsi de varıp güzel dul Penelopeya’nın yanına yatmaya can atıyordu... Telemahos bu azgın taliplere haliyle çok öfkelendi: “İleri gidersiniz ey anamın talipleri bağıracak ne var böyle? Sabahleyin alanda toplanalım hepimiz. Birşey diyeceğim size orda açıkça; Burdan gidin diyeceğim başka yerde kurun sofranızı Yiyin kendi paranızı çağırın birbirinizi şölene! Ama derseniz daha kolay bizce daha çıkarlı Yiyip tüketmek tek adamın varını yoğunu Yolun o zaman onu istediğiniz gibi yolun Birgün Zeus elbet ödetir size bunu Topunuz zıbarır gidersiniz bu sarayın içinde! ” Telemahos böyle konuşunca bütün talipler şaşkınlıktan dudak ısırdılar! Onun böyle diklenerek yiğitçe ve herkese meydan okuyarak konuşmasına pek bir anlam veremediler. Bir süre sonra taliplerden biri; “ Ne o Telemahos amma da savurdun ha Tanrılar öğretmiş bunu sana besbelli. Kral oğlusun ama dilerim Zeus gene de Denizle çevrili İtake’de kral yapmasın seni! ” diye karşılık verdi. Tanrıça Atena; yeniyetme Telemahos’un isyanını gülümseyerekten izliyordu Olimpos’taki sarayından... Yaşar Atan
Telemahos’un isyanı Gök gözlü tanrıça Atena; Kral Mentes kılığına bürünüp Troya Savaşlarının bitiminde gemisiye dönüş yolculuğuna başlayan ama yıllardır aile ocağına dönememiş olan kral Odisseus’un sarayına gelmişti. Olup bitenleri bir de kendi gözleriyle görmek istiyordu. Gerçekten de saraydaki durum yürekler acısıydı! Hemen hemen herkes Odisseus’un artık öldüğünü düşünüp ona göre bir davranış içine girmişti. Sözde dul kalan güzel Penelopeya (Penelopeia) ’yla evlenebilmek için Akdeniz bölgesindeki bütün ülkelerden soylular prensler komutanlar talip olarak gelmişler Odisseus’un sarayını yurt edinmişlerdi. Bu talipler yıllardır Odisseus’un birikimlerini ve İtake halkının zaten kıt kanaat olan üretimini arsızca yiyip içiyorlardı...Onlara sorarsanız Penelopeya’nın evlenme kararını bekliyorlardı... Penelopeya da birşeler düşünüyor bu yüzden bir türlü “hayır” yada “evet” diyemiyordu! Bu arada talipler de; sazlı sözlü şölenlerle günlerini gün ediyorlardı...İşte tanrıça Atena’nın kılık değiştirerek gelmesinin nedeni Odisseus’un oğlu yeniyetme Telemahos (Telemakhos) ’un yüreğinde ve beyninde isyan ve eylem duyguları uyandırıp bu asalak sürüsünü evden kovdurmaktı..! Tanrıça Atena; Telemahos’a bu talipleri bir an önce kovmasını ve sağlam bir gemiyle denizlere açılıp babasından haber toplamaya gitmesini öğütledikten sonra kalkıp gitti... Kral Mentes kılığındaki gök gözlü tanrıça Atena gittikten sonra Telamahos; hem babasını daha çok düşünmeye hem de leş kargaları gibi evlerine çöreklenmiş bu beleşçi ve yüzsüz taliplerden daha fazla iğrenmeye başladı...Ne var ki aniden içine doğan bir duyguyla sarsılır gibi oldu! Çünkü az önce baba dostu sandığı kralın bir tanrı olduğunu seziverdi birden! ..Birden ışıklanıp herşeyi görür gibi oldu... Hemen ellenip ayaklanıp doğruca taliplerin yanına gitti. Onlar da yemiş içmişler ellerinde şarap bardaklarıyla yarı karanlık ayışığı altında sarayın ünlü ozanı Femyos (Phemios) ’un anlattıklarına dalıp gitmişlerdi... Ozan; nice yiğit Troyalı direnişçilerin işgalci ve yağmacı ordulara yıllar yılı nasıl direndiklerini; her iki cepheden nice masum yiğitlerin talancı bir kralın çıkarları uğruna nasıl düşüp düşüp öldüklerini yana yakıla dillendiriyordu sazıyla. Troya’yı yakıp yıkanların savaş sonrası dönüş serüvenlerinden tanrıların sağ kalanlara biçtiği ve dayattığı acıyazgılardan sözediyordu. Odisseus’un karısı Penelopeya da bütün bunları odasında tek başına dinliyordu. Ozanın yanık yanık söyledikleri içine işliyor; gözleri dolu dolu oluyordu. Sonra kendini tutamayıp aşağıya taliplerin ve oğlu Telemahos’un bir arada dinledikleri ozanın yanına indi. Allı yeşilli yaşmağıyla ıslak gözlerini ve yüzünü örtüp ağlaya ağlaya ozan Femyos’a seslendi: “Nice türküler bilirsin Femyos açar insanın içini/ Anlatıver şimdi bunlardan birini! / Şunlar da içsinler şaraplarını ses çıkarmadan / Yürek yakan bu acıklı türküyü bırak/ Odisseus’un o güzel yüzünü getiririm gözümün önüne durmadan! ” Bu sözlerden sonra oğlu Telemahos biraz diklenerek; “ Sadık ozanımıza ne kızarsın anacığım? / Ozana darılmamalı dile getirdi diye savaşçıların kaderini. / Sen de zorla yüreğini onu dinle. / Bir babam Odisseus değil ki dönemeyen / Daha nice yiğitler öldü Troya’da! ...” diye yanıt verdi anasına. Gidip ozanı odasında dinlemesini öğütledi ona. Artık bundan böyle evin efendisinin kendi olduğunu ve yiğitçe konuşmanın da erkeklere özgü olduğunu söyledi...Penelopeya oğlunun böyle delikanlıca ve isyancı bir havayla konuşmasına ilkin şaşırdı; sonra da öyle olmasına sevindi. Gidip odasındaki yalnız yatağı üstüne kendini atıp Troya’dan dönmeyen kocası için doya doya ağlamaya başladı; tanrıça Atena göz kapaklarına uyku dökünceye dek sürdürdü gözyaşlarını... Sarayın avlusundaki talipler bağırıp çağırıyor; hepsi de varıp güzel dul Penelopeya’nın yanına yatmaya can atıyordu... Telemahos bu azgın taliplere haliyle çok öfkelendi: “İleri gidersiniz ey anamın talipleri bağıracak ne var böyle? Sabahleyin alanda toplanalım hepimiz. Birşey diyeceğim size orda açıkça; Burdan gidin diyeceğim başka yerde kurun sofranızı Yiyin kendi paranızı çağırın birbirinizi şölene! Ama derseniz daha kolay bizce daha çıkarlı Yiyip tüketmek tek adamın varını yoğunu Yolun o zaman onu istediğiniz gibi yolun Birgün Zeus elbet ödetir size bunu Topunuz zıbarır gidersiniz bu sarayın içinde! ” Telemahos böyle konuşunca bütün talipler şaşkınlıktan dudak ısırdılar! Onun böyle diklenerek yiğitçe ve herkese meydan okuyarak konuşmasına pek bir anlam veremediler. Bir süre sonra taliplerden biri; “ Ne o Telemahos amma da savurdun ha Tanrılar öğretmiş bunu sana besbelli. Kral oğlusun ama dilerim Zeus gene de Denizle çevrili İtake’de kral yapmasın seni! ” diye karşılık verdi. Tanrıça Atena; yeniyetme Telemahos’un isyanını gülümseyerekten izliyordu Olimpos’taki sarayından... Yaşar Atan