Kadın Haberleri 2007

  • Konbuyu başlatan Konbuyu başlatan Misafir
  • Başlangıç tarihi Başlangıç tarihi
Cevap: Kadın Haberleri 2007

EĞİTİM DÜZEYİ DÜŞÜK, TÖRE KÜLTÜRÜ YÜKSEK
Gerekçeli kararda, cezaya karşı oy kullanan üyenin gerekçesine de yer verildi. Karşı oy kullanan üye, sanıklardan Gülistan Gümüş’ün imam nikahıyla birlikte yaşadığı Ömer Taş’ın, olayın başında maktulün yaralanmasından sonraki eylemlerde yer aldığına dair delil bulunmadığından, eyleminin töre saikiyle kasten adam öldürmeye teşebbüs suçunu oluşturduğunu, diğer sanıkların ise her birinin fail statüsünde olduğunu ve bu nedenle töre saikiyle kasten adam öldürme suçundan cezalandırılmaları gerektiğini belirtti.

Üye, sanıkların eğitim seviyeleri, töre kültürünün güçlü olduğu ailelere mensup birbiriyle akraba olan kişiler olmaları sebebiyle aile meclisi olarak, maktulün törelerine uygun olmayan davranışta bulunduğuna inanarak, töre gereği öldürmeyi kararlaştırdıklarını kaydetti.

TÖRE CİNAYETLERİNİN MEŞRU SEBEBİ
Karşı oy kullanan üye ayrıca, kadının, ailesi veya aşiretinin istemediği birisiyle evlenmesi, eşinden boşanma isteği, “berdel” veya “beşik kertmesi”ne karşı gelmesi ve erkeklerle konuşup flört etmesinin töreye karşı geliş veya ahlak dışı bir davranış olarak kabul edildiğini ve töre cinayetlerinin meşru sebepleri olarak görüldüğünü kaydetti.

Kararda, üyenin gerekçesi şu şekilde yer aldı:
“Maktul, berdel usulüyle kendisinden yaşça büyük ve istemediği birisiyle gayri resmi olarak evlendirilmiştir. Maktul ve sanıkların yaşadığı yörede, maktulün, gayri resmi kocasından ayrılma ve ayrı bir şehirde yaşama isteği, töreye uygun olmayan yanlış bir davranış olarak görülmektedir. Bu da kadın erkek eşitsizliğinin, namus cinayetlerinde kadının kurban olduğunu veya kadının berdel olarak verilip kullanıldığını, mutlak erkek egemenliği ile güçlü feodal ve aşiret yapısının olduğunu göstermektedir.

Bu tür davranışların, töre zannedilen ve ilkel bir namus koruma anlayışı gereği cezalandırıldığına, yaşadıkları yörenin sosyal yapısı ve aşiret kültürünün bunu zorunlu kıldığına, meşru gördüğüne ve desteklediğine inanılmaktadır.”

GÜLİSTAN GÜMÜŞ 22 YAŞINDAYDI
Diyarbakır’ın Çınar ilçesinde “berdel” usulüyle evlendirilen Gülistan Gümüş’ün, bu evlilikten bir kız çocuğu olmuş, ancak “erkek çocuk doğuramadığı’ gerekçesiyle eşinin ailesi tarafından gördüğü baskılara dayanamayıp İstanbul’a kaçmıştı. Daha sonra “berdel bozulur” düşüncesiyle köyüne geri dönen Gülistan Gümüş, annesinin evinde saklandığı çeyiz sandığında, imam nikahlı eşi ve akrabaları tarafından uzun namlulu silahla tarayarak öldürmüştü. Gülistan Gümüş, 22 yaşındaydı
 
Cevap: Kadın Haberleri 2007

Şiddete maruz kalan kadınların sayısı her geçen gün artıyor. Polis kayıtlarına göre geçtiğimiz yıl şiddet gören kadın sayısı bir önceki yıla göre yüzde 76 arttı
ANKARA - Emniyet Genel Müdürlüğü’nün 2006 yılı raporuna göre 72643 kadın şiddet içerikli suçlardan mağdur oldu. Bu kadınlardan 842’si cinayete kurban gitti, 9317 kadın ise yaralandı. Emniyet verilerinde 1113 kadının tecavüze uğradığı, 466 kadının intihar ettiği, 5852 kadının ise intihar teşebbüsünde bulunduğu da yer aldı.

Emniyet Genel Müdürlüğü Asayiş Daire Başkanlığı’nın hazırladığı “2006 Yılı Faaliyet Raporu”na göre, geçen yıl 72 bin 643 kadın şiddet içerikli suçlardan mağdur oldu. Bu kadınlardan 842’si cinayete kurban gitti, yaralanan kadın sayısı 9 bin 317 oldu.

Geçen yıl darp edilen kadın sayısı polis kayıtlarına 22 bin 884 olarak yansıdı. 5 bin 972 kadın kaçırılırken, tehdide maruz kalan kadın sayısı 9 bin 675’e ulaştı. Aile içi şiddete maruz kalan kadın sayısı 14 bin 989 olarak Emniyet kayıtlarına geçti.

Emniyet verilerine göre, cinsel suça maruz kalan kadınların sayısında da artış oldu. Buna göre, 1113 kadın tecavüze uğradı, “ırzına tasaddi” edilen kadın sayısı 872’ye oldu.

Evlenme vaadiyle kızlığını kaybedenlerin sayısı ise kayıtlarda 281 olarak yer aldı. Fuhşa teşvik edilen ve kadın ticaretine maruz kalan kadınların sayısı 380 olarak kayıtlara geçti.

Geçen yıl 466 kadın intihar etti, intihar girişiminde bulunan kadınların sayısı ise 5 bin 852 oldu.

Emniyet Genel Müdürlüğünün verilerine göre 2005 yılında 41 bin 81 kadın şiddete maruz kalmıştı. Bu kadınlardan 824’i cinayete kurban gitmiş, 5 bin 257’si yaralanmış ve 13 bin 188’i de darp edildi. Aynı yıl 4 bin 111 kadın kaçırılırken, 3 bin 511 kadın tehdit edilmişti.

Cinsel istismara maruz kalan kadınlardan 934’üne tecavüz edilmiş, 635’inin ırzına tasaddide bulunulurken, 288 kişinin de evlenme vaadiyle kızlığı bozulmuştu. Polis kayıtlarına göre aynı dönemde 455 kadın intihar ederken, 2 bin 921 kadın ise intihara teşebbüs etti.

Emniyet verilerine göre, 2006 yılında şiddete maruz kalan kadınlardan 11 bin 2’sinin 18 ve altındaki yaş grubunda, 2005 yılında ise şiddete maruz kalan kadınların 7 bin 231’i, 18 ve altı yaş grubunda yer alıyor.
 
Cevap: Kadın Haberleri 2007

Diyarbakır'da, ilişki sırasında isteksiz davranan 3 aylık hamile eşini boğarak öldürdükten sonra cesedini önce evin kömürlüğünde gizleyen, ardından Dicle Nehri'ne atan şahıs, 16 yıl 8 ay hapis cezasına çarptırıldı.

Edinilen bilgiye göre, Diyarbakır'da Şirin Demir (24), 3 aylık hamile eşi Altun Demir'i (24) cinsel ilişki sırasında isteksiz davranması üzerine kendisini aldattığı şüphesiyle 8 ay önce boğarak öldürdü. 3 çocuk annesi eşinin cesedini önce evinin kömürlüğünde gizleyen, ardından Dicle Nehri üzerinde bulunan 10 Gözlü Köprü yakınlarında nehre atan Şirin Demir, 16 yıl 8 ay hapis cezasına çarptırıldı.

Şirin Demir verdiği ifadede, eşinin cesedini kardeşi Sertip Demir'e ait sepetli motosikletle ve onun yardımıyla nehre götürüp attığını söyledi. Ağabeyinin verdiği ifade üzerine tutuklanan ve hakkında 10 yıla kadar hapis cezası istemiyle dava açılan Sertip Demir, 3. Asliye Ceza Mahkemesi'nde ilk duruşmasına çıktı.
İddianameyi okuyan Mahkeme Başkanı, Şirin Demir'in eşi Altun Demir'i evin banyosunda boğazını sıkıp boğduktan sonra cesedini evin kömürlüğüne gizlediğini, sabah ezan okunduktan sonra evin yakınlarındaki bir ekmek fırınına giderek buradan 2 un çuvalı alıp eve döndüğünü, eşinin cesedini un çuvalına koyduktan sonra kardeşi Sertip Demir'i telefonla arayarak çağırdığını belirtti. Mahkeme başkanı, sanık Sertip Demir'in ağabeyinin evine giderek olayı öğrendikten sonra seyyar satıcılıkta kullandığı kendisine ait sepetli motosiklete yengesinin cesedini ağabeyi ile birlikte yükleyip, sabah erken saatlerde Dicle Nehri kıyısındaki 10 Gözlü Köprü civarında boş bir araziye attıklarını açıkladı.

"MOTOSİKLETİM YOK, AĞABEYİM HAYAL GÖRMÜŞ"

Sanık Sertip Demir, olay tarihinde kendisinin Diyarbakır'ın Çınar ilçesinde çobanlık yaptığını, ayrıca kendisine ait sepetli motosiklet bulunmadığını belirterek, "Ağabeyimin eşini öldürdüğü doğrudur. Ancak benim bu olayla uzaktan yakından ilgim yok. Ağabeyim kullandığı uyuşturucunun etkisiyle hayal görmüş olabilir. Ben suç işlemedim. Mağdurum" dedi.

Mahkeme, mevcut delil durumu, sabit ikametgah sahibi olması ve suç vasfının değişme ihtimali sebebiyle sanığın tahliyesine, ağabeyi Mehmet Şirin Demir'in mahkum olduğu dava dosyasının ilgili mahkemeden istenerek incelenmesine karar verip duruşmayı erteledi.

HAMİLE EŞİNİ ÖLDÜREN SANIK, TAHRİK İNDİRİMİNDEN YARARLANDI

Sertip Demir'in ağabeyi Mehmet Şirin Demir, 7 yıllık eşi Altun Demir'i öldürdükten sonra çocukları Gülbahar, Bozan ve Barzan SHÇEK'e teslim edildi. Davulculuk yaparak evin geçimini sağlayan Şirin Demir, dava dosyasına göre eşi Altun Demir'le cinsel ilişkiye girmek istemiş, ancak hamile eşinin ilişkiye soğuk bakması üzerine aldatıldığını düşünerek eşi Altun'u evin banyosunda silahla tehdit ederek, 'Beni aldattın mı?' diye sormuştu. Öldürülmekten korkan eşinden 'evet' yanıtını alan Şirin Demir, 20 dakika boyunca boğazını sıktığı eşini nefessiz bırakıp boğmuştu.

Mahkeme, hamile olduğunu bildiği resmi nikahlı eşini kasten öldürmek suçundan Şirin Demir'i önce müebbet hapis cezasına, ardından 'cinayeti haksız tahrik etkisinde' kalarak işlediği için cezayı 16 yıl 8 aya indirdi. Altun Demir'den ve karnında taşıdığı 3 aylık bebekten alınan kan örneklerinde bebeğin Şirin Demir'den olduğu, kadının cinsel organından alınan sıvı doku örneklerinde ise olaydan önce başka bir erkekle cinsel ilişki kurduğuna dair bulguya rastlanmadığı DNA raporuyla belirlenmişti.
 
Cevap: Kadın Haberleri 2007

Siyasette kadın farkı
Görevi Portekiz'e devretmesinin üstünden üç hafta geçmesine rağmen Avrupa basını hâlâ Almanya Başbakanı Angela Merkel'in AB dönem başkanlığındaki başarısını öve öve bitiremiyor.

Gerçekten de Merkel yıl başında hem anayasa, hem de halkların güven krizi nedeniyle mekanizmaları felç olmuş bir AB aldı, 6 ay sonra kurumsal reform süreci yeniden canlanmış, uluslararası platformda etkinliği artmış, küresel ısınmayla mücadele, enerji güvenliği, kaçak göçe karşı ortak politikalar gibi konularda uzlaşmayı sağlamış bir AB bıraktı.

En iyimser beklentilerin bile üstünde olan bu parlak bilanço, tüm yorumlarda Merkel'in güçlü kişiliğine bağlanıyor, "Gelmiş geçmiş dönem başkanlarının hiçbiri -ki tümü de erkekti- onun performansının yarısını bile gösteremedi" deniyor ve ekleniyor: "Siyasette kadının farkı denilen bu olsa gerek."


Kadın başkanlar kulübü

O farkı Atlantik'in öte yakasında iki büyük devlet daha denemeye hazırlanıyor: ABD ve Arjantin.
ABD'de son kamuoyu yoklamalarına göre, halkın yüzde 63'ü gelecek yıl yapılacak seçimlerde Hillary Clinton'un ülkenin ilk kadın başkanı olmasını bekliyor. Bu tahminler sandıkta doğrulanırsa, Temsilciler Meclisi'ne 70, Senato'ya da 16 temsilci göndererek ABD tarihinde en yüksek oranı yakalayan Amerikalı kadınlar, Beyaz Saray'a da bayrağı dikmiş olacaklar. Aynı araştırmada, Amerikalılar'ın yüzde 75'i Hillary Clinton'un güçlü bir liderlik sergileyeceğine, yüzde 68'i dış politikada doğru kararlar alacağına, yüzde 58'i silahlı kuvvetlere iyi bir başkomutan olacağına inanıyor.

Arjantin'de ise Christina Kirchner, ülkenin seçilmiş ilk kadın cumhurbaşkanı olmaya hazırlanıyor. Arjantin daha önce kadın cumhurbaşkanı deneyi yaşadı; Başkan Juan Peron'un üçüncü eşi Isabella Peron 1974'te kocasının ölümünden sonra koltuğa oturdu ama bu bir atamaydı: Başkan yardımcısı olarak, boşalan başkanlık görevini devralmıştı. Christina Kirchner de bayrağı Arjantin'i ekonomik krizden çıkaran ve bu dönem aday olmamaya karar veren eşi Cumhurbaşkanı Nestor Kirchner'den alacak. Kamuoyu araştırmalarına göre, bayan aday oyların yüzde 48'ini elde edecek. İki rakibinin oy oranları yüzde 12 ve yüzde 13. Bu da Christina Kircher'in ilk turda seçilmesini sağlayacak. Çünkü yasaya göre ilk turda oyların yüzde 45'ini alan veya en yakın rakibine yüzde 10 fark atması koşuluyla yüzde 40'a ulaşan aday, ikinci tura gerek kalmadan seçilmiş sayılıyor.

ABD ve Arjantin'deki bu gelişmeler, aralarında Michele Bachelet (Şili), Angela Merkel (Almanya), Helen Clark (Yeni Zelanda), Tarja Halonen (Finlandiya), Gloria Arroyo (Filipinler), Mary McAleese (İrlanda), Vaira Vike-Freiberga'nın (Letonya) bulunduğu toplam 11 üyeli kadın başkanlar ve başbakanlar kulübüne iki seçkin ismin daha katılması anlamına geliyor.

72 yıldır kırılmayan rekor
Türkiye ise yarın yapılacak seçimde Meclis'e kaç kadın milletvekili girebileceğini merak ediyor. Daha doğrusu, geçen yasama döneminde yüzde 4.4 olan parlamentodaki kadın milletvekili oranıyla ancak 163'üncü sırada yer alabildiği 192 ülkelik listede bu kez biraz olsun yukarıya çıkıp çıkamayacağını.

AK Parti 62, CHP 52, DP 103, MHP 43, GP 132 kadın aday gösterdi ama çok azı listelerin seçilebilir sırası olan ilk üçünde yer aldı. O nedenle taş çatlasa 40-45 kadın adayın Meclis'e girebileceği tahmin ediliyor. Yani yüzde 10 barajını bile aşamayacaklar!

Bununla birlikte biz bardağın dolu tarafını görmeyi, Meclis'te kadın milletvekili sayısının yüzde 8 dolaylarına çıkmasıyla 1935 parlamentosundan bu yana kırılamayan rekorun (o Meclis'in yüzde 4.6'sı kadın üyeydi) nihayet aşılmasından mutluluk duymayı tercih ediyoruz.

Daha da önemlisi, bir önceki döneme göre yüzde 100'e yakın artış anlamına gelecek bu yeni oranı, "Parlamentolarda en az yüzde 40 kadın temsilci yer almasını" öngören AB hedefine ulaşma yolunda önemli bir viraj olarak görüyoruz.

Kadın cumhurbaşkanı mı? Kim bilir, belki de o kadar uzak bir olasılık değil...
 
Cevap: Kadın Haberleri 2007

DHA - ŞANLIURFA - Suruç İlçesi'nde üç gün önce belediyeye ait çöplükte başından av tüfeğiyle vurularak öldürülüp, cesedi yakılan 21 yaşındaki Halise Taşkın'ın 'töre cinayeti' kurbanı olduğu iddia edildi.
Halise'nin cenazesi, Suruç'ta babası Muhittin Taşkın'la birlikte 10 kişi tarafından İlçe Mezarlığı'nda toprağa verildi. Baba Taşkın kızının 22 Temmuz'da oy vermek için evden çıktığını ve bir daha kendisinden haber alamadıklarını söyledi. Ancak cenazeye, babası dışında aileden ve yakınlarından kimsenin katılmaması, başsağlığı dileklerini kabul için bölgedeki geleneğe göre taziye çadırı kurulmaması dikkat çekti.
İntihar ve töre cinayeti kurbanları için taziye çadırı kurulmadığını bilen jandarma, Halise Taşkın'ın yaklaşık bir ay birlikte yaşadıktan sonra ayrıldığı nikâhsız eşi 24 yaşındaki Salih Binici'yi gözaltına aldı.
Güvenlik güçlerinin olayı aydınlatmak için çalışmaları sürerken Yaşamevi Kadın Derneği, DTP Kadın Kolları, İnsan Hakları Derneği ve Mazlum-Der üyesi yaklaşık 30 kadın ise töre cinayetine kurban gittiğini iddia ettikleri genç kadının mezarını ziyaret etti. Kadınlar, beraberlerinde getirdikleri kırmızı gülleri Taşkın'ın mezarına bırakıp, alkışlarla töre cinayetlerini protesto etti.
Kadınlar, mezarlıktan sonra Taşkın ailesinin, Dikili Mahallesi'ndeki evine gitti. Kapıyı açan bir gence görüşme isteğinde bulunan kadınlar, bu sırada gelen bir başka kişinin kapıyı kapatması üzerine içeri giremedi. Kadınlar, alkışlar eşliğinde Türkçe ve Kürtçe sloganlar atarak Şanlıurfa'ya döndü.
 
Cevap: Kadın Haberleri 2007

İZMİR - 31 yaşındaki F.A, yedi yıllık eşi 24 yaşındaki S.A'yı İzmir İnciraltı'ndaki Özdilek Alışveriş Merkezi'nin otoparkında iki çocuğunun gözü önünde 12 yerinden bıçaklayarak öldürdü. Kıskanç kocaya göre eşinin suçu çevredeki insanlarla 'cilveli' konuşmasıydı.
Elektrik teknisyeni F.A., eşi S., çocukları altı yaşındaki M. ve beş yaşındaki C. ile birlikte önceki akşam Özdilek Alışveriş Merkezi'ne gitti. İddiaya göre S.A. bir görevliden kendisine yardım etmesini istedi. Eşinin bir erkekle konuştuğu görünce sinirlenen F.A., "Çevrendekilerle cilveli konuşuyorsun" diyerek S.A. ile tartışmaya başladı. Diğer müşterilerin gözleri önünde hakaret ettiği eşini ve çocuklarını alan F.A., ailesiyle otoparka gitti.
Burada hakaretlere devam eden F.A. üzerindeki bıçağı çıkararak, görgü tanıklarının ifadelerine göre suçsuz olduğunu ve sadece soru sorduğunu söyleyen eşi S.A'yı iki çocuğunun ve onlarca müşterinin gözleri önünde 12 yerinden bıçakladı. Aldığı bıçak derbeleriyle kanlar içinde yere yığılan kadın kurtarılamadı. Cinayetten dolayı eşini suçlayan F.A'nın "Çevresindekilerle cilveli konuşuyordu. Kendisini uyardığımda 'Bana yakışmıyorsun' diyerek, benden ayrı yürümeye başladı. Ben de sinirlendim, sonrasında da bu olay gerçekleşti" dediği öğrenildi.
S.A'nın yakınları, F.A'nın, geçen yıl aynı alışveriş merkezinde eşini onlarca kişinin gözleri önünde dövdüğünü söyledi. Yakınlarının iddiasına göre çift sürekli kavga ediyordu. Sık sık kıskançlık krizlerine girerek eşini döven F.A., evlerinin perdelerini bile açtırmıyordu.
Cinayetlerin gerekçeleri
Meclis Töre ve Namus Cinayetlerini Araştırma Komisyonu'nun geçen yıl hazırladığı rapora göre Doğu ve Güneydoğu'da yüz kişiden yedisi karısının bir erkekle konuşmasını namussuzluk olarak görüyor. Bunun sadece Doğu'nun değil Türkiye'nin sorunu olduğu İzmir'de işlenen cinayetle görüldü.
'Cilveli' konuştu diye katledilen S.A. gibi son bir yılda birçok kadın sık banyo yapmak, kahvaltıyı geç hazırlamak, boşanmak istemek gibi nedenlerle öldürüldü. Bunlardan bazıları şöyle:
22 Ağustos 2006: Denizli'de 29 yaşındaki beş aylık hamile Fatma
Ö. üvey oğluna bakmayı reddettiği için eşi tarafından boğuldu.
12 Ekim 2006: Afyonkarahisar'da İsmail K. 'Neden çok sık banyo yapıyorsun? Yoksa beni aldatıyor musun?' diye eşi Ümmü K.'yı öldürdüi.
24 Aralık 2006: Diyarbakır'da Ahmet A. erkek arkadaşıyla cep telefonuyla konuşan 18 yaşındaki kardeşi Esra A.'yı tabancayla vurdu.
26 Aralık 2006: Adana'da oto elektrikçiliği yapan 43 yaşındaki Hakkı Uluca, 'Karımı benden ayırıyorsunuz' diyerek bir hafta önce ölümle tehdit ettiği baldızı 50 yaşındaki Ayşe Tapsız'ı ve kızı 16 yaşındaki Gamze Yaşkeçeli'yi bıçaklayarak öldürdü.
28 Aralık 2006: Tekirdağ'ın Çerkezköy ilçesinde, Bülent Karaca, sabah kahvaltısını geç hazırladığı için tartıştığı üç yıllık eşi Leyla Karaca'yı, iki yaşındaki çocukları Koray'ın gözleri önünde bezle boğarak öldürdü.
23 Mayıs 2005: Sakarya'da Bülent Özdemir, aşkına karşılık vermeyen Zehra Yetişkeni Sakarya Üniversitesi'nde vurarak öldürdü. Özdemir'in, Zehra'yı eski aşkına benzeterek saplantı haline getirdiği ortaya çıktı.
6 Haziran 2005: İzmir Karşıyaka'da sıcak nedeniyle balkonda uyuyan 68 yaşındaki Fermani Yılmaz, 34 yaşındaki eşi Sultan Yılmaz'ı öldürdü. Eşini bir erkekle sevişirken gördüğünü iddia eden Yılmaz, "Adam balkondan atlayıp kaçtı" dedi. (Radikal, dha)
 
Cevap: Kadın Haberleri 2007

Mor Çatı Kadın Sığınağı Vakfı'ndan yapılan açıklamada, bu yılın son altı ayında aile içinde yaşadığı şiddet nedeniyle Mor Çatı'ya 664 kadının başvurduğu, bu kadınlardan yaklaşık yarısının (306 kadın) yaşamları tehdit altında olduğu için hemen bir sığınağa yerleşmek istediklerini söyledikleri bildirildi.

İstanbul'daki sığınakların toplam 200 yatak kapasiteli olduğu, Türkiye'de halen 2 milyon kişiye bir sığınak düştüğü kaydedilen açıklamada, şu görüşlere ye verildi:

"Yetkililer tüm Türkiye’de sığınak sayısının 35 olduğunu belirtiyorlar. Bu rakam uluslararası standartların çok altında. AB standartlarına göre 17 bin kişinin yaşadığı her merkezde kadın ve çocuklar için en az bir sığınak bulunmalı.

Mor Çatı’ya 2007 yılının ilk 6 ayında toplam 706 kadın başvuruda bulundu. Bunlardan 42’si evsizdi.Evsiz kadınların İstanbul’da destek alabilecekleri, ihtiyaçlarına uygun hiçbir merkez bulunmuyor. Kalabilecekleri, psikolojik, sosyal destek alabilecekleri merkezler oluşturmak yerine, sorun gündelik çözümlerle geçiştirilmeye çalışılıyor.

Kadınların Mor Çatı’ya başvurduklarında en çok dillendirdikleri sorun fiziksel şiddet. Fiziksel şiddet kimi zaman işkence boyutlarına varmakta. Kadınların maruz kaldıkları şiddet, can almanın yanı sıra kalıcı sakatlanmalara da neden oluyor.4 kadın çocuklarının maruz kaldığı ensest, 2 kadın kendisinin maruz kaldığı ensest nedeniyle destek istedi. Ayrıca 31 kadın cinsel şiddet ve tecavüz görmüştü(6 aylık rakamlar)"

MOR ÇATI ise gereken önlemleri alabilmesi için bütçesinin yeterli olmadığını belirtiyor.

__________________________________________________ _____________________
Mor Çatı Kadın Sığınağı Vakfı
1990 yılında kurulan Mor Çatı, Ailede kadına yönelik şiddete ve şiddeti doğuran erkek egemenliğine karşı mücadele ediyor, bu amaçla kadın dayanışması oluşturuyor. Dayağa Karşı Kadın Dayanışması kamyanyasının ardından kurulan Dayanışma Merkezi Türkiye’de ilk kez ve aralıksız biçimde ailede şiddet gören kadınlara hukuki, sosyal, psikolojik destek sağladı. 1995-1998 yılları arasında bağımsız bir sığınak açan Mor Çatı, 2005 Eylül ayından bu yana da Beyoğlu Kaymakamlığı’nın giderlerini karşıladığı bir sığınak faaliyeti yürütüyor.
 
Cevap: Kadın Haberleri 2007

Kadınlara özel hedefler ve tehditler!
06/09/2007

AA - ANKARA - Kadının Statüsü Genel Müdürlüğü (KSGM), öncelikli hedefini kadın-erkek eşitliği için bilinç düzeyini yükseltmek olarak belirlerken, karşılaşacağı 'tehdit'leri de sıraladı.
KSGM '2008-2012 Stratejik Planı'nı hazırladı. Planda, kadınların siyasete ve karar alma mekanizmalarına katılım oranlarının artması ve kadının insan hakları ve toplumsal cinsiyet eşitliğinin sağlanması için bilinç düzeyinin artırılması hedeflendi. KSGM'nin hedeflerine ulaşmasında karşılaşacağı 'tehditler' ise şöyle sıralandı: "Medyada cinsiyetçi söylemlerin olması, kadının karar alma mekanizmalarında yeterince temsil edilmemesi, istihdam ve eğitimin istenilen düzeyde olmaması, KSGM'nin bütçesinin yetersizliği, toplumda yerleşik kalıp yargıların olması, toplumsal cinsiyet eşitliği bilincinin yetersizliği, kadın yoksulluğu, kadına yönelik şiddet, töre/namus cinayetleri ve intiharlar." Toplumsal bilinç düzeyinin yükseltilmesi için şu alanlarda çalışılacak:


Kadının ekonomik hayata katılımının artırılması,

Kadınların ve kızların her düzeyde eğitimden yararlanması,

Kadınların sağlık hizmetlerine erişmesi,

Siyasete ve karar alma mekanizmalarına kadınların katılımının artırılması,

Kadının insan hakları ve toplumsal cinsiyet eşitliği,

Medyanın cinsiyetçi söylemine karşı vatandaşların özellikle de gençlerin medya mesajları karşısında daha mesafeli ve donanımlı olmaları,

Toplumsal cinsiyet eşitliğinin kamu plan ve programlarına yansıtılması
 
Cevap: Kadın Haberleri 2007

İzmir Ağır Ceza Savcısı’ndan modern mütalaa
Karısını “başörtüsüz ve dar pantolonla alışverişe çıkıp, yabancı bir erkeğe cilveyle saati sorduğu” için 14 kez bıçaklayarak öldüren kocanın savunmasına Savcı itiraz etti: “Kıskançlık ve farklı hayat tarzları cinayet değil, boşanma nedeni olabilir.”



İZMİR - İzmir’de, eşi Sevim Ağuş’u (24) “başka erkeklere saat sorduğu gerekçesiyle” 8 ve 4 yaşlarındaki iki çocuğunun önünde 14 defa bıçaklayarak öldüren Fatih Ağuş’un yargılanmasına başlandı.
Haberin devamı

İzmir 11. Ağır Ceza Mahkemesi’ndeki duruşmaya, Sevim Ağuş’un annesi Mürşide Kırcalı, babası Ahmet Kırcalı, tutuklu sanık Fatih Ağuş (32) ve avukatı katıldı. Fatih Ağuş, eşinin erkeklik onuruna dokunan sözler sarf ettiğini savunarak, şunları söyledi:

CİLVELİ ŞEKİLDE SAATİ SORUNCA KENDİMİ KAYBETTİM“Geçen ağustos ayında eşimi ve iki çocuğumu alarak İnciraltı’ndaki alışveriş merkezine gittim. Alışveriş merkezine gitmeden önce ve yolda bana sık sık ‘sen bana layık değilsin, senin erkekliğin dışarıda, evde bana sökmez’ gibi şeyler söyledi. Araba hareket halindeyken kendini yola atmaya çalıştı. Suratıma tükürdü. Ben kendisini sakinleştirmek istedim, ama alışveriş merkezinin otoparkında yabancı bir erkeğe cilveli şekilde saati sorunca kendimi kaybettim. Sonrasını hatırlamıyorum.”

Fatih Ağuş, “eşinin her zaman başını örttüğünü, olay günü ise başörtüsüz şekilde ve en dar pantolonunu giyerek alışveriş merkezine gittiğini, bunların da kendisini sinirlendirdiğini” savundu.

Olaydan büyük pişmanlık duyduğunu belirten Fatih Ağuş, eşini sevdiğini, ancak olay günü aşağılayıcı hareketlerine dayanamadığını belirtti.

8 YAŞINDAKİ ÇOCUĞU ANLATIYOR
Duruşmada, tanık olarak dinlenen çiftin 8 yaşındaki kızı M. Ağuş, annesinin babası ile sık sık tartıştığını ve boşanmak istediğini söyledi.

Alışveriş merkezinde gezdikten sonra otoparkta annesinin bir yabancıya “Saatiniz kaç?” diye sorduğunu söyleyen M. Ağuş, “Babam da çok sinirlendi ve cebinden çakısını çıkarak anneme sapladı” dedi.

Sevim Ağuş’un annesi Mürşide Kırcalı, kızının kayınpederi ve kayınbiraderleri ile aynı binada oturduğunu, sık sık dövüldüğünü, tehdit edildiğini iddia etti.

Mürşide Kırcalı, “Gecenin ikisinde dövülmüş halde kızımızı kapımızın önüne bırakıyorlardı. Kızım sorunlarını bize iletmezdi, ancak son geldiğinde boşanmak istediğini söylemişti” dedi.

Baba Ahmet Kırcalı da damadı ve ailesini kızına iyi davranmaları konusunda daha önce uyardığını söyledi.

SAVCI: CİNAYET DEĞİL, BOŞANMA NEDENİSavcılık makamı, “modern toplumlarda bu tür olayların ancak aile mahkemelerinde çözülebileceğini, kıskançlık ve farklı hayat tarzlarının cinayet değil, boşanma nedeni olabileceğini” belirterek, sanığın ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına çarptırılmasını istedi. Savunma avukatının mahkeme heyetine ilettiği dosyaların incelenmesi için duruşma ertelendi.

17:21 TSİ 15 Ekim 2007 Pazartesi
 
Cevap: Kadın Haberleri 2007

'Bacaklarınızı açmayın'

Bir lise müdürünün, kadın öğretmenler ve kız öğrencilere yaptığı bu uyarı şok yarattı!

BALIKESİR'in Burhaniye İlçesi'nde, bir lise müdürünün kadın öğretmenler ve kız öğrencilerle yaptığı toplantı sırasında söylediği “Bacaklarınızı açmayın” sözleri, yerel gazete de haber olunca tartışma yarattı. İlçe Milli Eğitim Müdürü Yakup Sağban, konu hakkında inceleme başlatacaklarını kaydetti.

İlçede yayınanan yerel Körfez Demokrat Gazetesi'nin ‘Sapıklık kimde?’ başlığı ile duyurduğu, kız öğrencilerin bulunduğu arşiv bir fotoğrafla desteklediği haber ilçenin gündemine oturdu. Gazetenin, okul ve okul müdürünün adını belirtmeden verdiği haberde “Burhaniye'nin en başarılı liselerinden birinde, dün saat 11.30'da düzenlenen toplantıya sadece bayan öğretmenler ve kız öğrenciler katıldı. Toplantıda okul müdürünün ‘Bacaklarınızı pergel gibi açmayın. Erkek öğrencilerinizin ve erkek arkadaşlarınızın cinsel dürtülerini uyarıyorsunuz. Hiçbir erkek öğretmeniniz hadım değil. Burası teşhir yeri değil’ gibi sözler söyledi. Bazı öğrenciler ve öğretmenler toplantı salonunu terk ederken bazı öğrencilerin tepkilerini orada göstermesi üzerine, ‘Siz kendinizi ne sanıyorsunuz? Siz bu seviyesizlikle bu okula ayak uyduramazsınız. Diğer okullara gidin’ dediği de öne sürülen okul müdürünün, kılık kıyafet konusunda yaptığı uyarılarda ‘Türkiye müslüman bir ülke’ ifadesini kullandığı belirtildi. Gazete, haberde velilerin tepkilerine şu şekilde yer verdi:

“Bazı öğrencilerin sözleri velilere anlatmasıyla infial yaşandı. Bazı veliler ‘bu sapık bir düşünce, olmaz böyle birşey. Kızımı sadece eğitim görmesi için gönderdiğim bu gözde okulda, kızım bu sözleri hak edecek ne yaptı? Böyle bir şey varsa, bunu bizlere söylememek o yöneticinin suçu. çocuklara cinsellikle ilgili bu kadar söylemi gerektirecek ne yaşandı. Velilerin bilmediği bir şey mi var? Burada bir yerlere mesaj mı veriliyor? Bunu olmamış saymak mümkün değil.”

Haber eğitim camiasında şok etkisi yaptı, öğretmen ve öğrenci velileri olayın geçtiği okulun ve müdürün belirlenip, hakkında soruşturma açılması gerektiğini kaydetti. Burhaniye İlçe Milli Eğitim Müdürü Yakup Şağban, ilçe dışında olması nedeniyle haberi akşam saatlerinde, müdür yardımcılarından öğrendiğini belirtti, şöyle konuştu:

“Haberde, okul adı ya da okul müdürünün ismi belirtilmiyor. Burhaniye'de 8 tane lise var. Hangisinde olmuş henüz belirleyemedik. Ama bu 8 lise ve lise müdürü zan altında kaldı. Öğrenci velilerimizden müdürlüğümüze henüz yazılı ve ya sözlü bir şikayet gelmedi. Ama biz okul müdürlerimizin zan altında kalmamaları için konuyu pazartesi günü İl Milli Eğitim Müdürlüğü'ne bildireceğiz. Oradan gelecek talimat doğrultusunda hareket edeceğiz. Büyük bir ihtimalle soruşturma açacağız. Okulun ve okul müdürünün belirlenmesi için haberin yayımlandığı gazeteden, haberi yazan muhabir arkadaşımızdan konu ile bilgi isteyeceğiz.”

Yerel gazetedeki haberi yazan muhabir Kazım Öğün ise kurumların yıpranmaması ve öğrencilerin zan altında kalıp kötü bir imaj kazanmamaları için haberde okul ve okul müdürünün adını yazmadığını, soruşturma açılması halinde okul ve müdürün adını müfettişlere verebileceğini söyledi.