Kadın Haberleri 2007

  • Konbuyu başlatan Konbuyu başlatan Misafir
  • Başlangıç tarihi Başlangıç tarihi
Cevap: Kadın Haberleri 2007

Kadıköy Göztepe'de öldürülen 70 yaşındaki Sühendan A.'nın katili kızı Elif A. ile 17 yaşındaki bakıcısı B.D. çıktı.
Mardin'de "berdel" usülü ağabeyinin kız aldığı aileye gelin verilmek istenince evden kaçan 17 yaşındaki B.D., İstanbul'da bakıcılık yaptığı 70 yaşındaki Suhendam A. adlı kadını öldürdü. Genç kız cinayete yaşlı kadının 37 yaşındaki kızı Elif A.'nın azmettirdiğini ileri sürdü. B.D., "Elif Hanım bana annesini öldürmemi teklif etti. Ben de böyle bir şeyi yapamayacağımı söyleyerek, evden ayrılmak istedim. Berdel nedeniyle evden kaçtığımı bilen Elif Hanım beni aileme teslim etmekle tehdit etti" dedi.
Çapraz sorguya alınan B.D., suçunu itiraf ederek, korkunç cinayeti şöyle anlattı:
"Uygun bir zaman bekledim ve Sühedan A.'yı sobaya doğru ittim. Ardından kömür küreği ile başına vurdum. Kanlar içinde kalmıştı. Bayılınca kızı Elif'e telefon açtım. Eve geldi. Annesinin ölmediğini görünce 'Başına yastıkla bastır' diye bağırdı. Ben de yastıkla ağzına doğru bastırdım. Kısa süre sonra can çekişerek öldü." Yaşlı kadının kızı suçlamaları kabul etmezken iki zanlı, tutuklanarak cezaevine gönderildi.
 
Cevap: Kadın Haberleri 2007

Guatemalalı turist kıza 31 Aralık günü Fatih’te metruk bir binada tecavüz edenler yakalandı. Turist kız, zanlıları teşhis sırasında fenalık geçirdi.

KURBAN Bayramı’nın ilk günü Fatih’te zorla götürüldüğü metruk bir binada 10 kişinin tecavüzüne uğradığını söyleyen Guatemalalı turist A.I.B.’ın verdiği bilgiler doğrultusunda polis 7 kişiyi daha gözaltına aldı. A.I.B., tarafından teşhis edilen zanlıların suçlarını itiraf ettiği, tecavüzcülerden birinin ise cezaevinde olduğu bildirildi. Zanlıları teşhis ederken fenalık geçiren turist A.I.B için Asayiş Şube Müdürlüğüne doktor çağırıldı. Gaziosmanpaşa, Arnavutköy, Fatih, Ümraniye ve Eminönü semtlerinde eş zamanlı olarak baskın düzenlendi. Operasyonda genç kıza ikişer kere tecavüz ettikleri belirlenen Bedri Ş.(23), Tayfun E.(19) ile onların çağırması sonucu gelen Ziya Y.(20), Erkan S.(19), Cengiz A.(22), Metin K.(17), Adem Ü.(16) gözaltına alındı.

SEYREDENE DE GÖZALTI

Tecavüz sırasında binada olan ve kızın ifadesine göre tecavüzcüleri durdurmaya çalışan bir kişi de yakalandı. Tecavüzcülere "Durun yapmayın," diye bağırdığı belirlenen kişinin ifadesinde, "Onları durdurmaya çalıştım. Ancak başaramadım." dedi. Polis yetkilileri bu kişi hakkında, olanları en yakın güvenlik birimine anlatıp ifade vermediği için işlem yapılacağını belirttiler.

Yakalanmamak için cezaevine girmiş
TECAVÜZ zanlılarından Murat Çetin’in, yakalanmamak için suç işleyip cezaevi girdiği ortaya çıktı. Murat Çetin’in arkadaşlarına "Bizi yakalayacaklar. Ben kapkaç yapıp sonra gidip suçumu itiraf edeceğim. İçerde beni yakalayamazlar" dediği ve planını uyguladığı belirlendi. Kurban Bayramı’nın üçüncü günü Çapa’da kapkaç yapan Çetin, daha sonra karakola giderek teslim oldu. Zanlı çıkarıldığı mahkemece tutuklanarak Bayrampaşa Cezaevine kondu
 
Cevap: Kadın Haberleri 2007

ŞİDDET YASALARA GİRDİ: 2007 uygulama zamanı /
pix.gif
AYÇA ÖRER

Kadın hareketi aktivislerine 2006 yılının nasıl değerlendirdiklerini, 2007'de neler beklediklerini sorduk. 2006'ın en olumlu olayı olarak Başbakanlık Genelgesi'ni gösteren kadınlar, 2007'de kadın hareketinin kazanımlarının işler hale getirmenin en önemli sorun olduğunda birleşti.

Avukat Habibe Yılmaz Kayar, 2006'da "şiddete ilişkin genelgelerin hükümet politikası olarak açıklandığını", Amar-gi'den Pınar Selek, "tüm olumsuzluklara rağmen kadın hareketinin güçlendiğini", Pazartesi Dergisi'nden Beyhan Demir, "yasal düzenlemelerin yapıldığını", KA-MER'den Nebahat Akkoç "kadına şiddetin görünür hale geldiğini" söyledi.

ŞİDDET HÜKÜMET POLİTİKASINDA
İstanbul Barosu Kadın Komisyonu üyesi Avukat Habibe Yılmaz Kayar, "2006 nın en iyi gelişimi şiddete ilişkin genelgelerin hükümet politikası olarak açıklanmasıdır" dedi.
2007'de temel sorunun bu konuda yapılan düzenlenmelere ilişkin somut ve samimi adımların hala atılmamasından kaynaklanabileceğini bildiren Kayar, 2006'da da mal rejimlerine ilişkin yürürlük ve uygulama yasasındaki 10.maddenin hala ayrımcılık olarak devam ettiğini kaydetti.

ORTAK ÇALIŞMA BAŞLIYOR
Amargi'den Pınar Selek, 2006'da hem örgütlenme hem feminist politika yapma gücü anlamında sıkıntılar yaşansa da, ortak çalışmaların geliştiğini söyledi. Kadın örgütlerinin devleti zorlamasının sonuçlarının alındığını söyleyen Selek, Başbakanlık Genelgesi'nin yayınlanması gibi olumlu bir gelişmenin bu yıl yaşandığını kaydetti.
Kadın örgütlerinin sayısının arttığını, öğrenilmiş çaresizliğin derinleştiği 2006'da kadın hareketinin yine de güçlendiğini, dayanışmanın öneminin kavrandığını söyleyen Selek, bundan sonra kazanılmış hakların takibinin ve kurumsallaşmasının önem kazandığını dile getirdi. Selek 2007'den beklentilerinin kadın sığınaklarının artması olduğunu söyledi.

ŞİDDET KONUŞULMALI
Diyarbakır KA-MER'den Nebahat Akkoç, 2006 yılının en önemli kazanımının şiddetin konuşulur hale gelmesi olduğunu kaydetti. 2007'de en çok genelgenin uygulanmasının önemli olacağını kaydeden Akkoç, "2007'nin onun hayata geçmesini sağlamakla geçeceğine inanıyorum. 2007- 2006'dan daha iyi olacak" dedi.

EVİÇİ EMEĞİ GÖRÜNÜR OLMALI
Pazartesi Dergisi'nden Beyhan Demir, "2006 bizim için kadın hareketi açısından şiddetle mücadelenin tamamen ülke gündemine yerleştirildiği, yasal kaza-nımların sağlandığı bir yıl oldu" dedi.
Kadına yönelik şiddet olaylarının kadın hareketin baskısıyla izlendiğini kaydeden Demir, 2007'den beklentisinin "görünmeyen emeğin görünür kılınması araçlarının oluşturulması" olduğunu söyledi, kadınların evde çalışmalarının görünmediğini ifade eden Demir, yasaların da pratikteki uygulamasını görmek istediklerini belirtti.

BİA Haber Merkezi
 
Cevap: Kadın Haberleri 2007

İl veya ilçe sosyal hizmet birimleri, 24 saat ulaşılabilecek şekilde görevlendirilen personelin iletişim bilgilerini, genel kolluk kuvvetlerine bildirecek. Kadın sığınma evi bulunmayan yerlerde, mağdurların ilgili yere sevkine kadar geçen sürede geçici olarak korunmalarının sağlanacağı otel, pansiyon ve misafirhane gibi yerler, oluşturulan komitelerce tespit edilerek genel kolluk kuvvetlerine bildirilecek. Bu yerlerin adres bilgileri konusunda da üst seviyede gizlilik esasları gözetilecek. Gerekli durumlarda, korunacakları yerlere sevkleri sırasında mağdurlara genel kolluk kuvvetleri refakat edecek. Töre ve namus konusunda toplumda yerleşik ön yargı veya geleneksel anlayışın değiştirilmesi amacıyla halkın duyarlılığını artıracak etkinlikler düzenlenecek. Çocuk ve kadınlara yönelik şiddet olayları ile töre ve namus cinayetlerine ilişkin soruşturma sürecinde görev yapan genel kolluk kuvvetleri personeline yönelik, bilim adamları ve uzmanların da desteğiyle hizmet içi eğitim faaliyetleri düzenlenecek. Bu eğitimlerde kullanılacak eğitim materyali, Başbakanlık Kadının Statüsü Genel Müdürlüğünden temin edilecek.

------

ANKARA- İçişleri Bakanı Abdülkadir Aksu, töre ve namus cinayetleri ile kadın ve çocuğa yönelik şiddetin önlenmesine ilişkin tedbirler kapsamında sığınma evi bulunmayan belediyelerden acilen kadın ve çocuk sığınma evleri açmasını istedi. Aksu, “Töre ve Namus Cinayetlerinin Önlenmesine Yönelik Tedbirlerin Koordinasyonu” konusunda valililere bir genelge gönderdi.

İnsanî yaklaşım
Bakan Aksu, töre ve namus cinayetlerinin önlenmesinin, temel hak ve özgürlüklerin en üst seviyede güvence altına alınması, toplumsal huzur ve güven duygusunun artırılması ve Türkiye’nin çağdaş dünyada hak ettiği saygınlığı koruması bakımından şart olduğunu ifade etti. Aksu, kolluk birimlerine müracaat eden şiddet mağduru kadın ve çocukların işlemlerinin ruhsal durumları göz önünde bulundurularak, kadın personelin katılımıyla ve insani yaklaşım içerisinde acilen yapılması gerektiğini bildirdi. Genelgeye göre, SHÇEK’e bağlı kadın sığınma evi bulunmayan yerlerde, belediyeler tarafından acilen kadın ve çocuk sığınma evleri açılacak. Bu sığınma evlerinde 24 saat esasına göre görevli bulundurulacak ve genel kolluk tedbirleri dışında, özel güvenlik hizmetlerinden faydalanılmak suretiyle gerekli tedbirler alınacak.

İş birliği yapılacak
Töre veya namus cinayetlerinin önlenmesine yönelik olarak, illerde valilerin veya vali yardımcısının, ilçelerde kaymakamların başkanlığında kolluk kuvvetleri, mahalli idareler, sosyal hizmet birimleri, meslek kuruluşları, sağlık müdürlükleri, milli eğitim müdürlükleri ve sivil toplum kuruluşlarının temsilcilerinin katılımıyla komiteler oluşturulacak, çözümler iş birliği içerisinde hayata geçirilecek. Töre veya namus cinayetine maruz kalabileceğini beyan eden veya aile içi şiddete uğramış kadın ve çocuklarla ilgili her türlü koruma tedbirinin acilen alınması sağlanacak.

İhtiyaçlar karşılanacak
Kadın sığınma evlerinde koruma altına alınan kişilerin bulundukları yerlerle ilgili gizlilik esaslarına en üst seviyede uyulacak. Şiddet mağdurlarının ilgili yere ulaştırılmasına kadar geçen sürede; iaşe, konaklama, tedavi ve ulaşım gibi ihtiyaçlarının belediyeler, il ve ilçe özel idareleri ile Sosyal Dayanışma ve Yardımlaşma Teşvik Fonu kaynaklarından karşılanması komitelerce karara bağlanacak. Kadın sığınma evi bulunmayan yerlerde, töre ve namus cinayetine maruz kalabileceğini beyan eden veya somut bir olayda töre ve namus cinayetine maruz kalabileceği öngörülen kişilerin rızaları doğrultusunda, acilen sosyal hizmet birimleri haberdar edilerek, teslim alınmaları sağlanacak.
 
Cevap: Kadın Haberleri 2007

Kadınlar işte de ayrımcılığa uğruyor. Şikâyetler ortak: Erkekler bizi süs eşyası gibi görüyor, meslektaş olarak bakmıyorlar. Kadın yöneticileri de kabullenemiyorlar...

İSTANBUL - Devlet Demiryolu'nda (TCDD) gişe memuru olarak çalışan Ayten Bozkurt, erkek egemen bir kurumda çalıştığını söylüyor. Aynı zamanda Birleşik Taşımacılık Sendikası 1 No'lu Şube Kadın Sekreteri olan Bozkurt 16 yıldır TCDD'de. Bozkurt, "Gebze gişe memuruyum. Tek kadınım. Demir yolları tamamen erkek egemen bir kurum. Çok az kadın var. TCDD'ye bağlı yedi bölge var. Yedi bölgenin de genel müdürleri hep erkek. TCDD tarihinde hiç kadın bölge müdürü olmamış. Çalışan kadınlar genelde memur kadrosunda. Bunların çok azı büro şefliği alabilmiş. Kadın makinist, kondüktor yok. Oysa kurum içinde eğitim verilerek buralarda kadınların çalışmasının önü
açılabilir" diyor. Bozkurt, vatandaşların kadınlara çok rahat tepki gösterdiğini belirtiyor, sözlü tacize uğradığını söylüyor. 'Kadın olmasan ne yapacağımı bilirim' diyenler argo konuşanlar... Erkek çalışma arkadaşlarından da şikayetçi: "Bizi asla meslektaşı olarak görmüyorlar. Hep onların bacısı, annesi, ablasıyız. Kuruma ilk girdiğimizde, 'Konuşmanıza giyiminize dikkat etmek zorundasınız. Çünkü vitrin elemanısınız' derlerdi. Kadını aşağılayan bu cümle bizi süs eşyası gibi gösteriyor."
Türkiye'de kadınların yüzde 24.8'i işgücüne katılıyor. Sıradan istatistik verilerinden biri gibi görünen bu oran, Türkiye'de kadınların en büyük sorunlarından birine dair ipuçları veriyor. İşe alımlardaki 'bay eleman' egemenliğini kırarak çalışma hayatına adım atan bu yüzde 24'lük kesim için ikinci bir mücadele iş yaşamında başlıyor. Kadınlar iş yaşamındaki ayrımcılık hikayelerini anlatırken, "Kadın çalıştıracaklarsa bile 'erkek gibi kadın arıyorlar'" diyerek, ayrımcılığın kadınlar arasında bile kanıksandığını gösteriyor.

Emir alınca istifa etti
Yaklaşık 20 yıldır mimarlık yapan Sultan Pınar, hem büroda hem sahada ayrımcılık olduğunu söylüyor. Pınar'a göre kadınlar şantiyede daha pratik ve aktif. Toplumsa buna yeni yeni alışıyor. Kadına mimarlığı yakıştırıyorlar ama iş şantiyeye gelince kadının şantiyede olmasını hazmedemiyorlar. Pınar, başına gelen bir öneği anlatıyor: "Ben bir büroda çalışıyordum. Anadolu'dan gelen bir genç çay getirip, temizlik yapıyordu. Bir yeri toparlamasını istedim. Çocuk işi terk etti gitti."

Devlet memuru olamadı
Altı yıldır jeofizik mühendisi olarak çalışan Şenay Güneş iş bulmakta çok zorlandığını belirtiyor. Güneş çareyi kendi bürosunu açmakta bulmuş. Devlet memuru olmak istemiş ancak işe alım yapılırken erkekler tercih edilmiş. Birçok kadın arkadaşı başka mesleklere kaymış. Bütün zorluklara karşın Türkiye'de çalışmaya devam edeceğini söylüyor.

'Kavga vermek gerek'
13 yıldır iş yaşamında olan Yıldırım Beyazıt Dışkapı Eğitim ve Araştırması Hastanesi sağlık teknikeri Zülfikar Kartal, kadınların ayrımcılığa uğraramaması için kavga vermesi gerektiğini söylüyor. Kartal, şöyle konuşuyor: "Bize 'doktor bey' diyorlar. Hastanın bakış açısı böyle. Kadına karşı 'sözüne pek güvenilmez' tavrı içindeler. İdare dört kişiye görev verecekse kadınlar başarılı da olsa erkeği seçiyor. Eğer kadınlar içinde bir seçim yapılacaksa erkek gibi davranan kadınlar tercih ediliyor. Bu yüzden kadınlar erkeksileşiyor. Terfi için de birkaç erkeğin seni desteklemesi gerekiyor, erkek tarafından torpil olması gerekiyor. 10 kadın desteklese iki erkek reddetse yine olmuyor."
Sünnete erkek doktor
Kamuda çalıştığı için ismini açıklamak istemeyen 19 yıllık bir hemşire de başına gelen bir olayı anlatıyor: "Bir hasta geldi. Kalçadan iğne yapacaktım. Bana dedi ki 'Hemşire hanım sakın yanlış yere yapma'. Yani 'Sen bir kadınsın yanlış yere iğne yapabilirsin' mesajını veriyordu. Çocuk cerrahisinde çalışıyordum. Dört erkek, bir kadın cerrah vardı. Altı yıl süresince bir kere bile kadın cerraha sünnet yaptırdıklarını görmedim. Erkek hekim tercih ediyorlar. İdarede de yaşanıyor bu."


Kendi ofisini açtı
Elektirik Mühendisi Rana Gerçe 17 yıldır iş yaşamında. İlk işe başladığında kendisine masa başı işi verilmiş. Bakım mühendisliği
için başvurmuş onun yerine okulu yeni bitirmiş bir erkeği seçmişler. Aynı durumdaki erkekler ondan daha çok maaş alıyormuş. 1990'dan 2004 yılına kadar bu şekilde devam etmiş. Sonra kendi ofisini açmış. Şimdi asansör denetliyor, şirketlere danışmanlık yapıyor. Elektrik mühendisi olarak proje çiziyor, sahaya iniyor. Gerçe "Kendi şirketimi kurmadan da araştırmacı mühendislik yapabilmeyi çok isterdim. Kadınlığımdan vazgeçerek bu noktaya geldim. Erkeklerin 'askerlik arkadaşı' oldum. Hiçbir zaman eteğimi giyip, makyajımı yapıp iş alanına giremedim. İş hayatında iki seçenek var. Ya kadınlığını kullanarak bir yere geleceksin ya da sineceksin" diyor.

Stajda başlıyor
Avukat Habibe Kayar da sorunların staj döneminde başladığını söylüyor. Kayar, "Bazen 'bayan stajyer' diye ilanlar verilir. Çünkü bu stajerlerden çay, kahve yapması, bulaşık yıkaması hatta yer süpürümesi beklenilir" diyor. Kayar, kadın hukukçuların tacize uğramasında da dertli.

Sabote etmişler
19 yaşındaki kalite kontrol elemanı Vildan Akşaş Kocaeli Üniversitesi Boya Teknolojisi Bölümü'nü bitirmiş. Trafoların boyanmasında kalite kontrol bölümündeki tek kadın. İşe alınırken patron ayrımcılık yapmamış ama bölümde sorunlar yaşamış: "Birlikte çalıştığım erkekler ilk başlarda beni kabullenmedi. Çalışırken beni kandırmaya çalışıyorlardı. İşaretlediğim yerleri boyamıyorlardı. 'Biz daha önce böyle yapmıyorduk' diyorlardı. İşe ilk başladığımda akşam eve gidip ağlıyordum, o kadar sıkılıyordum ki. Şimdi de bazıları benimle hiç konuşmuyor."


'Tüm başkanlar kadın olsun'
CHP'li Kırklareli Kavaklı Belediye CHP'li Başkanı İnci Tunç da yaşadıklarından şikâyetçi. "Belediye başkanının kadın olduğunu kabul ettirmek güç, özellikle bir beldede daha güç" diyor. Seçimlerde altı erkekle yarıştığını belirten Tunç şöyle konuşuyor: "Burası 5 bin nüfuslu bir yer. Yaş olarak onlardan küçük olmama rağmen onları yendim. Bana göre tüm belediye başkanları kadın olmalı. Kadınların yapamayacağı bir şey yok."
 
Cevap: Kadın Haberleri 2007

İstanbul Kadın Kuruluşları Birliği, seçimlerde 'gerçek demokrasiye ulaşmak' amacıyla, kadın milletvekili sayısının en az yüzde 30'a yükselmesini sağlamak üzere, yasaların değiştirilmesini talep ediyor

Özellikle son yıllarda demokratikleşme ve Avrupa Birliği'ne uyum sürecinde Türkiye Büyük Millet Meclisi'nde kabul edilen kanunlara erkek egemen siyasetin gölgesi düşmüştür.
İstanbul Kadın Kuruluşları Birliği (İKKB) olarak uzun yıllardır sürdürmekte olduğumuz çabalar, ne yazık ki yasaların amaca uygun çıkarılmasını sağlayamamıştır. İnanıyoruz ki, örneğin Medeni Kanun'un Türkiye Büyük Millet Meclisi'nde görüşüldüğü zaman Meclis'te en az üçte bir oranında (183) kadın milletvekili olsaydı, kadının soyadına ve evlilik süresince elde edilen birikimin eşit paylaşımına, özetle 'kadının adına ve malına' ambargo konulamazdı.
1 Ocak 2002'de yürürlüğe gien yeni Medeni Kanun'da en önemli yenilik ve değişiklik aile hukuku bölümünde yapılmıştır. Aile hukuku kuralları 'eşlerin eşit haklara sahip olmaları' ilkesine uygun düzenlenirken ne yazık ki, kadın haklarının iki temel dayanağı göz ardı edilmiştir.
Ekonomik bağımsızlık
Birincisi (Medeni Kanun madde187) kadının kimliği, en temel kişilik hakkı 'kadının soyadı' konusunda ayrımcılığın sürmekte olduğu dikkate alınmamıştır. Oysa günümüzde kadınların medeni durumlarında değişiklik olsa da yaşamlarını kendi soyadıyla devam ettirmek gereksinimi vardır.
İkincisi, kadının ekonomik bağımsızlığı. Yeni Medeni Kanun yürürlüğe girmeden önce yapılmış evliliklerdeki kadının ekonomik bağımlılığının sürmesine yol açılmıştır. Kadının bu konudaki mağduriyetinin, kanunun 'mal rejimleri'nin uygulanmasını düzenleyen Yürürlük Kanunu'nun 10. maddesiyle devam ettirdiği dikkate alınmamıştır. Değiştirilmesi için çabalarımız sürüyor. Sadece bu iki örnekte görüldüğü gibi erkek egemen siyaset kadın haklarının gelişmesinde, gerçek demokrasiye erişilmesinde engel oluşturmaktadır.
Bu nedenle, İstanbul Kadın Kuruluşları Birliği (İKKB) olarak 2007 yılında yapılacak seçimlerde 'gerçek demokrasiye ulaşmak' adına, kadın milletvekili sayısının en az yüzde 30 oranına yükselmesini sağlamak üzere Seçim Kanunu'nda ve Siyasi Partiler Kanunu'nda değişiklik yapılmasını istiyoruz. 2007 yılını 'Türkiye'de Kadın Hakları Yılı' olarak kabul edelim; eğitimde, iş yaşamında, siyasette kadın erkek eşitliğini yerleştirelim, ülkemizi çağdaş uygarlığa, ekonomik kalkınmaya birlikte ulaştıralım diyoruz
 
Cevap: Kadın Haberleri 2007

İlginizi çekeceğini umuyorum:



Medya’da Kadının İnsan Hakları İhlallerine Son!

Kadınların toplumsal cinsiyet eşitsizlikleri sonucu yaşadığı her tür şiddet ve ayrımcılık sadece kadınların değil tüm toplumun sorunudur; dolayısıyla medya kuruluşları ve medya mensupları da kadınlara yönelik insan hakları ihlallerine toplumsal bir sorun olarak yaklaşmalı ve kadınlara yönelik insan hakları ihlallerinin önlenmesi ve durdurulması için sorumlu davranmalıdır. Ama bu tür ihlalleri önlemekte sorumlu davranmak bir yana medyanın bu hakları sürekli ihlal ettiğine tanıklık ediyoruz.
Medya kadınların insan haklarına yönelik ihlalleri çeşitli biçimlerde gerçekleştiriyor. Örneğin:

1- Kullandığı cinsiyetçi haber, sunum dili ve görsel malzeme ile,
2- Özel hayatı teşhir ederek / özel hayatın dokunulmazlığını ihlal ederek ve kadınların özgürlük alanını kısıtlayarak.
3- Tecavüz gibi cinsel suçlara ve şiddete maruz kalanları cinsiyetçi yargılar eşliğinde kendi kurduğu sanık sandalyesine çıkararak, suça maruz kalanın ‘ahlakını’, ‘yaşam biçimini’ sorgulamaya kalkışarak yani suçluyu ya da suçu değil, tam tersine suça maruz kalan kadını cinsiyetçi önyargılarla yargılayarak,
4- Kadınları ve kadınlara yönelik suçları magazinleştirerek ve bu suçları erotik, pornografik röntgenciliği besleyecek şekilde reyting / izlenirlik malzemesine dönüştürerek…
5- Haberlerde, yorumlarda kadınlara yer vermeyerek, hayatın tüm alanlarında yok sayarak.
6- Kadınlara yönelik şiddet ve cinsiyetçilik söz konusu olduğunda kendi iç denetim ve eğitim mekanizmalarını hemen hiç işletmeyerek,
7- Değişik alanlarda ve kadınlara dair konuları işlerken, kendi alanında yıllardır mücadele veren, önemli bir bilgi ve deneyim birikimine sahip kadınları ve kadın örgütlerini muhatap almayarak, görüşlerine başvurmayarak.

Medya, artan teşhir, magazinleştirme, cinsiyetçi ön yargıları yineleme, şiddetin erotikleştirilmesi ve pornografi üretimi aracılığıyla tüm kadınların bedensel, zihinsel ve duygusal bütünlüğüne zarar vermektedir. Böyle davranarak, kadınların insan haklarını ihlal ettiği gibi, kadınlara yönelik suçların artmasında etken olmakta ve mevcut cinsiyetçi söylemi sürekli yeniden üretmektedir. Sonuç olarak bu ihlallerden hem kadınlar hem de tüm toplum zarar görmektedir.

Bizler, medya eliyle yapılan hak ihlallerine ve kadınlara karşı şiddet suçlarının teşvik edilmesine “dur” demek, bu ayrımcılığı sonlandırmak üzere kadın kurumları bir araya gelerek Medya İzleme Grubu’nu oluşturduk. Medya İzleme Grubu olarak, öncelikle, tüm medya kurum ve mensuplarını ve ilgili tüm birimleri bu ihlalleri işlememek ve sürdürmemekte duyarlı ve sorumlu olmaya davet eder, bu ihlallerin takipçisi olacağımızı, medyada çalışan kadınların ve feminist medyanın güçlendirilmesi için çalışacağımızı duyururuz.

Medya İzleme Grubu
 
Cevap: Kadın Haberleri 2007

Milletvekillerine, kadına yönelik şiddet sorununu ele alan ve çözüm önerilerini sıralayan “Kadına Yönelik Aile İçi Şiddete Son” kitapçığı dağıtıldı.

Avrupa Konseyinin üye ülkeler parlamentoları arasında başlattığı ve iki yıl sürecek kampanya çerçevesinde hazırlanan kitapçıktan 1000 adet basıldı.
Kitapçıkta, Avrupa Konseyi ülkelerindeki örnek uygulamalar ve parlamenterlerin konu ile ilgili sorularına yanıtlar yer alıyor.
Avrupa Konseyi Parlamenterler Meclisi Başkanı Rene van der Linden, kitabın önsözünde, kadına yönelik aile içi şiddeti, “insan onuruna yapılan ciddi bir saldırı” olarak nitelendirdi.

“SESSİZCE VE KAYITSIZLIK İÇİNDE YAPILIYOR”
İnsan onuruna yapılan bu saldırının, evlerde sessizce ve genel bir kayıtsızlık içinde yapıldığını ifade eden Linden, bu sorunun, herkesin ortak problemi olduğunu kaydetti.
Linden, “Parlamentolarımızda bu sessizliği bozmanın ve kadına yönelik aile içi şiddetle kararlı bir mücadeleye girişmenin zamanıdır” dedi.

16 YAŞINDAN SONRA AİLE İÇİ İSTİSMAR
Kitapçıkta, konseye üye ülkelerde yapılan araştırmaların, kadınların beşte birinin erişkinlik dönemlerinde en az bir kez fiziksel şiddete, onda birinden fazlasının ise güç kullanımı ile birlikte gerçekleşen cinsel şiddete maruz kaldığını ortaya koyduğu belirtildi. Şiddeti uygulayanların genelde kadınların yakın çevresindeki erkekler olduğunun altı çizilen kitapçıkta, önemli sayıda kadının, aile içi istismara maruz kaldığı vurgulandı.
Çeşitli ülkelerde yapılan ve devam eden çalışmaların, kadınların yüzde 12 ila 15'inin 16 yaşından sonra aile içi istismara maruz kaldığını ortaya koyduğu belirtildi.
Avrupa Konseyinin yetki alanında aile içi şiddetin yıllık maliyetinin ise en az 33 milyar Euro olduğu kaydedildi.

AİLE İÇİ ŞİDDETİN ÖNLENMESİ İÇİN ÖNERİLER
Kitapçıkta, kadına yönelik aile içi şiddeti önlemek için şu öneriler yer aldı:
-Şiddeti sona erdirmeye yönelik faaliyetlerin TBMM gündemine
getirilmesi,
-Aile içi şiddete karşı siyasi ve resmi bir tutum takınmak,
-Evlilik içi ırza geçmenin evlilik dışı ırza geçme ile aynı şekilde cezai suç olarak teşkili ve cezalandırılması,
-Şiddeti uygulayan eşlerin evden uzaklaştırılması,
-Aile içi şiddet mağdurları ile çocuklarına sığınma evleri açılması,
-Şiddeti uygulayanlar için tedavi merkezleri kurulması,
-Kadına yönelik şiddet konusunda görev yapmak üzere bir Meclis komiseri veya ombudsmanı atanması için kampanya yapılması,
-Aile içi şiddetle mücadele için önemli miktarda bütçe ayrılması,
-Şiddeti uygulayanlardan alınan para cezalarıyla, mağdurlar için
tazminat fonu oluşturulması.
 
Cevap: Kadın Haberleri 2007

İzmir Barosu Kadın Hakları Komisyonunun aile içi şiddeti engellemek amacıyla kahvehanelerde erkeklere yönelik eğitim çalışması yapacağı bildirildi.

Kadın Hakları Komisyonu Başkanı Avukat Pınar Tatlı, yaptığı açıklamada, İzmir Barosu olarak cezaevlerindeki erkeklere yönelik bu eğitim çalışmasını tamamladıklarını, aile içi şiddet ve insan hakları eğitimine kahvehanelerde de başlayacaklarını kaydetti.

İzmir'in çevre ilçelerinde Şubat ayında eğitim çalışması başlatacaklarını, daha sonra şehir merkezindeki kahvehanelerde eğitimi sürdüreceklerini ifade eden Tatlı, “Öncelikli amacımız, aile içi şiddeti engellemek. Kahvehanelerde vakit geçiren erkeklere eşlerinizi dövmeyin mesajı vereceğiz” diye konuştu.

Tatlı, kahvehanelerdeki eğitimin görsel materyallerle destekleneceğini, eğitimin etkili olabilmesi için erkeklere, aile içi şiddete maruz kalmış kadın ve çocukların fotoğraflarını göstereceklerini kaydetti.

Mahalle muhtarlarıyla iletişim kuracaklarını kaydeden Tatlı, “Böyle bir uygulama, İzmir'de ilk defa gerçekleştirilecek. Bizim için önemli olan her mahallenin kahvehanesinde ulaşacağımız 100 kişiden en az 10'unun bilinçlenmesini sağlamak” dedi.

“ŞİDDETİ EN ÇOK MEMURLAR UYGULUYOR”

Pınar Tatlı, aile içi şiddet nedeniyle İzmir Barosuna gelen yazılı şikayetlerin Haziran 2005 ile Aralık 2006 arasında 126 olduğunu açıkladı. Tatlı, sözlü şikayet ve ihbarların ise aynı tarihler arasında 600'ü geçtiğini ifade etti.

Komisyonun yazılı ve sözlü başvurulardan yola çıkarak hazırladığı istatistiki verilerde, aile içi şiddeti uygulayanların yüzde 31'inin memur, yüzde 13'ünün işçi, yüzde 4'ünün ise polis olduğu belirlenirken, şiddet uygulayanların yüzde 3'ünün öğretmen olduğu kaydedildi.

Şiddet uygulayanların yüzde 49'unun ilkokul, yüzde 19'unun lise, yüzde 13'ünün üniversite, yüzde 13'ünün de ortaokul mezunu olduğu ifade edildi.
 
Cevap: Kadın Haberleri 2007

Devletin yetkili kurumlarının aldığı bütün önlemlere rağmen bir türlü önüne geçilemeyen töre cinayetlerinde son 5 yıl içerisinde bin 806 kişi hayatını kaybetti. Yine aynı dönem içerisinde töre yüzünden 5 bin 375 kadın da intihar etti.

Kadın ve Aileden Sorumlu Devlet Bakanı Nimet Çubukçu, son yıllarda kamuoyunun gündeminden hemen hemen hiç düşmeyen töre cinayetlerinin ağır bilançosunu açıkladı.

CHP Aydın Milletvekili Özlem Çerçioğlu'nun töre cinayetlerine ilişkin sorusunu cevaplandıran Devlet Bakanı Çubukçu, 2001-2006 yılları arasında töre ve namus için bin 806 cinayetin işlendiğini, aynı dönemde 5 bin 375 kadının da intihar ettiğini bildirdi. Bakanlık olarak töre cinayetlerinin önlemek için bütün tedbirleri aldıklarını kaydeden Bakan Çubukçu, bütün gayretlere rağmen töre ve namus cinayetlerinin toplumun gündeminden düşmediğini ifade etti.

Bakan Çubukçu, töre cinayetlerinin özellikle Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgelerinde ağırlık kazandığına dikkat çekerek, 2001 ile 2006 yılları arasında tam bin 806 kişinin töre ve namus cinayetine kurban gittiğini kaydetti. Töre ve namus konusunda bir çok kadının da intihar yolunu seçtiğini ifade eden Bakan Çubukçu, aynı dönem içerisinde yabancı uyruklular dahil 5 bin 375 kadının intihar ettiğini bildirdi.
 
Geri
Üst