Izmir

  • Konbuyu başlatan Konbuyu başlatan Misafir
  • Başlangıç tarihi Başlangıç tarihi
M

Misafir

Forum Okuru
Izmir
foça askeri kampı çeşme askeri kamp gümüldür kamp dönemleri özdere dönemleri
İZMİR

Türkiye’nin üçüncü büyük metropolü olan fuarlar ve kongreler merkezi İzmir, ticaret ve sanayi ile bütünleşmiş çağdaş bir liman kentidir. İzmir’in batısında renkli denizi, plajları ve termal merkezleriyle Çeşme Yarımadası uzanır. Antik çağların en ünlü kentleri arasında yer alan Efes, Roma İmparatorluk devrinde dünyanın en büyük kentlerinden biriydi. Tüm İyon kültürünün zenginliklerini bünyesinde barındıran Efes, yoğun sanatsal etkinliklerle de adını duyuruyordu. İzmir, yatlar ve gemilerle çevrilmiş uzun ve dar bir körfezin başında yer almaktadır. Ilıman bir iklime sahip olup, yazında denizden gelen taze bir serinlik güneşin sıcaklığını alıp götürmektedir. Sahil boyunca palmiye ağaçları ve geniş caddeler bulunmaktadır. İzmir Limanı İstanbul’dan sonra ikinci büyük limandır. Canlı ve kozmopolit bir şehir olan İzmir, Uluslararası Sanat Festivalleri ve İzmir Enternasyonal Fuarı ile de önemli bir yer tutar.

Yüzölçümü: 12.012 km²


Nüfus: 3.500.000 (2005)Rakım: 25mPlaka Kodu: 35
 
Cevap: Izmir

İzmir’in İlçeleri:
Aliağa
Buca
Karşıyaka
Menderes
Tire
Bayındır
Çeşme
Kemalpaşa
Menemen
Torbalı
Bergama
Dikili
Kınık
Ödemiş
Urla
Beydağ
Foça
Kiraz
Seferihisar
Bornova
Karaburun
Konak
Selçuk

İKLİM:İzmir’de genel olarak Akdeniz ikliminin Kıyı Ege alt tipi görülür. Yani, yazları Akdeniz kıyı şeridiyle aynı sıcaklıkta ve kurak, kışları ılık ve Batı Akdeniz’den daha az yağışlıdır. İzmir ilinde kar yağışı en ender görülen yağış türüdür. Ancak, ili çevreleyen dağlarda kış aylarında kar örtüsü gözlemlenir. İzmir’de her mevsimde görülen nem, hava sıcaklığının yazın bunaltıcı, kışın dondurucu hissedilmesine nedenolur.GÖLLER:İzmir ili içinde büyük bir göle rastlanmaz. Var olanların en önemlileri arasındaa Gölcük, Belevi Göl, Çakalboğazı Gölleri ve Karagölü olarak sayılabilirAKARSULAR:İzmir ili içinde Ege Bölgesinin önemli akarsularından olan Gediz Nehrinin aşağı çığırı ile Küçük Menderes Nehri bulunur. Diğerleri sel karakterli akar sulardır.YAYLALAR:İzmir-Ödemiş (Gölcük, Bozdağ) (Tatil ve Dinlenme Amacı ile Kullanılan Yayla Yerlerinden)İzmir (Kozak) (Hem Tatil, Hem Hayvancılık Amacıyla Kullanılan Yayla Yerlerinden)BİTKİ ÖRTÜSÜAkdeniz ikliminin etkisi altındaki ilimizde maki florası egemendir. Bu floraya ardıç, yabani zeytin, çitlenbik, sakız ve katır tırnağı gibi kuraklığa dayanıklı ağaçlar girer. Makiler, denizden 600 m. yüksekliğe kadar çıkmaktadır. Dağlık bölgelerin büyük bir kısmı ormanlıktır. Ormanlar İl içerisinde 490.692 hektarlık bir alanı kaplar. Kültür bitkilerinden biri olan zeytinlik ve üzüm bağları geniş bir alanı kapsamaktadır
 
Cevap: Izmir

İZMİRİN TARİHİ MEKANLARI




SAAT KULESİ:
İzmir’in en bilinen sembollerinden biridir. Güzelliği ve narinliği ile Konak Meydanı’nı süslemektedir.1901 yılında 2. Abdülhamid’in tahta çıkışının 25. yılı için Sadrazam Küçük Said Paşa tarafından yaptırıldı. 25m yüksekliğindeki kulenin saati, Alman İmparatoru 2. Wilhelm’in armağanıdır. Dört köşesinde çeşmeleri bulunan Saat Kulesi’nin yazıtı yoktur. Hükümet Sarayı, Belediye binası ve Konak camii ile birlikte Konak Meydanı’nın kimliğini oluşturur.

ASANSÖR:İzmir’in Musevi kültürünü yansıtan Asansör Kulesi, Nesim Levi Bayraklıoğlu isimli bir Musevi tarafından yaptırılıp kente armağan edilmişti. Günümüzde kentin en turistik yerlerinden biridir. 1907 yılında Karataş semtinde yaptırılmış olan Asansör, yaklaşık 40m yükseklikteki Halil Rıfat Paşa caddesine çıkışı sağlar.
HÜKÜMET KONAĞI:1868-1872 yılları arasında inşa edilmiş olan Hükümet Konağı, İzmir için mimari özelliğinden çok, Kurtuluş Savaşı’ndaki yeri nedeniyle önemli olan bir yapıdır. 9 Eylül 1922′de Türk ordusunun İzmir’e gelmesi ile Hükümet Konağı’na çekilen Türk Bayrağı adeta zafer ile özdeşleşmiş bir görüntüdür. Bu nedenle, Konak 1970′de yandıktan sonra 1971 yılında açılan Yeni Hükümet Konağı mimari proje yarışmasında, yapının bayrağın çekilmiş olduğu balkonlu bölümünün korunması öngörülmüştür. 1970′lerin ortalarında tümüyle yıkılan Konak, uzun süren tartışmalar sonucunda 1980′den sonra cepheleri orijinaline çok yakın bir şekilde yeniden inşa edilmiştir.
PASAPORT İSKELESİ:1867′de başlayan İzmir Limanına inşaatının bir bölümünü oluşturan Pasaport rıhtımı, 1876′da Fransız Guiffray şirketi tarafından ve İngiliz mühendislerin projelerine göre bitirilmişti. 1884′de kurulan İzmir Körfezi Osmanlı vapurları Hamidiyye Anonim Şirketi, Karşıyaka, Alaybey, Osmanzade, Turan, Bayraklı, Pasaport, Konak, Karataş, Salhane ve Göztepe vapur iskeleleri arasında sekiz gemilik filo ile hizmet veriyordu. Günümüzdeki Pasaport İskelesi ise örneklerine Cumhuriyet’in ilk yıllarında rastladığımız, Osmanlı ve Selçuk mimarlığından esinlenen 1. Milli Mimari stilindedir.
İZMİR ATATÜRK LİSESİ: 1888′de kurulan İzmir İdadisi, Konak’ta bir yapıda öğretime başlamış, işgalden sonra ise bu yapı adliyeye tahsis edilmiştir (adı geçen yapı Hükümet Konağı’na bağlı ve şimdi yıkılmış olan eski Adliye’dir). Kuruluşundan bir süre sonra Mekteb-i Sultani adını alan bu eğitim kurumu, 1925′den sonra Rum Gündüzlü Kız Okulu’na taşınmıştır. Cumhuriyet’in kuruluşundan sonra İzmir Erkek Lisesi ve İzmir Birinci Erkek Lisesi olarak anılan okul, 1942′de İzmir Atatürk Lisesi adını almıştır.
İLK KURŞUN ANITI: Yunan ordusunun İzmir’i işgali sırasında, karaya çıkan düşman askerlerine karşı ilk kurşunu sıkarak, Türk direnişinin ilk örnek davranışını gösteren ve ardından şehit olan gazeteci Hasan Tahsin adına dikilen ve onu ilk kurşunu sıkarken gösteren heykel- anıt bugün Konak Meydanındadır. Anıt, 1974′te yaptırılmıştır.ALSANCAK GARI: Robert Wilkin adlı İzmirli İngiliz tüccar ile dört ortağı 1855′te İzmir-Aydın demiryolu için imtiyaz talebi ile Osmanlı Hükümeti’ne başvurmuş ve 1856′da imzalanan sözleşme ile bu imtiyazı almışlardı. 1857′de şirket el değiştirmiş ve “İzmir’den Aydın’a Osmanlı Demiryolu” adını almıştı. 1857′de Vali Mustafa Paşa döneminde temeli atılan demiryolunun başlangıcında yer alan Alsancak (o günkü adıyla Punta) Garı, 1858′de hizmete açıldı
 
Cevap: Izmir

İZMİRLE İLGİLİ BUNLARI BİLİYOR MUYDUNUZ?

BUNLARI BİLİYOR MUYDUNUZ ?


  • İzmir’in en az 8000 yıllık bir tarihe sahip olduğunu,

  • Dünya’nın en büyük 3.Heykeli ünvanı bulunan Buca-Mevlana Heykeli’nin İzmirde olduğunu,

  • Iliada ve Odysseus”un yazarı Homeros’un İzmir’li olduğunu,

  • İncil’de sözü edilen “Yedi Kilise”den üçünün İzmir ili sınırları içinde olduğunu,

  • Dünyanın Yedi Harikasından biri olan Artemis Tapınağı’nın Selçuk’ta olduğunu,

  • Parşömen kağıdının Bergama’da keşfedildiğini,

  • Eski dönemlerde Foçalıların 50 kürekli ve 500 yolcu taşıyan tekneler inşaa ettiklerini,

  • Eski Foçalıların Batı Akdeniz’de bir çok koloni kurduklarını, bunlardan bazılarının İtalya’da“Velia”, İspanya’da “Ampurias” ve Fransa’da “Marsilya” olduğunu,

  • Tanrıça Athena adına inşa edilen ilk tapınağın İzmir’de inşaa edildiğini,

  • Filozof ve şair olan Xenophanes’in İ.Ö. 6. yy’da Kolofon’da yaşadığını,

  • “Bir nehirde iki kez yıkanılmaz” diyerek her şeyin değiştiğini söyleyen ünlü filozof Heraklit’in (İ.Ö 540-480) Efes’te yaşadığını

  • Filozof Anaxagoras’ın (500-428 B.C) Clazomenae’de, (bugünkü Urla) yaşadığını,

  • Eski çağın ünlü hekimi Galen’in (131-210.İ.S.) Bergama’da yaşadığını,

  • Meryemana için yapılan ilk kilisenin Efes’te olduğunu,

  • İncil’in dört yazarından biri olan St. John’un Selçuk’ta öldüğü ve burada gömüldüğünü,

  • Mısır Kraliçesi Kleopatra’nın 188 yılının kışını Antonious ile birlikte Efes’te geçirdiğini,

  • Fransız yazar ve şairlerden Lamartine, Chateubriand, Theophile Gautier, and Gustave Flaubert’in İzmir’i ziyaret ettiklerini,

  • Papa VI. Paul’un 1967 ve Papa II. John’un 1979 yılında Meryemana Evini ziyaret ettiklerini,

  • Uluslararası “İzmir Festivali” kapsamında Ray Charles, Paco De Lucia, Joan Baez, Martha Graham Dance Company, Tanita Tikaram, Jethro Tull, Leningrad Philarmony Orchestra, Christ De Burg, Sting, Moscow State Philarmony Orchestra, Julio Iglesias, Jan Garbarek, Red Army Chorus, Academy of St. Martin in the Field, Kodo, Chick Corea, New York City Ballet, Nigel Kennedy, Brayn Adams, Elton John ve James Brown’un İzmir’e geldiklerini,

  • Ünlü şarkıcı Dario Moreno’nun Izmir’de yaşadığını,

  • Bademler köyünün Türkiye’de tiyatroya sahip ilk ve tek köy olduğunu biliyor muydunuz?
 
Cevap: Izmir

Kaplıcalar Ilıcalar (Bergama)


Mahmudiye Ilıcası: Suları 26ºC sıcaklıkta bulunan ılıcada radyoaktivite oranı yüksektir. Sodyum açısından zengin olan ılıcada kalsiyum yoktur.
Paşa Ilıcası: Bergama’nın 15 km. kuzeyindeki Paşa Köyündedir. Ilıcanın sıcaklık ve madensel tuzları yönünden fakir olan suları banyo olarak kullanılır.
Geyiklidağ Ilıcası:Bergama ile Kozak Bucak merkezinin arasında yer alan ılıca etrafında konaklama tesisi bulunmamaktadır.
Güzellik Ilıcası: Bergama’ya 4 km. uzaklıkta bulunan Güzellik Ilıcası, kubbeli ve iki mermer havuzlu bir kaplıcaya sahiptir. Bergama Kralı Eumenes döneminde kurulduğu belirtilen kaplıca ”Eskülap Banyoları” adı ile yüzyıllarca ününü sürdürmüştür. Bugün ağaçlık bir alanda bulunan kaplıca bitişiğinde Bergama Belediyesine ait bir otel ve bungalovlar bulunmaktadır. Kaplıca su sıcaklığı 35ºC dolayındadır. Sodyum bikarbonat ve sülfat bulunan kaplıca suyunun romatizma, nefralji kalp hastalıkları için iyi gelmektedir. Tarihte Kleopatra’nın da Bergama’yı ziyaretinde bu kaplıcada yıkanarak güzelleştiği rivayet edilir. Kaplıca suyunda 1,5 eman değerinde oldukça yüksek radyoaktivite bulunmaktadır.
Dereköy Ilıcası:Bergama’nın batısında Altınova (Ayazment) bucağının 15 km doğusunda bulunan ılıcada bir hamam bulunmakta ve suları ağrılı hastalara iyi gelmektedir.
Haydar Ilıcası:Bergama’nın kuzeyinde Kozak bucağına bağlı Ilıca Köyündedir. Roma döneminden kalma bir hamam kalıntısından başka yapı bulunmamaktadır. Ilıcanın sıcak ve kükürtlü sularının hareket sisteminin ağrılı hastalıklarında ve deri hastalıklarında yararlıdır
 
Cevap: Izmir

Bergama’nın Camilerini Tanıtıyoruz…

Ulu Cami: Bergama Çayının sol sahilinde ve Tekke Boğazına giden yolun başındadır.
Şadırvan Cami: Selçuk minaresinin yanında ve kendi adıyla anılan bölgededir. Kapı üzerindeki mermer yazıtta H. 957 (M. 1550) yılında, Osman oğlu Hacı Hasan tarafından yaptırıldığı anlaşılmaktadır. Avluda bulunan şadırvanın Bergama voyvodası Abdullah Ağa tarafından, 1240 (1824) tarihinde yaptırıldığı anlaşılmaktadır.
Selçuk Minaresi: Şadırvan Camii yanındadır. ”Arap Camisi” diye anılan yapıt yıkılmış ve günümüze yalnız minaresi kalmıştır. Buraya “Güdük Minare”, “Çinili Minare” adları da verilmiştir. Yapı biçimi ve süsleme Selçuklu yapıtı olduğunu kanıtlamaktadır.
Bergama’da yer alan diğer camiler arasında, Kurşunlu Cami, pazar yerinde bulunan Hacı Hekim Cami, Asklepion yolu üzerinde Laleli Cami, Yeni Camii ve Emir Sultan Minaresi sayılabilir.
 
Cevap: Izmir

Antik Kentler (Bergama)




Akropolis: Akropol son derece dik bir tepe üzerinde kurulmuştur. Yaklaşık 300 m. yükseklikteki bu tepeye kıvrılarak tırmanan bir yoldan çıkılır. Akropol denilen şehir yerleşiminde dini, resmi, sosyal ve ticari binalar iç içe kendine özgü bir plan çerçevesi içinde yerleşmiştir. İlk çağlardan bu yana iskan yeri olan tepenin üstünde Bergama Kral Sarayları yer alır. Beş adet sarnıç ile cephanelik de bu tepe üzerine yerleşmiştir. Binaların alt bölgesinde Athena Tapınağı vardır. Ayrıca Kütüphane ve Trajan tapınağı da bulunmaktadır. Bunlarında altındaki terasta Zeus sunağı özenle yerleştirilmiştir. Dünyadaki en dik tiyatrolardan birisi de burada yer almaktadır.. En alt kesimde ise Gymnasion ve Demeter Tapınağı bulunur.
Athena Tapınağı: Tiyatronun üstündeki terasta inşa edilmiş olan Athena Tapınağı 6×10 m. sütunlu Dor düzeninde bir yapıdır. Tapınağın temellerinden yalnız bazı parçalar kalmış olmakla birlikte batı kanat kısmen 1.20 m. yüksekliğe değin korunmuştur. Tapınağın sütun ve arşitrav parçaları halen Berlin Müzesindedir. Kentin en önemli tapınağının Tanrıça Athena’ ya ait olması, İzmir, Milet, Eriythrai, Foça ve Assos’ta da görüldüğü gibi Batı Anadolu’nun yerleşmiş bir geleneğidir.
Kütüphane: Athena kutsal alanının kuzeyinde bitişik yapı ünlü Bergama kütüphanesinin kalıntılarıdır. Eskiden galerinin üst katından girilen kütüphane, II. Eumenes devrine ait olup 13.53X 15.35 m boyutlarında büyük bir okuma odasına sahiptir. Tahta raflarla donatılmış kütüphanede 3.50 m. yüksekliğinde Athena heykeli vardı. Bu heykel şu anda Berlin Müzesindedir. II. Eumenes döneminde zenginleşen kütüphanenin en büyük rakibi İskenderiye Kütüphanesiydi.
Saraylar: Athena tapınağını çeviren stoalar ve kütüphanenin hemen doğusunda Bergama krallarının saraylarına ait kalıntılar yer almaktadır. Bunlar ortasında avluları bulunan peristyl tipinde iki büyük evdir. Kuzeydeki küçük evin Attolos daha büyük olanın da Eumenes döneminde yapılmış oldukları kabul edilmektedir. Saraylarda bulunan mozaik parçaları şimdi Berlin Müzesinde saklanmaktadır.
Arsenaller: Askeri malzeme deposu olarak bilinen Arsenaller akropolün kuzey ucunda Sarayların ve Trajaneun’un ötesinde 10 m. kadar aşağı düzeyde bulunmaktaydı. Bunlar birbirine paralel 5 uzun yapıdır.
Trajaneum: Tanrılaştırılan Roma İmparatoru Trajan için yapılmış olan akropolün en yüksek terasıdır. Daha önce burada bir Helenistik dönem yapısının bulunduğu şüphesizdir. Üç tarafı stoalarla çevrili olan tapınak 68×58 m. büyüklüğünde bir teras üzerinde yükselmektedir. Tapınağın içinde Trajan ve Hadrian’ın kolosal mermer heykellerinin başları bulunmuştur. Söz konusu eserler Berlin Müzesindedir.
Tiyatro:Bergama Tiyatrosu dik bir yamaç üzerine kurulmuş olup, Helenistik dönemin en güzel mimari eserlerindendir. Batı Anadolu’nun en dik tiyatrosu olan yapı 10.000 kişiliktir. Sahne kısmı Helenistik dönemde ahşap idi. Yalnızca oyun günleri kuruluyor sonra yeniden kaldırılıyordu.
Dionysos Tapınağı: Bergamalılar bu göz alıcı tapınağı özel bir düşünce ile 250 m.lik tiyatro terasının kuzeyinde bütün gezi yerine egemen olacak şekilde inşa etmişlerdi. Sunağı ile birlikte çok iyi korunmuş olan tapınak zengin profilli, bir podyum üzerinde yükselen İon düzeninde bir prostylosdur. Uzun bir yolun bitiş noktasında yer alışı ve bütün gözleri üzerinde toplayan bir anıt oluşu ile bu eser, Roma sanat anlayışı ile birlikte Avrupa Barok mimarisini de etkilemiştir. Helenistik dönem ve Roma çağına ait orijinal parçalar Berlin Müzesinde saklanmaktadır.
Zeus Sunağı: Athena Tapınağı alt terasında 25 m. kadar aşağısında bulunuyordu. Bu yer yaklaşık 69×77 m. büyüklüğündeydi ve büyük sunak tam ortasında yükseliyordu. Büyük bir olasılıkla sunağın dört bir yanı açıktı ve anıt her yerden rahatlıkla görülüyordu. Akropolde yalnız temelleri görülebilen sunağın tüm mimari parçaları ve kabartmaları bugün Berlin Müzesinde eskisine yakın bir şekilde tamamlanarak sergilenmektedir.
Agora: Zeus Sunağının güneyinde yukarı Agora yer alır. Helenistik döneme aittir. Tüccarların tanrısı Hermes’e ait Agora Dor üslubunda yapılmıştır. Meydanın batı kenarında Demeter tapınağının temelleri görülmektedir.
Gymnasionlar: Bergama kentinin üst üste üç ayrı terasta yer alan görkemli Gymnasionu vardı. Ele geçen yazıtlardan alttaki terasların çocuklara, ortadaki terasın delikanlılara üstteki terasın büyüklere ait olduğu anlaşılmıştır.
Asklepion: Sağlık ve hekimlik tanrısı olarak bilinen Asklepios, Apollonun oğullarından biridir. Asklepios’un yeri anlamına gelen Aesklepion ilk çağlarda Bergama’da önemli sağlık merkezidir. Sütunlu bir caddeden sonra Asklepiona gelinir. Buradaki tedavi şekilleri arasında şifalı su, çamur kürü, spor, tiyatro, psikoterapi yer almaktadır. Girişte solda bulunan yapı Asklepios tapınağıdır. Sağlık tanrısı adına M.S. 150 yıllarında bağışlarla yapılan tapınak bir kubbe ile örtülü ve duvarları 3 m. kalınlığındadır. Burada su sesi ve telkinlerden faydalanarak hastaların iyileşmesi sağlanırdı.
Serapis Tapınağı: Eski Bergama’nın en büyük yapısı, halkın kızıl avlu olarak adlandırdığı kırmızı tuğla ile inşa edilmiş olan ve Mısır tanrılarına adanmış olan tapınaktır Bu tapınak bugün Bergama kentinin içinde kalmıştır
 
Cevap: Izmir

BeRgaMa HariTaSı ve Detaylı BilGi


İzmir’in kuzeyinde 100 km uzaklıkta, Bakırçay Havzasında yer alan ve ülkemiz uygarlık tarihinin en eski yerleşmelerinden biri olan Bergama, tarih öncesi dönemlerden başlayarak İon, Roma ve Bizans uygarlıkları ile devam eden dönemde, Dünya çapında önemi olan arkeolojik eserlere sahip olmuştur. Bergama’nın güneybatısında Antik Dönemin önemli sağlık merkezlerinden Asklepion, ilk yerleşim alanı olan 300 m. yüksekliğinde dik bir tepe üzerinde kurulan Akropol ve M.S. 2. yüzyıla tarihlenen Serapis Tapınağı (Kızıl Avlu) yörenin turistik cazibesini oluşturmaktadır. Zeus Sunağı 1897 yılında Almanya’ya kaçırılmıştır.
Bergama güzellik ılıcalarıyla, meşhur Kozak yaylasıyla, plajlarıyla ünlü Ayvalık ilçesi bağlantısıyla, gelişmiş dokumacılığı ve kilimciliğiyle ünlü bir ilçedir.
Tarihçe: Bugünkü adı antik önemdeki ismi olan Pergomon ‘dan gelmektedir. İlk çağda muhteşem abideleriyle büyük bir şehir ve aynı adı taşıyan krallığın merkezi olmasının yanı sıra Ortaçağın önemli stratejik mevkii, Karesioğullarının merkezi ve son olarak Osmanlı İmparatorluğunun önemli merkezlerindendir.
Kesin kuruluş tarihi bilinmeyen kentte yapılan arkeolojik kazılardan elde edilen bilgilere göre M.Ö.7. yüzyıllarda sur duvarlarının inşa edildiği saptanmış olup, bu yıllarda kentleşmenin başladığı anlaşılmaktadır. Bergama, Pers, Büyük İskender, Frigya, Trakya Krallığı, Selevkos Krallığı, Roma ve Bizans dönemlerini görmüştür.
1302 yılında Bizans hakimiyeti ortadan kalkan şehirde Karesioğulları Beyliği idareyi ele almış, 1341 yılından hemen sonra ise Bergama Osmanlılar tarafından alınmıştır.
İklim: Bölgede Akdeniz İklimi etkisi görülmektedir. Yazlar sıcak ve kurak, kışlar ılık ve yağışlı geçer.
 
Cevap: Izmir

Turizmin Başkenti İzmir


Tarih ve turizm kenti: İzmir
Cami, kilise ve sinagoglarıyla İzmir, üç farklı dinin buluşma merkezi olarak inanç turizmine de hizmet ediyor. Antik çağda önemli bir uygarlık merkezi olan Efes’i, yılda ortalama 1.5 milyon kişi ziyaret ediyor.
İZMİR - Müzeleri, ören yerleri, mavi bayraklı plajları, doğal güzellikleri, cami, kilise ve sinagoglarıyla ilgi çeken İzmir, resmi kayıtlara göre 5 bin yıllık geçmişe sahip. İzmir, yeni turizm sezonunda yine her din ve ülkeden insanı ağırlıyor.
İzmir’in resmi kayıtlara göre 5 bin, elde edilen bilgi ve bulgulara göre ise 7 bin yıllık tarihi, kazı alanlarında ve müzelerde saklı. İzmir, Arkeoloji, Bergama, Çeşme, Efes, Ödemiş, Tire ve Etnografya müzeleri, kentin binlerce yıllık geçmişini ve barındırdığı uygarlıkları ziyaretçilerin gözleri önüne seriyor.

Yapılan kazılarda ele geçen bulgularla her geçen gün kentin tarihine yeni yolculuklar gerçekleştiriliyor. Bayraklı (Eski İzmir), Kadifekale (Pagos), Kızılçullu Su Kemerleri ve Agora, belli başlı örenyerleri arasında bulunuyor. İzmir’in merkezindeki Roma dönemine ait Agora’nın, kazılarda, büyük bölümünün ortaya çıkarıldığı biliniyor.
EFES HARABELERİ
İzmir’in Selçuk İlçesi’nde bulunan ve antik çağda önemli bir uygarlık merkezi olan Efes’i, yılda ortalama 1.5 milyon kişi ziyaret ediyor. British Museum adına J.T. Wood tarafından 1869 yılında başlanan bölgedeki arkeolojik kazılar, halen Avusturyalılar tarafından devam ettiriliyor. Kazılarda, hem Efes tarihi ve Anadolu arkeolojisine yeni boyutlar kazandırılıp bilimsel sonuçlar elde edilirken hem de açığa çıkarılan önemli yapı ve anıtlar restore ediliyor. Kazılarda, Akropol, Bizans Hamamları, Arkadiane (Liman Caddesi), Antik Tiyatro, Mermer Cadde, Celsus Kitaplığı, Aşk Evi, Hadrian ve Artemis Tapınakları’nın belli başlı bölümleri ortaya çıkarılmıştır.

Efes Antik Kenti’nin çevresindeki St. Jean Bazilikası, Hıristiyanlığı kabulünden önce putperestlerden kaçan 7 gencin, uykuya dalarak 2 yüzyıl uyuduğu rivayet edilen Yedi Uyuyanlar, Bülbül Dağı’ndaki Hz. Meryem’in Evi, yerli ve yabancı turistlerin her zaman ilgisini çeken yerler arasında bulunuyor.
KENT MERKEZİ
Kentin en önemli alışveriş merkezi olan Tarihi Kemeraltı Çarşısı, eskinin gizemli ve kubbeli dükkanlarının yanı sıra modern iş merkezleri, mağazaları, sinemaları ve kafeteryalarıyla her türlü alışveriş isteğine hitap eden bir site görünümünde. Burada geleneksel Türk el sanatlarından seramikler, çini panolar, ahşap ürünler, tombaklar, halı ve kilimlerle deri ürünlerinin her çeşidini bulmak mümkün olabiliyor.
Musevi işadamı Nesim Levi tarafından Mithatpaşa’nın üst mahallelerine ulaşmak isteyenlere kolaylık sağlaması için yaptırılan Tarihi Asansör, günümüzde kentin prestij noktalarından birini oluşturuyor. Asansör binası, kentin yukarıdan manzarasının izlenebileceği, restoran ve kafeteryaların bulunduğu bir mekan olarak kullanılıyor.
Hem manzarayı izlemek hem de çam ağaçlarının yarattığı temiz havayı içine çekmek isteyenler, Balçova’daki Teleferik Tesisleri’ni ziyaret edebilir. Spor ve doğaseverler için geniş imkanlar sunulan tesiste, yamaç paraşütü ve özel tırmanma şeritleri bulunuyor.
Kentin merkezindeki Kültürpark Fuar Alanı, yeşil doğası ve çeşitli aktiviteleriyle eğlenceli zaman geçirmek isteyenler için iyi bir alternatif oluşturuyor.

DİNLERİN BULUŞMA YERİ
Camileri, kilise ve sinagoglarıyla İzmir, üç farklı dinin buluşma merkezi olarak inanç turizmine de hizmet ediyor. 1592 yılında Yakup Bey tarafından yaptırılan Hisar Camii, 1906 yılında Salepçizade Hacı Mehmet Efendi tarafından yaptırılan Salepçioğlu Camii, 1663’te Eminoğlu Hacı Mehmet Ağa tarafından yaptırılan Kestanepazarı Camii, 16. yüzyılda yaptırılan Şadırvan Camii, 1754’te yaptırılan Konak (Yalı) Camii, belli başlı tarihi camiler arasında yerlerini alıyor. Ayrıca St. John Bazilikası, Meryem Ana Evi, St. Polycarp Kilisesi,Beth İsrael Sinagogu, İzmir Kilisesi (Merkez) ve Bergama Kilisesi ziyaret edilebilecek yer arasında bulunuyor.

Öte yandan, kentin ticari geçmişin yansıtan tarihi hanlar da halenbu faaliyetlere sahne oluyor. 1795’te Kızlarağası Hacı Beşir tarafından yaptırılan Kızlarağası Hanı, 18. yüzyılda yaptırılan Mirkelamoğlu ve Çakaloğlu Hanları, Karaosmanoğlu Hanı, hem alışveriş yapmak hem de tarihi havayı yaşamak isteyenler için ideal yerler arasında dikkatleri çekiyor.
KAPLICALAR VE PLAJLAR
Homeros’un destanlarında adı geçen “Agamemnon Kaplıcaları”, Balçova’da antik dönemlerden bu yana şifa dağıtmaya devam ediyor. Bayındır, Menemen, Ilıcagöl, Dikili, Seferihisar, Urla ve Gülbahçe’deki çeşitli kaplıca ve termal merkezler turizme hizmet veriyor.
629 kilometre uzunluğunda kıyısı bulunan İzmir’de, bu kıyıların 101 kilometresi, doğal plaj yani kumsal özelliğiyle dikkat çekiyor. Yarımada ve koylar, deniz ve plaj kullanımı dışında da su sporlarına olanak veriyor. Selçuk-Pamucak, Urla-Gülbahçe, Çeşme-Ilıca ve Altınkum, Gümüldür ve Özdere plajlarıyla, kuzeyde Dikili ve Çandarlı, Foça-Yeni Foça plajları, kumsal özellikleri bakımından denizle buluşmanın en sıcak noktası haline geliyor.

OTELLER VE KIŞ TURİZMİ
İzmir’de turizm yatırım belgeli 58 tesis, 6 bin 212 oda ve 13 bin 544 yatak yer alırken, tesislerin 11’i merkezde 19’u Çeşme’de, 8’i Dikili’de ve 5’i Menderes’te bulunuyor. Kentteki 26 mavi bayraklı plajın 6’sı Menderes, 10’u Çeşme, 3’ü Karaburun, 5’i Foça ve 2’si Dikili’de yer alıyor.

Öte yandan, Ödemiş’in Bozdağ Beldesi’nde yaptırılan kayak tesisleri, kışın, İzmirlilerin uğrak yeri haline geliyor. Tesiste, Aralık-Mart ayları arasında kayak yapılabilirken, özellikle dağın kuzeye bakan yamaçları, Alp disiplini kayak uygulamaları yapmak için elverişli bir ortam sunuyor.
 
Cevap: Izmir

Foça Turizm Geçiş Bilgi

Bütün Ege’de eski dokusunu nisbeten de olsa koruyabilmiş az sayıdaki sahil yerleşimlerinden birisi Foça. Eski ve Yeni Foça olarak iki bölümlü bir ilçe. Korunmuş olanı Eski Foça.
Foça, yani eski Foça ilk görüşte insanı çarpan bir yer. Denize bakıyorsunuz önde balıkça tekneleri, arkada mavi ve ötede küçücük adacıklarla güzeller güzeli bir koy. Karaya dönüyorsunuz daracık taş sokakları, eski evleri ve güzel insanları ile güzeller güzeli bir küçük ilçe. Bunların hepsine birden Foça deniyor ve insanı ilk görüşte sarıp sarmalayıveriyor.
Foça’da bir öykü anlatılıyor ve öykü Foça’ya çok yakışıyor. Foça’da bir “Karataş” varmış, bunu herkes biliyor da nerede olduğunu kimse bilmiyor. Gezip dolaşırken bu taşa basan mümkünü yok bir daha Foça’dan kopamıyor. Çok zorlanıp bir yerlere gitse de mutlaka dönüp dolaşıp gene geliyor Foça’ya.
Yolu bir kez Foça’ya düşen herkes bu öyküyü duyunca dolaşıp duruyor sokaklarda. Belki Karataş’a basarım da bu güzel yerde kalırım umuduyla. Bize kalırsa Foça’nın her yeri Karataş. Foça’yı görüp de sevmemek, dönüp gelmemek mümkün değil de ondan.
Foçalılar kentlerini şimdilerde nesli tükenme tehlikesiyle karşı karşıya olan sevimli Akdeniz fokları ile simgeleştiriyorlar ama eski Foça’lıların simgesi horozdu. Dirliğin ve erken uyanışın sembolü horoz! Foça’ya girince bir horoz heykeli göreceksiniz. Yüzlerce, yüzlerce yıl önce Phokaialılar, yani Foça’nın eski sakinleri tahtadan horoz heykellerini meclislerine, tapınaklarına ve gemilerinin burunlarına koyarlarmış. Foça’da bugün de bir yerlerde bir altın horoz olduğuna inanılıyor. Bir sürü insan yıllardır altın horozu arayıp duruyor, fırsat bulurlarsa da sağı solu kazıyorlar. Foçada altın horoz var gerçekten. Foça’nın ta kendisi.
Tarihte Foça
Yaman denizcilermiş Phokaialılar, 50 kürekli 500 yolcu alabilen gemilerle Mısır ve İonia kentleri arasında ticaret köprüsü kurmuşlar. Bugünkü Lapseki ve Samsun’u onlar kurmuşlar, bitmemiş Akdeniz’de koloniler kurmuşlar: Güney İtalya’da Velia, Korsika’da Alalia, İspanya’da Ampuria, Mısır’da Naukratis ve Fransa’da Marsilya. Hani şu Foça’ya benzeyen Marsilya. Marsilya’da eski limanın girişinde yazılı duruyor: “Oturduğunuz bu şehir MÖ. 600 yılında Phokaia’dan gelen denizciler tarafından kurulmuştur.” diye. Yüzyıllar, yüzyıllar geçmiş, Marsilyalılar bir nazire yapmışlar. Foça’da ülkemizin doğayla uyumlu turistik tesislerinin ilk güzel örneği Fransız Tatil Köyü’nü kurmuşlar.
Bordası açık denizlerin fırtınalarına, sert dalgalara dayanıklı ve hızlı gemileri ile limandan limana koşup duran Phokaialılar kültür de taşımışlar gittikleri yerlere. Fransa’ya alfabeyi götürmüşler, Akdeniz’in birçok kıyısına zeytinciliği yaymışlar. Zengin bir kent olmuşlar, paraları her yerde geçerli ve değerliymiş.
MÖ. 6. yüzyılın ilk yarısı Perslerin önlenemez yayılışına tanık oldu. Önünde hiçbir ordunun dayanamadığı Pers orduları Phokaia’yı kuşattılar. Kent daha önceden 18-20 metrelik surlarla çevrilmişti ama hiçbir sur Persleri durduracak kadar güçlü değildi. Savaşan Phokaialılar daha fazla direnemeyeceklerini anlayınca teslim olmak için bir gece süre istediler. Pers komutanı Harpagos bunu kabul etti, gece bitip sabah olduğunda ses soluk yoktu. Persler kente girdiklerinde bir uyuz köpekten başka tek canlı bulamadılar. Köle olmaktansa yurtsuz kalmayı seçen Phokaialılar kentin altındaki tünellerden değerli eşyalarını da gemilere yükleyip çoktan denize açılmışlardı.
Pers egemenliğine son veren Büyük İskender Phokaia’ya özgürlüğünü verdi ama kentin altın çağı bir daha geri gelmedi. İskender’in ölümünden sonra önce Seleukosların, sonra Bergama Krallığı’nın, Roma’nın ve Cenevizlilerin, en sonunda Bizans ve Osmanlıların egemenliğine girdi.
Foça Sokaklarında
Foça’da ilk arkeolojik kazılar 1912 - 1920 yılları arasında yapıldı. En son kazı ise 1989 - 1990’da gerçekleşti. İzmir’den gelirken Foça’ya 7 km. kala “Taş Ev” denilen bir anıtmezar görülür. (MÖ. 4. yy.) Küçükdeniz ile Büyükdeniz denilen iki koyun arasındaki burunda görülen kale duvarları 1678’de yapılmış dışkaleye aittir. İç kısmında Türk hamamı kalıntıları vardır. MÖ. IV. yüzyıla ait kayaya oyma anıt mezar “Şeytan Hamamı” olarak tanınmaktadır. Prof. Ekrem Akurgal kentin bugünkü yerleşimin altında antik kentin bulunduğunu ve ortaya çıkarılabileceğini söylüyor. Ama yerleşimden dolayı bu mümkün olamıyor.
Foça’nın sokaklarında yapılacak bir gezinti çok hoş evler görmenizi sağlayacaktır. Foça’nın ilk yerleşim alanı üzerinde bulunan evlerden Ağalar Konağı en tipiklerinden biridir. İlçedeki Türk eserlerinden biri Fatih Camisi’dir. (1455)
Foçanın sahiline sıralanmış lokantalarında hafta sonları yer bulmak biraz zor olabilir. Gençler - kendini genç sayanlar da dahil - için müzikli, danslı güzel barlar ile gece hayatı da renklidir
Sabahları “yaylalar, yaylalar” diye koşan, pazar günleri telefonların önünde kuyruklar oluşturan askerleri görünce şaşırmayın. Denizcisiyle, komandosuyla çok asker vardır Foça’da.
Denizden ve Karadan Foça Çevresi
Eski Foça’dan Yeni Foça yönüne doğru giderken ardarda göreceğiniz Mersinaki koyları en güzel plajlardır. İki Foça arasında eski değirmenleri, denize dimdik inen yarları ve kıyısındaki kumsalları, tertemiz otelleri, küçük ve sevimli pansiyonları ve Küçükdeniz kenarına sıralanmış güzel balıkçı lokantaları ve asıl güzel insanları ile sizi bekliyor.
Foça tıpkı Ayvalık gibi adalar beldesidir. Çevredeki irili ufaklı pek çok adayla koya günübirlik tekne turlarına katılabilir ya da özel bir tekne kiralayabilirsiniz.
İlk durağınız eski Foça’ya yarım saat uzaklıktaki Orak Adası olacak. Adanın ilk bölümünde küçücük bir göl bulunuyor. Göle paralel ilerlemeye devam ederseniz, eşine hiç bir yerde rastlanmayan, hayranlık uyandıran “Siren Kayalıkları” çıkacak karşınıza. Rüzgarın ve dalgaların aşındırarak dantel gibi işlediği kayalıkların sevimli ev sahipleri Akdeniz Fokları’nı eğer şansınız varsa görebilirsiniz bu çevrede.
Tarihçi Homeros, Siren Kayalıkları’ndan söz eder. Homeros’a göre, Siren Kayalıklarından geçen Odyseia ıslığa benzeyen gizemli sesler çıkaran kayalıkların çağrısından çok etkilenmiş. Tayfalarının bu karşı konulmaz davetten etkilenip duraklamamaları için de kulaklarına mum peteği tıkamış.
Siren Kayalıkları bugün, nesilleri tükenmek üzere olan Akdeniz Foklarının barınma yeri olması nedeniyle koruma bölgesi ilan edilmiştir.
Tekne yolculuğunun ikinci durağı ise Foça’nın tam karşısında bulunan ve 15 dakikalık bir yolcululukla ulaşılabilecek olan İncir Adası. İngiliz Burnu’nun karşısındaki adada antik yerleşimden izler bulacaksınız. Meza r odası, kayalara oyulmuş mum yerleri, su kanalları, süzme havuzları, mağaralar, Kybele kabartmaları ve tapınak kalıntıları gezinizi çekici kılacak.
Adanın çamlarla kaplı bölümü, yaz bahar ve yaz aylarında piknikçilerin gözdesidir. Burada 20 çadır kapasiteli bir de kamp alanı bulunuyor. Adadaki “Ferdi’nin Yeri” adlı kır lokantasında ızgara olta balığı, et mangal servisleri yapılıyor.
BıNıCıLıK
Ilıpınar Köyündeki Köpeköy çiftliğinde atlarla orman içinde turlar düzenleniyor. Köpek de
yetiştiriliyor. çocukların oynayabileceği köpekler eğitiyorlar. Cafesi de var. Tel: 823 48 68