İzmir Şehir Tanıtımı

  • Konbuyu başlatan Konbuyu başlatan PaSikA
  • Başlangıç tarihi Başlangıç tarihi
İZMİR in TARİHİ YERLERİ


KEMERALTI
Kemeralti98487-9.jpg


İpek Yolu'nun batı ucundaki ticaret merkezi İzmir'de liman, Hisar Camii'nin bulunduğu bölgeye kadar gelirdi. Limanın ağzında ise, 12. yy'da Bizanslılar tarafından kurulan İzmir Liman Kalesi bulunmaktaydı. Kale tarafından korunan limanın sağ kıyısında ise Frenk tüccarlarının dükkanları ve limanın iç kısmında da kervansaraylar bulunurdu. İpek Yolu'nu takip eden deve kervanlarıyla İzmir'e getirilen mallar bu hanlara indirilir, Ceneviz tüccarları aracılığı ile de limandan gemilere yüklenerek ihraç edilirdi. İşte bu bölgede kurulu; birçok tarihi mekanı kucaklayan İzmir'in ünlü Kemeraltı Çarşısı'nın oluşumu da oldukça ilginç olaylara dayanıyor. Tarihte bir iç liman olan Kemeraltı bölgesini, kaleyi almak için Yıldırım Beyazıt döneminde Osmanlılar çeşitli saldırılar düzenlemişler, ancak başarılı olamamışlardır. İzmir Liman Kalesi'ni düşürmek, 1402 yılında, iç limanı taşlarla doldurarak kaleyi savunmasız bırakan Timurlenk'e nasip olmuştur. Timur'un askerleri, Kadifekale sırtlarından sürükleyip getirdikleri taşlarla limanı doldurmuşlar, böylece sonradan Kemeraltı denilen yerleşim bölgesi oluşmuştur. Zaman içinde bu bölgede yerleşim gelişmiş, hanlar, hamamlar, camiler, kiliseler, havralar, şadırvanlar inşa edilmiştir. Bölge, bir ticaret merkezi olarak gelişmiştir. Kemeraltı Çarşısı'nda halen tarihten süzülüp bozulmadan günümüze kadar gelen bir düzen ve yapı vardır. Tarihi mekanları görülmeye değerdir. Kaynaklar, çarşının ismini; ana caddeyi boydan boya aralıklarla süsleyen 'arasta' adı verilen kemerlerden aldığını Bilinir.





Saat Kulesi

İzmir-Saat-Kulesi-Fotoğrafları-bilelelimmi-8.jpg


Son derece zarif görünümüyle, Konak Meydanı'nı süsleyen Saat Kulesi bir sanat abidesidir. 1901 yılında Sultan Abdülhamit'in tahta çıkışının yıldönümü nedeniyle yaptırılmıştır. Saati, Alman İmparatoru 2. Wilhelm tarafından armağan edilmiştir.





Kızlarağası Hanı

17841373.jpg


İzmir için önemli yapılardan biri Kızlarağası Hanı'dır. Yapının 1745 yılında tamamlandığı sanılmaktadır. Yapımı hakkında kesin bilgiler olmamakla birlikte, yaptıran kişinin Kızlarağası Hacı Beşir Ağa olduğu bilinmektedir. İzmir Liman Kalesi'nin hemen arkasında, 1744 yılında hanın inşasına başlanır ve 1745 yılında tamamlanır. Han, döneminde önemli bir boşluğu doldurmuştur. Bugünkü Yemişçiler ve Halim Ağa Çarşısı ile anılan yerde olup, ana cephesi Keresteciler Sokağı'na açılmaktaydı. Günümüzde burası 871 sokaktır. Osmanlı mimarisinin günümüze gelen, İzmir'deki nadir eserlerinden olan han, diğer hanlar gibi genelde kare bir forma sahiptir. Binanın içinde dikdörtgen ve geniş bir avlunun ortasında geleneksel olarak bir şadırvan ve havuz bulunması gerekmektedir. Günümüzde böyle bir alan mevcut değildir. Han, hemen her uzun mesafe hanında olduğu gibi iki katlı idi Üst katta galeriye açılan odalarda yatmak isteyenler konaklar, zemin katta ise üst kısmın sade yaşamının tam tersi görülürdü. Yükleriyle develer, tüccarlar ile hizmetkarların kalabileceği odalar, malların boşaltıldığı ve pazarlandığı dükkanlar ile pazarlık yapan insanlar bulunurdu. Han, limana yakın olması, sebebiyle, her zaman canlı kalmıştır. Han belli dönemde bir tür borsa gibi de çalışmış, özellikle iç avluya dönük dükkanlarda bu işler yoğun olarak yapılmıştır. 18. ve 19. yüzyıllarda, teknolojinin ulaşım alanında çeşitli değişikliklere yol açması ve ekonomik hayatın zaman zaman yer değiştirmesiyle birlikte Kızlarağası Hanı da yavaş yavaş önemini kaybetmiştir. Han, gece konaklamaların sona ermesinden sonra, sadece malların indirildiği ve depolandığı bir yer durumuna gelmiştir.

1993 yılında restore edilerek günümüzde turistik bir çarşı olarak hizmete giren Kızlarağası Hanı'nda çok çeşitli el sanatları ürünlerini, halıları, deri kıyafetleri ve çarpıcı hediyelik eşyaları bulabilir ve hanın tam ortasındaki açık çay bahçesinde mistik havayı içinize çekerek yorgunluğunuzu atabilirsiniz.

İzmir'in eski anıtsal yapılarından bir diğeri de HİSAR CAMİİ'dir. Aydınoğlu (Molla) Yakup Bey tarafından 16. yüzyılın sonlarında yaptırılmıştır. Belgelerde yapılış tarihi olarak 1592 ve 1598 olarak geçen Camii'nin ortasında merkezi büyük kubbe ve iki yanda uzunlamasına ikişer kubbe bulunmaktadır. Son cemaat kısmı 7 kubbeli bir revaktan oluşur.

Bahçe duvarı ile öndeki iki şadırvanlı meydandan ayrılan dar uzun harimi, bir geçitle güneye uzar. 1813, 1881, 1927 ve 1980 yıllarında onarım gören cami, güneyden ve batıdan payanda kemerleri ve duvarlarıyla desteklenmiştir. Dekorasyon 18 ve 19. yüzyılların etkisi ile zenginleştirilmiştir. Sütun başlıklarında, pencere üzeri ve cephe süslemelerinde mihrap, minber ve vaiz kürsüsünde Avrupa sanatsal etkilerini görmek mümkündür.



Alsancak

Eski adı Punto olan Alsancak yıllar boyu İzmir'in simgesi olmuştur. Dünyaca ünlü birçok seyyah ve yazarın şiir ve eserlerinde yer almıştır. Victor Hugo 1829 yılında yayınlanan "Les Orientales" isimli kitabındaki "La Captive" isimli şiirinde ünü batıya yayılan İzmir'i bir prensese benzetir. Şiir şöyledir; "İzmir, bir prensestir çok güzel küçük şapkasıyla. Mutlu ilkbaharlar durmaksızın onun çağrısına yanıt verir. Nasıl vazo içindeki çiçekler gülümserse, O da denizler arasından ışıldar. Hatta Arşipel'in yaratılışından çok daha tutkulu...." Dünya edebiyatında silinmez izler bırakan şair Hugo, İzmir'e gelmemesine karşın kentin ününden efsaneli büyüsünden ve bir amazon kraliçesi tarafından kurulup isimlendirilmesinden etkilenmiştir. Bahsettiği ise İzmir'in yoksul ve çöküntü halindeki mahalleleri değil, Alsancak sınırları içindeki Frenk Mahallesi'dir. Alsancak'ta Levantenler Rumlar, Ermeniler, zengin diğer batılı kesimler oturmaktadır. Kıbrıs Şehitleri Caddesi'nin iki tarafında uzanan bu dönemlerden kalma yapılar değişik ve özgün mimarileriyle halen bir inci gibi dizilir

Kordonboyu

Şiirlere, şarkılara konu olan İzmir'in ünlü Kordon'u, günün her saatinde cıvıl cıvıl, capcanlı bir mekandır. Büyükşehir Belediyesi'nin gerçekleştirdiği rekreasyon düzenlemesi, yürürlüğe koyduğu "Kordon Yönetmeliği" ile bu ünlü mekan İzmir'in en önemli prestij alanı haline geldi. Temizlenmeye, rengi maviye dönmeye başlayan Körfez ile birlikte artık Kordonboyu daha bir yaşanılası oldu.



Milli Kütüphane - İzmir Devlet Opera ve Balesi

Neo klasik tarzda inşa edilen Milli Kütüphane 29 Ekim 1933'te Cumhuriyet'in 10. yıl şenliklerinde, Elhamra Sinemasi ise 1926 yılında hizmete açılmıştır. Elhamra Sineması bugün İzmir Devlet Opera ve Balesi'ne evsahipliği yapmaktadır.



Atatürk Müzesi

Kordonboyu'nda denize bakan 248 nolu iki katlı bina, 1862 yılında halı tüccarı Takfor tarafından konak olarak yaptırılmıştır. Bu tarihi bina, 1927 yılında İzmir Belediyesi tarafından Atatürk'e armağan edilmiştir. Atatürk, İzmir ziyaretlerinde bu evde kalmış ve çalışmalarını burada sürdürmüştür. 1941 yılında bina müzeye dönüştürülmüş, son yıllarda da Kültür Bakanlığı tarafından restore ettirilmiştir.

Bornova

Amazonlar, Hititler, İonlar, Frigyalılar, Lidyalılar, Persler, Makedonyalılar ve Bergama Krallığı'na evsahipliği yapan ilk yerleşim Helenistik Çağ'da başlamıştır. Bilinen ilk adı "Birun-u Abad'dır. 1071 yılında Malazgirt Savaşı'ndan zaferle çıkarak Anadolu'ya yayılan Türkler, Bornova'nın yönetimini 1076 yılında Emir Çakabey'e vermişlerdir.
Bornova'da ilk belediye 1881 yılında kurulmuş, Türkiye'deki ilk futbol maçı 1890 yılında İzmir'e gelen İngiliz denizcilerle İzmirli gençler arasında Bornova'da yapılmıştır. Ülkemizdeki ilk atletizm yarışmaları da 1895 yılında yine Bornova'da gerçekleştirilmiştir.
Verimli toprakları ile Bornova Ovası tarihte değişik kültürleri konuk etmiştir ve bunların izleri günümüze kadar gelebilmiştir. Çoklukla levantenlerin yaşadığı Bornova'da bugün hala birçok köşk ve tarihi yapı dimdik ayaktadır. Bunlara örnek olarak "Maltas Evi, Belhomme Evi, Peterson Köşkü, Steinbüchel Evi, Murat Evi, Bari Evi, Donald Giraud Evi, Kanaldaki Evi, Aliotti Evi, Bari Evi, Pandespanian Köşkü, Paggy Köşkü, Yeşil Köşk, Bornova Büyük Cami, St. Maria Magdelana Protestan ve Santa Maria Katolik Kiliseleri" gösterilebilir.


Buca

Adı Rumca "Köşede, kenarda kalan köy" anlamındaki "Bovios" sözcüğünden gelme Buca'nın ilk kuruluşu İ.Ö 630 yılına kadar uzanmaktadır.
17. yüzyıl sonlarında bir sayfiye yeri olan Buca, tarihin izlerini günümüze dek taşıyan yapılara sahiptir. Eski dönemlerde üzüm bağları ile de ünlü Buca; hipodromu ve haraları ile de İzmir'in önemli ilçelerinden biridir.
Köşkleri ve kiliseleriyle ünlü bu ilçeye girişte ziyaretçileri tarihten günümüze süzülüp gelen Kızılçullu Su Kemerleri karşılar.
Hasanağa Bahçesi 107 bin 615 metrekarelik alana yayılan bahçenin ilk sahibi İtalyan Levanten işadamı Aliotti olduğu söylenir. Daha sonraları Ödemiş eşrafından Hasan Ağa bahçeyi satın almış. O dönemde bile düzenli bir altyapıya sahip oluşu yer altında bulunan su kanalları, bahçedeki havuz şelalesinin çalıştırılmasıyla tepeden bakıldığında gözlemlenebilen bir kadın silueti ile hayret uyandırır. Bahçe öyle dizayn edilmiştir ki gökyüzünden bakıldığında ağaçların dizilişi bir haç şeklini verir. Bahçede bir arada bulunan 12 selvinin ise 12 havariyi simgelediğine inanılır.
Buca aynı zamanda ülkemizin Safranbolu, Maçka, Kula ve Milas'ta bulunan 3 katlı cumbalı eski Türk evlerinin halen ayakta olduğu bir yerleşim birimidir. Dutlu Sokak ve çevresindeki yapılar buna örnek gösterilebilir.


Karşıyaka

İzmir Körfezi'nin kuzeyinde bulunan Karşıyaka, körfezi bir gerdanlık gibi süsler. Eski Karşıyaka'dan günümüze eser kalmasa da, tarihi yalılarından hala ayakta olanları tüm görkemiyle sahil boyunca sizi karşılamaya hazır bekler. Karşıyaka bir efsanedir aynı zamanda ve efsaneye göre Zeus'un; oğlu Tantalos'u Yamanlar Dağı'ndaki bir yarıktan içeri attırarak yarığı kapattığı söylenir. Tantalos'un mezar kalıntıları da Bayraklı sırtlarındadır. Zeus'un Tantalos'u attığı yarığın ise, Karşıyaka'ya 24 kilometre uzaklıktaki Karagöl olduğu söylenir.
Karşıyaka, bugünkü adını almadan önce Cordelio olarak anılırdı. Haçlı ordularının baskınları sırasında Aslan Yürekli Richard'ın askerlerinin, komutanlarına olan sevgilerini göstermek için buraya "Cocur de Lion" adını verdikleri, Çakabey döneminde de "Karşı Sahil" anlamında "Karşı - Yaka" haliyle son şeklini aldığı söylenir.



 
Moderatör tarafında düzenlendi:
İlçeleri

İzmir KARŞIYAKA İlçesi
KARŞIYAKA

Karşıyaka, Anakent sınırları içerisinde yer alır. Kuzeyinde Menemen; doğusunda Bornova ve Konak ; batısında Çiğli;
güneyinde İzmir Körfezi ile çevrelenir.

Karşıyaka, 1865 yılında İzmir-Kasaba (Turgutlu) demiryolu hattının hizmete girmesi ve XIX.yy sonlarına doğru Konak`a vapur seferlerinin başlaması sonucunda,
İzmir`in önemli bir yerleşim yeri olma yönünde hızlı bir gelişim sürecine girmiştir.
1927 yılında Bucak statüsü kazanan Karşıyaka, 01.06.1954 tarihinde ilçe olmuştur.

İlçenin yüzölçümü 66 km2`dir. 2 köyü bulunmaktadır. Bağlı beldesi yoktur.

2000 Yılı Genel Nüfus Sayımı`na göre toplam nüfusu 438.764`dur.

İlçede 94 Resmi Okul,102 Özel Eğitim Kurumu olmak üzere,toplam 74899 öğrenci,937 Özel Eğitim kurumlarında öğretmen,3641 Resmi okullarda öğretmen bulunmaktadır.
Mevcut Resmi okullar; 66 İlköğretim Okulu, 19 Orta Öğretim Kurumu,2 Anaokul,1 Eğitim Merkezi ve Anaokul,1 Halk Eğitim Merkezi ve Akşam Sanat Okulu,
Safiye Nadir Eğitim ve Uyg.Oku ve İşt Eğtm Mrkz,1 Rehberlik ve Araştırma Merkezidir.Özel Okullar; 3 Özel Lise, 1 Özel İlköğretim, 19 Özel Anaokulu,18 Dershane,
21 Motorlu Taşıt Sürücü Kursu,7 Etüt Eğitim Merkezi,3 Özel Müzik Kursu,10 Bilgisayar ve İngilizce Kursu,2 Bale Kursu,2 Özel Estetisyenlik Kursu,1 Turizm ve Denizcilik Kursu,
11 Özel Eğitim Kurumu,1 Öğrenci Yurdu,1 Pansiyon,2 Özel Eğitim İlköğretim Okulu,2 Özel Açık Öğretim Kursu bulunmaktadır;

İlçede, Sağlık hizmetleri, 23 Sağlık Ocağı,3 AÇSAP Merkezi,1 Verem Savaş Dispanseri olmak üzere 27 kurum ve kurumlara bağlı 8 Sağlık Birimi bulunmaktadır.
1 Devlet Hastanesi, 1 Diş Hastanesi,1 Poliklinik,1 Uygulama ve Arştırma Merkezi, 2 Özel Hastane, 25 Özel Tıp Merkezi, Dal Merkezi ve Poliklinik tarafından verilmektedir.

Antikçağda İzmir’in kuruluş yeri olan Tepekule ören yeri Karşıyaka sınırları içerisindedir.

Cumhuriyetimizin kurucusu Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk`ün annesi Zübeyde Hanım`ın mezarı Karşıyaka`dadır.

Karşıyaka, XIX. yy sonlarından itibaren İzmir’in en seçkin yerleşim alanlarından olmuştur. Günümüzde de bu özelliğini sürdürmektedir.
karşıyaka resimleri:>

bostanlc4b1c4b0zmiryt4.jpg


bostanlc4b11wl9.jpg


Karşıyaka Vapur İskelesi -Karşıyaka Çarşı

wol_error.gif
This image has been resized. Click this bar to view the full image. The original image is sized 650x488.
karsiyaka1yw9.jpg


x1piykpqhc35kpyfzpgmtxseg0.jpg


3632289selinyildizkarsimt5.jpg


İzmir Konak İlçesi
İzmir KONAK İlçesi
KONAK

Konak, Anakent sınırları içerisinde yer alan en büyük ilçedir. Kuzeyinde İzmir Körfezi ve Karşıyaka; doğusunda Bornova;
güneyinde Buca ve Gaziemir; batısında Balçova İlçesi bulunmaktadır.

İlçenin yüzölçümü 69 Km2`dir. 2 köyü bulunmaktadır. Bağlı beldesi yoktur.

2000 Yılı Genel Nüfus Sayımı`na göre toplam nüfusu 782.309`dur.

İlçede 114 İlköğretim Okulu, 47 Orta Öğretim Kurumu,2 Eğitim Uygulama Okulu ve İş Eğitim Merkezi,1 Resmi Anaokul,11 Özel İlköğretim Okulu,
18 Özel Ortaöğretim Okulu,1 Özel Eğitim Okulu,24 Özel Anaokulu bulunmakta olup,152449 öğrencinin eğitim gördüğü bu okullarda,Resmi Okullarda;
6747,Özel okullarda 908 öğretmen görev yapmaktadır.

İlçede, 13 Devlet Hastanesi, 13 Özel Hastane, 41 Sağlık Ocağı, 3 Verem Savaş Dispanseri, 7 Ana ve Çocuk Sağlığı Merkezi bulunmaktadır.

Konak, İzmir`in yönetsel, sanatsal, kültürel ve ticari merkezidir.

9 Eylül 1922`de gönderine çekilen Bayrağımızla, yalnız İzmir`in değil, ülkemizin de kurtuluşunun simgesi olmuş Hükümet Konağı Konak Meydanı`ndadır.

Yapılışından günümüze bir buluşma noktası olan Saat Kulesi Konak Meydanı`ndadır.

Antik çağdan günümüze taşınmış eserlerle, Osmanlı döneminden kalan eserlerle, ama en çok Cumhuriyet Döneminin eserleriyle karakterize olur.
Konak, İzmir`in kültür, sanat ve eğlence merkezi olması nedeniyle yerli ve yabancı tüm turistlerin uğrak yeri durumundadır
__________________________________________________ ____
İzmir Bornova İlçesi
İzmir BORNOVA İlçesi
BORNOVA

Bornova, Anakent sınırları içerisinde yer alır. Kuzeyinde Manisa ili toprakları; doğusunda Kemalpaşa; batısında Karşıyaka ve Konak; güneyinde Buca ile çevrelenir.
1882 yılında belediye teşkilatı kurulmuş, 1957 yılında ilçe haline gelmiştir.

Yüzölçümü 224 km2`dir. 12 köyü bulunmaktadır. Bağlı beldesi yoktur.

2000 Yılı Genel Nüfus Sayımı`na göre toplam nüfusu 396.770`tir. Bu nüfusun 391.128`i merkezde, 5.642`si belde ve köylerde yaşamaktadır. Nüfus yoğunluğu 1771, nüfus artış hızı %0 35.46`dır.

İlçede 74 İlköğretim Okulu, 21 Orta Öğretim Kurumu,4 Yaygın Eğitim kurumu bulunmakta, 85147 öğrencinin eğitim gördüğü bu okullarda 4003 öğretmen görev yapmaktadır.Özel Okul;30 Okul Öncesi,
6 İlköğretim, 3 Ortaöğretim, 60 Yaygın Eğitim olup toplam 99 okul bulunmata bu okullarda toplam 15472 öğrenci eğitim almaktadır. İzmir`in ilk üniversitesi olan Ege Üniversitesi, Bornova`da kurulmuştur
ve ana kampüsü Bornova`dadır.

İlçede, 1 Devlet Hastanesi, 1 Diş Hastanesi, 1 Tıp fakültesi Hastanesi, 19 Sağlık Ocağı, 6 Sağlık Evi, 3 AÇS. ve Aile Planlama Merkezi ve 1 Verem Savaş Derneği,1 Semt Polikliniği,1 Ağız Diş sağlığı Merkezi hizmet vermektedir.

İlçede Özel Sağlık Birimi olarak;1 Özel Hastane,6 Özel Tıp Merkezi,1 Özel Dal Merkezi,22 Özel poliklinik,40 Özel Hekim Muayenehanesi,107 Özel Diş hekim Muayenehanesi,1 Diyaliz Merkezi,14 Röntgen Laboratuarı,
5 Bakteriyoloji ve Biyokimya Laboratuarı,5 Mikrobiyoloji Laboratuarı,4 Özel Sağlık Kabini,36 Özel Fenni Gözlükçü,204 Eczane39 Güzelik Merkezi ve Salonları,2 Fizik Tedavi Laboratuarı bulunmaktadır..

Bornova, günümüzde hızla büyüyen bir yerleşim alanı ve bir üniversite kenti olmanın yanında, gelişmiş bir sanayi yöresidir.
__________________________________________________ __

İzmir Çiğli İlçesi;
İzmir ÇİĞLİ İlçesi
ÇİĞLİ


İzmir Körfezi’nin kuzeyinde, eski Gediz yatağının oluşturduğu ovada kurulmuş olan Çiğli ilçesinin yüzölçümü 97 km2 dir.
Kuzeyinde Menemen, güneybatısında İzmir Körfezi, doğusunda Karşıyaka bulunmaktadır. İlçenin denizden yüksekliği 1–150 m. arasındadır.

Yörenin genelde bataklık ve sazlık olması ve yeşil alanlara çok çiğ düşmesinden dolayı, ilk yerleşenler tarafından buraya "Çiğli" adının verildiği söylencelerde dile getirilmektedir.
1893 yılında Yugoslavya’dan göç eden Türk kökenli göçmenler ile birlikte, Çiğli’nin bir yerleşim alanı olarak gelişmeye başladığı bilinmektedir.

İlçede 1 alt kademe belediyesi ve merkezde de 22 mahalle bulunmaktadır. 2000 yılı sayım sonuçlarına göre toplam nüfusu 113 543’dür. Nüfusun 109 979`ü ilçe merkezinde,
3564’ü Sasalı alt kademe belediyesinde yaşamaktadır.

İlçede, 27 İlköğretim Okulu, 13 Orta Öğretim Kurumu bulunmaktadır.Bu okullarda 96 sı idareci olmak üzere 1229 öğretmen görev yapmakta olup, 24548 öğrenci eğitim görmektedir..

Sağlık Hizmetleri 1 Devlet Hastanesi, 12 Sağlık Ocağı, 1 Verem Savaş Dispanseri ve 1 SSemt Polikliniği ayrıca 1 Özel Hastane,1 Özel Sağlık polikliniği,1 Tıp Merkezi,
7 Özel hekim Muayenehanesi,15 Diş Hekimi Muayenehanesi,1 Sağlık Kabini, ve 48 Eczane tarafından verilmektedir.

İlçe arazisinin 17829 dekarı tarım arazisidir. Bu alanlarda bağcılık, zeytincilik ve pamuk yetiştiriciliği yapılır.

Ülkemizin sayılı organize sanayi bölgelerinden biri olan Atatürk Organize Sanayi Bölgesi Çiğli’de kurulmuştur.

Ülkemizin tuz ihtiyacının % 60’ını karşılayan Çamaltı Tuzlası ilçe sınırları içinde yer almaktadır.

İçinde 220 tür kuşun barındığı, dünya kuşlarının başkenti olarak adlandırılan "İzmir Kuş Cenneti" önemli bölümüyle Çiğli`dedir. 8 000 hektar alanda yer alan sazlıklar, adalar, yarımadalar ve
tuzla havuzları kuş cenneti için doğal bir ortam hazırlamıştır. Kuş Cenneti içinde Lodos Tepe, Orta Tepe ve Poyraz Tepe adıyla anılan 3 tepecik bulunmaktadır. Bu tepelerden; Tuz Tavaları,
Homa Dalyanı ve İzmir Körfezi`nin görünüşü olağanüstü güzelliktedir.
______________________________________________

İzmir Buca İlçesi
İzmir BUCA İlçesi
BUCA

Buca, Anakent sınırları içerisinde yer alır. Kuzeyinde Bornova; doğusunda Kemalpaşa; batısında Konak ve
Gaziemir; güneyinde Menderes ve Torbalı ilçeleri ile çevrelenir. Buca`da 1923 yılında belediye kurulmuş, 1987 yılında yürürlüğe giren 3392 sayılı yasa ile ilçe olmuştur.

İlçenin yüzölçümü 134 km2`dir. 4 köyü, 1 beldesi (Kaynaklar) bulunmaktadır.

2000 Yılı Genel Nüfus Sayımı`na göre toplam nüfusu 315.136`dır. Bu nüfusun 308.661`i merkezde, 6.475`i belde ve köylerde yaşamaktadır.
Nüfus yoğunluğu 2352, nüfus artış hızı %0 43.78`dir.

İlçede 48 İlköğretim Okulu, 16 Orta Öğretim Kurumu bulunmaktadır.İlçede ilk,orta ve lise düzeyinde 3335 öğretmen,73276 öğrenci eğitim görmektedir.
Dokuz Eylül Üniversitesi`nin çok sayıda fakültesi Buca`dadır.

Sağlık hizmeti, 1 Devlet Hastanesi,13 Sağlık Ocağı, 2 Ana Çocuk Sağlığı, 1 Verem Savaş Dispanseri olmak üzere 16 adet I.Kademe Sağlık Kuruluşu
334 personelle hizmet vermektedir.İlçede Özel Sağlık kuruluşu olarak 13 poliklinik, 4 Tıp Merkezi,51 Hekim Muayenehanesi,70 Diş Hekimi Muayenehanesi,
1 Sağlık Kabini,2 Laboratuar,2 Radyoloji Laboratuarı ve 135 Eczane hizmet vermektedir..

İlçe ekonomisi ticaret, küçük sanayi, ziraat, hayvancılık ve orman ürünlerine dayanmaktadır. Kaynaklar beldesi, Kırıklar, Belenbaşı ve Karaağaç köylerinde hayvan
besi haneleri, sucuk imalathaneleri, tavuk çiftlikleri, zeytinyağı imalathaneleri, kireç ocakları, meyve-sebze ambalaj tesisleri bulunur.

Büyükşehir Belediyesi`ne ait Sebze Meyve Hali ve Balık Hali`nin hizmete girmesiyle ekonomik hareketlilik artmıştır.

Dokuz Eylül Üniversitesi`ne bağlı fakültelerin önemli bir bölümü Buca`da yer alır. Bu gelişme, Buca`ya bir öğrenci kenti kimliğini vermiştir.

Bir tarih ve kültür beldesi olan Buca` da, Hasan Ağa Bahçesi ve Buca Göleti, kent halkının mesire yerlerindendir. İzmir`in ve Ege Bölgesi`nin tek hipodromunun
ilçe sınırları içinde bulunması, Buca için ayrı bir özelliktir.
__________________________________________________ ____

İzmir Seferihisar İlçesi
İzmir SEFERİHİSAR İlçesi
SEFERİHİSAR

Seferihisar, İzmir`in batısında yer alır. İl merkezine uzaklığı 47 km`dir. Kuzeyde Urla, Doğuda Menderes, batı ve güneyde Ege Denizi ile çevrilidir.

İlçenin yüzölçümü 371 km2’dir. Doğanbey-Payamlı ve Ürkmez olmak üzere 2 beldesi ve 8 köyü bulunmaktadır.

2000 Yılı Genel Nüfus Sayımı`na göre toplam nüfusu 34.761`tür. Bu nüfusun 30 777 merkezde, 3 984'ü köylerde yaşamaktadır.

Seferihisar`da 12 İlköğretim Okulu, 5 Orta Öğretim Kurumu bulunmakta; 3 525 öğrencinin eğitim gördüğü bu okullarda, 213 öğretmen görev yapmaktadır.

İlçede, sağlık hizmetleri, 1 Devlet Hastanesi, 4 Sağlık Ocağı, 1 Sağlık Evi tarafından verilmektedir.

Seferihisar ekonomisinde tarım ağırlığını korumaktadır. İlçe toprakları, zeytinlikler ve narenciye bahçeleriyle kaplıdır. Son yıllarda seracılık gelişme göstermektedir.

Seferihisar yöresi, Antikçağ`da önemli bir yerleşim yeri olmuştur. Yöredeki en önemli ören yeri Teos`tur.

Seferihisar, XIII. yüzyılda Selçukluların, XIV. yüzyılda Aydınoğulları ve Osmanlıların egemenliğinde kalmış, XV. yüzyılda bir süre Timur İmparatorluğu’nun yönetiminde kaldıktan
sonra kesin olarak Osmanlı egemenliğine geçmiştir. İlçe ve çevresinde Selçuklular ve Osmanlılar tarafından yaptırılmış eserlerin başlıcaları Koçibey Mescidi, Gözsüzler Mescidi,
Turabiye Camii, Sığacık Camii, Ağa Camii, Yeni Camii ve Hıdırlık Camii`dir. Seferihisar`ın 6 Km batısında küçük bir balıkçı yerleşimi olan Sığacık, Selçuklular döneminde yapılmış surlarla çevrilidir.
Kaptan Piri Reis`in önerisiyle yapılmış olun Osmanlı Kalesi, XVI. yüzyıldan kalmadır.
__________________________________________________ ______________ _____

İzmir Gaziemir ilçesi;
İzmir GAZİEMİR İlçesi
GAZİEMİR

Gaziemir, Büyükşehir sınırları içerisinde yer alır. Batısında ve kuzeyinde Konak, doğusunda Buca, güneyinde Menderes İlçesi ile çevrilidir.

İlçenin yüzölçümü 63 km2’dir.Yüksekliği 114 metredir. İlçede Akdeniz iklimi hüküm sürmektedir. Köyü yoktur, 1 beldesi (Sarnıç) bulunmaktadır.
Gaziemir Belediyesi 12, Sarnıç Belediyesi 4 mahalleden oluşmaktadır. Toplam mahalle sayısı 16’dır.
2000 Yılı Genel Nüfus Sayımı`na göre toplam nüfusu 87.692’dir. Bu nüfusun 70.035`i merkezde, 17.657’si Sarnıç beldesinde yaşamaktadır.

İlçenin nüfusu 1997 yılı Genel Nüfus Tespitinde ise,51 750 si ilçe merkezinde, 15 397!si Sarnıç Beldesinde olmak üzere toplam 67147 kişi olarak tespit edilmiştir.

Gaziemir`de 15 Devlet İlköğretim okulu,3 Özel ilköğretim Okulu olmak üzere toplam 18 ilköğretim okulunda,14009 öğrenci, 536 öğretmen bulunmaktadır.6 Ortaöğretim okulunda
6156 öğrenci,348 öğretmen bulunmaktadır.

İlçede, sağlık hizmetleri, 1 Semt Polikliniği, 6 Sağlık Ocağı, 3 Sağlık Evi ve 112 acil ambulans servisi tarafından verilmektedir.

Gaziemir, son yıllarda sanayinin ve ticaretin geliştiği bir bölge olarak ortaya çıkmıştır. Çeşitli alanlarda faaliyet gösteren yaklaşık 382 firma bulunmakta olup, 280'i yerli,36'sı yabancı
67 si yerli yabancı sermayelidir.Bunlar içersinde tekstil ve mobilya alanında faaliyet gösterenler ağırlık taşımaktadır. Merkezde, Yeşillik Caddesi üzerinde tekstil ve mobilya üretim imalathaneleri ve satış mağazaları yer alır. Sarnıç beldesi etrafında sanayi kuruluşları bulunmaktadır. İlçe merkezinde hızlı bir hipermarket gelişimi olmuştur.

Gaziemir, sanayi ve ticaret gücü yanında, sahip olduğu üstün konut potansiyeliyle de önem kazanmıştır.

Uluslararası Adnan Menderes Havalimanı ve Ege Serbest Bölgesi, Gaziemir sınırları içerisinde yer almaktadır.
__________________________________________________ __________________
İzmir Narlıdere ilçesi
İzmir NARLIDERE İlçesi
NARLIDERE

İlçe, 1992 yılında 3806 sayılı Kanun’la Narlıbahçe adıyla kurulmuş, 1993 yılında ise 3949 sayılı Kanun’la bir kısım mahallesi ve
köyleri ayrılarak Güzelbahçe ilçesi kurulmuş, İlçenin adı Narlıdere olmuştur.
İlçe’nin yüzölçümü 63 km2’dir.İlçe doğusunda Balçova, batısında Güzelbahçe, güneyinde Konak İlçeleri ve kuzeyinde İzmir Körfezi ile çevrilidir.

İlçenin nüfusu 2000 yılı nüfus sayımına göre 54.107’dir.

İlçe’nin merkez olmak üzere bir Belediyesi, Belediye sınırları içersinde 11 mahallesi bulunmaktadır. İlçenin köyü yoktur.

İlçede 12 Okul öncesi eğitim kurumunda 370 öğrencinin eğitim gördüğü bu okullarda 25 öğretmen çalışmaktadır. 9 resmi,
1 özel olmak üzere toplam 10 ilköğretim okulu, bünyesinde yabancı dil ağırlık bölümü bulunan 1 genel lise,
1 Ticaret Meslek Lisesi ve bünyesinde Anadolu Ticaret Meslek Lisesi olmak üzere 2 ortaöğretim kurumu bulunmaktadır.
Mevcut okullarda 6896 öğrenci eğitim - öğretim görmekte ve 344 öğretmen görev yapmaktadır.

İlçede sağlık hizmetleri 3 Sağlık Ocağı, 1 Sağlık Birimi, 1 Sağlık Evi tarafından verilmektedir.
Sağlık hizmetleri 15 hekim, 2 diş hekimi, 16 ebe, 16 hemşire, 2 sağlık memuru, 1 çevre sağlığı teknisyeni tarafından yürütülmektedir.

İlçenin Balçova ile olan sınırında zengin sıcak su kaynakları bulunmaktadır. İlçedeki konutlardan 1 521 adedi jeotermal enerji kaynağı ile ısıtılmaktadır
_________________________________________

İzmir Tire İlçesi
İzmir TİRE İlçesi
TİRE

Tire, İzmir`in doğusunda yer alır. Kuzeyinde Bayındır; doğusunda Ödemiş; batısında Selçuk ve Torbalı ilçeleri; güneyinde ise Aydın ili ile çevrelenir.

İlçenin yüzölçümü 784 k m2`dir. 1 beldesi (Gökçen) ve 64 köyü bulunmaktadır.

2000 Yılı Genel Nüfus Sayımı`na göre toplam nüfusu 78.025`tir. Bu nüfusun 44.000`i merkezde, 34.025`si belde ve köylerde yaşamaktadır.

İlçede 51 İlköğretim Okulu, 9 Orta Öğretim Kurumu bulunmakta; 12.665 öğrencinin eğitim gördüğü bu okullarda 717 öğretmen görev yapmaktadır.

İlçede, 1 Devlet Hastanesi, 6 Sağlık Ocağı, 3 Sağlık Evi, 1 Verem Savaş Dispanseri ve 1 Ana Çocuk Sağlığı bulunmaktadır.
İlçe ekonomisi tarım, ticaret ve sanayiye dayanmaktadır. Tarım ürünleri başta pamuk olmak üzere, buğday, arpa, tütün, susam ve her türle meyve, sebzedir.
Arıcılık ilerlemiş durumdadır. Besi ve süt inekçiliği gelişmiştir. Tire Organize Sanayi Bölgesinin kurulması sonucunda, ilçede sanayi de önemli ivme kazanmış bulunmaktadır.

Tire, 1308 yılında Aydınoğulları Beyliğinin kurulmasıyla Türk egemenliği ile tanışmış, 1426 yılında ise Osmanlı yönetimine geçmiştir. Tire, Osmanlı tarihinde XV. yy.dan XVIII. yy.a kadar
kullanılan Darphanede mangır (bakır) ve Akçe (gümüş) adı verilen paraların kesilmesi nedeniyle önemli bir yere sahiptir. Tire Müzesinde, yörede bulunan arkeolojik ve etnografik görülmeye değer eserler sergilenmektedir.

Tire`de mimarlık tarihi açısından zengin, klasik dönem Osmanlı mimari tarzını yansıtan camiler arasında Yeni Camii, Tahtakale Camii, Yeşil İmaret, Lütfü Paşa Camii görülebilir.
Tire`de çok önemli yerel kültür mirası olarak urgancılık, nalıncılık, yorgancılık, hasırcılık, saraciye, keçecilik ve dokumacılık günümüzde de sürdürülmektedir..

__________________________________________________ __
İzmir Torbalı İlçesi
İzmir TORBALI İlçesi
TORBALI

Torbalı, İzmir`in güneydoğusunda yer alır. İl merkezine uzaklığı 45 km`dir. Kuzeyinde Kemalpaşa; doğusunda Tire ve Bayındır; batısında Menderes;
güneyinde Selçuk ile çevrelenir.

İlçenin yüzölçümü 603 km2`dir. Ayrancılar, Çaybaşı, Karakuyu, Pancar, Subaşı ve Yazıbaşı olmak üzere 6 beldesi ve 22 köyü bulunmaktadır.

2000 Yılı Genel Nüfus Sayımı`na göre toplam nüfusu 93.216`dır. Bu nüfusun 55.117`si merkezde, 35.037`si belde ve köylerde yaşamaktadır.

İlçede 46 İlköğretim Okulu, 9 Orta Öğretim kurumu bulunmakta; 21309 öğrencinin eğitim gördüğü bu okullarda 1.193 öğretmen görev yapmaktadır.

İlçede, 1 Devlet Hastanesi, 1 SSK Dispanseri, 9 Sağlık ocağı, 10 Sağlık Evi, 1 Ana Çocuk Sağlığı, 1 Verem savaş Dispanseri hizmet vermektedir.

İlçe ekonomisinde tarım çok önemli bir yer tutmaktadır. Seracılık, sebzecilik ve hayvancılık ileri düzeydedir.

Torbalı, İzmir`e 45 km uzunluğunda çift hatlı demiryolu ile bağlıdır. İzmir-Aydın otoyolu karayolu ulaşımı hızlandırmıştır. Adnan Menderes Havalimanı`na ve
Ege Serbest Bölgesi`ne 30 km uzaklıktadır. Karabel üzerinden, Kemalpaşa ? Ankara karayoluna bağlantısı vardır. Bu olanaklar, son yıllarda, ilçeyi sanayi yatırımları
açısından önemli bir çekim noktası haline getirmiştir.

Torbalı tarihi kalıntılar açısından zengindir. İlçedeki Metropolis antik kenti önemli bir turistik merkezdir. Sultan Abdülhamit`in Seyir Köşkü, Osmanlı döneminin önemli eserlerindendir.
_______________________________________
İzmir Ödemiş İlçesi
İzmir ÖDEMİŞ İlçesi
ÖDEMİŞ

Ödemiş, İzmir`in güneydoğusunda yer alır. İl merkezine uzaklığı 113 km`dir.
Kuzeyinde Manisa ili Salihli ilçesi; doğusunda Kiraz ve Beydağ; batısında Bayındır; güneyinde Aydın ili ile çevrelenir.

İlçenin yüzölçümü 1.079 km2’dir. Bademli, Birgi, Bozdağ, Çaylı, Kayaköy, Kaymakçı, Konaklı, Ovakent ve Zeytinlik olmak
üzere 9 beldesi ve 74 köyü bulunmaktadır.

2000 Yılı Genel Nüfus Sayımı`na göre toplam nüfusu 128.259`dur. Bu nüfusun 61.896`sı merkezde, 66.363`si belde ve köylerde yaşamaktadır.

İlçede 52 İlköğretim Okulu, 10 Orta Öğretim kurumu bulunmakta; 18 788 öğrencinin eğitim gördüğü bu okullarda 1.060 öğretmen görev yapmaktadır.
Ayrıca ilçede Ege Üniversitesi Ödemiş Sağlık Yüksek Okulu,Ege Üniversitesi Meslek Yüksekokulu bulunmaktadır.Toplam 436 öğrencinin eğitim gordugu bu okullarda
52 öğretim elemanı görev yapmaktadır.

İlçede, 1 Devlet Hastanesi, 16 Sağlık Ocağı, 21 Sağlık Evi, 1 Ana Çocuk Sağlığı, 1 Bölge Halk Sağlığı Laboratuarı ve 1 Verem Savaş Dispanseri hizmet vermektedir.

İlçe ekonomisi tarıma dayalıdır. Hayvancılık önemli gelişme göstermiştir. Tarıma dayalı sanayi kuruluşları çoğalmaktadır.

Bir dönem Aydınoğlu Beyliği`ne başkentlik yapmış olan Birgi Ödemiş`in bir beldesidir. Birgi`de, Aydınoğulları Beyliği ve Osmanlılara ait çok sayıda eser bulunmaktadır.
Ulu Camii, Aydınoğulları Camii, Karaoğlu Camii, Derviş Ağa Camii, Birgivi Mehmet Efendi Medresesi, Sultan Şah Türbesi, Çakırağa Konağı bu eserlerden bazılarıdır.
Ödemiş Müzesi bölge tarihini yansıtan arkeolojik ve etnografik eserler bakımından zengindir.

Cumartesi günleri kurulan ve bölgenin önemli pazarlarından biri olan Ödemiş pazarının “ El Sanatları Pazarı” bölümünde satışa sunulan, yöreye özgü dantel, iğne oyası,
mekik oyası, kanaviçe ve Ödemiş ipeği gibi el ürünleri yerli ve yabancı ziyaretçilerin ilgi odağı olmaktadır.

__________________________________________________ _______
İzmir Menemen İlçesi;
MENEMEN

Menemen, İzmir`in kuzeyinde yer alır. İl merkezine uzaklığı 28 km`dir. Kuzeyinde Aliağa ilçesi; doğusunda Manisa ili; batısında Foça;
güneyinde Çiğli ve Karşıyaka ile çevrelenir.

İlçenin yüzölçümü 665 km2`dir. Asarlık, Emiralem, Harmandalı, Koyundere, Maltepe, Seyrek, Türkeli ve Ulukent olmak üzere 8 beldesi 20 köyü bulunmaktadır.

2000 Yılı Genel Nüfus Sayımı`na göre toplam nüfusu 114.457`dir. Bu nüfusun 46.079`u merkezde, 63.378`i belde ve köylerde yaşamaktadır.

İlçede 1 Anaokulu,41 İlköğretim Okulu, 10 Orta Öğretim Kurumu bulunmakta; 28189 öğrencinin eğitim gördüğü bu okullarda, 1.128 öğretmen görev yapmaktadır.
İlçedeki Özel Okul sayısı 17,öğretmen sayısı 326,öğrenci sayısı 5430'dur.

İlçede, 1 Devlet Hastanesi, 112 Acil Servis İstasyonu, 1 Semt Polikliniği, 10 Sağlık Ocağı, 4 Sağlık Evi ve 2 Özel Poliklinik,1 Özel Tıp Merkezi,15 Hekim Muayenehanesi,
13 Özel Diş Hekimi Muayenehanesi,1 Özel radyoloji Laboratuarı,2 Özel Bakteriyoloji, Özel Biyokimya Laboratuarı,8 Gözlükçü,40 Eczane hizmet vermektedir.Sağlık Grup başkanlığına bağlı sağlık ocaklarında
37 Pratisyen doktor,1 Diş Hekimi,11 Sağlık Memuru,27 Hemşire,52 Ebe,5 Memur,4 Hizmetli personel olmak üzere 137 personel hizmet vermektedir.

İlçe ekonomisi tarıma dayalıdır. Özellikle kavun ve çilek üretimi yaygındır. İhracata yönelik deri ve deri mamullerinin üretildiği önemli bir merkezdir. Menemen daha çok çömlekleri,
testileri, saksıları ve rengarenk desenli seramik ürünleriyle ünlüdür.
__________________________________________________ ____
İzmir Kiraz İlçesi;
İzmir KİRAZ İlçesi
KİRAZ

Kiraz , İzmir`in doğusunda yer alır. İl merkezine uzaklığı 142 km`dir. Kuzeyinde Manisa ili; doğusunda Tire ve Bayındır; batısında Ödemiş;
güneyinde Beydağ ve Nazilli ile çevrelenir.

İlçenin yüzölçümü 586 km2`dir. 52 köyü bulunmaktadır. Bağlı beldesi yoktur.

2000 Yılı Genel Nüfus Sayımı`na göre toplam nüfusu 44.910`dur. Bu nüfusun 10001`i merkezde, 34.909`u belde ve köylerde yaşamaktadır.

İlçede 47 İlköğretim Okulu, 3 Orta Öğretim,1 Halk Eğitim merkezi,1 Mesleki Eğitim Merkezi,1 Yatılı İlköğretim Bölge Okulu bulunmakta; 7679 öğrencinin eğitim gördüğü bu okullarda
338 öğretmen görev yapmaktadır.

İlçede, 1 sağlık Grup Başkanlığı,1 Devlet Hastanesi, 4 Sağlık ocağı, 1 Ana Çocuk Sağlığı, 1 Verem savaş Dispanseri hizmet vermektedir.

İlçe ekonomisinde tarım ve hayvancılık önemli bir yer tutar. Yörede yetişen başlıca ürünler patates, tütün, pamuk, zeytin, kestane, ceviz ve üzümdür.

İlçenin tarihini yansıtan başlıca eserler arasında Hisar Kalesi, Yağlar Kalesi, Kayacık Hisar Kalesi sayılabilir. İlçede bulunan Aydınoğlu Camii, Suludere Camii ve Hamamı Osmanlı dönemi eserleridir.
________________________________________________
İzmir Kemalpaşa İlçesi
İzmir KEMALPAŞA İlçesi
KEMALPAŞA

Kemalpaşa, İzmir’in doğusunda yer alır. Kuzeyinde Manisa; güneyinde Torbalı ve Bayındır; doğusunda Turgutlu;
batısında Bornova ve Buca ilçeleri bulunmaktadır.

İlçenin yüzölçümü 655 km2’dir. Armutlu, Bağyurdu, Ören, Ulucak ve Yukarı Kızılca olmak üzere 5 beldesi ve 29 köyü bulunmaktadır.

2000 Yılı Genel Nüfus Sayımı`na göre toplam nüfusu 73.114`tür. Bu nüfusun 25.448`i merkezde, 47.666’sı belde ve köylerde yaşamaktadır.

İlçede 39 İlköğretim Okulu, 9 Orta Öğretim,2 Yaygın eğitim Kurumu,1 Okul Öncesi Eğitim Kurumu bulunmakta; 15.061 öğrencinin eğitim gördüğü bu okullarda .
920 öğretmen görev yapmaktadır.

İlçede, 1 Devlet Hastanesi (inşaat aşamasındadır, henüz kullanıma açılmamıştır.) 10 Sağlık Ocağı, 6 Sağlık Evi, 1 Sağlık Grup Başkanlığı,1 AÇSAP,112 Acil Yardım ve Kurtarma İstasyonu,
2 Özel Sağlık Polikliniği ve 1 Özel Tıp Merkezi hizmet vermektedir.

İlçe ekonomisi ağırlıklı olarak tarım ve hayvancılığa dayanmaktadır. Son yıllarda sanayi alanında büyük gelişmeler yaşanmaktadır.

Kemalpaşa`nın doğal zenginliği olan Nif Dağı ile devamı niteliğindeki Spil Dağı ve Kemalpaşa-Torbalı yolu üzerindeki Hitit Karabel Anıtı görülebilir.

Turizm alanında da gelişmeler gösteren Kemalpaşa`da kurulan Alaş Kımız Üretme Çiftliği, Kazak Otağı, Orta Asya Türk Mutfağı ile ülkemizde bu alandaki ilk ve tek örnektir.
______________________________________________
İzmir Menderes İlçesi
İzmir MENDERES İlçesi
MENDERES

Menderes, İzmir`in güneyinde yer alır. İl merkezine uzaklığı 20 km`dir. Kuzeyinde Gaziemir,
Narlıdere, Güzelbahçe ve Konak; doğusunda Torbalı; batısında Seferihisar; güneyinde Selçuk ve Ege Denizi ile çevrelidir.

İlçenin yüzölçümü 775 km2`dir. Değirmendere, Görece, Gümüldür, Oğlananası, Özdere ve Tekeli olmak üzere 6 beldesi ve 17 köyü bulunmaktadır.

2000 Yılı Genel Nüfus Sayımı`na göre toplam nüfusu 73.002`dir. Bu nüfusun 16.792`si merkezde, 56.210`u belde ve köylerde yaşamaktadır.

İlçede 33 İlköğretim Okulu, 4 Orta Öğretim Kurumu bulunmakta; 9999 öğrencinin eğitim gördüğü bu okullarda 667 öğretmen görev yapmaktadır.

İlçede, 9 Sağlık ocağı, 3 Sağlık Evi ve 1 Sağlık Birimi bulunmaktadır. Sağlık hizmetleri,kadrolu 23 Doktor, 2 Diş Hekimi, 19 Hemşire,31 Ebe,
13 Sağlık Memuru,1 Çevre Sağlık Teknisyeni tarafından verilmektedir.

İlçe ekonomisinde tarım ve hayvancılık önemli yer tutar. Arpa, buğday, pamuk, narenciye, tütün ve seracılık önemli gelir kaynağıdır.
Son yıllarda çeşitli dallarda faaliyet gösteren sanayi kuruluşları kurulmuştur.

İzmir`in içme suyu ihtiyacını karşılayan Tahtalı Barajı ilçe sınırlarındadır.

Menderes`te Klaros, Notion ve Kolophon antik kent yerleşimleri bulunmaktadır.

İlçenin 40 km`lik sahil şeridinde birbirinden güzel kıyı, koy ve turistik tesisleri, turizmin gelişmesini sağlamaktadır. Görece köyünde,
geleneksel el sanatlarımızdan olan gözboncukçuluğu tüm canlılığıyla sürdürülmektedir.
__________________________________________
İzmir Kınık İlçesi;
İzmir KINIK İlçesi
KINIK

Kınık, İzmir’in kuzeyinde yer alır. İl merkezine uzaklığı 120 km’dir. Kuzeyinde ve batısında Bergama; doğusunda ve güneyinde Manisa
ili topraklarıyla çevrelenir.

İlçenin yüzölçümü 436 km2’dir. 2 beldesi (Poyracık ve Yayakent) ve 29 köyü bulunmaktadır.

2000 Yılı Genel Nüfus Sayımı`na göre toplam nüfusu 32.109`dur. Bu nüfusun 13.136`sı merkezde, 18.978`i belde ve köylerde yaşamaktadır.

İlçede 31 İlköğretim Okulu, 4 Orta Öğretim Kurumu bulunmakta; İlköğretimde 3690 öğrencinin,Ortaöğrenimde 897 öğrencinin eğitim gördüğü bu okullarda
290 öğretmen görev yapmaktadır.

İlçede, 1 Sağlık Ocağı,1 Ana Çocuk Sağlığı ve Aile Planlama Merkezi ile sağlık hizmetleri yürütülmektedir.Bu kurumlarda; 1 Çocuk Uzmanı,1 Aile Hekimi,
1 Pratisyen Hekim,2 Ebe ve 1 Hizmetli personel görev yapmaktadır.

İlçenin ekonomik yapısı tarım, hayvancılık ve ormancılığa dayalıdır.

İlçe adını Oğuz Türkleri’nin Bozoklar kolunun Kınık boyundan alır. 1306 yılında Karesi Beyliği ile Türk dönemi başlamış, 1345 tarihinden sonra
Orhan Gazi zamanında Osmanlı yönetimine girmiştir. İlçede Yıldırım Beyazıt Camii, İbrahim Ağazede Camii ve altı kemerli Su Kemeri önemli yapılardır..
____________________________________________
İzmir Karaburun İlçesi;
İzmir KARABURUN İlçesi
KARABURUN

İzmir-Çeşme karayolunun 55. Km.sinden ayrılan bir yolla, Gülbahçe, Balıklıova ve Mordoğan yerleşmelerinden sonra ulaşılan Karaburun ilçe merkezi, aynı
adlı yarımadanın kuzeyinde yer alır. İzmir`e 100 Km uzaklıktadır.

İlçenin yüzölçümü, 415 km2`dir. 1 beldesi (Mordoğan) ve 13 köyü bulunmaktadır.

2000 Yılı Genel Nüfus Sayımı sonuçlarına göre, toplam nüfusu 13.446`dır. Bu nüfusun 2.932`si ilçe merkezinde; 10.514`ü belde ve köylerde yaşamaktadır. Yaz döneminde,
ilçe nüfusu önemli artış gösterir.

2 İlköğretim Okulu, 2 Orta Öğretim Kurumu bulunmakta; 941 öğrencinin eğitim gördüğü bu okullarda, 70 öğretmen görev yapmaktadır.

Sağlık hizmetleri 10 Yataklı Sağlık Ocağı,Mordoğan Sağlık Ocağı, 2 Sağlık Evi ve 1 Acil Yardım İstasyonu tarafından verilmektedir.

Karaburun 1415`te Osmanlı topraklarına katılmış; 19. yüzyılın sonunda Aydın Vilayetinin İzmir merkez ilçesine bağlı nahiye merkezi olmuştur. Daha sonra Çeşme ilçesine bağlı
Ahırlı isminde bir bucak iken, 1910 yılında Çeşme ilçesinden ayrılarak ilçe haline getirilmiş ve ismi değiştirilerek Karaburun adı verilmiştir.
Karaburun yarımadası, 200`ün üzerinde kuş türü, Ada Martısı ve Akdeniz Foklarının yaşama ve üreme alanıdır. Nesli tükenmekte olan Akdeniz Foklarının ülkemizde
Foça`dan sonra barındığı ender yerlerden biri de Karaburun kıyılarıdır.

Karaburun`un kıyıları güzel manzaralı koylarla bezenmiştir. Sıcağıbükü, Kumburnu, Çatalkaya, Mordoğan, Ardıç, Kaynarpınar, Boyabağı, Akbük, Eşendere, Saipaltı, Bodrum,
Yeniliman Denizgiren, Eğriliman, Dikencik ve Gerence bu koyların başlıcalarıdır.

Eğlencehoca, Kösedere, Ambarseki, Saip, Tepeboz, Bozköy denizden birkaç km içeride, zeytinlikler ve nergis tarlaları arasında, denize hakim manzaraları, doğal dokuları
bozulmadan kalmış Karaburun köyleridir. Karaburun köyleri, İzmir`de kırsal turizmin uygulanabileceği yerel zenginlikleri barındırmaktadır.
__________________________________________________ _______
İzmir Foça İlçesi;
İzmir FOÇA İlçesi
FOÇA

Adını foklardan alan Foça, İzmir`in kuzeybatısında yer alan bir sahil ilçesidir. Batıda İzmir Körfezi, doğuda Menemen, kuzeyde Çandarlı Körfezi ile çevrilidir.
İlçenin yüzölçümü, 205 Km² dir.

2000 yıl Genel Nüfus Sayımına göre ilçenin toplam nüfusu 36 107`dir. Bu nüfusun 14 604`ü ilçe merkezinde, 21 503`ü belde ve köylerde yaşamaktadır. Foça’nın Bağarası, Gerenköy ve
Yenifoça olmak üzere 3 beldesi ve 4 köyü bulunmaktadır.

Eğitim düzeyi yüksek olan ilçede okuryazarlılık oranı %99’dur. 11 ilköğretim, 4 orta öğretim kurumu bulunmakta; 3360 öğrencinin eğitim gördüğü bu okullarda, 230 öğretmen görev yapmaktadır.

İlçe`de sağlık kuruluşu olarak 1 Devlet Hastanesi, 1 adet 112 Acil Yardım İstasyonu, 5 adet Sağlık Ocağı, 1 adet Sağlık Evi bulunmaktadır.

Önemli bir arkeolojik tarihe sahip İlçe`de, 1953 yılında başlayan ve aralıklarla günümüze kadar devam eden kazılarda, Helenistik döneme ait tiyatro, Athena Tapınağı ve Kutsal Alanı,
Kybele`ye ait olduğu düşünülen Liman Kutsal Alanı ile Foça’nın 7 km doğusunda Taş Ev olarak adlandırılan Pers Anıt Mezarı ortaya çıkarılmıştır.

İlçede, 150 yat ve tekne kapasitesine sahip bir rıhtım bulunmaktadır. Yenifoça Beldesinde bulunan balıkçı barınağı, 75 balıkçı teknesi kapasitelidir. İlçede, gemi ve teknelerin çekilip bakımının yapılabildiği
3 adet çekek ve bakım yeri bulunmaktadır.

Foça İlçesi, 1990 yılında Bakanlar Kurulu Kararı ile "Özel Çevre Koruma Bölgesi" ilan edilmiştir. İlçenin geniş bir alanı sit kapsamı içerisindedir. İlçeye adını veren Fok Balıklarının korunması amacıyla
Foça 1991 yılında Ulusal Fok Komitesi’nce "pilot bölge" seçilmiştir. Siren Kayalıkları fok balıklarının barınma ve üreme alanlarıdır.

Foça ilçesi ve Yenifoça beldesinde turizm önemli bir ekonomik sektör olmakla birlikte, diğer belde ve köylerde tarım ön plana geçmektedir. Ayrıca balıkçılık ve hayvancılık da ilçenin diğer ekonomik
kaynaklarını oluşturmaktadır
_____________________________________________
İzmir Çeşme İlçesi;
İzmir ÇEŞME İlçesi
ÇEŞME

Çeşme ilçesi, İzmir İlinin batısında yer alır. Doğudan Urla, kuzeyden Karaburun, batı ve güneyden Ege Denizi ile çevrilidir.
Deniz seviyesinden yüksekliği 5 metredir.

Yüzölçümü 260 km² dir. 1 beldesi (Alaçatı) ve 4 köyü bulunmaktadır.

2000 yılı Genel Nüfus Sayımına göre, İlçenin toplam nüfusu 37 372’dir. Bu nüfusun 25 257`si şehir merkezinde, 12 115’i ise belde ve köylerde yaşamaktadır.

İlçede 12 İlköğretim Okulunda toplam 3391 öğrenci, 5 ortaöğretim kurumunda toplam 5 146 öğrenci eğitim-öğretimini sürdürdüğü bu okullarda 263 öğretmenle
görev yapmaktadır.

Sağlık hizmetleri 1 Devlet Hastanesi, 1 Özel Hastane,2 Sağlık Ocağı, 1 Sağlık evi tarafından verilmektedir. Bu kurumlarda 38 doktor, 9 sağlık memuru,
30 hemşire ve 27 ebe görev yapmaktadır.

İlçede ekonomik yapıyı turizm belirlemektedir. İç ve dış turizm açısından ülkemizin sayılı merkezlerinden olan Çeşme’nin, turizmdeki öneminin önümüzdeki
yıllarda çok daha artacağı öngörülebilir.

Çeşme yöresi, XI. yy. sonlarında büyük Türk denizcisi Çaka Bey ile Türk egemenliği ile tanışmıştır. Osmanlı egemenliğine geçişi, XIV. yy. sonlarındadır.
Osmanlı eserleri içinde en çarpıcı olanı Çeşme Kalesi’dir.1508 yılında II. Beyazıt tarafından inşa ettirilen kale, Osmanlı mimarisinin bütün inceliklerini taşımaktadır.
Çeşme ve çevresinde yapılan kazılarda elde edilen eserler Çeşme Kalesi içindeki müzede sergilenmektedir.

Çeşme Kervansarayı, 1529 yılında Kanuni Sultan Süleyman tarafından yaptırılmıştır. U biçiminde planlanan kervansaray, iki katlıdır. Hacı Mehmet Camii ve
Hacı Memiş Camii Osmanlı dönemine ait özgün eserlerdir. İlçede Osmanlı dönemine ait birçok tarihi çeşme bulunmaktadır. Bunlardan en önemlileri Hamaloğlu Çeşmesi,
Kabadayı Çeşmesi, Kaymakam Çeşmesi, Maraş Çeşmesi, Memiş İbn`i Ahmet Çeşmesi ve Ömer Ağa Çeşmesi’dir.

Çeşme kıyılarındaki yirmiye yakın plajın en tanınmışı ve en büyüğü Ilıca Plajı`dır. Burada, deniz ve kum olağanüstü güzellikler sunar. Pırlanta, Çiftlik, Çatalazmak, Küçükliman,
Şifne, Germiyan Yalısı, Ildırı Plajları diğer tanınmış plajlardır.

Çeşme termal sular açısından zengin bir ilçedir. Ilıca, Şifne, Yıldızburnu gibi pek çok mevkiden kaynayan şifalı sulardan günübirlik ya da çevredeki tesislerde konaklayarak yararlanmak mümkündür.

Alaçatı Beldesi, önemli bir turizm merkezidir. Eski yel değirmenleri ve ülkemizde rüzgar kaynaklı enerji üretiminin ilk örneğini oluşturan rüzgar türbinleri beldenin simgesi niteliğini taşırlar.
________________________________________________
İzmir Beydağ İlçesi;
İzmir BEYDAĞ İlçesi
BEYDAĞ

Beydağ, İzmir`in doğusunda yer alır. İl merkezine uzaklığı 142 km`dir. Kuzeyinde Kiraz; doğusunda Nazilli;
batısında Ödemiş; güneyinde Sultanhisar ile çevrelenir.

İlçenin yüzölçümü 162 km2`dir. 21 köyü ve 4 mahallesi bulunmaktadır. Bağlı beldesi yoktur.

2000 Yılı Genel Nüfus Sayımı`na göre toplam nüfusu 14.147`dir. Bu nüfusun 5.521`i merkezde, 8.626`sı köylerde yaşamaktadır. Nüfus yoğunluğu 87,
nüfus artış hızı %0 -3.37`dir.

İlçede 16 İlköğretim Okulu, 1 Orta Öğretim Kurumu bulunmakta; 1816 öğrencinin eğitim gördüğü bu okullarda 104 öğretmen görev yapmaktadır.
İlçede Meslek Eğitim Merkezinde 2 öğretmen,110 öğrenci bulunmktadır.Halk Eğitim Merkezinde ise 16 öğretmen bulunmakta olup 221 öğrenciye mesleki kurs verilmiştir.

Sağlık hizmeti, 1 Merkez Sağlık Ocağı, 1 Sağlık Evi, 1 Ana Çocuk Sağlığı tarafından verilmektedir.

İlçe halkının geçim kaynağı tarım ve hayvancılıktır. En önemli ürünler incir, kestane ve zeytindir. Beydağ`da üretilen kestane son derece kalitelidir.
Besi ve süt hayvancılığı hızlı gelişme göstermektedir.

Beydağ önce Aydınoğulları, sonra da Osmanlıların egemenliğine geçmiştir.
___________________________
İzmir Urla İlçesi;
İzmir URLA İlçesi
URLA

Urla, İzmir il merkezine 35 km uzaklıktadır. Doğusunda Güzelbahçe ve Seferihisar; batısında Çeşme; kuzeybatısında Karaburun;
kuzeyinde ve güneyinde Ege Denizi ile sınırlanmıştır.

Yüzölçümü 704 km2`dir. 14 köyü bulunmaktadır.

2000 Yılı Genel Nüfus Sayımı sonuçlarına göre, toplam nüfusu 49.269`dur. Bu nüfusun 36.759`u ilçe merkezinde, 12.690`ı köylerde yaşamaktadır.

İlçede 22 İlköğretim Okulu, 4 Orta Öğretim kurumu bulunmakta; 6658 öğrencinin eğitim gördüğü bu okullarda 484 öğretmen görev yapmaktadır.

Sağlık hizmetleri, 1 Devlet Hastanesi, 7 Sağlık Ocağı ve 1 AÇS/AP Merkezi tarafından verilmektedir.

Yüksek öğretim kurumları açısından zengin olan ilçede; İzmir Yüksek Teknoloji Enstitüsünün Urla Yerleşkesi, Ege Üniversitesi`ne bağlı Su Ürünleri Fakültesi,
9 Eylül Üniversitesi Deniz İşletmeciliği ve Yönetimi Yüksekokulu bulunmaktadır.

Doğa ve tarihin kucaklaştığı Urla`da yapılan arkeolojik araştırmalarda İskele Mahallesi`ndeki Limantepe Höyüğü`nün M.Ö. 6000 yıla tarihlenen bir merkez olduğu
ortaya çıkarılmıştır. Buluntuların en önemlilerinden birisi de Liman olup, tarihte bilinen en eski limandır. Antik Klazomenai Kenti liman bölgesinde yer alır. Kent,
Antikçağ`da özellikle zeytinyağı üretimiyle önemli bir ticaret merkezi olmuştur.

Urla, Aydınoğulları Beyliği ile 1330`lu yıllarda ilk kez Türk egemenliği ile tanışmış, XIV. yy. sonlarında Osmanlı topraklarına katılmıştır. Denizli Mahallesi Camii,
Kamalı Camii, Sungurlular Camii, Hacı Turan Kapan Camii ve Fatih İbrahim Bey Camii ve Hacı Turan Şadırvanı XV. Ve XVI. yy.da yapılmış Türk eserleridir.

Urla kıyıları ve önündeki 12 ada ile İzmir Körfezi, en güzel şekilde Urla`nın Güvendik sırtlarından seyredilmektedir. Urla köyleri denildiğinde; tiyatrosu ve seraları ile ünlü
Bademler Köyü, iç kısımda kalmasına karşın önemli ölçüde turist çekmeyi başaran Barbaros Köyü, kıyıdaki Özbek ve Balıklıova, Gülbahçe köyleri ilk akla gelenlerdir.
______________________________________
İzmir Selçuk İlçesi;
İzmir SELÇUK İlçesi
SELÇUK

Selçuk İzmir`in güneyinde, İzmir-Aydın karayolu üzerinde yer alır. Kuzeyde Torbalı, Doğuda Tire, güneyde
Germencik ve batıda Kuşadası ile çevrilidir. İl merkezine uzaklığı 74 km`dir.

İlçenin yüzölçümü 295 km2’dir. 1 beldesi (Belevi) ve 8 köyü bulunmaktadır.

2000 Yılı Genel Nüfus Sayımı`na göre toplam nüfusu 33.594`tür. Bu nüfusun 25.414`ü merkezde, 8.180`i belde ve köylerde yaşamaktadır.

Selçuk`ta; 12 İlköğretim Okulu, 4 Orta Öğretim Kurumu,1 Halk eğitim Merkezi,1 Turizm Eğitim Merkezi bulunmakta; 5931 öğrencinin eğitim gördüğü bu
okullarda 294 öğretmen görev yapmaktadır.

İlçede, sağlık hizmetleri 1 Devlet Hastanesi, 4 Sağlık Ocağı, 3 Sağlık Evi tarafından verilmektedir. Devlet Hastanesinde toplam 111 personel,Sağlık Grup
Başkanlığına bağlı toplam 9 Personel,Sağlık Ocaklarında da toplam 47 personel görev yapmaktadır.

1993 yılından bu yana Selçuk Devlet Hastanesi Uluslararası Hastaneler Federasyonu üyesidir.

İlçenin ekonomisi ağırlıklı olarak turizme dayalıdır. Bunun yanında tarım ve hayvancılıkta önemli bir gelir kaynağıdır.

Selçuk, Antikçağın en önemli yerleşim yerlerinden biri olmuştur. Selçuk`ta bulunan tarihi yapıların büyük bir bölümü ayaktadır.
Efes ören yeri, Türk ve dünya turizmi açısından çok önemli bir merkezdir. Efes Arkeoloji Müzesi ülkemizin en çok ziyaret edilen müzelerinin başında gelir.

Selçuklu sanatının en önemli eserlerinden biri olan İsa Bey Camii Selçuk’tadır. Cami, hem avlulu Türk Camii tipinin, hem de Anadolu sütunlu camilerinin bilinen en eski örneğidir.

Selçuk`ta Şirince Köyü, kırsal turizmin güzel bir örneğidir. Pamucak Plajı, kıyı turizminin çok daha gelişeceği bir alan olarak ortaya çıkmaktadır.

EFES ANTİK KENTİ:

Tarihi M.Ö.5000`lere uzanan ve ilk çağın en ünlü şehirlerinden olan Efes, küçük menderes nehrinin sularını boşalttığı körfezin yakınında kurulmuştur.
Doğu’ya açılan büyük ticaret yollarının başlangıç noktasında olması yanında, çok önemli bir dini merkez oluşu, tarihe büyük bir kent olarak geçmesini sağlamıştır.

Bugün gezilen Efes Büyük İskender`in generallerinden Lysimachos tarafından Bülbül ve Panayır dağları arasındaki vadide M.Ö. 3.yy da kurulmuştur.
Kent Akdeniz`in önemli deniz ticaret merkezlerinden biri olmuştur. M.Ö. 2.yy`da Romalıların egemenliği altına giren Efes hızla gelişmeye başlamış ve
Roma İmparatorluğu`nun Küçük Asya`daki başkenti olarak M.S. 2.yy`la kadar en parlak dönemini yaşamıştır.
________________________________________________
İzmir Güzelbahçe İlçesi;
GÜZELBAHÇE

Güzelbahçe, İzmir Körfezi`nin güneyinde yer alır. İl merkezine uzaklığı 15 km`dir.
Doğusunda Narlıdere; batısında Urla; güneyinde Seferihisar ve Menderes ile çevrelidir.

İlçenin yüzölçümü 110 km2`dir. 1 beldesi (Yelki) ve 3 köyü bulunmaktadır.

2000 Yılı Genel Nüfus Sayımı`na göre toplam nüfusu 18.190`dır. Bu nüfusun 14.924`ü merkezde, 3.266`sı belde ve köylerde yaşamaktadır.

İlçede 9 İlköğretim Okulu, 5 Orta Öğretim Kurumu bulunmakta; 6151 öğrencinin eğitim gördüğü bu okullarda 449 öğretmen görev yapmaktadır.

İlçe merkezde 1 Adet Sağlık Grup Başkanlığı ve 2 Adet Sağlık Ocağı, 112 AYKİ (Acil Yardım Kurtarma İstasyonu),Yelki Beldesinde
1 Adet Sağlık Ocağı ve Çamlı Sağlık Evi tarafından saglık hizmetleri verilmektedir..

İlçe ekonomisi genelde tarıma dayalıdır.Seracılık, çiçekçilik,narenciye, zeytincilik ve balıkçılık önemli gelir kaynağıdır.
_________________________________________
İzmir Dikili İlçesi;
DİKİLİ

Dikili, İzmir’in kuzeyinde yer alır. İl merkezine uzaklığı 120 km’dir. Kuzeyinde Balıkesir; doğusunda Bergama;
batısında ve güneyinde Ege Denizi ile çevrelenir.

İlçenin yüzölçümü 541 km2’dir. 1 beldesi (Çandarlı) ve 25 köyü, Dikili İlçe Merkezinde 4,Çandarlı Kasabasında 2 olmak üzere toplam 6 mahallesi bulunmaktadır.

2000 Yılı Genel Nüfus Sayımına göre toplam nüfusu 30.115`tir. Bu nüfusun 12.552`si merkezde, 17.563’ü belde ve köylerde yaşamaktadır.

İlçede, 6 adet Anasınıfı, 15 İlköğretim Okulu, 3 Orta Öğretim Kurumu bulunmakta; 4011 öğrencinin eğitim gördüğü bu okullarda 163 öğretmen görev yapmaktadır.
Ayrıca 2 özel dershane, 1 özel sürücü kursu bulunmaktadır.

Sağlık hizmeti, 5 Sağlık Ocağı ve 4 Sağlık evi tarafından verilmektedir.

İlçede ekonomi tarıma dayanmaktadır. Tütün, pamuk, zeytin üreticiliği ve seracılık yapılmaktadır.
Dikili limanı, turizm açısından ilçenin önemli bir gelir kaynağıdır. Temiz plajları, termal kaynaklarının zenginliği, iç ve dış turizm açısından önemlidir.

İlçeye bağlı Çandarlı Beldesi önemli bir turizm potansiyeline sahiptir. Dikili`nin tarihsel geçmişi oldukça eskilere gider. Antik yerleşim yeri Pitane’de elde edilen eserler
Bergama Arkeoloji Müzesinde sergilenmektedir. Osmanlı döneminde II. Murat`ın ünlü Sadrazamı Çandarlı Halil Paşa, Çandarlı Kalesi’ni yeniden yaptırmıştır.

Merdivenli ve Deniz köy`de bulunan krater gölleri ile mağaraları ve Madra Çayı`na dayanan ormanları ilçenin doğal zenginlikleri arasındadır.
__________________________________
İzmir Bergama İlçesi;
BERGAMA

Bergama, İzmir`in kuzeyinde, Bakırçay Havzasında yer alır. Doğuda Kınık, batıda Dikili, güneyde Aliağa, kuzeyde ise Balıkesir ve Manisa illeri ile çevrilidir.
İl merkezine uzaklığı 107 km`dir.
İlçenin yüzölçümü 1.688 km2`dir. Ayazkent, Göçbeyli, Bölcek, Zeytindağ ve Yenikent olmak üzere 5 beldesi ve 114 köyü bulunmaktadır.
2000 Yılı Genel Nüfus Sayımı`na göre toplam nüfusu 106.536`dır. Bu nüfusun 52.173`ü merkezde, 54.363`ü belde ve köylerde yaşamaktadır.

Bergama`da; 53 İlköğretim Okulu, 13 Orta Öğretim Kurumu, bulunmakta; 17097 öğrencinin eğitim gördüğü bu okullarda 910 öğretmen görev yapmaktadır.
1 Meslek Yüksek Okulu bulunmakta olup, 1724 öğrenci egitim görmektedir.Halk Eğitime bağlı 6 Derslik,5 Öğretmen 1970 Kursiyer bulunmaktadır.
Taşımalı Eğitim de 96 okul,1962 öğrenci yararlanmaktadır.8 Dershane,3 Motorlu Sürücü Kursu,5 Öğrenci Yurdu bulunmaktadır.

Sağlık hizmeti, 1 Devlet Hastanesi, 11 Sağlık Ocağı, 14 Sağlıkevi, 1 Verem Savaş Dispanseri, 1 AÇSAP,
1 Halk Sağlığı Laboratuarı,31 Eczhane tarafından verilmektedir.

Bergama ekonomisi ağırlıklı olarak tarıma dayalıdır. Verimli Bakırçay Ovası`nda tütün, pamuk, zeytin ve üzüm yetiştirilmektedir. Kozak yaylasında çam
fıstığı önemli bir gelir kaynağıdır. Günümüzde özellikle dağ köylerinde arıcılık giderek gelişmekte ve önemli bir geçim kaynağı haline gelmektedir.
Tarıma dayalı sanayi de son yıllarda gelişme göstermektedir. İlçede halıcılık ve kilim dokumacılığı gelişmiştir.

Bergama, Antik çağın en önemli yerleşim birimlerinden biri olmuştur. Türkiye`nin ilk arkeoloji müzesi olan Bergama Müzesi,
günümüzde en çok bilinen ve ziyaret edilen müzeler arasındadır. Bergama denildiği zaman, öncelikle Akropolis, Asklepion, Kızıl Avlu, Kleopatra
Güzellik Ilıcası ve Kozak Yaylası akla gelir. İlçe merkezinde Arap Camii, Müftü Camii, Ulu Camii, Kurşunlu Camii, Laleli Camii, Kulaksız Camii, Yeni Camii,
Küplü Hamam, Tabaklar Hamamı, Koca Sinan Mescidi, İncirli Mescit ve Karaosman Sebili Türk-İslam eserleridir.


BERGAMA ANTİK KENTİ:
Bergama zengin tarihsel ve arkeolojik değerlere sahiptir. Kent, M.Ö. IV. .yüzyılda kurulmuş, önce Lidya daha sonra da Pers egemenliğini yaşamıştır.
M.Ö.334 yılında Makedonya Kralı Büyük İskender`in orduları tarafından ele geçirilen kent, M.Ö. II. y.y` da Romalılar tarafından zapt edilmiştir.

Akropol`de yer alan Kütüphane, 200 bin cilt kitabıyla döneminin en önemli ve en zengin kütüphanelerinden birisi idi. Dünyanın en dik tiyatrosu,
Dionysos Tapınağı, Zeus Sunağı ve Trayan Tapınağı gibi önemli yapılar turistlerin yoğun ilgisini çekmektedir. Parşömen kağıdı Bergamalılar tarafından yapılmıştır.
_______________________________________
İzmir Aliağa İlçesi;
ALİAĞA

Aliağa, İzmir`in kuzeyinde yer alır. İl merkezine uzaklığı 53 km`dir. Kuzeyinde Bergama; doğusunda Manisa;
batısında Ege Denizi; güneyinde Menemen ile çevrelenir. Daha önce Menemen`e bağlı bir bucak merkezi iken, 1982`de ilçe olmuştur.

Yüzölçümü 393 km2`dir. Helvacı ve Yenişakran olmak üzere 2 beldesi ve 18 köyü bulunmaktadır.

2000 Yılı Genel Nüfus Sayımı`na göre toplam nüfusu 57.192`dir. Bu nüfusun 37.537`si merkezde, 19.655`i belde ve köylerde yaşamaktadır.
Nüfus yoğunluğu 209 kişi olan ilçede, yıllık nüfus artış hızı %0 30,51`dir.

İlçede 53 Eğitim Kurumu bulunmaktadır.Bunların 6'sı Orta Öğretim Kurumu (1'si Özel tolam 3101 öğrenci),27'si İlköğretim okuludur(1'si Özel toplam 8054 öğrenci).
1 Anadolu (140 öğrenci),1 Halk Eğitim Merkezi(42.000 kişiye hizmet vermektedir.),1 Rehberlik Araştırma Merkezi(Aliağa,Foça,Bergama,Dikili ve Kınık ilçelerindeki
34.665 öğrenciye hizmet vermektedir.)1 Öğretmenevi 4 Motorlu Taşıt sürücü kursu,7 Özel Dershane,3 Özel Öğrenci yurdu(2'si orta öğretim,1'i yüksek öğretim içindir 41 öğrenci bulunmaktadır.)
1 Özel Öğrenci Etüd Merkezi(60 öğrenci) 1 Özel eğitim Merkezi(92 öğrenci)oluşturmaktadır.İlçedeki 31 ilköğretim ve ortaöğretim kurumunda toplam 619 öğretmen görev yapmaktadır.
11751 öğrenci eğitim almaktadır.İlçedeki 18 köy ilköğretim okulundan 430 öğrenci 5 taşıma merkezine taşınarak taşımalı eğitimden faydalanmaktadır.

Sağlık hizmeti, 1 Devlet Hastanesi, 4 Sağlık ocağı, 7 Sağlık Evi, 1 Ana Çocuk Sağlığı Merkezi, Aliağa 1 Nolu Acil Yardım İstasyonu tarafından verilmektedir.




1970`li yıllara kadar tarıma dayalı bir ekonomik yapıya sahip olan Aliağa`da, günümüzde 40`a yakın büyük sanayi kuruluşu bulunmaktadır.İlçede Petkim,Tüpraş,Demir-Çelik Fabrikaları,Gemi Söküm Tesisleri,
Akaryakıt Dolum Tesisleri,Gübre ve Kağıt Fabrikası gibi önemli tesisler vardır.enerji üretiminde doğalgaz yakıtlı, ENKA-INTERGEN tarafından yapılan 1520 MW lık kombine çevrim santrali hizmete girmiştir.
Aliağa tamamlandığında yıllık 140 milyon ton yükleme boşaltma yapabilecek kapasiteye sahip iskeleler mevcuttur.Türkiyedeki tüm limanlarda 2002 yılında 132 milyon ton yükleme boşaltma yapılmıştır.
Türkiye çelik üretiminin yaklaşık %40'ı bu bölgede üretilmektedir. Nemrut Koyundan ve Aliağa Liman Başkanlığı yetki sınırlarında elleçlenen toplam yük miktarı 34.096.081 tondur.Yapımı devam eden
Organize Sanayi Bölgesinin tamamlanması ve Aliağa - Menderes demiryolu hattının hizmete açılmasıyla, Aliağa`nın sanayi kenti kimliğinin daha da gelişeceği öngörülebilir.

Yunt Dağları`ndan doğan Güzelhisar Çayı, ilçe sınırları içerisinde akar ve Güzelhisar Barajı`nın suyunu sağlar. İlçede bulunan Kuş Cenneti; flamingo, leylek, erguvani balıkçıl, yeşilbaş, angıt, su çulluğu,
Akdeniz martısı, yalıçapkını gibi kuşları barındırmaktadır.

Aliağa`da bulunan Kyme ve Gyrneion, önemli antik yerleşim yerlerindendir. Kyme, Batı Anadolu`da kurulan kent devletlerinin en eskilerindendir. Yapılan kazılarda elde edilen eserler, İzmir Arkeoloji Müzesi`nde sergilenmektedir.
 
Son düzenleme:
İzmir Spor Kulüpleri

GÖZTEPE SPOR KLÜBÜ

Göztepe,14 Haziran 1925 yılında Altay Spor Kulübü'nden ayrılarak Güzelyalı, İzmir'de kurulmuş bir spor kulübüdür.

Kulüp, 2005 yılından itibaren Amatör'e düşmeme mücadelesine girmiştir ve 2002-2007 arasında girdiği düşüşle Süper Lig'den Amatör Lig'e düşmüştür.

Göztepe Spor Kulübü'nün profesyonel futbol şubesi 1998 yılı Mayıs ayında şirketleşmiş olup Göztepe Spor Hizmetleri ve Tic. A.Ş.
(Göztepe A.Ş.) adını almıştır. Ticaret sicil müdürlüğünün 12/aralık/2006 tarihli yazısıyla GÖZTEPE futbol kulübü yönetimi feshedilmiştir.
Yapılacak genel kurula kadar yetkili yönetici belirsizliği yaşanmaktadır. GÖZTEPE A.Ş de imza yetkilisi olmadığından,hiçbir resmi işlem yapılamamaktadır.
mahkeme tarafından atanan kayyum genel kurul yapılıncaya kadar yetkili kılınmıştır.


Başarıları
Türkiye'de = 1941, 1942, 1943, 1945 ve 1949 yılların da İzmir Şampiyonu oldu. 1949 yılında Türkiye Şampiyonası'na katılmaya hak kazandı ve önce
Gençlerbirliği'ni ardından Beşiktaş'ı eleyerek 1949-1950 sezonunda da Amatör Takımlar Şampiyonluğunu kazandı.
1968-1969 ve 1969-1970 sezonlarında iki kez Türkiye Kupasını müzesine götürmeye muvaffak olmuştur.
Profesyonel liglerin başladığı 1959 yılından itibaren 25 yıl 1. Ligde, 21 yıl 2. Ligde mücadele eden ve 3 kez 2. Lig şampiyonluğu kazanan
sarı-kırmızlı camia birçok kupayı da müzesine getirdi.


Avrupa'da = Kupa Galipleri Kupası'na 2 kez, Fuar Şehirleri Kupası'na 5 kez katıldı.

Fuar Şehirleri Kupası = 1968-1969 sezonunda ise UEFA Fuar Şehirleri Kupası'nda yarı finale kadar yükselerek Avrupa kupalarında bu başarıya ulaşan ilk Türk takımı oldu.

Kupa Galipleri Kupası = 1969-1970 sezonunda Kupa Galipleri Kupası'nda bir Lüksemburg takımını ve Cardiff City takımlarını eledi.
Çeyrek finalde İtalya'nın ünlü kulüplerinden Roma'ya elendi. 1970-1971 sezonunda ise yine bir Lüksemburg takımını eledi. Ancak bu kez ikinci turda
Gornik Zabrze takımına yenilerek kupaya veda etti.






ALTAY SPOR KLÜBÜ

Tam isim Altay Spor Kulübü Takma isim(ler) Büyük Altay Renkler Siyah - Beyaz Kuruluş 1914 Stad Alsancak Stadyumu,
İzmir Kapasite 17,000 Başkan Nafiz Zorlu Teknik Direktör Ekrem AL

Kuruluş Öyküsü

İkinci Meşrutiyet (1908)'e kadar Türkiye'de spor yapmak hem padişah yönetiminin baskısı, hem de muhafazakarların tutumu nedeniyle hemen hemen olanaksız gibiydi.
Spor yapanlar o dönemde pederşahi bir zihniyetle ayıplanırdı. Türkiye' de modern beden eğitimi öncüsü Selim Sırrı Tarcan, 1919 yılında sporu geliştirmek amacıyla bir
salon açmak için İzmir'e geldi. Onun bu girişimi “Sarıklılar” olarak tabir edilen aşırı muhafazakarlar tarafından engellendi. Selim Sırrı Tarcan, salon açamamasına rağmen,
o dönemde Vali Rahmi Bey, Necati Bey ve Vasıf Çınar Bey’le görüştü. Tarcan'ın spor sevgisi aşısı sonucu Rum ve Ermeniler ile diğer azınlığın da etkinliği nedeniyle artık
Türk gençleri spor yapma gereğini duymaya başladı.
Türkiye'de futbol ilk kez Rum, Ermeni, İngiliz ve İtalyanlar tarafından 1898 yılında oynandı. 1905 yılında ise Amerikan Koleji’nde eğitim gören Talat Erboy, orada okuyan
iki arkadaşı Şerif Remzi Reyent ve Sabri Süleymanoviç’i de yanına alarak yabancı öğrencilerle birlikte futbol oynamaya başladı.
kuvvetlerini püskürtürken sonra, soyadını Altay'dan alan süvari alayı ile İzmir'e giren Şark Gazetesi sahibi Halil Zeki Osman Bey, Fahrettin Altay Paşa, Şükrü Saraçoğlu Bey,
Baha Esat Tekant Bey ve Mahmut Esat Bozkurt Beyleri sinesinde yetiştirmiş. 9 Eylül 1922 tarihinde Türk ordusu YunanistanFahrettin Altay Paşa, Konak'taki vilayet binasına
Türk Bayrağı’nı astıran kumandan olmuştur. 23 Nisan 1920'de ilk Türkiye Büyük Millet Meclisi'nde mebuslarıyla Atatürk’ün yanına koşan, onunla Cumhuriyet’in koruyucusu olan Altay,
çok partili hayata geçişte de tarihte yerini alıp Demokrat Parti’nin kuruluşunda önemli rol oynadı. Altay'ın kalesini koruyan Başbakan Adnan Menderes, Altaylılar’a İttihat ve
Terakki Cemiyeti’nde kucak açan Celal Bayar ile kader birliği yaptı. Menderes'in futbol oynadığı yıllarda kulübün başkanı, Şinasi Osman'ın babası gazeteci [[Halil Zeki]9 Bey’dir.
Yine Altay formasını giymiş Refik Şevket İnce, Danyal Akbel, Sebati Acun ve Muzaffer Balaban da Demokrat Parti safhalarında yer almıştı. CHP'nin başkanı Şükrü Saraçoğlu,
1924 Paris Olimpiyatları’nda Türk Milli Takımı formasını giyen CHP'li Said Odyak, Şerif Remzi Reyent, Ruhi Soyer ve Dündar Soyer, Altay tarihine ismi yazılmış diğer kişilerdir.

Futbol Takımının Başarıları

Türkiye'de Profesyonel Ligde Altay

Profesyonel liglerdeki en iyi derecesi 2. liktir.

Türkiye Kupasında Altay

Türkiye Kupası'nı 2 kez kazanan Altay Spor Kulübü bu kupayı Anadolu'ya taşıyan ilk Türk Takımıdır.

TSYD Kupasında Altay

TSYD İzmir şubesi tarafından düzenlenen kupada Altay, 2006 yılında aldığı son kupa ile bu kupayı 16 kez müzesine götürmüştür..

Avrupa'da Altay

UEFA Kupası'nda Altay
UEFA Fuar Şehirleri Kupası'na ilk iştirak etme başarısına ulaştan Türk Takımıdır. Şimdiki UEFA Kupası'nda Altay Siyah-Beyaz renkleri Avrupa sahalarında temsil etti.








KARŞIYAKA SPOR KLÜBÜ

Tam isim: Karşıyaka Spor Kulübü
Takma isim: Kaf Sin Kaf
Renkler: Yeşil-Kırmızı
Kuruluş: 1912
Stad: Alsancak Stadı, İzmir
Kapasite: 17,000
Başkan : Akif Ersezgin
Teknik Direktör: Levent Eriş
Lig: Türk Telekom Lig A

Tarihçe
1908 yılında Meşrutiyet ve İttihat-ı Terakki Partisi'nin hürriyeti ilan ettiği yıl, gençlerin dilinden düşmeyen “yaşasın hürriyet” sloganı ve
heyecan dolu günlerde, gençler “hürriyet” nidaları atıyordu.
Ancak futbol, Türk olmayanların tekelindeydi. İzmir’de Rumlar, Ermeniler ve İngilizler birçok spor kulübü kurmuştu. Panionios, Apollon bunların başlıcalarıydı.
Azınlıklar, kendi aralarında maçlar yapmakta, egemenliklerini futbol sahalarına yansıtmışlardı. O tarihlerde yürekleri futbol aşkıyla tutuşan Karşıyakalı altı genç
aralarında ortak para toplayarak bir top alıp, Osman Paşa Camii'nin yanındaki arsada futbol oynamaya başladılar.
Bu arsa şimdiki çocuk yuvasının bulunduğu köşkle, bir tarafı Alaybey’de, diğer tarafı Karşıyaka’da olan geniş bir bahçe, Sahibi ise Omiros adında Rus asıllı ve eşi
İngiliz olan Karşıyakalı bir ailedir.
Sözü geçen gençler, Kadızade Zühtü Işıl, Kadızade Raşit, Süreyya İplikçi, Refik Civelek, Osman Nuri ve Örnekköylü Hüseyin, yağmurun çiselemesi üzerine bir zeytin
ağacının altına sığınarak, topluluk kurmaya karar verirler. Bir başkaldırı hareketi olarak 1 Kasım 1328, (yani 1912’de) Karşıyaka Muaresei Bedeniye Kulübü'nü yani bugünkü
adıyla Karşıyaka Spor Kulübü'nün kuruluşunu gerçekleştirirler. "Kaf Sin Kaf" K.S.K. harflerinin eski dilde okunuşudur. 1914'te Altay'ın kuruluşuna kadar Karşıyaka, İzmir'deki tek Türk spor kulübüdür.
Karşıyaka Kulübü'nün bir numaralı üyesi ve kurucusu Kadızade Zühtü Işıl, 1.Dünya Savaşı ve Milli Mücadele'de 8 yıl Türk ulusunun bağımsızlığı için cepheden cepheye koşar, hatta Filistin cephesinde
“Kanal Harekatı” sırasında İngilizler'e esir düşer.
Kulübün renkleri yeşil ve kırmızıdır. Kuruluş yıllarının koşullarında yeşil ve kırmızının, ulusalcı ve dinsel birleştirici anlamları bulunmaktadır. Yeşil Müslümanlığı, kırmızı da Türklüğü temsil eder.
Kaptan Raşit Kadızade, Suat Karşıyaka, Refik Civelek, Kaleci Salih, Çakır Kemal, Örnekköylü Hüseyin, İtalyan Hanri Barter, Kemal Paşalı Sarı Ali, Muharrem Hüsamettin ve Zühtü Işıl, yeşil-kırmızılıların
tarihindeki ilk on biridir. Kuruluş aşamasında altı genç ile birlikte Hüsnü Tonak, Tahir Bor, Fevzi Fikri Altay ve Sezai Çullu da yer almıştır. Kurulan takım, Birinci Dünya Savaşı ve Kurtuluş Savaşı'na kadar
yabancılarla kıra kırana maçlar oynamıştır.
Santrafor olarak oynayan eski Başbakanlardan Adnan Menderes'in de bulunduğu takım, Kurtuluş Savaşı'na katılmıştır. Anadolu'da Mustafa Kemal'in ordularına katılan takım, çeşitli cephelerde savaştı.
İzmir'e ilk giren kuvvetler içinde yer alan Karşıyakalılar, vatanlarını düşman işgalinden kurtardılar.
Kurtuluş Savaşı yıllarında İzmir'in çoğunluğunu rumlar,fransızlar ve diğer yabancılar oluştururken,Karşıyaka Türklerin yoğun yaşadığı yerleşim birimiydi.Bugün için söylenen "Biz Karşıyakalıyız" ifadesi de
Türklerin anadoluya geçerken kendilerini tanıtmak için kullandığı bir parolaydı.Bu parola ile "Biz Türküz" denilmektedir.
1924 yılında Fenerbahçe, Karşıyaka'nın davetlisi olarak İzmir'e geldiğinde büyük bir olay oldu. O yıllarda yalnızca Altay'ın bulunduğu İzmir'de Göztepe, İzmirspor ve Altınordu gibi kulüpler henüz kurulmamıştı.
Karşıyaka 1926 yılında İzmir şampiyonu oldu.
Karşıyaka Spor Kulübü kurulduktan sonra Kurtuluş Savaşı sonrasına kadar yenilgi görmemiş İtalyan şampiyonunu defalarca yenip 7 defada Yunan şampiyonunu yenerek bu kulüplerin kapatılmasını sağlamıştır.
1951-1959 yılları arasında 8 amatör branşta İzmir şampiyonluğu elde eden Karşıyaka 17 branşta faaliyette bulunan yegane spor kulübüdür.
Karşıyaka Spor Kulubü günümüzde 9 branşta faaliyetlerini sürdürmektedir.


Futboldaki Lig Mücadeleleri
1. Lig: 1959-1964, 1966-1967, 1970-1972, 1987-1991, 1992-1994, 1995-1996
2. Lig: 1964-1966, 1967-1970, 1972-1973, 1980-1987, 1991-1992, 1994-1995, 1996-2001, 2003-
3. Kademe (3. Lig ve 2. Lig B Kategorisi): 1973-1980, 2001-2003

Şubeler
Futbol 2006-2007 sezonunda T.Telekom Lig A'da mücadelesini sürdürmektedir.

Basketbol= Pınar Karşıyaka 1986-1987 Türkiye Şampiyonu, Cumhurbaşkanlığı Kupası

Voleybol= 2006-2007 sezonu Türkiye Bayanlar 1. Voleybol liginde mücadele etmektedir. Faaliyete geçtiği yıldan bu güne hep 1. Lig'de mücadelesini sürdürmüştür.
Antrenör Gökhan Sezal, takım kaptanı Arzu Göllü.

Yelken= Karşıyaka sahili, Karşıyaka Spor Kulübü’nün çalışmalarıyla 1920’li yıllarda bembeyaz yelkenlerle süslenmeye başladı. 1932 yılında şarpi, 1945’te kabayole, 1953’te dragon,
1954’te de pirat ve snipe sınıfında hizmet vermeye başlayan kulübün sporcularından Refik Çullu ve Kenan Salahor, 1934 yılında İstanbul’da yapılan mücadelede Şarpi Sınıfı Türkiye
Şampiyonu oldu. 10 kasım 1964’te resmen faaliyete geçen Yelken Şubesinin ilk kurucuları arasında merhum Haldun Akbulut ve Cezmi Zallak da bulunurdu.
Zaman içinde yenilenen ve geliştirilen Karşıyaka Yelken Tesisi, bugün tekne parkı sahası, yarış ofisi ,2.5 ton’luk vinç, iki adet beton kızak ve 420 metrekare sundurma ile toplam
3.300 metrekarelik bir alana sahip. Tesiste ayrıca kayıkhane, 20X25 metre ebatlarında soyunma odaları, 70 kişilik eğitim salonu,antrenör odası, bakım onarım atölyesi ve depo bulunuyor.
Sosyal lokali de kapsayan kulüp binasının alt katında toplantı ve yönetim odaları,üst katında ise kantin mevcut.
Onur Derebaşı ve Güray Zümbül, kulübün bünyesinde yetişen ve Türkiye'ye Dünya Şampiyonluğu Kupası getiren sporculardır.

Yüzme= Yaklaşık 20 yıldır gayri faal olan şube, 2001 yılında İzmir Büyükşehir Belediyesince kulübe kazandırılan yüzme havuzu ile beraber faaliyetlerine başlamıştır. 2001-2006 yılları arasında
sadece alt yapıya yönelip küçük yaşta yüzmeye başlattığı sporculardan şu an 40 kadar sporcu adayı ve 12 kişilik elit takım mevcuttur.

Motosiklet= 2005 yılı Süpermoto A kategorisi Türkiye 3.sü İlter Savtak başkanlığında faaliyetlerini sürdürmektedir.

Bowling= Gülhan Aksular, Levent Güre, Ayhan İskenderoğlu, Kadir Kaya, Berk Parlak, Mithat Şiveliol'dan oluşan takım antremanlarını Karşıyaka Planet Bowling'de yapmaktadır.
 
İzmir'in kiliseleri ve sinegogları

İzmir'in Kiliseleri & Sinagogları
XIX. yüzyılın sonunda ve XX. yüzyılın başlarında İzmir’de 35 kilise ve 17 havra bulunduğu bilinmektedir.
Bu kiliselerin en ünlülerinden birisi de Alsancak’ta (Punta) bulunan Ortodoks kilisesi olan Aya Fotini Kilisesi idi. Metropolit Hrisostomos’u barındıran bu kilise
Ege’yi ve İzmir’i Yunanistan’a bağlayan gizli örgütlerin yoğun biçimde örgütlendiği siyasi bir merkez konumunda idi. Bu nedenle dini görevinden tamamen uzaklaşan kilisenin
bodrumları cephaneliğe dönüştürülmüş, papazları ise militan konumuna getirilmiştir. Metropolit Hrisostomos yalnızca Rumların değil İzmir’de yaşayan diğer yabancılar üzerinde de
otorite kurmuş ve yöreyi Yunanistan’a bağlamak için her türlü çabayı göstermişti.

I. Dünya Savaşı sırasında İzmir’den sürülen ve daha sonra Mondros Mütarekesi ile İzmir’e dönen bu metropolit İzmir’in geri alınışı sırasında 9 Eylül 1922’de hükümet konağı önünde
Yörük Ali Efe tarafından cezalandırılmıştır.


ST.POLYCARP KİLİSESİ (MERKEZ)


İzmir il merkezinde bulunan bu kilise ilin en eski yapılarından olup, Kanuni Sultan Süleyman’ın izni ve Fransa Kralı XIII. Luis’in isteği üzerine 1625 yılında yapılmıştır.
Kilise MS.155 yılında Hıristiyan inancından ötürü Romalılar tarafından Kadifakale’de öldürülen Aziz Polycarp adına yapılmıştır. Sonraki yıllarda bu kiliseye bir manastır eklenmiş
1688 yılı depreminde hasar görmüş ve sonra da yanmıştır.
Kilise 1690 ve 1691 yıllarında yeniden yapılmıştır. Kilise kesme taş ve tuğladan bazilika planında yapılmış olup, üç neflidir. Apsid kısmı üç bölümlü olarak dışarıya taşkındır.
Kilisenin üzeri kırma çatı ile örtülmüş önüne kesme taştan çan kulesi eklenmiştir.





BETH İSRAEL SİNAGOGU (MERKEZ)

İzmir il merkezinde, Mithat Paşa Caddesi’nde, Göztepe ile Karantina arasındaki Karataş Mevkii’nde bulunan bu sinagog, Sultan II. Abdülhamit’in izni ile İzmir Valisi eski sadrazam
Kamil Paşa tarafından yaptırılmıştır. XIX. yüzyıl sonunda Karataş semtinde yaşayan Musevilerin dini gereksinimlerini sağlamak amacı ile yapılan bu sinagog İzmir’in en önemli sinagoglarındandır.
Sinagog 1950'li yıllarda Gizbar Avraam Rubi tarafından yeniden onarılmış ve bugünkü haline getirilmiştir.
Sinagogun yapımında maddi katkısı olan Nesim Levi aynı zamanda Karataş’ta Bet Levi ve Bet Ester isimli iki küçük sinagog ile Asansör’ün yapımında da yardımları olmuştur. Karataş’taki Bet Levi ve Bet Ester
isimli iki küçük sinagogun Yahudi cemaatinin ihtiyacını yeterince karşılayamamasından ötürü yeni bir sinagog yaptırılması için vilayet makamına başvurulmuş ve Nesim Levi’nin bu başvurusu üzerine 14 Şubat 1904’te
Sultan II. Abdülhamit’in izni ile yeni sinagogun yapımına başlanmıştır. Yahudi cemaatinin de yardımı ile sinagog 920 m2’lik bir alanda 717 m2’lik sinagogun yapımına 1905 yılında başlanmış ve 1907 yılında da ibadete açılmıştır.
Sinagogun yapımında İtalya’dan getirilen mimari malzeme kullanılmıştır. İç mekândaki bezemelerin tamamlanması için uzun bir süre daha çalışmalar sürmüştür. Dikdörtgen planlı, kesme taş ve tuğladan yapılmış olan sinagogun içerisine
masif maundan iki adet Tevah (Bimah) ile Ehal Akodeş blokları dönemin yabancı ustaları tarafından yapılmıştır. El yazması Tevratların saklandığı Ehal Akodeş blokunun sürme kapıları üzerine Tevrat’ta ismi geçen ve Tubişvat günü yenmesi
gelenekselleşmiş meyve kabartmalarına yer verilmiştir.
Sinagogun alt kısmı erkeklere, üst kısmı da kadınlara ayrılmıştır. Bunlardan erkekler kısmı dört yüz kişiyi alacak kapasitede olup, ara boşluklar ve giriş holünün sandalyelerle doldurulması ile de bu sayı altı yüze çıkmaktadır.
Sinagogun yapı üslubu ve oturma düzeni Türk-Musevi üslubundan farklıdır. Örneğin Ehal Akodeş doğu yönüne değil güneye yerleştirilmiştir. Sinagogun üzeri merkezi bir kubbe ile örtülmesi düşünülmüş ancak, maddi olanaksızlıklar nedeni ile
küçük bir kubbe ile örtülmüştür. Sinagogun doğusuna Tevrat üzerinde çalışma yapacak öğrencilere yönelik bir oda yapılmıştır. Sinagogun mermer kaidelerinde yapıya teberruda bulunan kişilerin isimleri yazılmıştır.




BİKKUR HOLİM SİNAGOGU (MERKEZ)


İzmir il merkezi, İkiçeşmelik Caddesi’nde bulunan Bikkur Holim Sinagogu İzmir’de yaşayan Hollanda asıllı Salamon de Ciaves tarafından yaptırılmıştır. Sinagog 1772 İzmir büyük yangınında tamamen yanmış,
1800 yılında Manuel de Ciaves tarafından yeniden yaptırılmıştır.
İzmir’in en görkemli sinagoglarından olan bu yapı kesme taş ve tuğladan dikdörtgen planlıdır. Üzeri kırma çatı ile örtülmüştür. Günümüzde iyi bir durumdadır.
İzmir’de bunların dışında 927.Sokak’ta Sinyora (Giveret ), Şalom, Algazi, Hevra; 1390.Sokak’ta Şaar Aşamayum; 937.Sokak’ta Est Hayim; 920.Sokak’ta Bet İlel ve Karataş 281.Sokak’ta Roşaar sinagogları bulunmaktadır.




SENT ANTUAN KATOLİK KİLİSESİ (MERKEZ)


İzmir Bayraklı’da bulunan bu kilisenin bulunduğu yerde 1898 yılında Transibulo Pittako isimli bir kişi bir köy kurmuştur. Daha sonra İzmir’den gelen Katolik aileler burada yazlık evler yapmışlardır. Bu yerleşim alanında Katoliklerin
çoğalması üzerine bir kilise yapılmasına karar verilmiştir. P.Giambattista da S.Lorenzo (Cappuccino) isimli iki rahip burada yaşayan Jamafta ailesini ziyarete gelmiştir. Bu aile mülkiyetlerindeki araziyi manastır ve kilise yapılmak üzere bu
iki rahibe vermişlerdir.
Osmanlı hükümetinden alınan izin ile 1902 yılında kilisenin temelleri atılmış ve birinci katı tamamlanmıştır. Bundan sonraki dönemlerde kilise yanındaki manastır, altı sınıflı bir İtalyan okulu yapılmış ve kilisenin yanına da günümüze gelemeyen bir mezarlık eklenmiştir.
Kilise dikdörtgen planlı kesme taştan ve tuğladan yapılmıştır. Üç bölümlü apsidi dışarıya doğru çıkıntılı olup, üzeri kırma çatı ile örtülüdür. Kilisenin gotik üslupta ince uzun yuvarlak kemerli pencereleri bulunmaktadır. Kilisenin çan kulelerinden
biri deprem sırasında yıkılmış ve günümüze yalnızca ana mekâna bitişik olan kesme taştan kulesi gelebilmiştir.
Kilise 1966 yılı depreminde hasar görmüş, 1990 yılında yanındaki manastır ile birlikte onarılmış olup, günümüze iyi bir durumda gelebilmiştir.




ST. HELEN KATOLİK KİLİSESİ (KARŞIYAKA)

İzmir ili Karşıyaka ilçesinde, 1729.Sokak’ta (Kilise Sokağı) bulunan bu kilise Karşıyaka’da (Kordelia) yaşayan Don Alfonso Vallery Papaz Cemaati olarak tanınan cemaatin verdiği arsa üzerine 1882 yılında yapılmıştır. Bu kilisenin yapımında Müslümanların da katkısı olmuştur.
Meyve bahçeli ve ağaçlıklı geniş bir avlu içerisindeki kilisenin planını Konak Saat Kulesi ve St.Polycap Kilisesi’nin kemerini çizen Mimar Raymond Pere çizmiştir. Kilisenin yapımı 1904 yılında tamamlanmış ve o yıllarda 150 Katolik aileye dini hizmet vermiştir.
Kilise kesme taştan dikdörtgen planlı olup, üzeri kırma çatı ile örtülüdür. Gotik üslupta ince uzun, yuvarlak kemerli pencerelerle içerisi aydınlatılmıştır. Bu pencerelerin vitraylarında Aziz ve Azizelerin tasvirlerine yer verilmiştir. Bunlar günümüze iyi bir durumda gelebilmiştir.
İbadet mekânı içerisinde Hz. İsa’nın yaşamı ile ilgili İncil’den alınmış kabartma ve tasvirler bulunmaktadır. Bunun yanı sıra Azize Helen ve Aziz Konstantin’in mermer heykelleri kilisenin dört köşesine yerleştirilmiştir.

Günümüze iyi bir durumda gelebilen kilise Cumartesi ve Pazar günleri ayin yapılmaktadır.




AZİZ YUHANNA’NIN KUTSAL KİLİSESİ (MERKEZ)


İzmir Bayraklı yakınında Hacı Mutso Tepesi’nde (Tepekule) bulunan bu kilise Aziz Yuhanna’nın yedi kutsal kilisesinden ikincisidir.
Aziz Paulos Smyrna’da yaşayan Hıristiyanlara mektuplar göndermiştir. Gerçekte burada Aziz Yuhanna’ya ithaf edilen bir kilise yapılmamış,
kilise sözcüğü ile buradaki cemaat tanımlanmak istenmiştir.
Avusturya Arkeoloji Enstitüsü’nün burada yapmış olduğu kazılarda Roma dönemine ait kalıntılar ortaya çıkmıştır.



SANTA MARİA KİLİSESİ (BORNOVA)


İzmir ili Bornova ilçesi, Cumhuriyet Meydanı’nda Kars İlköğretim Okulu yanında bulunan bu kilise İzmir’de yerleşmiş İngiliz Kolonisi tarafından 1625 yılında yapılmıştır.
1630 yılında yanan kilisenin yerine İngiliz Kolonisi ve İngiltere Başkonsolosluğu tarafından 1898 yılında yeniden yapılmaya başlanmış ve 1899 yılında tamamlanmıştır. Kilise Aziz John Evangelist’e adanmıştır.
Kilise küçük bir yapı olup, içerisinde 150 kişinin oturabileceği bir mekân bulunmaktadır. Kilisenin yanına küçük bir de okul eklenmiştir. Kilise dikdörtgen planlı olup, kesme taştan yapılmıştır. Tek neflidir.
Apsid kısmı iki mermer basamak ve mermer korkuluklarla ana mekândan ayrılmıştır. Liturjik kürsünün arkasında gotik üslupta sivri kemerli bir pencere bulunmaktadır. Pencere İncil'den alınma sahnelerle bezenmiştir.
Ana mekân iki yandaki sivri kemerli pencerelerle aydınlatılmıştır. Kilise avlusuna sivri kemerli gotik üslupta bir kapıdan girilmektedir. Kilise günümüzde iyi bir durumdadır.



KIZIL KİLİSE (BERGAMA)


İzmir ili Bergama ilçesinde bulunan Kızıl Kilise (Serapis Mabedi-Kızıl Avlu) MS. II. Yüzyılda Roma döneminde Mısır Tanrılarından Serapis (Osiris) adına yapılmıştır. Yapının üzerindeki mermer kaplamaları dökülmüş ve kırmızı tuğlalar ortaya çıkmıştır.
Bu yüzden de halk arasında Kızıl Avlu veya Kızıl Kilise ismi yakıştırılmıştır.

Bizans döneminde ana binanın içerisine Aziz Yuhannes’e adanmış bir kilise yapılmıştır. Bu kilisenin yapımında Serapis Mabedi’ne ait yapı malzemeleri kullanılmıştır. Bu arada Apsisinde bazı değişiklikler yapılarak kilise daha belirgin olarak ortaya çıkarılmıştır.
Bizans döneminde yapılan kilise iki nefli olup, ayrı bir apsis buraya eklenmiştir.

Bu yapı ile ilgili birbirinden farklı görüşler ortaya atılmıştır. Bazılarına göre agora, borsa dairesi, kent kütüphanesi, mahkeme, hamam olarak nitelenmiştir. Ancak 1932’de başlayıp 1938 yılına kadar süren Th.Wiegant’ın kazıları sonucunda burasının Mısır tanrısı
Serapis’e adanmış olduğu kanıtlanmış, güneydeki yuvarlak kulede bulunan iki insan büyüklüğündeki Mısır üslubunda yapılmış heykellerin parçaları da bu iddiayı kuvvetlendirmiştir.

Kilise ana bina ve iki yanındaki ek binalardan oluşmuştur. Bunlardan ön kısımdaki bölümde 200x100 m. ölçüsünde geniş bir avlu bulunmaktadır. Ana binanın 7.00x14.00 m. yüksekliğinde anıtsal bir girişi vardır. Bu girişin iki yanına beşer sütunlu revaklar yerleştirilmiştir.
Ayrıca girişin karşısında da 20 sütunlu bir başka revak sırası bulunmaktadır. Bu revakların ortadaki dört sütunu bir bakıma ikinci bir anıtsal girişi meydana getirmiştir. Bu giriş 7.50x2.00 m. ölçüsünde tek parça monolitik mermerden yapılmıştır.
Mermerlerin iki tarafında dikkati çeken beşer metre uzaklıktaki delikler de girişin tunç kapısına ait menteşe izleridir.

Yapının döşemesi ve duvarları tamamen mermerlerle kaplanmıştır. Duvarlar boyunca bütün bu mekânı saran sütunların üzerinde bir balkon bulunuyordu. Ancak bu balkon günümüze gelememiştir. Bu bölümdeki iki küçük çukur üzerindeki podyumda on metre yüksekliğinde
sanılan bir kült heykelin kaidesi bulunmaktadır. Bu podyumun içerisinden geçerek kaidenin ortasına çıkan rahiplerin Tanrı ile konuştuklarına inanılmıştır.

Ana binanın iki yanındaki kuleye benzer silindir şeklindeki bölümlerin önünde yuvarlak ve ince uzun havuzlara yer verilmiştir. Birbirlerinden 16.20 m. aralıklı olan bu kuleler 15 m. çapında olup, yükseklikleri 19 m.dir. Duvarları moloz taş, küçük yontma taş ve kireç harçla yapılmıştır.
Bunların üzerlerinin tuğla kubbelerle örtülü olduğu kemer izlerinden anlaşılmaktadır. Yan avlular da üç taraftan stoalarla kuşatılmış, bunların üzerine kadın ve erkek figürleri yerleştirilmiştir.



PROTESTAN KİLİSESİ (BUCA)


İzmir ili Buca ilçesinde bulunan Protestan Kilisesi 1838 yılında yapılmıştır. Kilise 1961 yılında Buca Belediyesine devredilmiş, 1991 yılına kadar Nikâh Salonu Belediye Meclis Salonu ve Emlâk Vergi Dairesi olarak kullanılmıştır.
Bunun ardından kilise Buca Kültür Sanat Merkezi’ne dönüştürülmüştür.
2001 yılında yapılan bir protokolle kilise restore edilmiş ve yeniden Protestanların ibadetine açılması kararlaştırılmıştır.
Kilise kesme taştan L planlı olarak yapılmıştır. Gotik üsluptaki kilisenin sivri kemerli giriş kapısı ve ince uzun pencereleri bu üslubu yansıtmaktadır. Kilisenin kısa kenarlarında üçlü gotik pencerelere yer verilmiştir.
Günümüzde iyi bir durumdadır.



ERMENİ KİLİSESİ (MENEMEN)


İzmir Menemen ilçesi, Esatpaşa Mahallesi’nde bulunan bu kilise XIX. yüzyılda yapılmıştır. Kitabesi bulunmadığından yapım tarihi kesinlik kazanamamıştır.
Kilise 1922 yılına kadar kullanılmış, Ermenilerin Menemen’den ayrılmasının
ardından kendi haline bırakılmıştır. Bundan sonra bir süre askeri depo olarak kullanılmıştır.

Kilise kesme taştan dikdörtgen planlı olarak yapılmış, üzeri çatı ile örtülmüştür.



HIRİSTİYAN KİLİSESİ (MENEMEN)


İzmir Menemen ilçesi Camii Kebir Mahallesi’nde bulunan bu kilisenin de kitabesi günümüze gelemediğinden yapım tarihi ve banisi bilinmemektedir.
Yapı üslubundan XIX. yüzyılda yapıldığı sanılmaktadır.
Rumların Menemen’den Kurtuluş Savaşı’ndan sonra ayrılmasının ardından kendi haline bırakılmıştır. Bir süre tuz fabrikası olarak kullanılmıştır.
Günümüzde Menemen Belediyesi Fen İşleri’nin deposudur.

Kilise kesme taş ve tuğladan dikdörtgen planlı bazilika tipinde bir yapıdır. İç mekânı sütunlarla üç nefe ayrılmıştır. Üzeri kırma çatı ile örtülüdür.
Günümüzde özelliğini yitirmiş olmasına
rağmen ana hatları ile ayakta durmaktadır.



ST. JEAN BSZİLİKASI (SELÇUK)


İzmir ili Selçuk ilçesinde, Selçuk Kalesi’nin bulunduğu Ayasuluk Tepesi’nin güneyinde bulunan bu kiliseyi Bizans İmparatoru Iustinianus (527–565) MS. VI.
yüzyılda Aziz St. Jean adına daha önceki
yapı kalıntılarının üzerine yaptırmıştır.

Tarihçi Eusibos’tan öğrenildiğine göre St. Jean MS.37–42 yıllarında Kudüs’ten ayrılmak zorunda kalmış, Anadolu’ya gelerek Hıristiyan dinini yaymaya çalışmıştır.
Aziz Paulos’un öldürülmesinden sonra Ephesos’ta
bulunan bugünkü yapıdan önce var olan bir kilisenin başına geçmiştir. Ölümünden sonra vasiyeti uyarınca bu kiliseye gömülmüştür. MS. VI. yüzyılda Hıristiyanlık Ephesos’ta güçlenince de
mezarının üzerine ahşap
çatılı bir bazilika yapılmıştır. Günümüze gelen kilise ise Bizans İmparatoru Iustinianus (527–565) tarafından MS. VI. yüzyılda yaptırılmıştır.

MS. VII. ve VIII. Yüzyıllarda Arap akınları Selçuk’ta da etkili olunca, kesme taş ve tuğladan yapılmış olan kilisenin çevresi surlarla kapatılmış ve böylece şehir ile birlikte koruma altına alınmıştır.
Kilisenin çevresi 20 kule ve surlarla çevrilmiş,
Ephesos’a yönelik görkemli bir de kapı yapılmıştır. Bu kapıdan içerisine girilen kilisenin duvarlarında Troia kahramanlarından Achileus’un yaşamı ile ilgili bir friz bulunuyordu ki bu friz günümüzde Abbey Galeri’sinde bulunmaktadır.
Kapıdan sonraki
Atrium 34.70x47.00 m. ölçüsünde olup, arazi konumu buradaki duvarların yükseltilmesi ile giderilmiştir. Bu Atrium diğer bazilika Atriumlarından farklı bir plana sahiptir. Orta avlu, portikler ve gezinme yerleri olmak üzere üç
bölümden meydana gelmiştir.
Oldukça yüksek platform üzerindeki bu alanı genişletmek için de altına bazı yapı tesisleri yerleştirilmiştir. Portikin çevre duvarlarında batıda 13, güneyde 10, kuzeyde de 10 niş bulunmaktadır. Atriumun doğusunda beş kapı vardır. Bu kapılardan üçü narteks ile orta avlu arasındadır.
Diğer iki kapı ise kuzey ve güney portiklerinin doğusundadır.

Atrium ile nefler arasında uzanan beş küçük kubbeli narteks ince uzun dikdörtgen planlıdır. Kilisenin ibadet bölümü haç planlı, üç nefli ve klasik bazilika plan düzenindedir. Bu bölümün üzeri altı büyük kubbe ile örtülmüştür. Bunlardan ikisi orta nefin, ikisi transeptlerin,
ikisi de orta mekânın üzerini örtmektedir. Kubbeleri taşıyan mermer ve tuğla ayaklar nefleri de birbirlerinden ayırmıştır. Sütun başlıklarının orta nefe bakan bölümlerinde İmparator Iustinianus ile karısı Theodora’nın monogramları görülmektedir. Aziz Jean’ın mezar odası ise orta nefin
sonunda ve apsidin de önündedir. Bu bölüm iki basamakla yükseltilmiş ve daha belirgin bir şekle sokulmuştur.

Kilisenin arkasında bulunan hazine binası X. yüzyılda şapele dönüştürülmüştür. Bu şapelin apsidine Hz. İsa’nın, Aziz Jean’ın ve diğer kilise büyüklerinin freskleri yapılmıştır. Bu şapelin yanı başındaki kuzey nef boyunca uzanan dar bir koridorun sonunda da vaftizhane bulunmaktadır.
Vaftizhane çevresinde dar koridor ile iki salon vardır. Buradaki salonun ortasına ise iki yanı merdivenli yuvarlak bir vaftiz havuzu yerleştirilmiştir. Bu vaftizhanenin İmparator Iustinianus’tan önce V. Yüzyılda yapılan ilk kiliseye ait olduğu sanılmaktadır.

St. Jean Kilisesi’ndeki çalışmalar ilk defa 1921–1922 yıllarında Yunanlılar tarafından başlamış, Kurtuluş Savaşı’ndan sonra da Avusturya Arkeoloji Enstitüsü 1927–1930 yıllarında buradaki çalışmaları sürdürmüştür. Eski Eserler ve Müzeler Genel Müdürlüğü 1957–1958 yıllarında restorasyon
çalışmalarına başlamış,
kuzey nefteki ikinci kat sütunlarını ayağa kaldırmıştır. Bu arada Ord.Prof.Dr. Ekrem Akurgal başkanlığında, Efes Müzesi’nin de katkıları ile çevre düzenlemesi yapılmıştır. Günümüzde çalışmalar devam ettirilmektedir.



MERYEM ANA KİLİSESİ & EVİ (SELÇUK)


İzmir ili Selçuk ilçesine 9 km. uzaklıkta, 420 m. yükseklikteki Bülbül Dağı üzerinde bulunan Meryem Ana Kilisesi ve Evi Hıristiyan inancına göre kutsal sayılmaktadır. Panaya Kapulu olarak isimlendirilen bu yere Hz. İsa’nın ölümünden sonra
Aziz Jean tarafından Hz. Meryem’in getirildiğine inanılmıştır.
Bu olaydan 431 yıl sonra düzenlenen konsil tutanaklarında da bu konuya geniş yer verilmiştir.

Buna tutanaklara göre; Aziz Jean Hz. Meryem’i burada hazırlattığı eve götürmüştür. Clement Brentano 1878’de Meryem Ana’nın hayatı ile ilgili incelemeler yaparken bu evi de araştırmıştır. Bunun ardından İzmir Koleji Müdürü Lazarist ve rahip Eugene Poulin Brentano’nun
yazdıklarının doğruluk derecesini araştırmışlardır.
Bu nedenle de Efes’in güneyindeki dağlarda uzun süre dolaşmışlar ve sonunda bugün Meryem Ana Evi olarak bilinen Panaya Kapulu’daki evi bulmuşlardır. Bulunan ev Katherina Emmeric (1774–1824) ve Clement Brentano’nun söylediklerine aynen uyuyordu. Bundan sonra toplanan
Hıristiyan din adamları Hz. İsa’nın ölümünden sonra
Hz. Meryem’in Panaya Kapulu’da yaşadığı görüşünü benimsemişlerdir. Monsenyör Timoni 1892’de burada dini bir tören yapılmasına izin vermiştir. Katolik Kilisesi bu konu üzerinde önceleri çekimser kalmış ve Papa 23.Johannes 1961 yılında bu tartışmalara son vererek burasını bir haç
yeri olarak ilan etmiştir.

Günümüzde Ephesos Magnesia kapısından Bülbül Dağı’na uzanan yol Panaya Kapulu’ya gelmektedir. Buradaki küçük bir meydanda evin yanında yuvarlak sarnıç, tepenin çevresinde kemerli duvarlar görülmektedir. Ayrıca burada yapılan kazılarda da pişmiş topraktan iki lahit ve bazı mezar hediyeleri ile
karşılaşılmıştır.

Hıristiyanların kutsal olarak nitelendirdiği suyun bulunduğu sarnıcın yanındaki yolun sonunda haç planlı, üzeri küçük kubbe ile örtülmüş bir kilise bulunmaktadır. Moloz taş ve tuğladan yapılmış olan bu kilise
VII.-VIII. yüzyılda yapılmıştır. Meryem Ana Evi’nin kutsal haç yeri ilan edilmesinden sonra buradaki
Meryem Ana Evi’nin kalıntıları
üzerine küçük bir şapel yapılmıştır. Eski yapı ile sonradan yapılan şapelin duvarlarının birbirinden ayrılması için her ikisi arasına kırmızı renkte boya ile bir çizgi çekilmiştir.
İki tarafında nişler bulunan kemerli bir girişten sonra tonozlu bir sahanlığa gelinmektedir. Buradaki apsiste Hz. Meryem’in heykeli bulunmaktadır.
Bu heykelin XIX.
yüzyılda buraya konulduğu sanılmaktadır. Bunun önünde gri renkli taban mermerlerinden ayrılan bölümün ocak olduğu saptanmıştır. Nitekim burada yapılan kazılarda MS. I. yüzyıla tarihlendirilen ev temellerinin
kalıntıları ile kömür parçaları bulunmuştur. Bu bölümün güneyindeki küçük odanın doğusunda bir niş bulunmaktadır.
Bu odada Müslümanlar tarafından namaz kılınmaktadır.
Duvarlarında Kuran’da ismi geçen Meryem Ana ile ilgili surelere yer verilmiştir. Bazı araştırmacılar tarafından bu odanın Meryem Ana’ya ait yatak odası olduğu iddia edilmiştir.

Bu şapeli Papa VI.Paulus 1967’de Papa II.Johannes Paulus 1979’da ziyaret etmişlerdir.



AYİOS IOANES PRODROMOS (VAFTİZCİ YAHYA) KİLİSESİ (SELÇUK)



İzmir ili Selçuk ilçesi Şirince Köyü’nün batısında yüksek bir teras üzerinde bulunan ve Kubbeli Kilise olarak da nitelenen bu yapı, onarım kitabesinden öğrenildiğine göre
Vaftizci Yahya (Ayios Ioannes Prodomos) adına Heliapolis’in (Aydın) kutsal rahibinin emri ile Siphnoslu Kallinikos’un yardımları ile 1805 yılında yaptırılmıştır.
Ayrıca çevredeki Hıristiyanların da maddi katkıları olmuştur. Kilise büyük olasılıkla 1800 depreminde yıkılan eski kilisenin üzerine yapılmıştır. Kapı üzerindeki 1832 tarihli bir

kitabeden de ikinci kez bir onarım geçirdiği anlaşılmaktadır. Efes Müzesi ve Amerikan Enstitüsü tarafından 1990’lı yıllarda yeniden restore edilmiştir.

Günümüzde özel bir mülkiyetin bahçesinde kalan bu kilise, 13.40x20.20 m. ölçüsünde, üç nefli ve dikdörtgen planlı olup, kesme taştan yapılmış, üzeri ahşap çatı ile örtülmüştür.
Taş döşeli narteksten sonra naosa geçilmektedir. Mihrap nişi ve çevresinde bezeme elemanlarına rastlanmamaktadır.

Kilise girişinde okul veya rahip evi olan küçük bir avlu bulunmaktadır. Avludan kuzey yan nefine girilen kilisenin orta bölümü sütunlar ve ayaklarla üç nefe ayrılmıştır.
Bunlar iki kubbe ve tonozlarla örtülmüştür.
Ayrıca apsisin üzerinde de yarım bir kubbe bulunmaktadır. Her iki kubbe arasında da tonozlu bir geçit bulunmaktadır. Yan neflerin üzerinde çapraz tonozlar ve üçer tane de küçük oval kubbe bulunmaktadır.

Kilisenin günümüze gelebilen bezemeleri arasında, apsisin iki yanında küçük nişler halinde Hz. İsa figürleri bulunmaktadır. İsa’nın başının üzerinde son peygamber olduğunu belirten monogramlar bulunmaktadır.
Bu tür figüre Hıristiyan mozaik ve resim sanatında çok az rastlanmaktadır.

Kilise 1960’lı yıllara kadar sağlam durumda gelmiş, 1980 yılında batı kubbesi ile tonozları yıkılmıştır.




AYASOSTİ KİLİSESİ (AHŞAP TONOZLU KİLİSE) (SELÇUK)


İzmir ili Selçuk ilçesi Şirince Köyü’nün girişinde, tepe üzerinde bulunan bu kilise XIX. yüzyılda Şirince’de yaşayan Rumlar tarafından yaptırılmıştır. Kilisenin kitabesi
günümüze gelemediğinden gerçek ismi bilinmemektedir.
Kurtuluş Savaşı’ndan sonra mübadele sonucunda Yunanistan’dan gelen göçmenler tarafından bu kilisenin cami olarak kullanıldığı, çarpık bir mihrap izinden anlaşılmaktadır.

Kilise bazilika üslubunda dikdörtgen planlıdır. Narteks kısmı yıkılmış ve günümüze gelememiştir. Moloz taş ve ahşap, kâgir olan kilisenin üzeri kırma bir çatı ile örtülüdür.
Kilisenin mermer tabanı ve taş döşeli mekânlarındaki malzemelerden bazılarının Selçuk’taki İsa Bey Camisi ve St. Jean Bazilikası’ndan getirildiği iddia edilmektedir.
İbadet mekânı oldukça kalın söveli sekiz pencere ile aydınlatılmıştır.
Kilisenin naos kısmında bulunan üç yönlü mihrap ve duvarları fresklerle bezenmiştir. Günümüze gelebilen bu freskler panolar halinde olup, XIX. yüzyılın sonlarında yerel Rum sanatkârlar tarafından yapılmış
12 havari resimleri görülmektedir.
Bu resimlerden Andreas ve Markos’un isim ve resimleri iyi bir durumda günümüze gelebilmiştir.

Kilise günümüzde harap bir durumdadır.



KONSÜL (ÇİFTE KİLİSELER) KİLİSESİ (SELÇUK)


İzmir Selçuk ilçesinde, antik Ephesos kentinin sınırları içerisinde, Bizans hamamlarının karşısında bulunan bu kilise, antik kentin güney kapısından girildikten sonra batıya uzanan yol üzerinde yer almaktadır.
Kilise büyük olasılıkla MS.
II. Yüzyılda İmparator Hadrianus (117–138) devrinde yapılmış Roma dönemine ait bir yapının üzerine Bizans döneminde bazilika olarak yapılmıştır. Bu dönemde Meryem Ana’ya adanan yapıda 431–438 yıllarında
konsül toplantıları yapılmıştır.
Bu kilisede 431.Konsil toplanmış ve Hz. Meryem’in Tanrı anası olduğu kabul edilmiştir.

Bu yapıyı J.Keil, Mousion olarak tanımlamış, E.Reisch bu yapının borsa binası (Deigma) olduğunu iddia etmiştir. Bu kalıntı üzerine yapılan kilise Aziz Markus adına izafe edilmiştir. Burada yapılan kazılarda 1904 yılında ortaya
çıkarılan bir kitabede de kilisenin
Hz. Meryem için yapıldığı belirtilmiştir. Bu bakımdan yapının kimin adına yaptırıldığı kesinlik kazanamamıştır.

Kilisenin ilk yapımında üç nefli olduğu, daha sonra yapılan ilavelerle beş nefe çevrildiği sanılmaktadır. Kilise 26.50x29.50 m. ölçüsündedir. MS. VII. Kilisenin apsidine açılan bir kapı ile geçilen ikinci bir kilise yanına yapılmış ve böylece kilisenin adı
Çifte Kiliseler’e dönüşmüştür.
Bunun yanına da papazların yaşadığı bölümler eklenmiştir.

Yapı kesme taştan dikdörtgen planlı olup, önünde sütunlu bir girişi bulunmaktadır. Kilisenin narteksi taban mozaikli olup, ayrıca vaftiz yerinin ortasına da vaftiz havuzu yapılmış ve bu bölümün duvarlarına kabartma haç motifleri yerleştirilmiştir.
 
İzmir Arkeoloji Müzeleri

Arkeoloji Müzesi (Varyant, Konak)


Arkeoloji Müzesi, 1927 yılında, Prehistorik Bizans Dönemi’ne kadar olan buluntuları sergilemek
amacıyla kurulmuştur. Sergilenen diğer eserler arasında mozaikler, çok değerli çanak çömlek ve
heykelcik koleksiyonları bulunmaktadır. Mimari parça ve heykel sergisi müze bahçesinde de devam
etmektedir. Müze girişini modernize etmek ve sergi alanlarını büyütmek amacıyla önemli çalışmalar
başlamıştır.


Tarih Ve Sanat Müzesi (Kültür Park,Montrö kapısı)


2004 yılında açılmış olan Tarih ve Sanat Müzesi’nde Bayraklı’daki Arkaik dönem Smyrna’sından ve
diğer Batı Anadolu ören yerlerinden (Milet, Efes, Klaros vb.) gelen eserler sergilenmektedir.
Helenistik ve Roma Dönemi’ne ait önemli eserler, seramikler ve taş eserleri olmak üzere iki ayrı
binada yer almaktadır. Kıymetli eserler bölümünün bulunduğu üçüncü binada zengin sikke ve bronz
obje koleksiyonları görülebilir.
 
Moderatör tarafında düzenlendi:
İzmir Coğrafyası

İZMİR COĞRAFYASI


İzmir ili, Anadolu Yarımadası’nın batısında, Ege kıyılarımızın tam ortasında yer alır.
Kuzeyden Balıkesir, doğudan Manisa, güneyden Aydın illeri ile çevrilmiştir.
İl toprakları, 37o 45' ve 39o 15' kuzey enlemleri ile 26o 15' ve 28o 20' doğu boylamları arasında kalır.
İlin kuzey-güney doğrultusundaki uzunluğu yaklaşık olarak 200 km, doğu-batı doğrultusundaki genişliği ise 180 km’dir.
Yüzölçümü 12.012 km2

Bitki Örtüsü:

İzmir bitki örtüsü yönünden Akdeniz ikliminin etkisi altındadır. Akdeniz bitkilerinin her türü bulunmaktadır.
Yüzyıllar boyu aşırı otlatma, yangın ve tarla açma nedenleriyle ormanların ortadan kalktığı yerlerde, maki florası kendini göstermektedir.
Maki florasına ardıç, pırnal, kermes meşesi, yabani zeytin, çitlembik, sakız, akçakesme, tesbih, katırtırnağı, gibi kuraklığa dayanıklı ağaççıklar girer.
Makilik alanlar, denizden 600 m. yüksekliğe kadar çıkmaktadır.
Dağlık kesimlerin büyük kısmı ormanlıktır. Ormanlar il içerisinde 431786 hektar bir alanı kaplar. Ormanların kapladığı alan, il arazisinin % 41'idir.
Denizden 600 m. yüksekliğe kadar kızılçam, daha yukarılarda karaçam ormanları vardır. Bergama’nın Kozak, Cumaovası’nın Güner, Torbalı’nın Helvacı Köyü
çevresinde doğal olarak yetişmiş fıstıkçamı ormanları bulunur. Toprağı elverişli, kuytu ve nemli dere yataklarında çınar, kestane, dişbudak, söğüt, kavak, akçaağaç,
karaağaç ve kızılcık gibi yapraklı ağaçlar yayılış gösterir. Palamut meşesi de ilimiz ormanlarının karakteristik ağaçlarından birisidir.


İklim:

Akdeniz iklim kuşağında kalan İzmir’de yazları sıcak ve kurak, kışları ılık ve yağışlı geçmektedir. Dağların denize dik uzanması ve ovaların İçbatı Anadolu
eşiğine kadar sokulması, denizel etkilerin iç kesimlere kadar yayılmasına olanak vermektedir.
İzmir’de bazında yıllık ortalama sıcaklık, 16ºC (Bergama) ile 17ºC (Bayındır) arasında değişmektedir. İzmir’de ölçülen uç değerler göz önüne alındığında,
sıcaklığın maksimum 45.1ºC (Torbalı) ile minimum -13ºC (Ödemiş) arasında değiştiği anlaşılır.
İzmir’de bağıl nem oranı sıcaklığın yüksek, bulutluluğun az olduğu yaz aylarında düşüktür. Buna karşılık nemli hava akımlarının etkisine girildiği yılın soğuk
döneminde artış görülmektedir. Yıl içinde Mart ayından itibaren azalmaya başlayan değerler en düşük oranına Temmuz ayında ulaşmaktadır. Bu ayda aylık
ortalama bağıl nem Bergama’da %52, İzmir kent merkezinde %50'dir. Kış mevsiminde ise aylık ortalama %70 civarındadır.
İzmir’de iklim elemanları içinde en büyük değişkenliği yağış miktarı göstermektedir.Yıllık ortalama yağış miktarı 700 mm. olmasına karşın, genel atmosfer
dolaşımında görülen değişmelere bağlı olarak bazı yıllarda yağış toplamı 1000 mm’ye yaklaşmakta, bazı yıllarda ise 300 mm civarına düşmektedir.
Yıl içinde yağış miktarı ekim ayının ikinci yarısından itibaren artış göstermekte ve Mayıs ayına kadar devam etmektedir. Aylık ortalama yağış miktarının en yüksek
olduğu aylar Aralık, Ocak, Şubat’tır. Ortalama yağış değerlerine göre, sadece Aralık ayında düşen yağışların yıllık toplama katkısı % 20 civarındadır.
Yaz aylarında aylık yağış miktarının yıllık toplam içindeki payı ise, % 2 düzeyine düşmektedir.
İzmir ilinde en yüksek rüzgar hızları ve yönleri incelendiğinde, Güzelyalı istasyonunda, 41.2 m/sn ile güneydoğu yönüne, Seferihisar’da 32.1 m/sn ile güneydoğu,
Ödemiş’te 26.7 m/sn ile kuzeydoğu, Bornova’da 25.0 m/sn ile kuzeydoğu ve Çiğli istasyonunda 31.8 m/sn ile kuzeydoğu yönüne ait olduğu görülür.
 
İzmir Ekonomisi

İZMİR EKONOMİSİ


Kentimiz; dört mevsimin yaşandığı yumuşak iklimi, geniş bir körfeze sahip bir kıyı kenti olması,
verimli toprakları gibi sebeplerle tarihten bugüne pek çok toplumun uğrak yeri olmuş ve zengin bir kültür oluşturmuştur.

Nitelikli işgücü, ham ve ara mamul madde kaynakları ile iç ve dış pazarlara yakınlığı, kişi başına düşen nispi gelirin yüksek olması v.b.
özellikleri ile yerli ve yabancı pek çok yatırımcıyı kendisine çekmiş ve çekmeye devam etmektedir.

Anadolu, Uzak ve Ortadoğu’dan gelen ürünlerin ticaretini yapan İzmir; 18. ve 19. yüzyıllarda Avrupa’nın yeni gelişen sanayi nüfusu ve şehirlerince
talep edilen ve Gediz, Küçük ve Büyük Menderes Havzalarında üretilen tarım ürünlerini pazarlar duruma gelmiştir.

Yoğun ticari faaliyetler sonucunda bankacılık, sigortacılık, nakliyecilik, postacılık, konsolosluk gibi hizmetler oluşurken; Manisa (Saruhan) Sancağına bağlı olarak İzmir,
Osmanlı’nın en fazla gelir elde ettiği sancakların başında gelmekteydi.

Liman kenti olması nedeni ile daha çok dış ticaret merkezi olma niteliği taşıyan İzmir’de sınai faaliyetler de yerini bulmaktadır.
Avrupa’nın gerçekleştirdiği sanayi devrimi karşısında gerekli devinimi sağlayamayan Osmanlı İmparatorluğu’nda öncelikle İzmir’in bir takım çabalara girmekte olduğu görülmektedir.

I. Türkiye İktisat Kongresi ile birlikte İzmir’de yatırımlara hız verilmiş ve kamu desteği ile bölgesel kalkınma yolunda önemli adımlar atılmıştır.

Kentin ekonomik dinamizminin farkında olan Atatürk, ilk İktisat Kongresini İzmir’de düzenleyerek, hem ülkenin ekonomi politikalarını kentimizde belirlemiş, hem de İzmir için bir rota çizmiştir.

Böylelikle İzmir, Cumhuriyetle birlikte pek çok sanayi kuruluşuna ev sahipliği yapan bir kent konumuna bürünmüştür.

Ancak İzmir’in 1980’li yıllarda gerçekleşemeyen bir takım yatırımlar neticesinde bir durgunluk dönemine girdiğini görüyoruz.
Halen liman, şehirlerarası ulaşım, enerji gibi temel sorunları giderilmeyen kentimiz, küresel ve ulusal çaptaki rakipleriyle uğraş vermeye devam etmektedir.

Yine de, değişim rüzgârlarının çok sert estiği ve rekabetin alabildiğine güçleştiği bu ortamda İzmir; tarihinden gelen misyonu, sahip olduğu potansiyeli,
rekabetçi ve girişimci ruhu ile bir dünya kenti olma iddiasını sürdürmektedir.

İzmir’in ülke ekonomisindeki yerini anlayabilmek için kent ile ilgili bazı makro ekonomik rakamlara bir göz atmamız yararlı olacaktır.

İzmir, 2001 GSYİH cari rakamlarına göre 13.4 Katrilyon TL. değer ve % 7.6 oran ile Türkiye içinde 3. konumdadır.

TÜİK 2000 nüfus sayımına göre 3.387.908 nüfusa sahip bir kent olan İzmir’de 2001 GSYİH rakamlarına göre hesaplanan kişi başına milli gelir 3.215 dolardır.
İzmir bu rakam ile Türkiye’de 6. sırada bulunmaktadır.

İzmir; 2005 yılında 10 Milyar YTL vergi ödeyerek, ülke vergi gelirinin % 9.3’ünü karşılamıştır.

2005 yılı rakamlarına göre ülke ihracatının % 17.4’ünü, ithalatının % 12.5’ini gerçekleştirmiştir.

4 adet limanı, 1 havaalanı, gerek şehir içindeki hatları gerekse Türkiye’nin dört bir yanına bağlantıları olan tren yolları sayesinde dünyanın
istenilen bölgesine ulaşım ve taşıma imkânları mevcuttur.

Tarihi eserleri ile kültür ve inanç turizmine, günden güne gelişen tesisleri ile dinlenme, eğlenme ve spor turizmine ev sahipliği yapan bir konumdadır.

Termal enerji, güneş ve rüzgar enerjisi gibi doğa ile dost enerji kaynakları yönünden de kayda değer bir potansiyele sahiptir.

İzmir’de Ege, Dokuz Eylül Üniversitesi, İzmir Yüksek Teknoloji Enstitüsü olmak üzere üç devlet üniversitesi bulunmaktadır.

Odamızın öncülüğünde kurulan İzmir Ekonomi Üniversitesi ve Yaşar Üniversitesi ile birlikte üniversite sayısı beşi bulmaktadır.
 
İzmir Tarihçesi

TARİH BOYUNCA İZMİR

İZMİR ADININ KÖKENİ

İzmir kelimesi eski İon lehçesinde Smurne, Attika (Atina) lehçesinde ise Smryna diye yazılırdı. Bugünkü Hellenler bu kentin adını Smirni biçiminde telaffuz etmekte, Gerçi son yıllarda Antik Efes kenti civarında da bu adla anılan bir köy yerleşimi izlerine rastlanmıştır. Olasılıkla İzmir'den Efes'e giden bir kısım Amazon kraliçelerinin adını yerleştikleri köye de koydukları düşünülmektedir ki bununla ilgili bilgilere eski Yunanistan'daki kaynaklarda da rastlanmaktadır. Ancak Smyrna sözcüğü Yunanca değildir, Ege Bölgesindeki bir çok yerleşim adı gibi Anadolu kökenlidir. M.Ö 2, binin başlarına ait Kayseri Kültece yerleşiminde ele geçen bazı tablet metinlerinde Tismurna adına rastlanmaktadır. Tismurna'daki `ti' bir ön ek olup büyük olasılıkla bir kişi ya da bir yer adını belirtmektedir. Bundan da Hellenler ya da Bayraklı höyüğünü mesken tutanların bu ön eki atıp kente 'Smurna' demişlerdir. Kentin adı olasılıkla M.Ö. 300C ile M.Ö. 1800 yılları arasında Smurnu olarak anılıyordu.

TUNÇ ÇAĞI ( M.Ö. 3000-1050)
Eski İzmir'in yerleşimi her ne kadar M.Ö. 3000 yılından çok daha geri uzanmaktaysa da yapılan en son kazılarda henüz M.Ö. 3000 yıllarına kadar gidilmiştir. Kazılarda elde edilen bilgiler ışığında ilk İzmir yerleşikleri evlerini höyüğün en üst düzeyinde denizden 3 ile 5 metre yukarıdaki kayalar üzerine oturtmuşlardır. Bu ilk yerleşme Eski Tunç Çağı dönemine aittir. Bulunan çanak ve çömlekler Troya dönemi ve kültürüyle (M.Ö.3000-2500) benzerlikler göstermektedir. Birinci yerleşim tabakasının üstünde Orta Tunç Çağı dönemi yer alıyordu. Burada bulunan keramik eserler Troya II kentinde ortaya konulan sanatsal eserlerle hemen hemen özdeştir (M.Ö. 2500-2000). Üçüncü yerleşme katı Troya VI ve Hitit dönemi ile çağdaştır (M.Ö.1800-1ü50). Bu katta elde edilen büyük ve sağlam bir vazo, Afyon ve Uşak kentlerinin güneyindeki Beyce Sultan kazılarında elde edilen kapların çeşidindendir. Ayrıca birçok kap biçimi Orta Anadolu ile olduğu ölçüde Troya VI kap kaçağı ile de benzerlikler taşımaktadır. Bundan başka yine Troya VI'da gün ışığına çıkan `Minyas' tipi vazolar Bayraklı'da da ele geçmiş, bir de 4-5 Myken seramik parçasına rastlanmıştır. Açılan sondajlar küçük olduğundan evler hakkında geniş bilgi elde edilememiştir. Tunç Çağı'nda İzmir `de yaşayan yerli halkın dili konusunda herhangi bir fikir elde edilmesi mümkün olmamıştır. `Minyas' türü keramiğin ele geçmesi birçok Anadolu kentinde olduğu gibi, burada da 2. Binde Akalılâra (Achaioi: Myken) ait bir ticaret kolonisinin bulunduğuna ilişkin ipuçları verebilir.

DEMİR ÇAĞI
Hititler Çağı'nda {M,Ö. 1800-1200) Anadolu'da yazı kullanılıyordu ve bundan ötürü o dönemde tarih çağına ulaşılmış bulunuluyordu. Ancak M.Ö. 1200'lerde Troya Vll ve Hitit başkenti Hattuşaş'ın Balkanlardan gelen kavimlerce yıkılmasından sonra Orta ve Batı Anadolu yeniden yazısız ve karanlık bir çağa, Demir Çağı'na girdi. Demir Çağı, Anadolu'da yazının yeniden kullanılması ile Fryg Krallığı'nda M.Ö.730, geri kalan Orta ve Batı Anadolu'da ise M.Ö. 650 yıllarına kadar sürmüştür,
Kazılarda fazla miktarda çıkarılan keramik ürünlerden anlaşıldığına göre, Demir Çağı boyunca Eski İzmir'de Hellas'tan göç eden, Aiolller ve İonlar yaşıyordu. Yarımadada yerli halkın yaşadığına dair herhangi bir bulguya ise rastlanmamıştır. Bayraklı Höyüğü'nün M.Ö. 1050 yıllarında kurulmaya başlayan yerleşmesinin Hellas kökenli olduğu anlaşılmaktadır.

400 yıl devam eden bu ilkel dönem boyunca başlıca beş yerleşme katı saptanmıştır. Bunlar :
I. Aiol yerleşmesi (M.Ö. 1050-M.Ö.1000)
II. Erken, Orta ve Geç Protogeometrik yerleşme (M.Ö. 1000-M.Ö. 875)
III. Erken ve Orta Geometrik yerleşme (M.Ö. 875- M.Ö. 750)
IV. Geç Geometrik yerleşme (M.Ö. 750-M.Ö. 675)
V. Subgeometrik yerleşme (M.Ö. 675-M.Ö. 650)

Söz konusu beş tabaka denizden 6,40 metre yükseklikte başlamakta ve 9,50 metrede son bularak 3 metre kalınlığında bir tabaka oluşturmaktadır. Kazılarda elde edilen Aiol keramiği Submyken orijinlidir. Protogeometrik ve Geometrik stildeki kap-kaçak ise genelde Attika vazoculuğunun bir devamıdır diyebiliriz.
Demir Çağı boyunca İzmir evleri, büyüklü küçüklü tek odalı yapılardan oluşmakta idi. Gün yüzüne çıkarılan en eski ev M.Ö. 925 ile M.Ö. 900'e tarihlenmektedir. İyi korunmuş halde ortaya çıkarılan bu tek odalı evin (2,45 x 4 m.) duvarları kerpiçten, damı ise sazdan yapılmıştı. Erken Geometrik dönemden itibaren (M.Ö. 875'ler) bu tek odalı evler at nalı biçimli bir avlunun üç bir yanını çevirmekte idiler.

Eski İzmir'liler kentlerini M.Ö. 850'lerde kerpiçten yapılmış kalın bir surla korumaya başladılar. Bu tarihten itibaren Eski İzmir'in bir kent devlet kimliği kazanmış olduğu söylenebilir. Kenti 'Basileus' adı verilen bir beyin idare ettiği olasıdır. Göçleri gerçekleştirenler ve kent ileri gelenleri soylu tabakayı oluşturuyordu. Kent duvarları içinde yaşayan nüfus olasılıkla bin kişi civarındaydı. Geç Geometrik ve Subgeometrik seramikle açıklanan dönemde (M.Ö.750-650) ise yarımadanın nüfusu daha kalabalık olup belki de 1500 kişiyi aşıyordu. Kent devlete ait halkın büyük bir bölümü civar köylerde yaşıyordu. Bu köylerde, bu çağdaki Eski İzmir'in tarlaları, zeytin ağaçları, bağları, çömlekçi ve taşçı işlikleri yer alıyordu. Geçimi tarım ve balıkçılıkla sağlanıyordu.
Kentin en önemli kutsal yapısı Athena Tapınağı idi. Bu tapınağın günümüze değin korunan en eski kalıntısı M.Ö. 725-700 yılları arasına tarihlenmektedir. Daha önceki dört dönemde (M.Ö. 1050- 750), büyük bit olasılıkla yine Tanrıça Athena'ya tapınılıyordu, ancak o tarihlerde kadın tanrıçanın heykeli herhalde küçük bir niş (naiskos) içinde bulunuyordu. Bilindiği gibi Homeros'un destanı İlias, Aiol ve İon lehçelerinin karışık olduğu bir dille yazılmıştır. Bu nedenle dünya tarihinin bu çok önemli destansı yapıtı büyük olasılıkla bu iki lehçenin konuşulduğu sınır bölgesi olan İzmir'de oluşturulmuştur. Nitekim Hellenistik dönem İzmirlileri Homeros için 'Homeraion' adlı bir yapı inşa etmişlerdir.

PARLAK DÖNEM (M.Ö. 650-545)
Eski İzmir'in parlak dönemi M.Ö. 650-545 yılları arasına denk düşer. Yaklaşık yüz yıl süren bu süre, bütün İon uygarlığının en güçlü dönemini oluşturur. Bu dönemde Miletos'un liderliğinde Mısır'da, Suriye ve Lübnan'ın Batı kıyılarında, Propontis'te (Marmara Bölgesi), Pontus'ta (Karadeniz) koloniler kurulur ve Doğu Hellen dünyası kıta Yunanistan ile rekabet ederek birçok alanda ve konuda onun yerini almaya başlamıştır. Bu dönemde İzmir'in tarımcılıkla yetinmeyip Akdeniz ticaretine de ortak olduğunu görmekteyiz. Bu dönem katlarında bulunan Fenike kökenli eserler, Kıbrıs kökenli heykel ve heykelcikler, Ön Asya ya da Akdeniz orijinli fayans figürcükler bu uluslararası ticaretin günümüze kalmış eserleridir.
Parlak dönemin İzmir'deki önemli belirtilerinden biri M.Ö. 650'den beri yazının yaygınlaşmaya başlamasıdır. Kadın tanrıça Athena'ya sunulan armağanların birçoğunda sunu yazıtları bulunmaktadır. Kent halkının sayısı fazla olmasa da bir bölümü okuryazardır. Kazılarda ortaya çıkarılan Athena Tapınağı (M.Ö. 640-580), Doğu Hellen dünyasının en eski mimarlık eseridir. En eski ve en güzel sütun başlıkları şu ana kadar İzmir'de bulunmuştur. Samos, Miletos, Ephesos, Erythrai ve Phokaia'da çıkarılan sütun başlıkları M.Ö. 6. Yüzyılın ikinci yarısından (M.Ö. 575-550) tarihinden önce değildir. Helken sanatının en özgün mimarlık öğeleri olan Aiol ve İon türü başlıklar ile İon ve Lesbos biçimi kymationlar (yaprak ya da yumurta şekilli mimarlık süslemesi) doğuşlarını Eski Izmir de gün ışığına çıkan ve büyük ölçüde Anadolu Hitit sanatından esinlenmiş olan bu başlıklara borçludurlar

Hellen Dünyasının çok odalı ev tipinin en eski örneği Eski İzmir de bulunmuştur. Gerçekten M.Ö. 7. Yüzyılın ikinci yarısında yapılmış olan iki katlı, beş odalı, ön avlulu çifte megaron, Hellenlerin bugün için bilinen, bir çatı altındaki en eski çok odalı evdir. Ondan önceki Yunan evleri yan yana dizilmiş megaronlardan oluşuyordu. Eski İzmir'in cadde ve sokakları daha 7. yy'ın ikinci yarısında ızgara planlı idi, caddeler ve sokaklar kuzeyden güneye ve doğudan batıya uzanıyor, evler genellikle güneye bakıyordu .

İlerde M.Ö.5. yüzyılda Hippodamos tipi adını alacak olan bu kent planı özünde Yakın doğuda çoktan biliniyordu. Bayraklı şehir planı bu tür kent dokusunun Batı dünyasındaki en erken örneğidir. İon uygarlığının en eski parke döşeli yolu Eski İzmir'de gün ışığına çıkarılmıştır.

Hellen dünyasının en eski sivil mimarlık eseri Eski İzmir'de 7. Yüzyılın ilk yarısında yapılmış olan güzel taş çeşmedir. Bir zamanlar Yamanlar Dağı üzerinde yükselen Tantalos mezarı, tholos biçimli anıtsal mezarların güzel bir temsilcisidir. Tantalos tümülüsünün mezar odası adı geçen çeşmenin planında idi ve onun gibi Isopata tipi adını taşıyan yapı türünde idi, yani planı dörtgendi ve üstü bindirme tekniğindeki bir tonozla örtülü bulunuyordu. Tantalos mezarı adı ile anılan bu anıtsal eser Eski İzmir'de MÖ.520-580 tarihlerinde yönetimi elinde tutan basileusun ya da tyranın mezarı olmalıdır.

Eski İzmir'de, çömlekçi işlikleri, arkeoloji literatüründe " Oryantalizan" ya da "Friz Stili" adı ile anılan seramik türünün güzel örneklerini üretiyor, taşçı ustaları mimarlık eserlerinden başka anıtsal boyda heykeller ve heykelcikler yontuyor ve bütün bu sanat yaratılarının bir bölümü dış pazarlara sürülüyordu.

Bilindiği gibi M.Ö. 6. Yüzyılın ilk yarısında o zamanki antik dünyanın kültür merkezi Batı Anadolu idi. Özellikle Miletos'a tarihte ilk defa batıl inançlardan ve her çeşit din etkisinden kurtulmuş, özgür düşünceye dayalı bilimsel araştırmalar başlamıştı. Doğu dünyasının zengin bilgi ve deneyim hazinelerinden yararlanarak ve özellikle özgür düşünce yöntemiyle Thales, Anaximenes ve Anaximandros gibi `doğa filozofları' bugünkü Batı uygarlığının temellerini atmışlardı. Thales dünyada ilk defa bir doğa olayını, M.Ö. 28 Mayıs 585 tarihinde olagelen güneş tutulmasını oluşundan önce hesaplamıştır. Böylece kültür ve bilim alanında tarihin başlangıcından beri 2500 yıl boyunca Mezopotamya ve Mısır'ın elinde olan önderlik, Batı Anadolu'ya geçmiştir. Batı Anadolu bu önderliğini İranlıların Anadolu'yu işgal ettikleri 545 yılına değin korumuştur. Ancak İran işgali ile filozoflar, bilim adamları ve sanatçılar Atina'ya göç edince kültür ve ilim alanındaki önderlik Atina'ya geçmiştir.

Miletos, Ephesos, Samos gibi izmir de 6. Yüzyılın başlarında büyük olasılıkla düşünce ve bilim alanında önde gelen kentlerden biriydi. Ancak Eski İzmir M.Ö. 640-545 tarihlerinde döneminin en ileri kültür merkezlerinden biri olduğu halde daha sonraları önemini yitirdiği için, çalışmalarda eskisi hızını kaybetmişti. Eski İzmir'in edebiyat,şiir,tarih,felsefe ve bilim konularında ne düzeyde olduğu hakkında yeterli bilgi mevcut değildir. Mimarlık konusunda ise önemli bir merkezdi.

ESKİ İZMİR' İN LYDIA KRALI ALYATTES VE PERSLERCE ALINIŞI

Herodotos, Eski İzmir'i Lydia kralı Alyattes'in aldığından bahseder. Kazılarda da bu olay M.Ö. 500 sıralarına tarihlenir. Kent ve Athena tapınağı tahrip olsa da İzmirliler M.Ö. 590 yıllarında tapınağı tekrar inşa ederler.
Daha sonra Persler tarafından 6. Yüzyılın ortalarında ele geçirilen kent. Bu olayla birlikte parlak devrini tamamlamıştır. Bu tarihten sonra Athena tapınağına hediye edilmiş hiçbir armağan bulunamaması da bu tahribatın önemli göstergelerinden birisidir.

GERİLEME DÖNEMİ (M.Ö. 500-300)

HELLENİSTİK DÖNEM'DE VE ROMA ÇAĞI'NDA İZMIR (M.Ö. 333-M.S. 395)
Athena Tapınağı M.Ö. 545 tarihlerinde terkedilmişse de yerleşim sürmüş, ancak bundan sonra 200 yıl kadar bir süre eski İzmir önemini ve işlevini yitirmiştir.
M.Ö. 5. yüzyıl boyunca küçük ancak zengin bir yerleşmenin yer aldığı Bayraklı Höyüğü M.Ö. 5. yüzyılın sonunda ve özellikle 4. yüzyıl süresince yoğun bir iskana sahne olmuştur. Bu dönemde, ortalarında büyük avlular olan biri 5, biri 8 ve diğeri 15 odalı olmak üzere üç ev gün ışığına çıkarılmıştır. Bunların, kenti idare eden ve muhtemelen dönemlerindeki Pers etkisine uyarak yakın civardaki Larissa'da olduğu gibi, birer tyran olan beylere ait olmaları akla yakın gelmektedir. Nitekim Yamanlar Dağı'nda hala kısmen korunmuş olan ve önemli kişilerin mezarları olması gereken düzgün krepisli birkaç 4. yüzyıl tümülüsü bu düşünceyi desteklemektedir.

Söz konusu merkezi avlulu büyük üç evden başka birçoğu megarondan bozma dörtgen planlı küçük evler bulunmuştur. Bayraklı höyüğünün bütün üst düzeyinin 4. yy. boyunca evlerle kaplı olduğu söylenebilir. Öyle anlaşılıyor ki Anadolu'daki Pers işgali 4. yüzyılda gücünü yitirmiş ve İon kentlerinin büyümesine neden olmuştur. Meydana gelen nüfus patlaması ile yüz dönümlük Bayraklı Höyüğü,İzmirlilere küçük geldiğinden M.Ö. 300 tarihlerinde Pagos eteklerinde yeni İzmir kenti kurulmuştur.

Büyük İskender'in İssus'ta Dareios'u yenmesinden (M.Ö. 333) ve arkasından bütün doğuyu ele geçirmesinden sonra Hellen dünyası büyük bir refah çağına erişti. Kentler nüfus patlamalarına sahne oldu. Hellenistik Dönem'de İskenderiye, Rodos, Bergama ve Efes kentlerinden her biri 100 binin üstündeki bir nüfusa eriştiler. Küçük bir tepeciğin üzerinde kurulmuş olan eski İzmir kentinin duvarlarının içinde yalnız birkaç bin kişi yaşayabiliyordu. Bu nedenle en geç M.Ö. 300 sıralarında Kadifekale'nin eteklerinde, yeni büyük bir kent kuruldu.
Tarihçi Strabon, Smyrna'nın kendi zamanında yani M.Ö. 1. yüzyıla geçiş sırasında en güzel İon kenti olduğunu belirtmektedir. O dönemde kentin küçük bir bölümü Pagos'un üzerindeydi. Büyük bölüm ise düz arazi üzerinde bulunan liman çevresine toplanmıştı. Ana tanrıçanın tapınağı ile gymnasion da bu hat üzerinde yer alıyordu. Caddeler düzdü ve tamamı büyük taşlarla düzgün bir biçimde kaplanmıştı. Aristeides, kentin doğu-batı yönünde uzanan iki ana yolunun (Kutsal yal ve Altın yol) bulunduğunu ve bu yollarla kentin , denizden gelen esinti ile serinlediğini anlatmaktadır. Strabon İzmir'de Homereion olarak adlandırılan bir stoanın varlığından söz eder (belki de bir perystil ev). Bu evin içinde Homeros'un bir heykeli bulunuyordu.

Roma Çağı'nda İzmir'de inşa edilen yapılar arasında, Pagos dağının kuzeybatı eteğinde olan tiyatro ve batıdaki stadyumun her ikisinden de pek az iz kalmıştır. Diğer taraftan Devlet Agorası ise oldukça iyi korunmuştur. Agoranın ölçüsü 120x80 metre uzunluğunda geniş bir avlusu vardı. Doğusunda ve batısında birer stoası vardı. Her iki yapı 1 7,5 m. olup ikişer katlıydı. Ayrıca 28 m. uzunlukta bir bazilika da mevcuttu. M.Ö. 1. Yüzyılda Romalıların egemenliğine giren İzmir ikinci kez altın dönemini yaşamaya başlar.

İncil'de sözü edilen Yedi Kilise den bir tanesinin bulunduğu Smyrna Hıristiyanlığın gelişmesinde önemli bir rol oynar. İzmir'in ilk başpiskoposu olan St.Polycarp havari ve İncil yazarı St. John'un ilk müridlerinden biridir. Yaklaşık M.S. 70 yılında Anadolu da doğmuştur. St. Polycarp inancından ötürü 23 Şubat 155 tarihinde, İzmir Akropolü üzerinde bulunan stadyumda Romalılar tarafından yakılarak ölüme mahkum edilmiştir. M.S. 395 yılında Roma İmparatorluğu ikiye bölününce, İzmir Bizans olarak bilinen Doğu Roma İmparatorluğunun bir parçası olur. Bizans döneminde Araplar, Selçuklular, Haçlılar ve Cenevizliler kenti ele geçirmek için birbirleriyle savaşırlar. Kenti ilk önce Araplar 672 yılında denizden zaptedip İstanbul'a yaptıkları akınlarda bir üs olarak kullanırlar. Türkler İzmir'i ilk kez 11. Yüzyıl sonlarında Kutalmışoğlu Süleyman Şah komutasında ele geçirirler. Daha sonra Cenevizliler kenti Aydın Emir'i Umur Bey ele geçirinceye kadar kontrollerinde tutarlar. 1344 yılında Cenevizliler St. Peter Kalesini tekrar ele geçirirler. Cenevizliler aşağı kenti kontrollerinde tutarken Umur Bey yukarı kenti kontrolünde tutar.14.yüzyılın ortalarında kale ve aşağı şehir Rodos Şövalyeleri tarafından ele geçirilir. 15. yüzyılın başında Moğollar kenti istila edip, St.Peter Kalesini yerle bir eder.1422 yılında II. Murat kenti zapteder ve İzmir Osmanlı İmparatorluğunun bir parçası olur. Osmanlı İmparatorluğunun 1620 yılında yabancılara tanıdığı haklardan sonra İzmir İmparatorluğun en önemli ticaret merkezlerinden biri olur. 18. ve 19. yüzyıllarda kent Fransız, İngiliz, Hollandalı ve İtalyan tüccarların gözdesidir. Osmanlı İmparatorluğunda çok uluslu bir ticaret şehri olan İzmir I. Dünya Savaşından sonra 15 Mayıs 1919 da Yunan ordusu tarafından işgal edilir. Bu işgal 9 Eylül 1922 yılında sona erer. Ancak, İzmir 13 Eylül sabahı tarihinin belki de en büyük felaketlerinden birini yaşamaktan kurtulamaz. Basmane semtinde başlayan yangın 2.600.000metrekarelik bir alanda 20.000 den fazla ev ve işyerini tahrip eder. Bu yangın ne yazık ki kentin dörtte üçünü tahrip etmiştir. Fakat yeni kurulan Türk Cumhuriyeti ile birlikte İzmir zümrütü anka kuşu gibi kendi külleri içinden yeniden doğar.
 
Geri
Üst