Çok eski bir web tarayıcısı kullanıyorsunuz. Bu veya diğer siteleri görüntülemekte sorunlar yaşayabilirsiniz.. Tarayıcınızı güncellemeli veya alternatif bir tarayıcı kullanmalısınız.
Osmanlı topraklarının paylaşılması ve Türkiye ile yapılacak olan Sevr Antlaşması'nın şartlarını hazırlamak için
İtalya’nın San Remo şehrinde toplanan milletlerarası konferans.
İngiltere başbakanı
Fransa başbakanı
İtalya başbakanı ile Japonya
Yunanistan ve Belçika temsilcilerinin katıldığı konferansta
Birinci Dünya Savaşından mağlup olarak çıkan Osmanlı Devleti topraklarının ve Ortadoğu petrollerinin paylaşılması görüşüldü ve Sevr (Sévres) Antlaşmasının son biçimi tespit edildi.
San-Remo Konferansında
Osmanlı Devletinin Asya ve Kuzey Afrika’da bulunan Arap toprakları üzerindeki bütün haklarından vazgeçmesi
bağımsız bir Ermenistan’la Özerk bir Kürdistan’ın kurulması kararlaştırıldı. Ayrıca
Osmanlı Devletinin eski Suriye topraklarında iki “A tipi manda” teşkil edilerek Suriye ve Lübnan’ın Fransa
Filistin’in ise İngiltere’nin idaresine bırakılması
Irak topraklarının da İngiltere’nin mandasına girmesi kararlaştırıldı. Teşkil edilen A tipi manda idaresi
söz konusu ülkelerin bağımsız sayılmasını
kendini idare edebilecek siyasî olgunluğa erişinceye kadar manda otoritesi altında kalmasını öngörüyordu.
Konferansta
ayrıca
İngiltere ile Fransa arasında bir petrol anlaşması imzalandı. Bu anlaşmayla Musul’un
İngiltere’nin Irak manda bölgesine dahil edilmesi
Fransa’ya Irak petrollerinden % 25 hisse verilmesi ve petrol taşıma kolaylıkları tanınması sağlandı.
Almanya ile Fransa arasındaki meselelerin de ele alındığı konferansta
Almanya ordusunun büyütülmemesi gerektiği kararlaştırıldı.
San-Remo Konferansından sonra
10 Ağustos 1920’de
Osmanlı hükümetine zorla imzalatılan Sevr (Sévrés) Antlaşması
Sultan Beşinci Mehmed Vahideddin tarafından tasdik edilmediği gibi
Ankara’daki Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafından da kabul edilmedi. Batılı devletler arasında da
Yunanistan’dan başka onaylayan çıkmadı. Böylece
antlaşma hukukî geçerlilik kazanmadı ve yürürlüğe girmedi.
San-Remo Konferansı
bugün Türkiye’nin karşı karşıya bulunduğu iç ve dış meselelere kaynaklık etmesi bakımından önem arz etmektedir. Bu konferansta kararlaştırılan
daha sonraki antlaşmalarla kurulması sağlanan bağımsız Ermenistan Devleti
Türkiye için dış tehdit unsuru teşkil etmektedir.
Ayrıca
Türkiye Cumhuriyeti Devletinin bölünmesine yönelik terör hareketlerinin fikrî tohumları San-Remo Konferansında atılmış
art niyetli Avrupa devletlerinin destek
tahrik ve teşvikleriyle bugün
fert
aile
toplum ve devlet hayatını etkileyici hale gelmiştir.
Harp Akademileri Komutanlığı yayınlarından "Tarihî ve Coğrafî Açıdan Kafkasya’nın Etnik Yapısı" adlı
Mart 1993 tarihli ve 13 nolu Bilgi Notunda
San Remo Konferansıyla ilgili olarak şu bilgiler verilmektedir: “Âzerbaycan
bugün çok ciddî meselelerle karşı karşıya bulunmaktadır. Bu meselelerin başında da Karabağ gelmektedir. Sahip olduğu konum itibariyle
sadece bölgedeki ülkelerin değil
bölge dışı ülkelerin de ihtiraslarının çarpıştığı
Âzerbaycan’ın sürdürdüğü mücadele sadece Ermeniler'e ve Ermenistan’a karşı verilmemektedir. Onların arkasındaki Rusya Federasyonu
İran ve batılı ülkelere karşı verilmektedir. Söz konusu uluslararası bu politikayı
San Remo Konferansında Lord Curzon’un şu sözleri aydınlatmaktadır: 'Yeni bir Panislamizm ve Panturanizm akımı ortaya çıkabilir. Bu ihtimali düşünen Londra Konferansı
dünya barışının devamı bakımından
Anadolu Türkleri ile daha doğudakiler arasında
Hıristiyan bir toplumdan oluşan bir set çekmenin
şâyân-ı arzu olduğunu düşünmüştür. Bu da yeni Ermeni Devleti olacaktır'. Dolayısıyla bu politikada
Birinci Dünya Savaşı sonrasındaki antlaşmalardan. Osmanlı Devleti'yle
İngiltere
Fransa
İtalya ve Yunanistan arasında
10 Ağustos 1920 tarihinde
Fransa’nın başşehri Paris’in Sévres kasabasında imzalandı. Osmanlı sultanı Vahideddin Han (1918-1922) ile; İngiliz
Fransız ve İtalyan parlamentoları tarafından tasdik edilmediğinden hükümsüz kalmıştır. Yunanistan
tek taraflı kabul edip
yürürlüğe koymak istediyse de
ordusu 9 Eylül 1922’de İzmir’den Ege Denizine dökülünce
arzusundan vazgeçmek zorunda kaldı.
Sevr Antlaşması
10 Nisan 1915 tarihinde
Londra’da
Rusya-İngiltere-Fransa gizli antlaşmasına göre
Türkiye’nin paylaşılması esasına dayanıyordu. Fakat
Sevr’de
Bolşevik İhtilâli
iç harp ve Çarlığı destekleyen Avrupalı kuvvetlerle uğraşan Sovyet Rusya
dışarıda bırakıldı. Sovyet Rusya dışarıda bırakılınca
önceki gizli antlaşmalarda Rusya’nın payına düşen topraklar
yeniden paylaşıldı. Londra Antlaşması'nda Rusya’ya verilen Türk Boğazlarının
Sevr öncesi tertiplerle İngiltere
Fransa ve İtalya kontrolünde tutulması kararlaştırıldı. İtilaf devletlerinin hazırladıkları antlaşma metnini
Paris’te
11 Mayıs 1920 tarihinde
Osmanlı Devleti temsilcisi eski sadrazam Tevfik Paşa okuyunca
“İstiklâlimize aykırıdır!” diyerek imzalamadı. Tevfik Paşa
antlaşma metnine itiraz cevabı yazıp
İstanbul’a döndü.
İstanbul’un işgalinden sonra
Osmanlı mebuslarının bir kısmı yakalanıp Malta’ya sürüldü
bir kısmı da Anadolu’da Millî Mücadeleye katıldığından
antlaşma metni
Mebuslar Meclisi'nden geçemiyordu. Sultan Vahideddin Han
antlaşma metnini
Türk İstiklâline aykırı bulduğundan
Mebuslar Meclisinden geçmediğini dünya kamuoyuna ilan edip
bütün baskılara rağmen tasdik etmedi. Yunanistan Meclisi
Sevr Antlaşmasını tasdik edip
yürürlüğe koymaya kalkıştı. Bunun üzerine
beşinci defa sadrazamlığa getirilen Damat Ferid Paşa; âyândan Hâdi Paşa
Filozof Rıza Tevfik ve Bern elçisi R. Halis beylerle Paris’e gidip
Sevr Antlaşmasını imzaladı. Ancak bu antlaşma
Osmanlı Sultanı Vahideddin Han ile İngiliz-Fransız-İtalyan parlamentolarınca tasdik edilmedi.
Dört yüz otuz üç madde ve on iki bölümden meydana gelen ve hiçbir zaman geçerli sayılmayan antlaşmanın hükümleri şunlardı:
1) İstanbul ile Boğazların ve Marmara’nın Anadolu kıyılarının tahkim edilmemesi ve buraların Karma Boğazlar Komisyonunca kontrolü;
2) Suriye ve Lübnan’ın Fransızlara; Arabistan
Yemen
Irak
Filistin’in İngiltere’ye; yine Mısır
Sudan ve Kıbrıs’ın İngiliz idâresine; Fas ve Tunus’un Fransa’ya bırakılması;
3) İzmir/Aydın vilâyetiyle Çatalca’dan batıya Doğu Trakya ve İmroz/Gökçeada ile Bozcaada dahil Yunanlılara;
4) Rize
Trabzon
Gümüşhane
Artvin
Kars
Ağrı
Van
Bitlis
Muş
Bingöl
Erzincan ve Erzurum’un Ermeniler’e;
5) Muğla ve Antalya’nın İtalya’ya verilip; Konya
Göller Bölgesi
Afyon ve Bursa’ya kadarki yerlerde de himaye hakkı tanınması;
Osmanlı-Avusturya Antlaşmalarından. Sultan Dördüncü Mehmed Han (1648-1687) zamanında
1663 Avusturya ve 1664 Alman seferleri üzerine
Avusturyalılar sulh istedi. Müzakereler
29 Temmuz 1664 günü tamamlandı. Antlaşmanın Osmanlıca ve Lâtince nüshaları
Osmanlı sultanı ve Alman İmparatoruna gönderildi. İstanbul ve Viyana tarafından tasdik edilinceye kadar
Osmanlı ordusu
harekâtında serbest kalacaktı. Ordunun harekât serbestliği kaydı
antlaşmanın bir an önce tasdikini kolaylaştırdı. Osmanlı temsilcisi vezir-i âzam Köprülü Fâzıl Ahmed Paşa; Avusturya temsilcisi İstiryalı Simon Reniger von Renigle idi. Vasvar Antlaşması
Osmanlı Karargâhında 10 madde hâlinde
10 Ağustos 1664 tarihinde tasdik edildi.
Antlaşmaya göre:
1) Osmanlılar tarafından zapt edilen Uyvar ve Neograd kaleleriyle etrafındaki palangalar Osmanlılarda
2) Sceckelbyd Kalesi Avusturya’da kalacaktı
3) İki taraf askerleri de Erdel’den çekilecekti
4) Erdel kralları
Avusturya topraklarına tecavüz etmeyecekti.
5) Yıkılan Zerinva veya Yeni Kale tekrar yapılmayacaktı
Osmanlı Devleti ile Avusturya arasında 1788-1791 savaşlarına son veren ve Ziştovi’de imzalanan barış antlaşması.
1787’de başlayan Osmanlı-Rus Harbi devam ederken
1788’de Avusturya
Rusya’nın yanında Osmanlı Devletine harp ilan etti. Buna karşılık İsveç de
Rusya’ya karşı Osmanlı Devletinin yanında savaşa girdi. Ayrıca Osmanlı Devleti
iki cephe ile karşı karşıya gelince
savaş hâlinde bulunduğu Prusya ile 1790 yılında antlaşma imzaladı ve Avusturya sınırına yeni kuvvetler gönderdi. 8 Haziran 1790’da
Yergöği’de
Avusturya kuvvetleri
büyük bir bozguna uğratıldı. Bu mağlubiyet üzerine
Avusturya imparatoru İkinci Leopold barış istedi. Prusya’nın da delâletiyle
18 Eylül 1790’da
Yergöği’de
dokuz aylık bir mütâreke imzâlandı. Bundan sonra
5 Aralık 1790’da
Ziştovi’de başlayan barış görüşmeleri
uzun çekişmelerden sonra
4 Ağustos 1791’de neticelendi. Tamamı on dört madde olan bu antlaşmaya göre Avusturya
Orsova dışında
işgal ettiği bütün yerlerden çıkacaktı. Hotin Kalesi
Ruslarla antlaşma yapılana kadar
Avusturyalılarda kalıp sonra Osmanlılara terk edilecekti. İki devlet arasında
daha önce yapılan ticaret antlaşmalarına göre
ticaret serbestisi ve ticarî imtiyazlar devam edecekti. Osmanlılar
antlaşmadan sonra Viyana’ya bir büyükelçi gönderdi