*MeleK*
♥Ben Aşık Olduğum Adamın Aşık Olduğu Kadınım♥
Toplumsal evrim
Toplumsal evrim kavramı ile,toplumların örgütlenme biçimlerini değiştirme sürecini anlarız.Ancak, tarihçilerin olaylara göre ayırdığı dönemlerle,toplumsal evrim aşamaları sınıflandırılması herzaman birbirine uymayabilir.Çoğunlukla yapıldığı gibi Avrupa tarihinin eski,orta ve modern çağlar şeklinde bölünmesi,burada görülen toplumsal evrime uygun olmayabilir.Belirli toplumsal aşamaya ulaşmış bir toplumun daha sonraki tarihlerde daha ileri aşamaya ulaşacağı kesin bir olgu değildir.Nitekim eski Avrupa veya Roma yönetimi altındaki dönem,arkaik devlet örgütlü toplum aşamasıdır.Oysa bu dönemi izleyen ortaçağ toplumları,aynı aşamanın az gelişmiş ve küçük örnekleridir.Yani ortaçağ eskiçağdan sonra geldiği için toplumsal aşamanın daha gelişmiş olması gerektiği gibi bir mantık yanıltıcıdır.
*
Birbirinden ayrılmış zaman dönemleri,bölgeler veya belirli olaylar toplumsal evrimin farklı aşamalarını belirleyici unsurlar olmasına rağmen,asıl önemli unsur örgütlenme biçimidir.Süreç içindeki evrim aşamaları birbirlerinden belirli teknolojilere göre ayrılamazlar.Veya evrim aşamaları belirli teknolojiler ölçü alınarak tanımlanamazlar.Örneğin bir göçebe grubu küçük klan şeklinde olabileceği gibi merkezi bir otoriteye bağlı olabilir.Diğer taraftan,önceden belirlenmiş ve şaşmaz bir aşama zinciri olan toplum yoktur.Lewis H.Morgan bütün toplumların aynı aşamadan geçtiğini ileri sürmüştü.Ancak bu tek çizgili evrim düşüncesi günümüzde önemini kaybetmiştir.Evrim süreci,toplumun olanakları değerlendirmesiyle yakından ilgilidir.Toplumlar,fiziksel açıdan içinde bulundukları konumlarından ve komşu toplumlarla ilişkilerinden kaynaklanan çevresel etkilere kendilerini uydururlar.
*
Tarihte, herhangi bir toplumun geçirdiği kültürel evrimin,kendinden daha ileri bir başka toplumun istilası sonucu ortaya çıktığı çok görülmüştür.Öyle ki toplumların kendi içlerinde büyümeleri bile bu kadar önemli sonuçlar doğurmamıştır.Bin yıl kadar önce Kuzey Amerika’da yaşayan yerli kabile toplumları,Meksika’dan gelen kültürel etkilerle daha karmaşık olan merkezi otoriteye geçtiler.Daha sonraki tarihlerde Avrupalı sömürgeciler güneyde köleliğe dayalı tarım toplumu oluşturdular.A.B.D. dönemindeki iç savaşta sanayileşmiş kuzeye yenilen güney bölgeleri uzun yıllar gelişme gösteremedi.Sanayileşmiş kent toplumuna geçmeleri İkinci Dünya Savaşı sonrasında mümkün oldu.1960’lı yıllarda yapılan çalışmalarla uzay çağına,sonra da sanayi ötesi elektronik topluma geçen toplumun bir parçası oldu.
*
Bazı durumlarda fiziksel çevreye uyum,daha yüksek örgütlenme biçimine yol açar.Yani toplum bir önceki aşamasına oranla daha karmaşık bir örgütlenmeye girmiş olur.Sosyo-ekonomik kalkınma bu şekilde mümkün hale gelir.Nitekim Kuzey Avrupa’da sanayi devrimi sonucu yeni bir toplum oluşmuştur.Çok daha eski dönemlerde Yakın Doğu’da tarımın ilk kez ortaya çıkmasıyla yeni bir toplumun oluşması da bilinen örneklerdendir.Şu halde toplumsal evrim,temel olarak toplumların değişik çevrelere uyum sağlamakta gösterdikleri farklılaşma sürecidir.Bu süreç aynı örgütsel yapıda çeşitlemeler getirdiği gibi,bazen de değişiklikler yeni örgütlenmelere yol açarlar.
*
Tarımsal üretimin başlaması toplumda temel değişikliklere yol açmıştır.Birtakım bitki ve hayvanların evcilleştirilmesi sonucunda ,insanların fiziksel çevreyle ilişkisi kökten değişmiştir.Teknik aşamalarla tarım geliştikçe nufus ta artmıştır.Bu nufus artışının,avcı ve toplayıcı topluluklardaki nufus artışından yirmi katı fazla olduğu tahmin edlmektedir.Ancak bu toplumlar yerleşik düzene geçmiş olmalarına rağmen yeni örgütlenme biçimi oluşturamadılar.Genel olarak ele alındığında tarım öncesi avcı ve toplayıcı toplumlar gibi eşitliğe ve kan bağına dayanan toplum anlayışını sürdürdüler.Basit tekniklerle yapılan tarıma dayalı üretimde,elde edilen ürünlerin eşit şekilde tüketilmesi ve kan bağına dayalı sosyal ilişkilerin sürdürülmesi ekonomik gelişmeyi engeller.Ancak belirli bölgelerde,o döneme özgü teknolojik ve ekonomik özellikler nedeniyle merkezi otoriteye,yani hiyerarşiye dayalı daha gelişmiş ve daha karmaşık toplumlar oluştu.
*
Eşitlikçi kabile toplumları ile merkezi otoriteye bağlı toplumlar arasındaki fark,kurumsal yönden merkezileşme derecesidir.Kabile toplumlarında önderlik kısa sürelidir.Zira önderlik eden kişinin bu görevi sürdürmesi genellikle onun fiziksel gücü ile ilgilidir.Oysa veraset yolu ile geçen şeflik kurumu otoritenin daha kalıcı olmasına yol açar ve belirli politikaların daha uzun süre uygulanmasına fırsat verir.Sonuçta kabile toplumlarına oranla merkezi otoriteler daha büyük,daha karmaşık ve daha sıkı kaynaşmış toplum yapısı ortaya çıkarır.Toplum böyle bir yapıya ulaşınca tek tek kişiler veya bazı aileler ya da bir takım gruplar hem siyasal iktidar hem de servetler üzerinde söz sahibi olurlar.Aynı zamanda ekonomik yaşamdaki rolleri açısından da farklı konum elde ederler.Böylece merkezi otoriteye bağlı toplumlar hem genişlemeye hem de daha büyük ölçüde merkezileşmeye hazır hale gelirler.
*
Akrabalığa dayanan eşitlikçi toplumların sosyal kurumları,çok sayıdaki insanın birbiriyle çatışan isteklerini denetleyecek güçte değildir.Bu tip toplumlar akrabalık etkisi ile kendilerini belirli alanlarda sınırlama yolunu seçerler.Buna karşılık merkezi otorite uygulayan toplumlar daha geniş coğrafi bölgelerde ve daha kalabalık insan üzerinde egemenlik kurarlar.
Böyle özellik gösteren toplumların eski Mezopotamya’da ilk devlet düzeyinde örgütlenmiş toplumların öncüleri olduğu sanılmaktadır.Bunlar merkezi otoriteyle başlayan evrim çizgisini devam ettirdiler.Egemenlik ailelerden baskı gücü bulunan gruplara geçti.Farklı grupları zorla birleştiren,nufusun artmasına ve merkezileşmeye yol açan bu gelişme,yeni bir aşama başlattı.Böylece daha basit toplumlar yok oldu.
*
Birbirinden ayrılmış zaman dönemleri,bölgeler veya belirli olaylar toplumsal evrimin farklı aşamalarını belirleyici unsurlar olmasına rağmen,asıl önemli unsur örgütlenme biçimidir.Süreç içindeki evrim aşamaları birbirlerinden belirli teknolojilere göre ayrılamazlar.Veya evrim aşamaları belirli teknolojiler ölçü alınarak tanımlanamazlar.Örneğin bir göçebe grubu küçük klan şeklinde olabileceği gibi merkezi bir otoriteye bağlı olabilir.Diğer taraftan,önceden belirlenmiş ve şaşmaz bir aşama zinciri olan toplum yoktur.Lewis H.Morgan bütün toplumların aynı aşamadan geçtiğini ileri sürmüştü.Ancak bu tek çizgili evrim düşüncesi günümüzde önemini kaybetmiştir.Evrim süreci,toplumun olanakları değerlendirmesiyle yakından ilgilidir.Toplumlar,fiziksel açıdan içinde bulundukları konumlarından ve komşu toplumlarla ilişkilerinden kaynaklanan çevresel etkilere kendilerini uydururlar.
*
Tarihte, herhangi bir toplumun geçirdiği kültürel evrimin,kendinden daha ileri bir başka toplumun istilası sonucu ortaya çıktığı çok görülmüştür.Öyle ki toplumların kendi içlerinde büyümeleri bile bu kadar önemli sonuçlar doğurmamıştır.Bin yıl kadar önce Kuzey Amerika’da yaşayan yerli kabile toplumları,Meksika’dan gelen kültürel etkilerle daha karmaşık olan merkezi otoriteye geçtiler.Daha sonraki tarihlerde Avrupalı sömürgeciler güneyde köleliğe dayalı tarım toplumu oluşturdular.A.B.D. dönemindeki iç savaşta sanayileşmiş kuzeye yenilen güney bölgeleri uzun yıllar gelişme gösteremedi.Sanayileşmiş kent toplumuna geçmeleri İkinci Dünya Savaşı sonrasında mümkün oldu.1960’lı yıllarda yapılan çalışmalarla uzay çağına,sonra da sanayi ötesi elektronik topluma geçen toplumun bir parçası oldu.
*
Bazı durumlarda fiziksel çevreye uyum,daha yüksek örgütlenme biçimine yol açar.Yani toplum bir önceki aşamasına oranla daha karmaşık bir örgütlenmeye girmiş olur.Sosyo-ekonomik kalkınma bu şekilde mümkün hale gelir.Nitekim Kuzey Avrupa’da sanayi devrimi sonucu yeni bir toplum oluşmuştur.Çok daha eski dönemlerde Yakın Doğu’da tarımın ilk kez ortaya çıkmasıyla yeni bir toplumun oluşması da bilinen örneklerdendir.Şu halde toplumsal evrim,temel olarak toplumların değişik çevrelere uyum sağlamakta gösterdikleri farklılaşma sürecidir.Bu süreç aynı örgütsel yapıda çeşitlemeler getirdiği gibi,bazen de değişiklikler yeni örgütlenmelere yol açarlar.
*
Tarımsal üretimin başlaması toplumda temel değişikliklere yol açmıştır.Birtakım bitki ve hayvanların evcilleştirilmesi sonucunda ,insanların fiziksel çevreyle ilişkisi kökten değişmiştir.Teknik aşamalarla tarım geliştikçe nufus ta artmıştır.Bu nufus artışının,avcı ve toplayıcı topluluklardaki nufus artışından yirmi katı fazla olduğu tahmin edlmektedir.Ancak bu toplumlar yerleşik düzene geçmiş olmalarına rağmen yeni örgütlenme biçimi oluşturamadılar.Genel olarak ele alındığında tarım öncesi avcı ve toplayıcı toplumlar gibi eşitliğe ve kan bağına dayanan toplum anlayışını sürdürdüler.Basit tekniklerle yapılan tarıma dayalı üretimde,elde edilen ürünlerin eşit şekilde tüketilmesi ve kan bağına dayalı sosyal ilişkilerin sürdürülmesi ekonomik gelişmeyi engeller.Ancak belirli bölgelerde,o döneme özgü teknolojik ve ekonomik özellikler nedeniyle merkezi otoriteye,yani hiyerarşiye dayalı daha gelişmiş ve daha karmaşık toplumlar oluştu.
*
Eşitlikçi kabile toplumları ile merkezi otoriteye bağlı toplumlar arasındaki fark,kurumsal yönden merkezileşme derecesidir.Kabile toplumlarında önderlik kısa sürelidir.Zira önderlik eden kişinin bu görevi sürdürmesi genellikle onun fiziksel gücü ile ilgilidir.Oysa veraset yolu ile geçen şeflik kurumu otoritenin daha kalıcı olmasına yol açar ve belirli politikaların daha uzun süre uygulanmasına fırsat verir.Sonuçta kabile toplumlarına oranla merkezi otoriteler daha büyük,daha karmaşık ve daha sıkı kaynaşmış toplum yapısı ortaya çıkarır.Toplum böyle bir yapıya ulaşınca tek tek kişiler veya bazı aileler ya da bir takım gruplar hem siyasal iktidar hem de servetler üzerinde söz sahibi olurlar.Aynı zamanda ekonomik yaşamdaki rolleri açısından da farklı konum elde ederler.Böylece merkezi otoriteye bağlı toplumlar hem genişlemeye hem de daha büyük ölçüde merkezileşmeye hazır hale gelirler.
*
Akrabalığa dayanan eşitlikçi toplumların sosyal kurumları,çok sayıdaki insanın birbiriyle çatışan isteklerini denetleyecek güçte değildir.Bu tip toplumlar akrabalık etkisi ile kendilerini belirli alanlarda sınırlama yolunu seçerler.Buna karşılık merkezi otorite uygulayan toplumlar daha geniş coğrafi bölgelerde ve daha kalabalık insan üzerinde egemenlik kurarlar.
Böyle özellik gösteren toplumların eski Mezopotamya’da ilk devlet düzeyinde örgütlenmiş toplumların öncüleri olduğu sanılmaktadır.Bunlar merkezi otoriteyle başlayan evrim çizgisini devam ettirdiler.Egemenlik ailelerden baskı gücü bulunan gruplara geçti.Farklı grupları zorla birleştiren,nufusun artmasına ve merkezileşmeye yol açan bu gelişme,yeni bir aşama başlattı.Böylece daha basit toplumlar yok oldu.
Moderatör tarafında düzenlendi: