M
Misafir
Forum Okuru
Cevap: Sıla basında çıkan haberleri
Gerçek Sıla'ların ruhu hesap sormasın bizden
Biliyorum 'Sıla'nın bu yılın en başarılı dizilerinden biri olduğunu. Kadın seyirciyi yüreğinden yakaladığını... Herkesin Sıla'ya, Boran'a, Narin'e, Azad'a üzüldüğünü... Dizide 'Berdel' gibi çok önemli bir konuya parmak basıldığını... Mesaj vermek yerine gerçeklerin gösterilmek istendiğini... Tüm oyuncuların ellerinden geleni yaptığını... Ama yine de bir şey var beni rahatsız eden. İlk bölümden itibaren kafamı kurcalıyor. Berdele kurban giden iki sevgilinin birbirine sevdalanması canımı sıkıyor. Biliyorum aşk bu; kapıyı ne zaman çalacağı, okun diğer ucunda kimin olacağı belli olmuyor... Zorunlu nikah olmasa da birbirlerine sevdalanacak bir aşkın kahramanlarının hikayesi anlatılıyor. İyi de, ya "Nikahta keramet vardır!" diyenler, "Gördünüz işte biz haklıyız!" demeye kalkarsa? Töreleri savunanlar "Evlenin, düşmanınız bile olsa koynuna girince böyle seversiniz!" derse... Türk filmlerini seyrede seyrede oradaki gibi bir aşk bekleyip hayal kırıklığına uğrayan kadınlar gibi, berdel mağdurları da evlendirildikleri erkekte Boran'ı aramaya kalkarlarsa ne olacak? Mesela Sabah'ta okuduk (19.10.2006); 14 yaşındaki M.A. ile 17 yaşındaki H.K. Sıla ve Boran gibi istemeye istemeye evlenmek zorunda kaldı. Birinin sevgilisi diğerinin hayalleri vardı ama artık 'yavaş yavaş' birbirlerine alışıyorlar. Yani durumu kabulleniyorlar... Bu haberi okuyunca Sıla'ya ve Boran'a üzüldüğümüz kadar üzüldük mü onlara diye merak ediyorum. Veya bir başka töre kurbanı Naile'ye... Sıla'yı seyrederek ağlayan doktorlar, hemşireler, savcı ve polisler ve tüm olaydan haberdar olanlar, tecavüze uğrayıp hamile kalan Nailecik'i öldürüleceğini bile bile teslim ederken ailesine, ne düşündüler acaba? "Ben ölürsem korkarım ruhum hepinizden hesap soracaktır" diye sona eren bir mektup bırakmıştı ardında, 14 yaşındayken amcaoğluyla evlendirilmek istenmesine karşı çıkan ve bu nedenle öldürülen Emine Kızılkaya... Başına gelecekleri hissederek mektup yazıp göndermiş emniyet yetkililerine Emine, "Ben ölürsem düşmanlarım yüzündendir. Birinci düşmanım şu, ikinci düşmanım bu, üçüncü düşmanım şu" diyerek ihbarda bulunmuş. Mektubun sonuna da şu satırları yazmış: "Evlenmek istemediğim için hamile olduğumu, kürtaj yaptırdığımı söylüyorlar. Benim yaşım kaç ki! Ben ölürsem korkarım ruhum hepinizden hesap soracaktır." Emine'nin hikayesini Filmmor'un düzenlediği 1. Denizli Kadın Filmler Şenliği kapsamında gösterilen Melek Taylan'ın çektiği 'Karanlıkta Diyaloglar' adlı belgesel filmde izlemiştim. Belgeselden aklımda kalan iki cümle daha burada yaşayan kadınların söylediği: "Şiddet her yerde var belki. Ama burada cezalar çok ağır", "Aşk mı, burada aşk yok ki!" 'Sıla'yı seyrederken bir de bunları düşünelim. Olayın gerçek mağdurları için bir şey yapmayı kalkarsak dizi o zaman amacına ulaşmış olur...
Seda Kaya Güler
Gerçek Sıla'ların ruhu hesap sormasın bizden
Biliyorum 'Sıla'nın bu yılın en başarılı dizilerinden biri olduğunu. Kadın seyirciyi yüreğinden yakaladığını... Herkesin Sıla'ya, Boran'a, Narin'e, Azad'a üzüldüğünü... Dizide 'Berdel' gibi çok önemli bir konuya parmak basıldığını... Mesaj vermek yerine gerçeklerin gösterilmek istendiğini... Tüm oyuncuların ellerinden geleni yaptığını... Ama yine de bir şey var beni rahatsız eden. İlk bölümden itibaren kafamı kurcalıyor. Berdele kurban giden iki sevgilinin birbirine sevdalanması canımı sıkıyor. Biliyorum aşk bu; kapıyı ne zaman çalacağı, okun diğer ucunda kimin olacağı belli olmuyor... Zorunlu nikah olmasa da birbirlerine sevdalanacak bir aşkın kahramanlarının hikayesi anlatılıyor. İyi de, ya "Nikahta keramet vardır!" diyenler, "Gördünüz işte biz haklıyız!" demeye kalkarsa? Töreleri savunanlar "Evlenin, düşmanınız bile olsa koynuna girince böyle seversiniz!" derse... Türk filmlerini seyrede seyrede oradaki gibi bir aşk bekleyip hayal kırıklığına uğrayan kadınlar gibi, berdel mağdurları da evlendirildikleri erkekte Boran'ı aramaya kalkarlarsa ne olacak? Mesela Sabah'ta okuduk (19.10.2006); 14 yaşındaki M.A. ile 17 yaşındaki H.K. Sıla ve Boran gibi istemeye istemeye evlenmek zorunda kaldı. Birinin sevgilisi diğerinin hayalleri vardı ama artık 'yavaş yavaş' birbirlerine alışıyorlar. Yani durumu kabulleniyorlar... Bu haberi okuyunca Sıla'ya ve Boran'a üzüldüğümüz kadar üzüldük mü onlara diye merak ediyorum. Veya bir başka töre kurbanı Naile'ye... Sıla'yı seyrederek ağlayan doktorlar, hemşireler, savcı ve polisler ve tüm olaydan haberdar olanlar, tecavüze uğrayıp hamile kalan Nailecik'i öldürüleceğini bile bile teslim ederken ailesine, ne düşündüler acaba? "Ben ölürsem korkarım ruhum hepinizden hesap soracaktır" diye sona eren bir mektup bırakmıştı ardında, 14 yaşındayken amcaoğluyla evlendirilmek istenmesine karşı çıkan ve bu nedenle öldürülen Emine Kızılkaya... Başına gelecekleri hissederek mektup yazıp göndermiş emniyet yetkililerine Emine, "Ben ölürsem düşmanlarım yüzündendir. Birinci düşmanım şu, ikinci düşmanım bu, üçüncü düşmanım şu" diyerek ihbarda bulunmuş. Mektubun sonuna da şu satırları yazmış: "Evlenmek istemediğim için hamile olduğumu, kürtaj yaptırdığımı söylüyorlar. Benim yaşım kaç ki! Ben ölürsem korkarım ruhum hepinizden hesap soracaktır." Emine'nin hikayesini Filmmor'un düzenlediği 1. Denizli Kadın Filmler Şenliği kapsamında gösterilen Melek Taylan'ın çektiği 'Karanlıkta Diyaloglar' adlı belgesel filmde izlemiştim. Belgeselden aklımda kalan iki cümle daha burada yaşayan kadınların söylediği: "Şiddet her yerde var belki. Ama burada cezalar çok ağır", "Aşk mı, burada aşk yok ki!" 'Sıla'yı seyrederken bir de bunları düşünelim. Olayın gerçek mağdurları için bir şey yapmayı kalkarsak dizi o zaman amacına ulaşmış olur...
Seda Kaya Güler