Sıla basında çıkan haberleri

  • Konbuyu başlatan Konbuyu başlatan Misafir
  • Başlangıç tarihi Başlangıç tarihi
Cevap: Sıla basında çıkan haberleri

atv'nin reyting rekorları kıran dizisi 'Sıla' ile son günlerde yeniden gündeme gelen töre cinayetleri; yeni bir rock grubunun, Efsun'un da bir numaralı gündemi... Grup, albümlerine adını veren 'Duy Sesimi' adlı parçanın kendilerinden bağımsız olarak Doğu'nun sesi olmasını istiyor.

İki yıl önce kurulan 'Efsun', bugüne kadar başta Hayal Kahvesi olmak üzere birçok mekanda sahne alarak, kemikleşmiş bir hayran kitlesine sahip bir grup. İngilizce ve Türkçe cover'ların yanı sıra, iki yıldan bu yana sahnede kendi parçalarını da okuyan Efsun, şarkılarını nihayet altında kendi imzalarının bulunduğu bir albümde toplamış olmaktan dolayı mutlu... 'Duy Sesimi' adını taşıyan albüm, kapak fotoğrafı ile ağır bir rock müzik hissi verse de, şarkılarda incelikle bir araya getirilen Batı- Doğu sentezi son derece etkileyici... Elektro gitarın kanun ve vurmalı çalgılarla birleştiği albümün en dikkat çeken parçası ise, albüme adını veren ve töre cinayetlerini ele alan Duy Sesimi' adlı parça... Taş plak kayıtlarından Özdemir Erdoğan'a; Behiye Aksoy'dan Radiohead'e; Jimi Hendrix'den Ümit Besen'e kadar çok çeşitli isimleri dinleyen grup, bunun zihinlerini ve müziklerini geliştirme amaçlı olduğunu söylüyor..

* Efsun grubu nasıl ve ne zaman kuruldu? Gülay Boyalar: Efsun iki sene önce Özer ve benim tarafımdan kurulan ve altı kişiden oluşan bir grup. Grubun kare ası gitar, davul, bas ve vokal. Ama bunun yanı sıra müziğimize farklı bir tat katan kanun ve perküsyon eşlik ediyor bize. Özer Dönerkaya: Gülay ile yaklaşık 6-7 yıl önce tanıştık, Kemancı'da 'Pandora' adlı bir grubumuz vardı. Hayal Kahvesi, Old City gibi çeşitli mekanlarda çaldık. O dönem dedik ki, cover projelerinden biraz uzaklaşalım, kendi bestelerimizi çalalım.

* Efsun Farsça'da 'büyü' anlamına geliyor. Müziğiniz de bu isim kadar büyülü mü sizce? Gülay B.: Sanatın kendi içinde bir büyüsü olması gerek, olmazsa seyircisiyle ilişkiye geçemez. Biz o büyüyü oluşturduğumuzu hissediyoıruz. Müziğimiz yerel tatlarla birleşince, bu isimle örtüştü.

* Grubun vokalisiniz. Ses eğitimiminiz var mı? Gülay B.: Ses eğitimim var ama sesimi kullanmak için şan-piano eğitimi almadım. Bizim ekolümüzdeki insanlar alaylıdır; dünyada da bu böyledir. Pearl Jam'in solisti de konservatuvarlı değil. Farklı bir ekoldür ve gereği konservatuvar dışıdır. İfade tarzı da, kendini ortaya koyuş biçimi de daha alaylıdır.

* Albüme adını veren parça 'Duy Sesimi'. Ve bu parça töre cinayetlerini ele alıyor.... Gülay B.: Bu bizim ilk albümümüz ve sesimiz duyulsun anlamına da geliyor. Ama aynı zamanda bu önemli bir parça. Şarkı, töre cinayetlerine adanmış ve onların sesinin duyulmasıyla ilgili. Hem bizim hem onların sesi duyulsa fena olmaz diye düşündük.

* Töre cinayetleriyle ilgili bir şarkı yazmanızın nedeni ne? Gülay B.: Bir haberden etkilendim. Özel olarak buna duyarlı olmak diye bir şey yok; özellikle de sanatsal bir iş yapıyorsanız. Yakın çevremde buna dair bir olay yaşanmadı. Tam da bu yüzden yapmam gerektiğini düşündüm. Onların sesi çıkmıyorsa, onların sesi olmamız bir sorumluluk. Bu şarkının, konuyla ilgili projelerde kullanıma açık olmasını istiyoruz. Efsun projesinden bağımsız, kendi başına da hareket edebilsin...

* Nasıl bir parça? Gülay B.: Onlardan birinin ağzından yazıldı. Herhangi bir orkestrasyon yok parçada. Hatta bir klip yaparsak biz bile arada olmayabiliriz bence.

* Efsun'u gelecekte nerede görüyorsunuz? Gülay B.: Sahnelerde ve turnelerde görmek istiyoruz Efsun'u. İki tane klip parçası üzerine kurulmuş bir albüm yapmadık. Senfonik duygusu olan; kendi içinde bir hikayesi olan bir albümdür bu.

* Yaptığınız müziği nasıl adlandırıyorsunuz? Gülay B.: Biz 'İstanbul'un sesi' diyoruz. Köklerimiz rock, duruşumuz alternatif. Ama ne duyuyor ve hissediyorsak bir kulvara ait olmadan duruşumuzu ifade etmek istedik.

* İlk klibi de radyolarda çalmaya başlayan 'Rüya'ya mı çektiniz? Gülay B.: Evet ama ben klipten çok radyolarda dönsün istiyorum. Müziğimizin 'rock mı, değil mi' gibi tartışmalardan arınarak, önyargısız dinlenmesini istiyorum. Bazı insanların imajları yaptığı şeyleri kuvvetlendirir; ben müziğimizin bizden daha kuvvetli olduğunu düşünüyorum.
SEZEN BAŞARAN GÜNAYDIN
 
Cevap: Sıla basında çıkan haberleri

Altı hafta önce yayınlanan ilk bölümüyle televizyon klasikleri arasında yer alacağının sinyallerini veren 'Sıla' beklentiyi karşıladı... atv'de cuma akşamları ekrana gelen dizi, her bölümüyle reytingleri altüst ediyor. Çekimlerin yapıldığı Mardin halkı ise yöreyi Türkiye'ye tanıttığı için diziye minnettar.

Üç yıl önce atv'nin başarılı dizisi 'Asmalı Konak' rüzgarına kapılan Türk halkı, altı hafta önce de 'Sıla' isimli yeni bir rüzgarla tanıştı. Her cuma akşamı ekranın başından ayrılmayan izleyici, gerek konusu gerek oyuncularının başarısı sayesinde yeni fenomeninin 'Sıla' olduğunu reytinglerde de gösterdi. Televizyon eleştirmenlerinin de atv'nin yeni 'Asmalı Konak'ı olarak lanse ettiği 'Sıla'nın çekimlerine Mardin ve Midyat'ta son sürat devam ediliyor. Oyuncular da bu yörede çekim yapmaktan dolayı memnun olduklarını her fırsatta dile getiriyor. Mardin'de ise başka bir bayram havası esiyor. Özellikle Midyat'ta konuşulan tek konu Sıla... Hatta yöre halkı, dizi sayesinde bölgenin güzelliklerinin konuşulmasından memnun. Kadın-erkek Mardinliler dizideki görüntülerin bölgeyi en iyi şekilde gösterdiğini söylüyor. Dizinin konusuyla ilgili yöre insanının konuştuklarına gelince... Bilindiği üzere bir ayağı İstanbul'da, diğeri Midyat'ta gelişen öykü, kanun tanımaz töreyi ve töreye rağmen filizlenen bir aşkı anlatıyor. Giderek daha çok can alan töre cinayetleri ve berdel denilen uygulamaya keskin bir bakış ile karşı çıkışı anlatan 'Sıla', bu açıdan önemli bir toplumsal misyon da üstleniyor. Töreye 'yapamazsın' diyen dizi, işte bu nedenle bölgede tartışmalara neden oluyor. Kadınlar berdelin hala devam ettiğini söylese de, erkekler "Artık berdel kalmadı" demekte ısrar ediyor. Örneğin dizide Sıla'nın annesi Bedar'ı canlandıran Zeynep Eronat, yöre halkından kendilerine gelen tepkileri anlatırken kadın ve erkekler arasındaki görüş farkını şu şekilde dile getiriyor: "Özellikle kadınlar bizim anlattıklarımıza katılıyor ve birebir gerçek olayları anlattığımızı söylüyor. Ama erkekler anlattıklarımızın artık kalmadığını, Mardin'de berdelin olmadığını söylüyorlar."

MUSTAFA KIZIL MAGAZİN
 
Cevap: Sıla basında çıkan haberleri



Biz de buralılar gibi yaşamaya başladık

Başarılı oyuncu Zeynep Eronat dizide Sıla'nın annesi Berdar rolünde... Kızını canını verecek kadar çok sevmesine rağmen töre gereği ağzını açamayan bir anneyi canlandıran Eronat, Mardin'e hayran kaldığını söylüyor: "Tam anlamıyla kültür karmaşasının olduğu bir yerde çekimlerimizi yapıyoruz. Çok farklı kültürler burada iç içe yaşıyor. Özellikle bizim çekimlerin yapıldığı Midyat'ta şiveler olsun, mimari olsun çok farklılık gösteriyor. Mesela Süryaniler'in ve Kürtler'in birbirinden farklı mimari yapıları var ve bunlar yan yana duruyor. Büyük şehirlerle buranın kültürü oldukça farklı. Biz Mardin'de buradaki yöre halkının kurallarına uyduk. Biz de burada onlar gibi yaşamaya başladık."

sabah
 
Cevap: Sıla basında çıkan haberleri

Çocuklara artık Sıla ve Boran adı veriliyor
Mardinliler 'Sıla' dizisinin ekibine öyle büyük bir ilgi gösteriyor ki, çekimlere ara vermek zorunda bile kalınıyor. Ekip bu ilgiyi, dizinin yörede benimsendiğine yoruyor. Bunun bir başka kanıtı ise hastanelerde son zamanlarda doğan çocuklara hep Boran ve Sıla isminin veriliyor olması....

Cuma günkü bölümüyle yine reyting sıralamasında birinciliği kimseye kaptırmayan 'Sıla'nın Mardin'deki setinde, dizi ekibi en büyük eğlencesinin tavla partileri olduğunu söylüyor... Mehmet Akif Alakurt, Menderes Samancılar ve Devrim Saltoğlu arasındaki tavla maçları çok 'sıkı' geçiyormuş. Alakurt'un basındaki röportajlarında tavlada herkesi yendiğini söylemesi, diğer iki oyuncunun içine dert olmuş. Devrim Saltoğlu konuyla ilgili olarak "Mehmet Akif belden aşağıya vuruyor. Maçlarda sürekli yenilmesine rağmen bizi yendiğini lanse ediyor" demeden edemiyor. İşte 'Sıla'nın setinde yaşananlar...
  • Çekim yapılan mekanlarda yöre halkının yoğun ilgisinden dolayı ekibin zor anlar yaşadığı oluyor. Hatta bazen çekimlere ara vermeleri bile gerekiyor. Bu ilgi, dizinin yöre halkı tarafından benimsendiğini de gösteriyor.
  • Sette en çok konuşulan konulardan biri de Menderes Samancılar'ın biberleri... Cebinde biberle dolaşan usta oyuncunun, sahne aralarında cebinden biberleri çıkarıp yemesi kimi zaman esprilere neden oluyor.
  • Boran Ağa'nın konağı olarak kullanılan Midyat'taki konukevi son dönemlerde Mardin'in en popüler turistik mekanı oldu. Çevre illerden çekimlerin yapıldığı mekana çok sayıda turist geliyor.
  • Bölgede çocuklara verilen isimlerde değişiklikler olmaya başladı. Sıla dizisinden sonra Mardin'de hastanede doğan çocuklara en çok Boran ve Sıla isimleri verilmeye başladı.
  • Dizinin en ilgi çeken yanlarından biri de müzikleri... Sıla Gencoğlu isimli bir şarkıcı tarafından seslendirilen şarkılar, son dönemlerde internette en çok indirilen dizi müzikleri arasında yer alıyor.
  • Dizinin ilerleyen bölümlerinin çekimleri için İstanbul ve Mardin arasında daha çok mekik dokuyacak olan ekip, İstanbul'da kendilerini daha zor şartların beklediğini düşünüyor.
  • Oyunculuğun dışında İstanbul'da Panna Farina isimli pastane ve kafeleri olan Devrim Saltoğlu, İstanbul'dan Mardin'e köfteler, kurabiyeler ve pastalar getirerek ekibe her seferinde ziyafet veriyor. Dizi ekibi Saltoğlu'nun İstanbul'dan gelmesi için yolunu gözler hale gelmiş.
sabah
 
Cevap: Sıla basında çıkan haberleri

Dizide Sıla'nın babası Celil karakterini canlandıran Menderes Samancılar, dizinin çok çarpıcı bir meseleye parmak bastığını ve izleyicileri yüreğinden yakaladığını söylüyor. 'Sıla'nın tıpkı 'Asmalı Konak' gibi başarılı bir dizi olacağını ifade eden Samancılar, çekimlerden fırsat buldukça Mardin'i gezmeye çalışan Cansu Dere'ye rehberlik ediyor. Dizinin yanısıra bir yandan da kitap hazırlıkları içinde olan Samancılar, film güncelerini ve sinema biyografisini topluyor. Usta oyuncu, "Mesleki yaşanmışlıklarımızı güzel bir dille kaleme alıyorum. Ölüp gittiğimizde arkamızdan gelenler hangi yollardan nasıl geçtiğimizi bilsinler" diyor. Samancılar, bir de fotoğraf sergisi açmayı planlıyor, hatta bunun için Mardin'de bol bol fotoğraf çekiyor

Kötü adamım diye çocuklar bana sarılmıyor

Dizide belki de en çok tepki alan isimlerden biri Devrim Saltoğlu... Boran'ın amcaoğlu Cihan'ı canlandıran başarılı oyuncu, 'Asmalı Konak'ta Seyhan karakterini oynuyordu. Saltoğlu, 'Sıla'nın da bir önceki dizisi gibi çok başarılı bir iş olma yolunda ilerlediğini belirterek, "Konu olarak 'Asmalı Konak'a çok benzemese de durumu, izleyicinin tepkisi ve reytingler açısından benzerlikler var. Rol gereği İstanbul'da daha çok bulunduğum için insanların tepkisini buradan daha çok görebiliyorum. Çevremde hemen hemen diziyi izlemeyen yok. Bu da doğru yolda olduğumuzu gösteriyor" diye konuşuyor. Ama başarılı oyuncunun bir şikayeti var: "Çok güzel tepkiler alıyorum ama daha önce çocuklar bana sarılırken, şimdi uzak duruyorlar. En büyük şikayetim bu. Ama bu, rolün başarılı olduğunu gösteriyor. Aslında ben Cihan karakterini oynamanın tadını çıkarıyorum. Dişi bir rol olduğu için tadı çıkarılmaya oldukça müsait bir rol. Ben de oynarken büyük zevk alıyorum. Bunun dışında Sıla, özellikle Gül Oğuz gibi çok başarılı bir yönetmenle çalışma şansı yakalamam adına da çok önemli bir iş benim için..."
 
Cevap: Sıla basında çıkan haberleri

'Sıla'da başarılı performansıyla büyük beğeni toplayan Cansu Dere, Mardin'de gerçekleşen çekimler sırasında farklı bir dünya ile tanıştığını, hayata bakışının değiştiğini söylüyor. Ünlü manken, "Değişimin bir şekilde bir yerlerden başlaması gerekiyor. Belki bu diziden sonra birçok şey değişecek" diyor.

* Dizi teklifi ilk geldiğinde ne düşünerek kabul ettiniz? Hikayeyi yönetmen Gül Oğuz'un ağzından kim dinlese hiç tereddütsüz kabul ederdi. Ben de ilk ondan dinledim ve çok heyecanlandım. Hikaye çok etkileyici, muhteşemdi. O yüzden çok etkilendim. Birlikte çalıştığım isimler ve kanalın atv olması da çok etkili oldu kabul etmemde. O yüzden hiç düşünmeden 'evet' dedim.

* Dizideki 'Sıla' karakteri ile benzer noktalarınız olduğunu düşünüyor musunuz? Elbette düşünüyorum. Sıla ve Cansu'nun çok ortak noktası var. En basit örneği; ikimiz de farklı bir kültürle ilk kez karşılaşıyoruz. Bu durumun yarattığı etki, ikimize de aynı şekilde yansıyor.

* Gerçek hayatta 'berdel' evlilikleri yaşanıyor. En son örneği de Diyarbakır'da yaşandı. 14 ile 17 yaşındaki iki gencin istemeden evlendirilmesi gündemde şu sıralar... Orada yaşayan insanların geleneklerine bu denli bağlı olması bir bakımdan güzel. Çünkü bu durum, oradaki kültürü ve yaşamı muhafaza ediyor. Öte yandan, berdel gibi hayatının önüne geçen birtakım törelerin elbette ki değişmesi gerekiyor. Çünkü ne olursa olsun hiçbir şey insanın hayatından daha önemli değildir.

* Bu iki gencin zorla evlenmelerine rağmen, berdele karşı konuşabilmelerinde diziden cesaret aldıklarını düşünüyor musunuz? Bilemiyorum ama bu şekilde olmasını isterdim. Değişimin bir şekilde bir yerlerden başlaması gerekiyor. Belki bu diziden sonra birçok şey değişecek.

* Çekimler dolayısıyla uzun süredir Midyat'ta bulunuyorsunuz. Sizin olduğunuz süre zarfında berdel evliliklere şahit oldunuz mu? Hayır ben hiç şahit olmadım ama bu konuda bir hikaye anlatıldı. Berdel evlilikleri hala devam ediyor ne yazık ki...

* Oradaki genç kızlar ile konuşma fırsatı buluyor musunuz? Özellikle berdel konusunda onlarla sohbet ediyor musunuz? Elbette... Sırf genç kızlar ile değil, herkesle sohbet ediyorum. Ama berdel, öyle konuşulması kolay bir konu değil. Biz de hayattan, gelecekten, günümüzden sohbet ediyoruz. Çoğu zaman konu berdele de geliyor tabii. Ama dediğim gibi konuşulması kolay bir konu değil. Çok hassas ve dikkat edilmesi gereken bir konu.

* Bu dizi olmadan önce berdel hakkında bu kadar bilgi sahibi miydiniz? Berdelin ne olduğunu tabii ki biliyordum. Ama bunlar benim için genelde gazetede okuduğumuz olaylar ve televizyonda izlediğimiz haberlerden ibaretti. Şimdi birebir içindeyim konunun. O yüzden bu kadar hassas bir konu olduğunu hiç bilmiyordum. Bir yerlerde birilerinin hayatının bu kadar değiştiğini bilmiyordum.

* Sıla'nın yaşadıkları Cansu Dere'nin başına gelse, evlenmeyi kabul eder miydi? Kabul edip etmeyeceğinin sorulmadığı bir durum içindesiniz. Eğer gereken yapılmazsa, bu iki insanın hayatına mal oluyor, dizide de ağabeyim ve karısının hayatı için bu durum kabulleniliyor. Ben olsam aynı şeyi yapardım. Çünkü göz göre göre iki insanın ölümüne seyirci kalamazdım. Elbette bu bir kabulleniş değil. Ben de kimsenin zarar görmeyeceği bir şekilde bu durumdan kurtulmanın bir yolunu bulurdum. Yine de insanın başına gelmeden ne yapacağını bilebileceği bir durum değil.

* Oradaki insanların size karşı yaklaşımları nasıl? İstanbullu bir genç ile Mardin'de yaşayan bir gencin arasındaki farklılıklar size göre neler? İnsanlar bana göre çok masumlar. İstanbul'da yaşayan insanlardan çok daha farklı kaygıları var.

* Rol arkadaşınız Mehmet Akif Alakurtla nasıl çalışıyorsunuz? İyi. Hiçbir sorun yok. Herkes işini yaptığı için hiçbir sorunla karşılaşmadık. Her şey güzel ve başarılı bir şekilde devam ediyor.
 
Cevap: Sıla basında çıkan haberleri

Sıla'da mesaj vermiyor gerçekleri paylaşıyoruz

'Aliye' dizisinde canlandırdığı Doktor Kahraman karakteriyle adını Türkiye'nin gelecek vaat eden oyuncuları arasına yazdıran Tayanç Ayaydın, şu sıralar atv'nin ilgiyle izlenen yeni dizisi 'Sıla'da rol alıyor. Dizide bir Süryani'yi canlandıran genç oyuncu, "Seyirciye törelerle ilgili bir mesaj vermiyoruz, onlarla Türkiye'nin bir gerçeğini paylaşıyoruz" diyor.

Onu 'Aliye'de canlandırdığı Doktor Kahraman rolüyle tanıdık. Sempatikliği ve performansı sayesinde de kısa sürede bağrımıza bastık. Biz kendisini yeni yeni tanıyor olsak da Tayanç Ayayadın'ın tiyatroyla tanışıklığı 10 yıl öncesine dayanıyor. 1996 yılında Mimar Sinan Üniversitesi Devlet Konservatuvarı Tiyatro Bölümü'ne giren 27 yaşındaki oyuncu, mezun olduktan sonra hayatını kazanabilmek için bir yandan barmenlik yaptığını bir yandan da çalıştığı kafelerde ve özel tiyatrolarda oyunculuğunu icra ettiğini söylüyor.

'ALİYE' BİR OKULDU
2004 yılında Didem Erayla'nın yönettiği 'Ziyaret' adlı kısa filmde rol alarak beyazperdeye adım atan ve yine aynı yıl Ali Özgentürk'ün yönettiği 'Kalbin Zamanı' adlı sinema filminde Halil Ergün'ün oynadığı Cemil karakterinin gençliğini canlandıran Ayaydın, televizyon dünyasındaki ilk uzun soluklu projesinin 'Aliye' olduğunu bertiyor ve ekliyor: "Benim için 'Aliye' bir okuldu. Kahraman'ın hayata pozitif bakması, kendi hayatıma çok yardımcı oldu..." İsmi 'güvenilir' anlamına gelen genç oyuncu, şu sıralar atv ekranlarında yayınlanan 'Sıla' adlı dizide rol alıyor ve ismiyle örtüşür bir kişiliği olan Süryani Abay'ı yani Boran Ağa'nın en yakın arkadaşını canlandırıyor. Yemek yapmayı ve fotoğraf çekmeyi çok sevdiğini belirten ve kalbinin dolu olduğunu söyleyen Ayaydın'la keyifli bir sohbet gerçekleştirdik...

* 'Aliye' dizisi size neler kattı?
Büyük kitleler tarafından tanınmam bu proje ile oldu. 'Aliye'deki Doktor Kahraman rolünden önce, sinema filmlerinde ve tiyatro oyunlarında canlandırdığım tüm karakterlerin geçmiş ve geleceğini kurgulama imkanı vardı. Dizi projelerinde ise bu imkansız. Karakterlerin ana yapıları aslında belli ama oyuncular oynadıkça ve proje uzun soluklu olunca birçok detay değişebiliyor. Her değişim de oyuncuya karakterle ilgili yeni bir şey öğretiyor. Başta bu durumu çok yadırgadım ama sonra bu yeniliğe alıştım. Kamera önündeki teknik bilgimin çoğunu 'Aliye'de kazandım. Kudret Sabancı, Kemal Şanlı, Cenap Kuşçu ve Nezir Yücel gibi insanlardan set adabı ve tekniği ile ilgili çok şey öğrendim. 'Aliye' benim için bir okul niteliğindeydi. Bu kadar çok şey öğrenirken mutlu olmamak imkansızdı. Tabii ki bir oyuncunun en büyük mutluluklarından biri de halk tarafından çok sevilen bir projede yer almaktır. Kahraman her zaman bardağın dolu kısmını gören ve gösteren bir karakter olduğu için seyirci tarafından çok sevildi. Ben de rolümü çok severek oynadım. Kahraman'ın pozitif bakış açısının kendi hayatıma da çok yardımı oldu.

SÜRYANİCE ÖĞRENİYORUM
* 'Sıla'nın kadrosuna nasıl dahil oldunuz? Gül Oğuz uzun süre benim canlandırdığım Abay karakteri için ön araştırma yapmış ama bir türlü karaktere uygun bir oyuncu bulamamış. Rolün bana gelmesi epeyce geç oldu. Ama bölgeye geldikten sonra ekibin sıcakkanlılığı nedeniyle kendimi aylardır bu projenin içindeymişim gibi hissettim.

* 'Sıla'da Süryani bir karakteri oynuyorsunuz. Bu rol için ön araştırma yaptınız mı? Projeye başlamadan önce Süryanilikle ve Türkiye'deki yaşayış biçimleri ile ilgili bilgim vardı. Daha önce İncil'i okumuştum ve Hıristiyanlık'la ilgili genel bir bilgiye sahiptim. Ama çekim tarihinden önce bölgeye gelip, buradaki Süryaniler'le bizzat tanışıp onlarla iletişime geçmem, bana oynayacağım Abay karakteri ile ilgili uzaktan öğrenemeyeceğim önemli bilgiler verdi. Dizide şimdiye kadar kullanmamış olsam bile Süryanice öğrenmeye çalışıyorum. Ayrıca fırsat buldukça Mardin'deki Süryani köylerini ve kiliselerini gezdim ve geziyorum.

ÇOK EĞLENCELİ BİR EKİBİMİZ VAR
* İlerleyen bölümlerde Abay'ı neler bekliyor? Boran Ağa'yla arkadaşlığı bozulacak mı?
Bilmiyorum. Zaten bilsem de seyirciye bunu söylemek, izlemedikleri bir filmin sonun söylemekten farksız olur. Kimse henüz izlemediği bir filmin sonunu önceden bilmek istemez. Yalnızca Boran'la ilişkilerinin her zaman kan kardeşlik boyutunda süreceğini söyleyebilirim. Boran'la aralarının bozulacağını düşünmüyorum.

* Dizide pek çok mesaj verilmeye çalışılıyor. Törelerin insanların hayatını nasıl etkilediği gibi... Müslüman bir toprak ağası olan Boran'ın en yakın arkadaşının bir Süryani olması da bu mesajlardan biri. Sizce dizilerin kitlelere mesaj vermek gibi bir misyonu olmalı mı?
Proje ile ilgili bazı tercihler, o projenin yaratıcılarının hayatla ilgili dertlerini seyircilerle paylaşmasına olanak sağlıyor. Bu dertler toplumu ve yapıyı yakından ilgilendiren dertlerse tabii ki mesaj niteliği taşıyor. Ben bu sorunların altını fazla çizmemekte yarar olduğunu düşünüyorum. Altı fazla çizildiği zaman verilen mesajlar dramatik yapının içinde çok sırıtabilir ve itici görünebilir. O zaman da hedefe ulaşmaz. Gül Oğuz zaten çok büyük bir ustalıkla ve incelikle bu mesajları seyirciye ulaştırıyor. Biz aslında dizimizde seyirciye mesaj vermiyoruz. Sadece, Türkiye'nin bir gerçeğini paylaşıyoruz.

* Çekimlerinizin olmadığı zamanlarda neler yapıyorsunuz?
Bir oyuncunun sette kendi sahnesini beklerken bol bol boş vakti oluyor. Bence bu sürenin çok iyi değerlendirmesi gerekiyor. Böyle zamanlarda genellikle karakterden çıkmadan bir sonraki sahneme hazırlanıyorum. Çekimimin olmadığı günlerde ise zamanımı set içindeki farklı birimlere yardım ederek geçiriyorum. Gün geliyor ışığa, gün geliyor ses ekibine yardımcı oluyorum. Böylece hem kendimi teknik açıdan geliştiriyorum hem de setten kopmamış oluyorum. Çalışmadan duramayan biriyim. Otelde oturmak yerine sette olmak beni çok mutlu ediyor.

* Setteki hava ve rol arkadaşlarınızla ilişkileriniz nasıl?
Ailemizden çok, birbirimizi gördüğümüz için bütün oyuncularla aram iyi. Birbirimize çabuk ısındık. Menderes Samancılar ve Zeynep Eronat'ın tecrübelerinden çok şey öğreniyorum. Menderes Ağabey çok neşeli biri, hepimizi gülmekten kırıp geçiriyor. Bir de genç ekibimiz var. Oyuncularımızdan Boncuk Yılmaz, Kartal Balaban, Cemal Toktaş, reji ekibinden de Nisan Turgul ve Ender Emir ile çekimden arta kalan zamanlarımızı eğlenerek geçirebiliyoruz. Kısa zamanda çok yol kat ettiğimize inanıyorum. Tabii Gül Oğuz'u da unutmamak lazım. Hepimizle o kadar arkadaş gibi ki, yönetmenlik değerinin yanı sıra setteki varlığı bizi rahatlatıyor ve daha yaratıcı olmamızı sağlıyor. Aklına gelen her şeyi yönetmeniyle paylaşabilme özgürlüğü bir oyuncu için çok önemli. Bu yüzden kendimi çok şanslı sayıyorum.
DENİZ AYYILDIZ GÜNAYDIN





sabah
 
Cevap: Sıla basında çıkan haberleri

Sıla'nın yolu farklı


"Sıla" hem oyuncuları hem de farklı senaryosuyla, bu sezonun en çok izlenen dizisi olmayı başardı. Başrolleri paylaşan Mehmet Akif Alakurt ve Cansu Dere'ye önce modellikten geldikleri için dudak bükülmüştü ama şimdi hangi gazeteyi açsanız onların haberleriyle karşılaşıyorsunuz.
Verdikleri demeçler de aşağı yukarı aynı. Zira ikisi de rollerine tam anlamıyla odaklanmış durumda; hatta öyle ki neredeyse Mardin'den bile ayrılmıyorlar. "Sıla"nın sosyal bir soruna parmak basan senaryosu ise, ister istemez düşünce dünyalarında yeni bir alan açmış. Ancak "Sıla"nın "Asmalı Konak" ile benzerlikler taşıdığının söylenmesi, bana biraz haksız bir eleştiri gibi geliyor. Dizide farklı bir ağa portresi çizilmesi, kentli kadının geleneklerin girdabında bir aileyle kurduğu ilişki gibi benzerlikler, tek kalemde "Asmalı Konak"la eş olduğunu göstermez. "Sıla" başka bir yol izliyor, biraz zaman tanıyın yeter.
 
Cevap: Sıla basında çıkan haberleri

Sıla dizisi için Mardin'de bulunan Cansu Dere oradaki yaşıtlarıyla arasındaki farkı anlatırken "Onların gözünde kabullenme var, ölümü kabullenmişler" dedi....

atv'nin sezona damgasını vuran dizilerinden Sıla'nın başrol oyncusu Cansu Dere bugün piyasaya çıkan Yeni Aktüel'e konuştu. Çekimlerin yapıldığı Mardin'in Midyat ilçesinde yaşayan Dere "Doğu çok farklı, çok uzak. En çok çocuklara üzülüyorum" dedi.

* Yurtdışı deneyimizi zorlamak yerine niye oyunculuğu seçtiniz? Benim için en önemli şey mutlu olmam. İstediğim şeyin o olmadığına inandım. Bir de Paris'te kızlar modelliğe 14-15 yaşında başlıyorlar modelliğe. Oraya gittiğimde 21-22 yaşımdaydım. Gerçekleri görmek lazım.

* Bir aydır Mardin'de Sıla'nın çekimlerindesiniz. Ne çekti sizi bu dizide? Hikaye. Bir şeyler anlatılmaya çalışılıyor. Berdel, aşk, töre. Bunlar öyle siz 'paydos' dediğinizde bitmeyen şeyler.

* Berdel, töre cinayetlerine sizin çekim yaptığınız yörede çok rastlanıyor. Sizin şahsen tanık olduğunuz bir olay var mı? Hayır. Bir kere bu konular orada o kadar açık konuşulan şeyler değil. Ama 25 yaşındayım. Benim yaşımda orada 4-5 çocuklu hemcinslerimi gördüm. Ne kadar farklı hayatlar yaşadığımızı gördüm. Çok fazla seçim hakkı tanınmamasının yüzlerine yansımasını görebiliyorsun. Bir kabullenme var, ölümü kabullenmişler bir kere.

* Bu konular çok derin ve üzücü. Çekimler esnasında içiniz daralıyor mu? Çocukları gördüğümde üzülüyorum. Sokakta çok fazla çocuk var. Kendini kurtarmasını beceren hayatta kalacak.
 
Cevap: Sıla basında çıkan haberleri



Berdelin acısını hangi sos hafifletir?

DEĞERLİ meslektaşım Sina Koloğlu'nun Milliyet'teki köşesinde, okuru Sezer Uysal'ın kritiğini okuyunca, "Bunu ben nasıl fark edemedim?" diye hayıflandım. Hep diyorum ya, "Aslında her evde sıkı bir televizyon eleştirmeni var. Ve sayıları da giderek artıyor" diye... Belli ki Uysal da onlardan biri. Okur Sezer Uysal, Sıla dizisinde yanlış algılanacak bir mesaja dikkat çekmiş. Demiş ki, "Berdel olarak eve hapsedilen Sıla'nın karşısına son derece karizmatik, yakışıklı, romantik bir genç çıkıyor. Bu durumda berdelin kötü bir şey olduğuna genç kızları nasıl inandırabiliriz ki?.." Vallahi haklı... Aşka Sürgün'de de aynı şey olmamış mıydı? Ya da zorla evlendirilen kızların sonunda "kısmetlerine sevdalandıkları" diğer dizi ve filmlerde?.. Son bölümlerde Sıla ile Boran arasında aşk kıvılcımları aleve dönüşüverdi. Muhtemelen ilerleyen bölümlerde her ikisi de "Zorla güzellik olmaz" deyişini boşa çıkartmak için var güçleriyle çalışacaklar. Oysa berdelin sonu pek mutlu bitmez. Her gün gazetelerin üçüncü sayfalarına yansıyan dramatik öyküler, spot ışıkları altında toz pembe bir rota izlemez. Belki dizinin ilerleyen bölümlerinde berdelin bu vahşi ve ürkütücü yüzü de ortaya çıkacak. Ama bildiğim bir şey var: Konu berdel olunca; neresi sıla, neresi gurbet bilinmez. Berdel öyle acıdır ki; istediğiniz kadar aşk sosuna bulayın, yenmez!..

Yüksel Aytug