Osmanlı isimleri ve anlamları neler biliyor musunuz ?

- O -

OBA: (Tür.) Er. 1. Çadırlarda yaşayan göçebe ailelerin meydana getirdiği topluluk. 2. Genellikle bölmeli göçebe cadın. 3. Yabancı. 4. Zeka ya da yetenekleri olağanüstü işler başaracak kadar üstün olan kimse, dahi. 5. Ova.
OBUZ: (Tür.) Er. 1. Su kaynağı. 2. Akarsulardan oluşan küçük derecik. 3. İki derenin birleştiği dar yer. 4. Karların erimesiyle oluşan ufak dere.
ODHAN: (Tür.) Er. Atak, hareketli ve canlı lider.
ODKAN: (Tür.) Er. 1. Canlı, coşkulu kimse. 2. Ateş kanlı. 3. Atak. Delidolu
ODMAN: (Tür.) Er. Ateş gibi canlı, coşkulu, hareketli kimse.
OFLAS: (Tür.) Er. (bkz. Oflaz).
OFLAZ: (Tür.). 1. İyi, güzel, eksiksiz, tam. 2. Gürbüz, yakışıklı, güzel giyinen. 3. Becerikli. 4. Eflatun rengi. 5. İşe yarar uygun. 6. Cesur kabadayı. Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
OFLAZER: (Tür.) Er. Oflaz er. Gürbüz, becerikli, eksiksiz, yiğit.
OĞAN: (Tür.). (bkz. Okan).
OGANER: (Tür.) Er. Oğan er.
OGÜN: (Tür.). Anımsanan belirli bir günde doğan. Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
OGANER: (Tür.) Er. Oğan er. OĞANSOY: (Tür.) Er. Oğan soy.
OĞUÇ: (Tür.) Er. 1. Oymak. Hısım, akraba. 2. Bereket.
ÖĞÜR: (Tür.) Er. 1. Uğur. 2. Samimi, içten dost. 3. Bir şey yapabilmek için ele geçen zaman ya da elverişli durum.
OĞURALP: (Tür.) Er. Samimi, içten yiğit.
OĞURATA: (Tür.) Er. Uğurlu ata.
OĞUŞ: (Tür.) Er. Erkek çocuk.
OĞUZ: (Tür.) Er. 1. Mübarek, saf ve iyi yaratılışlı. 2. Genç, sağlam, güçlü. 3. Anlayışı kıt, bön. 4. Köylü. Tosun. 5. Türk efsanelerinde geçen büyük bir kahraman. Büyük bir Türk boyu.
OĞUZ ALP: (Tür.) Er. Oğuz boyundan, yiğit, savaşçı.
OĞUZ ATA: (Tür.) Er. 1. Oğuz'a mensup, güçlü yiğit baba. 2. Oğuz kahramanı.
OĞUZBALA: (Tür.) Er. 1. Oğuz çocuğu. 2. Yiğit gürbüz çocuk.
OĞUZBAY: (Tür.) Er. Oğuz bay.
OGUZCAN: (Tür.) Er. Oğuz can.
OĞUZER: (Tür.) Er. Oğuz er.
OĞUZHAN: (Tür.) Er. 1. Yiğit han, hakan. 2. Oğuz boylarının efsanevi kahramanı.
OĞUZKAN: (Tür.) Er. Damarlarında Oğuz kanı taşıyan.
OĞUZMAN: (Tür.) Er. Güçlü, sağlam, iyi yürekli, dost kimse.
OĞUZTAN: (Tür.) Er. Görkemli, aydınlık.
OĞUZTÜZÜN: (Tür.) Er. 1. Sağlam, yiğit. 2. Yumuşak huylu, sakin.
OKAN: (Tür.) Er. 1. Anlayışlı. Anlama, öğrenme. 2. Tanrı, oğuz.
OKANALP: (Tür.) Er. 1. Anlayışlı yiğit. 2. Tanrısal gücü olan yiğit.
OKANAY: (Tür.) Er. Okan ay.
OKANDAN: (Tür.) Er. Tanrı'dan gelen, Tann'nın verdiği.
OKANER: (Tür.) Er. (bkz. Okanalp).
OKATAN: (Tür.) Er. Ok atan.
OKATAY: (Tür.) Er. Ok atay.
OKAY: (Tür.). 1. Baht, talih, şans. 2. Bahtlı, talihli. 3. Beğenme. 4. Satürn gezegeni. Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
OKBAŞ: (Tür.) Er. Ok baş.
OKBOĞA: (Tür.) Er. Hızlı ve boğa gibi güçlü.
OKBUDUN: (Tür.) Er. Birlik içinde olan. Dürüst soya mensup.
OKCAN: (Tür.) Er. Canlı, hareketli canı tez.
OKÇUN: (Tür.) Er. Uzak, öte, uzakta bulunan.
OKDAĞ: (Tür.) Er. Ok dağ.
OKDEMİR: (Tür.) Er. 1. Demir gibi sağlam ve atak. 2. Demirden yapılmış ok.
OKER: (Tür.) Er. Hızlı, canlı, hareketli kimse.
OKERGÜN: (Tür.) Er. Ok ergin.
OKGÜÇ: (Tür.) Er. Ok gibi güçlü ve hızlı.
OKHAN: (Tür.) Er. Hızlı, atak ve güçlü lider, han.
OKKAN: (Tür.) Er. Ok kan.
OKMAN: (Tür.) Er. 1. Ok gibi hızlı, güçlü kimse. 2. Okçu. Kemankeş.
OKSAL: (Tür.) Er. Ok sal.
OKSALMIŞ: (Tür.) Er. Ok atmakla meşhur.
OKSAR: (Tür.) Er. Ok atışına hazırlan.
OKSAY: (Tür.) Er. Ok ve Say'dan birleşik isim.
OKSEV: (Tür.) Er. Ok ve Sev'den birleşik isim.
OKSEVEN: (Tür.) Er. Ok seven.
OKSU: (Tür.) Er. Hızlı ve düzenli akan su.
OKŞAK: (Tür.) Er. 1. Benzeyiş. 2. Benzeyen, andıran.
OKŞAN: (Tür.) Ka. Daima övülen, beğenilen insan ol.
OKTAN: (Tür.) Er. Ok tan. tty& OKTAR: (Tür.) Er. Ok tar. 110
OKTAY: (Tür.) Er. Öfkeli, sinirli, kızgın.
OKTUĞ: (Tür.) Er. Ok tuğ.
OKTUNA: (Tür.)Er. Oktuna.
OKTÜRE: (Tür.) Er. Ok türe.
OKTÜREMİŞ: (Tür.) Er. Ok türemış.
OKUŞ: (Tür.) Er. 1. Zeka, akıl, anlayışlılık (Öküs'ten). 2. Çağn, davet.
OKUŞLU: (Tür.) Er. Zeki, akıllı, anlayışlı.
OKUTAN: (Tür.) Er. Eğitici, öğretmen.
OKUTMAN: (Tür.) Er. Okutan, öğreten, öğretmen.
OKUYAN: (Tür.) Er. 1. Okumayı seven. 2. Çağıran, davet eden.
OKYALAZ: (Tür.) Er. Ateş gibi canlı ve çabuk.
OKYAN: (Tür.) Er. Ok yan.
OKYANUS: (Yun.) Ana karaları birbirinden ayıran büyük deniz. Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
OKYAR: (Tür.) Er. Ok yar.
OKYAY: (Tür.) Er. Ok yay.
OLCA: (Tür.) Savaşta düşmandan ele geçirilen mal, ganimet. Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
OLCAY: (Tür.) Ka. Baht, talih, ikbal.
OLCAYTU: (Tür.) Er. Bahüı, şanslı, talihli.
OLCAYTUĞ: (Tür.) Er. (bkz. Olcaytu). , ,
OLCUM: (Tür.) 1. Eli işe yatkın, becerikli, usta. 2. Kendini olduğundan üstün gösteren. 3. Hekimlik taslayan kimse. Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
OLDAÇ: (Tür.) Er. Şişman, büyümeye, gelişmeye elverişli olan.
OLGAÇ: (Tür.) Er. Olgun, yetişkin, iyi gelişmiş.
OLGUN: (Tür.) Bilgi, görgü ve hoşgörüsü gelişmiş kimse. Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
OLGUNA Y: (Tür.) Olgunay, dolunay. Erkek ve kadın adı olarak kullanılır
OLGUNER: (Tür.) Er. Olgun er. Yetişmiş, iyi gelişmiş kimse.
OLGUNSOY: (Tür.) Er. Tanınmış
soydan gelen. / « * >•.
OLGUNSU: (Tür.) Er. Olgunsu OLSAR: (Tür.) Er. Adın duyulsun.
OMAÇ: (Tür.) Hedef, gaye, amaç. Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
OMAY: (Tür.) 1. Seçkin, seçilmiş. 2. Özet, öz. Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
ONAR: (Tür.) Daha iyi bir duruma giren, muüu olan. Hastalıktan, dertten kurtulan. Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
ONARAN: (Tür.) Er. 1. Düzelten, yararlı bir duruma getiren. İyileştiren, tedavi eden. 2. Başaran, bitiren.
ONAT: (Tür.) 1. İyi, güzel, düzgün. 2. İyi yaratılışlı. 3. Doğru, dürüst nitelikli. 4. Kolay. Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
ONATKAN: (Tür.) Er. Onat kan.* Temiz, dürüst soydan gelen.
ONATSÜ: (Tür.) Er. Güzel, dürüst asker. Nitelikli asker.
ONAY: (Tür.). Uygun bulma, onaylama. Uygun yerinde. Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
ONBULAK: (Tür.) Er. On bulak.
GAR: (Tür.) Er. Kurtuluş. :;^nn
ONGAY: (Tür.) Er. Kolay.
ONGU: (Tür.) Ka. 1. Gönül rahatlığı, mutluluk, sağlık. 2. Bayındırlık, gelişmişlik.
ONGUN: (Tür.) 1. Eksiksiz, tam. 2. Verimli, bol, Bayındır. 3. Kutlu, uğurlu, beğenilen. 4. Kurtulmuş, onmuş. 5. Gelişmiş, gürbüz. Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
ONGUNALP: (Tür.) Er. Kutlu, uğurlu, beğenilen yiğit.
ONGUNER: (Tür.) Er. Gelişmiş, gürbüz genç.
ONGUNSU: (Tür.) Er. Bol ve gür akan su.
ONGUNER: (Tür.) Er. Ongüner.
ONGÜNEŞ: (Tür.) Er. Ongüneş.
ONUK: (Tür.) Er. Sevgili, aziz.
ONUKER: (Tür.) Er. Onuk er. Sevilen, sevgili insan, saygı değer.
ONUKTEKİN: (Tür.) Er. Sevilen, sayılan güvenilir, emin insan.
ONUL: (Tür.) İyileş, iyi ol, sağlıklı ol. Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
ONULTAN: (Tür.) Er. İyileştiren, düzelten, sağlığına kavuşturan.
ONUR: (Tür.) Er. 1. İnsanın kendisine karşı duyduğu saygı. 2. Başkalarının gösterdiği saygının dayandığı değer, şeref.
ONURAD: (Tür.) Er. Onuruyla tanınmış ad.
ONURAL: (Tür.) Er. Şan, şeref kazan.
ONURALP: (Tür.) Er. Onuruyla tanınmış kimse. Yiğit ve onurlu.
ONURHAN: (Tür.) Er. Onurlu han, hükümdar.
ONURKAN: (Tür.) Er. Onurlu, soylu kandan gelen.
ONURSAL: (Tür.) Er. Onurla ilgili. Saygı için verilen san.
ONURSAN: (Tür.) Er. Onuruyla tanınmış, şerefli.
ONURSAY: (Tür.) Er. Onur say. ONURSEV: (Tür.) Er. Onur sev.
ONURSOY: (Tür.) Er. Onurlu soydan gelen.
ONURSU: (Tür.) Er. Onur su. ONURSÜ: (Tür.) Er. Onurlu asker.
ORAK: (Tür.) Er. 1. Ekin biçme zamanı, hasat. 2. Ekin biçme aracı.
ORAL: (Tür.) Er. Kuleyi, şehri ele geçir, zaptet.
ÖR ALMIŞ: (Tür.) Er. Kale, şehir almış.
ORAN: (Tür.) Er. 1. Ölçü, nispet, derece. Ölçülü, hesaplı. 2. Tahmin. 3. Anlayışlı. 4. Abartma, abartı. 5. Özel işaret, nişan.
ÖRAY: (Tür.) 1. Ateş gibi kızıl renkte ay. 2. Şehirli, şehirde yaşayan. Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
ORBAY: (Tür.) Er. Ordu komutanı. Ordu beyi.
ORBEK: (Tür.) Er. Şehir beyi.
ORBEY: (Tür.) Er. Bekçi muhafız.
ORCAN: (Tür.) Er. 1. Bey can. 2. Üstün, kıdemli kişi.
ORCANER: (Tür.) Er. (bkz. Orcan).
ORÇUN: (Tür.) Er. Ardıllar, halefler.
ORGUN: (Tür.) Er. Gizli saklı.
ORGUNALP: (Tür.) Er. Orgun alp.
ORGUNTAY: (Tür.) Er. Orgun tay.
ORGÜL: (Tür.) Ka. Ateş gibi kırmızı renkte gül.
ÖRGÜN: (Tür.) Er. Sıcak gün.
ORGUNALP: (Tür.) Er. Örgün alp.
ORHAN: (Tür.) Er. Şehrin yöneticisi, hakimi. Orhan Gazi: Osmanlı imparatorluğunun ikinci padişahı.
ORHON: (Tür.) Er. (bkz. Orhun).
ORHUN: (Tür.) Er. 1. Orta Asya'da bir ırmak. 2. Orta Asya Türklerinin kullandığı en eski yazı. 3. Yüksek, yüce Hun anlamında.
ORKAN: (Tür.) Er. Ör kan. ORKİDE: (Fran.) Ka. Çiçeklerinin güzelliği nedeniyle seralarda yetiştirilen değerli bir süs bitkisi.
ORKUN: (Tür.) Er. (bkz. Ör hun).
ORKUT: (Tür.) Er. Kutlu, uğurlu şehir.
ORKUT A Y: (Tür.) Er. Ör kut ay.

ORTAÇ: (Tür.) Er. 1. Tepe, ozanların bulunduğu. 2. Mirasçı. 3. Veliaht. 4. Sıfat fiiller.
ORTAN: (Tür.) Er. Ateş renginde kızıl tan.
ORTANCA: (Tür.) 1. Pek çok türü bulunan süs bitkisi. 2. Yaş bakımından üç kardeşin büyüğü ile küçüğü arasındaki kardeş. İsim olarak kullanılmaz.
ÖRTÜN: (Tür.) Er. Ortanca kardeş.
ORTUNÇ: (Tür.) Er. Ateş renginde tunç.
ORUÇ: (Tür.) Er. İslam'ın beş şar
tından birisidir. Tan yerinin ağarmasından güneş batana kadar Allah nzası için yiyip içmekten cinsi münasebetten sakınmak. İbadet. Savm. Oruç Reis; Önceleri Cezayir'de olup daha sonra Osmanlı donanmasına katılan ünlü denizci.
ORUK: (Tür.) Er.l. Aile, oymak. Göçmen olarak gelip bir yere yerleşen. 2. Yol, çare, imkan.

ORUN: (Tür.) Er. 1. Özel, yer. Önemli bir görevlinin çalıştığı yer, makam. 2. Gizli, habersiz. 3. Huy, yaratılış.
ORUS: (Tür.) Er. Eski uygur adlanndandır. "Talih, baht, saadet" anlamındadır.
ORUZ: (Tür.) Er. Düşün, düşünce.
OSKAN: (Tür.) Er. Akıllı.
OSKAY: (Tür.) Neşeli, mutlu. Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
OSMAN: (Ar.) Er. 1. Bir tür kuş ya da ejderha. 2. Hz. Muhammed (s.a.s)'in damadı ve Hz. Ömer'den sonra devlet başkanı olan III. halife. 3. Osmanlı devletinin kurucusu, Osman Gazi.
OTAC: (Tür.). Hekim, doktor. Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
OT ARAN: (Tür.) Er. Hayvanları otlatan çoban.
OT AY: (Tür.) Ateş renginde ay. Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
OYA: (Tür.) Ka. 1. Genellikle ipek ibrişim kullanılarak iğne, mekik, tığ ya da firkete ile yapılan ince dantel. 2. İnce, güzel, nazik.
OYAL: (Tür.) Oy al. Erkek ve kadin adı olarak kullanılır.
OYALP: (Tür.) Er. Oy alp.
OYANALP: (Tür.) Er. Oğan alp. Güçlü yiğit.
OYHAN: (Tür.) Er. Oy han.
OYKAN: (Tür.) Er. Oy kan. OYKUT: (Tür.) Er. Oy kut.
OYLUM: (Tür.) 1. Vadi, koyak. Çukur, oyuk. 2. Bir cismin uzayda kapladığı boşluk. Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
OYMAN: (Tür.) Er. Görüş, düşünce sahibi.
OYTUN: (Tür.) 1. Kutsal, mübarek. 2. Beğenilen, güzel yer. Alçak yer, ova. Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
OYTUNÇ: (Tür.) Er. Oy tunç.
OYUM: (Tür.) Oymak işi. Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
OZAN: (Tür.) Er. 1. Şiir yazan, şair. Halk şairi. 2. Şakacı, tatlı, güzel konuşan.
OZANALP: (Tür.) Er. Şiir söyleyen tatlı dilli yiğit.
OZANER: (Tür.) Er. Ozan er.
OZANSOY: (Tür.) Er. Güzel konuşan, şiir yazan bir soydan gelen.
OZANSÜ: (Tür.) Er. Güzel konuşan, şiir yazan asker.
OZGAN: (Tür.) Er. Öne geçen, kazanan, başarılı.
 
- Ö -

ÖCAL: (Tür.) Er. Yapılan kötülüğün acısını çıkar, öcünü al.
ÖÇALAN: (Tür.) Er. İntikam alan.
ÖDÜL: (Tür.) l Bir basan ya da iyilik karşısında verilen armağan. 2. Yanşma veya müsabakalarda bir tarafın, kazanana verdiği hediye, mükafat. Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
ÖĞE: (Tür.) 1. Çok akıllı. Yaşlı kimse. 2. Bir ulusun büyüğü, ileri geleni. 3.. Hekim. 4. Ün, şöhret. Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
ÖGEDAY: (Tür.) Er. 1. Çok akıllı, bilgili. 2. Moğol hükümdarı Cengiz Han'ın oğlu.
ÖGER: (Tür.) Er. Akıllı, bilgili kimse.
ÖGET: (Tür.) Beğenilen, aranılan, övülen, iyi güzel. Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
ÖGETÜRK: (Tür.) Er. Akıllı, bilgili Türk.
ÖĞÜN: (Tür.) 1. Kendini yücelt, gurur duy. 2. Zaman vakit. 3. Kez, defa.
4. Önde, ileride olan. Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
ÖĞÜT: (Tür.) Bir kimseye yapması ya da yapmaması gereken şeyler için söylenen söz. Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
ÖKE: (Tür.) Er. (bkz. Öğe).
ÖKER: (Tür.) Er. Akıllı kimse.
ÖKKEŞ: (Ar.) Er. 1. Erkek örümcek. 2. Bir dağ adı.
OKLU: (Tür.) Er. Akıllı.
ÖKMEN: (Tür.) Er. Akıllı, zeki, bilgili kimse.
OKMENER: (Tür.) Er. Akıllı, bilgili kimse.
ÖKTEM: (Tür.) Er. Güçlü, onurlu, gösterişli, korkusuz.
ÖKTEMER: (Tür.) Er. (bkz. Öktem).
ÖKTEN: (Tür.) Er. Akıllı, bilgili, fazıl, kahraman, cesur.
ÖKTÜRK: (Tür.) Er. Akıllı, güçlü Türk.
ÖMER: (Ar.) Er. İslam Devleti'nin II. Halifesi Ömer b. Hattab. Dünya durdukça adaletinden dolayı ondan bahsedilecek, Cennetle müjdelenmiştir. Hak ile Batılı çok iyi ayırt edebilen bir alim olduğu için Ömeru'1Faruk adını almıştır.
ÖMÜR: (Ar.) 1. Hayat müddeti, yaşama süresi. 2. Hayat, dirilik. Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
ÖMÜRAL: (a.t.i.) Er. Uzun ömürlü ol.
ÖMÜRCAN: (a.t.i.) Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
ÖNAL: (Tür.) Er. İleri git, lider ol anlamında.
ONAY: (Tür.) Ayın ilk günlerindeki hali, hilal. Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
ONAYDIN: (Tür.) Ka. Ön aydın.
ÖNCEL: (Tür.) 1. Birine göre kendinden önce yerini tutmuş olan kimse. 2. Bizden önce yaşamış olanlar. Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
ÖNCÜBAY: (Tür.) Er. Klavuz, rehber, önder kişi.
ÖNDER: (Tür.) Bir davada, fikri siyasi bir harekette önde giden, önayak olan, kitleyi idare eden kimse, lider, şef. Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
ÖNEL: (Tür.) Bir işin tamamlanması için verilen süre, vade, mühlet. Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
ÖNEN: (Tür.) Hak, adalet. Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
ÖNER: (Tür.) 1. Önde gelen, başta gelen. 2. Yön. 3. Sıra. Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
ÖNGAY: (Tür.) Jüpiter gezegeni. Erkek ve kadın adı olarak kulfanılır.
ÖNGEL: (Tür.) Er. Ağır başlı.
ONGEN: (Tür.) Basan, zafer. Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
ÖNGÜ: (Tür.) Er. 1. İlk, önce, önceki. 2. Direnme, inat. ÖNGÜL: (Tür.) 1. Direnen, inatçı kimse. 2. Ön ayak olan, teşvik eden. 3. Kılavuz. Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
ÖNGÜT: (Tür.) Er. 1. Saklanarak yanaşma, izinden yürüme. 2. Hücum etmek için elverişli yer.
ÖNKAL: (Tür.) Er. Ön kal.
ÖNNUR: (Tür.) Ka. Ön nur.
ÖNSAL: (Tür.) Er. Ön sal.
ÖNSOY: (Tür.) Er. İlk soy.
ONUR: (Tür.) Kendinden önceki, eski. Öne geçen, ileriye giden. Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
ÖREN: (Tür.) 1. Eski yapı ya da kent kalıntısı. 2. Şehir kent. Köy. 3. Bitek ova. 4. Ormanlık yer. Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
ÖRENEL: (Tür.) Er. Cömert ve geniş el.
ÖRENER: (Tür.) Er. Geniş, güven veren yiğit.
ÖRENGÜL: (Tür.) Er. Yaban gülü.
ÖRGEN: (Tür.) Er. 1. Organ. 2. İnce halat, urgan.
ORSAN: (Tür.) Er. Yüce adı olan. ÖRSEL: (Tür.)Er. Örsel.
ÖTÜKEN: (Tür.) Er. 1. Oğuz destanında Tiyenşan dağlarıyla Orhun havzası arasında bulunduğu belirtilen, ormanlık kutsal bölge. 2. Moğolca'da yer Tanrıçası. İsim olarak kullanılmaz.
ÖVEÇ: (Tür.) Er. 2, 3 yaşındaki erkek koyun.
ÖVÜNÇ: (Tür.) Övünmeye yol açan, övünülecek şey. Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
ÖYMEN: (Tür.) Er. Evcimen, evine
ÖZ: (Tür.) 1. Bir kimsenin betiği, manevi varlığı. 2. Bir şeyin temel öğesi. 3. Kan bağı ile bağlı olan. 4. Katıksız, an. 5. Çay, dere. Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
ÖZAK: (Tür.) Er. Öz ak. Özü temiz, doğru kimse.
ÖZAKAN: (Tür.) Er. Öz akan.
ÖZAKAY: (Tür.) Öz akay. Özü temiz kimse. Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
ÖZ AKIN: (Tür.) Er. Öz akın.
ÖZAKINCI: (Tür.) Er. Öz akıncı.
ÖZAKTUĞ: (Tür.) Er. Beyaz tuğ.
ÖZAL: (Tür.) Er. Öz al.
ÖZALP: (Tür.) Er. Özünde yiğit olan kimse.
ÖZALPMAN: (Tür.) Er. Özünde yiğit olan kimse.
ÖZALPSAN: (Tür.) Er. Yiğitliğiyle tanınan kimse.
ÖZALTAN: (Tür.) Sabah seher vöaktinde göğün kızıllaşarak aydınlanması. Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
ÖZALTAY: (Tür.) Er. Altaylara mensup. Öztürk.
ÖZALTIN: (Tür.) Özü altın gibi değerli olan kimse. Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
ÖZALTUĞ: (Tür.) Er. Kırmızı tuğ.
OZAN: (Tür.) Ka. Öz an.
ÖZARI: (Tür.) An gibi çalışkan kimse. Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
ÖZARKIN: (Tür.) Er. Öz arkın.
ÖZASLAN: (Tür.) Er. Aslan gibi güçlü, soylu kimse.
ÖZATA: (Tür.) Er. Ata ve Öz kelimelerinden birleşik isim.
ÖZATAY: (Tür.) Er. Özü herkesçe tanınan kimse.
ÖZAY: (Tür.). Özü ay gibi temiz, parlak, aydınlık kimse.
ÖZAYDIN: (Tür.) Özü temiz, aydınlık kimse. Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
ÖZBAL: (Tür.) Er. Balın özü. Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
ÖZBALA: (Tür.) Er. Öz çocuk.
ÖZBAŞ: (Tür.) Er. Öz baş.
ÖZBAŞAK: (Tür.) Ka. Öz başak.
ÖZBATU: (Tür.) Er. Öz batu.
ÖZBAY: (Tür.) Er. Yiğit, Türk Alpi.
ÖZBEK: (Tür.) 1. Yiğit, cesur, özü güçlü. 2. Orta Asya'da yaşayan bir Türk boyu ve bu boydan olan kimse. 3. Dere, çay. Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
ÖZBEKKAN: (Tür.) Er. Özbek soyundan gelen.
ÖZBEN: (Tür.) Soyluluk ve asalette öz, temel. Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
ÖZBERK: (a.f.i.) Er. Özü güçlü kimse.
ÖZBEY: (Tür.) Er. (bkz. Özbay).
ÖZBİL: (Tür.) Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
ÖZBİLEK: (Tür.) Güçlü bilek. Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
ÖZBİLEN: (Tür.) Kendisi bilen, kendiliğinden bilen. Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
ÖZBİLGE: (Tür.) Bilgelik taşıyan. Doğasında bilgelik bulunan. Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
ÖZBİLGİN: (Tür.) Öz bilgin. Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
ÖZBİLİR: (Tür.) Asıl bilgiye ulaşan, temel bilgi sahibi. Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
ÖZBİR: (Tür.) Er. Soy, temel, asıl birliği.
ÖZBOĞA: (Tür.) Er. Öz boğa.
ÖZCAN: (Tür.) Candan, samimi, içten. Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
ÖZCANAN: (t.f.i.) Ka. Kişiye en yakın, sevgili.
ÖZCEBE: (Tür.) Er. Zırh, cevşen, silah, mühimmat işleriyle uğraşan.
ÖZÇAM: (Tür.) Er. Öz çam.
ÖZÇELİK: (Tür.) Er. Özü çeîik gibi sert ve güçlü.
ÖZÇEVİK: (Tür.) Er. Canlı, çevik, hareketli kimse.
ÖZÇIN: (Tür.) Er. Özü doğru, saf, temiz kimse.
ÖZÇINAR: (Tür.) Er. Öz çınar.
ÖZDAĞ: (Tür.) Er. Öz dağ.
ÖZDAL: (Tür.) Öz dal. Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
ÖZDAMAR: (Tür.) Er. Öz damar.
ÖZDEĞER: (Tür.) Er. Bir şeyin gerçek değeri.
ÖZDEK: (Tür.) Er. 1. Temel, esas, kök. 2. İç, öz, çekirdek. 3. Madde.
ÖZDEL: (Tür.) Hediye. Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
ÖZDEMİR: (Tür.) Er. Özü demir gibi güçlü.
ÖZDEN: (Tür.) 1. Soyca temiz, köleliği olmayan, özgür. 2. Özle, özvarlıkla, gerçekle ilgili. 3. Sulann geçtiği yer, su geçidi. 4. Özsu. Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
ÖZDENER: (Tür.) Er. Özden er. ÖZDEREN: (Tür.) Ka. Öz deren.
ÖZDEŞ: (Tür.) Her türlü nitelik bakımından eşit olan, benzer olan. Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
ÖZDİL: (Tür.) Er. Gönülden, içten.
ÖZDİLEK: (Tür.) Candan dilenen dilek. Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
ÖZDİLMAÇ: (Tür.) Er. Tercüman, çevirmen.
ÖZDİNÇ: (Tür.) Er. Özlü, canlı, dinç olan kimse.
ÖZDİNÇER: (Tür.) Er. Özü canlı, dinç olan kimse.
ÖZDOĞA: (Tür.) Er. Gerçek, bozulmamış tabiat.
ÖZDOĞAL: (Tür.) Er. Öz doğal.
ÖZDOĞAN: (Tür.) Er. Öz doğan.
ÖZDOĞRU: (Tür.) Er. Özünden temiz, dürüst kimse.
ÖZDORU: (Tür.) Er. Öz doru.
ÖZDORUK: (Tür.) Er. Zirve. Yüksek şahsiyet.
ÖZDÜR AN: (Tür.) Er. Öz duran.
ÖZDURDU: (Tür.) Er. Öz durdu.
ÖZDURU: (Tür.) Er. Özü duru, katıksız olan.
ÖZEK: (Tür.) 1. Güç. 2. Çalışkan. 3. Küçük dere. 4. Ağacın, bitkinin özü, içi. Bitki filizi. 5. Bir şeyin ortası. 6. Sel yarıntısı. Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
ÖZEKAN: (Tür.) Er. Öze kan.
ÖZEL: (Tür.) Öz el. 1. Yalnız bir kişiye, bir şeye ait ya da ilişkin olan. Devlete değil, kişiye ait olan. 2. Her zaman görülenden, olağandan farklı, dikkate değer. Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
ÖZEN: (Tür.) 1. Bir işin elden geldiğince iyi olması için gösterilen çaba. 2. içerlek, tam orta, en içeride olan. 3. ilk söz. 4. Bir birine yakın iki dağın arasındaki uzaklık, ara. Dere, ırmak. Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
ÖZENAY: (Tür.) Ka. Özen ay.
ÖZENDER: (Tür.) Er. Ender bulunan yaratılışta olan, değerli.
ÖZENGİN: (Tür.) Er. Özü engin, geniş ve derin.
ÖZENGÜL: (Tür.) Ka. Özen gül.
ÖZENİR: (Tür.) Ka. Çaba gösteren, en iyisini yapmaya çalışan.
ÖZENLİ: (Tür.) Er. Özenle çalışan kimse.
ÖZER: (Tür.) Yiğit, doğru kimse. Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
ÖZERCAN: (Tür.) Er. Özer can.
ÖZERDAL: (Tür.) Er. Öz er dal.
ÖZERDEM: (Tür.) Er. Bütün erdemleri özünde toplayan.
ÖZERDİM: (Tür.) Er. Özüne erdim, ulaştım.
ÖZERDİNÇ: (Tür.) Er. Özünde canlı, dinç olan erkek.
ÖZEREK: (Tür.) Er. Asıl amaç, ulaşılmak istenen şey.
ÖZERHAN: (Tür.) Er. Yiğit, cesur han.
ÖZERK: (Tür.) Er. Kendi kendini yönetme yetkisi olan.
ÖZERKİN: (Tür.) Er. Özgür, güçlü kimse.
ÖZERKMEN: (Tür.) Er. – Özünde güçlü olan.
ÖZERMAN: (Tür.) Er. 1. Bir şeyi çok isteyen. 2. Pişmanlık duyan.
ÖZEROL: (Tür.) Er. Gerçek yiğit ol.
ÖZERTAN: (Tür.) Er. Öz ertan.
ÖZERTEM: (Tür.) Er. Özünde erdemli olan.
ÖZGE: (Tür.). 1. Başka, gayrı, diğer. Yabancı, ağyar. 2. İyi, güzel. 3. iki dağ arasındaki dereciklerin birleştiği yer, derenin başlangıcı. 4. Şakacı. 5. Cana yakın, sıcakkanlı. 6. Yürekli, gözü pek. Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
ÖZGEBAY: (Tür.) Er. İyi, güzel, yürekli erkek.
ÖZGEER: (Tür.) Er. İyi güzel erkek.
ÖZGEN: (Tür.) Özü geniş, rahat, sakin kimse. Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
ÖZGENALP: (Tür.) Er. Sakin, ağırbaşlı yiğit.
ÖZGENAY: (Tür.) (bkz. Özgenay). Erkek ve kadın adı olarak kullanılır. ÖZGENÇ: (Tür.) Er. Öz genç.
ÖZGENER: (Tür.) Er. (bkz. Özgenalp).
ÖZGER: (Tür.) iyi, güzel kimse. Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
ÖZGlRAY: (Tür.) Er. Kuvvetli, kudretli yiğit. Kırım hanlarının kullandığı isimlerden.
ÖZGÜ: (Tür.) 1. Kutsal. 2. Özellikle birine ya da bir şeye ait olan. Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
ÖZGÜÇ: (Tür.) Er. Temel güç. Ana kuvvet.
ÖZGÜL: (Tür.) Ka. 1. Özü gül gibi olan. 2. Özellikle bir türe ait olan.
ÖZGÜLAY: (Tür.) Ka. Öz gül ay.
ÖZGÜLEÇ: (Tür.) Güler yüzlü, içten gülen kimse. Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
ÖZGÜLER: (Tür.) Ka. Öz güler.
ÖZGÜLÜM: (Tür.) Ka. Öz gülüm.
ÖZGÜN: (Tür.) Nitelikleri bakımından benzerlerinden ayrı ve üstün olan. Yalnız kendine özgü bir nitelik taşıyan. Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
ÖZGÜNAY: (Tür.) Özgün ay. Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
ÖZGÜNEL: (Tür.) Ka. Üstün, kerem sahibi cömert el.
ÖZGÜNER: (Tür.) Er. Öz güner.
ÖZGÜNEŞ: (Tür.) Güneş gibi parlak ve kapsamlı. Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
ÖZGÜR: (Tür.) 1. Kendi kendine hareket etme, davranma karar verme gücü olan. 2. Tutuklu olmayan, hür. Başkasının kölesi olmayan. Bağımsız. Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
ÖZGÜRCAN: (Tür.) Er. Özgürlüğüne düşkün kimse. ÖZGÜREL: (Tür.) Er. Özgür davranan kimse.
ÖZGÜVEN: (Tür.) Kendine güvenen. Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
ÖZHAKAN: (Tür.) Er. Hakan soyundan gelen.
ÖZHAN: (Tür.) Er. Hükümdar soyundan gelen.
ÖZİL: (Tür.) Gerçek ülke. Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
ÖZİLHAN: (Tür.) Er. Ülkenin hanı, reisi.
ÖZİLTER: (Tür.) Er. Yurdun gerçek savunucusu, koruyucusu.
ÖZİNAL: (Tür.) Er. Gerçek arkadaş, dost.
ÖZİNAN: (Tür.) Özden gelen inanç, iman. Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
ÖZKAN: (Tür.) Er. Temiz kan, soylu kimse. ;
ÖZKAR: (Tür.) Er. Öz kar.
ÖZKAYA: (Tür.) Er. Öz kaya.
ÖZKAYRA: (Tür.) Er. İçten gelen bağış, iyilik.
ÖZKE: (Tür.) Sağlam, sağlıklı. Temiz yürekli. Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
ÖZKENT: (Tür.) Er. Öz kent.
ÖZKER: (Tür.) Er. Sağlam, temiz yürekli er.
ÖZKOÇ: (Tür.) Er. Cesur, savaş
kan yapılı..
ÖZKÖK: (Tür.) Er. 1. Esas, temel, aynak. 2. Neslin geldiği soy ağacı.
ÖZKUL: (Tür.) Er. Gerçek kul. Hakkıyla ibadet eden kul.
ÖZKURT: (Tür.) Er. Öz kurt. ÖZKUT: (Tür.) Er. Kutsanmış, kadr sahibi.
ÖZKUTAL: (Tür.) Er. Gerçek mutluluk senin olsun.
ÖZKUTAY: (Tür.) Er. Özü uğurlu ve ay gibi parlak olan.
ÖZKUTLU: (Tür.) Er. Kutlu olan eyin kendisi. Özü kutlu, uğurlu lan.
ÖZKUTSAL: (Tür.) Er. Öz kutsal.
ÖZLEK: (Tür.) 1. Toprağın özlü, verimli yeri. 2. Zaman. 3. Doğa üstü güç, felek. Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
ÖZLEM: (Tür.) Ka. Yeniden görme, tekrar kavuşma arzusu, hasret tahassür. Bir şeye karşı duyulan istek, meyil.
ÖZLEN: (Tür.) 1. Su kaynağı. Küçük dere. 2. Ağaç kökü. 3. Özlenecek kadar sevilen bir kişi ol. Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
ÖZLÜ: (Tür.) Er. 1. Özü benliği olan. 2. içten gerçek. 3. Verimli.
ÖZLÜER: (Tür.) Er. Şahsiyet sahibi, olgun kişi.
ÖZMEN: (Tür.) Özlü kimse, özü iyi, sağlam kişilikli. Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
ÖZMERT: (Tür.) Er. Mert yapılı.
ÖZMUT: (Tür.) Er. Yapısında mutluluk olan.
ÖZNUR: (Tür.) Özü ışıklı, aydınlık kimse. Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
ÖZOĞUL: (Tür.) Er. Öz oğul.
ÖZOĞUZ: (Tür.) Er. Oğuz'a mensup. Oğuz'a ait.
ÖZOK: (Tür.) Er. Özü ok gibi güçlü olan.
ÖZOL: (Tür.) Er. Özün değişmesin, göründüğün gibi ol.
ÖZOZAN: (Tür.) Er. Gerçek şair.
ÖZÖĞE: (Tür.) Er. Bir şeyin aslı, özü.
ÖZÖNDER: (Tür.) Er. Gerçek önder.
ÖZÖZ: (Tür.) Gönlü geniş kimse. Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
ÖZPALA: (Tür.) Er. Pala gibi sert ve keskin kişilikli. * ;
ÖZPEKER (Tür.) Er. Özünde çok güçlü olan yiğit.
ÖZPINAR: (Tür.) Öz pınar. Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
ÖZPOLAT: (Tür.) Er. Özü çelik gibi sağlam olan.
ÖZPULAT: (Tür.) (bkz. Özpolat).
ÖZSAN: (Tür.) Adı duyulmuş ünlü. Erkek ve kadın adı olarak kulla
mlır ^ıijhMirvn ÖZSEL: (Tür.). Özle ilgili, öze ilişkin. Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
ÖZSELEN: (Tür.) Gerçek haber. Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
ÖZSEVİ: (Tür.) İçten gelen sevgi. Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
ÖZSU: (Tür.) Bitki ve hayvan dokularında bulunan sıvılara verilen ad. Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
 
ÖZSUNGUR: (Tür.) Er. Sakin, soğukkanlı yapısı olan.
ÖZSU: (Tür.) Er. Gerçek asker. Askeri kişilik ve yapı sahibi.
ÖZSÜER: (Tür.) Er. (bkz. Özsu).
ÖZŞAHİN: (Tür.) Er. Şahin gibi güçlü, atak, çabuk yapılı.
ÖZŞAN: (Tür.) Er. Öz şan. ÖZŞEN: (Tür.) Er. Şen yapılı.
ÖZTAN: (Tür.) Er. Karanlığı bitiren, aydın başlangıç.
ÖZTANIR: (Tür.) Er. Gerçeği ayırabilen.
ÖZTARHAN: (Tür.) Er. 1. Büyük nüfuz sahibi. 2. Komutan, han. 3. Toprak zengini. (bkz. Tarhan).
ÖZTAŞ: (Tür.) Er. Öz taş.
ÖZTAY: (Tür.) Er. Öz tay.
ÖZTAYLAN: (Tür.) Er. (bkz. Taylan).
ÖZTEK: (Tür.) Er. Öz tek.
ÖZTEKİN: (Tür.) Er. Yapısında emniyet ve güven taşıyan.
ÖZTEN: (Tür.) Ka. Öz ten.
ÖZTİMUR: (Tür.) Er. Özü demir gibi güçlü.
ÖZTİN: (Tür.) Er. Ruhun özü. Sağlam bir ruh yapısı olan.
ÖZTİNEL: (Tür.) Er. Öz tinel.
ÖZTİNER: (Tür.) Er. Ruhsal yönden sağlıklı erkek. (bkz. Tiner).
ÖZTOYGAR: (Tür.) Er. (bkz. Toygar).
ÖZTUNA: (Tür.) (bkz. Tuna). Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
ÖZTUNÇ: (Tür.) Er. Özü tunç gibi güçlü olan.
ÖZÜAK: (Tür.) Er. Özü tertemiz olan kişi
ÖZÜDOĞRU: (Tür.) Er. Dürüst ve doğruluğu ilke edinen.
ÖZÜM: (Tür.) Kardeş gibi tutulup sevilen. Erkek ve kadın adı olarak kullanılır. ,
ÖZÜN: (Tür.) 1. Hakkıyla kazanılmış ün. 2. Şiir. Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
ÖZÜPEK: (Tür.) Er. Ruhen güçlü.
ÖZVER: (Tür.) Er. Öz ver.
ÖZVERDİ: (Tür.) Er. Öz verdi.
ÖZVEREN: (Tür.) Er, Özveride bulunan, fedakar.
ÖZVERİ: (Tür.) Bir amaç ya da kişi için kendi yararlarından vazgeçme, fedakarlık. Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
ÖZYAY: (Tür.) Yay gibi çevik ve atılgan yapılı. Erkek ve kadın adı olarak kullanılır. •» uu«*
ÖZYURT: (Tür.) Anavatan, anayurt. Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
ÖZ YUVA: (Tür.) Ata evi, dönülecek asıl yer. Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
ÖZYÜREK: (Tür.) Er. Güçlü korkusuz.

- P -

PADİŞAH: (Fars.) Hükümdar.
PAHA: (Tür.) Değer, fiat, eder, tutar. Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
PAKALIN: (f.ti.) Er. Dürüst, doğru iyi tanınmış kimseler.
PAKAN: (Fars.) Er. 1. Temizler, anlar. 2. Veliler, ermişler, evliya.
PAKEL: (f.t.i.) Er. İyi işler yapan, doğru kimse.
PAKER: (f.ti.) Er. Temiz, dürüst, iyi kimse.
PAKİZE: (Fars.) Ka. Temiz, saf, halis, lekesiz.
PAKKAN: (f.t.i.) Er. Temiz soydan gelen kimse.
PAKSAN: (f.t.i.) Er. Temiz, doğru namuslu tanınmış kimse.
PAKSOY: (f.ti.) Er. Temiz soydan gelen.
PAKSU: (f.t.i.) Er. Temiz su. Billur gibi an duru, şahsiyetli.
PAKSÜT: (f.ti.) Er. Sütü temiz.
PALA: (Tür.) Er. Kısa ve geniş kılıç.
PALATEKİN: (Tür.) Er. Emniyet, güven ve cesaret telkin eden kişi.
PALATİMUR: (Tür.) Er. Demir pala. Sert ve katı yapılı, güçlü.
PALA Y: (Fars.) Er. Yedek at.
PALAZ: (Tür.) Er. 1. Kimi kuş yavrulannın civcivlikten sonraki durumu. 2. Güzel, canlı, gürbüz, şişman. 3. Dağınık.
PALMİYE: (Fran.) Ka. Süs olarak kullanılan bir nevi hurma ağacı.
PAMİR: (Tür.) Er. 1. Orta Asya'da yükseltisi 7000 m'yi geçen yüksek dağlık kütle. 2. (Fars.) Dünyanın çatısı.
PAMİRHAN: (Tür.) Er. Pamir han.
PAPATYA: (Tür.) Ka. İlkbaharda çiçek açan, taç yapraklı, beyaz, ortası sarı kümeçli bir kır çiçeği.
PARLA: (Tür.) Ka. 1. Işık saç, ışılda. 2. Ün kazan, tanın.
PARLAK: (Tür.) Ka. 1. Parlayan, ışıldayan. Temiz. 2. Çok başanlı.
PARLANUR: (Tür.) Ka. Nur gibi parla. Parla nur.
PARLAR: (Tür.) Ka. Işık saçar, ışıldar, aydınlık verir.
PARSA: (Fars.) Er. 1. Sofu, dinine bağlı. 2. İffetli, namuslu, temiz, doğru.
PARSBAY: (f.t.i.) Er. Pars gibi güçlü ve çevik.
PARSHAN: ( f.t.i.) Er. (bkz. Parsbay).
PARSKAN: ( f.t.i.) Er. Kanında atılganlık, cesaret ve saldırganlık taşıyan.
PAŞA: (Tür.) Er. 1. Osmanlı devletinde yüksek rütbeli askerlere verilen unvan. General. 2.Uslu, ağırbaşlı.
PAYAM: (Tür.) Er. Badem.
PAY AN: (Fars.) Son nihayet. Uç, kenar. Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
PAYE: (Fars.) 1. Aşama, rütbe, derece. 2. Basamak, merdiven basamağı. 3.. İkizlerin bir yıldızı, cevza burcu. Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
PAYİDAR: (Fars.) 1. Saygın, rütbeli. 2. Sağlam, sürekli. Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
PAYİZ: (Fars.) Er. Güz, sonbahar. Yaşlılık.
PAYZEN: (Fars.)" Er. 1. Tutsak, esir. Suçlu. Ayağına pranga vurulmuş kimse. 2. Rençber.
PAZVANTI: (Fars.) Er. Osmanlı devletinde, Rumeli bölgesinde gece bekçilerine verilen ad.
PEDÜK: (Tür.) Er. Yüce, yüksek.
PEHLEVİ: (Fars.) Er. 1. Şehir. 2. Kahraman, yiğit.
PEHLİVAN: (Fars.) Er. 1. Güreşçi. 2. Boylu boslu, iri yan, güçlü kimse, yiğit.
PEKAL: (Tür.) Er. Pek al.
PEKALP: (Tür.) Er. Güçlü, sert, kahraman yiğit.
PEKART: (Tür.) Er. Sağlam dönülmez yemin. Pek ant.
PEKAY: (Tür.) Ka. Pek ay.
PEKDEĞER: (Tür.) Çok değerli, çok kıymetli. Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
PEKDEMİR: (Tür.) Er. Sert, sağlam, demir gibi.
PEKEL: (Tür.) Er. Güçlü el. Pek el.
PEKER: (Tür.) Er. Güçlü kimse. Gözüpek, cesur yapılı.
PEKERGİN: (Tür.) Er. Olgun kimse.
PEKGÖZ: (Tür.) Er. Cesur, yiğit.
PEKİN: (Tür.) Er. Üzerinde kuşku duyulmayan, kesinlikle bilinen, kesin.
PEKİNER: (Tür.) Er. (bkz. Pekin).
PEKİNTÜRK: (Tür.) Er. Pekin Türk.
PEKKAN: (Tür.) Ka. Sağlam temiz kandan gelen. Soylu.
PEKOL: (Tür.) Er. Sert, sağlam, dayanıklı ol.
PEKÖZ: (Tür.) Özü sağlam kimse. Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
PEKŞEN: (Tür.) Neşeli, şenşakrak, mutlu kimse. Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
PEKTAŞI: (Tür.) Er. Güçlü, sert taş.
PEKTAY: (Tür.) Er. Güçlü, sağlam tay.
PEKTÜRK: (Tür.) Er. Sağlam ve güçlü Türk. ""°
PEKÜN: (Tür.) Er. Tanınmış güçlü isim.
PEKÜSTÜN: (Tür.) Er. Çok üstün, üstünlükte en iyi seviyede olan.
PELiN: (Tür.) Ka. Birleşikgillerden, keskin ve güzel kokulu, bir çeşit bitki.
PELİT: (Tür.) Çınar, meşe vb. ağaçların meyvesi. Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
PEMBE: (Tür.) Ka. Beyaz ve kırmızının karışmasından oluşan açık renk.
PEMBEGÜL: (Tür.) Ka. Pembe gül.
PERÇEM: (Fars.) Ka. 1. Kâkül. Yele. 2. Mızrak, bayrak gibi şeylerin başlarına konan püskül.
PERDAH: (Fars.) Er. 1. Cila, parlaklık, parlama. Parlatma, parlaklık verme. 2. Budanmış asmadan yeni süren çubuk.
PEREN: (Fars.) Ka. Ülker yıldızı, pervin, Süreyya.
PERİ: (Fars.) Ka. 1. Dişi cin (güzel ve iyilik severlik sembolü olarak kabul edilirler). 2. Güzel kadın veya kız.
PERİCAN: (Fars.) Ka. (bkz. Peri).
PERİDE: (Fars.) Ka. Uçmuş, soluk, solmuş.
PERİHAN: (Fars.) Ka. Peri padişahı. Büyücü.
PERİNÇEK: (Tür.) Er. Özverili, fedakar, sadık.
PERİRU: (Fars.) Ka. Peri yüzlü, çok güzel.
PERİVEŞ: (Fars.) Ka. Peri gibi, çok güzel.
PERİZ: (Fars.) Er. 1. Bağırma, haykırma. 2. Su kenarında yetişen yeşil saz, ot.
PERİZAT: (Fars.) Ka. 1. Peri çocuğu. 2. Güzel, çok güzel.
PERİZE: (Fars.) Ka. 1. Kırmızı altin. 2. Ateşte pişirilen ekmek.
PERK: (Tür.) Er. Katı, sert, güçlü berk.
PERKEL: (Tür.) Er. Güçlü er.
PERKER: (Tür.) Er. Güçlü kimse.
PERKİN: (Tür.) Er. Çok güçlü kuvvetli, sağlam kimse.
PERMUN: (Fars.) Ka. Bezek, süs.
PERRAN: (Fars.) Ka. Uçan, uçucu.
PERRİN: (Fars.) Ka. Nezaket, nazlılık.
PERTAV: (Fars.) Er. 1. Atılma, sıçrama. 2. Uzağa düşen ok.
PERTEV: (Fars.) Er. Işık. Parlaklık.
PERVA: (Fars.) 1. Korku. Çekingenlik. 2. İlgi, bağ.
PERVER: (Fars.) Er. Besleyen, besleyici, yetiştiren, yetiştirici, koruyan, terbiye eden.
PERVİN: (Fars.) Ka. Ülker süreyya.
PERVİZ: (Fars.) Er. 1. Üstün. 2. Elek. Süzgeç. 3. Balık. 4. Güzellik. Cilve. 5. İran hükümdarı Hüsrev'in lakabı.
PESEN: (Tür.) Kırağı, çiğ. Sis. ince ince yağan kar, çisenti. Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
PESENT: (Fars.) Ka. 1. Beğenen, beğenmiş. Beğenme, seçme. 2. Esmerleşmiş. 3. Altın, mat altın.
PEŞİN: (Fars.) Sonraki, en son. Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
PEŞİN: (Fars.) Er. Keykubat'ın üçüncü oğlu.
PEŞREV: (Fars.) Er. 1. Türk müziğinin en meşhur saz eseri formu. 2. Güreşten önce güreşçilerin yaptıkları gösteri.
PETEK: (Tür.) Ka. 1. Kovanda anların içine bal yaptıkları göz, mum tekerleği. Kovan. 2. Minarenin şerefe ile külah arasındaki kısmı. Bacalarda külahın altındaki çıkıntılı kısım.
PEYAM: (Fars.) Er. Haber, başkasından alman bilgi, nebe.
PEYAMİ: (Fars.) Er. Haberle, bilgi ile ilgili.
PEYDA: (Fars.) Ka. Meydanda açıkta. Hazır, mevcut.
PEYGAMBER: (Fars.) Allah tarafından kullarına haber götürmekle görevlendirilmiş seçkin insan. Nebi, Rasul. Yalnız Peygamberlere mahsus bir isimdir.
PEYKAN: (Fars.) Er. Temren, başak, okun ucundaki sivri demir.
PEYKE: (Fars.) Ka. Kuru kanepe, tahta sedir.
PEYKER: (Fars.) Ka. Yüz, surat.
PEYMA: (Fars.) Ka. Ölçen, ölçücü.
PEYMAN: (Fars.) Er. Yemin, and, ahd.
PEYMANE: (Fars.) Ka. Büyük kadeh, şarap bardağı.
PEYREV: (Fars.). Ardı sıra giden. Arkasından giden, izinden yürüyen. Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
PEYZAJ: (Fran.) Ka. Kır resmi.
PINAR: (Tür.) Ka. Yerden kaynayıp çıkan su, kaynak, çeşme. Bir suyun çıktığı yer, su başı. Kaynak suyunun devamlı aktığı yer.
PIRILTI: (Tür.) Ka. Parıldayan şeyin çıkardığı ışık. Anlık ışık geçişi.
PIRLANTA: (İtal.) Ka. Değerli bir tür elmas.
PIRNAL: (Tür.) Ka. Meşe ağacı çalısı.
PITIRCA: (Tür.) Ka. Koyu pembe renkli bir bahar çiçeği.
PİNHAN: (Fars.) Ka. Gizli.
PİRANE: (Fars.) Er. Yaşlılara yakışır şekilde, olgunca tavır.
PİRAYE: (Fars.) Ka. Süs, zinet.
PİRUZ: (Fars.) Er. Kutlu, hayırlı, uğurlu.
FİRUZE: (Fars.) Ka. Mavi renkli ve değerli bir süs taşı.
PİYALE: (Fars.) Ka. Kadeh, şarap bardağı.
PLATİN: (Lat.) Ka. Beyaz ve çok değerli bir maden.
POLAT: (Fars.) Er. Çelik. Güç, kuvvet.
POLATALP: (Tür.) Er. Çelik gibi güçlü yiğit.
POLATHAN: (Tür.) Er. (bkz. Polatalp).
POLATKAN: (Tür.) Er. Çelik gibi güçlü soydan gelen.
POLATKILIÇ: (Tür.) Er. İyi cins çelikten yapılma kılıç.
POYRAZ: (Yun.) 1. Kuzeydoğudan esen soğuk rüzgar. 2. Kuzey. – Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
POZAN: (Tür.) Er. Üzüm bağı.
PÜRÇEK: (Tür.) Ka. Şakaklardan sarkan saç, zülüf. Ağaç ve bitkilerin saçak gibi ince kökleri. Oya, püskül, saçak.
PÜRÇlN: (Fars.) Ka. Çok düşünceli, öfkeli. Kınşık.
PÜRDlL: (Fars.) Er. Yürekli, cesur.
PÜREN: (Tür.) Ka. Kimi ağaçlarda yapraklardan ayn olarak süren ince yaprak. Çalılık ve sık otlu yerler. Sarı, kırmızı, çiçek açan ufak yapraklı anlann çok sevdiği bir tür ot. Meşe ağacı filizi.
PÜRFER: (Fars.) Ka. Çok parlak, aydınlık.
PÜSER: (Fars.) Er. Oğul, erkek çocuk
 
- R -

RABBANİ: (Ar.) Er. 1. Allahla ilgili. 2. Kendini bütün varlığıyla Allah'a teslim eden. Putçu inanıştan uzak, şalin amel işleyen, Allah'tan geleni kabul edip, O'nun dinine muhalif olana karşı çıkan.
RABIT: (Ar.) Er. Rabteden, bağlayan, birleştiren. Nefsini dünyadan menedip ahirete bağlamış olan.
RABITA: (Ar.) Ka. 1. İki şeyi birbirine bağlayan şey, bağ. 2. Münasebet, ilgi. 3. Bağlılık, mensub olma. 4. Sıra, tertip, usul, düzen.
RABİ: (Ar.) Er. Dördüncü.
RABİA: (Ar.) Ka. 1. Dördüncü. Saatteki salisenin 2. Tanzimattan sonra memurlukta kolağası derecesinde bir rütbe. 3. Ünlü kadın mutasavvuf.
RABİH: (Ar.) Er. Yararlı, kazançlı, karlı.
RÂCİ: (Ar.) 1. Rica eden, yalvaran, dileyen. 2. Dönen, geri gelen. 3. Nisbet ve ilgisi bulunan, dokunan.
RACİFE: (Ar.) Ka. Sur'un kıyamet
te bütün canlı lan öldürecek olan ilk üflenişi.
RACİH: (Ar.) Er. Değerli, üstün. Fıkıhta: Delil ve Burhanların tercihinde delili öncelik kazanan taraf.
RACİYE: (Ar.) Ka. 1. Rica eden, yalvaran. 2. Umutlu.
RADİ: (Ar.) Er. Boyun eğen, kabul eden, rıza gösteren.
RADİFE: (Ar.) Ka. Kıyamette üfürülecek surun ikincisi
RADİYE: (Ar.) Ka. Rıza gösteren, kabul eden, boyun eğen.
RAFET: (Ar.) Er. Acıma, merhamet etme, esirgeme anlamında. Kur'anı Kerim'de Nur suresi 2. ayet. Hadid suresi 27. ayette geçmektedir.
RAFEDDİN: (Ar.) Er. İslam dininin vermiş olduğu acıma, esirgeme duygusu. Türk dil kuralına göre "d/t" olarak kullanılır.
RAFIZ: (Ar.) Er. Bırakan, salıveren.
RÂFİ: (Ar.) Er. Kaldıran, yücelten, yükselten. Allah'ın isimlerinden, (bkz. AbdürraiT). Rafı' b. Hadic, sahabeden.
R AFİ A: (Ar.) Ka. Her çeşit ayaklık ve destek.
RAFİH: (Ar.) Er. Rahat ve huzurlu yaşayan.
RAĞIB: (Ar.) Er. Arzulu, isteyen, rağbet eden. Türk dil kuralına göre "b/p" olarak kullanılır.
RAĞİBE: (Ar.) Ka. (bkz. Rağıb).
RAĞBET: (Ar.) Ka. İstek, arzu. İstekle karşılama.
RAHATEFZA: (a.f.i.) Rahat artıran. Türk müziğinin bileşik makamlarından. Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
RAMDAN: (Fars.) Er. Yol bilen. RAHE: (Ar.) Ka. Avuç içi, el ayası.
RAHİ: (Ar.) Er. Rahat, huzurlu,
dingin. .»...' r,*
RAHİLE: (Ar.) Ka. Rahat, sakin.
RAHİM: (Ar.) Er. Esirgeyen, acıyan, koruyan, merhametli. Kur'an'da 220 yerde zikredilmiştir. Allah'ın isimlerinden, (bkz. Abdürrahim).
RAHİME: (Ar.) Ka. Hafif sesli, latif konuşan kadın demektir, (bkz. Rahim).
RAHİYE: (Ar.) Ka. Bal ansı.
RAHMAN: (Ar.) Er. Bütün canlılara merhamet eden, koruyan. Kur'anı Kerim'de 55'ten fazla yerde zikredilmiştir. Yine Kur'anı Kerim'in 55. suresinin adıdır. Allah'ın isimlerinden "abd" takısı alarak isim olarak kullanılır, (bkz. Abdürrahman).
RAHMANİ: (Ar.) Er. Allah'tan gelen, kutsal, Allah'a özgü. •>*
RAHMET: (Ar.). Acıma, esirgeme, koruma, yarlığama. Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
RAHMETİ: (Ar.) Er. Rahmetle ilgili.
RAHMETULLAH: (Ar.) Er. Allah'ın esirgemesi, koruması.
RAHMİ: (Ar.) Er. Acımayla ilgili.
RAHMİYE: (Ar.) Ka. (bkz. Rahmi).
RAHŞAN: (Fars.) Ka. Parıltılı. Işıltı.
RAHŞENDE: (Fars.) Ka. Parıldayan, panldayıcı.
RAİD: (Ar.) Er. Gürleyen, gürüldeyen.
RAİDE: (Ar.) Ka. Gürleyen bulut.
RAİF: (Ar.) Er. Acıması olan, merhametli.
RAİFE: (Ar.) Ka. (bkz. Raif).
RAİK: (Ar.) Er. Sade, saf, halis.
RAİKA: (Ar.) Ka. Sade, saf, katışıksız.
RAKIM: (Ar.) Er. Yazan, çizen. Yükselti.
RAKİ: (Ar.) Er. Namazda eğilen, rüku' eden. Kur'anı Kerim'de 4 yerde bu anlamda zikredilmiştir.
RAKÎB: (Ar.) Er. Herhangi bir alanda üstünlük sağlamaya çalışan taraflardan herbiri. Koruyucu. "Görüp gözeten" Allah'ın isimlerinden.
RAKİD: (Ar.) Er. Hareketsiz:, durgun, yavaş.
RAKİDE: (Ar.) Ka. Durgun, sessiz, hareketsiz.
RAKİK: (Ar.) Er. 1. İnce. Yufka yürekli. 2. Köle veya cariye.
RAKİKA: (Ar.) Ka. (bkz. Rakik).
RAM: (Fars.) Er. İtaat eden, boyun eğen, kendisini başkasının emrine bırakan. İki isimlerde kullanılır. Ramcan, Ramcanan gibi.
RAMAZAN: (Ar.) Er. Hicri (kameri) ayların dokuzuncusu, oruç ayı. Kur'an'da Bakara suresi 185. ayette ismi geçen ay ismi.
RAMİ: (Ar.) Er. Atan, atıcı.
RAMİYE: (Ar.) Ka. (bkz. Rami).
RAMİZ: (Ar.) Er. 1. Akıllı, zeki. 2. İşaretlerle simgelerle gösteren.
RAMİZE: (Ar.) Ka. (bkz. Ramiz).
RÂNÂ: (Ar.) Ka. 1. Güzel, hoş latif, parlak. Çok iyi, çok ala. 2. Arapça'da "er'an" kelimesinin müennesi olup "ahmak, sünene kadın" demektir. Erkek adı olarak da kullanılır.
RASÂFET: (Ar.) Ka. Sağlamlık, dayanıklılık.
RASÂNET: (Ar.) Ka. Sağlamlık, dayanıklılık, metanet.
RASİ: (Ar.) Er. Kımıldamayan, oynamayan, sabit. Lenger atmış olan, demir üzerinde bulunan gemi.
RASİA: (Ar.) Ka. Kabara. Kabara gibi yer yer konulan süs.
RASİF: (Ar.) Er. 1. Sağlam dayanıklı. 2. Denizin yüzüne çıkmış kayalar. 3. Taş, temel, rıhtım.
RASİFE: (Ar.) Ka. Rıhtım, su içine yapılan set.
RASİH: (Ar.) Er. 1. Sağlam, temeli güçlü, dayanıklı. 2. Bir bilimde, özellikle din alanında çok derinleşmiş olan (kimse). Kur'an'da Rasihûn olarak geçer.
RASİHA: (Ar.) Ka. (bkz. Rasih).
RÂSİM: (Ar.) Er. Resim yapan.
RÂSİME: (Ar.) Ka. 1. Âdet, töre. Merasim, tören. 2. Formalite.
RASİN: (Ar.) Er. Sağlam, dayanıklı, güçlü.
RASİYE: (Ar.) Ka. Büyük dağ.
RAST: (Fars.) 1. Sağ. 2. Haklı, doğru. Uygunluk. 3. Türk müziğinin en eski makamlarından. Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
RASTAN: (Fars.) Er. Doğru olanlar, haklı olanlar, haklılar.
RASTBİN: (Fars.) Herşeyin doğrusunu gören. Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
R AŞTİ: (Fars.) Er. Doğruluk, gerçeklik, istikamet.
RASTKÂR: (Fars.) Er. Doğru adam.
R AŞ AN: (Ar.) Ka. Titreme, titreyiş.
RAŞİD: (Ar.) Er. 1. Olgun, ergin, akıllı. 2. Doğru yolda olan. 3. Hak din olan İslam'ı kabul eden. Kur'an'da Hucurât suresi ayet 7'de geçmektedir. Ayrıca 4 halife için Raşid halifeler denmiştir. Türk dil kuralına göre "dA" olarak kullanılır.
RAŞİDE: (Ar.) Ka. (bkz. Raşid).
RATİB: (Ar.) Er. 1. Sıralayan, düzenleyen (kimse). 2. Sabit, sağlam, yerleşmiş. Türk dil kuralına göre "b/p" olarak kullanılır. ,.
RATİBE: (Ar.) Ka. (bkz. Ratib).
RAUF: (Ar.) Er. Esirgeyen acıyan, çok merhametli. Allah'ın isimlerinden. "Abd" takısı alarak kullanılır. (bkz. Abdürrauf). Kur'anı Kerim'de 10'dan fazla yerde geçmektedir.
RAUFE: (Ar.) Ka. (bkz. Rauf). RAVEND: (Fars.) Er. Kökleri ve saplan ilaç olarak kullanılan karabuğdaygillerden bir bitki.
RAVZA: (Ar.) Ka. Çimeni, ağacı bol olan yer, bahçe. Ravzai Mutahhara; Rasulullah'ın medfun olduğu mekan.
RAYET: (Ar.) Bayrak. Sancak. Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
RAYİHA: (Ar.) Ka. Güzel koku.
RAYİHAN: (a.f.i.) Er. Han bayrağı, han sancağı.
RÂZÎ: (Ar.) Er. Boyun eğen, kabul eden, rıza gösteren. İslam dünyasında meşhur bir isimdir.
RAZİ YE: (Ar.) Ka. Kabul eden, rıza gösteren, boyun eğen.
REBAB: (Fars.) Ka. 1. Bir çeşit kemence. 2. Arapça'da dostlar anlamına gelir. Hz. Hüseyin'in hanımının ismidir
REBİ: (Ar.) Er. Bahar, ilkyaz.
REBİA: (Ar.) Ka. (bkz. Rebi).
REBİYE: (Ar.) Ka. 1. Kış sonlarında yapılan ekim. 2. Eskiden ozanlann bahara girerken büyüklere sundukları kaside.
RECA: (Ar.) Er. Umut, umma. İstek, dilek.
RECAİ: (Ar.) Er. İsteyen, rica eden, yalvaran. Allah'a yalvaran. Ashab'ın kullandığı isimlerdendir.
RECEP: (Ar.) Er. 1. Hicri kameri ayların yedincisi, üç aylann ilki. 2. Gösterişli, haybetli.
REFAH: (Ar.) Ka. Bolluk, rahatlık, sıkıntı içinde olmamak.
REFAHET: (Ar.) Ka. Bolluk, gürlük.
REFAKAT: (Ar.) Ka. Refiklik arkadaşlık, yoldaşlık.
REFET: (Ar.) Er. Acıma, merhamet etme, esirgeme. Kur'anı Kerim'de Nur suresi ayet 2 ve ve Hadid suresi 27. ayette geçmektedir.
REFETTİN: (Ar.) Er. (bkz. Rafeddin).
REFHAN: (Ar.) Ka. Varlık içinde yaşayan.
REFİ: (Ar.) Er. Yüksek, yüce, saygın.
REFİA: (Ar.) Ka. (bkz. Refi).
REFİG: (Ar.) Er. Bolluk ve rahat içinde geçinen.
REFİH: (Ar.) Er. (bkz. Refhan).
REFİHA: (Ar.) Ka. (bkz. Refıh).
REFİK: (Ar.) Er. 1. Arkadaş, yol arkadaşı, yoldaş. Muavin, yardımcı. 2. Koca. 3. Ortak. 4. Mesleğe yeni giren kimsenin rehber olarak tanıdığı kişi. Kur'an'da geçen bir isimdir.
REFİKA: (Ar.) Ka. Eş, kan, zevce.
REFREF: (Ar.) 1. İnce, yumuşak kumaş. 2. Kenar saçağı. 3. Döşek, döşeme, minder, yastık. 4. Kuşu çok olan çimenlik. 5. Dalları salkım salkım olan ağaç. Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
REFTAR: (Fars.) Ka. Salınarak, edalı yürüyüş.
REGAİP: (Ar.) 1. Çok istek gören, beğenilen. 2. Armağanlar. Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
REHA: (Fars.) Er. 1. Kurtulma, kurtuluş. 2. (Ar.) Bolluk, genişlik, varlık.
REHAMET: (Ar.) Ka. Sesin ince, yavaş ve tatlı olması.
REHASET: (Ar.) Ka. 1. Tazelik, yumuşaklık. 2. Ucuzluk.
REHAVİ: (Fars.) Er. Türk müziğinin en eski birleşik makamı.
REHA Yİ: (Fars.) Kurtulma, necat. Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
REHBER: (Fars.) Er. Yol gösteren, kılavuz.
REİS: (Ar.) Er. Başkan, baş.
REKÂNET: (Ar.) Ka. Ağırbaşlılık, gururluluk.
REKİN: (Ar.) Er. Gururlu, ağırbaşlı. Yüce, yüksek.
REKİNE: (Ar.) Ka. (bkz. Rekin).
REKİZ: (Ar.) Er. 1. Gizli, gömülü define. 2. Sağlam, adamakıllı.
REMİDE: (Fars.) Ka. Ürkmüş, korkmuş.
REMİZ: (Ar.) Er. 1. İşaret, meramını isteğini işaretle ifade etme. 2. Alamet, amblem.
REMZİ: (Ar.) Er. Remizle ilgili, remze ait, sembolik, simgesel.
REMZİ YE: (Ar.) Ka. (bkz. Remzi).
RENÂN: (Ar.) Er. İnleyen, çınlayan.
RENGİDİL: (Fars.) Ka. Türk müziğinde bir makam.
RENGİN: (Fars.) Ka. 1. Renkli, parlak renkli. 2. Güzel, hoş. Süslü.
RENGİN AR: (Tür.) Ka. Nar renginde olan.
RESÂ: (Fars.) Ka. Yetişen, yetiştiren, erişen.
RESAİ: (Ar.) Er. Süsler, süs. RESAN: (Fars.) Erişenler, yetişenler, ulaşanlar. Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
RESANE: (Fars.) Ka. Özlem, hasret
RESANET: (Ar.) Ka. Sağlamlık, metanet.
REŞAT: (Fars.) Er. Layık, değer, yakışır.
REŞİDE: (Fars.) Ka. Yetişmiş, olgunlaşmış, ermiş.
RESMİ: (Ar.) Er. 1. Devletle ilgili olan. 2. Törenle yapılan. 3. Çok ciddi.
RESMİGÜL: (Fars.) Ka. Gül gibi güzel, gül biçiminde.
RESMİYE: (Ar.) Ka. (bkz. Resmi).
RESUL: (Ar.) Er. Bir kimsenin sözünü başka bir kimseye tebliğ eden kişi. Elçi, Allah elçisi peygamber. Yeni bir kitap ve şeriatle gönderilen peygamber.
RESULHAN: (a.f.i.) Er. Hükümdarların elçisi.
REŞAD: (Ar.) Er. 1. Doğru yolda, hak yolda yürüme. 2. Sultan Reşad; Osmanlı son dönem padi şahlarındandır. Türk dil kuralına göre "dA" olarak kullanılır.
REŞİD: (Ar.) Er. 1. Cenabı Hakk'ın isimlerinden. 2. İyi ve doğruyu seçebilen, malını idare gücü olan, rüşd yaşına ulaşmış akil ve baliğ (kişi) ergin, erişkin. 3. Akıllı hareket eden doğru yolda giden. Abdürreşid olarak kullanılır. Türk dil kuralına göre "d/t" olarak kullanılır.
REŞİDE: (Ar.) Ka. (bkz. Reşid).
REŞİDUDDİN: (Ar.) Er. Dinin akıllı kişisi, dini olgunluğa ulaşmış kişi.
REŞİK: (Ar.) Er. Uzun boylu, yakışıklı.
REVA: (Fars.) Er. Yakışır, uygun, yerinde.
REVAH: (Ar.) Er. 1. Bir şeyi elde etmeden doğan neşe. 2. Güneş battıktan sonra gece oluncaya kadar geçen zaman.
REVAHA: (Ar.) Ka. (bkz. Revah). Ünlü sahabi Abdullah b. Revaha'nm babası.
REVAHİ: (Ar.) Er. Bal arılan.
REVAİD: (Ar.) Er. Gürleyen bulutlar.
REVAN: (Fars.) 1. Akan, su gibi akıp giden. 2. Ruh, can. Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
REVHA: (Ar.) Er. Rahaüık . Gönül rahatlığı.
REVİŞ: (Fars.) Er. Biçim, tarz, üslup. Tutum, davranış, yol. REVNAK: (Ar.) Ka. Parlaklık, güzellik, tazelik, süs.
REVZEN: (a.f.i.) Ka. Pencere.
REY AN: (Ar.). Herşeyin evveli, ilk zamanı, tazelik zamanı. Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
REYHAN: (Ar.) Ka. 1. Fesleğen, güzel kokulu bir süs bitkisi. 2. Rızık, geçimlik, rahmet anlamına da gelir.
REYYA: (Ar.) Ka. Güzel koku, reyhan.
REYYAN: (Ar.) Suya kanmış, suya doymuş. Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
REZAN: (Ar.) Er. Ağırbaşlı, gururlu. ,
REZZAK: (Ar.) Er. Bütün canlıların rızkını veren , onları nimetlendiren anlamında. Allah'ın isimlerinden. "Abd" takısı alarak kullanılır, (bkz. Abdiirrezzak).
REZZAN: (Ar.) Ka. Ağırbaşlı, ağır, onurlu. ,
RIDVAN: (Ar.) Er. 1. Rıza, razılık, razı olma. 2. Cennet kapısında bekleyen melek. Kur'an'da 10'dan fazla yerde geçmektedir.
RIFAT: (Ar.) Er. Yükseklik, yücelik, itibar, yüksek mertebe.
RIFKI: (Ar.) Er. Yumuşaklık, mülayimlik, yumuşak başlılık, naziklik, tatlılık.
RIFKIYE: (Ar.) Ka. (bkz. Rıfkı).
RIZA: (Ar.) Er. Razılık, razı olma, hoşnutluk, memnuniyet, muvafakat, kabul. Bir şeyin olmasına muvafakat etme. Kadere mukadderata boyun eğme.
RIZKULLAH: (Ar.) Er. Allah'ın verdiği nimet. Nimetler veren Allah'ın kulu.
RİAYET: (Ar.) 1. Gütme, gözetme. 2. Sayma, saygı, itibar. 3. Ağırlama. Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
RİCAL: (Ar.) Er. 1. Erkekler. 2. Onur sahibi kimseler.
RİKAB: (Ar.) Er. Büyük, saygın bir kimsenin huzuru, önü. Türk dil kuralına göre "b/p" olarak kullanılır.
RİKKAT: (Ar.) Ka. İncelik, naziklik. Sevecenlik, acıma duygusu.
RİMAYET: (Ar.) Ka. Atıcılık, ok, kurşun, gülle gibi şeyleri atmada usta.
RİNDAN: (Fars.) Ka. Dünya işini boş görenler, alçakgönüllüler, kalenderler.
RİSALE: (Ar.) Ka. 1. Mektup. 2. Kısa yazılmış, küçük kitap. 3. Dergi, mecmua.
RİSALEDDİN: (Ar.) Er. Dinin elçisi, peygamberi. Türk dil kuralına göre "dA" olarak kullanılır.
RİSALET: (Ar.) Er. Elçilik. Peygamberlik.
RİVA: (Ar.) Suya kanmışlar. Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
RİYASET: (Ar.) Reislik, başlık, baş olma, başkanlık. Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
RİYAZ: (Ar.) Er. Bahçeler, ağaçlık çimenlik yerler, ravza.
RİYAZET: (Ar.) Nefis kırma, dünya lezzetlerinden ve rahatından sakınma, perhizle, kanaatle yaşama. Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
RUHAN: (Fars.) Ka. Güzel kokan, güzel kokulu.
RUHANİ: (Fars.) Er. Ruhla ilgili. Gözle görülmeyen.
RUHCAN: (Tür.) Er. Ruh ve can isimlerinden bileşik isim.
RUHFEZA: (Tür.) Ka. Yükselen
ruh, yüksek ruh.
RUHİ: (Ar.) Er. Ruhsal, ruhla ilgili.
RUHİDDİN: (Ar.) Er. Dinin ruhu, özü. Türk dil kuralına göre "d/t" olarak kullanılır.
RUHİNUR: (f.a.i.) Ka. Nurlu, aydınlık yüzlü.
RUHİŞEN: (a.f.i.) Ka. Şen, neşeli, canlı kimse.
RUHİYE: (Ar.) Ka. (bkz. Ruhi). RUHNEVAZ: (Fars.) Ka. 1. Ruh ok
şayan. 2. Türk müziğinde bir makam.
RUHSADE: (Fars.) Ka. Yanağını,
yüzüne süren, yüzünü sürmüş. }>
RUHSAL: (Tür.) Ka. Ruhla ilgili olan, ruhi.
RUHSAR: (Fars.) Ka. Yanak. Yüz, çehre.
RUHSARE: (Fars.) Ka. (bkz. Ruhsar).

RUHSAT: (Ar.) İzin, müsaade. Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
RUHŞAN: (Ar.) Er. Yüce, üstün, şanlı, ruh.
RUHŞEN: (a.f.i.) Ka. (bkz. Ruhişen).
RUHUGÜL: (Ar.) Ka. Güzel, temiz, latif kimse, gül ruhlu.
RUHUNUR: (Tür.) Ka. (bkz. Ruhinur).
RUKİYE: (Ar.) Ka. Büyüleyici, sihirleyici, efsun. Peygamberimizin kızlarından birinin adıdır.
RUŞEN: (Fars.) Er. Aydın, parlak. Belli, aşikar.
RUŞENİ: (Fars.) Er. 1. Aydınlık, açıklık. Belli olma. 2. Bir tarikatın adı. Halvetiyyenin Ruşeni kolunun kurucusu olan Aydınlı Ömer Dede'dir.
RUZAN: (Fars.) Ka. Günler, gündüzler.
RUZİ: (Fars.) Er. 1. Gündüze ait, gündüzle ilgili. 2. Rızık, azık, kısmet, nasip.
RUZİYE: (Fars.) Ka. Gündüze ait, gündüzle ilgili.
RÜCUM: (Ar.) Er. Akan yıldız. ''
RÜÇHAN: (Ar.) Er. Üstünlük, üstün olma.
RÜKNEDDİN: (Ar.) Er. Dinin temel direği. Türk dil kuralına göre "dA" olarak kullanılır.
 
RÜKNİ: (Ar.) Er. 1. Bir şeyin en sağlam yanı. 2. Saygın, güçlü, önemli kimse
RÜKUNET: (Ar.) Ka. Ağırbaşlılık, gururluluk.
RUSTEM: (Fars.) Er. Yiğit, kahraman. İran'ın ünlü pehlivanı ve savaşçısı.
RÜSTÎ: (Fars.) Er. Yiğitlik. Üstünlük. Kuvvet
RÜSUHİ: (Ar.) Er. 1. Sağlam, güçlü. 2. Becerikli, yetenekli.
RÜŞTÜ: (Ar.) Er. Doğru yolda olan. Akıllı, ergin.
RÜVEYDA: (Ar.) Ka. Hoş, ince, rjazik, Rüveyde.
RÜVEYDE: (Ar.) Ka. (bkz. Rüveyda).
RÜVEYHA: (Ar.) Ka. Zariflik, incelik.
RÜVİDE: (Ar.) Ka. (bkz. Rüveyde).
RÜYA: (Ar.) Ka. 1. Uyku sırasında görülen şey, düş. 2. Hayal, umut.
RÜYET: (Ar.) Görme, seyretme, bakma, görüş. Basiret, isabetli düşünme hassası. Kalp gözüyle manevi alemi görme, müşahade. Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
RÜZGÂR: (Fars.) Er. 1. Zaman, devir. 2. Dünya, alem. 3. Talih. 4. Yel.

- S -

SAAD: (Ar.) Er. Mutluluk, kuüuluk.
SAADEDDİN: (Ar.) Er. Dinin uğurlu ve kutlu kişisi. Türk dil kuralı açısından "d/t" olarak kullanılır.
SAADET: (Ar.) Ka. Mutluluk, kutluluk, bahtiyarlık.
SABA: (Ar.) Er. Gündoğusundan esen hafif rüzgar. Türk müziğinin en eski makamlarından.
SABAH: (Ar.) Gündüzün ilk saatleri, günün başlangıcı. Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
SABAHADDİN: (Ar.) Er. Dinin güzelliği. Türk dil kuralı açısından "dA" olarak kullanılır.
SABÂHAT: (Ar.) Ka. Güzellik, letafet.
SABAHNUR: (Ar.) Ka. Sabah ışığı, aydınlığı.
SABBAR: (Ar.). 1. Çok sabırlı. 2. Atlas çiçeği. Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
SABİ: (Ar.) Er. • Yedinci.
SABİA: (Ar.) Ka. (bkz. Sabi).
SABİH: (Ar.) Er. Güzel, şirin.
SABİHA: (Ar.) Ka. Güzel, latif, şirin.
SABİH AT: (Ar.) Ka. 1. Gemiler. 2. Yıldızlar. 3 İmanlıların ruhları.
SABİR: (Ar.) Er. 1. Sabreden, tahammül eden, katlanan sabırlı. 2. Acele etmeyen.
SÂBİRE: (Ar.) Ka. (bkz. Sabır).
SABİT: (Ar.) Er. 1. Değişmeyen, kımıldamayan. 2. Kanıtlanmış, anlaşılmış.
SABİTE: (Ar.) Ka. 1. Hareket etmeyen yıldız, gezegen olmayan yıldız. 2. Matematik formülünde değeri değişmeyen miktar.
SABİYE: (Ar.) Ka. Küçük kız çocuğu, küçük kız.
SABRİ: (Ar.) Er. Sabırla ilgili, sabra ilişkin.
SABRİNNİSA: (Ar.) Ka. Kadınların sabırlısı.
SABRİYE: (Ar.) Ka. (bkz. Sabri).
SACİD: (Ar.) Er. Secde eden, alnını yere koyan.
SACİDE: (Ar.) Ka. (bkz. Sacid).
SAÇI: (Tür.) Ka. Düğün armağanı. Gelinin başına saçılan şeker, arpa, para gibi şeyler.
SA'D: (Ar.) Er. Kuüu, uğurlu. İyilik, kuvvetlilik. Ashab isimlerinden, Sa'd b. Ebî Vakkas. Aşerei Mübeşsere (Cennetle müjdelenmiş olanlar) dandır.
ŞADA: (Ar.) Ka. Ses, yankı.
SADAK: (Tür.) Er. 1. Ok koymaya yarayan meşin torba. 2. Sabah yeli.
SADAKAT: (Ar.) Dostluk, içten bağlılık, doğruluk, vefalılık. Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
SADBERK: (Fars.) Ka. 1. Yüz yapraklı, katmerli. 2. Katmerli bir gül türü.
SADEDDİN: (Ar.) Er. (bkz. Saadeddin).
SADEDİL: (a.f.i.) Ka. 1. Temiz yürekli. 2. Saf, bön.
SADEGÜL: (a.f.i.) Ka. Bir gül kadar sade, temiz ve güzel.
SÂDERU: (a.f.i.) Er. Genç delikanlı.
SADEYN: (Ar.). 1. "İki uğurlular". 2. Venüs (Zühre) ile Jüpiter (Müşteri) gezegenleri. Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
SÂDIK: (Ar.) Er. Doğru gerçek hakiki,yalan olmayan, sahte olmayan. Sadakatli, samimi, bağlı.
SÂDIKA: (Ar.) Ka. (bkz. Sadık).
SÂDIR: (Ar.) Er. Hayrette kalan, şaşıran.
SADIRAY: (Ar.) Er. (bkz. Sadır).
SADİ: (Ar.) Er. Mutlulukla, uğurla ilgili, uğurlu.
SADİS: (Ar.) Er. Altıncı.
SADİYE: (Ar.) Ka. (bkz. Sadi).
SADREDDlN: (Ar.) Er. Dinin önderi, başı, ileri kişisi.
SADRI: (Ar.) Er. 1. Göğüsle ilgili, göğse ait. 2. Anneye nisbetle çocuk.
SADRlYE: (Ar.) Ka. (bkz. Sadri). SADULLAH: (Ar.) Er. Tanrının kutlu, talihli kıldığı kimse.
SADUN: (Ar.) Er. Mübarek, kuüu, uğurlu.
SAFA: (Ar.) Er. 1. Üzüntü ve kederden uzak olma, endişesizlik, rahat huzur, iç ferahlığı. 2. Eğlence. 3. Saflık, berraklık.
SAFBESTE: (a.f.i.) Er. Saf bağlanmış, sıra sıra dizilmiş.
SAFDER: (Ar.) Er. Düşman saflarını yaran, yiğit.
SAFER: (Ar.) Er. 1. Hicri takvimde ikinci ay, sefer. 2. Temiz yürekli, dürüst kimse.
SAFEVİ: (Ar.) Er. Safı adındaki kimsenin soyundan olan, Fars hükümdarı Şah İsmail'in soyu.
SAFFET: (Ar.) Er. Saflık, temizlik, anlık. (bkz. Safvet).
SAFİ: (Ar.) Er. 1. Katışıksız, katıksız, halis, temiz. 2. Yalnız, sadece, sırf. 3. Kesintilerden sonra kalan kısım, net.
SAFİGÜL: (a.f.i.) Ka. Gül gibi, katıksız, saf, duru, temiz.
SAFİH: (Ar.) Er. 1. Gökyüzü. 2. Yassı ve düz halde bulunan şey.
SAFİHA: (Ar.) Ka. Yassı düz ve geniş yüz, levha. Levha halinde bulunan maden, saç.
SAFİNAZ: (Fars.) Ka. Çok nazlı, çok naz eden.
SAFİNUR: (Ar.) Ka. Çok nurlu, çok aydınlık, temiz kimse.
SAFİR: (İbr.) Mavi renkli, değerli bir süs taşı, göktaşı. Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
SAFİRE: (Ar.) Ka. 1. İnce güzel ses. 2. Islık.
SAFİYE: (Ar.) Ka. Katışıksız, katıksız, halis, temiz. Saflık, halislik.
SAFİYET: (Ar.) Ka. Saflık, temizlik, masumluk.
SAFİYULLAH: (Ar.) Er. 1. Temiz yürekli. 2. Hz. Âdem'in lakabı.
SAFİYÜDDİN: (Ar.) Er. Dini temiz, dini pak.
SAFVET: (Ar.) Er. Saflık, temizlik, paklık, anlık, halislik.
SAFVETULLAH: (Ar.) Er. Hz. Muhammed (s.a.s)'in isimlerinden.
SAFZEN: (a.f.i.) Er. (bkz. Safder).
SAĞAN: (Tür.) Er. Hızlı uçan, uzun dar kanatlı küçük kuş.
SAĞANALP: (Tür.) Er. (bkz. Sağan).
SAĞBİLGE: (Tür.) Er. Hekim, doktor.
SAĞCAN: (Tür.) Er. Sağlıklı kimse.
SAĞINÇ: (Tür.) Er. Emel, istek, amaç, düşünce.
SAĞIT: (Tür.) Er. Silah.
SAĞLAM: (Tür.) Er. 1. Hasta veya sakat olmayan. Kolayca hasara uğramayan, bozulmayan, dayanıklı. 2. Doğru, gerçek, sahih. 3. Güvenilir, emin. 4. Mutlaka, muhakkak, herhalde.
SAĞLAMER: (Tür.) Er. (bkz. Sağlam).
SAĞMAN: (Tür.) Er. Sağlıklı kimse. Eksiksiz, kusursuz, güvenilir kimse.
SAĞUN: (Tür.) Er. Saygın, kutsal.
SAHABE: (Ar.) Er. 1. Sahipler, sahip çıkanlar, tutanlar. 2. Asrı saadet döneminde yaşamış ve Hz. Muhammedi görmüş mü'min kimse.
SAHABET: (Ar.) Ka. Sahip çıkma. Koruma, arka olma, yardım etme.
SAHAVET: (Ar.) Er. El açıklığı, cömertlik.
SAHBA: (Ar.) Ka. 1. Al, kızıl. 2. Şarap, kırmızı şarap.
SAHİBE: (Ar.) Ka. 1. Sahip. Koruyan, gözeten. 2. Bir iş yapmış olan. 3. Herhangi bir niteliği olan.
SAHİBKIRAN: (f.a.i.) Er. 1. Her zaman basan, üstünlük kazanan hükümdar. 2. Ünlü bir çeşit lale. .
SAHİL: (Ar.) Ka. Deniz, nehir, göl kıyısı.
ŞAHİN: (Ar.) Er. 1. Kadın. 2. Sık. Katı, pek.
ŞAHİNE: (Ar.) Ka. (bkz. Şahin).
SAHİR: (Ar.) Er. Gece uyumayan, uykusuz.
SAHİRE: (Ar.) Ka. 1. Geceleri uyumayan, uykusuz. 2. Büyücü, büyüleyici güzel.
SAHRA: (Ar.) Ka. Kır, ova, çöl.
SAHRE: (Ar.) Er. Kaya. Kütle.
SAHRETULLAH: (Ar.) Er. Beytü'1Makdis'de Beni İsrail peygamberlerinin ibadet ettikleri meşhur kaya. Hz. Peygamber (s.a.s) Miraç gecesinde semaya buradan çıkmıştır.
SAHUR: (Ar.) Er. 1. Gece uyanıklığı, uykusuzluk. 2. Ay ağılı, hale. Dünya'nm Ay'a düşen, Ay tutulmasını meydana getiren gölgesi. t .
SAİB: (Ar.) Er. Hedefe doğru ulaşan. İsabetli olan, doğru olan, hata etmeyen. Türk dil kuralı açısından "b/p" olarak kullanılır.
SAlD: (Ar.) Er. Mübarek, kutlu, uğurlu. Mübarek, mesut. Sevap kazanmış, Allah katında makbul tutulmuş. Sahabe isimlerinden
SAİDE: (Ar.) Ka. (bkz. Said).
SAİK: (Ar.) Er. Sevk eden, götüren. Süren sürücü.
SAİKA: (Ar. Ka. (bkz. Saik).
SÂİM: (Ar.) Er. Oruç tutan kimse, oruçlu.
SÂİME: (Ar.) Ka. (bkz. Saim).
SAİR: (Ar.) Er. Seyreden, hareket eden,yürüyen.
SAİRE: (Ar.) Ka. (bkz. Sair).
SÂKIB: (Ar.) Er. 1. Delen, delik açan. 2. Çok parlak. Türk dil kuralı açısından "b/p" olarak kullanılır.
SAKIBA: (Ar.) Ka. 1. Parlak, ışıklı. 2. Delen, delik açan.
SAKİ: (Ar.) Er. Su veren, su dağıtan. Kadehle içki sunan.
SAKİN: (Ar.) Er. 1. Hareketsiz olan, oynamayan. 2. Uslu kendi halinde yavaş. 3. Bir yerde yerleşen, oturan.
SAKİNE: (Ar.) Ka. 1. Hareketsiz, kımıltısız, durgun. Sessiz. 2. Heyecanı veya kızgınlığı olmayan.
SAKMAN: (Tür.) Er. 1. Uyanık, akıllı kimse. 2. Sessiz sakin kimse.
SALABET: (Ar.) 1. Peklik, katılık, sağlamlık. 2. Manevi kuvvet, dayanma. Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
SALAH: (Ar.) Er. 1. Düzelme, iyileşme, iyilik. 2. Banş. 3. Dine olan bağlılık.
SALAHADDİN: (Ar.) Er. Dinine bağlı kimse. Türk dil kuralına göre "d/t" olarak kullanılmaktadır.
SALAR: (Fars.) Er. Baş, kumandan, başbuğ, önder.
SALÂT: (Ar.) Er. Namaz. SALÇAN: (Tür.) Er. (bkz. Salar).
SALDAM: (Tür.) Er. Ciddilik, ağırbaşlılık.
SALİH: (Ar.) Er. 1. Yarar, yakışır, elverişli, uygun. Salahiyeti bulunan, yetkili. 2. Dinin emir ve yasaklarına uyan, iyi ahlak sahibi, muttaki.
SÂLİHA: (Ar.) Ka. Dinin emir ve yasaklarına uyan, iyi ahlak sahibi (kadın). (bkz. Salih).
SALIK: (Tür.) Er. Haber, bilgi. Haberci. SALIKBEY: (Tür.) Er. (bkz. Salık).
SALİM: (Ar.) l. Hasta veya sakat olmayan, sağlam. 2. Ayıpsız, kusursuz, noksansız. 3. Korkusuz, endişesiz, emin. 4. Aruzda cüzlerinden hiçbiri zihafa uğramayan vezin.
SALİME: (Ar.) Ka. (bkz. Salim).
SALİSE: (Ar.) Ka. 1. Üçüncü. 2. Saniyenin altmışta biri. 3. Binbaşılık derecesinde mülki rütbe.
SALKIM: (Tür.) Ka. Üzüm gibi irçoğu bir sap üzerinde bir arada bulunan yemiş. Üzerinde kısa saplı dallar bulunan çiçek. Akasya.
SALMAN: (Tür.) Er. Başıboş, serbest, özgür.
SALTAR: (Tür.) 1. Tek, yalnız. 2. Yalnız başına giden. 3. Temiz, saf. Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
SALTI: (Tür.) Er. Gezgin, yolculuk eden.
SALTIK: (Tür.) Er. 1. Kendi başına var olan, bağımsız, koşulsuz, mutlak. 2. Salıverilmiş, bırakılmış, azat edilmiş, özgür.
SALTUK: (Tür.) Er. Erzurum ve yöresinde Selçuklular devrinde Saltuklular beyliğini kuran Türk beyi Emir Saltuk (1072).
SALTUKALP: (Tür.) Er. (bkz. Saltık).
SALUR: (Tür.) Er. 1. Kılıç. 2. Oğuzların Üçok boyuna bağlı bir Türk kabilesi.
SALVECÂR: (Ar.) Er. Çevgan, cirit oynanılan eğri sopa.
SAMAHAT: (Ar.) Ka. Cömertlik, el açıklığı, iyilikseverlik, (bkz. Semahat).
SAMAN: (Fars.) Er. 1. Zenginlik. Rahat, dinç. 2. Düzen.
SAMED: (Ar.) Er. Ezeli, ebedi ve yüce olan ve hiç kimseye veya şeye ihtiyacı olmayan, mutlak malik olan yüce Allah. Allah'ın isimlerindendir. "abd" takısı almadan kullanılmaz. Abdüssamed.
SAMİ: (Ar.) Er. 1. İşiten, duyan dinleyen. Dinleyici. 2. Yüksek, yüce.
SÂMİA: (Ar.) Ka. İşitme duygusu, hissi.
SAMİH: (Ar.) Er. Cömert, eli açık.
SAMİHA: (Ar.) Er. (bkz. Samih).
SAMIM: (Ar.) Er. Bir şeyin merkezi, içi, asli kısmı.
SAMİME: (Ar.) Ka. (bkz. Samim).
SAMIN: (Ar.) Er. Sekizinci.
SAMİR: (Ar.) Er. (bkz. Samire).
SAMİRE: (Ar.) Ka. Meyveli, meyva veren.
SAMİYE: (Ar.) Ka. Yüksek, yüce.
SANAÇ: (Tür.) Dağarcık. Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
SÂNAHÂT: (Ar.) Çok düşünmeden fikre doğan, akla gelen şeyler. Erkek ve kadın adı olarak kullanılır. $
SANAK: (Tür.) Er. 1. Kısa zaman, az süre. 2. Fikirsiz, düşüncesiz. ^
SANAL: (Tür.) Adın duyulsun, ün kazan. Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
SANALP: (Tür.) Er. (bkz. Sanal).
SANAT: (Ar.) Sanat, ustalık, hüner, marifet. Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
SANAY: (Tür.) Ay san. Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
SANBAY: (Tür.) Er. Ünlü kimse.
SANBERK: (Tür.) Er. Gücüyle tanınmış, ün yapmış.
SANCAKTAR: (Tür.) Er. Sancak taşıyan kimse. Sancak taşıma görevli
SANCAR: (Tür.) Er. 1. Kısa kama. 2. Saplar, batınr, yener. 3. Selçuklu sultanlarından birisinin adı. il"~
SANEM: (Ar.) 1. Put. 2. Çok güzel kadın. İsim olarak kullanılmaz.
SANER: (Tür.) Er. Ünlü, tanınmış kimse.
SANEVBER: (Ar.) Ka. 1. Çam fıstığı. Çam fıstığı kozalağı. 2. Sevgilinin boyuposu.
SÂNEVİ: (Ar.) Er. İkinci.
SANl: (Ar.) Er. 1. İkinci. 2. Yapan, işleyen, meydana getiren. 3. Yaratan. Allah'ın isimlerinden. Saniullah veya Abdüssani şeklinde isim olur.
SANİA: (Ar.) Ka. Düzme, uydurma iş, tuzak, hile.
SANİH: (Ar.) Er. Zihin ve düşüncede oluşup çıkan, fikre doğan.
SANİHA: (Ar.) Ka. (bkz. Sanih).
SANİYE: (Ar.) Ka. 1. Bir dakikanın veya derecenin altmışta biri. 2. İkinci derecede mülki rütbe.
SANNUR: (Tür.) Ka. Nurlu, ışıklı,
güzel.
SANVER: (Tür.) Er. (bkz. Sanal).
SARA: (İbr.) Ka. 1. Prenses. 2. (Fars.) Hz. İbrahim'in hanımı. 3. Halis, katkısız, temiz.
SARAÇ: (Ar.) Er. 1. Koşum, eğer takımlarıyla benzeri şeyler yapan veya satan kimse. Meşin üzerine süsleme yapan kimse. 2. Sirac kelimesinin değişikliğe uğramış şekli. Kandil.
SARAHAT: (Ar.) Açıklık, ibarede açıklık. Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
SARÂMET: (Ar.) Er. Yiğitlik.
SÂRBAN: (Fars.) Er. Deve sürücüsü. Deveci.
SARÇE: (Fars.) Ka. Serçe.
SARDUÇ: (Tür.) Er. Bülbül.
SARGAN: (Tür.) Er. 1. Çorak yerlerde biten bir ot. 2. Bir tür balık.
SARGIN: (Tür.) 1. Candan, içten, yürekten. 2. Çekici cazibeli. 3. Kapalı, puslu hava. 4. İstekli, hevesli. Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
SARGINAL: (Tür.) Er. (bkz. Sargın).
SARGUT: (Tür.) Er. İhsan, bağış, ödül.
SARIALP: (Tür.) Er. Sansın yiğit. Ruhi Sarıalp; Türk atlet ve yönetici.
SARICABAY: (Tür.) Er. (bkz. Sanalp).
SARIÇİÇEK: (Tür.) Ka. 1. Sarı renkli çiçek. 2. Artvin ve çevresinde oynanan bir tür halk oyunu.
SÂRİF: (Ar.) Er. Sarfedcn, harcayan. Değiştiren.
SARİFE: (Ar.) Ka. (bkz. Sarif).
SARİH: (Ar.) Er. 1. Açık, meydanda. Belli, hüveyda. 2. Saf, halis. Saf, halis Arap kanı (at).
SARİH A: (Ar.) Ka. (bkz. Sarih).
SARİM: (Ar.) Er. Keskin, kesici.
SÂRİME: (Ar.) Ka. (bkz. Sarim).
SARKAN: (Jür.) Er. Kovan.
 
SARMAŞIK: (Tür.) Ka. Koyu yeşil renkli, değişik biçimli yapraklan olan tırmanıcı bir bitki.
SARP: (Tür.) Er. 1. Çetin, sert, şiddetli. 2. Dik, çıkılması ve geçilmesi zor.
SARPER: (Tür.) Er. Sert, güçlü erkek.
SARPHAN: (Tür.) Er. (bkz. Sarper).
SARPKAN: (Tür.) Er. Sert, güçlü soydan gelen.
SARRA: (Ar.) Ka. Sevindirici, sevinçli.
SARTIK: (Tür.) Er. Azad olunmuş, salıverilmiş, özgür.
SARU: (Tür.) Er. San benizli, san tenli insan.
SARUBATU: (Tür.) Er. Osman Beyin kardeşi.
SARUCA: (Tür.) Er. (bkz. Sanca).

SARUHAN: (Tür.) Er. Harizm'den gelip Anadolu'ya yerleşen Saruhanoğullan beyliğinin kurucusu. i/; >
SARVAN: (Tür.) Er. Deve süren, deveci.
SATI: (Tür.) Ka. 1. Satma, satış. Alışveriş. 2. Düğün armağanı.
SATIBEY: (Tür.) Er. (bkz. Satı).
SATIGÜL: (Tür.) Ka. (bkz. Satı).
SATIKBUĞRA: (Tür.) Er. (bkz. Satılmış, Buğra).
SATILMIŞ: (Tür.) Er. Uzun ömürlü olması için doğumundan önce ermişlere adanan çocuk, satı.
SATUK: (Tür.) Er. (bkz. Satılmış).

SATVET: (Ar.) Er. Ezici kuvvet, zorluluk.
SAV: (Tür.) 1. Söz, haber, dedikodu. İleri sürülerek savunulan düşünce. 2. Sağlam. 3. Şöhret, ün. Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.

SAVAŞ: (Tür.) Er. İki taraf teşkilat, ülke veya ülkeler topluluğu arasında meydana gelen silahlı vuruşma, cenk,
muharebe, harb. Doğuş, kavga. Mücadele uğraş.
SAVAŞER: (Tür.) Er. Savaşan aSker, insan, savaşçı.
SAVAT: (Tür.) Er. Gümüş üstüne yapılan çizgiler, süsler.
SAVER: (Tür.) Er. Sağlam, zinde, güçlü erkek.
SAVGAT: (Tür.) Er. Hediye, armağan, bahşiş, ihsan.
SAVLET: (Ar.) Er. Şiddetli saldın, hücum.
SAVNÎ: (Ar.) Er. Koruma, gözetme ile ilgili.
SAVTEKİN: (Tür.) Er. (bkz. Sav).
SAVTUNA: (Tür.) Er. Sözünde duran kimse.
SAVTUR: (Tür.) Er. Sağlıklı kal, hoşça kal.
SAYAR: (Tür.) Saygılı, hürmet eden. Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
SAYE: (Fars.) 1. Gölge. 2. Sahip çıkma, koruma, siyanet. Yardım. Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
SÂYEBÂN: (Fars.) Ka. 1. Sayvan, gölgelik. Büyük çadır. 2. Koruyan.
SÂYEDÂR: (Fars.) Er. 1. Gölgeli, gölgesi olan, gölge eden. 2. Koruyan, sahip çıkan.
SÂYEZÂR: (Fars.) Ka. Gölgelik.
SAYFİ: (Ar.) Er. Yaza ait, yazla ilgili.
SAYFİYYE: (Ar.) Ka. Yazlık, yazlık ev.
SAYGI: (Tür.) İnsanlara karşı dikkatli, ölçülü, özenli davranmaya neden olan sevgi duygusu değer yargısı. Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
SAYGIN: (Tür.) Saygı gören, sayılan, hatırlı. Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
SAYGUR: (Tür.) Er. (bkz. Saygın).
SAYGÜL: (Tür.) Ka. 1. (bkz. Saygın). 2. Nadir, eşsiz gül, sayılı gül.
SAYHAN: (Tür.) Er. Adaleüi yönetici, hükümdarların adili, ölçülüsü.
SAYIL: (Tür.) Saygı gör, sözün dinlensin, değerin artsın. Değerli, saygıdeğer. Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
SAYILGAN: (Tür.) Er. Kendini saydıran, saygın kimse.
SAYINBERK: (Tür.) Er. Kendisine saygı gösterilen insan.
SAYINER: (Tür.) Er. Değerli, saygı duyulan kimse.
SAYKAL: (Tür.) Er. Düz, düzgün, pürüzsüz. Gösterişli.
SAYKUT: (Tür.) Er. Uğurlu, kuüu, saygıdeğer kimse.
SAYMAN: (Tür.) Er. Hesap işleriyle uğraşan kimse.
SAYRAÇ: (Tür.) Öten, cıvıldayan, şakıyan. Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
SAYRAK: (Tür.) (bkz. Sayraç). Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
SAYYAD: (Ar.) Er. Avcı. Türk dil kuralına göre "d/t" olarak kullanılır.
SAZAK: (Tür.) Er. 1. Kuvvetli ve soğuk esen yel. Soğuk yelle birlikte yoğun hafif kar. 2. Bataklık, sazlık. 3.
Küçük pınar, kaynak.
SAZAN: (Tür.) Er. Göllerde ve sazlık yerlerde yaşayan bir tatlısu balığı.
SÂZKÂR: (Fars.) Er. 1. Uygun, münasip. 2. Türk müziğinde birleşik bir makam. 3. Saz çalan sanatkar.
SEBA: (Ar.) Ka. Yedi. İslam Öncesi Sami ve Arap kavimleri yedi sayısının kutsal bir nitelik taşıdığına inanırlardı, "yedi" sayısı.
SEBAHAT: (Ar.) Ka. (bkz. Sabahat).
SEBAT: (Ar.) Er. (bkz. Sabit).
SEBATI: (Ar.) Er. Sebatlık, sözünde kararında durma. Sebatlı, sözünde duran.
SEBİH: (Ar.) Er. Yüzme, yüzüş.
SEBİL: (Ar.) 1. Yol, büyük cadde. 2. Su dağıtılan yer. Hayır için parasız dağıtılan su. Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
SEBLA: (Ar.) Ka. Uzun, kirpikli göz.
SEBRE: (Ar.) Er. Ölçülü, deneyimli. Sahabeden bu ismi taşıyanlar olmuştur.
SEBUÇE: (Fars.) Ka. Küçük kap. Küçük testi.
SEBÜK: (Tür.) Er. 1. Hafif, yeğni. Çabuk hızlı. Ağırbaşlı olmayan. 2. Sevgili, aziz.
SEBÜKALP: (Tür.) Er. Hızlı, atak, yiğit.
SEBÜKTEKİN: (Tür.) Er. (bkz. Sebük).
SECAHAT: (Ar.) Er. Yumuşak huyluluk.
SECÂVEND: (Fars.) Er. Kur'anı Kerim'i manasına uygun olarak okumak için konulan durak işaretleri.
SECCAC: (Ar.). Çağlayan. Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
SECİYE: (Ar.) Er. Yaratılış, huy, karakter tabiat. İyi huy.
SEÇGÜL: (Tür.) Ka. Seçilmiş gül.
SEÇİL: (Tür.) Ka. Benzerleri arasından seçil, beğenil, üstün ol, sevgi ve saygı gör.
SEÇKİN: (Tür.) Er. Seçilmiş, ayrılmış benzerlerinden üstün olduğu için ayrılmış, mümtaz, güzide.
SEÇKİNER: (Tür.) Er. (bkz. Seçkin).
SEDA: (Ar.) Ka. Ses. Yankı.
SEDACET: (Ar.) Ka. Sadelik.
SEDAD: (Ar.) Er. Doğruluk, hak. Doğru ve haklı. Türk dil kuralına göre "d/t" olarak kullanılır.
SEDEF: (Ar.) Ka. 1. Bazı deniz hayvanlarının (midye, istiridye gibi) sert, beyaz ve parlak kabuğu. 2. Bu kabuktan yapılmış veya süslenmiş eşya.
SEDEN: (Tür.) Ka. Uyanık, tetikte, gözü açık olan.
SEDİD: (Ar.) Er. Doğru hak. (bkz. Sedad).
SEFA: (Ar.) Er. 1. Gönül rahatlığı, rahatlık, kaygısız ve sakin olma. 2. Eğlence, zevk, neşe.
SEFER: (Ar.) Er. 1. Bir yerden bir yere gitme, yolculuk, seyahat. 2. Savaş hazırlığı. Savaşa gitme. Harp, savaş. 3. Gemilerin kalktıkları limana tekrar dönünceye kadar yaptıkları fiil. 4. Istılahta: Şer'i bakımdan üç gün üç gecelik (veya onsekiz saatlik) yola gitmek için kişinin oturduğu yerden ayrılması. 5. Defa, kere. 6. Arabî aylann ikincisi.
SEFFAH: (Ar.) Er. Güzel söz söyleyen, hatip. Cömert, eli açık. ..^3 SEFİNE: (Ar.) Ka. 1. Vapur, gemi. 2. Uzayın güney yanmı.
SEFİR: (Ar.) Er. El içi. Yabancı diplomat
SEGBAN: (Fars.) Er. 1. Seymen, yeniçeri ocağına bağlı asker. 2. Osmanlı saraylarında av köpeklerine bakan bakıcı.
SEHÂ: (Ar.) Er. Sehavet, kerem, cömertlik.
SEHÂB: (Ar.) 1. Bulut. 2. Karanlık. 3. Bulut gibi uçan böcekler. Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
SEHÂBE: (Ar.) Ka. Tek bulut.
SEHAVET: (Ar.) Er. Cömertlik, (bkz. Sahavet).
SEHER: (Ar.) Ka. Sabahın gün doğmadan önceki zamanı, tan ağartı
51 • >V; j5#.£V,f,»
SEHHAR: (Ar.) Er. Kuvvetle kendine çeken, büyüleyici.
SEHHARE: (Ar.) Ka. Çok güzel, büyüleyici kadın.
SEHL: (Ar.) Er. Kolay, sade. Sahabe isimlerindcndir.
SEHLE: (Ar.) Ka. 1. Yumuşak. 2. Kolay. 3. Taze, körpe. Habeşistan'a hicret eden kadın sahabelerden.
SEHRAN: (Ar.) Er. Geceleri uyanık duran •
SEKİNE: (Ar.) Ka. Sakin olma, sükunet. Huzur, gönül rahatlığı.
SELAHADDİN: (Ar.) Er. Dinine bağlı kimse. Türk dil kuralı açısından "d/t" olarak kullanılır.
SELAM: (Ar.) Er. 1. İnsanların birbirleriyle karşılaştıklarında kullandıkları yakınlık dostluk, saygı ifade eden söz, yaptıkları işaret veya hareket. 2. Emniyet, huzur, selamet, esenlik, sağlık, sağlamlık. l.Selanc. Yüce Allah'ın isimlerinden, Fani olmama, zevalsizlik, her çeşit anza ve hadiseden salim olmak. Her türlü tehlikeden koruyup selamete çıkaran.
SELAME: (Ar.) Ka. (bkz. Selam).
SELAMEDDİN: (Ar.) Er. Dinin kurtuluşu. Türk dil kuralına göre "dA" olarak kullanılır.
SELAMET: (Ar.) Esenlik. Her türlü korku, tasa ve tehlikeden uzak, güvenlik içinde olma. Kurtulma, kurtuluş. Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
SELAMİ: (Ar.) Er. İyilik, barış ve rahatlıkla ilgili.
SELAMULLAH: (Ar.) Er. Allah'ın selamı.
SELATİN: (Ar.) Er. Sultanlar.
SELCAN: (Tür.) Coşkun, taşkın yaratılışlı kimse. Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
SELÇUK: (Tür.) Er. 1. Güzel konuşma yeteneği olan. 2. XI. Anadolu, Kafkaslar ve Orta Doğu'da imparatorluk kuran Türk topluluğunun hükümdarı.
SELDA: (Tür.) Ka. Sel, taşkın su.
SELDAĞ: (Tür.) Ka. Dağlan aşan sel, coşku.
SELDANUR: (Tür.) Ka. Nur seli.
SELEN: (Tür.) Sel gibi coşkun, taşkın kimse. Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
SELİKA: (Ar.) Güzel konuşma ve yazma kabiliyeti. Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
SELİL: (Ar.) Er. Yeni doğmuş erkek çocuğu, ilker.
SELİLE: (Ar.) Ka. Yeni doğmuş ilk kız çocuğu.
SELİM: (Ar.) Er. 1. Kusuru, noksanı olmayan, sağlam, doğru. 2. Tehlikesiz, zararsız, kurtulmuş. 3. Temiz, samimi.
SELİME: (Ar.) Ka. (bkz. Selim).
SELİN: (Tür.) Ka. 1. Gür akan su. 2. Orta Asya'da yetişen, bodur, sürekli yeşil kalan bitki.
SELİS: (Ar.) Er. 1. Kolay yumuşak. 2. Bağlı, boyun eğmiş.
SELLEM: (Ar.) "Selamete erdirsin" manasıyla dualarda geçen. Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
SELMA: (Ar.) Ka. 1. Barış içinde bulunma, huzur, erinç. 2. Güzel, hoş (kadın).
SELMAN: (Ar.) Er. Barış içinde bulunma, huzur, erinç.
SELMANİ: (Ar.) Er. Niyaz kabul eden derviş. İran İsfahan'ından olup, Rasulullah'la birlikte İslami mücadelede üzerine düşeni fazlasıyla yapmış büyük mücahid ve sahabi. Selmanı Farisi'ye nispetle bu ad kullanılmıştır.
SELMİ: (Ar.) Er. Barışla ilgili, barışçıl.
SELMİN: (Ar.) Ka. Barış yanlısı, barış ve sevgi duygusuyla dolu.
SELNUR: (Tür.) Ka. Nur seli, ışık seli.
SELSAL: (Ar.) Taüı, lezzeüi, hafif su. Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
SELSEBİL: (Ar.) 1. Taüı ve hafif su.
2. Cennette bir çeşmenin adı. Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
SELVA: (Ar.) Ka. 1. Bal. 2. Büyük bıldırcın. Tin çölünde bulundukları sürece, israiloğullanna Allah tarafından kudret helvasıyla birlikte, karınlarını doyurmak için gönderilen kuş.
3. (İsp.) Ekvator da sık balta girmemiş orman
SELVET: (Ar.) Ka. Gönül rahatı.
SEM'AN: (Ar.) Er. İşiterek. Dinleyerek.
SEMA: (Ar.) Ka. 1. İşitme, duyma. Musiki dinleme. 2. Gökyüzü. 3. Felek. 4. Mevlevilikte musiki eşliğinde icra edilen dönme hareketi.
SEMAHAT: (Ar.) Cömertlik, el açıklığı, iyilikseverlik. Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
SEMAÎ: (Ar.) Er. 1. Semaya, göğe havaya ait. 2. Gökten düşmüş. Allah tarafından olan, ilahi. 3. İşitme esasına dayalı olarak öğrenilen, (bkz. Semavi).
SEMÂN: (Fars.) Er. 1. Gökyüzü. 2. Güneş ayının 27. günü. 3. Bıldırcın.
SEMÂNE: (Fars.) Ka. (bkz. Seman).
SEMANİYE: (Ar.) Ka. Sekiz. (bkz. eman). vs,
SEMÂ VAT: (Ar.) Ka. Gökler.
SEMAVİ: (Ar.) Er. Semaya mensup, sema ile ilgili.
SEMÂZEN: (a.f.i.) Er. Sema yapan, törenle dönen mevlevi. u
SEMEN: (Fars.) Ka. Yasemin.
SEMENBER: (Fars.) Ka. Göğsü yasemin gibi beyaz olan.
SEMENBU: (Fars.) Ka. Yasemin kokulu. v;,r
SEMENTEN: (Fars.) Ka. Yasemin renkli.
SEMERATf (Ar.) Ka. 1. Yemişler, meyveler. Faydalar, verimler. 2. Neticeler. 3. Devlete ait mülklerden alınan vergiler.
SEMERE: (Ar.) Er. (bkz. Semerat).
SEMl: (Ar.) Er. İşiten, işitme kuvveti olan. Allah'ın isimlerinden, (bkz. Abdüssemi). » f««
SEMİH: (Ar.) Er. Eli açık, cömert. SEMİHA: (Ar.) Ka. (bkz. Semih).
SEMİN: (Ar.) Er. Pahalı, kıymetli. Çok değerli.
SEMİNE: (Ar.) Ka. (bkz. Semin).
SEMİR: (Ar.) Er. 1. Arkadaş. 2. Nitelikli. 3. Yamaç, dağ silsilesi.
SEMİRAMİS: (İbr.) Ka. Doğu mitolojisinde adı geçen, dünyanın 7 harikasından biri olan Babil'in asma bahçelerini kurduran Asur kraliçesi. SEMİRE: (Ar.) Ka. (bkz. Scmir).
SEMİULLAH: (Ar.) Er. (bkz. Abdüssemi).
SEMRA: (Ar.) Ka. Esmer.
SEMURE: (Ar.) Ka. Çoğalan, zengin olan, meyve veren verimli. Ashabın kullandığı isimlerden.
SENA: (Ar.) 1. Övgü ile ilgili. 2. Şimşek parıltısı. Erkek ve kadın adı olarak kullanılır. > !j
SENABİL: (Ar.) Ka. Başaklar.
SENAHAN: (a.f.i.) Öven, metheden. Erkek ve kadın adı olarak kullanılır. SENAN: (Ar.) Ka. Işıklı, parlak.
SENÂVER: (a.f.i.) Ka. Öven, metheden.
SENA Y: (Tür.) Ka. Sen aysın, ay gibi güzelsin.
SENEM: (Ar.) Put. isim olarak kullanılmaz, (bkz. Sanem).
SENEVÂT: (Ar.) Ka. Seneler, yıllar, sinin.
SENEVİ: (Ar.) Er. Seneye mensup, sene ile ilgili, bir yıllık.
SENGÜL: (Tür.) Ka. Sen gülsün, gül gibi güzelsin.
SENİH: (Ar.) Er. 1. Süs, bezek. 2. İnci.
SENİHA: (Ar.) Ka. İnciler, süs, bezek, ttisr.
SENİYE: (Ar.) Ka. Yüksek, yüce, ali, bülend.
SEPİD: (Fars.) Er. Beyaz, ak, beyza.
SEPİDE: (Fars.) Ka. Tan vakti.
SERA: (Fars.) Ka. Saray. Büyük konak. Köşk.
SERAB: (Fars.) Ka. Çöllük arazide, ışık kırılması sonucu görülen aldatıcı gerçek olmayan hayal, ılgım, salgım. Türk dili açısından "b/p" olarak kullanılır.
SERÂÇE: (Fars.) Ka. Saraycık, küçük saray, konak.
SERALP: (Tür.) Er. Baş yiğit. *'» SERAN: (Ar.) Ka. Işıklı, parlak.
SERASER: (Fars.) Er. 1. Baştan başa, büsbütün. 2. Altın veya gümüş telle dokunmuş kıymetli bir çeşit kumaş.
SERAY: (Fars.) Ka. 1. Ay gibi güzellerin başı. 2. Büyük konak. Saray.
SERAYA: (Ar.) Er. Düşman üzerine gönderilen küçük süvari müfrezeleri.
SERAZAT: (Fars.) Er. Serbest, özgür. Rahat, dertsiz.
SERBÜLEND: (Fars.) Er. Başta gelen, yüce üstün. Türk müziğinde eski bir makam, zamanımızda örneği yoktur.
 
ŞERÇAN: (Tür.) Er. Sevgili, sevilen, başcan.
SERDAR: (Fars.) Er. Başkumandan, başbuğ. Sefer zamanında padişah yerine ordunun başında sefere giden veziri azamlara verilen unvan, serdarı ekrem.
SERDENGEÇTİ: (Tür.) Er. Fedai, akıncı, yiğit.
SERDİL: (Fars.) Ka. Baş, gönül.
SERDİNÇ: (f.ti.) Er. Başı dinç, sakin, rahat, huzurlu.
SEREN: (Tür.) Er. 1. Uzun, kalın ve silindir şekilli çam kerestesi. Yelkenlilerde ana direğe dik şekilde tutturulan ve yelken germeye yarayan ağaç. Seren yapılan köknar kerestesi. 2. Orun, makam.
SERENGÜL: (Tür.) Ka. (bkz. Serendil). Baş gül. Güllerin birincisi.
SERGEN: (Tür.) Er. 1. Laf. 2. Vitrin. 3. Tepelerdeki düzlük yer. 4. Yorgun, perişan.
SERHAD: (f.a.i.) Er. Hudut, sınır, sınırbaşı; iki devlet arasındaki sınır boyu. Türk dil kuralına göre "d/t" getirilerek de kullanılır.
SERHAN: (Ar.) Er. 1. Kurt, canavar. 2. Baş okuyucu, şarkıcı başı.
SERHENK: (Fars.) Er. 1. Çavuş. 2. Türk müziğinde çok eski birleşik makam.
SERHUN: (Fars.) Er. Asil kan, soylu kan.
SERİ: (Ar.) Er. Çabuk, hızlı.
SERİM: (Tür.). 1. Serme işi. 2. Sabırlı. 3. Genellikle öykülerde başlangıç bölümüne verilen ad. Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
SERİMER: (Tür.) Er. Sabırlı kimse.
ŞERİR: (Ar.) Er. Taht. Yatacak yer.
SERİYE: (Ar.) Ka. Hz. Peygamber (s.a.s)'in bulunmadığı küçük askeri birliklere verilen ad.
SERKAN: (f.t.i.) Er. Soylu kan, başkan.
SERKIZ: (f.t.i.) Ka. Baş kız, kızların, güzellerin başı.
SERKUT: (Fars.) Er. Muüu, talihli, kutlu insaa
SERMA: (Fars.) Ka. Soğuk kış.
SERMED: (Ar.) Er. Ebedilik, ebediyet, sonsuzluk. Türk dil kuralı açısından "d/t" olarak kullanılır.
SERMELEK: (Fars.) Ka. Meleklerin başı, melek kadar güzel ve iyi.
SERMİN: (Tür.) Ka. Nermin, Şermin gibi adlara benzetilerek yapılmıştır.
SERNAZ: (Fars.) Ka. Çok nazlı.
SERNEVAZ: (Fars.) Ka. Baş okşayan, sevecen.
SERNUR: (Fars.) Ka. Baş ışık. İlk ışık.
SEROL: (f.t.i.) Er. Önder ol, baş ol.
SERPİL: (Tür.) Ka. İyi geliş, büyü, güzelleş.
SERPİN: (Tür.) Ka. Yağmur.
SERRA: (Ar.) Ka. Genişlik, kolaylık.
SERRAÇ: (Fars.) Ka. 1. Çok sevilen, sayılan kimse, baştacı. 2. (Ar.) Saraç.
SERTAÇ: (Fars.) Er. Baştacı, çok sevilen, sayılan. . •{£
SERTAP: (Tür.) Er. İnatçı, direngen.
SERTEL: (Tür.) Er. Sert, katı, acımasız el. ; 4V.
SERTER: (Tür.) Er. Katı, sırt, acımasız. ,ift
SERTUĞ: (Tür.) Er. Baş tuğ. ' fc SERVA: (Fars.) Ka. Söz, masal. '
SERVER: (Fars.) Er. Baş, başkan, reis, ulu.
SERVET: (Ar.) Zenginlik, varlık. Zenginliği meydana getiren mal, mülk, para. Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
SERVİ: (Fars.) Koyu yeşil yapraklı, ince uzun bir ağaç türü. Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
SERVİN AZ: (Fars.) Ka. 1. Dalları yana sarkan servi. 2. Uzun boylu sev
güi
SETTAR: (Ar.) Er. Örten. Günahları örten, Allah. Allah'ın isimlerinden "abd" takısı alarak kullanılır. Abdüssettar.
SEVA: (Ar.) Er. Denklik, beraberlik, beraber olma.
SEVAD: (Ar.) Er. Esmerlik, kara renkli adam. Sahabe isimlerindendir.
SEVAL: (Tür.) Ka. Severek al, hep sev.
SEV AN: (Tür.) Severek al, hatırla. Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
SEV AY: (Tür.) Ka. Sevimli ay.
SEVBAN: (Ar.) Ka. Giyinen, kuşanan. Hz. Peygamber'in azatlısının adı.
SEVCAN: (Tür.) Sevgili insan, sevimli Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
SEVDA: (Ar.) Ka. 1. Bit şeye karşı hissedilen şiddetli arzu. 2. Şiddetli sevgi, aşk. 3. Aşın istek, heves. 4. Kara sevda, mali hülya, melankoli. 5. Hüzün. Iptila.
SEVDEKAR: (a.f.i.) Ka. Sevdalı.
ŞEVDE: (Ar.) Ka. Siyah, esmer, esmer güzeli. Mü'minlerin annelerinden birisi Hz. Şevde.
SEVEN: (Tür.) Sevgi duyan, sevgi dolu kimse. Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
SEVENAY: (Tür.) Ka. (bkz. Sevay).
SEVENCAN: (Tür.) Ka. (bkz. Sevcan).
SEVENER: (Tür.) Er. Sevgi duyan, sevgi dolu kimse.
SEVENGÜL: (Tür.) Ka. Sevimligül, sevgiyi hatırlatan gül.
SEVENGÜN: (Tür.) Ka. (bkz. Sevgim).
SEVGEN: (Tür.) Er. Sevmiş, seven.
SEVGİ: (Tür.) Ka. Sevme hissi, aşk muhabbet.
SEVGİNAZ: (Tür.) Ka. Çok nazlı, sevgili.
SEVGÜR: (Tür.) Çok seven. Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
SEVİK: (Tür.) Er. 1. Dost, arkadaş. 2. Unutkan, saf kimse. 3. Sevgili, sevilen.
SEVİL: (Tür.) Ka. Her zaman sevilen, beğenilen biri olma temennisi.
SEVİLAY: (Tür.) Ka. Ay gibi her zaman sevil.
SEVİM: (Tür.) Ka. 1. Sevme, muhabbet. 2. Başkalarının sevmesine sebeb olan vasıf, cazibe.
SEVİNÇ: (Tür.) Ka. Bir halden hoşnut olmanın doğurduğu heyecan.
SEVKAN: (Tür.) Sevgili, asil kan. Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
SEVNAZ: (Tür.) Ka. Çok nazlı sevgili.
SEVNUR: (Tür.) Ka. Sevgi nuru, ışığı, aygmlığı.
SEVTAP: (Tür.) Ka. Tapılacak kadar sevgi duyulan.
SEVÜKTEKİN: (Tür.) Er. Çok sevilen, tek tutulan.
SEYEHÂT: (Ar.) Er. 1. Seyahat, gezi. 2. Gölgenin güneşle beraber dönmesi.
SEYFEDDİN: (Ar.) Er. Dini koruyan, dinin kılıcı. Türk dil kuralına göre "d/t" olarak kullanılır.
SEYFİ: (Ar.) Er. 1. Kılıçla ilgili kılıç şeklinde. 2. Askerlikle ilgili. Askeri.
SEYFİ YE: (Ar.) Ka. (bkz. Seyfı).
SEYFULLAH: (Ar.) Er. Allah'ın kılıcı. Ali (r.a.)'nin ve Hz. Hâlid b. Velid'in lakabı.
SEYHAN: (Ar.) 1. Ürdün'ün ötesinde Hz. Musa'nın mezarının bulunduğu şehir. 2. Adana ovasını yararak İskenderun körfezine dökülen nehir. Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
SEYHUN: (Tür.) Er. (bkz. Seyhan).
SEYİDHAN: (Ar.) Er. Hanların başı, önderi.
SEYLÂB: (Fars.) Er. Sel, sel suyu. Türk dil kuralına göre "b/p" olarak kullanılır.
SEYLAN: (Ar.) Akma, akış. Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
SEYRAN: (Ar.) Gezme, bakıp seyretme. Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
SEYYÂL: (Ar.) Ka. Akan, akıcı, akışkan.
SEYYARE: (Ar.) Ka. Güneşin çevresinde belli bir eğri çizerek dolaşan yıldız, gezegen.
SEYYİD: (Ar.) Er. 1. Bir topluluğun ileri gelen kişisi, lider. 2. Hz. Peygamber'in soyundan olan kimse. Türk dil kuralına göre "d/t" olarak
kullanılır.
SEYYİDE: (Ar.) Ka. (bkz. Seyyid). Muhterem (kadın).

SEZA: (Fars.) Er. Münasip, uygun, yaraşır.
SEZAİ: (Fars.) Er. Uygun yaraşan, münasip.
SEZAL: (Tür.) Er. Sezgili.
SEZAN: (Tür.) Ka. Sezgili.
SEZAVAN: (Fars.) Er. Münasip uygun, yaraşır.
SEZAY: (Tür.) Ka. (bkz. Sezan).
SEZCAN: (Tür.) (bkz. Sezai). Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
SEZEK: (Tür.) Çabuk sezen, duyarlı, hassas. Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
SEZEN: (Tür.) Duyan, hisseden, anlayan, sezgili. Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
SEZER: (Tür.) Duyar, hisseder, anlar. Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
SEZGEN: (Tür.) Sezen, hisseden, duyan. Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
SEZGİ: (Tür.) 1. Sezme kabiliyeti, seziş. 2. Deneme ve akıl yürütme sonucu olmayıp doğrudan bilme, anlama ve kavrama, tahaddüs. Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
SEZGİN: (Tür.) Sezme yeteneği olan, duygulu anlayışlı. Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
SEZGİNAY: (Tür.) (bkz. Sezgin). Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
SEZİN: (Tür.) Ka. (bkz. Sezgin).
SEZMEN: (Tür.) Er. Sezen, anlayan kimse.
SIBGATULLAH: (Ar.) Er. Yaratıcı gücü, kuvveti olan Allah'ın kulu.
SIDAL: (Tür.) Er. 1. Güç, kuvvet, dayanıklılık. 2. Olgunlaşmaya, erginleşmeye başlayan. 3. Öfkeli, sinirli.
SIDAM: (Tür.) Er. Sade, yalın, düz, süssüz.
SIDAR: (Tür.) Er. Dayanıklı.
SIDDIK: (Ar.) Er. 1. Çok doğru olan, hiç yalan söylemeyen. Hakikati kabul eden ve onaylayan kişi. 2. Kur'an'da peygamberleri vasfetmek, iman edenlerin sıfatı ve şehitlikten önde gelen makam kastedilerek zikredilmiştir. Ebû Bekir Sıddık: Hz. Ebû Bekir'in lakabı.
SIDIKA: (Ar.) Ka. Çok doğru, yalan söylemeyen. Hz. Âişe ve Hz. Meryem'in lakabı.
SIDK: (Ar.) Er. 1. Doğruluk, gerçeklik. 2. Temiz kalplilik, halisiyet. 3. Sadakat.
SIDKI: (Ar.) Er. İç, yürek temizliğiyle, doğrulukla ilgili. Türk dil kuralı açısından "dA" olarak kullanılır.
SIDKlYE: (Ar.) Ka. İç yürek temizliğiyle doğrulukla ilgili, (bkz. Sıdıka).
SILA: (Ar.). Doğup büyüdüğü yere gidip ayrı kaldığı yakınlarına kavuşma. Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
SINGIN: (Tür.) Er. 1. Kınk, dökük. 2. Dağınık. 3. Sıkıntılı, kederli. 4. Çekingen, gözü korkmuş.
SIRALP: (Tür.) Er. Sır saklayan yiğit.
SIRAT: (Ar.) Er. Yol, tarik. SIRATULLAH: (Ar.) Er. Dosdoğru yol. Allah'ın yolu.
SIRMA: (Tür.) Ka. 1. Altın yaldızlı veya yaldızsız ince gümüş tel. 2. Rütbe gösteren san şerit. Sırmadan yapılmış.
SIRRI: (Ar.) Er. 1. Sırla ilgili, sırra ait. 2. Mistik.
SIRRİYE: (Ar.) Ka. (bkz. Sim).
SIYÂNET: (Ar.) Ka. Koruma, korunma.
SİYAMI: (Ar.) Er. Oruç tutan, oruçlu, kötülükten kaçınan.
SİBEL: (Tür.) Ka. 1. Buğday başağı. 2. Henüz yere düşmemiş yağmur damlası. 3. Eski Türklerdeki bir tanrıça.
SİDRE: (Ar.) Ka. Arabistan kirazı.
SİKA: (Ar.) Er. Güven, emniyet. İnanılır, güvenilir kimse.
SİKAYE: (Ar.) Ka. Su içecek kab. İçilecek suyun toplanması için yapılan yer.
ŞİKAYET: (Ar.) Ka. 1. Birine içecek su verme vazifesi. 2. Kâ'be sakalığı, Mekke'de hacılara zemzem dağıtma işi.
SİMA: (Fars.) Ka. 1. Yüz, çehre, beniz. 2. Kimse, insan, tip.
SİMAVİ: (Fars.) Er. Yüz, çehre, benizle ilgili.
SİMAY: (Tür.) Ka. Gümüşten ay, gümüş gibi parlak ay.
SİMBER: (Fars.) Ka. Göğsü gümüş gibi olan.
SİMGE: (Tür.) Ka. işaret, sembol.
SİMİN: (Fars.) Ka. Gümüşten, gümüş gibi, gümüşe benzeyen parlak ışıltı.
SİMRUY: (Fars.) Ka. Gümüş yüzlü, gümüş gibi parlak, ışıltılı yüzü olan.
SİMTEN: (Fars.) Ka. Teni gümüş gibi güzel, parlak olan.
SİMURG: (Fars.) Er. Anka kuşu, masal kuşu.
SİNA: (Ar.) Er. 1. Arap yarımadasının Mısır ile birleştiği yerde bir üçgen oluşturan yanmada. 2. Bu yarımadada bulunan dağ. 3. Hz. Musa'ya Allah'tan levhaların (sözlerin) geldiği dağ.
SİNAN: (Ar.) Er. Mızrak, süngü vb. silahların sivri ucu.
SİNCAN: (Tür.) Ka. Gülgillerden, Doğu Anadolu bölgesinde yetişen, kırmızı ya da kan kırmızısı renkte çiçekleri olan çok yıllık ıtırlı bir bitki.
SİNE: (Fars.) Ka. 1. Göğüs. 2. Gönül, yürek. İç derinlik.
SİNEM: (f.t.i.) Ka. Gönlüm, yüreğim, çok sevdiğim.
SİPAHİ: (Fars.) Er. Osmanlı İmparatorluğu'nda tımar sahibi bir sınıf atlı asker.
SİPAR: (Fars.) Ka. 1. Feda eden, veren. 2. Suya kanmış. 3. Taze, körpe.
SİPÂS: (Fars.). Şükretme, dua etme. Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
SİRAC: (Fars.) Er. 1. Işık meşale, kandil, çerağ. 2. Nur saçan anlamında Rasulullah için kullanılmıştır.
SİRACEDDİN: (Ar.) Er. Dinin kandili, dinin verdiği aydınlık, ışık, ışıklandıran, aydınlatan. Türk dil kuralına göre "d/t" olarak kullanılır.
ŞİRAN: (Ar.) Er. Kaleler, hisarlar.
SİREN: (Tür.) Ka. Mitolojide geçen, denizde kayalar üzerinde gemicilere şarkılar söyleyen, belden aşağısı balık biçiminde kadın, deniz kızı.
SİRET: (Ar.) Er. Bir kimsenin manevi durumu, hal ve hareketleri, tabiatı ahlak ve karakteri. Hal ve gidiş. Hal tercümesi. Hz. Muhammcd'in hal tercümesi.
SİRFİRAZ: (Fars.) Ka. Başını yukarı kaldıran yükselten, benzerlerinden üstün olan. Aslı Serfiraz'dır.
SİTÂRE: (Fars.) Ka. Yıldız.
SİTAREGÂN: (Fars.) Ka. Yıldızlar.
SİVA: (Ar.) Ka. Başka, gayn özge.
SİYADET: (Ar.) Ka. 1. Efendilik, beylik, seyyidlik, sahiplik. 2. Hz. Hasan vasıtasıyla Hz. Peygamber soyundan olma. Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
SİYASET: (Ar.) 1. Seyislik, at idare etme, at işleriyle uğraşma. 2. Memleket idaresi. 3. Ceza, idam iezası. 4. Politika. Diplomatlık. Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
SOHBET: (Ar.) Ka. Görüşüp, konuşma, arkadaşlık.
SOLAY: (Tür.) Ay ışığının azalması, solması. Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
SOLMAZ: (Tür.) Ka. Her zaman taze, körpe ve genç.
SOMAY: (Tür.) Ay gibi kusursuz, ksiksiz güzel. Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
SOMEL: (Tür.) Er. Doğru, katışıksız, güçlü el.
SOMER: (Tür.) Er. Doğru, katışıksız güçlü kimse.
SONALP: (Tür.) Er. Sonuncu, son doğan yiğit, erkek çocuk.
SONAT: (Tür.) Er. Bir ya da iki çalgı için yazılmış, üç ya da dört bölümden oluşan müzik yapıtı.
SONAY: (Tür.) Ay'ın son günleri. Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
SONER: (Tür.) Er. (bkz. Sonalp).
SONGUR: (Tür.) Er. 1. Şahin. 2. Ağır, hantal.
SONGURHAN: (Tür.) Er. (bkz. Songur).
SONGÜL: (Tür.) Ka. Sonbahar'ın sonlan, kış başlangıcında uçan gül.
SONGÜN: (Tür.) Er. Sonuncu, son olan. Eğilim, yetenek.
SONNUR: (Tür.) (bkz. Sonay).
SONTAÇ: (Tür.) Ka. Eşsiz taç.
SONVER: (Tür.) Ka. Son olması istenen çocuklara verilen isimlerden.
SORGUN: (Tür.) Er. 1. Bir tür söğüt ağacı. 2. Sıtkı, sert. 3. Çok uzun ve güzel saç.
SOYHAN: (Tür.) Ka. Han soyundan gelen.
SOYKAN: (Tür.) Ka. Asil, soylu.
SOYSAL: (Tür.) Er. Uygar, medeni.
SOYSALDI: (Tür.) Er. Soyu genişledi, tanındı.
SOYSALTÜRK: (Tür.) Er. Uygar ürk.
SOYSAN: (Tür.) Er. Tanınmış soy.
SOYSELÇUK: (Tür.) Er. Selçuklu soyundan.
SOYTEKİN: (Tür.) Er. Cesur, yiğit (bkz. Tekin).
SOYUER: (Tür.) Er. Yiğit soydan gelen.
SOYURGAL: (Tür.) Er. İhsan, bağış, hediye, armağan.
SÖKMEN: (Tür.) Er. Yiğitlere verilen san. Selçuklulara bağlı Hasankeyf Artuklu Beyliğinin kurucusunun adı.
SÖKMENER: (Tür.) Er. Yiğit kimse.
SÖKMENSU: (Tür.) Er. Yiğit asker, yiğit subay.
SÖNMEZ: (Tür.) Parlaklığını, ışığını hiç yitirmeyen, her zaman canlı. Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
SÖNMEZALP: (Tür.) Er. (bkz. Sönmez alp).
SÖNMEZAY: (Tür.) Ka. Işığı hiç sönmeyen ay.
SÖZEN: (Tür.) Er. Söylev veren, güzel konuşan hatib.
SÖZER: (Tür.) Er. Sözünde duran.
SÖZMEN: (Tür.) Güzel, etkili konuşan kimse.
SUAD: (Ar.) Ka. Mutlulukla, saadetle ilgili, mutlu. Sa'd isminin müennesidir.
SUAVİ: (Ar.) Er. Herkesin işine koşan, yardım eden.
SUAY: (Tür.) Suya düşen ay. Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
SUBAHİ: (Ar.) Er. (bkz. Subhi).
SUBHİ: (Ar.) Er. Sabah vakti, şafak ile ilgili. Türk dil kuralına göre "b/p" olarak kullanılır.
SUBHİYE: (Ar.) Ka. (bkz. Subhi).
SUBUTAY: (Tür.) Er. Cengiz Han'ın ünlü Moğol generalinin adı.
SUCA: (Tür.) Er. Uzun düzgün boy.
SUDAN: (Tür.) Ka. Su gibi güzel, parlak.
SUDEKA: (Ar.) Er. Doğru, hakiki dostlar.
SUDİ: (Ar.) Er. Yararlı, faydalı, kazançlı.
SUDİYE: (Ar.) Ka. (bkz. Sudi).
SUDUR: (Ar.) Er. 1. Göğüsler. 2. Sadrazamlar. 3. Kazasker. 4. Sadır olma, meydana gelme.
SUFİ: (Ar.) Er. Tasavvuf erbabı, mutasavvıf.
SUĞRÂ: (Ar.) Ka. Daha, pek, en küçük.
SUHAN: (Tür.) Er. Suyun hakimi, su kaynaklarının yönetimini elinde bulunduran.
SUHANSERÂ: (Fars.) Ka. Ahenkli söz söyleyen.
SUHEYB: (Ar.) Er. Arkadaş, dost. Rasulullah'ın azatlısının adı.
SUKA: (Ar.) Er. Çarşı adamı, esnaf.
SÜKUTİ: (Ar.) Er. Susmayı seven, az konuşan.
SULBİ: (Ar.) Er. Birinin sulbünden gelme, kendi evladı, oğlu.
SULBİYE: (Ar.) Ka. (bkz. Sulbi).
SULEHÂ: (Ar.) Ka. Salih, iyi, yarar, selahiyct, günah işlemeyen.
SULHİ: (Ar.) Er. Barışa özgü, barışla ilgili, barışçı.
SULHİYE: (Ar.) Ka. (bkz. Sulhi).
SULTAN: (Ar.) Ka. Padişah, hükümdar.
SUNA: (Tür.) Ka. Erkek ördek. Görünüşündeki zerafet sebebiyle bayan ismi olarak kullanılmıştır.
SUNAR: (Tür.) Ka. Saygılı bir biçimde verir, takdim eder.
SUNAY: (Tür.) Ay'ı sun, getir. Sun ve ay kelimelerinden birleşik isim. Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
 
SUNER: (Tür.) Er. Sunucu, sunan.
SUNGU: (Tür.) Armağan, bağış, ihsan. Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
SUNGUN: (Tür.) Er. 1. Yetenek. 2. Bağış, ihsan.
SUNGUR: (Tür.) Er. 1. Sakin, soğukkanlı (kimse). 2. Akdoğan.
SUNGURALP: (Tür.) Er. Soğukkanlı ve doğankuşu gibi güçlü, yiğit.
SUNGURBAY: (Tür.) Er. (bkz. Sunguralp).
SUNGURTEKİN: (Tür.) Er. (bkz. Sunguralp).
SUNUHİ: (Ar.) Er. Hatırlayan, gönül alan, kolay anlayan.
SUNULLAH: (Ar.) Er. Allah'ın yarattığı.
SUUD: (Ar.) Er. 1. Kutsal sayılan yıldızlar. 2. Yukarı çıkma, yükselme. Türk dil kuralına göre "d/t" olarak kullanılır.
SUUDİ: (Ar.) Er. (bkz. Suud).
SUYURGAL: (Tür.) Er. İhsan, bağış, hükümdarca bağışlanan dirlik.
SUYURGAMIŞ: (Tür.) Er. Lütufta, ihsanda bulunan, bağış yapan kimse. Acıyan, merhamet eden.
SUYURGAN: (Tür.) Er. (bkz. Suyurgamış).
SUZAN: (Fars.) Ka. Yakan, yakıcı. Yanan, yanıcı.
SÜZEN: (Fars.) Er. Topluca yapılan v.
SUZl: (Fars.) Er. 1. Yanma, tutuşma ile ilgili. 2. (Mecazen): Ateşli kimse.
SUZİDİL: (Fars.) Ka. 1. Türk musikisinin şed makamlanndan biri. 2. Gönül ateşi, gönül sıcaklığı.
SUZNÂK: (Fars.) Ka. 1. Yakan, yakıcı. Dokunaklı. 2. Türk müziğinde basit bir makam.
SÛZÜLAY: (Tür.) Ka. Gökte süzülen ay.
SUALP: (Tür.) Er. Güçlü, yiğit asker.
SÜEDA: (Ar.) Ka. Kuüu, uğurlu insanlar.
SÜEL: (Tür.) Er. Asker eli.
SÜER: (Tür.) Er. Yiğit asker.
SÜERDEM: (Tür.) Er. Erdemli asker.
SUERGİN: (Tür.) Er. Olgun asker.
SÜERKAN: (Tür.) Er. Soylu kandan gelen asker.
SÜERSAN: (Tür.) Er. Yiğitliğiyle ünlü asker.
SÜFYAN: (Ar.) Er. Ashabı kiramın meşhurlarından bazılarının ismi. Süfyanı Sevri: Kelamcı, muhaddis, alim.
SÜHA: (Ar.) Er. Büyükayı takım yıldızının en küçük yıldızı.
SÜHAN: (Fars.) Er. Söz, lakırdı. Şiir.
SÜHANDAN: (Fars.) Ka. Söz sahibi, güzel söz söyleyen.
SÜHEYL: (Ar.) Er. Sema'nın güney
yarımküresinde bulunan sefineyi Nuh
burcundaki parlak ve büyük yıldızın adı.
SÜHEYLA: (Ar.) Ka. Yumuşak, iyi huylu kadın.
SUHULET: (Ar.) Er. 1. Kolaylık. Yumuşaklık. Mülayemet. 2. Uygunluk. Elverişlilik.
SÜHUNET: (Ar.) Sıcaklık. Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
SÜKAR: (Tür.) Er. Asker soyundan gelen, yiğit yürekli asker.
SÜKEYNE: (Ar.) Sessiz, sakin, ağırbaşlı, onurlu. Hz. Hüseyin (r.a.)'in kızının adıdır.
SÜLASİ: (Ar.) Er. Üçlü, üç şeyden meydana gelen.
SÜLEYMAN: (Ar.) Er. 1. İbranice "huzur, sükun". 2. Kur'anı Kerim'de ismi geçen peygamberden biri. Ulu'lAzm peygamberlerdendir.
SÜLÜNAY: (Tür.) Ka. Ay gibi güzel, uzun boylu, endamlı.
SÜLÜNBİKE: (Tür.) Ka. Sülün gibi boylu endamlı kadın.
SÜLVAN: (Ar.) Er. Yüreğe ferahlık veren ruh, iç açıcı ilaç.
SÜLVANE: (Ar.) Ka. (bkz. Sülvan).
SÜMBÜL: (Fars.) Ka. 1. Zambakgillerden, salkım çiçekli, keskin kokulu, soğanlı otsu bitki. 2. Güzellerin saçı.
SÜMBÜLVEŞ: (Fars.) Ka. Sümbüle benzeyen, sümbül gibi güzel.
SÜMER: (Tür.) Eski tarihlerde aşağı Mezopotamya'da yaşamış olan bir kavim. Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
SÜMEYRE: (Ar.) Ka. 1. Meyve çağlası. 2. Kıvrılmış yaprak.
SÜMEYYE: (Ar.) Ka. İslam'ın ilk şehidi. Ammar b. Yasir'in annesi ve ilk müslüman olan hanım sahabelerden.
SÜMRE: (Ar.) Er. Esmerlik, kara yağızlık.
SÜMRET: (Ar.) Ka. (bkz. Sümre).
SÜNDÜS: (Ar.) Ka. Eskiden altın veya gümüş tellerle nakışlı olarak dokunan bir çeşit ipekli kumaş. Kur'an'da cennet elbisesi anlamında Kehf: 31, Duhan: 53, İnsan suresi 21. ayetlerde mezkurdur.
SÜNNET: (Ar.) Er. 1. İyi ahlak, iyi tabiat. 2. Hz. Muhammed'in sözleri, işleri ve tasvipleri.
SÜNNETULLAH: (Ar.) Er. Allah'ın koyduğu nizam.
SÜPHAN: (Tür.) Er. Doğu Anadolu'da Van gölünün kuzey kıyısındaki sönmüş volkan.
SÜREHA: (Ar.) Er. Saf ırklar.
SÜREYYA: (Ar.) Ülker yıldızı, pervin. Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
SÜRRE: (Ar.) Er. 1. Para kesesi. 2. Hediye. 3. Osmanlı devletinde halifelik makamınca Mekke ve Medine fakirleri ile alimlerine gönderilen para.
SURSOY: (Tür.) Er. Soyun sürsün, soyun genişlesin.
SÜRÜR: (Ar.) Er. Sevinç.
SÜRURİ: (Ar.) Er. Sevinçle, neşeyle ilgili. VIII. yy.'ın ünlü Osmanlı şairi.
SÜSEN: (Tür.) Ka. Çiçekleri iri, güzel görünüşlü ve kokulu bir süs bitkisi. Zambak.
SÜVARİ: (Fars.) Er. 1. Aüı. Atlı asker. 2. Gemi kaptanı.
SÜVEYDA: (Ar.) Ka. 1. Kalbin ortasında var kabul edilen siyah nokta. 2. Tohumun ortasında bulunan tanecik. 3. Kalpteki gizli günah. İsim olarak kullanılması uygun değildir.

- Ş -

ŞABAN: (Ar.) Er. 1. Aralık, fasıla. 2. Hicri, Kameri ayların sekizincisi, üç ayların ikinci ayı.
ŞABEDDİN: (Ar.) Er. Din topluluğu, cemaati. Türk dil kuralına göre "d/t" olarak kullanılır.
ŞÂDÂB: (Fars.) Er. Suya kanmış, sulu, taze.
ŞÂDÂN: (Fars.) Ka. Keyifli, neşeli, sevinçli.
SADi: (Fars.) Er. Sevinç, mutluluk.
ŞADİYE: (Ar.) Ka. 1. Memnunluk, sevinç, gönül ferahlığı. 2. Güzel sesle şarkı okuyan, şiir söyleyen.
ŞADKÂM: (Fars.) Ka. Çok sevinçli.
ŞÂDNÂK: (Fars.) Ka. Gönlü memnun.
ŞADUMAN: (Ar.) Ka. Sevinçli, neşeli, memnun.
ŞAFAK: (Ar.) Güneş doğmadan az önce ufukta beliren aydınlık. Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
SAFAKGUN: (a.t.i) Er. Şafak renkli, kızıl.
ŞAFAKNUR: (Ar.) Ka. Şafak aydınlığı.
SAFİ: (Ar.) Er. 1. Suçlunun bağışlanması için araya girip yalvaran kimse. 2. İyileştiren, şifa veren. 3. İnandırıcı, inandıran.
SAFİYE: (Ar.) Ka. (bkz. Safı).
ŞAH: (Fars.) Er. 1. Hükümdar. Birleşik isimlerde 1. ve 2. isim olarak da kullanılır. Şahbanu Selimşah gibi.
ŞAHABEDDİN: (Ar.) Er. Dinin yıldızı. Türk dil kuralına göre "d/t" olarak kullanılır.
ŞAHADEDDİN: (Ar.) Er. Dinin tanıklığı. Dinin belirtisi, işareti. Türk dil kuralına göre "d/t" olarak kullanılır.
ŞAHADET: (Ar.). 1. Şahitlik etme, şahitlik, tanıklık, Kelimei şehadet. 2. Açık, belirti. 3. Şehit olma, şehidlik. Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
ŞAHAMET: (Ar.) Er. Şişmanlık, topluluk.
SAHAN: (Fars.) Er. 1. Şahlar. 2. Oldukça büyük boylu, yırtıcı bir kuş. (bkz. Şahin).
ŞAHANDE: (Fars.) Ka. Mutlu, memnun.
ŞAHANE: (Fars.) Ka. Hükümdarlara yakışacak kadar güzel, eksiksiz olan.
ŞAHAP: (Ar.) Er. 1. Alev, ateş parçası. 2. Kayan yıldız, akan yıldız. 3. Cesur yürekli kimse.
ŞAHAT: (f.t.i.) Er. Güçlü, güzel cins at, atların şahı.
ŞAHBANU: (Fars.) Ka. Hükümdar eşi, şah hanımı.
ŞAHBAZ: (Fars.) Er. 1. Beyaz ve iri doğan. 2. Yakışıklı. Yiğit, serdengeçti. 3. Kabadayı. 4. Cömert. 5. Büyük, gösterişli, güzel mükemmel.
ŞAHBENDER: (Fars.) Ka. Konsolos.
ŞAHBEY: (f.t.i.) Er. Üstün nitelikli, saygın, yüce.
ŞAHDANE: (Fars.) Ka. İri inci tanesi.
ŞAHDAR: (Fars.) Er. Dallı, budaklı ağaç.
ŞAHESER: (Fars.) Ka. Değerli, üstün nitelikli. Kalıcı, değerli, üstün yapıt.
ŞAHHANIM: (Fars.) Ka. Hanım sultan. Şah ve hanım kelimelerinden birleşik isim.
SAHİ: (Fars.) Er. Şah'a hükümdara mensup, şah ile ilgili. Şahlık hükümdarlık.
ŞAHİD: (Ar.) Er. 1. Bir yerde bulunan, bir şeyi gören ve gördüğü ve bildiği şeyler konusunda bilgi veren kimse, tanık. 2. Bir akdin yapılması sırasında taraflardan birinin yanında hazır bulunan. 3. Doğrulayan, isbat eden. 4. Hz. Muhammed'in sıfatlarından.
ŞAHİDÜDDİN: (Fars.) Er. İslam'ı seçmiş olan ve İslam'ın hak din olduğuna şahidlik eden.
ŞAHIGÜL: (Fars.) Ka. Gül dalı.
ŞAHİKA: (Ar.) Ka. Zirve, doruk, dağ tepesi.
ŞAHİN: (f.t.i.) Er. Büyük boylu, kanca gagalı, yırtıcı bir kuş.
ŞAHİNALP: (f.U.) Er. Şahin gibi güçlü yiğit, cesur.
ŞAHİNER: (f.t.i.) Er. Şahin gibi güçlü, yiğit er.
ŞAHİNHAN: (f.t.i.) Er. Güçlü, yiğit kimse.
ŞAHİNKAN: (f.t.i.) Er. Yiğit soydan gelen, güçlü, kahraman.
ŞAHİNTER: (Fars.) Er. Çok yiğit, kahraman, şahin gibi.
ŞAHİSTAN: (Fars.) Er. Şah ülkesi.
ŞAHKAR: (Fars.). Baş eser, en güzel eser. Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
ŞAHMELEK: (f.a.i.) Ka. Melekler kadar güzel, güzellikte lider.
ŞAHNAZ: (Fars.) Ka. Çok nazlı.
ŞAHNİSA: (f.a.i.) Ka. 1. Hükümdar kadın, hükümdar karısı. 2. Kadınların şahı, üstün nitelikli, değerli kadın.
ŞAHNUR: (a.f.i.) Ka. 1. Kaynak, ışık kaynağı. 2. Münevver.
ŞAHRAH: (Fars.) Er. 1. Büyük işlek yol, ana yol, cadde. 2. Şaşınlması mümkün olmayan doğru ve açık yol.
ŞAHRUH: (f.a.i.) Er. Yüce ruhlu, görkemli, üstün kişilikli kimse.
ŞAHSAR: (Fars.). Dallık, ağaçlık, koruluk. Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
ŞAHSINUR: (Ar.) Ka. Nurlu kişi, aydınlık kimse.
ŞAHSUVAR: (Fare.) Er. İyi ata binen yiğit kimse.
ŞAH VAR: (Fars.) Er. 1. Şaha, hükümdara yakışacak surette. 2. İri ve iyi cins inci.
ŞAHVELET: (f.a.i.) Er. Hükümdar çocuğu.
ŞAHZAT: (f.a.i.) Er. Saygıdeğer kimse. Türk dil kuralına göre "d/t" olarak kullanılır.
ŞÂHZÂDE: (Fars.) Er. Şehzade, şah oğlu, hükümdar çocuğu.
SAİK: (Ar.) Er. İstekli, hevesli.
SAİKA: (Ar.) Ka. İstekli, hevesli, şevkli.
ŞAİR: (Ar.) Er. Şiir yazan kimse, ozan.
ŞAİRE: (Ar.) Ka. Kadın şair, daha
çok unvan olarak kullanılır.
SAKAR: (Tür.) Yiğit, cesur. Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
ŞAKAYIK: (Ar.) Ka. Bahçelerde yetiştirilen, pembe, kırmızı alaca çiçekler açan, çok yıllık süs bitkisi.
SAKİR: (Ar.) Er. Şükreden, durumundan memnun olan. Allah'a şükreden. Kur"an'da çok sık geçen kelimelerden biridir.
ŞAKİRE: (Ar.) Ka. (bkz. Şakir).
ŞAKRAK: (Ar.) Er. San asma nevinden bülbül gibi öten bir kuş.
ŞAMİH: (Ar.) Er. Yüksek, görkemli.
ŞAMİHA: (Ar.) Ka. 1. Yüksek, gösterişli. 2. Kibirli.
ŞAMİL: (Ar.) Er. Şümulü bulunan,
içine alan, kaplayan, havi. Ünlü Kafkas Türk liderlerinden Dağistan aslanı Şeyh Şamil.
ŞAMİLE: (Ar.) Ka. (bkz. Şamil).
SANAL: (Tür.) Ünün yayılsın, tanınmış şanlı bir insan ol. Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
ŞANALP: (Tür.) Er. Ünlü, şanlı, tanınmış kimse.
ŞANER: (Tür.) Er. Ünlü kimse.
ŞANLI: (Tür.) 1. Ün, şöhret. 2. Hal durum. 3. Debdebe, gösteriş, haşmet. 4. Yüksek makam rütbe. Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
ŞANLIBAY: (Tür.) Er. Tanınmış, ünlü kimse.
ŞANVERİ: (Fars.) Ka. 1. İri ve iyi cins inci. 2. Hükümdara yakışan, hükümdara uygun.
ŞAPÛR: (Fars.) Er. İran hükümdarlarından üç şahsın adıdır.
SARANI: (Ar.) Er. Gür ve uzun saçlı kimse. İslam tarihinde bu isimde birçok meşhur vardır.
ŞARBAY: (Tr.) Er. Kentli, şehirli kimse.
ŞARIK: (Ar.) Er. Doğup parlayan, parlak.
ŞÂTİ: (Ar.) Er. Kıyı, kenar.
ŞATIR: (Ar.) Er. 1. Neşeli, şen. 2. Büyük bir kimsenin atı yanında gitmekle vazifeli ağa.
ŞAYAN: (Fars.) Ka. Uygun, yakışır, münasip, layık.
ŞÂYESTE: (Fars.) Ka. Layık uygun, münasip.
ŞÂYGÂN: (Fars.) Ka. 1. Layık, yakısır, münasip, yansır. 2. Ucuz, bol, çok.
SAYLAN: (Tür.). 1. Çok övünen, gururlu kimse. 2. Sevinçli, neşeli. Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
ŞAZİ: (Fars.) Er. (bkz. Sadi).
ŞAZİMET: (Ar.) Ka. Kimseye benzemeyen, farklı, tek, eşsiz.
ŞAZİYE: (Ar.) Ka. (bkz. Şadiye).
ŞEBAB: (Ar.) Er. Gençlik, tazelik. Türk dil kuralına göre "b/p" olarak kullanılır.
ŞEBEFRUZ: (Fars.) Geceyi aydınlatan. Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
ŞEBİB: (Ar.) Er. Gençlik, tazelik. ŞEBHAN: (Fars.) Er. Gece öten bir cins bülbül.
ŞEBNEM: (Fars.) Ka. Havada buhar durumundayken gecenin serinliğiyle yerde ya da bitkilerin üzerinde toplanan su damlacıkları, çiğ.
ŞEBNUR: (a.f.i.) Ka. Gecenin nuru, gecenin ışığı, aydınlığı.
ŞEBYELDA: (Fars.) Ka. Yılın en uzun gecesi (22 Aralık).
ŞECAAT: (Ar.) Er. Yiğitlik, cesurluk, korkusuzluk, kalb metinliği.
ŞECAADDİN: (a.b.i.) Er. Dinin kahramanı, dinin yiğidi.
ŞECİ: (Ar.) Er. Cesur, yürekli, yiğitŞECİA: (Ar.) Ka. (bkz. Seci).
ŞEFAADDİN: (Ar.) Er. Dinin, Allah ile kul arasınadaki aracılığı, dinin şefaati. Türk dil kuralına göre "d/t" olarak kullanılır.
ŞEFAAT: (Ar.) Birinin suçunun bağışlanması ya da dileğinin yerine getirilmesi için o kimseyle başkası arasında yapılan aracılık, dua. Erkek ve kadın adı olarak kullanılır. v
ŞEFAATİ: (Ar.) Er. Şefaatle ilgili.
ŞEFAKAT: (Ar.) Ka. Şefkat, acıyarak ve esirgeyerek sevme.
ŞEFİ: (Ar.) Er. Şefaat eden. (bkz. Safı).
ŞEFİK: (Ar.) Er. Şefkatli, acımas olan, esirgeyici. , A ,,
ŞEFİKA: (Ar.) Ka. (bkz. Şefik).
ŞEFKAT: (Ar.). Sevecenlik, acıma ve sevgi duygusu. Erkek ve kadın adı olarak kullanılır. , ,og
ŞEHADET: (Ar.). (bkz. Şahadet).
ŞEHALEM: (f.a.i.) Er. Evrenin hükümdarı.
ŞEHAMET: (Ar.) Er. Zeka ve akılla birlikte olan yiğitlik, cesaret.
ŞEHBA: (Ar.) Er. 1. Kır, akçıl. 2. Haleb şehri.
ŞEHBAL: (Fars.) Ka. Kuş kanadının en uzun tüyü.
ŞEHİD: (Ar.). 1. Allah yolunda canını feda eden müslüman, İslam uğruna ölen müslüman, şehadet mertebesine erişen kimse. 2. Fikri, inancı, ülkesi uğruna ölenler için de tcşmilen kullanılmaktadır. Vatan şehidi. 3. Erkek ve kadın adı olarak kullanılır. Aynca isimlerde ek yapılabilir. Şehidcan, Şehidnur, Şehidhan. Türk dil kuralına göre "d/t" olarak kullanılır.
ŞEHİM: (Ar.) Er. Akıllı ve kurnaz yiğit.
ŞEHİME: (Ar.) Ka. (bkz. Şehim).
ŞEHlNŞAH: (Fars.) Er. 1. Şahların şahı, en büyük hükümdar. 2. Daha çok unvan olarak verilir.
ŞEHLÂ: (Ar.) Ka. 1. Koyu mavi ela göz. 2. Hafif, taüı şaşı.
ŞEHLEVENT: (Fars.) Er. Leventlerin şahı, boylu poslu, canlı, yakışıklı.
ŞEHMUZ: (Fars.) Er. Şah, hükümdar soyundan gelen.
ŞEHNAZ: (Fars.) Ka. 1. Türk musikisinde mürekkep bir makam ve perde. 2. Çok nazlı.
ŞEHPER: (Fars.) Ka. Kuş kanadının en uzun tüyü.
ŞEHRAR: (Fars.). Şehri süsleyen, şehre süs veren. Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
ŞEHRAZAT: (Fars.) Ka. Kendi kendine yaşayan, özgür.
ŞEHRİ: (Fars.). 1. Şehirli. 2. Nazik, terbiyeli. 3. Aya ait, aylık. Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
ŞEHRİBAN: (Fars.) Er. Şehrin büyüğü, ileri geleni.
ŞEHRİNAZ: (Fars.) Ka. Türk müziğinin en eski makamlarından.
ŞEHRİYAR: (Fars.). Padişah, hükümdar. Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
ŞEHRUD: (Fars.) Er. Büyük çay, nehir.
ŞEHZAT: (Fars.) Er. (bkz. Şahzat).
ŞEKİB: (Fars.) Er. Sabır, taham
müllü, dayanıklı. Türk dil kuralına
göre "b/p" olarak kullanılır.
 
SEKİME: (Ar.) Ka. Dayanıklılık, dayanma, karşı koyma.
ŞEKÛR: (Ar.) Er. Şükreden, şükredici. Allah'ın isimlerinden, (bkz. Abdüşşekûr).
ŞEKÛRE: (Ar.) Ka. Çok şükreden, şükredici, değer bilen.
ŞELALE: (Ar.) Ka. Büyük bir akarsuyun yüksekten düşmesiyle meydana gelen büyük çağlayan, cavlan.
ŞEMAİL: (Ar.) Er. 1. Huylar, davranışlar, alışkılar. 2. Bir kimsenin dış görünüşünün özellikleri.
SEMDİN: (Ar.) Er. Dinin mumu, dinin aydınlığı.
SEMİ: (Ar.) Er. 1. Mumla, ışıkla ilgili, ışıklı. 2. Mum yapan ya da satan kimse.
SEMİM: (Ar.) Er. Güzel kokan, güzel kokulu, güzel koku.
SEMİME: (Ar.) Ka. Güzel kokulu şey.
ŞEMİNUR: (Ar.) Ka. Mum ışığı, mum aydınlığı. , ,^.,
ŞEMS: (Ar.) Er. Güneş.
ŞEMSEDDİN: (Ar.) Er. Dinin güneşi, dinin insanlara verdiği aydınlık. Türk dil kuralına göre "d/t" olarak kullanılır (Şemsettin).
ŞEMSİ: (Ar.) Er. Güneşe ait, güneşle ilgili.
ŞEMSİFER: (a.f.i.) Güneşin aydınlığı, parlaklığı. Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
ŞEMSİNİSA: (f.a.i.) Ka. Kadınların güneşi. Güneş gibi kadın.
ŞEMSİNUR: (Ar.) Ka. Güneşin ışığı, nuru.
ŞEMSPARE: (a.f.i.). Güneş parçası. Çok parlak. Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
ŞEN: (Fars.) Ka. Neşeli, sevinçli. Daha çok iki isimlerde kullanılır. Şener, Şenol
ŞENAL: (f.t.i.) Er. (bkz. Şen).
ŞENALP: (f.t.i.) Er. Neşeli, canlı yiğit.
ŞENALTAN: (f.t.i.) Er. (bkz. Altan).
ŞENBAY: (f.t.i.) Er. Neşeli, sevinçli, mutlu, varlıklı kimse.
ŞENCAN: (f.t.i.) Canlı, neşeli, hareketli yapısı olan kimse. Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
ŞENDOĞAN: (f.t.i.) Sevinçli, neşeli ol. Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
ŞENDUR: (f.t.i.) Er. Neşeli, sevinçli olması devam etti, sürdü.
ŞENEL: (f.t.i.) Er. Şen ve mutlu ev. Bölge, il.
ŞENER: (f.t.i.) Mutlu, neşeli kimse. Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
ŞENGİL: (f.t.i.) Er. İyi yürekli, hoş sohbet kimse.
ŞENGÜL: (f.t.i.) Ka. Gülün en güzel hali.
ŞENGÜN: (f.Li.) Ka. Sevinçli, ferah gün.
SENA Y: (f.Li.) Ka. Ayın parlaklığı, güzelliği.
ŞENİZ: (Fars.). Sevinçli, muüu iz, hatıra. Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
ŞENKAL: (f.t.i.). Her zaman neşeli kal. Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
ŞENNUR: (f.a.i.) Neşeli ve nurlu insan. Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
ŞENOL: (f.ti.) Ka. Şen ve mutlu ol. (bkz. Şenel). ?««
ŞENSAL: (f.t.i.) Er. Neşeni çevrene yay, herkes neşelensin.
ŞENSOY: (f.t.i.) Er. Neşeli soydan gelen kimse. > t f ^;;
ŞENTÜRK: (f.ti.) Er. Neşeli, canlı, mutlu türk.
ŞENYAŞAR: (f.t.i.) Er. Yaşamı, neşeli mutlu geçen kimse.
ŞENYURT: (f.ti.) Er. Neşeli, mutlu insanların yurdu; ülkesinde yaşayan.
ŞERAFEDDİN: (Ar.) Er. Dinin şereflisi, büyüğü. Türk dil kuralına göre "d/t" olarak kullanılır.
ŞER AFET: (Ar.) Er. Şerefli olma hali. Soydanlık, asalet. Hz. Muhammed (s.a.s)'in soyundan olma.
ŞERARE: (Ar.) Ka. Kıvılcım/"1^8 ŞEREF: (Ar.) Er. 1. Yücelik, ululuk, izzet, seçkinlik. İyi ahlak ve faziletler sonucu meydana gelen manevi yücelik. 2. İyi ün. İftihar edilecek şey.
ŞEREFHAN: (a.ti.) Er. Büyük, yüce hükümdar.
ŞEREFNAZ: (a.f.i.) Ka. Çok nazlı.
SEREN: (Tür.) Er. Tezcanlı, çevik.
ŞERİF: (Ar.) Er. Şerefli, kutsal. Soylu temiz.
ŞERİFE: (Ar.) Ka. (bkz. Şerif).
SERMENDE: (Fars.) Ka. Utangaç, çok utanan, mahcup.
ŞERMİN: (Fars.) Ka. Utangaç, mahcup.
ŞETARET: (Ar.) Ka. Neşe, sevinç, şenlik.
ŞEVKET: (Ar.) Er. Azamet, büyüklük, ululuk, debdebe, haşmet.
ŞEVKi: (Ar.) Er. Şevkle ilgili, şevke ait, neşeli.
ŞEVKİDİL: (a.f.i..) Ka. Gönül neşesi, gönül sevinci.
ŞEVKİYE: (Ar.) Ka. (bkz. Şevki).
ŞEVVAL: (Ar.). Hicri takvime göre yılın 10. ayı, ilk üç günü şeker bayramıdır. Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
ŞEYBAN: (Ar.) Er. Saçlarına ak düşmüş yaşlı kimse. Moğol hükümdarlarından birisi.
ŞEYBE: (Ar.) Ka. (bkz. Şeyban).
ŞEYDA: (Fars.) Ka. Aşk çılgını, çok tutkun, aşık.
ŞEYDAGÜL: (Fars.) Ka. (bkz. Şeyda).
ŞEYDANUR: (f.a.i.) Ka. (bkz. Şeyda).
ŞEYH: (Ar.) Er. 1. Yaşlı adam, ihtiyar. 2. Kabile ve aşiret reisi. 3. Bir sahada üst seviyeye gelmiş, otorite. 4. Tekke ve zaviye reisi.
ŞEYMA: (Ar.) 1. Bedeninde ben veya benzer bir izi olanlar. 2. Hz. Peygamber'in süt kardeşi.
SEZA: (Ar.) Ka. Kokulu şeylerin kokusu.
ŞEZERÂT: (Ar.) Ka. İşlenmeden maddenin içinde toplanan altın parçalan. Süs olarak kullanılan inci ve altın taneleri.
ŞEZRE: (Ar.) Er. İşlenmemiş ham altın. Süs için asılan inci ve altın.
ŞlDE: (Fars.) Er. Parlak, ışıklı, güneş.
ŞİFA: (Ar.) Ka. İyi olma, kurtulma.
ŞİHAB: (Ar.) Er. 1. Kıvılcım. Akan yıldız. 2. Cesur, yürekli.
ŞİHBAN: (Ar.) Ka. 1. Kıvılcımlar. 2. Akan yıldızlar.
ŞİHABEDDİN: (Ar.) Er. Dinin parlak yıldızı.
ŞİMŞEK: (Tür.) Er. 1. Yağmurlu havada, buluttan buluta ya da yere elektrik boşalırken oluşan, geçici ve şiddetli elektrik akımı. 2. Canlı, hızlı, coşkulu, hareketli kimse. ~>ı.
ŞİMŞEKER: (Tür.) Er. Çok hareketli, canlı, hızlı kimse.
ŞİMŞEKHAN: (Tür.) Er. (bkz. Şimşekkan).
ŞİMŞEKKAN: (Tür.) Er. Hareketli, canlı soydan gelme.
ŞİNAS: (Fars.) Er. Anlayan, tanıyan, bilen.
SİNASİ: (Fars.) Er. 1. Tanımaya, anlamaya özgü, tanımak, bilmekle ilgili. 2. Tanzimat döneminin ünlü şairi ve gazetecisi.
SİN AVER: (Fars.) Er. Suda yüzen, yüzücü.
ŞİNİD: (Fars.) Er. İşitme, semi.
ŞÎRAZ: (Fars.) Er. Türk müziğinde eski bir makam.
ŞİRAZE: (Fars.) Ka. 1. Kitap ciltlerinin iki ucunda bulunan ve yapraklan muntazam tutan, ibrişimden örülmüş ince şerit. 2. Pehlivan kispetinin parçası. 3. Esas, düzen, nizam.
ŞİRİN: (Fars.) Ka. Sevimli, cana yakın.
ŞİRVAN: (Fars.) Er. 1. İran'da bir kent adı. 2. Aslan barınağı.
ŞİRZAT: (a.f.i.) Er. Aslan gibi güçlü, kişilikli kimse.
ŞİVE: (Fars.) Ka. Naz, eda.
ŞİVEKAR: (Fars.) Ka. Nazlı, edalı, işveli.
ŞÖHRET: (Ar.) Ka. Şöhretli, ünlü,
şöhreti ağızlarda dolaşan.
ŞÖLEN: (Tür.). En üst idareci tarafından bütün halka verilen, dini ve içtimai fonksiyonları olan yemek, ziyafet. Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
ŞULE: (Ar.) Ka. Alev, yalım. Alevli ateş.
SUCA: (Ar.) Er. 1. Cesaretli, cesur, yiğit. 2. Aslan ve yengeç arasında yıldız kümesi.
ŞÜCEYNE: (Ar.) Ka. Ağaççık, nihai.
ŞÜKRAN: (Ar.). İyilik bilme, gönül borcu, minnettarlık. Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
ŞÜKRİYE: (Ar.) Ka. İyilik bilme, minnettarlıkla ilgili, iyilik bilen.
ŞÜKRÜ: (Ar.) Er. Şükretme, minnettarlıkla ilgili.
ŞÜKUFE: (Fars.) Ka. Çiçek. Süslemede çiçek motiflerine dayanan bir tarz.

- T -

TABDAN: (Fars.) Ka. Işıklı, parlak.
TABENDE: (Fars.) Ka. Parlayan, ışık veren
TABERİ: (Ar.) Er. Büyük İslâm tarihçilerinden biri.
TABİSTAN: (Fars.) Ka. Yaz.
TABİYE: (Ar.) Ka. Yerli yerine koyup hazırlama, düzenleme.
TABNAK: (Fars.) Ka. Parlak.
TACAL: (Tür.) Er. Üstün ol, baş ol.
TACAVER: (Fars.) Er. Padişah, hükümdar.
TACEDDİN: (Ar.) Er. Dinin tacı. Türk dil kuralına göre "d/t" olarak kullanılır.
TACISER: (Ar.) Ka. Baş tacı, en çok sevilen, sayılan.
TACt: (Ar.) Er. Taçla ilgili.
TACİK: (Fars.) Er. İran ve Türkistan'da yaşayan İran asıllı, Farsça konuşan halktan olan kimse.
TACİM: (Ar.) Er. Noktalama, noktalatma.
TACİR: (Ar.) Er. Ticareti meslek edinmiş olan.
TACİRE: (Ar.) Ka. (bkz. Tacir).
TAÇKIN: (Tür.) Er. Gurur.
TAÇNUR: (Ar.) Ka. Işıktan nurdan taç.
TAFDİL: (Fars.) Birini diğerinden üstün tutma. Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
TAFLAN: (Tür.) Gülgillerden kışın yaprağını dökmeyen bir bitki. Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
TAFRA: (Ar.) Er. 1. Yukarıya sıçrama, atlama. 2. Yukarıdan atıp tutma, gururlu davranış. 3. İlmiyyede rütbe, derece alma.
TAFTE: (Fars.) 1. Bükülmüş, katlanmış. 2. Yanmış, yanık. 3. Aydınlık, parlak. 4. Üzgün, ciğeri yanmış, aşık. Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
TAFTİN: (Ar.) Er. Akıl erdirme, anlama, tefhim.
TAĞALAP: (Tür.) Er. Dağ alp. Dağ gibi güçlü, gösterişli, heybetli yiğit.
TAĞAR: (Tür.) Er. Kapı, çanak, çömlek.
TAĞMAN: (Tür.) Er. Dağ gibi iriyan, gösterişli.
TAHA: (Ar.) Er. Kur'anı Kerim'in 20. suresi. Hz. Ömer'e müslüman olmadan önce okunan ilk sure. Hz. Ömer bu sureden etkilenmiş ve müslüman olmuştur.
TAHİR: (Ar.) Er. 1. Temiz, pak. 2. Türk musikisinde basit bir makam. 3. Her türlü günah ve ayıptan an olduğundan Rasulullah (s.a.s)'a bu isim verilmiştir.
TAHİRE: (Ar.) Ka. (bkz. Tahir).
TAHİYYE: (Ar.) Ka. 1. "Allah ömüı versin" demek. Selam verme, hayır dua etmek. 2. Mülk, malikiyyet.
TAHRİM: (Ar.) Er. 1. Haram kılma, kılınma. 2. Kur'ânı Kerim'in 66. sûresi.
TAHRİME: (Ar.) Ka. Namaza başlarken "Allahu ekber" deme.
TAHSİN: (Ar.) Er. Güzel bulma, beğenme. Aferin deme alkışlama.
TAKSİNE: (Ar.) Ka. (bkz. Tahsin).
TAKSİR: (Ar.) Er. Hasret bırakma, bırakılma. Hasret etme, edilme.
TAHUR: (Ar.) Er. Pek temiz, temizleyici.
TAHZİR: (Ar.) Er. Yeşil renk verme.
TAHZİRE: (Ar.) Ka. (bkz. Tahzir).
TAİB: (Ar.) Er. Tevbe eden. Günahlarından dolayı pişmanlık duyup Allah'tan af dileyen, müslüman. Türk dil kuralına göre "b/p" olarak kullanılır. TAİBE: (Ar.) Ka. (bkz. Taib).
TÂİF: (Ar.) Er. Tavaf eden. Dönen, dolaşan.
TAİFE: (Ar.) Ka. Bölük, takım, güruh, fırka. Kavim, kabile. Tayfa.
TAİL: (Ar.) Er. Fayda, yarar.
TAİR: (Ar.) Er. Uçan, uçucu.
TAİRE: (Ar.) Ka. (bkz. Tair).
TAKAT: (Ar.) Er. Güç, kuvvet.
TAKDİR: (Ar.) Er. 1. Beğenme, değer verme. 2. Allah'ın isteği, Allah'ın yazdığı. İnsan için tesbit edilen hayat çizgisi.
TAKDİRE: (Ar.) Ka. (bkz. Takdir).
TAKİ: (Ar.) Er. Günahtan haramdan kaçınan, dinine bağlı.
TAKİYYUDDİN: (Ar.) Er. Dinde muttaki, Allah'tan hakkıyla korkan kişi.
TAKRİN: (Ar.) Er. Beraber bulundurma, yaklaştırma.
TAKRİNE: (Ar.) Ka. (bkz. Takrin).
TAKVA: (Ar.). Allah korkusuyla dinin yasak ettiği şeylerden çekinme. Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
TALAC: (Fars.) Er. 1. Ses, seda, çığlık. 2. Meşale. 3. Kavga.
TALAŞ: (Tür.) Er. 1. Yelin kaldırdığı toz. Fırtına, kasırga. 2. Can sıkıntısı. 3. Köşe. 4. Oğuzların 24 boyundan biri.
TALAT: (Ar.) Yüz, çehre. Yüz güzelliği. Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
TALAY: (Tür.) Er. 1. Deniz, büyük nehir, taloy. 2. Çok fazla.
TALAYER: (Tür.) Er. Deniz eri,
denizci.
TALAYHAN: (Tür.) Er. Denizlerin hakanı, hükümdarı.
TALAYKAN: (Tür.) Er. Denizci
kanı taşıyan.
TALAYKUT: (Tür.) Er. Kutsal deniz.
TALAYMAN: (Tür.) Er. Deniz adamı, denizci.
TALAZ: (Tür.) Er. Kasırga, fırtına.
TALHA: (Ar.) Er. 1. Zamk ağacı. 2. Talha b. Ubeydullah. İslam dinini kabul eden ilk 10 kişiden biri, cennetle müjdelenmiştir.
TALİ A: (Ar.) Ka. 1. Tulu eden, öncü. 2. Talih, şans, kısmet.
TALİB: (Ar.) Er. 1. Talep eden arayan, isteyen; istekli. 2. Alıcı müşteri.
3. Medrese talebesi, talebe. Türk dil kuralına göre "b/p" olarak kullanılır.
TALİBE: (Ar.) Ka. (bkz. Talib). TALİH: (Ar.) Er. Şans, talih, kader. TALİKA: (Ar.) Ka. (bkz. Talih).
TALİK: (Ar.) Er. 1. Güleryüzlü. 2. Düzgün söz söyleyen.
TALİYE: (Ar.) Ka. 1. Sonradan gelen, bir şeyin arkası sıra giden. İkinci derecede olan. 2. Kur'ân okuyan.
TALU: (Tür.). 1. Seçkin, seçilmiş, güzel. 2. İki kürek kemiği arası. Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
TALUY: (Tür.) Er. Deniz, okyanus, talay.
TALUT: (İbr.) Er. Bakara suresinde İsrailoğullan hükümdarlığına Allah tarafından tayin edilen ve az bir askerle Calut'un ordularını yok eden komutan.
TAMAY: (Tür.). Dolunay, ayın ondördü. Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
TAMER: (Tür.) Er. Nitelikli, saygın kişi.
TAMERK: (Tür.) Er. Güçlü, kuvvetli kimse.
TAMERKİN: (Tür.) Er. (bkz. Tamerk).
TAMKOÇ: (Tür.) Er. Koç gibi güçlü.
TAMKUT: (Tür.) Er. Çok mutlu, talihli kimse.
TAN: (Tür.) 1. Güneş doğmadan önceki alacakaranlık, şafak vakti. 2. Sabah, akşam esen serin esinti. Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
TANAÇAN: (Tür.) Er. Sabah alacakaranlık.
TANAK: (Tür.) Er. Garip, tuhaf, şaşırtıcı.
TANALP: (Tür.) Er. Aydın, bilge yiğit
TANALTAN: (Tür.) Er. Tan altan.
TAN ALT AY: (Tür.) Er. Tan altay.TANAY: (Tür.) Şafak ve ay. Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
TANAYDIN: (Tür.) Er. Aydınlık şafak.
TANBAY: (Tür.) Er. Tan bay. TANBEK: (Tür.) Er. Aydın bey.
TANBERK: (Tür.) Er. 1. Şafak çizgisi. 2. Parlayan şimşek..
TANBEY: (Tür.) Er. Şafak gibi aydınlık kimse.
TANBOLAT: (Tür.) Er. Tan renginde çelik.
TANCAN: (Tür.) Er. Önü aydınlık kimse.
TANDAN: (Tür.) Tan vaktinde doğan. Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
TANDOĞAN: (Tür.) Er. Ağaran şafak.
TANDOĞDU: (Tür.) Er. Tan vakti doğan kimseye verilen isim.
TANDORUK: (Tür.) Er. Dorukların ilk ışıklarla aydınlanması.
TANEGÜL: (Tür.) Ka. Biricik gül.
TANER: (Tür.) Er. (bkz. Tan).
TANFER: (t.f.i.) Er. Tan vaktinin yan aydınlığı.
TANGÜN: (Tür.) Er. Şafakla başlayan aydınlık gün.
TANIN: (Tür.) Er. Herkesçe adın duyulsun, ünlen.
TANIR: (Tür.) Er. Anımsar, bilir. Bilip ayıran, seçen.
TANIRCAN: (Tür.) Er. Cana yakın. Çabuk tanışıp yaklaşan.
TANIRER: (Tür.) Er. (bkz. Tanırcan).
TANJU: (Tür.) Er. Türk hükümdarlarına Çinliler tarafından verilen unvan.
TANKAN: (Tür.) Er. Şafak gibi aydınlık, temiz soydan gelen.
TANKOÇ: (Tür.) Er. Tan koç.
TANKUT: (Tür.) Er. Kutlu, uğurlu sabah.
TANÖREN: (Tür.) Er. Şafakta çalışan. TANPINAR: (Tür.) Er. Tan pınar.
TANSAN: (Tür.) Er. Tan gibi aydınlık, temiz adı olan.
TANSEL: (Tür.) Ka. Tan sel.
TANSELİ: (Tür.) Ka. Tan seli.
TANSIK: (Tür.) Er. 1. İnsanın aklnının alamayacağı, şaşırtıcı, olağanüstü olayı mucize. 2. Özlem, hasret. 3. Değerli, kıymetli. 4. Tatlı, nefis.
TANSOY: (Tür.) Er. Şafak gibi aydınlık soyu olan.
TANSU: (Tür.) Şafağın aydınlattığı su. Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
TANUĞUR: (Tür.) Er. Uğurlu, mübarek sabah vakti.
TANVER: (Tür.) Er. Şafak gibi ışık saç, aydınlat.
TANYEL: (Tür.) Şafak vakti esen rüzgar. Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
TANYELİ: (Tür.) Tan vakti esen yel. Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
TANYERİ: (Tür.) Güneş doğmak üzereyken, ufukta hafifçe aydınlanan yer. Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
TANYILDIZ: (Tür.) Çoban yıldızı. Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
TANYOL: (Tür.) Er. Şafak yolu, aydınlık yol.
TANYOLAÇ: (Tür.) Er. Aydınlığa götüren, yol açan.
TANZER: (Tür.) San, altın renginde tanyeri. Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
TAPGAÇ: (Tür.) Er. Ünlü. Aziz.
TAPIK: (Tür.) Er. 1. Saygı, hürmet. 2. İkram, hizmet.
TARA: (Fars.) Yıldız, necim. Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
TARAB: (Ar.) Sevinç, şenlik. Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
 
TARABENGİZ: (Fars.) Ka. Sevindirici, coşturucu.
TARAİF: (Ar.) Ka. Az bulunur, ince şeyler.
TARAN: (Tür.) Er. 1. Geniş alan. 2. İn. 3. Kuş ya da balık kümeleri.
TARANCI: (Tür.) Er. Rençper, çiftçi.
TARAVET: (Ar.) Ka. Güzellik, tazelik, genç.
TARDU: (Tür.) Armağan, hediye. Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
TARKAN: (Tür.) 1. Oğuzlarda demirci ve zanaatçı ustaları. 2. Esnaf temsilcileri. 3. Büyük toprak sahipleri, büyük tüccarlar. 4. Han ve komutan unvanı.
TARHUN: (Ar.) Hekimlikte kullanılan ıtırlı bir bitki. Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
TÂRİK: (Ar.) Er. Sabah yıldızı, zühre, venüs, yol. Tarık b. Ziyad (Öl. Şam 720): Berberi asıllı İslam komutanı. Cebeli Tank'ı geçip İspanya'yı fethetti. İslam egemenliğini sağlayıp Endülüs İslam Devleti'nin kurulmasını sağladı.
TARIM: (Tür.) 1. Göllere, kumluklara dökülen çay kollan. 2. Verim almak için toprak üzerinde yapılan çalışmaların tümü. 3. (Uygurca'da) kadınlara verilen bir unvan. Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
TARIMER: (Tür.) Er. Tarımla uğraşan kimse.
TARKAN: (Tür.) Er. 1. İslam'dan önce Türklerin kullandığı, vekil, vezir, bey gibi unvan. 2. Ayrıcalıklı, saygın kişi.
TARİM: (Fars.) Ka. 1. Çardak. Kubbe. 2. Gökyüzü.
TASVİR: (Ar.) Ka. 1. Betimleme. 2. Resim.
TAŞAN: (Tür.) Coşkulu, taşkın. Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
TAŞBOĞA: (Tür.) Er. Taş gibi sert, boğa gibi güçlü kimse.
TAŞCAN: (Tür.) Er. Taş gibi sağlam kimse.

TAŞDEMİR: (Tür.) Er. Taş ve demir gibi güçlü, sağlıklı.
TAŞEL: (Tür.) Er. Sağlam güçlü el. TAŞER: (Tür.) Er. Sağlam güçlü kimse.
TAŞGAN: (Tür.) Pınar, kaynak. Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
TAŞKAN: (Tür.) Er. Sağlam, güçlü soydan gelen.
TAŞKIN: (Tür.) Er. 1. Taşmış halde bulunan. Coşkun. Aşın. 2. Akarsuların yatağa sığmayacak miktarda su taşıması sırasında meydana gelen su yayılması olayı.
TAŞKINAY: (Tür.) (bkz. Taşkın). Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
TAŞKINER: (Tür.) Er. Coşkulu, coşkun kimse.
TAŞTEKİN: (Tür.) Er. Emin, dayanılır, sağlam kişi.
TATAR: (Tür.) 1. Bir Türk kavmi. 2. Posta sürücüsü. 3. Gül zambak gibi çiçeklerin açılmamış goncaları. Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
TATU: (Tür.) Barış, sulh. Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
TAVGAÇ: (Tür.) Er. Çekicilik, cazibe.
TAVİL: (Ar.) Er. 1. Uzun. Çok süren. 2. Aruzda bir ölçek.
TAYBARS: (Tür.) Er. Pars gibi güçlü tay (çocuk).
TAYBE: (Ar.) Medinei Münevvere. Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
TAYCAN: (Tür.) Er. Genç ve güçlü kimse.
TAYF: (Ar.) 1. Görüntü. 2. Bileşik bir ışık demetinin bir pirizmadan geçtikten sonra ayrıldığı basit renklerden oluşmuş görüntü. Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
TAYFUN: (Tür.) Er. Büyük okyanus ve Çin Denizi'nde görülen şiddetli fırtına.
TAYFUR: (Ar.) Er. 1. Küçük bir kuş türü. 2. Tayfuriye tarikatını kuran Beyazıd Bestami Ebû Zeyd Tayfur'un adı.
TAYGAR: (Ar.) Er. Uçan uçucu. Gaza dönüşen.
TAYGUN: (Tür.) Er. Çocuk, torun.

TAYGUNER: (Tür.) Er. Erkek torun
TAYI: (Ar.) Er. Bir işi kendi isteğiyle yapan.
TAYKARA: (Tür.) Er. Esmer, karayağız çocuk.
TAYKOÇ: (Tür.) Er. Tay koç. TAYKURT: (Tür.) Er. Tay kurt.

TAYKUT: (Tür.) Er. Kutlu uğurlu çocuk.
TAYLAK: (Tür.) Er. 1. Yeni doğmuşat yavrusu. Biniye gelmiş iki yaşında at yavrusu. Deve yavrusu. 2. Yaramaz çocuk.
TAYLAN: (Tür.) 1. İnce, kibar, güzel, boylu boslu kimse. 2. Çok yağmur yağdığı halde işlenebilir toprak. Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
TAYMAN: (Tür.) Er. Genç, taze, toy kimse.
TAYMAZ: (Tür.) Er. Düşmeyen, kaymayan, dengeli kimse.
TAYUK: (Tür.) Er. İnce, kibar genç.
TAYYİB: (Ar.) Er. 1. İyi, hoş, güzel ala. 2. Helal, çok temiz. Türk dil kuralına göre "b/p" olarak kullanılır.
TAYYİBE: (Ar.) Ka. (bkz. Tayyib). TAZE: (Fars.) Ka. Körpe, genç.
TAZEGÜL: (Fars.) Ka. Yeni açan gül.
TAZİM: (Ar.) Er. Ululama, büyük sayma. Saygı gösterme, ikram etme.
TAZİME: (Ar.) Ka. (bkz. Tazim).
TEALİ: (Ar.) Er. Yükselme, ululanma.
TEBAR: (Fars.) Er. Soy.
TEBER: (Fars.) Er. Küçük balta. Dervişlerin kullandıkları uzun saplı küçük balta. Meşin kesmek için kullanılan araç.
TEBERHUN: (Fars.) Er. Kızıl söğüt, tarhun.
TEBESSÜM: (Ar.) Ka. Gülümseme.
TEBŞİRE: (Ar.) Ka. (bkz. Tebşir).
TECELLA: (Ar.) Ka. (bkz. Tecelli).
TECELLİ: (Ar.) Er. 1. Görünme, belirme. 2. Kader, talih. 3. Allah'ın lütfuna erişme.

TECEN: (Tür.) Mağrur, gururlu. Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
TECER: (Tür.) 1. Becerikli. 2. İç Anadolu'da sıradağ. Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
TECİK: (Tür.) Er. Tutumlu, idareli tasarruflu.
TECİMEN: (Tür.) Er. Ticaret adamı, tüccar. 2. Tutumlu, idareli.
TECİMER: (Tür.) Er. Tüccar. TECMİL: (Ar.) Er. Süs, tezyin.
TEDÜ: (Tür.) Bilge, zeki, anlayışlı kimse. Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
TEFHİM: (Ar.) Er. Anlatma, bildirme.
TEHEMTEN: (Fars.) Er. İri yan, boylu boslu yiğit. Eski İran kahramanı Zaloğlu Rüstem'in lakabı.
TEHİYYE: (Ar.) Ka. 1. Selam. Selam verme. 2. Hayır dua etme. 3.. Beka. 4. Mülk, malikiyyet.
TEKALP: (Tür.) Er. Eşsiz, benzersiz yiğit.
TEKAY: (Tür.) Er. Eşsiz ay.
TEKCAN: (Tür.) Er. Çok değerli, eşsiz kimse.
TEKDOĞAN: (Tür.) Er. Eşsiz, benzersiz doğmuş olan.
TEKECAN: (Tür.) Er. 1. Mert, sözünde duran. Özü sağlam kimse. 2. Çayırlarda biten bir bitki.
TEKGÜL: (Tür.) Ka. Gül ailesi içinde benzeri olmayan güzellikte.
Yalnız gül.
TEKİN: (Tür.) Er. 1. Boş, ıssız. 2. Sakin, rahat, uslu. İçinde kötülük bulunmayan. 3. Tek, eşsiz. 4. Uyanık, tetikte. 5. Şehzade, prens. 6. Uğurlu.
TEKİNALP: (Tür.) Er. Tek ve eşsiz yiğit.
TEKİNAY: (Tür.) Er. Biricik ve hayırlı ay.
TEKİNDAĞ: (Tür.) Er. Uğurlu dağ.
TEKİNEL: (Tür.) Er. Hayırlı el.
TEKİNER: (Tür.) Er. Tek, eşsiz ve hayırlı kimse.
TEKİNSOY: (Tür.) Er. İyi soydan gelen kimse.
TEKMİL: (Ar.) Er. Kemale erdirme. Bitirme, bitirilme, tamamlanma, tamamlama. Tam, eksiksizce, bütün, hep.
TEKMİLE: (Ar.) Ka. (bkz. Tekmil).
TEKRİM: (Ar.) Er. Ululama, saygı gösterme.
TEKRİME: (Ar.) Ka. (bkz. Tekrim).
TEKSEN: (Tür.) Sen teksin, eşsizsin anlamında. Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
TEKSOY: (Tür.) Er. Eşsiz bir soydan gelen.
TELMİYE: (Ar.) Ka. 1. Parıldatma, renk renk yapma. 2. Dizeleri başka başka dillerde olan koşuk, manzume yapma.
TELVİN: (Ar.) Ka. Renk verme, boyama.
TEMAŞA: (Ar.) Ka. 1. Hoşlanarak bakma, seyretme. 2. Gezme, gezi.
TEMCİT: (Ar.) Er. 1. Ululama, ağırlama. 2. Sabah ezanından sonra okunan, Allah'ın ululuğunu anlatan dua.
TEMDİK: (Ar.) Er. Çok övme.
TEMDİHA: (Ar.) Ka. (bkz. Temdih).
TEMEL: (Yun.) Er. 1. Yapılardan toprak içinde kalan ve yapıya dayanak teşkil eden duvar ve taban kısımları, koyuk. Bu kısımların yapılması için açılan çukur. 2. Asıl, esas. 3. Dayanak. 4. Belli, başlı en mühim.
TEMENNA: (Ar.) Ka. El ile selam verme. (bkz. Temenni).
TEMENNİ: (Ar.) Ka. Dileme, istek, dilek.
TEMİM: (Ar.) Er. 1. Nazar boncuğu, nazarlık. 2. Beşinci Fatımî halifesi elAziz'in kardeşinin adı.
TEMİME: (Ar.) Ka. Nazar boncuğu, nazarlık.
TEMİRCAN: (Tür.) Er. Demir gibi sağlam kimse.
TEMİRHAN: (Tür.) Er. Demir gibi sağlam güçlü hükümdar. Timurhan.
TEMİRKUT: (Tür.) Er. Demir gibi güçlü ve uğurlu.
TEMİZALP: (Tür.) Er. 1. İyi ahlaklı kimse. 2. Temiz yapılı ve yiğit.
TEMİZCAN. (Tür.) Er. İçi temiz olan kimse.
TEMİZEL: (Tür.) Er. Dürüst kimse.
TEMİZER: (Tür.) Er. Dürüst kimse.
TEMİZHAN: (Tür.) Er. İyi vasıflı lider.
TEMİZKAL: (Tür.) Er. Her zaman doğru ve dürüst kal.
TEMİZKAN: (Tür.) Er. Temiz soydan gelen.
TEMİZÖZ: (Tür.) Er. Özü temiz, dürüst olan.
TEMİZSAN: (Tür.) Er. Doğruluğu ve dürüstlüğüyle tanınan kimse.
TEMİZSOY: (Tür.) Er. Temiz ve dürüst soydan gelen.
TEMRE: (Ar.) Ka. Hurma.
TEMREN: (Tür.) Er. Ok, kargı gibi delici silahların ucundaki sivri demir.
TEMÜR: (Tür.) Er. Demir.
TENAY: (Tür.) Ka. Ay gibi beyaz, parlak tenli.
TENDUBAY: (Tür.) Er. Yiğit, cesur erkek.
TENDÜ: (Moğ.i.). Yiğit, cesur. Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
TENGİZ: (Tür.) Er. Deniz.
TENGİZALP: (Tür.) Er. Denizci yiğit.
TENNUR: (Tür.) Ka. Teni nur gibi aydınlık, berrak olan güzel.
TENŞİT: (Ar.) Er. Şenlendirme, keyiflendirme.
TENVİR: (Ar.) Er. Aydınlatma, ışıklandırma.
TENZİL: (Ar.) Er. İndirme, aşağı düşürme. Azar azar indirme (Kur'an'ın).
TENZİLE: (Ar.) Ka. (bkz. Tenzil).
TEOMAN: (Tür.) Er. Hun imparatoru Mete'nin babası.
TERAKKİ: (Ar.) Er. İlerleme, yükselme, gelişme.
TERCAN: (Tür.) 1. Genç, taze, delikanlı. 2. Kırmızı buğday. Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
TEREN: (Fars.) Ka. Kesteren denen gül.
TERİM: (Tür.) Bilim ve sanat kavramlarından birini anlatan sözcük. Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
TERLAN: (Tür.) Er. San renkli, büyük pençeli, kartala benzeyen bir kuş.
TESLİYE: (Ar.) Ka. Teselli verme, avutma.
TESMİ: (Ar.) Er. İşittirme, işittirilme, duyurma.

TESMİN: (Ar.) Er. 1. Sekizleme, sekize çıkarma. 2. Paha biçme, biçtirme.
TESNİM: (Ar.) Ka. Cennet suyu, cennetteki ırmaklardan birinin adı.
TESRİR: (Ar.) Sevindirme, sevindirilme. Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
TESRİYE: (Ar.) Ka. Sıkıntıyı, gamı, kederi yok etme.
TEŞCİ': (Ar.) Er. Yüreklendirme.
TEŞERRU: (Ar.) Şeriata göre davranma. Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
TEŞERRÜF: (Ar.). Şereflenme, şeref bulma. Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
TEŞNE: (Fars.) Er. Susamış. Çok istekli.
TEŞNEDİL: (Fars.) Ka. Can ve gö' nülden istekli.
TEŞRİFE: (Ar.) Ka. Şereflendirme, onurlandırma.
TETİKER: (Tür.) Er. Uyanık, çevik, becerikli kimse.
TEOMAN: (Tür.) Er. Oğuz Han'ın babası.
TEVEKKÜL: (Ar.) Er. Her şeyi Allah'a bırakarak, yargıya boyun eğme.
TEVFİK: (Ar.) Er. 1. Uydurma, uygun düşürme. 2. Başarıya ulaştırma. 3. Allah'ın yardımına kavuşma.
TEVFİKA: (Ar.) Ka. (bkz. Tevfık).
TEVHİD: (Ar.) Er. 1. Birkaç şeyi bir araya getirme. 2. Allah'ın birliğine inanma. Türk dil kuralına göre "d/t" olarak kullanılır.
TEVHİDDİN: (Ar.) Er. Dinin birliği, birleştiriciliği. Türk dil kuralına göre "d/t" olarak kullanılır.
TEVHİDE: (Ar.) Ka. (bkz. Tevhid).
TEVİL: (Ar.) Er. Durum, biçim. Süs.
TEVİLE: (Ar.) Ka. (bkz. Tevil).
TEYMİN: (Ar.) Er. "Uğurlu olsun" demek.
TEYMULLAH: (Ar.) Er. Allah'a hizmet eden, itaat eden.
TEZAL: (Tür.) Er. Çabuk ol.
TEZALP: (Tür.) Er. Çabuk, hızlı yiğit.
TEZAY: (Tür.) (bkz. Tezal). Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
TEZCAN: (Tür.) Telaşlı, heyecanlı, beklemeye dayanamayan, sabırsız. Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
TEZEHHÜR: (Ar.) Ka. Çiçeklenme.
TEZEL: (Tür.) Çabuk iş gören, becerikli. Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
TEZER: (Tür.) Er. Çabuk hızlı, çevik kimse.
TEZEREN: (Tür.) Er. Çabuk ulaşan, erişen.
TEZKAN: (Tür.) Er. Kanı kaynayan, heyecanlı kimse.
TEZVEREN: (Tür.) Er. Duyarlı, reaksiyoner.
TINAL: (Tür.) Er. Soluk al, yaşamını sürdür.
TINAZ: (Tür.) Er. Ot ya da saman yığını.
TIRAZ: (Ar.) 1. İpek ve sırma ile işleme. Elbiselere nakışla yapılan süs. 2. Üslup, tutulan yol. 3. Döviz. Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
TİBET: (Tür.) Er. Çin'in batısında bağımsız bir bölge.
0TİCAN: (Ar.) Ka. Taçlar.
TİGİN: (Tür.) Er. (bkz. Tekin).
TİHAME: (Ar.) Mekkei Mükerreme. Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
TİLAL: (Ar.) Er. Tepeler.
TİLMAÇ: (Tür.) Er. Dilmaç, çevirmen.
TÎMUÇİN: (Tür.) Er. 1. Moğol imparatorluğunun kurucusu Cengiz'in asıl adı. 2. Katı, sağlam demir.
TİMUR: (Tür.) Er. 1. Demir. 2.
Türk Moğol imparatoru.
TİMURCAN: (Tür.) Er. Demir gibi sağlam ve güçlü.
TİMURHAN: (Tür.) Er. (bkz. Timur).

TİMURKAN: (Tür.) Er. Demir gibi güçlü soydan gelen.
TİMURÖZ: (Tür.) Er. Özü demir gibi güçlü ve sağlam olan.
TİMURTAŞ: (Tür.) Er. 1. Demir ve taş gibi güçlü ve sen olan. 2. Mardin Artuklular'ın 2. Emiri.
TİNER: (Tür.) Er. Sağlam, güçlü, canlı kimse.
TİNKUT: (Tür.) Er. Özü uğurlu, kutlu, şanslı kimse.
TİTİZ: (Tür.) 1. Çok dikkatli ve özenli davranan. 2. Prensiplerine aşın düşkün. 3. Huysuz, öfkeli. Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
TOĞAN: (Tür.) Er. Doğan, şahin.
TOĞAY: (Tür.) Fundalık. Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
TOHUM: (Tür.) Kendisinden bitki üreyen tane. Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
TOKAL: (Tür.) Er. Erişkin, olgun.
TOKALAN: (Tür.) Er. Olgunlaşmış, erginleşmiş.
TOK ALP: (Tür.) Er. 1. Doymuş aç olmayan kimse. 2. Kalın ve gür sese sahip. 3. Kibirli.
TOKCAN: (Tür.) Er. Gönlü tok olan.
TOKDEMİR: (Tür.) Er. Sağlam demir.
TOKER: (Tür.) Er. Tok er.
TOKGÖZ: (Tür.) Er. Aç gözlü olmayan.
TOKHAN: (Tür.) Er. Tok han.
TOKKAN: (Tür.) Er. Cömert soylu.
TOKÖZ: (Tür.) Er. Cömert ve kerem sahibi.
TOKTAHAN: (Tür.) Er. Yerleşik yaşayan han.
TOKTAMIŞ: (Tür.) Er. Bir yere yerleşmiş, oturmuş (kimse). Dinmiş, sakinleşmiş.
TOKTAŞ: (Tür.) Er. Tok taş.
TOKTİMUR: (Tür.) Er. Tok timur.
TOKTUĞ: (Tür.) Er. Tok tuğ.
TOKUR: (Tür.) Er. Eski Türk erkek adlarından. , ,
TOKUŞ: (Tür.) Er. Savaş. '
TOKUŞHAN: (Tür.) Er. Savaşçı lider, hakan.
TOKUZ: (Tür.) Er. 1. Dokuz. 2. Kalın ve sık dokunmuş kumaş.
TOKUZER: (Tür.) Er. Dokuz er. Dayanışmacı, tutkun yiğit.
TOKUZTUĞ: (Tür.) Er. Dokuz tuğ.
TOKYAY: (Tür.) Er. Tok yay.
TOKYÜREK: (Tür.) Er. Yürekli, cesur.
TOKYÜZ: (Tür.) Er. Tok yüz.
TOLA: (Tür.) 1. Dolu, boş olmayan. 2. Keyif, neşe. 3. Güçlü korkusuz. Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
TOLA Y: (Tür.) Topluluk, cemiyet. Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
TOLGA: (Tür.) Er. Demir harp başlığı. Savaşçıların başlarına giydikleri
demir başlık. Miğfer.
TOLGAHAN: (Tür.) Er. Güçlü ve çevreli lider, han.
TOLGAN: (Tür.) Er. Dolanma, dolaşma.
TOLGAY: (Tür.) Er. Çevre, dolay.
TOLGUNAY: (Tür.) Er. Dolunay.
TOLUN: (Tür.) Er. Dolun, bedir, ayınondördü.
TOLUNAY: (Tür.) Ayın ondördü, mehtap, dolunay. Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
TOLUNBAY: (Tür.) Er. Birikimli, kişiliği gelişmiş.
TOMRİS: (Yun.) Ka. 1. Tarihte, Pers kralı II. Keyhüsrev'le savaşmış olan Massagetlerin ünlü kraliçesi. 2. Demir
 
Geri
Üst