Hürrem Sultan’ın zeki olduğu konusu tarihçilerin ittifak ettiği bir husus... Hile, desise ve entrikanın bini bir para olduğu saray yaşamında Hürrem hiçbir rakip tanımıyor. Fakat rivayete göre güzellik konusunda ise öyle ahım şahım bir güzelliği de sahip değil. Böyle olunca her biri birer dilber olan hasımlarını nasıl alt edebiliyor, sorusu ciddi bir anlam kazanıyor.
İşin farklı bir yönü de şu: İlk hareme alındığında esir bir cariyeden başka bir şey olmayan Hürrem, çocuk doğurunca cariyelikten çıkıp, zevce unvanını kazanmış biri. Hürriyetine kavuştuğu andan itibaren, Kanunî’nin çevresini tasfiye etmek için uzun soluklu bir mücadele içine girer. Bunları da birer entrika deyip geçebiliriz. Fakat padişah nezdinde onun çekici olan zekâsıdır. Kanunî’yi çok iyi etüd eder. Sempatiktir, aynı zamanda kıskanç... Kanunî’yi bütün zekâsını ve fettanlığını kullanarak etkiler. Naz ve niyazlardan geri kalmaz. Kanunî’ye aşkına inandırır. Bu uğurda çok gözyaşı döker. Hele çok iyi yazamasa da Kanunî’ye seferler sırasında başkalarına yazdırıp gönderdiği mektuplarla onu çok etkiler.
Arka arkaya kocasına çocuklar verir. Her çocukla daha bir güçlenir, kurumundan geçilmez olur. Başkadın Mahı-Devran’ı çileden çıkartır. Hatta iki kadın arasındaki bu büyük kıskançlık kavgaya dönüşür. Başkadın, Hürrem’i iyice dövüp, saçını başını yolar, yüzünü tırmalayarak kan revan içinde bırakır. Kanunî bunu duyunca Hürrem’i huzuruna çağırır. Fakat Hürrem bu dayağı usta manevrayla zafere dönüştürür. Hürrem kendine yapılan daveti: “Ben de bakılacak yüz kalmadı”. diyerek huzura çıkmayı reddeder. Hürrem böylelikle amacına ulaşır. Çünkü Kanunî bu olaydan sonra Başkadın Mahi-Devran Hanım’a tamamen ilgisiz kalıp, hiç yüz vermez. Bu suretle Hürrem Başkadın/ haseki Sultan mevkiine yükselir.
Bu mücadelede iki kadını ve maksatlarını yakinen bilen Valide Sultan, Kanunî’nin kız kardeşleri ve Sadrazam İbrahim Paşa Mahı-Devran’dan taraf olurlar. Ne var ki bu bir anlam ifade etmez. Hürrem’in entrikaları hepsini tasfiye etmeye yeterde artar. Kanunî’nin biricik kızı Mihrimah Sultanla evlenen Hırvat Rüstem Paşa’nın Sadrazam olmasını sağlar. Daha da güçlenir…
Masum tavırları ve entrikalarıyla Kanunî’yi tamamen kontrolüne alır. Sonunda Hürrem’de ölür ölmesine. Fakat kadınların devlet işlerine karışması köklü bir gelenek haline gelir. Hürrem’le başlayan kadınlar saltanatı bir asır boyu Osmanlı’yı kemiren, mahveden bir afet olarak yaşar. Kimi zaman yine nükseder.
Hürrem Sultan’ın kocası Kanunî Sultan Süleyman’a yazdığı mektuplarda kullandığı ifadeler ise çok ibretamizdir. Mektuplarda kendisinden “zayıf”, “fakir cariye”, “çirkin yüzlü”, gibi ifadelerle Kanunî’ye karşı büyük bir tevazu gösterir ve kocasının şair ruhunu tahrik eder.
Hürrem’in Kanunî’ye hitap tarzı ise oldukça dikkate şayandır:
“Saadetimin yıldızı sultanım, canım paresi, benim can ü azizim, gözüm nuru, iki cihanda ümidim, iki gözümün nuru sermayesi…”*