Çok eski bir web tarayıcısı kullanıyorsunuz. Bu veya diğer siteleri görüntülemekte sorunlar yaşayabilirsiniz.. Tarayıcınızı güncellemeli veya alternatif bir tarayıcı kullanmalısınız.
Yeryüzünde yaşam kalitesi en yüksek şehir seçilen İsviçre’nin Fransız aksanlı kenti Cenevre, bir Avrupa masalından fırlamış ortaçağ asilzadeleri kadar şık, zengin ve kültürlü.
Thomas More, kült eseri Ütopya’da ideal kentin hayalini kurar. Son beş yılda dünyanın yaşam kalitesi en yüksek kenti araştırmalarında hep ilk beş içinde yer alan ve nihayet bu yıl dünyanın en yaşanılası kenti seçilen Cenevre, Thomas More’un ütopik kentini anımsatmıyor mu? İngiltere merkezli araştırma kuruluşu Mercer’in tam 215 kenti kapsayan araştırmasında, çevre, güvenlik, sağlık, alışveriş ve kamu hizmeti gibi 39 kritere göre yaşam standardı en yüksek kent seçilen Cenevre, Thomas More’un ütopyası gibi ıssız bir adada değil, Avrupa’nın en dağlık ülkesi İsviçre’nin güneybatı ucunda yer alıyor.
KOZMOPOLİT FRANSIZ
İsviçre’nin Fransız sınırındaki Leman Gölü kıyısına kurulan Cenevre, zirveleri karlı Alp Dağları’nın kartpostalları andıran panoramasıyla ilk bakışta büyülüyor ziyaretçilerini. Gotik evleri, şık dükkânları, steril caddeleri, yemyeşil parkları, fıskiyeli havuzları ve bol heykelli meydanlarıyla su katılmamış bir Avrupalı olan Cenevre, tozu alınmış maket bir kenti andırıyor. Kozmopolit sıfatı, Cenevre için hiç mi hiç klişe değil.
BM (Birleşmiş Milletler), ILO (Uluslararası Çalışma Örgütü), WHO (Dünya Sağlık Örgütü) ve Uluslararası Kızılhaç Komitesi gibi pek çok uluslararası kuruluşun merkezi ile tam 199 ülkenin temsilciliğine ev sahipliği yapan kentte çalışanların yüzde ellisi, yabancılardan oluşuyor. Karayoluyla Fransa sınırına sadece birkaç dakika, en yakın kayak merkezine 45 dakika ve İtalya’ya sınırına bir, Almanya sınırına üç, Avusturya sınırına dört saat uzaklıktaki Cenevre’de yaşayan yabancı oranının yüksekliği, bankalardan etnik restoranlara kadar her yerde hissediliyor. Asıl şaşırtıcı olan ise böylesi kozmopolit bir kentin katı bir ‘frankofon’ geleneğe bağlı olması. Cenevre’de esnafından ahalisine kadar hemen herkes, siz İngilizce ya da Almanca bir soru sorsanız dahi, Fransızca konuşmak konusunda ısrarlı.
Kuzeyi İsviçre, güneyi Fransa sınırları içerisinde kalan Leman Gölü’nün iki yakası arasında yolcu taşıyan feribotlar, koyu mavi bir dağ gölünün üzerinde süzülen beyaz kuğuları anımsatıyor. Mont Blanc Köprüsü, adını aldığı, Avrupa’nın en yüksek zirvesini fon alarak eşsiz bir manzara sunuyor. Göl kıyısına 400 metre uzaklıktaki, Jet d’Eau olarak adlandırılan müthiş fıskiye ise Cenevre’nin simgesi. Saatte 200 km hızla göl sularını 140 metre yükseğe fışkırtarak gece ve gündüz görsel bir şölen sunuyor. Dünya jet sosyetesinin gözdesi olan modern bir marinaya sahip olan ve yaz aylarında uluslararası yelken yarışlarıyla ünlenen Leman Gölü, su kayağından sörfe pek çok su sporu için ideal. Köprünün batısındaki Rousseau Adası, Cenevre’de doğan, çok sevdiği bu yerde bir süre inzivaya çekilen ünlü filozof Jean-Jacques Rousseau’ya ithaf edilmiş. Gotik mimarinin zarafetini sergileyen yalıları ile ünlü gölün sağ yakasındaki Wilson Rıhtımı, Birinci Dünya Savaşı’ndan sonra Cenevre’nin kaderini değiştiren Amerikan Başkanı W. Wilson’a adanmış.
Ne sizi zorlayacak trafiği, ne de keyfinizi kaçıracak gürültülü bir kalabalığı olan Cenevre’yi keşfetmenin en iyi yolu, uzun yürüyüşler yapmak. Bu arada, dünyanın belki de en pahalı taksi ücretlerinin Cenevre’de olduğunu bilmenizde yarar var. Tarihi yapıları, çeşmeleri, heykelleri, bistroları ve çiçekli parklarıyla Cenevre, sanki tümüyle turizm için düzenlenmiş oyuncak bir kente benziyor. En büyük yeşil alanlarından biri olan Jardin Anglais (İngiliz Bahçesi), dev bitki saatiyle ünlü. Yılda iki kez yenilenen binlerce çiçek ve bitkiden yapılan saat, buradaki saat endüstrisini simgeliyor. Mon Repos ve Perle-du-Lac parklarının içinden geçilerek ulaşılan Botanik Parkı’nın yanı sıra; iki yüzden fazla gül türünü barındıran La Grange Park, ilkbahar ve yaz aylarında bir çiçek bahçesine çeviriyor Cenevre’yi. Gül bahçesine gelenler için bir sürpriz daha var: Parkın sağ yakasında bulunan Brunswick Dükü’nün mozolesi, kentin en görkemli anıtları arasında. Sürgün edildikten sonra son yıllarını Cenevre’de geçiren dük, ölümünün ardından şehre muazzam bir servet bırakmış.
BİR ALIŞVERİŞ CENNETİ
Kentin en büyük alışveriş bölgesi olan Neuve Meydanı çevresindeki uzun ve şık bulvarlar, saatlerce gezerek bitirilemeyecek genişlikte. Avrupa ve Amerikalı zenginlerin yakın ilgi gösterdiği bölgede; dünyanın en prestijli saat, mücevher, kürk, antika, puro, çikolata, peynir ve içki markalarını bir arada bulmak mümkün. Kentin en popüler bistroları da yine bu bölge üzerinde. Yöre mutfağının tadına bakmak isteyenler, eritilmiş yöresel peynirlerden yapılan fondü, sosisli lahana, makarna çorbası, pastırmalı patates ile sebzeli ve baharatlı İsviçre usulü biftek arasında tercihte bulunabilir. Neuve Meydanı çevresinde yapacağınız yarım saatlik bir yürüyüşle, Cenevre mimarisinin en güzel örneklerinden üçünü görme şansına sahip olabilirsiniz: Paris’teki ünlü Garnier Opéra örnek alınarak inşa edilen Grand Théâtre, Place du Bourg de Four Meydanı’ndaki Palais de Justice (Adliye Sarayı) ve Saint Pierre Katedrali. Çarşamba ve cumartesi günleri Plaine de Plainpalais’ta kurulan bit pazarı, turistlerin uğrak yerlerinden. Antika eşyalardan ciltli kitaplara, art nouveau şişelerden takı koleksiyonlarına, giysiden albümlere pek çok eski eşya arasından ilginç bir hediyelik bulmak zor değil. Cenevre, gece hayatını sevenler için hayal kırıklığı yaratabilir. Çünkü burası çılgınlıklardan uzak, düzenli yaşamaktan hoşlanan, gürültü yerine kaliteyi ve lüksü seven insanların şehri daha çok. Kentteki gece kulüplerinin sayısı az olsa da, Avrupa’nın önde gelen şık ve havalı mekânlarına rastlamak mümkün.
MÜZELER VE FESTİVALLER KENTİ
Geçmişi MS 2. yüzyıla uzanan Cenevre, tarih boyunca Avrupa’nın barbar kavimleri tarafından sayısız saldırıya maruz kalmış. 1602 yılında Savoy Düklüğü’ne karşı kentin güçlü bir direniş gösterip zafer kazandığı tarih olan 11 Aralık, her yıl geleneksel törenlerle hatırlanıyor. Surların müdafaası anlamına gelen Escalade Günü, meşalelerin taşındığı geçit törenleri ve maskeli balolar ile kutlanıyor. 19. yüzyılın ortalarından itibaren banka ve saat sektörlerinin merkezi olan kentte, bugün 190’dan fazla banka ve 1800 kadar restoran hizmet veriyor. Birleşmiş Milletler’in Avrupa’daki merkezi seçilmesiyle uluslararası diplomasinin başkenti olan kentte, turizmin gelişmesi için büyük yatırımlar yapılmış. Doğa, cam, seramik, otomobil gibi birbirinden ilginç konseptlere sahip Cenevre müzelerinin en ünlüleri, Musées d’Art et d’Histoire (Sanat ve Tarih Müzesi) ile otomobil tarihinde iz bırakan tasarım ve modellerin sergilendiği Musée International de l’Automobile (Uluslararası Otomobil Müzesi)... Dünyanın önde gelen otomobil fuarlarından birine ev sahipliği yapan Cenevre, her yıl mart ayının ilk haftası bir milyona yakın otomobil tutkununu ağırlıyor. Birleşmiş Milletler’in sembolik merkezi olarak kabul edilen ve rehberli turlarla gezilebilen Palais des Nations (Milletler Sarayı) da görülmesi gereken yerler arasında.
Kayak merkezlerinden kültür ve sanat etkinliklerine, balayı otellerinden panoramik gezi trenlerine Avrupa turizminin yeni yüzünü temsil eden Cenevre, yüksek yaşam standartlarını paylaşmak için herkesi davet ediyor. Ne dersiniz, belki de Thomas More’un ütopyası gerçek olmuştur?