..Ah ellerim, en sevilesi şeylere yakıştırdığım ellerim, sevgilinin haz veren teninde duygu ateşleriyle haşirneşir kıldığım ellerim, sevgilimin nefesine dokunan ellerim, gökyüzünden daha yumuşak ellerle buluşturduğum ellerim, zifiri saçlarda gezdirdiğim, çıldırtan suretlerde, en mahrem muammalarda gezdirdiğim ellerim..., sen misin böyle çölçatlaklarıyla cezalandırılan, sen misin koynunda denizlere hayat taşıyan kurumuş nehirlerle viraneye dönen, sen misin sahi ey en şanslı ve en günahkar ellerim, sen misin kelebek kanatlarını kıran yaşamın ve de avuçlarında hınzır çehresini saklayan ölümün, heyhat, ellerim, gerçekten bu çürümüş, küllerini kendi geçmişinde saklayan köhne gemi sen misin, avuçlarında yaşanmış onca görkemli anı varken, söyle bana ellerim, zihnimin içinde derpereşip duran o anılar, senin de koynunda çırpınıyor mu yalnızlıktan...(M.Zahir Kayan)