Feth-i Mübin .. Feth Süresi Hakkında

ßeLeN

Paylaşımcı Melek
Üye
Feth-i Mübin .. Feth Süresi Hakkında
feth süresi, hakkında, dua, anlamı, istanbulun kurtuluşu, genel bilgi burada

Feth-i mübin kutlu olsun İstanbulun feth-i ile ilgili hadis feth suresi ve .....

Bismillahirrahmanirrahim

حَدَّثَنَا عَبْدُ اللَّهِ بْنُ مُحَمَّدِ بْنِ أَبِي شَيْبَةَ وَسَمِعْتُهُ أَنَا مِنْ عَبْدِ اللَّهِ بْنِ مُحَمَّدِ بْنِ أَبِي شَيْبَةَ قَالَ ثَنَا زَيْدُ بْنُ الْحُبَابِ قَالَ حَدَّثَنِي الْوَلِيدُ بْنُ الْمُغِيرَةِ الْمَعَافِرِيُّ قَالَ حَدَّثَنِي عَبْدُ اللَّهِ بْنُ بِشْرٍ الْخَثْعَمِيُّ عَنْ أَبِيهِ أَنَّهُ سَمِعَ النَّبِيَّ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ يَقُولُ لَتُفْتَحَنَّ الْقُسْطَنْطِينِيَّةُ فَلَنِعْمَ الْأَمِيرُ أَمِيرُهَا وَلَنِعْمَ الْجَيْشُ ذَلِكَ الْجَيْشُ
قَالَ فَدَعَانِي مَسْلَمَةُ بْنُ عَبْدِ الْمَلِكِ فَسَأَلَنِي فَحَدَّثْتُهُ فَغَزَا الْقُسْطَنْطِينِيَّةَ


inna fetahna leke fethan mubiyna
sadakallahulazim
Muhammed b. Ebî Seybe, Zeyd b. el-Hubâb’dan, o, Velid b. Mugire el-Meâfirî’den isitmis, Velid b. Mugîre Abdullah b. Bisr el-Has’amî’den o da babasindan isittigine göre Nebi (a.s.) söyle buyurmustur:

“Istanbul mutlaka fethedilecektir. Onu fetheden komutan ne güzel komutan, onu fetheden ordu ne güzel ordudur.”
sadakaresulullah


Soru: İstanbul’un fethi ile ilgili hadis-i şerif var mıdır? Kaynağını yazar mısınız?


CevaP: Bismillâhirrâhmânirrâhim.

Milletimizin şeref ve zaferlerle süslü muhteşem tarihi içindeki en büyük zaferlerden birisi de: Hiç şüphe yok ki 29 Mayıs 1453 yılında gerçekleştirilen İstanbul’un fethidir. Binaenaleyh, biz bugün İstanbul’un fethinin 554. yıldönümünü idrak etmenin mutluluğu içerisindeyiz.
29 Mayıs 1453, Türk ve dünya tarihinin son derece önemli bir dönüm noktasıdır. Bin yıla yakın bir geçmişi bulunan ve fakat çürüyüp-dağılmış, bozulup-kokuşmuş, maddi ve manevi bir ahlaksızlığın batağında çırpınmakta olan Bizans İmparatorluğu bu tarihte bir daha dirilmemek üzere can vermiştir. Bu bakımdan İstanbul’un fethi; sadece bir İl’in, bir beldenin fethi değil; tarihe damgasını vuran, çağ değiştiren önemli bir hadisedir. İstanbul’un fethinde sadece iki ordu değil, ayrı iki dünya çarpışmıştı.
Bu mücâdele âdeta, Hakk ile bâtılın, aydınlık ile karanlığın mücadelesi idi. Bu zafer, Ortaçağ’ın karanlıkları üzerinde doğan bir adalet ve insanlık güneşi olmuştur. Bu tarihten itibaren yeni bir çağ açılmış, bin yıllık bir geçmişi bulunan Bizans İmparatorluğu tarihe karışmıştır.
Bizans’ın paslı mıhını sökme şeref ve fazileti ise ALLAH sevgilisi, Hz. Peygamber (S.A.V.) Efendimiz’in: “Ne güzel komutan! Ne güzel asker” diye müjdelediği, “Fatih Sultan Mehmet” ve “Osmanlı askerine” aittir. İstanbul gibi dünyanın gözbebeği ve can damarı sayılan bir şehrin fethedilmesini yüce ALLAH, Fatih Sultan Mehmed’e ve O’nun askerlerine nasip etmiştir.
Babası Sultan II. Murad’ın vasiyeti üzerine kendisine düşen en büyük görevin İstanbul’u fethetmek olduğunu kabul eden Fatih, henüz 21 yaşında bir genç iken bu büyük emeli gerçekleştirmiş, o güne kadar görülmemiş büyüklükte toplar icad ederek, karalardan gemiler yürütmek pahasına yenilmez bir iman ve azimle Bizans’ı fethetmiştir.
Fatih Sultan Mehmet ve askerlerinin en büyük gayesi Hz. Peygamber (S.A.V.) Efendimizin övdüğü kimselerden olmaktı. Gerçekten: Bişr el-Ganevî (R.A.),1 babasından yaptığı rivayete göre Hz. Peygamber (S.A.V.) Efendimiz :
“Kostantiniyye (İstanbul) elbette feth edilecektir. O’nu feth eden kumandan, ne güzel kumandandır! Onu fetheden asker ne güzel askerdir!”2 buyurmuşlardır.
Bu hadis-i şerif, Hz. Peygamber (S.A.V.) Efendimizin mucizelerinden bir mucizedir. İstanbul, asr-ı saadette Kostantiniyye ismi ile bilindiği için, Hz. Peygamber (S.A.V.) Efendimiz de hadis-i şeriflerinde bu isimle anmışlardır.
Bu büyük müjde, sahabeleri de heyecanlandırmış, İstanbul seferinde bulunmayı arzu etmişlerdi. Bu yüzden, 668 yılında Emevilerin yaptığı İstanbul seferine pek çok sahabe katılmıştı. Emeviler, bu kuşatmada İstanbul’u alamadılar ama, başta Ebû Eyyûb el-Ensarî (R.A.) olmak üzere, İstanbul önlerinde sahabelerden 400 kadar şehit bıraktılar. Onlar öncülerdi. Yani İstanbul’un manevî fatihleri...
Özellikle, ALLAH Resûlü (S.A.V.)in sancaktarı ve yüce Resul (S.A.V.)i yedi ay evinde misafir eden 96 yaşındaki Ebû Eyyûb el-Ensarî (R.A.) nin İstanbul önlerinde şehit düşmesi, sahabedeki fetih özlemini göstermesi bakımından oldukça anlamlıdır.
Hz. Peygamber (S.A.V.) Efendimiz’in bu hadis-i şeriflerinde övülen kişiler olabilmek için; ilki Hz. Osman (R.A.)nın hilafeti zamanında, Şam Valisi bulunan Hz. Muaviye (R.A.) tarafından olmak üzere, Hicri 32. senesinden itibaren pek çok İslâm komutanı ve İslâm ordusu İstanbul’u defalarca, tam 29 kerre kuşatmıştır. Fakat, İstanbul’u fethetmek, askeri dehası bugün de herkesçe kabul edilen 21 yaşındaki Fatih Sultan Mehmed’e nasip olmuştur.

Arzedilen hadisi şeriflerde fethin müjdelenmesi, mücahidlerin “güzel kumandan ve güzel asker” olarak tanıtılması, bunların günahlarının bağışlandığının bildirilmesi, İstanbul’un fethini her İslâm kumandanının kavuşmayı arzu ettiği bir gaye, ulaşmaya can attığı bir hedef haline getirmiştir. Ve nihâyet ALLAH, 29 Mayıs 1453 yılında bu fethi Osmanlı Sultanı II. Mehmed’e nasip etmiştir. Fatih Sultan Mehmet, dehanın, azmin, irade ve sabrın nişânesi bir devlet adamıydı. İstisnasız bütün dünya tarihçileri bu hususta hemfikirdir. Gerçekten 21 yaşında bir gencin, kıtalara uzanmış bir devletin padişahlığını yapması, istikbale ait düşüncelerini safha safha ve hiç taviz vermeden gerçekleştirmiş olması; üzerinde ayrıca düşünülmesi gereken bir konudur.
Fatih, padişah olmadan önce ve sonra hep İstanbul’u düşünmüştür. Gece rüyalarında gördüğü, hayallerini süsleyen zafer, İstanbul’un fethidir. Çünkü daha şehzadeliği döneminde, küçük yaşta İstanbul sevdasına tutulmuştu. Hocalarının öncülüğünde Fetih Suresi ve Fetih Hadisi’ni mütalâa ediyor; İstanbul, rüyalarını süslüyordu. Hatta çocukluk oyunları bile İstanbul üzerineydi.
İkinci Mehmed, bu işe kendisini öylesine kaptırmıştı ki, bazan bu düşünceyle dalıp gidiyordu. Birinde Hocası Molla Gürani’yi beklerken yine dalmış, hocasının derse girişini fark edememişti. Molla Gürani seslendi:
-Mehmed! Bu ne hal? İrkilerek kendine geldi ve şöyle cevapladı:
-Kusuruma bakmayın, Hocam!.. Bir sevgilimiz var: İstanbul... Hz. Peygamber (S.A.V.) efendimizin fetih hadisi aklıma geldi de...
II. Mehmed, hem din ilimleri, hem de yaşadığı dönemde revaçta olan ilimlerle meşgul olmuş; madden ve manen donanımlı hale gelmişti. Dokuz yabancı dil öğrenmiş, dünya konjonktürünü yakından takip etmişti.
Uzun günler sabahlara kadar uyumamış; planlar, projeler çizmiş; hadiseyi en ince ayrıntılarına kadar tespit etmiş ve namaz sonu dualarında ellerini Yüce ALLAH’a açıp, gözyaşlarıyla fısıldamıştır:
-Yâ Rabbi!.. Bizi Resûlü’nün övdüğü kimselerden kıl. Sonra kesin buyruk, büyük ferman: “İSTANBUL MUTLAKA FETH-OLUNACAKTIR…”
Feth-i Mübîn’e doğru
Sultan İkinci Murad Hân oğlu İkinci Mehmed, müstakbel Fâtih, 18 Şubat 1451 günü Edirne’de on dokuz yaşının içinde ikinci defa tahta çıkmış ve bu tarihten hemen bir yıl sonra Karadeniz boğazına hâkim olup, Bizans’a bu yönden gelecek yardım yolunu kesmek ve Anadolu–Rumeli geçidini emniyet altına almak gayesiyle elli bin kişilik ordusu başında Edirne’den hareketle Bizans önlerine gelip, 1452 yılının Mart ayı sonlarında Rumelihisarı inşâsına başlamıştır.
Rumelihisarı, Yıldırım Bâyezid tarafından Boğaz’ın Anadolu yakasına yaptırılan ve o devirde “Güzelcehisar” diye anılan Anadoluhisarı’nın karşısına inşâ olunup bu iki kale ile Karadeniz boğazına hâkim olunarak Fâtih’in Boğazlar rejimi kurulmuştur!..
Rumelihisarı, misilsiz bir gayretle üç buçuk ayda tamamlanmış ve böylesine dev bir inşaatın o devir şartları içinde bu kadar kısa zamanda bitirilebilmesi, Batı’da “şayan-ı hayret bir iş” olarak anılmıştır.
Rumelihisarı inşaatının devam ettiği günlerde bu inşaatı protesto gayesiyle gelen Bizans imparatorunun elçilerine:
-“Benim gücümün ulaştığı yerlere sizin imparatorunuzun ümid ve hayalleri bile ulaşamaz.”
cevabını veren Sultan İkinci Mehmed’in ordusu 23 Mart 1453 Cuma günü Edirne’den hareket ederek 5 Nisan günü Bizans önlerine gelmiş ve Otağ-ı Hümâyûn, Topkapı önüne kurulup etrafı derin hendekle çevrilmiştir.
Sultan İkinci Mehmed Hân 6 Nisan günü yanında Akşemseddin, Akbıyık dede, Molla Husrev, Molla Gûrânî gibi ALLAH dostları ve bütün ordusu ile sûrlar önünde Cuma namazı kılmış ve namazı müteâkip çıkan münadiler muhasara harekâtının başladığını ilân etmişlerdir. 11 Nisan’da “Şâhî” adlı büyük top önce Eğrikapı, sonra Topkapı önüne getirilmiş, 22/23 Nisan gecesi yetmişe yakın gemimiz akla hayale gelmez bir azim ve gayretle Haliç’e indirilmiş, ertesi gün Haliç’e bir köprü kurdurulmuştur!.. Sûrlar devamlı dövülerek, lâğım kazılıp yer altı savaşıyla Bizans tehdit edilerek ve tekerlekli kule ile sûrlar hizasına kadar yükselip savaşılarak muhasara devam etmiştir.
Mehmet TALU Hoca Efendi

Feth-i mübininiz kutlu olsun.Efendimiz[sav]tarafından müjdelenen kontantinin şehrinin fethi nin yıldönümünü yad ediyoruz.Bu gün çok önemli bir gündür islamın türkün kılıcının karanlığı parçaladığı kuyuların dibinde yığılıp kalmış dünya milletlerinin çırpınarak çıkışı ve yeni çağa giriş yaşanmıştır.
Niye böyle tercüme ettikkiüşünün ki hemen hemen islam dışı dinlerin merkezi konumundaki kontantiniyye o zamanlar ehl-i kitap diye tanımlayabileceğimiz tebaya kan kusturmuştu eğer ermenilik varsa yahudilik varsa ortadoks luk varsa bunlar feth-i mübin sayesinde vardır.Kardinalin serpuşu yerine osmanlı kavuğunu tercih eden ahali bunun semeresini dinlerinin bırakın serbest bırakılmasını islama göre iki misli korunmasını sağlamıştır bu gün gerçek ermeni ve rum cemaatleri kendileri için kurtuluş günü olarak kutlamaktadır.
islam fıkhındaki zımmi hükümleri ayım yapılmadan bu tebaya uygulanmıştır.