*MeleK*
♥Ben Aşık Olduğum Adamın Aşık Olduğu Kadınım♥
İstanbul'un Fethi İle İlgili Hadis
İstanbulun fethi
istanbulun fethi ile ilgili hadisi şerifler
istanbulun fethini içeren hadis
İstanbul'un fethinin 560.cı yıldönümünün kutlandığı 29 Mayıs 2013 tarihi, dünya ve Türk tarihi açısından da büyük bir dönüm noktası olarak kabul edilir.
İstanbul'un fethi ile ilgili hadis bulunmaktadır. Fatih Sultan Mehmet'in İstanbul'un fethini içeren hadis bilgileri sizlerle...
"Kostantiniye muhakkak fethedilecektir. Onu fetheden emir ne güzel emir; onu fetheden ordu ne güzel ordudur." [Müsned (v. 241/855)]
Fethin Manevi Ehemmiyeti
Kutlu fetih müjdesi, Gazi II. Murad Hân Hazretlerinin yüreğini kor gibi yakıyordu. Bu aşka vâsıl olmak onun en büyük sevdasıydı. Âlemlere rahmet olarak gönderilen Hz. Muhammed Mustafanın müjdesine kim nail olmak istemezdi ki? Büyük Hünkâr sabah namazını eda ettikten sonra fetih için Allaha yalvarıyordu. Tam bu esnada hizmetkârlardan biri heyecanla içeri girdi: Hünkârım! Gözünüz aydın olsun, bir oğlunuz oldu. dedi. Bu habere ziyadesiyle memnun olan genç padişah, ellerini semaya kaldırarak Elhamdulillah Ravza-i Muradda bir gül-i Muhammed açtı. diyerek Allaha şükretti, ismini Mehmed koydu.
Kostantiniyyeyi fethetme arzusu, yüreğini derin derin yakarken, bu durumu şeyhi Hacı Bayram-ı Veliye açan II. Murat Hân, şeyhinin cevabı ile ayrı bir heyecana kapıldı. Şeyh, kundakta uyuyan Mehmedi (Sultan Fatih) gösterip;Hünkârım, fetih size değil mahdûmunuz Mehmede nasib olacak. dedi. Artık Murad Hânın arzusu oğlunu bir an önce tahta çıkarmak şeklinde tecelli ediyordu. Resûlullahın; Kostantiniyye muhakkak fetholunacaktır. Onu fetheden kumandan ne güzel kumandan, onu fetheden asker ne güzel askerdir. (Ahmed b. Hanbel, Müsned IV, 335) methine ve müjdesine Allahın izniyle oğlu vasıl olacaktı. Öyle de oldu. Genç Sultan, İstanbulu fethettiğinde yirmi bir yaşında idi. Kendisine bu tarihten sonra Fatih ünvanı verildi.
Sebe sûresinin 15. ayet-i kerimesinde geçen: Beldetun Tayyibetün ifadesi, ebced hesabı ile İstanbulun fetih tarihi olan Hicri 857 yılına denk düşmektedir.
Fatih Sultan Mehmed, fetihten sonra yerli halkı inançlarında serbest bıraktı. Sadece Ayasofyayı cami haline getiren kudretli Padişah, diğer kiliselere dokunmadı.
Gerçek bir mürşid-i kâmil olan Akşemseddin Hazretlerinin manevi gücü, müminlerin duası, fetih aşkı ile bu topraklara kadar gelip şehid düşen sahâbî Hz. Ebû Eyyub el-Ensârî ve diğer sahâbîlerin manevi varlıkları ile mübarek müjde gerçekleşip, fetih müyesser olmuştu. Akşemseddin Hazretlerine İstanbulun manevi Fatihi denilmesinin sebebi, fethin genç padişaha nasib olacağını söylemesi ve ona rehberlik etmesi yanında, büyük sahâbî Ebû Eyyub el-Ensârînin kabrini rüya yolu ile bulmasındandır.
Bir emanettir, bir güzelliktir Ebû Eyyub el-Ensârî. O, bu toprakların bir bereketidir. Resûlullahın müjdesine ermek için 80 küsur yaşında şehid düşmüş; adını verdiği beldede (Eyüp) bir gül gibi bağrımızda açmıştır. Yürekte iman varsa ve şehâdet bir aşk ise işte o zaman ölüm bir vuslattır, düğün gecesidir.
Dua yürür arşı bulur, kabristanlar tarih olur,İstanbul efsunkâr şehir, güzelliğe mekân olur.
Evet! İstanbul kadar, kabirlerle iç içe olan ve bu birlikteliği gönülleri meftun ederek sunan başka bir dünya şehri var mıdır acaba? Ülkemizin pek çok yerleşim bölgesinde eski mezar taşları olmasına rağmen, İstanbulun camileri ve hazîrelerindeki mezar taşları sadece tarihi açıdan değil, sanat ve kültürel zenginliği bakımından da ayrı bir özelliğe ve güzelliğe sahiptir.
Milli kültürümüzün nesiller boyu devam edegelmiş belgeleri olan mezar taşları; bütün sanat dallarına nazaran örf ve adetleri daha fazla aksettirmesi yanında, tarihli olmaları ile de bütün Etnografik, Mimarlık ve Sanat Tarihi için öncesi ve sonrası belli olan belge hüviyeti taşırlar (1)
O kabirler ki ölümü yâd ettirmesi yanında, hayatı ve var oluş gayesini de hatırlatırlar. Mezar taşlarıyla işlenen kabristanlar çisil çisil yağan yağmur gibi, gürül gürül akan akarsu gibi ruhumuzu okşayarak derin manalarla bizi donatırlar Kabirleri ziyaret, ölümü ve ahireti hatırlatması sebebiyle Peygamberimizin bir tavsiyesidir. Kabirleri ziyaret insana kendi özünü keşfettirir. Bu hâlet-i rûhiye içerisinde farkına varmadan Fatihayı okumuş oluruz. Kabristandaki ibretâmiz yazılar, dünya hayatının geçiciliğini anlattığı gibi, bizi kem düşüncelerden, bencillikten ve kibirden uzaklaştırır. İşte bu yazılardan bir örnek;
Ziyaretten murad duadır,Bugün bana ise yarın sanadır.( Hekimoğlu Ali Paşa Câmii hazîresindeki bir mezar taşındaki yazı, Hüseyin Kutlu-Kaybolan Medeniyetimiz.)
istanbulun fethi ile ilgili hadisi şerifler
istanbulun fethini içeren hadis
İstanbul'un fethinin 560.cı yıldönümünün kutlandığı 29 Mayıs 2013 tarihi, dünya ve Türk tarihi açısından da büyük bir dönüm noktası olarak kabul edilir.
İstanbul'un fethi ile ilgili hadis bulunmaktadır. Fatih Sultan Mehmet'in İstanbul'un fethini içeren hadis bilgileri sizlerle...

"Kostantiniye muhakkak fethedilecektir. Onu fetheden emir ne güzel emir; onu fetheden ordu ne güzel ordudur." [Müsned (v. 241/855)]
Fethin Manevi Ehemmiyeti
Kutlu fetih müjdesi, Gazi II. Murad Hân Hazretlerinin yüreğini kor gibi yakıyordu. Bu aşka vâsıl olmak onun en büyük sevdasıydı. Âlemlere rahmet olarak gönderilen Hz. Muhammed Mustafanın müjdesine kim nail olmak istemezdi ki? Büyük Hünkâr sabah namazını eda ettikten sonra fetih için Allaha yalvarıyordu. Tam bu esnada hizmetkârlardan biri heyecanla içeri girdi: Hünkârım! Gözünüz aydın olsun, bir oğlunuz oldu. dedi. Bu habere ziyadesiyle memnun olan genç padişah, ellerini semaya kaldırarak Elhamdulillah Ravza-i Muradda bir gül-i Muhammed açtı. diyerek Allaha şükretti, ismini Mehmed koydu.
Kostantiniyyeyi fethetme arzusu, yüreğini derin derin yakarken, bu durumu şeyhi Hacı Bayram-ı Veliye açan II. Murat Hân, şeyhinin cevabı ile ayrı bir heyecana kapıldı. Şeyh, kundakta uyuyan Mehmedi (Sultan Fatih) gösterip;Hünkârım, fetih size değil mahdûmunuz Mehmede nasib olacak. dedi. Artık Murad Hânın arzusu oğlunu bir an önce tahta çıkarmak şeklinde tecelli ediyordu. Resûlullahın; Kostantiniyye muhakkak fetholunacaktır. Onu fetheden kumandan ne güzel kumandan, onu fetheden asker ne güzel askerdir. (Ahmed b. Hanbel, Müsned IV, 335) methine ve müjdesine Allahın izniyle oğlu vasıl olacaktı. Öyle de oldu. Genç Sultan, İstanbulu fethettiğinde yirmi bir yaşında idi. Kendisine bu tarihten sonra Fatih ünvanı verildi.
Sebe sûresinin 15. ayet-i kerimesinde geçen: Beldetun Tayyibetün ifadesi, ebced hesabı ile İstanbulun fetih tarihi olan Hicri 857 yılına denk düşmektedir.
Fatih Sultan Mehmed, fetihten sonra yerli halkı inançlarında serbest bıraktı. Sadece Ayasofyayı cami haline getiren kudretli Padişah, diğer kiliselere dokunmadı.
Gerçek bir mürşid-i kâmil olan Akşemseddin Hazretlerinin manevi gücü, müminlerin duası, fetih aşkı ile bu topraklara kadar gelip şehid düşen sahâbî Hz. Ebû Eyyub el-Ensârî ve diğer sahâbîlerin manevi varlıkları ile mübarek müjde gerçekleşip, fetih müyesser olmuştu. Akşemseddin Hazretlerine İstanbulun manevi Fatihi denilmesinin sebebi, fethin genç padişaha nasib olacağını söylemesi ve ona rehberlik etmesi yanında, büyük sahâbî Ebû Eyyub el-Ensârînin kabrini rüya yolu ile bulmasındandır.
Bir emanettir, bir güzelliktir Ebû Eyyub el-Ensârî. O, bu toprakların bir bereketidir. Resûlullahın müjdesine ermek için 80 küsur yaşında şehid düşmüş; adını verdiği beldede (Eyüp) bir gül gibi bağrımızda açmıştır. Yürekte iman varsa ve şehâdet bir aşk ise işte o zaman ölüm bir vuslattır, düğün gecesidir.
Dua yürür arşı bulur, kabristanlar tarih olur,İstanbul efsunkâr şehir, güzelliğe mekân olur.
Evet! İstanbul kadar, kabirlerle iç içe olan ve bu birlikteliği gönülleri meftun ederek sunan başka bir dünya şehri var mıdır acaba? Ülkemizin pek çok yerleşim bölgesinde eski mezar taşları olmasına rağmen, İstanbulun camileri ve hazîrelerindeki mezar taşları sadece tarihi açıdan değil, sanat ve kültürel zenginliği bakımından da ayrı bir özelliğe ve güzelliğe sahiptir.
Milli kültürümüzün nesiller boyu devam edegelmiş belgeleri olan mezar taşları; bütün sanat dallarına nazaran örf ve adetleri daha fazla aksettirmesi yanında, tarihli olmaları ile de bütün Etnografik, Mimarlık ve Sanat Tarihi için öncesi ve sonrası belli olan belge hüviyeti taşırlar (1)
O kabirler ki ölümü yâd ettirmesi yanında, hayatı ve var oluş gayesini de hatırlatırlar. Mezar taşlarıyla işlenen kabristanlar çisil çisil yağan yağmur gibi, gürül gürül akan akarsu gibi ruhumuzu okşayarak derin manalarla bizi donatırlar Kabirleri ziyaret, ölümü ve ahireti hatırlatması sebebiyle Peygamberimizin bir tavsiyesidir. Kabirleri ziyaret insana kendi özünü keşfettirir. Bu hâlet-i rûhiye içerisinde farkına varmadan Fatihayı okumuş oluruz. Kabristandaki ibretâmiz yazılar, dünya hayatının geçiciliğini anlattığı gibi, bizi kem düşüncelerden, bencillikten ve kibirden uzaklaştırır. İşte bu yazılardan bir örnek;
Ziyaretten murad duadır,Bugün bana ise yarın sanadır.( Hekimoğlu Ali Paşa Câmii hazîresindeki bir mezar taşındaki yazı, Hüseyin Kutlu-Kaybolan Medeniyetimiz.)