Düzce Şehir Tanıtımı

aSqimSin

Yeni Üye
Üye
Düzce Şehir Tanıtımı
düzcenin köyleri düzce şehir merkezi düzce nin köyleri düzcenin doğal güzellikleri
Düzce'nin tarihi 14. yy'dan daha gerisine dayanmamaktadır. Ancak Düzce’nin 8 km kuzeyinde yeralan Konuralp kasabasının tarihi MÖ 3. yy' a kadar dayanmaktadır. Konuralp'in mevcut arkeolojik eserlerden saptandığı kadarıyla zengin bir tarihi vardır. Konuralp M.Ö. 74 yılına kadar Bilecik, Bolu, Kocaeli ve Sakarya şehirlerini kaplayan bir alanda hakimiyet süren BITHYNIA Devleti'nin önemli şehirlerinden birisiydi ve adıda 'Prusias Pros Hypios (Melen Kenarındaki Prusias)'dı. M.Ö. yılında, kısa bir süre Pontus istilasına uğrayan şehir, aynı yıl Roma hakimiyetine girdi.
Roma devrinde şehir Latin kültürünün tesiri altında kaldı, adıda ' Prusias ad Hypium' olarak değişti. Roma devrinde şehirde Hıristiyanlık hakimiyeti hüküm sürdü. 395'de Roma İmparatorluğu ikiye bölününce şehir Doğu Roma İmparatorluğu’nun sınırları içinde kaldı.

Osman Gazi'nin komutanlarından Konuralp Bey, Düzce ve çevresini Osmanlı topraklarına katma emrini aldı. Bunun üzerine 1321-1323 yılları arasında bu yöredeki Bizans tekfurları ile yaptığı savaş sonunda DÜZBAZAR (Düzce Ovası)’ı ve Bizans Prusias'ını fethetti.

Düzce'nin ilk yöneticileri Konuralp Bey, Sungur Bey, Şemsi ve Gündüz Alp'tir.

14.yy.dan itibaren bu bölgeye Konuralp ili ve kısaca 'Konrapa' denmiştir. Konrapa Bolu'nun fethinden sonra, Bolu Sancağına bağlı bir nahiye haline geldi.

16.yy.ın ikinci yarısında Düzce kalabalık köyler tarafından 'pazar' mahali olarak seçilmiş ve o yüzdende ova ortasındaki köye 'Düzce Pazarı ' denilmiştir.

Düzce; Osmanlı İmparatorluğu döneminde donanmanın kereste gereksinimini karşılamada önemli bir rol oynamıştır. Ayrıca İstanbul'u, Sivas ve Erzurum'a bağlayan yolun üzerinde olması Düzce'nin önemini arttırmıştır.

18. ve 19. yy.da Düzce ayanların kontrolü altında yaşamıştır.

Düzce'nin ilk yöneticileri Konuralp Bey, Sungur Bey, Şemsi ve Gündüz Alp'tir.

14.yy.dan itibaren bu bölgeye Konuralp ili ve kısaca 'Konrapa' denmiştir. Konrapa Bolu'nun fethinden sonra, Bolu Sancağına bağlı bir nahiye haline geldi.

16.yy.ın ikinci yarısında Düzce kalabalık köyler tarafından 'pazar' mahali olarak seçilmiş ve o yüzdende ova ortasındaki köye 'Düzce Pazarı ' denilmiştir.

Düzce; Osmanlı İmparatorluğu döneminde donanmanın kereste gereksinimini karşılamada önemli bir rol oynamıştır. Ayrıca İstanbul'u, Sivas ve Erzurum'a bağlayan yolun üzerinde olması Düzce'nin önemini arttırmıştır.

18. ve 19. yy.da Düzce ayanların kontrolü altında yaşamıştır.

Abdüllaziz ve Abdülmecit döneminde, Kafkasya'dan, Doğu Karadeniz'den, Doğu Anadolu'dan ve Rumeli'den gelen göçmenler Düzce'nin nüfusunun artmasında ve şehrin büyümesinde önemli rol oynamışlardır. Hükümet yeni gelenlere ücretsiz toprak sağlamıştır. Düzce'ye göç eden Türkler; Çerkez, Abhaz, Laz, Gürcü, Ordulu, Hemşinli, Batumlu, Hopalı, Tatar, Boşnak, Arnavut ve Bulgaristanlı…gibi geldikleri yerlerin isimleri ile anılmışlardır.

Düzce'nin arzetmeye başladığı ticari önem karşısında Rum ve Ermenilerinde şehre yerleşmesiyle birlikte renkli bir sosyal yapı ortaya çıkmıştır.

2. Abdülhamit döneminde Düzce'ye bağlı 137 köy vardı ve 6618 hane ile 36.088 nüfus yaşıyordu.

1869 yılına kadar Düzce nahiye olarak Göynük'e bağlıydı. 1870 yılında kaza oldu ve Kastamonu vilayetinin Bolu Sancağı'na bağlandı.

Düzce'de yaşayan Abhazların ileri gelenlerinden Elbuz Bey ailesinden Behice Hanım saraya giderek 2. Abdulhamit'le evlendi.

1915 yılında hükümetin emriyle Düzce'deki Ermeni Mahallesi (İcadiye Mahallesi) boşaltıldı.

30 Ekim 1918'de Mondros Mütarekesi’nin imzalanmasıyla Fransız askerleri komşu kazalara kadar çıkartma yaptılar. Bu dönemde Bulgaristan göçmeni Nuri Bey, Düzce Müdafa-i Hukuk Cemiyetini kurdu.

Milli Mücadele döneminde Düzce'de haraketli askeri ve siyasi gelişmeler yaşandı.

Cumhuriyetin ilanıyla birlikte Düzce ilçesi Bolu vilayetine bağlandı. Düzce'nin ilk Kaymakamı Midhad Kemal Bey'dir.

Cumhuriyet dönemi boyunca, Düzce sanayi ve ticari alanda sürekli bir gelişme ve büyüme yaşadı. Düzce’nin güçlü ekonomik yapısının yanında sosyal faaaliyetler alanında sürekli bir hareketlilik yaşanmaktadır. Bu özellikleri itibariyle Düzce tarih sayfasına 1950’den itibaren “İL” olarak geçme isteğinde bulunmuştur.

Düzce 1944 Düzce Depremi, 1957 Abant Depremi, 1967 Adapazarı Depremi ve 17 Ağustos Körfez Depremlerinden büyük ölçüde etkilenmiştir. 12 Kasım Düzce Depremi ise şehri yerle bir etmiştir.

Deprem yaralarının daha kolay ve hızlı sarılabilmesi amacıyla Bakanlar Kurulu kararınca Düzce “Türkiye’nin 81. İLİ” olmuştur



Düzce


Düzce il merkezi 39051 dakika kuzey enlemi ile 31008 dakika Doğu boylamında yer alır.

Türkiye''nin illeri arasındaki yeri, Bolu ili topraklarının batı ve kuzeyinde Sakarya ilinin doğusunda ve Zonguldak İlinin güneybatısında yer alır. Kuzeyinde Karadeniz ile sınırdır. Diğer illerle sınırlarını tabii sınırlar oluşturur. Bu sınırlar kuzeybatıda Sakarya ile Melen Çayı, batı ve güneyde dağların üst kısımları oluşturur. Deniz seviyesinden yüksekliği 160 metre kadardır. Güneydeki bu dağlar, batıdan doğuya Keremali, Elmacık, Güney Bolu ve Sünnice dağlarıdır.

Yollara göre doğu-batı yönünde uzanan D-100 karayolu ile TEM otobanı üzerinde yer alır. Bu yollar il merkezinden geçer. Bu konumu ile Avrupa-Asya arasında transit yol üzerindedir. D-100 karayolu il merkezinden ayrılarak Akçakoca ilçesi üzerinden Zonguldak İline bağlanır. Düzce bu konumu ile yol kavşağı şehridir.

Düzce''nin kuzeyinde Akçakoca, kuzeydoğusunda Yığılca, kuzeybatısında Çilimli ve Cumayeri, batısında Gümüşova ile güneydoğusunda Gölyaka ilçeleri yer alır.





Kültür ve Turizm Konuralp Müzesi içinde ise birinci katta bölgede bulunan toprak ve metal eşyalar heykelcikler, ikinci katta silahlar, etnoğrafik değerler, yöresel kıyafetler, gelin odası, ev mekânı cansız manken kompozisyonları ile sergileniyor. Müzede 1789 adet arkeolojik, 456 adet etnoğrafik ve 3837 adet sikke olmak üzere toplam 6082 adet eser bulunuyor. Düzce İlimiz Türk Kültürü özelliği açısından oldukça zengindir. Çünkü burada yaşayan halk Kafkas göçmenleri ve Doğu Karadeniz’den gelen ve yerleşik halktan oluşan insanlarla bir Cumhuriyet şehrimizdir.
 
Cevap: Düzce Genel Bilgi

Düzce Genel Bilgi


duzce.jpg
Karadeniz Bölgesi’nde yer alan Düzce’nin kuzeyinde Akçakoca, kuzeydoğusunda Yığılca, kuzeybatısında Çilimli ve Cumayeri, batısında Gümüşova ile güneydoğusunda Gölkaya ilçesi bulunmaktadır.Düzce, Bolu ili topraklarının batı ve kuzeyinde, Sakarya ilinin doğusunda ve Zonguldak İlinin güneybatısında yer alır. Kuzeyinde Karadeniz ile sınırdır. Diğer illerle sınırlarını tabii sınırlar oluşturur. Bu sınırlar kuzeybatıda Sakarya ile Melen Çayı, batı ve güneyde dağların üst kısımları oluşturur. İli çeviren dağların ortasında Düzce Ovası yer alır. Düzce Ovasını Büyük ve Küçük Melen çayları, Aksu ve Uğur Suyu sulamaktadır. Efteni Gölü’nün (Melen) kuzeybatısından çıkan Büyük Melen Çayı kuzeyde Karadeniz’e dökülür. Babadağı’nın eteklerinden kaynaklanarak batıya doğru akan Küçük Melen Çayı Efteni Gölü’nü besler. Küçük Melen’in üzerinde Hasanlar Barajı kurulmuştur. Hasanlar Baraj Gölü de ilin en büyük gölüdür. Deniz seviyesinden yüksekliği 160 m. olan Düzce’nin yüzölçümü 2.593 km2 olup, toplam nüfusu 314.266’dır.

Düzce’nin jeolojik yapısı, I. Jeolojik (paleozoik) zamanda oluşmuş arazi üzerinde II. Jeolojik (Mezozoik) zamanda biriken tortulların III. Jeolojik (Tersiyer) dönem başlarında, Alp - Himalaya kıvrımları oluşurken ortaya çıkmıştır. Zamanın ortalarındaki aşınmadan sonra bütün halinde tekrar yükselmiştir. Bu yükselme esnasında Kuzey Anadolu Fay Hattı oluşmuştur. Bu hat Düzce ovasının güneyinden geçmektedir.

00035309.jpg
İlin ekonomisi, tarım, hayvancılık ve ormancılığa dayalıdır. Düzce Ovasında çeşitli ürünler yetiştirilmektedir. Belli başlı yetiştirilen ürünler; şeker pancarı, patates, buğday, mısır, soğan, fındık, elma ve armuttur. Sanayi bitki ürünleri de son yıllarda artmıştır. Eski yıllarda tarımın temelini oluşturan, kendine özgü kokusu olan ve nikotin oranının düşüklüğü ile ünlü Düzce tütünü önemlidir. Hayvancılık ilde önemli bir yer tutmakta olup, büyükbaş hayvancılık, koyun, keçi ve özellikle kıvırcık koyunu yetiştirilmektedir.

Düzce’nin tarihi ile ilgili bilgiler veren kaynak Konuralp’tir. Düzce’nin 7 km. kuzeyindeki Konuralp’in kuruluşunun Helenistik Çağ öncesine dayandığı bilinmektedir. Kieros, Bthynia Kralı I.Prousias yöreyi ele geçirdikten sonra Prousias adını almıştır. Romalılar döneminde, bu isimle anılan diğer kentlerden ayırmak için adına ad Hypium eklenmiştir. Prousias ad Hypium, Hypios’daki Prousias demektir. Hypios, o yöredeki Melen Suyu’nun İlkçağ’daki adıdır. Kentin II.yüzyılda geliştiği ve surlarının dışına kadar yayıldığı günümüze gelebilen kalıntılardan anlaşılmaktadır.

00035312.jpg
Konuralp ve çevresinde Antik Dönemden kalma çok sayıda eser bulunmuştur. Bunlar arasında bronzdan ve pişmiş topraktan kandiller, sikkeler, yüzük taşları, heykelcikler, ünlü Milo Venüs’ünün benzeri bir heykelcik sayılabilir. Bu buluntuların en ilginçlerinden biri Tepecik yöresindeki mezarlıkta bulunan I.yüzyıla tarihlendirilen büyük mermer lahittir. Buluntuların en önemlisi kentin koruyucu tanrıçası Tyche’nin II.yüzyıldan kalma 2,60 m boyundaki heykelidir. Bunların yanı sıra, III.yüzyıldan kalma mermer bir çocuk başı, Sophocles biçimi giyimli bir erkek heykeli sayılabilir. Bu yapıtların bir bölümü İstanbul Arkeoloji Müzesi’nde, bir bölümü de Üskübü Müzesi’nde sergilenmektedir. Konuralp M.Ö. 74 yılına kadar Bilecik, Bolu, Kocaeli ve Sakarya şehirlerini kaplayan bir alanda hakimiyet süren Bithynia Devleti’nin önemli şehirlerinden birisiydi. Kısa bir süre Pontus istilasına uğrayan şehir, ardından Roma hakimiyetine geçmiştir.

00035313.jpg
Osman Gazi’nin komutanlarından Konuralp Bey, Düzce ve çevresini 1321-1323’te Bizans tekfurları ile yapmış oldukları savaşlar sonrasında Osmanlı topraklarına katmıştır. XIV.yüzyıldan sonra bölgeye Konuralp ili veya Konrapa denilmiştir. Bolu’nun fethinden sonra da Düzce, Bolu sancağına bağlı bir nahiye olmuştur. XVI.yüzyılın ikinci yarısında Düzce, çevredeki köylerin Pazar yeri konumuna gelmiş ve buraya Düzce Pazarı denilmiştir.

Ormanlık bir bölgede bulunuşundan ötürü, Osmanlı donanmasının kereste gereksinimi Düzce’den sağlanmış, Anadolu ile İstanbul’un ulaşım yolu üzerinde bulunuşundan dolayı önemi daha da artmıştır. XVIII. Ve XIX.yüzyıllarda Kafkasya’dan, Doğu Karadeniz’den, Doğu Anadolu’dan ve Rumeli’den gelen göçmenler buraya yerleştirilmiş ve onlara ücretsiz toprak verilmiştir. 1869 yılına kadar Düzce nahiye olarak Göynük’e bağlıydı. 1870 yılında kaza oldu ve Kastamonu vilayetinin Bolu Sancağı’na bağlandı. 30 Ekim 1918’de Mondros Mütarekesi’nin imzalanmasıyla Fransız askerleri komşu kazalara kadar çıkartma yapmışlardır. Bu dönemde Bulgaristan göçmeni Nuri Bey, Düzce Müdafa-i Hukuk Cemiyetini kurmuştur.
konuralp1.jpg
Milli Mücadeleye karşı 13 Nisan 1920’de Düzce’de başlayarak kısa sürede Bolu, Gerede, Mudurnu, Beypazarı ve Nallıhan’a yayılan Düzce Ayaklanması İstanbul Hükümetince yaptırılmıştır. Ancak isyancılar Ankara yakınlarına kadar ilerlemişler, Kuvayi Milliye bütün güçleri ile isyana karşı koymuş, 26-27 Mayıs’ta bu isyan bastırılmıştır. Cumhuriyetin ilanından sonra Düzce Bolu’ya bağlı ilçe konumuna getirilmiş, 1999 yılında da İl statüsüne getirilmiştir.

Düzce 1944 Düzce Depremi, 1957 Abant Depremi, 1967 Adapazarı Depremi ve 17 Ağustos Körfez Depremlerinden büyük ölçüde etkilenmiştir. 12 Kasım 1999 Düzce Depremi ise şehri yerle bir etmiştir. Deprem yaralarının daha kolay ve hızlı sarılabilmesi amacıyla Bakanlar Kurulu kararınca Düzce “Türkiye’nin 81. ili” olmuştur.

İlde günümüze gelebilen eserler arasında; Prousias ad Hypium kentinden tiyatro, surlar, mozaik döşemeler, su kanalları, mermer köprü, su kemerleri, Bizans dönemi kilisesinin yerine yapılan Konuralp Camisi (1323), Konuralp Hamamı bulunmaktadır.
 
Gezgin Gözüyle Düzce

Düzce Gezgin Gözüyle

Tarihi Yerler- Konuralp Müzesi

duzce02.jpg
18 Kasım 1994 tarihinde açılan, Roma, Bizans ve Osmanlı dönemlerine ait eserlerin sergilendiği Konuralp Müzesi’nde, 3 teşhir salonu, 1 laboratuar, 2 depo, 1 konferans salonu, idari kısım ve hizmet odası mevcuttur. Müzede 1.831 arkeolojik, 456 etnoğrafik ve 3.837 adet çeşitli devirlere ait sikke olmak üzere toplam 6.124 eser yer alıyor. Arkeoloji ve etnoğrafya salonlarında birbirine bağlı duvar vitrinleri yer alan müzenin arkeoloji salonunda 4 adet sikke vitrini bulunuyor.
Antik Şehir: Prusias Ad Hypium (Konuralp)
Düzce’ye bağlı Konuralp beldesinde yer alan antik şehrin tarihi, milattan önce 3. yüzyıla kadar dayanıyor. Konuralp ilk olarak tarih sahnesine Hypios adı ile çıkıyor. Doğudan batıya uzanan, Küçük Melen ve Tabak Çayları yakınında, ovada son bulan bir tepenin üzerine kurulan kasabanın adı Hypios’dan sonra Kieros olarak anılmaya başlamış.

melen01.jpg
Kieros’un tarihi de tam olarak aydınlatılamamıştır. Mariandynlere ve Herekleia Devleti’ne karşı harekete geçen Bithynler, kralları 1. Prusias (M.Ö.283 - M.Ö.183)’ın eliyle Sangarios’un doğusundaki Kieros’u zaptettiler. Buraya Bithyn kolonisi yerleştirerek kısa zamanda eskisine göre daha bayındır hale getiren 1. Prusias, şehri bir çok abidelerle süsledi ve tahkim ettirdikten sonra adını da değiştirdi. Böylece Kieros M.Ö. 2. yüzyıl sonlarında tarih sahnesinden çekildi. Burası Kralın adına izafeten “Prusias” ismini aldı. Bursa ve Gemlik’deki diğer Prusias şehirlerinden ayırt edilmek için bu yeni kente Prusias Pros Hypios, yani “Melen Kenarındaki Prusias” adı verildi. Prusias Pros Hypios, M.Ö. 74 yılına kadar Bithyn hakimiyetinde yaşadı. Kral, 4. Nikomedes, Philopater zamanında, siyasi çalkantılara maruz kaldı. Büyük Pontus Kralı Mithridates’in diğer Bithynia şehirleri gibi Prusias Pros Hypios’u istila ederek Pontus hakimiyetine soktu. Bithynia Kralı Nikomedes ise ölmeden önce krallığını Romalılar’a vasiyet yolu ile bıraktı. M.Ö. 74’den sonra, Roma hakimiyeti başladı. Bu devrede Prusias Pros Hypios, Latin kültürünün tesiri altında kaldı. Merkezi Nikomedia olan Bithynia Pontus eyaletinin şehri olarak ve “Prusias ad Hypium” adıyla yaşayışına devam etti. Keşfedilen ve Fransız arkeologlardan Georges Perrot’nun ilim alemine kazandırdığı bir kitabeden, Prusias ad Hypium’da on iki kabile ve her birinin iki başının olduğu anlaşılmaktadır. Ekonomik hayatın Roma Çağı boyunca canlı olduğu, hemen hemen bütün devlet reislerine ait paralardan ve mimari eserlerden anlaşılmaktadır. Şehrin sembolü olan Tanrıça Tyche heykeli ve bu gün Tabak Çayı yatağında toprakla kapanmaya yüz tutan Roma Köprüsü, 3 kemerli ve 10 metre boyundadır. Prusias ad Hypium’un ilk çağlarına ait surlardan ise belirli bir iz kalmamıştır.

konuralp1.jpg
Roma Devri, 395’de sona ermiştir. Özellikle, imparatorluğun her yerinde olduğu gibi Prusias’da da dini akımların mücadelesi görüldü. Zira Hıristiyanlık önce gizli, sonra açıkça, eski ve Roma dini inançlarına meydan okuduğu gibi mağlup etmeyi de başarabilmişti. Roma Devri’nin sonlarına doğru, bilinmeyen sebeplerden dolayı İmparator 1. Teheodosius (378-395) 384 ve ya 385’de Paphlogonia ve Bithynia Eyaletleri’nden bazı şehirleri alarak, bunlarla oğlu Honorius’un adını verdiği Honorius Eyaletini kurmuştu. Yeni düzenlemede Prusias ad Hypium da bu eyaletin sınırları içinde önemli bir şehir mevkiini koruyabilmişti. 535 yılına doğru Prusias (Konuralp), Claudiopolis’ten sonra bölgede ikinci önemli şehir oldu. Konuralp’de bulunan Hac işaretli mezar mermerleri de bu devre ait arkeolojik kalıntılardandır. 395’de Büyük Theodosius öldü ve Roma İmparatorluğu resmen Doğu ve Batı olmak üzere ikiye bölündü. Bu dönemde Prusias ad Hypium da Doğu Roma İmparatorluğu sınırlarında kaldı. Düzce, Osman Gazi’nin beyliği sırasında Türk hakimiyetine katıldı. Orhan Gazi’nin mahiyetinde Geyve, Alp Suyu, Karacebüş hisarlarını fetheden Konur Alp, Akçakoca ve Abdurrahman Gazi, Bizans devrinde Regio Tarsia adı verilen Akova’ya akınlara başladı. Konuralp, Bolu topraklarına karşı bir sefer düzenlemiş, Düzbazar’ı ele geçirdikten sonra da, şimdi yeri hala belirlenemeyen Uzunca-Bel’de Bizanslılar’la iki gün vuruşmayarak beklemiş ve arkasından son darbeyi vurmuştur. Osman Gazi, Düzce Pazarı (yani ovayı) ve Bizans Prusias’ını, Konur Alp’in yönetimine verdi. 14. yüzyılın ilk çeyreğinden itibaren bu bölge Konur Alp ili ve kısaca “Konrapa” diye anılmıştır.

Antik Tiyatro(40 Basamaklar):
antiktiyatro.jpg
Konuralp’in etnik zenginliğini gösteren en önemli kalıntılarından biri de tiyatrosudur. Halk arasında 40 Basamaklar olarak da bilinen antik tiyatro, M.S. birinci yüzyıla kadar yöreye hakim olan Prusias Krallığı döneminin sanatsal zenginliğini gösteren en canlı eserler arasındadır. Adı her ne kadar 40 Basamaklar olarak anılsa da, tiyatro ilk zamanlarından bu güne, sahnesi yıkılmış, oturma kademeleri ise yarı yarıya yok olmuş bir eser olarak kalmıştır. Tepenin üst kısmına yaslanmış olarak duran tiyatro, yarı daire şeklinde olup, iki ucu kesilmiş , oturma kademeleri yarı daireden daha kısa bir şekil almıştır. Güneye bakan tiyatronun uzunluğu 100 metre, genişliği ise 74 metredir. Beyaz, sağlam ve mahalli güzel kalkerli taşlardan yapılmıştır. Üst kısmındaki oturma kademelerinin yarısı iyi korunabilmiş durumdadır. Aslan pençeleri ile süslenmiş olan oturma kademelerini bölümlere ayıran yedi merdiven bulunuyor. Sahne binası büyük dikdörtgen şeklinde olan tiyatronun, sağda ve solda bir koridora açılan kemerli geçitleri ile orkestranın bulunduğu kesime geçiliyor. Kemerlerden yalnızca en sağdaki, yarı daire şeklinde ve örtülü olanı bugüne kadar ayakta kalmıştır. Sahnenin önündeki üç büyük kemerli kapıdan ise bu gün yalnızca biri sağlam olarak duruyor. Cephede korniş altında büyük harflerle yazılı Yunanca kitabeden ise küçük bir parçası bugüne kadar muhafaza edilebilmiştir. Yaklaşık 2000 yıllık tiyatronun alanı içinde kalan yapıların istimlak edilmesi, Konuralp Belediyesi tarafından çevre düzenlemesi ve aydınlatmasının yapılmasından sonra düzenlenen çeşitli etkinliklerle yeniden canlandırıldı. Antik Tiyatro son yıllarda düzenlenen festival ve konserlere de ev sahipliği yapıyor.


Mermer Köprü: Konuralp’in batısından geçip, Efteni Gölüne dökülen Tabak Deresi üzerinde; Akçakoca yolu ile Çilimli yol ayrımındaki mermer köprünün bu gün yalnızca 10 metrelik üç kemeri görülebiliyor. Beyaz mermer bloklardan ve hiç harç kullanılmadan yapılmış olması köprünün en büyük özelliği olarak tanımlanıyor. Akçakoca Yolu Konuralp çıkışında bu gün kullanılmakta olan yeni köprünün arkasında kalan tarihi mermer köprünün, 50 yıl kadar önce, halen faaliyette olan yeni köprü yapılıncaya kadar kullanılmış olduğu biliniyor. Ancak ne zaman ve nasıl yarısının yıkıldığı konusunda kesin bir bilgi yok. Yarısı yıkılmış olmasına rağmen bu gün bile taş yapısı bozulmamış olan köprünün de M.S. birinci yüzyıla ait olduğu sanılıyor. Kısa bir süre öncesine kadar çevresindeki evlerin bahçesinde kaybolan köprünün yoldan ancak bir bölümü fark edilebiliyordu. Akçakoca yolu üzerinde sürdürülen yol genişletme çalışmaları kapsamında dere üzerine yapımına başlanan ikinci köprünün kazıları sırasında tarihi mermer köprü de çevresi açılarak gözler önüne çıkartıldı.

Mozaikler: İlk olarak 1959 yılında Konuralp şehir merkezinin güneyinde, Akçakoca yolu kenarında Eski Roma Yolu olduğu tahmin edilen kanal mevkiinde tesadüfen iki büyük ve önemli mozaik bulunmuştur. Daha sonra bu mozaiklerin bulunduğu alanda İstanbul Arkeoloji Müzeleri adına kazı yapılmıştır. Mozaikler o tarihte yeterli ödeneğin olmaması nedeni ile çıkartılamamış ve üzeri yeniden kapatılmış. 1997 yılında Konuralp Turizm Tanıtma Derneği tarafından başlatılan girişimler sonucunda Kültür Bakanlığı’ndan izin alınarak Bolu Müze Müdürlüğü’nün gözetiminde mozaik için yeniden kazı başlatıldı. 1959 yılında bulunan ve üzeri kumla kapatılan mozaikler ortaya çıkarıldı. 40 metrekarelik mozaik zeminde lir çalan Orpeus, çevresinde hayvanlar ve dört köşesinde dört mevsim tasvirli kadın başı figürleri bulunuyor. Diğer mozaikte ise Achilleus ve annesi Thetis’le ilgili ve bir sahne resmedilmiştir. Mozaik zeminin M.S. 1. yüzyılda Roma Devri’nde yaşayan zengin bir Romalı’nın evinin salonuna ait zemin döşemesi olabileceği tahmin ediliyor.

Surlar: Roma çağına ait olan kale duvarlarından hiç bir kalıntı görülmüyor. Ancak, M.S. 253-268 yıllarında İmparator Gallienus zamanına ait sikkede, Prusias-ad-Hypium’un iki kuleli şehir kapısının tasviri görülmekte. Bizans çağı surlarının 200 metrelik bir kısmı ise hala ayakta. Bu surlar, Akçakoca Yolu kenarında, Antik köprünün bulunduğu yerin tam karşısından başlayarak Hamam Sokağı’na kadar devam ediyor. Evlerin bahçelerinde kalan surların bir kısmı bugün kimi yerde evlerin temelini kimi yerde de bahçe duvarlarını oluşturuyor. Yine şehir merkezinin güneyinde; Düzce’den gelen ana caddenin sağında Antik tiyatroya uzanan dar bir yol üzerinde bulunan ve “Atlı Kapı” adı ile anılan bir kapı bulunuyor. Sokağa da adını veren Atlı Kapı’nın ikinci defa kullanılmış olan mahal taştan büyük bir lentosu bulunuyor. Üzerinde at tasviri ve Yunanca bir kitabe bulunan taşın, bir Prusias vatandaşı tarafından annesine mezar kitabesi olarak yapıldığı sanılıyor. Surlar buradan itibaren bir süre daha güneydoğu istikametine doğru devam ediyor ve kare şeklinde bir kule ile son buluyor. Kale duvarları, bir biri üzerine konan kitabeli sunaklar, kaideler, tiyatroya ait oturma kademeleri ve büyük bloklarla yapılmış. Bizans dönemine ait olan surların büyük bir kısmı yarı yarıya toprak altında kalmış. Toprak üstünde bulunanlar ise ya evlere temel taşı olarak ya da bahçe duvarı gibi çeşitli amaçlarla kullanılıyor. Diğer tarafta şehrin yüksek kısmında, akropolde, Osmanlı dönemine ait surlar bulunuyor. Bu surların bulunduğu çevrede yörenin meşhur ağası Topçuoğlu Ailesi’nin konağının bulunduğu belirtiliyor.

Su Kemerleri :Şehrin eski su tesisatından kalma 11 tane istinat ayağı, akropol tepesi ile Kemer Kasım Köyü yolu üzerindeki tepeler üzerinde sağlam olarak duruyor. Üzerinden geçen su kanallarını taşıdığı sanılan su tesisatı moloz taş ile yapılmış. Tesisat kimi kaynaklara göre Osmanlılar dönemine, kimi kaynaklara göre ise daha eski dönemlere ait olarak belirtiliyor. Su tesisatının 500 metre kadar doğusunda, Çan Kule denilen yerde kitabeli bir lahit ile mozaik döşeme kalıntıları ve kilise olması muhtemel bir harabe mevcut.

Tyche Heykeli : 1931 yılında bulunan ve halen İstanbul Arkeoloji müzesinde sergilenen; 2.60 metre yükseklikteki heykel Bereket Tanrıçası Tyche’yi tasvir etmektedir. M.Ö. 4. yüzyıldaki heykeltıraşlık mekteplerinin tesiri altında, M.S. 2. yüzyılda yapılmış olan bu büyük heykelle birlikte bir de, üzerinden 10 satırlık kitabesi bulunan heykel kaidesi ortaya çıkarılmıştır. Şehrin sembolü olan Tanrıça Tyche’nin sol eli çeşitli meyve ve toprak ürünlerinden meydana gelen bir bereket boynuzu tutmakta. Aynı kolu üstünde ise elinde üzüm salkımı ile bir çocuk bulunmakta ve başında da bir taç bulunmaktadır.

antoninuspius.jpg
Antoninus Pius Büstü :
1991 yılında, Konuralp’in güneyindeki bir tarlada Roma İmparatoru Antonıus Pius’un (M.S. 138-161) büstü bulunmuştur. Büst Konuralp Müzesi’nde sergilenmektedir.

Heykeller : Konuralp’den çıkarılıp 1901’de İstanbul müzesine alınan diğer heykeller de Lateran Müzesindeki Sophocles tipi, kumaş katları sade giyimli bir erkek heykeli ile Helenistik bir tipin Roma Çağında (M.S. 2. yüzyıl) yapılmış bir kopyası olan oturan mermer kadın heykelidir. 1949 yılında Konuralp’in Sarafiye mevkiinde bulunan ve M.S. 3. yüzyıla ait Mermer Çocuk heykeli de yine İstanbul Müzesine gönderilen eserler arasında. Milo Venüsü tipinde Venüs heykelciği, mermerden yapılmış ve sandalını çözen Afrodit Heykeli, M.S. ikinci yüzyıla ait çok sayıda küçük plasto başlığı, duvarlar önünde; zırhında çelenk tutan iki zafer ilahesi ile süslü olan bir Roma imparatorunun zırhlı heykelinin parçaları da bölgeden çıkan önemli eserler arasındadır.

lahit.jpg
Lahit :
Konuralp’in batısındaki Tepecik Nekrapolü’nde 1937 yılında bulunmuştur. Eser, Konuralp Müzesi bahçesinde sergilenmektedir. Mermerden yapılan bu eser 1.20 metre yükseklik, 1.22 metre genişlik ve 2.47 metre uzunluğa sahiptir. Lahitin tüm yüzeyinde kabartma boğa başlarıyla birbirlerine bağlanan girlandlar içinde rozet ve insan başları işlenmiştir. Ön yüzde, içinde kitabesi olmayan bir tabula ansata ile altta aslan, kartal, yaban domuzu ve balıkçıl kuşu tasvirleri bulunmaktadır. Lahit M.Ö. 1. yüzyıla tarihlendirilmektedir.

Mezar Stelleri ve Heykel Kaideleriİ : Genellikle dikdörtgen prizma şeklinde ve altı üstü profilli olan bu eserler; üzerinde yer alan kitabeleri ile antik Konuralp hakkında önemli bilgiler vermektedir. Şehirde çok sayıda ele geçen mezar steli ve heykel kaideleri Konuralp Müzesi bahçesinde sergilenmektedir.

Konuralp Hamamı : Konuralp Beldesinde bulunan Hamamın dışında her hangi bir kitabe olmaması nedeni ile hangi döneme ait olduğuna dair kesin bir bilgi yoktur. Ancak, şehrin Fatihi Konur Alp tarafından tesis edildiği rivayetler arasındadır. Güney dış duvarı büyük mermer antik bloklarla yapılmış olan bina şehrin en eski Türk yapısıdır.

Konuralp Camii : Düzce’ye bağlı Konuralp Beldesinde bulunan Konuralp camii 14. yy’da yapıldığı ve yüz yıl kadar önce Dilaver Ağa isimli bir şahıs tarafından onarılarak bugüne kadar korunabilmiştir. Caminin eski bir kilisenin yerine yapıldığı, altından çıkan kiliseye ait olduğu sanılan mermer taban döşemelerinin kaldırılarak müzede koruma altına alındığı edinilen bilgiler arasındadır.

Tatil Şehri Akçakoca

akcakoca.jpg
Düzce’nin kuzeyinde ve Karadeniz kıyısında yer alan şirin ilçesi Akçakoca, bir tatil ve turizm cennetidir. Karadeniz sahilinde doğal yapısı ile dikkat çekin bu ilçe yaz ayları boyunca özellikle çevre ilçelerde yaşayanların ve bir çok turistin uğrak yeridir. Pırıl pırıl denizi ve yalnızca Akçakoca’ya özel ince, kara kumu gerçekten övgüye değerdir. Bu sahil şehrinde çok sayıda kaliteli otel, pansiyon, kamping ve restorantlar turizme hizmet vermektedir.

akcakoca3.jpg
Akçakoca:
Ceneviz Kalesi ve Plajı : Akçakoca’nın 2.5 km. batısında, fındık bahçeleri ve ormanın eteğindeki tarihi kalenin doğu ve batısında eşsiz bir kumsalı olan iki koy arasında yer almaktadır. Kalenin surları moloz taşlarla ve kiremit kullanılarak yapılmıştır. Kalenin yarım yuvarlak çıkıntıları ve kara tarafında yüksek bir kulesi vardır. Kale Cenevizliler tarafından inşa edilmiş olup, Cenevizliler, Bizans ve Osmanlılar tarafından kullanılmıştır. Kale avlusu içinde 5,30 metre ölçülerinde bir de sarnıç vardır. Kale içinde Akçakoca Belediyesi’nce işletilen bir piknik alanı ve plaj mevcuttur. Akçakoca ve çevresinin önde gelen dinlenme ve eğlenme yeri olan Kale, yaz aylarında insanlarla dolup taşmaktadır.

buyukmelen.jpg
Melenağzı Köyü ve Plajı :
Akçakoca’nın 13 km batısında bulunan bu Melenağzı Köyü’nde balıkçılık hayli önemlidir .Köy içinden geçerek Karadeniz’e dökülen Melen Çayı, balıkçı teknelerinin barındığı doğal bir liman görünümündedir. Irmak boyunca teknelerle gezi imkanı vardır. Sahil boyunca geniş plajlar, kır kahveleri, gazinolar ve kamping alanları bulunmaktadır.

Karaburun Köyü ve Plajı : Akçakoca ilçesine 10 km. uzaklıktadır. Yeşil ile mavinin içiçe geçtiği Karaburun Plajı, doğal kumsalı, şirin ev ve pansiyonları, kır kahveleri, lokanta ve gazinolarıyla yaz aylarının en önde gelen dinlenme ve eğlenme yerlerindendir.

Edilli Ağzı Plajı : Ormanla denizin adeta kucaklaştığı bu alanda geniş ve doğal plajlar, özellikle sakin yer arayanlar için ideal bir ortamdır.

Çayağzı Kumpınar ve Akkaya Köyü : Karadeniz Ereğli yolu üzerinde, Akçakoca merkezinin 7 km doğusunda başlayan ve sahl boyunca uzanan geniş doğal plajları büyük rağbet gören bu yörede, ormanlar arasında akan derelerde balıkçılık yapılabiliyor. Orman içi piknik ve yürüyüş alanları bulunan bölge kuş avcılığı için de uygundur.


ŞELALELER

guzeldere.jpg
Güzeldere Şelalesi :
Düzce’nin Gölyaka ilçesinin sınırları içerisinde Düzce’ye 28, Gölyaka’ya ise 16 km mesafedeki Gölyaka Güzeldere Köyü’ndedir ve rakımı 630 metredir. Güzeldere Köyü7nden geçen Bıçkı Deresi üzerinde bulunan Güzeldere Şelalesi 135 m. yüksekliktedir ve estetik yönden yörede ayrıcalıklı bir konuma sahiptir. Güzeldere Şelalesi Orman Bakanlığı Milli Parklar ve Av-Yaban Hayatı Koruma Genel Müdürlüğü tarafından “Orman İçi Dinlenme Yeri” olarak tescil edilmiştir. Elmacık Dağı (1700 m)’na uzanan bu şelale ve çevresi orman yapısı ile de dikkat çekmektedir. Şelalenin bulunduğu alanda, Kayın, Gürgen, Köknar, Porsuk, Sarıçam, Karaçam, Kestane, Ihlamur, Akçaağaç, Dişbudak, Ceviz, Orman Kavağı, Orman Söğüdü, Orman Gülü, Kara Yemiş, Papaz Külahı ağaçları; Böğürtlen, Üvez, Alıç, Taflan, Kantaron Otu, Kardelen, Arap Sümbülü, Siklamen, Menekşe, Düğün, Eğrelti, Fiğ, Burçak gibi bitkiler de görülmektedir. Yaban hayatı yönünden de bu bölge zengindir. Boz Ayı, Kurt, Tilki, Çakal, Vaşak, Karaca, Geyik, Yaban Domuzu, Sansar, Karatavuk ve Ağaçkakan gibi hayvanlar da bu bölgede görülmektedir.

selale.jpg
Samandere Şelalesi (Tabiat Anıtı) :
Düzce'nin güneydoğusunda, il merkezine 26 km. mesafede yer alan Samandere Şelalesi, Samandere Köyü sınırları içinde bulunmaktadır. Bulunduğu köye adını veren, tabiat olaylarının meydana getirdiği özellikler ile oluşan Samandere Şelalesi, doğal oluşum özellikleri ile Milli Parkar Kanunu gereğince, Orman Bakanlığınca “Tabiat Anıtı” olarak tescil edilmiştir. Samandere Şelalesi’nin de bulunduğu 500 metrelik dere boyunca, anıt ağaçlar, 3 adet şelale ve 1 de Cadı Kazanı adı verilen derin bölüm bulunmaktadır. Samandere Şelalesinde, büyük ağaçların arasından şiddetle akan sular, beyaz köpükler halinde dökülerek “Cadı Kazanı” içinde, derin kayalıkların arasında adeta kaynamaktadır. Şelalenin arkasındaki kayanın içinde, doğal olarak oluşan mağara ile bir ara kaybolan sular biraz ilerden tekrar ortaya çıkarak akışını sürdürüyor. Biranda insanın içine ürperti ile birlikte ferahlık veren suyun şiddetli akışında şekillenen kayalarıyla da Samandere Şelalesi, görülmeye değer güzelliklere sahiptir.

Aktaş ve Sarıyayla Şelaleleri : Akçakoca ilçesine bağlı Aktaş ve Sarıyayla Köyleri sınırları içinde bulunan şelalelerin çevresi, piknik ve yürüyüş yapmak için ideal ortamlar sunmaktadır.

GÖLLER

efteni23.jpg
Efteni Gölü Kuş Cenneti :


Kurugöl (Sülün Yetiştirme Sahası) : Düzce’nin Üçköprü Köyü’ne 3.5 km. uzaklıkta bulunan Kurugöl ve çevresi, Orman Bakanlığınca, Sülün yetiştirme ve yerleştirme alanı olarak belirlenmiştir. Bu amaçla bölgeye sülün salınmıştır. Nesli tükenmekte olan sülünlerin, doğal ortamı içinde çoğalmasını sağlamak için yörede av yasağı uygulanmaktadır. Eskiden yöreye adını veren göl, çevredeki su kaynakları toplanarak yeniden canlandırıldı. Düzce ve Kaynaşlı'ya hakim bir yükseklikte bulunan Kurugöl, yeni yetişen Çam, Köknar vb. ağaçlardan oluşan ormanlık saha içinde güzel bir manzaraya sahiptir. Kurugöl, günübirlik gezi ve piknik alanı olarak değerlendiriliyor.

hasanlarbaraji.jpg
Hasanlar Baraj Gölü :



KAPLICALAR

Derdin Kaplıcası : Düzce’nin 17 km güneyinde, 400 metre rakımlı, etrafı ormanlık alanla çevrili Derdin (Dolay) Kaplıcası çevresine şifa dağıtmaktadır. Kaplıcadaki su, duru, renksiz ve kokusuzdur. 2 lt/s debideki suyun sıcaklığı ise 42 derecedir. Derdin Kaplıcası özellikle mide, bağırsak, safra kesesi, karaciğer, böbrek, şeker ve ayrıca deri hastalıkları için oldukça şifalıdır. Derdin Kaplıcası’nda konaklama amacıyla 15 odalı küçük bir otel de bulunmaktadır.

Efteni Kaplıcası : Efteni Kaplıcası, Düzce-Gölyaka batı yolu üzerinde, Düzce’nin 18 km batısında, Efteni Gölü’nün kenarındadır. Değişik sıcaklıklarda üç havuzu bulunan Efteni Kaplıcası’nda konaklama evi ve pansiyonlarda bulunmaktadır. Kaplıcadaki suyun debisi 2lt/s, sıcaklığı ise 42 derecedir. Efteni Kaplıcası romatizmal hastalıklar başta olmak üzere bir çok hastalığı tedavi edici niteliktedir. Efteni Gölü 100 metre yükseklikte, Düzce ile Gölyaka’nın sınırları içinde kalmaktadır. Düzce’nin 14 km. güney batısında, Elmacık Dağı silsilesinin eteğinde Asar, Uğur, Küçük Melen sularının ve yan derelerin oluşturmuş olduğu tatlı su gölüdür. Ana çıkış noktası, Büyük Melen nehrini oluşturur. Efteni Gölü, göçmen kuşların göç yolu üzerinde bulunan önemli ve ender merkezlerden biridir. Göl, 1992 yılından Orman Bakanlığı Milli Parlak Av-Yaban Hayatı Koruma Genel Müdürlüğü tarafından “koruma” statüsüne alınmıştır. Efteni Gölü’nde avlanmak yasaktır. Son zamanlarda kuruma tehlikesi geçiren Efteni Gölü’ne, su kaynakları tekrar verilmektedir. Ancak yine de göl, eski yatağına kavuşamamıştır. Bunun nedeni ise geçmiş yıllarda tarımsal alan açmak için yoğun bir şekilde yapılan kurutma çalışmalarıdır. Yaklaşık 150 çeşit su kuşu türüne ev sahipliği yapan gölde, Kuğu, Karabatak, Flamingo, Su Tavuğu, Boz Kaz, Yeşilbaş Ördek, Sakar Meke, Sumru, Kız Kuşu, Çulluk, Balık Kartalı, Balıkçıl, Yılan Boyun, Angıt ilk göze çarpan kuş türleridir. Göl ve çevresi üzerinde gerek geçici ve gerekse kalıcı kuş varlığıyla gelecek nesillere aktarılması amacıyla 580 hektarlık kısmı Orman bakanlığı’nca “Düzce Efteni Gölü Su kuşları Koruma ve Üretme Sahası” olarak tesis edilmiş ve koruma altına alınmıştır. Efteni Gölü çevresinde Gölün izlenebilmesi için Kuş Seyir Terasları ile ziyaretçilerin bilgi alabileceği bir de tanıtım merkezi bulunuyor. Efteni Gölü kuş türlerinin yanısıra bünyesinde ender bitki türlerini de barındırmaktadır. Gölün içinde; Nilüfer, Süsen, Düğün Çiçekleri, Kamış, Nane, Su Mercimeği bitkileri kenarlarında ise; Söğüt, Dişbudak, Kızılağaç, Çınar gibi sucul karakterli ağaçlar ilk göze çarpan bitkilerdir. Türkiye’nin 2. Kuş Cenneti olan Efteni Gölü, kuşlar ve bitkiler için doğal bir habitat alanıdır. Hasanlar Baraj Gölü, Yığılca ilçesinin ulaşım yolu üzerinde bulunmakta ve sulama ve enerji üretimi amaçlı olarak kullanılmaktadır. Göl çevresi piknik yapmak için ideal bir yapıya sahiptir. Olta balıkçılığı yapılan göl geçen yıl ilk kez düzenlenen ve geleneksel hale getirilmesi planlanan “Yelken Şenliklei” ile de adını duyurmuştur.
 
Düzce Cami ve Mescitleri

Düzce Cami ve Mescitleri


Konuralp Camisi (Merkez)

Düzce ilçe merkezinde olmasından ötürü Merkez Camisi de denilen Konuralp Camisi XIV.yüzyılda yapılmış, fakat zamanla yapılan onarımlar nedeniyle özelliğinden uzaklaşmıştır.
Bu cami, Osmanlı devletinin kuruluş yıllarında Osman Gazi’nin komutanlarından Konuralp adına yaptırılmıştır. XIX.yüzyılda Dilaver Ağa tarafından yapılan onarım sırasında cami özgün biçimini yitirmiştir.

Bu caminin altında eski bir kilisenin olduğu sanılmaktadır. Bu kiliseye ait olan mermer taban döşemeleri müzede koruma altına alınmıştır.

Cami dikdörtgen planlı olup, duvarları moloz taştan yapılmış ve yer yer de ağaç hatıllarla takviye edilmiştir. Caminin doğu ve batısında bulunan ve dışarıya taşan payandalarla duvarları desteklenmiştir. İbadet mekanının içerisinde iki sıra halinde üçer direk iç mekanı üç sahna ayırmıştır. İbadet mekanı iki sıra halindeki pencerelerle aydınlatılmıştır. Pencerelerde lokmalı demir şebekelere benzeyen orijinal ağaç şebekeler bulunmakta olup, bunların bazıları orijinaldir. Dışarıya çıkıntısı olmayan basit bir mihrabı bulunmaktadır. Bunlar dikdörtgen ve ağaç sövelidir. İbadet mekanının üzeri tavan ve ahşap çatı ile örtülüdür. Caminin yanındaki kare kaide üzerinde yuvarlak gövdeli, tek şerefeli minaresi sonradan eklenmiştir.
Caminin yanında Konuralp'in türbesi bulunmaktadır.
 
Düzce Türbeleri

Düzce Türbeleri


Konuralp Türbesi (Merkez)

Konuralp Camisi’nin yanında bulunan türbe Düzce yöresini Bizanslılardan 1323’te alan Osman Gazi’nin komutanlarından Konuralp’e aittir.

Türbenin mimari yönden herhangi bir özelliği bulunmamaktadır. Kare planlı, moloz taştan yapılmış basit bir yapıdır. Türbe içerisinde üç mezar vardır. Bu mezarlardan birisinin Konuralp’in yakınlarından Ali Hamza’ya aittir.


Çoban Dede Türbesi (Çilimli)

Düzce, Çilimli ilçesine bağlı Karaköy’de Kastamonulu Şeyh Şaban-ı Veli’nin müritlerinden Şeyh Çoban dede’nin türbesi bulunmaktadır. XVI.yüzyılda buraya yerleştiği sanılan Çoban Dede’nin türbesi basit bir yapı olup, mimari yönden bir özellik taşımamaktadır.


Şeyh Aliyyül Müslihiddin Türbesi (Çilimli)

Düzce, Çilimli ilçesine bağlı Karaköy’de Kastamonulu Şeyh Şaban-ı Veli’nin müritlerinden Şeyh Aliyyül Mislihiddin’in türbesi bulunmaktadır. XVI.yüzyılda buraya yerleştiği sanılan Şeyh Aliyyül Müslihiddin’in türbesi basit bir yapı olup, mimari yönden bir özellik taşımamaktadır.


Yabalı Hasan Dede Türbesi (Çilimli)

Düzce, Çilimli ilçesine bağlı Karaköy’de Kastamonulu Şeyh Şaban-ı Veli’nin müritlerinden yabalı Hasan dede’nin türbesi bulunmaktadır. XVI.yüzyılda buraya yerleştiği sanılan Yabalı Hasan Dede’nin türbesi basit bir yapı olup, mimari yönden bir özellik taşımamaktadır.


Ahmet dede Türbesi (Cumayeri)

Düzce, Cumayeri ilçesinin 3 km. güneydoğusunda, Arabacı Köy yolu üzerinde Ahmet dede’nin türbesi bulunmaktadır. Kaynaklarda Ahmet Dede ile ilgili bir bilgiye rastlanmamıştır.
Türbe basit bir yapı olup, mimari herhangi bir özelliği bulunmamaktadır.
 
Düzce Hamamları

Düzce Hamamları


Konuralp Hamamı (Merkez)

Düzce merkezindeki Konuralp Camisi’nin yakınında küçük bir hamamdır. Bu hamamın ne zaman ve kimin tarafından yaptırıldığını gösteren bir kitabesi bulunmamaktadır. Kaynaklarda da bu konuda bir bilgiye rastlanmamaktadır. Hamamın Konuralp tarafından şehir yeni baştan düzenlenirken yaptırıldığı söylenmektedir.

Düzce’nin en eski yapılarından biri olan bu hamamın güney dış duvarı antik yapılardan alınmış mermer bloklarla örülmüştür. Bunun dışında hamam moloz taşlarla yapılmıştır. Dikdörtgen planlı olup, girişin sağ ve solunda iki hücre, soğukluk ve sıcaklık bölümlerinden meydana gelmiştir. Sıcaklık ve soyunmalık arasındaki haçvari büyük paye iki bölümü birbirinden ayırdığı gibi meydana gelen kare planlı alan dört kubbe ile örtülmüştür. Hamamın üzeri çatı ile kaplı olup, sıcaklık kısmının bulunduğu mekanın üzeri çatı ile kaplıdır.
 
Düzce Konuralp Müzesi

Düzce Konuralp Müzesi



00035172.jpg
Konuralp Müzesi çevrede bulunan Roma, Bizans ve Osmanlı dönemlerine ait eserlerin toplanması ile oluşturulmuştur. Müzede eserler iki ayrı seksiyon halinde, üç salonda sergilenmiştir.

Müzenin arkeoloji bölümündeki eserlerin bazıları Bolu Müzesi’nden buraya getirilmiştir. Prehistorik çağlardan başlayarak Bizans dönemi sonuna kadar tarihlenen günlük kullanım kapları, süs eşyaları, sikkeler, figürinler bulunmaktadır. Ayrıca Roma ve Bizans dönemine ait çeşitli boyda heykeller, heykel kaideleri, Roma İmparatoru Antonius Pius’un (MS.138-161) 1991 yılında Konuralp’in güneyindeki bir tarlada bulunan büstü, ostotekler, mimari elemanlar bu bölümü tamamlamaktadır. Müzede bulunan mezar stelleri antik Konuralp hakkında bilgiler vermektedir.

Müzenin etnoğrafik bölümünde XIX.yüzyıldan itibaren günümüze kadar gelen Bolu yöresinde kullanılmış aletler, ateşli ve kesici silahlar, günlük kullanım eşyaları, halı, kilim ve düz yaygılar, hamam takımları, el işleri ile giysiler sergilenmektedir.

Müzenin bahçesinde ise Konuralp Tepecik Nekropolünde 1937 yılında bulunmuş, MÖ.I.yüzyıla tarihlendirilen girlandlı bir lahit, Konuralp’te bulunmuş kitabeler, sütunlar, sütun başlıkları ve mimari eserler sergilenmiştir.

Konuralp yöresinde ele geçen bir takım eserler İstanbul Arkeoloji Müzeleri’nde sergilenmektedir. Bunların başında 1931 yılında bulunmuş bereket tanrıçası Tyche heykeli, Roma dönemine ait (MS.II.yüzyıl) oturan kadın heykeli, Konuralp’in Sarafiye Mevkiinde bulunan ve MS.III.yüzyıla tarihlendirilen mermer çocuk heykeli gelmektedir.
 
Düzce Köprüleri

Düzce Köprüleri


Konuralp (Üskübü) Köprüsü (Akçakoca)

Konuralp’in Efteni Gölü’ne dökülen Tabak deresi üzerinde bulunan köprünün kitabesi bulunmamaktadır. Bu nedenle de ne zaman ve kimin tarafından yaptırıldığı bilinmemektedir. Büyük mermer bloklardan harç kullanılmadan yapılmış olan 10 m. uzunluğunda, 3 gözden meydana gelen köprü MS.I.yüzyıla ait Roma eseridir.

Bu köprü günümüzden yaklaşık 50 yıl öncesine kadar kullanılıyordu. Bugün bu köprünün yanında ulaşım için yeni bir köprü yapılmıştır.
 
Düzce Sur ve Kaleleri

Düzce Sur ve Kaleleri


Düzce surları Bizans döneminde yapılmıştır. Bunlar Akçakoca yolu kenarından, antik köprünün bulunduğu yerden başlayarak ilçedeki Hamam Sokağı’na kadar uzanmaktadır. Günümüzde evlerin bahçelerinde kalan surların kalıntıları zaman zaman yeni yapılanmada, temellerde ve bahçe duvarlarında kullanılmıştır. Düzce ile antik tiyatro arasındaki yol üzerinde surlara ait Atlı Kapı denilen bir kapının kalıntıları görülmektedir. Bu kapı ve lentosu üzerinde at tasvirleri ile Grekçe bir kitabe bulunmaktadır.

MS.253-268 yıllarında İmparator Gallienus zamanında basılmış sikkelerde bu şehir surlarına ait iki kuleli sur kapısının resmi görülmektedir. Roma döneminde yapılmış olan kaleden günümüze herhangi bir kalıntı gelememiştir.

Yörede yeterli bir arkeolojik kazı yapıldığında surlara ve kaleye ait kalıntıların ortaya çıkması da olası dahilindedir.


Ceneviz Kalesi (Akçakoca)

00035173.jpg
Düzce, Akçakoca ilçesinin 2,5 km. batısında ormanlık alandaki kalenin Cenevizliler dönemine ait olduğu kaynaklarda geçerse de bu kalenin Bizans döneminde yapıldığı iddia edilmektedir. Bu kale XIII.yüzyılda Haçlı Seferleri sırasında Cenevizlilerin hakimiyetine geçmiştir. Bu dönemde kalenin surları daha kuvvetlendirilmiştir.

Kale denizden 100 m. yükseklikte bir falez üzerine yapılmıştır. Kalenin yarım yuvarlak çıkıntıları, yüksek bir kulesi bulunmaktadır. Sur duvarları moloz taş ve tuğladan yapılmıştır. Osmanlılar tarafından karakol kalesi olarak kullanılmıştır. Kalenin iç avlusunda 5.30x5.30 m. ölçüsünde bir su sarnıcı bulunmaktadır. Kalenin doğusunda ve batısında iki koy bulunmaktadır.

Günümüzde kale Akçakoca Belediyesi tarafından plaj ve piknik alanı olarak işletilmektedir.
 
Düzce Su Yolları ve Kemerleri

Düzce Su Yolları ve Kemerleri


00035175.jpg
Düzce Akropol Tepesi ile Kemer Kasım Köyü yolu üzerindeki sırtlar arasında su yollarına ait kemerler bulunmaktadır.
Moloz ve yontma taştan yapılmış olan su kemerlerinin ayaklarından 11 tanesi günümüze kadar gelebilmiştir. Bu su yolları Osmanlı döneminde de kullanılmıştır. Su yollarının ayakları yuvarlak kemerlerle birbirlerine bağlanmıştır. Bu kemerlerin üzerinde tuğladan su künkleri bulunmaktadır. Bazı kaynaklarda da Osmanlı döneminde bu künklerin ahşaptan yapıldığı yazılıdır. Ancak bunlardan herhangi bir iz günümüze gelememiştir.
Günümüzde bu kemerlerin ayakta kalabilenleri çevredeki tarlalar ve bahçeler arasındadır.
 
Geri
Üst