*MeleK*
♥Ben Aşık Olduğum Adamın Aşık Olduğu Kadınım♥
Düzce hakkında geniş bilgi!
düzce hakkında bilgi düzce hakkında genel bilgi depremi ile ilgili bilgiler
DÜZCE'NİN TARİHİ
Düzce'nin tarihi 14. yy'dan daha gerisine dayanmamaktadır. Ancak Düzce’nin 8 km kuzeyinde yeralan Konuralp kasabasının tarihi MÖ 3. yy' a kadar dayanmaktadır. Konuralp'in mevcut arkeolojik eserlerden saptandığı kadarıyla zengin bir tarihi vardır. Konuralp M.Ö. 74 yılına kadar Bilecik, Bolu, Kocaeli ve Sakarya şehirlerini kaplayan bir alanda hakimiyet süren BITHYNIA Devleti'nin önemli şehirlerinden birisiydi ve adıda 'Prusias Pros Hypios (Melen Kenarındaki Prusias)'dı. M.Ö. yılında, kısa bir süre Pontus istilasına uğrayan şehir, aynı yıl Roma hakimiyetine girdi.
Roma devrinde şehir Latin kültürünün tesiri altında kaldı, adıda ' Prusias ad Hypium' olarak değişti. Roma devrinde şehirde Hıristiyanlık hakimiyeti hüküm sürdü. 395'de Roma İmparatorluğu ikiye bölününce şehir Doğu Roma İmparatorluğu’nun sınırları içinde kaldı.
Osman Gazi'nin komutanlarından Konuralp Bey, Düzce ve çevresini Osmanlı topraklarına katma emrini aldı. Bunun üzerine 1321-1323 yılları arasında bu yöredeki Bizans tekfurları ile yaptığı savaş sonunda DÜZBAZAR (Düzce Ovası)’ı ve Bizans Prusias'ını fethetti.
Düzce'nin ilk yöneticileri Konuralp Bey, Sungur Bey, Şemsi ve Gündüz Alp'tir.
14.yy.dan itibaren bu bölgeye Konuralp ili ve kısaca 'Konrapa' denmiştir. Konrapa Bolu'nun fethinden sonra, Bolu Sancağına bağlı bir nahiye haline geldi.
16.yy.ın ikinci yarısında Düzce kalabalık köyler tarafından 'pazar' mahali olarak seçilmiş ve o yüzdende ova ortasındaki köye 'Düzce Pazarı ' denilmiştir.
Düzce; Osmanlı İmparatorluğu döneminde donanmanın kereste gereksinimini karşılamada önemli bir rol oynamıştır. Ayrıca İstanbul'u, Sivas ve Erzurum'a bağlayan yolun üzerinde olması Düzce'nin önemini arttırmıştır.
18. ve 19. yy.da Düzce ayanların kontrolü altında yaşamıştır.
Düzce'nin ilk yöneticileri Konuralp Bey, Sungur Bey, Şemsi ve Gündüz Alp'tir.
14.yy.dan itibaren bu bölgeye Konuralp ili ve kısaca 'Konrapa' denmiştir. Konrapa Bolu'nun fethinden sonra, Bolu Sancağına bağlı bir nahiye haline geldi.
16.yy.ın ikinci yarısında Düzce kalabalık köyler tarafından 'pazar' mahali olarak seçilmiş ve o yüzdende ova ortasındaki köye 'Düzce Pazarı ' denilmiştir.
Düzce; Osmanlı İmparatorluğu döneminde donanmanın kereste gereksinimini karşılamada önemli bir rol oynamıştır. Ayrıca İstanbul'u, Sivas ve Erzurum'a bağlayan yolun üzerinde olması Düzce'nin önemini arttırmıştır.
18. ve 19. yy.da Düzce ayanların kontrolü altında yaşamıştır.
Abdüllaziz ve Abdülmecit döneminde, Kafkasya'dan, Doğu Karadeniz'den, Doğu Anadolu'dan ve Rumeli'den gelen göçmenler Düzce'nin nüfusunun artmasında ve şehrin büyümesinde önemli rol oynamışlardır. Hükümet yeni gelenlere ücretsiz toprak sağlamıştır. Düzce'ye göç eden Türkler; Çerkez, Abhaz, Laz, Gürcü, Ordulu, Hemşinli, Batumlu, Hopalı, Tatar, Boşnak, Arnavut ve Bulgaristanlı…gibi geldikleri yerlerin isimleri ile anılmışlardır.
Düzce'nin arzetmeye başladığı ticari önem karşısında Rum ve Ermenilerinde şehre yerleşmesiyle birlikte renkli bir sosyal yapı ortaya çıkmıştır.
2. Abdülhamit döneminde Düzce'ye bağlı 137 köy vardı ve 6618 hane ile 36.088 nüfus yaşıyordu.
1869 yılına kadar Düzce nahiye olarak Göynük'e bağlıydı. 1870 yılında kaza oldu ve Kastamonu vilayetinin Bolu Sancağı'na bağlandı.
Düzce'de yaşayan Abhazların ileri gelenlerinden Elbuz Bey ailesinden Behice Hanım saraya giderek 2. Abdulhamit'le evlendi.
1915 yılında hükümetin emriyle Düzce'deki Ermeni Mahallesi (İcadiye Mahallesi) boşaltıldı.
30 Ekim 1918'de Mondros Mütarekesi’nin imzalanmasıyla Fransız askerleri komşu kazalara kadar çıkartma yaptılar. Bu dönemde Bulgaristan göçmeni Nuri Bey, Düzce Müdafa-i Hukuk Cemiyetini kurdu.
Milli Mücadele döneminde Düzce'de haraketli askeri ve siyasi gelişmeler yaşandı.
Cumhuriyetin ilanıyla birlikte Düzce ilçesi Bolu vilayetine bağlandı. Düzce'nin ilk Kaymakamı Midhad Kemal Bey'dir.
Cumhuriyet dönemi boyunca, Düzce sanayi ve ticari alanda sürekli bir gelişme ve büyüme yaşadı. Düzce’nin güçlü ekonomik yapısının yanında sosyal faaaliyetler alanında sürekli bir hareketlilik yaşanmaktadır. Bu özellikleri itibariyle Düzce tarih sayfasına 1950’den itibaren “İL” olarak geçme isteğinde bulunmuştur.
Düzce 1944 Düzce Depremi, 1957 Abant Depremi, 1967 Adapazarı Depremi ve 17 Ağustos Körfez Depremlerinden büyük ölçüde etkilenmiştir. 12 Kasım Düzce Depremi ise şehri yerle bir etmiştir.
Deprem yaralarının daha kolay ve hızlı sarılabilmesi amacıyla Bakanlar Kurulu kararınca Düzce “Türkiye’nin 81. İLİ” olmuştur.
KÜLTÜRÜ
Konuralp Beldesin antik Roma Kenti olan "Prusias Ad Hypium" üzerine kurulmuştur. Antik Kente ait eserlerin korunmasını sağlamak ve sergilemek amacı ile 1977 yılında inşaatına başlanan müze binası1992 yılında tamamlanmıştır. 1993 yılında eser teşhir-tanzimi yapılan Konuralp Müzesi 18.11.1994 tarihinde ziyarete açılmıştır. Konuralp Müzesinde 1825 adet arkeolojik, 456 adet etnoğrafik ve 3837 adet sikke olmak üzere toplam 6118 adet eser bulunmaktadır.
Söz konusu eserler müze bahçesi, arkeoloji, etnoğrafya, taş eserler salonları ile sikke bölümlerinde sergilenmektedir.
Müze bahçesinde tamamı Konuralp çevresinde ele geçen ve Roma dönemine ait mimari parçalar, mezar stelleri, lahit, sütün ve sütün başlıkları bulunmaktadır.
Arkeoloji salonundaki eserler Neolitik, Eski Tunç, Helenistik ve Roma dönemlerine ait olup, pişmiş toprak, bronz ve cam eserlerin değişik fonksiyon ve türdeki örnekleridir.
Aynı salonda Konuralp yakınlarındaki Çavuşlar Köyündeki mezar buluntuları sergilenmektedir.
Etnoğrafya salonunda yakın geçmişimize ait, 19-20.yy'a ait Osmanlı kültürü kıyafet, ev eşyası ve silahlardan oluşan eserler sergilenmektedir.
Taş eserler salonunda Prusias kentine ait olan ve Konuralp'te ele geçmiş mermerlerden yapılmış çeşitli heykel ve mimari parçalar bulunmaktadır.
Sikke bölümünde Grek Şehirleri, Roma İmparatorları ve Osmanlı Padişahlarına ait altın, gümüş ve bronz sikkeler kronolojik olarak sergilenmektedir.
ANTİK ŞEHİRLER
KONURALP
İlk çağlarda "Dusae Pros Olypum" diye anılan en önemli arkeolojik buluntular Konuralp (Üskübü) Bucağında ortaya çıkarılmıştır. Üskübü ve çevresinde Antik Dönemden kalma çok sayıda yapıt bulunmuştur. Bunlar arasında bronzdan ve pişmiş topraktan kandiller, sikkeler, yüzük taşları, heykelcikler, ünlü Milo Venüs'ünün benzeri bir heykelcik sayılabilir. Bu buluntuların en ilginçlerinden biri Tepecik yöresindeki mezarlıkta bulunan I. yy'dan kalma büyük bir mermer lahittir. Uzun yüzleri çelenk, öküz başları ve çeşitli hayvan kabartmaları ile bezenmiştir. Buluntuların en önemlisi kentin koruyucu tanrıçası Tyche'nin II. yy.'dan kalma 2,60 m boyundaki dev heykelidir. Bunların yanı sıra, III. yy'dan kalma mermer bir çocuk başı, Sophocles biçimi giyimli bir erkek heykeli sayılabilir. Bu yapıtların bir bölümü İstanbul Arkeoloji Müzesi'nde, bir bölümü de Üskübü Müzesi'nde sergilenmektedir.
Prusias Ad Hypium: Roma Döneminin ünlü yerleşme yerlerinden biri olan bu antik kentin adı "Kieros"du. Kentin özellikle II. yy'da geliştiği ve surlarının dışına yayıldığı surlardan ve kalıntılardan anlaşılmaktadır.
Tiyatro: Purisias ad Hypium'un günümüze uzanan en önemli yapıtıdır. Tiyatro bir tepenin yamacına kurulmuştur. Özelliği yarım daire planının iki ucu kesik oluşudur. Sahne yıkılmış olmakla birlikte basamaklar ve kapısı günümüze ulaşmıştır. Yörenin ak kalkerli taşından yapılmıştır. Oturma yerleri aslan pençeleri ile süslüdür. Sahne dikdörtgen biçimindedir. Kemerli geçitlerden yanlızca biri, ayrıca üç büyük mermerli kapıdan bir tanesi sağlam durumdadır. Ön cephede korniş altındaki Yunanca yazıtın ancak bir parçası korunabilmiştir. Yapım tekniğinden ve kemerlerin biçiminden I. yy'da yapıldığı sanılmaktadır.
Köprü: Kentin Batısında, Efteni Gölü'ne dökülen küçük bir çay üstündedir. Üç kemerli köprünün güneyi sağlamcadır. Ak, büyük mermer bloklarla, harç kullanılmadan yapılmıştır. 10 metre boyundaki köprü tiyatro ile aynı döneme aittir.
Mozaikler: Konuralp'in güneyindeki tarlalarda Roma Döneminden kalma iki önemli mozaik döşeme bulunmuştur. Bunlardan birinde Yunan mitoloji kahramanı Akilleus ve annesi Thetis'le (deniz tanrıcası) ilgili bir sahne, diğerinde ise Yunan mitolojisinin destansı ozanı Orpheus ve mevsimler temsil edilmektedir. Banaş köyünde buna benzer mozaik döşemelere rastlanmıştır. Burada kare biçimli bir alan, birbirine geçmeli yuvarlaklarla bölünmüş, her yuvarlağın içine kuş resmi işlenmiştir. Bir başka döşemede ise yuvarlak bir alanın ortasına madalyon içinde meyve dollu dallar ve kuşlarla bezenmiş bir sepet çizilmiştir.
Surlar: Roma Döneminde yapılan kale günümüze ulaşmamıştır. İmparator Gallienus'un III. yy'da bastırdığı sikkelerde Prusias ad Hypium'un iki kuleli kent kapısı gösterilmiştir. Bizans dönemi surlarının 200 metrelik bölümü günümüzde de ayaktadır. Bu surlar antik köprüden hamam Sokağına dek izlenebilir. Güneyinde üstünde bir at kabartması bulunan "Atlı Kapı" vardır. Bu duvarlar güneydoğuya doğru uzanarak, kale biçiminde bir kule ile son bulur. Kale duvarlarında daha önceki dönemin kalıntıları kullanılmıştır.
Tyche Heykeli: 1931 yılında Konuralp'te bulunan eser, İstanbul Arkeoloji Müzelerinde sergilenmektedir. Bereket Tanrıçası Tyche'yi tasvir eden 2.60 metre boyundaki heykel M.S. 2. yy'a ait muhteşem bir Roma eseridir. Ayakta tasvir edilmiş olan Tyche, sol elinde çeşitli meyveler bulunan bir bereket boynuzu ve elinde üzüm salkımı olan bir çocuk tutmaktadır.
Antoninus Pius Büstü: 1991 yılında Konuralp Beldesinin güneyindeki bir tarlada bulunmuştur. Roma İmparatoru Antoninus Pius'un (M.S. 13-161) mermer bir büstüdür. Konuralp Müzesi Taş Eserler Salonunda sergilenmektedir.
Lahit: Konuralp Beldesinin batısındaki Tepecik Nekropolünde 1937 yılında bulunmştur. Eser Konuralp Müzesi bahçesinde sergilenmektedir. Mermerden yapılan bu eser 1.20 metre yükseklik, 1.22 m. genişlik ve 2.47 m. uzunluğa sahiptir. Lahit'in tüm yüzeylerinde kabartma boğa başlarıyla birbirine bağlanan girlandlar içinde rozet ve insan başları işlenmiştir. Ön yüzde, içinde kitabesi olmayan bir tabula ansata ile altta aslan, kartal, yaban domuzu ve balıkçıl kuşu tasvirleri bulunmaktadır. Lahit M.Ö. 1. yüzyılla tarihlendirilmektedir.
Mezar Stelleri ve Heykel Kaideleri: Genellikle dikdörtgen prizma şeklinde altı ve üstü profilli olan bu eserler; üzerinde yer alan kitabeleri ile antik Konuralp hakkında önemli bilgiler vermektedir.
Üskübü Surları: Kentin yüksek kesiminde Arkapol'ü çevreleyen, Osmanlı döneminden kalma duvar kalıntıları vardır.
Konuralp Camisi: Bu cami bir Bizans Kilisesinin yerine yapılmıştır. Kilisenin mermer taban döşemeleri müzeye kaldırılmıştır. 1323'te camiye dönüştürülen yapı XIX. yy'da Dilaver Ağa tarafından onarıldığından ilk biçimini tümüyle yitirmiştir. Konuralp'in türbesi caminin yanındadır. Yeni bir yapı olup içinde üç mezar vardır.
Konuralp Hamamı: Kentin en eski Türk yapısıdır. Yazıtı yoktur, yapım tarihi ile ilgili bilgiler kesin değildir. Hamam tonozla örtülü altı küçük bölmeden oluşmaktadır. Güney duvarı büyük mermer antik bloklardan yapılmıştır.
Konuralp Su Yolları: Akropol Tepesi ile arkasındaki surlar arasında, onbir destek ayağı bulunmaktadır. Bunlar üzerinde ahşap bir su kanalı bulunduğu sanılmaktadır. Moloz taştan yapılmış ayaklar Osmanlı Döneminden kalmadır.
AKÇAKOCA
Akçakoca tarihinin başlangıcı belli değildir. Hakkında ilk yazılı vesikalar 1112 yıllarına aittir. Toprak ve mezarlardan çıkarılan paralar, süs eşyaları, heykeller ile kilise, kale ve bina artıkları mazisini aydınlatmakta ve günümüze dek uzanan bilgilerde rivayetlere dayanmaktadır.
Bolu ili ile Akçakoca toprakları; Kocaeli yarımadasından Bolu'ya kadar uzanan Bitinya-Bitonya denilen mıntıkada idi.
M.Ö. 1200 tarihlerinde bölgeye ilk önce gelenler Track ve Frik' lerdir. Tarihçi Pilne ve coğrafyacı Strabon bölgenin ilk sakinlerinin Track kollarından Bebrycs' ler olduklarını yazar.
M.Ö. 650 tarihinde Yunanistan' ın Beotya Tangar, Megaris bölgelerinden göç ederek Bitinya ve Karadeniz kıyılarına yerleşen Coucon-Kokones kabilesinin şimdiki Akçakoca merkezine yerleşerek Dia şehrini kurdukları Yunan ve Grekc tarihçileri yazmaktadırlar.
Bölge sırayla M.Ö. 1900-1400' de Hitit, Frikya, M.Ö. 670-547 Lidya krallıkları ile, M.Ö. 500' de Pers İmparatorluğu, M.Ö. 280' de Pontus Krallığı, M.Ö. 395-1453' de Bizans Krallığı, 1204' de Latin İmparatorluğu, 1071-1308 Selçuklu Devleti, 1323-1923 Osmanlı Devleti sınırları içinde kalmıştır.
Coulonlar kıyılarının beyaz kayalarla kaplı oluşu sebebiyle kurdukları şehrin adını, parlak anlamına gelen Dia koymuşlardır. Bizans himayesinde Poly (Şehir) eklenerek Diapolis olmuştur.
Osmanlı hakimiyetine geçince de kelimenin tam anlamı olan Akçaşar denilmiştir. Asırlar süren bu isim 1934 yılında Akçakoca olmuştur.
Selçuklular zamanında 1085 yıllarında Artuk Bey kuvvetlerinden Üçok'lu obalardan bazıları Koçar Bey tarafından Diapolis dağlarına yerleştirilmişlerdir.
Bizanslar tarafından Dobuca' dan Gaguz ve Geçen Türkleri sahildeki Rum köyleri korumak üzere 1167-1185 yılları arasında kıyılara yerleşmişlerdir.
Moğollar' dan kaçarak Bolu'nun Cortlan dağlarına sığınan Oğuz boylarından Bozok' lara ait obalar Hypium ant Prusias arazilerine yerleşmişler. (1243-1317 tarihleri arasında) 1788 Tatarlar, 1864 Çerkezler, 1877 Abzaha-Laz, Gürcü, 1916 yılında Sürmene Muhacirleri daha sonraları Doğu Karadeniz' den normal göçler olmuştur.
Ceneviz Kalesi: Akçakoca'nın 3 km Batısında koya egemen bir burunda yükselen küçük bir kaledir. Yöre halkının "Ceneviz Kalesi"diye adlandırdığı bu küçük savunma yeri, moloz, taş ve kiremit kırıkları ile yapılmıştır. Kalenin kara yönünde yüksek bir kulesi vardır. Avluda kare biçiminde bir sarnıcı bulunmaktadır. Bu kalenin XIV. Ve XV. yy'larda Karadeniz kıyılarında iskeleleri bulunan Cenevizlilerce yapılıp yapılmadığı kesinlikle bilinemiyor. Kaleyi Selçukluların yaptırdığı, sonradan Osmanlılarca onarıldığı sanılmaktadır.
Akçakoca Bey'in Türbesi: Baba Köyünde, Karadeniz'e egemen bir tepe üstündedir. Yöreye özgü mimari tekniğe uygun olarak, yontularak birbirine kenetlenen ağaç kütüklerinden yapılmıştır. Sonradan yıkılan mezarlığın çevresi parmaklıklarla çevrilmiştir.
FOLKLOR
Yaşam Biçimi:
Düzce, yüzölçümü ve nüfusu bakımından küçük bir il olmasına karşın, değişik yaşam biçimlerini barındırır. İlin doğu ve güneyindeki ilçeler kültürel açıdan birbirine benzer. Akçakoca Düzce'ye göre oldukça büyük kültürel ayrılıklar göstermektedir.
Akçakoca nüfusunun yarıdan çoğunu Doğu Karadeniz göçmenleri oluşturmaktadır. 1877'de başlayan göç, yakın zamanlara kadar sürmüştür. Bunlar gelenek, görenek, dil ve törelerini yerleştikleri yerlerde de korumuş ve sürdürmüşlerdir. Örneğin diğer ilçelerde pek az rastlanan "kan davası" Akçakoca yöresinde oldukça yaygındır. Göçmenler yerleştikleri çevreyi de kendi alışkanlıklarına göre biçimlendirmişlerdi. Hemşinköy, Vakfıkebir, Ordulu Dağı, Hemşinli Yeri gibi yer adları Doğu Karadeniz kültürünün Akçakoca yöresindeki en belirgin izleridir.
Göçmenlerin yöreye getirdikleri en köklü değişiklik ise ekonomik alanda gözlenmektedir. Geçmişte temel ekonomik etkinlik olan tahıl üretimi, göçmenlerin gelmesiyle birlikte yerini önce mısır, daha sonra fındık üretimine bırakmıştır. 1935'ten sonra giderek gelişen fındık üretimi, zamanla yörenin yaşam biçimini belirleyen tek öge durumuna gelmiştir. Tahıl, keten, kenevir ekim alanlarının fındık bahçelerine dönüşmesi, yörenin beslenme bakımından kendine yeterliğini ortadan kaldırdığı gibi, dokumacılığın da unutulmasına neden olmuştur. Sonuçta bazı köyler ekmeklerini bile kasabadaki fırınlardan almaya başlamışlardır. Bunun yanında fındıktan elde edilen gelirin diğer ürünlerden elde edilenden fazla olması ve fındık üretiminin çetin bir çalışmayı gerektirmemesi, yöre halkına oldukça yüksek bir yaşam düzeyi sağlamıştır.
Bu zenginlik köylerin ilçe ve il merkeziyle olan ilişkilerini yoğunlaştırmış, kent yaşamına olan ilgiyi arttırmıştır. Ayrıca; Akçakoca'da turizm çevre köylerinin halkını pansiyonculuğa yöneltmiştir. Yabancılarla bu bağlamda kurulan toplumsal yaşamda önemli değişikliklere neden olmuş, birçok alışkanlık ve davranış biçiminin yerini yenileri almıştır.
Son yıllardaki hızlı gelişme ve hızlı nüfus artışı, Düzce'nin önemini daha da arttırmıştır. Temel ekonomik etkinliğin endüstri bitkileri tarımına yönelmesi, köylerin dış pazarla ve Düzce ile olan ilişkilerini sıkılaştırmıştır. Buna bağlı olarak, geleneksel tarım toplumu yapısı gözle görülür bir çözülme sürecine girmiştir. Düzce'nin başka bir özelliği de nüfusun bir bölümünün Çerkez, Abaza ve Gürcülerden oluşmasıdır. Bu topluluklar, gelenekleri ve töreleri bakımından bağımsız birer bütün oluşturmaktadır. Sıkı aile bağları, topluluk içi evlenmeleriyle geleneksel yapılarını korumuşlardır.
EFTENİ GÖLÜ SÖYLENCESİ
Düzce ve çevresinde irili ufaklı çok sayıda göl bulunmaktadır. Bunlardan Efteni Gölü'nün oluşumu, bir söylenceye konu olmuştur. Efteni Gölü'ne Melen Gölü'de denir. Söylenceye göre; gölün bulunduğu yerde önceleri bir köy varmış, Hızır Aleyhisselamın yolu bu köye düşer. Evlerden birisinin kapısını çalar, bir parça ekmek ister. Kapıyı açan kadın "yok" diyerek ekmeği vermez. Çaldığı öbür kapılardan da aynı yanıtı alır.
Hızır, köyden ayrılırken "allah bu köyü suya garketsin" diye ilenir. Zamanla köy sular altında kalır, Efteni Gölü oluşur.
HALK MÜZİĞİ
Düzce ve Akçakoca'da Doğu Karadeniz'den göç edip buraya yerleşen halk arasında kemençe, tulum, gibi sazlara da rastlanmaktadır. Kına gecelerinde; yörede nara denilen darbuka çalınır, kına manileri söylenir. Bunların dışında yörede Karadeniz kemençesi, davul, tef, nara, (dümbelek) kaşık, zil akordeon ve mızıka'da çalınmaktadır.
GELENEKSEL OYUNLAR
İlde Azeri, Çerkez oyunları ile Akçakoca yöresinde horonlar göze çarpmaktadır. Akçakoca'da görülen horonların büyük bir bölümü Rize, Hemşin, Hopa yörelerinde oynananlardır. Bunların bazılanda Gürcü özelliği de görülür. Azeri oyunlarında başta Şeyh Şamil olmak üzere genellikle Kars yöresinde oynanan oyunlara rastlanmaktadır.Oyunlara türüne göre; bağlama, kaval, davul, kemençe, tulum, mızıka ve zurna eşlik eder.
Yöremiz halkı yaşayış bakımından nasıl bir mozaiği andırıyorsa halk oyunları yönünden de böyledir.
Yörenin kendine has bir oyunu yoktur. Düğünlerde çıngırdaklı def, mızıka, akordeon, kemençe ve bağlama eşliğinde yöresel türküler söylenir. Çiftetelli, üçayak, rinna, abhaz oyunları oynanır. Düğünlerde çeşitli şenliklere de yer verilir. At yarışları, yağlı güreşler, çengi ve köçekler gelen davetlileri karşılarlar. Düğün gecelerinde muhabbet tertiplenir, gençler geç saatlere kadar muhabbete devam ederler. Çerkez ve abaza muhabbetlerinde 'capşu' denilen meşhur oyunları oynanır. Ayakta duran genç kimin eline vurmuşsa ayakta o kalır, diğerleri oturur. Oyun böylece devam eder. Muhabbet esnasında en büyük kimse onun izni alınmadan odadan çıkılmaz.
YEMEK ÇEŞİTLERİ
Yörenin kendine has yemekleri mevcuttur. Arnavutların Arnavut böreği, Tatarların şıl böreği, göbete ve mantısı, Muhacırların katlama, sarı burma ve su böreği, Boşnakların Boşnak tatlısı, yerli Türklerin gözleme ve höşmelisi, tavuklu keşkeği, Gürcülerin lepsi, Çerkez ve Abazaların mamursa, Çerkez tavuğu ve halujları meşhurdur.
KIYAFETLER
Düzce köylerinde kıyafet farklılıkları görülmektedir. Bir köyde Karadeniz'de olduğu gibi peştamal, yün kuşak, çorap ve lastiği olan köylümüz; diğer bir köyde şalvarı ve feracesiyle değişik giysi sunmaktadır. İşlemeli cepkenler, pembe şalvarlar, iğne oyalı yemeniler, tel kırmalı örtüler, dokuma önlükler, heybeler maddi kültür unsurlarımızdandır.
EL SANATLARI
Düzce'de oymacılık, demircilik, halı ve kilim dokumacılığı el sanatlarımızı oluşturmaktadır.
SAĞLIK
Sağlık hizmetleri bakımından bir çok şehirde olmayan imkanlara sahip olan Düzce, sadece il sınırlarına değil bölgeye hizmet verir hale gelmiştir.Düzce İlinde yataklı sağlık hizmeti veren kurumlar; Dr. Tandoğan Tokgöz Düzce Devlet Hastanesi, Akçakoca Devlet Hastanesi, Yığılca Devlet Hastanesi, Çilimli Sağlık Merkezi, Gölyaka Sağlık Merkezi, Gümüşova Sağlık Merkezi, Cumayeri Sağlık Merkezi, Düzce SSK Hastanesi ve A.İ.B.Ü Düzce Tıp Fakültesi Konuralp Araştırma ve Uygulama Hastanesi'dir.
17 Ağustos ve 12 Kasım depremlerinin ardından yıkılan Dr. Tandoğan Tokgöz Düzce Devlet Hastanesi depremden önce 400 yatak kapasitesiyle hizmet vermekteydi. Düzce Devlet Hastanesi; 15/10/2002 tarihine kadar 137 yatak kapasitesi ile konteynır ve prefabriklerde poliklinik hizmetlerini sürdürmüş olup, yeni hizmete açılan ek hastane binası ile de yatak sayısı 277'ye çıkartılarak hizmetine devam etmektedir. Devlet Hastanesinde 375 personel görev yapmaktadır.
130 yatak kapasiteli Türkiye genelinde ödül almış bir proje ile yapılan Düzce SSK Hastanesi ise depremlerden etkilenmemiştir. Hastane 102 personeli ile Düzce Halkına hizmet vermeye devam etmekte olup mevcut yatak kapasitesi 221'dir.
Düzce'nin ilçeleri Akçakoca ve Yığılca'da da birer Devlet Hastanesi bulunmaktadır. Kaynaşlı ve Akçakoca İlçelerinde ve Kalıcı Konutlarda 112 Acil Yardım ve Kurtarma İstasyonları bulunmaktadır.
Abant İzzet Baysal Üniversitesi Düzce Tıp Fakültesi de teşhis ve tedavi alanında hizmet vermektedir.
Düzce Tıp Fakültesi Araştırma ve Uygulama Hastanesi Düzce-Konuralp'deki eski Göğüs Hastalıkları Hastanesinde 01 Kasım 1997 yılında hizmete girmiştir. 4500 m2lik kullanım alanına sahip olan hastanede; 3 ameliyat salonu bulunan bir ameliyat ünitesi, 1 yoğun bakım ünitesi, 1hemodializ ünitesi bulunmaktadır. Fakülteye ait olan Eğitim ve Uygulama Hastanesi 190 yatak kapasitesi ve 23 klinikle görev yapmaktadır. Hastanenin Ankara-İstanbul otoyolu üzerinde meydana gelen trafik kazalarında acil yardım ve travmatoloji hizmeti vermesi için gerekli hazırlıklar sürdürülmektedir.
Abant İzzet Baysal Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi; İç Hastalıkları Ana Bilim Dalı, Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Ana Bilim Dalı, Üroloji Polikliniği, Dermatoloji Polikliniği, Psikiyatri Polikliniği, Kulak Burun Boğaz Polikliniği, Göz Hastalıkları Polikliniği, Ortopedi ve Travmatoloji Polikliniği, Nöroşirurji Polikliniği, Nöroloji Polikliniği, Kardiyoloji Polikliniği, Anestezi ve Reanimasyon, Acil Servis, Diş Polikliniği,Genel Cerrahi Polikliniği, Kadın Hastalıkları ve Doğum Polikliniği,Kardiovasküler Cerrahi Polikliniği,Çocuk Cerrahisi Polikliniği,Plastik Cerrahi Polikliniği, Göğüs Cerrahisi Polikliniği, Göğüs Hastalıkları Polikliniği ve Fizik Tedavi ve Rehabilitasyon Poliklinikleri ile bölge halkına hizmet etmektedir.
Düzce İli genelinde 31 Sağlık Ocağı, 1 Verem Savaş Dispanseri ve 1 Ana Çocuk Sağlığı ve Aile Planlaması Merkezi bulunmaktadır.
Düzce'de bulunan Kızılay Kan Merkezi binası 12 Kasım 1999 depreminde yıkılmıştır. Alman Hükümeti'nin yardımlarıyla eski Tekel Binasının bulunduğu alana Kızılay tarafından prefabrike olarak yeni bir Kan Merkezi kurulmuştur.
Ev Halkı Tespit Fişi (ETF) çalışmalarına göre Düzce'nin 2002 yılı yıl ortası nüfusu 290.283'tür. 1000 kişiye düşün ortalama yatak sayısı 2,62 olup 100 kişiye düşün ortalama yatak sayısı 0,26'dır. İldeki hekim sayısının 308 olduğu düşünülerek hesaplandığında; 1000 kişiye düşen ortalama hekim sayısı 1,06 olup, 100 kişiye düşen ortalama hekim sayısı ise 0,10'dur
SPOR
İlkçağlarda Kesin olarak bilinmemekle birlikte İlkçağlarda At Yarışlarının yapıldığı, bunun yanı sıra askerler arasında Güreş, Boks gibi sporların yaygın olduğu görülür. Osmanlı Devrinde Osmanlı Döneminde Düzce'de yaşayanlar arasında Cirit, At yarışı, Okçuluk, Güreş en çok rağbet gören sporlar arasındaydı. Özellikle At yarışı ve Okçuluk gibi Ata Sporlarımızın Düzce'de geniş kitleler tarafından yapıldığı ve hatta bu tür yarışlara Düzce dışından da katılımların olduğu yapılan araştırmalarda ortaya çıkmıştır.
İlkçağlarda Kesin olarak bilinmemekle birlikte İlkçağlarda At Yarışlarının yapıldığı, bunun yanı sıra askerler arasında Güreş, Boks gibi sporların yaygın olduğu görülür.
Osmanlı Devrinde Osmanlı Döneminde Düzce'de yaşayanlar arasında Cirit, At yarışı, Okçuluk, Güreş en çok rağbet gören sporlar arasındaydı. Özellikle At yarışı ve Okçuluk gibi Ata Sporlarımızın Düzce'de geniş kitleler tarafından yapıldığı ve hatta bu tür yarışlara Düzce dışından da katılımların olduğu yapılan araştırmalarda ortaya çıkmıştır.
Cumhuriyet Öncesi Düzce'de spor tarihi gerek yazılı ve gerekse yaşayanların aktardığı bilgilerle 1910'lu yıllarda net olarak bilinmektedir. 1913 yılında Muallim Kavalalı Ali Bey tarafından ilk futbol takımının kurulduğu ve kurulan bu takım da o dönemin Mülki Amirlerinin yanı sıra Öğrencilerin forma giydiği Futbol Takımında bulunan kişilerin kendi aralarında yaptıkları maçları çok sayıda izleyicinin takip ettiği biliniyor.
Cumhuriyet Dönemi 1920'li yıllarda Futbolun yanı sıra Atletizm, At Yarışları Düzce'de en çok ilgi toplayan spor dallarının başında geliyordu. Jandarma Komutanı, İbrahim Fırat, Yağcı Hüseyin, Yekta Bey ve Kınıca Vahit gibi o dönemin renkli simalarının önderliğinde kurulan Atletizm Takımının büyük başarılar elde ettiği, yarışların sadece Düzce'de değil zaman zaman komşu kentlerde de yapıldığı biliniyor. 1925'li yıllarda Çerkez ve Abaza topluluklarının başını çektiği at yarışları tüm Türkiye tarafından bilinmekteydi. Çilimli'li Mehmet Ağa, Necip Kadir Güney, Karaköylü Kasapoğulları dönemin en ünlü at yarışçılarıydı. Melen boyu, Uzun Mustafa Çayı, Akarsu boylarında yapılan bu at yarışlarından elde edilen bu gelirlerle Cami, Okul, Kütüphane gibi halkın yararlanacağı önemli hizmetler yapılmıştır. 1948-1949 yıllarında Düzce İçme Suyu Şebekesi yararına yapılan yarışlarla Düzce'nin içme suyu projesi gerçekleşti. O dönemde yarışların kıran kırana geçtiği, Düzce'deki at yarışlarına Türkiye'nin çeşitli bölgelerinden yarışmacıların geldiği, Düzceli at yarışçılarının da diğer bölgedeki yarışlara katıldığı biliniyor.
Düzce'de Futbol ve At Yarışlarından sonra en çok sevilen ve rağbet gören spor kuşkusuz güreşlerdir. Uzun Mustafa Çayırında yapılan Yağlı ve Karakucak Güreşleri bir anlamda Kırkpınar öncesi antreman niteliği taşıyordu. Kırkpınar'da mücadele edecek olan Pehlivanlar önce Düzce'deki sınavları geçiyor ve ardından Kırkpınar'da mücadele ediyordu. Defalarca Kırkpınar Başpehlivanlığını kazanmış Tekirdağ'lı Hüseyin, Çolak İsmail ve Ordulu Mustafa'nın yanı sıra Olimpiyat ve Dünya Şampiyonluğunu Hamit Kaplan, Haydar Zafer bu yarışlarda mücadele eden Düzceli'lerdir. 1958-1959 yıllarında Nurettin Zafer'in öncülüğünde Düzce Gençlik Kulübü bünyesinde kurulan Serbest Güreş Takımı Türkiye çapında önemli dereceler elde etmişti.
1954-1955 Yıllarında Düzce'de Voleybol Sporunun da sevildiğini görüyoruz. Ruhi Gürel, Sami Bozkurt kendi aralarında kurdukları takımlarla bu sporun Düzce'de yaygınlaşmasında önemli rol oynadılar. Bu arada Fransızca Öğretmeni Hadi Kolman, Beden Eğitimi Öğretmeni Ahmet Yenal bu sporun okullarımıza girmesinde ve yaygınlaşmasında yoğun çaba sarfettiler. Cumhuriyetin ilk yıllarında Düzce'de Bisiklet sporunun hız kazandığını görüyoruz. Bolu Caddesinden başlayıp Civit'te sona eren bisiklet yarışlarına 20-30 kişinin katıldığı, halk evleri tarafından organize edilen atletizm yarışlarının da Cumhuriyetin ilk yıllarından itibaren geleneksel hale geldiğini görürüz. Düzce'de sporun 1950 sonrasında çeşitlilik kazandığı, hem takım sayısının arttığı hem de sporla uğraşan insanların sayısının arttığını biliniyor. Cumhuriyetten günümüze kadar geldiğimizde Düzce'de Futbol, Güreş, At Yarışı, Voleybol, Bisiklet, Basketbol, Masa Tenisi, Vücut Geliştirme, Atıcılık, Hentbol, Taekwon-do, Bilek Güreşi, Satranç, Boks, Atletizm, Bilardo hem ferdi hem kulüp olarak yapılan sporlar güncelliğini koruyor.
DÜZCESPOR
Düzce Spor 1967 yılından önce I. Amatör Futbol Kulübü olarak kurulmuş daha sonra 1967-1968 yıllarında profesyonel kulüp olma hüviyeti kazanmış, ilk kulüp başkanı Atıf Bilgin'in başkanlığında III. Türkiye Profesyonel Futbol Ligine çıkmış, aynı sezon sonunda II. Türkiye Profesyonel Ligine çıkarak 69-70 yıllarında III. Lige düşmüş, 76-77 sezonunda II. Lige çıkmış, 88-89 sezonunda III. Lige düşmüş, 93-94 sezonunda II. Lige çıkmış, 97-98 sezonunda III. Lige düşmüş, 99-2000 sonunda depremler nedeniyle o sene lige katılmamış. Bugün ise 2002-2003 sezonunda III. Türkiye Profesyonel Futbol Liginde 3. grupta mücadelesini sürdürmektedir.
MİLLİ SPORCULARIMIZ
Nurettin ZAFER Güreş-Olimpiyat, Avrupa Şampiyonu, Ölü
Haydar ZAFER Güreş-Avrupa Şampiyonu, Balkan Şampiyonu, Ölü
Ramazan TOPAL Dünya Gençler Şampiyonu
Deniz AYDOĞDU Bilek Güreşi-Türkiye Şampiyonu
Mehtap ÇALIŞKAN Karete Türkiye Şampiyonu
Figen SÜER Karete Türkiye Şampiyonu
Elif AY Karete Türkiye Şampiyonu, Balkan 2.si
Yılmaz HELVACIOĞLU Judo- Dünya Gençler Şampiyonu
Öznur AYDIN Jimnastik- Türkiye 3.sü
Servet SİVRİKAYA Atıcılık Dünya 2. Avrupa Şampiyonu, Balkan Şampiyonu
Muzaffer BALKANCI Atıcılık- Türkiye Şampiyonu
Beytullah BALKANCI Atıcılık Dünya Şampiyonu
Emre AK Masa Tenisi- Türkiye Şampiyonu
Teoman YAMAN Masa Tenisi- Türkiye Şampiyonu
Murat GÜL Motokros- Türkiye Şampiyonu
Oya DEMİRAĞ Satranç- Türkiye 3.sü
Ali EMRE Vücut Geliştirme- Türkiye Şampiyonu
Cem KUL Bilek Güreşi
Erol KÖSEER Futbolcu
Furkan YAVUZ Futbolcu
Tolga YILMAZ Futbolcu
Nurettin KOÇ Futbolcu
Şenol Futbolcu
Osman BAYRAKTA Futbolcu
Emre BAYKAL Futbolcu
Burak BOZ Futbolcu
Engin BAYEV Basketbolcu
Ekrem KURTULUŞ Atletizm-Masterler
Mekki KESKİN Milli Hakem
Mehmet ARSLAN Milli Karete Hakemi
Hatun ALBAYRAK Milli Karete- Body Hakemi
ÖZEL TURNUVALAR
Gerek kulüp sayısı gerekse lisanslı sporcu sayısı bakımından Türkiye'de önemli bir yere sahip olan Düzce'mizde her yıl geleneksel olarak yapılan özel turnuvalar spora olan ilginin artmasında önemli rol oynuyor. Birçok kentin aksine özellikle yaz aylarında düzenlenen çeşitli turnuvalar sadece Düzce'de değil aynı zamanda Türkiye'de ses getiriyor. İşte ilimizde yapılan ve yapılmakta olan bazı turnuvalar.
Bataklı Çiftlik Turnuvası
Her yıl geleneksel olarak yapılan Bataklı Çiftlik Köyü Voleybol Turnuvası belki de bu spor branşında Türkiye'de yapılan ilk ve tek turnuvadır. Köy halkı tarafından organize edilen sadece Düzce takımlarını değil çevre il ve ilçe takımlarının da iştirak ettiği turnuva için Bataklı Çiftlik köyündeki spor sahası her yıl çok sayıda sporsever tarafından dolduruluyor. Gece oynanan maçlar büyük bir zevkle izlenirken turnuva sonunda ödül töreni yapılan foklör etkinlikleri ile adeta bir şölene dönüşüyor. İki yıldır deprem nedeniyle yapılamayan turnuva yeniden devam edecektir.
Halı Saha Turnuvaları
Düzce'mizde bulunan halı sahalarda her yıl Haziran ayında çeşitli turnuvalar tertip edilmektedir. Bu turnuvalar içerisinde 9 yıl peş peşe yapılan Vilayet Kupası halı saha futbol turnuvası, Rotary minikler halı saha turnuvası, Müesseseler arası futbol turnuvası, Düzcespor halı saha turnuvası, Atatürk kupası turnuvası en önemli turnuvalardır. Bu turnuvalara sadece amatör sporcular değil profesyonel sporcularda iştirak ediyor.
Karete Turnuvaları
Düzce'mizde bir hayli gözde olan sporların başında gelen Karete'de hemen hemen her yıl 18 Temmuz Spor Salonunda turnuvalar tertip ediliyor. Bu turnuvalara yurdun değişik bölgelerindeki takımlar katılıyor.
Satranç Turnuvaları
Gerek müesseselerde, gerek okullarda ve gerekse kurumlar arasında her yıl satranç turnuvaları yapılıyor. Milli takıma sporcu verme başarısı gösterdiğimiz bu spor dalında katılımın her geçen yıl arttığı gözleniyor.
Basketbol Turnuvaları
Son üç yıldır yapılmamasına rağmen müesseseler arası basketbol turnuvası uzun yıllar ses getirdi. Düzce'de bulunan müesseselerin oluşturdukları takımlar 18 Temmuz Spor Salonunda centilmence mücadele ettiler.
Bahar Kupaları
Tüm Türkiye'de olduğu gibi İlimizde de en gözde spor dalı olan Futbol Bahar Turnuvaları 40 yıldır yapılmaktadır. Çeşitli köylerde düzenlenen bu turnuvalara katılım bir hayli fazladır. Bahar Turnuvaları adı altında tertiplenen bu tür organizasyonların sayısı her yıl 10'un üzerindedir.
DEPREMLER
17 Ağustos 1999 tarihinde saat 03:02 sıralarında merkez üssü Gölcük ve Arifiye olan ve Richter ölçeğine göre 7,4 şiddetindeki deprem 11 İli etkisi altına alarak, Düzce İlinde 270 kişinin ölümüne, 1.157 kişinin yaralanmasına neden olmuştur.
12 Kasım 1999 tarihinde saat 18:58 sıralarında ise merkez üssü Düzce (Akyazı-Bolu Dağı Tüneli arasında 73 km'lik bölümünün kırılması sonucu oluşan ve depremin odak derinliği 14 km) olan ve Richer ölçeğine göre 7,2 şiddetindeki deprem, Düzce ve Bolu İllerinde maddi ve manevi kayba neden olmuş, İlimizde 782 kişinin ölümüne ve 2678 kişinin yaralanmasına yol açmıştır.
İlimizdeki toplam konut ve toplam işyeri adedi düşünüldüğünde 12 Kasım depreminden sonra konutların %81'i, işyerlerinin de %87'sinin hasar gördüğü, Düzce İl merkezinin hemen tamamen yıkıldığı anlaşılmaktadır.
Yine Kaynaşlı ve Gölyaka İlçelerimizde depremlerden önemli ölçüde etkilenmiştir.
Düzce; Devletimiz ve hükümetimizin ilgi ve şefkat kanatları altında yaraların sarılabilmesi amacıyla 09.12.1999 tarihinde 584 Sayılı KHK ile il statüsüne kavuşturulmuştur.
Özellikle Düzce-Kaynaşlı merkezli ikinci deprem İl'in sanayiini, fiziki hasar ve kapanan işyerleri dolayısıyla üretim kayıplarına ve yüksek oranda işsizliğe sebep olarak etkilemiştir. Deprem sonrasında pek çok işyeri yıkılmış, ayakta kalan işyerlerinde ise kapasite kullanım oranları yüzde 15-20'ler dolayına kadar gerilemiştir. Düzce Ticaret ve sanayi Odası verilerine göre, depremlerde 3837 adet işyeri yıkılmıştır.
Deprem öncesinde 3.000-3.500 olan işçi istihdamı deprem sonrasında 600'e kadar düşmüştür. İl'in önde gelen sanayilerinden olan av tüfeği ve silah imalatı sanayiindeki 68 adet işyerinin 41'i deprem sonrasında kapanmıştır. Üretim kapasitelerinin ortalama yüzde 20-25'lere kadar gerilediği bu işyerlerinde deprem öncesi 611 olan çalışan sayısı 368'e düşmüştür. İl sanayiinde ağırlığı olan ve 900 dolayında işçi istihdam eden Orman ürünleri sanayiinde 30 işyeri deprem sonrasında faaliyetine son vermiştir. Bu sektörde deprem öncesi yaklaşık 8.000 olan çalışan sayısı deprem sonrası 6.000'lere düşmüştür. Deprem nedeniyle konut, ticari ve sınai yapı, makine-teçhizat ve mamul-yarı mamul mal stoklarında önemli kayıplar ortaya çıkmıştır.
Deprem sonrasında gerek bir süre için üretimin durması gerekse uzun bir süre düşük kapasite ile çalışılmış olması nedeniyle İl'in gayri safi yurtiçi hasılasında büyük düşüş olmuştur.
Düzce-Kaynaşlı merkezli depremin imalat sanayi işyerlerinde bina, makine ve teçhizat, mamul ve yarı mamul stok kaybı, vasıflı ve vasıfsız işgücü eksilmesi gibi etkileri yanında, üretime ara verilen işyerlerinden kaynaklanan üretim kaybı, dış pazarlara yönelik üretim yapan işyerlerinde ihracat azalmasına da yol açmıştır. İşgücü kayıpları ve işgücünün motivasyonunun azalması nedeniyle, depremin yol açtığı üretim ve verimlilik kayıplarının çok daha fazla olduğu tahmin edilmektedir.
17 Ağustos 1999 ve 12 Kasım 1999 depremleri neticesinde Düzce İlimizde toplam ölü, yaralı ve hasar durumları ile ilgili bilgiler aşağıda çıkarılmıştır.
a) Ağır Hasarlı Konut Sayısı : 16.666
Ağır Hasarlı İşyeri sayısı : 3.837
b) Orta Hasarlı Konut Sayısı : 10.968
Orta Hasarlı İşyeri Sayısı : 2.573
c) Az Hasarlı Konut Sayısı : 13.070
Az Hasarlı İşyeri Sayısı : 1.606
d) Ölü Sayısı : 1.052
e) Yaralı Sayısı : 3.835
İlimizde Hasar Tespit ve Hak Sahipliği çalışmaları tamamlanmış olup, evi Yıkık
Hasar gören 8.386 aile Kalıcı Konut, 2.874 aile EYY (kendi evini yapma) Kredisi, 300 aile de Hazır Konuttan faydalanmıştır.
Deprem sonrası konut ve işyerleri Orta Hasar gören 4.959 aile Onarım yardımı almaya hak kazanmış, 476 kişide 4133'den faydalanmıştır.
Orta Hasar Hak Sahiplerine konutlarıyla ilgili yardımlarını alabilmeleri için proje bedeli olarak %10 avans peşin olarak ödenmiş, geriye kalan kısmı ise onarım yapıldıkça ödenmiştir.
ŞELALELER
Güzeldere Şelalesi, Düzce’nin Gölyaka ilçesinin sınırları içerisinde Düzce’ye 28, Gölyaka’ya ise 16 km mesafedeki Gölyaka Güzeldere Köyü’ndedir ve rakımı 630 metredir. Güzeldere Köyü7nden geçen Bıçkı Deresi üzerinde bulunan Güzeldere Şelalesi 135 m. yüksekliktedir ve estetik yönden yörede ayrıcalıklı bir konuma sahiptir. Güzeldere Şelalesi Orman Bakanlığı Milli Parklar ve Av-Yaban Hayatı Koruma Genel Müdürlüğü tarafından “Orman İçi Dinlenme Yeri” olarak tescil edilmiştir. Elmacık Dağı (1700 m)’na uzanan bu şelale ve çevresi orman yapısı ile de dikkat çekmektedir.
GÖLLER
Efteni Gölü Kuş Cenneti, Efteni Gölü 100 metre yükseklikte, Düzce ile Gölyaka’nın sınırları içinde kalmaktadır. Düzce’nin 14 km. güney batısında, Elmacık Dağı silsilesinin eteğinde Asar, Uğur, Küçük Melen sularının ve yan derelerin oluşturmuş olduğu tatlı su gölüdür. Ana çıkış noktası, Büyük Melen nehrini oluşturur.
KAPLICALAR
Düzce’nin 17 km güneyinde, 400 metre rakımlı, etrafı ormanlık alanla çevrili Derdin (Dolay) Kaplıcası çevresine şifa dağıtmaktadır. Kaplıcadaki su, duru, renksiz ve kokusuzdur. 2 lt/s debideki suyun sıcaklığı ise 42 derecedir. Derdin Kaplıcası özellikle mide, bağırsak, safra kesesi, karaciğer, böbrek, şeker ve ayrıca deri hastalıkları için oldukça şifalıdır. Derdin Kaplıcası’nda konaklama amacıyla 15 odalı küçük bir otel de bulunmaktadır.
MAĞARALAR
Büyük ve Küçük Melen,Baba Dağı eteklerinden doğup, Yığılca’dan geçerek Hasanlar Barajı’na, oradan da Efteni Gölü’ne dökülen Küçük Melen ile gölden Karadeniz’e uzanan Büyük Melen ırmaklarının çevresi doğal güzellikleri ile yöre halkının mesire yeri olarak kullanılmaktadır.
TATİL YERLERİ
Düzce’nin kuzeyinde ve Karadeniz kıyısında yer alan şirin ilçesi Akçakoca, bir tatil ve turizm cennetidir. Karadeniz sahilinde doğal yapısı ile dikkat çekin bu ilçe yaz ayları boyunca özellikle çevre ilçelerde yaşayanların ve bir çok turistin uğrak yeridir. Pırıl pırıl denizi ve yalnızca Akçakoca’ya özel ince, kara kumu gerçekten övgüye değerdir. Bu sahil şehrinde çok sayıda kaliteli otel, pansiyon, kamping ve restorantlar turizme hizmet vermektedir.
DÜZCE'NİN TARİHİ
Düzce'nin tarihi 14. yy'dan daha gerisine dayanmamaktadır. Ancak Düzce’nin 8 km kuzeyinde yeralan Konuralp kasabasının tarihi MÖ 3. yy' a kadar dayanmaktadır. Konuralp'in mevcut arkeolojik eserlerden saptandığı kadarıyla zengin bir tarihi vardır. Konuralp M.Ö. 74 yılına kadar Bilecik, Bolu, Kocaeli ve Sakarya şehirlerini kaplayan bir alanda hakimiyet süren BITHYNIA Devleti'nin önemli şehirlerinden birisiydi ve adıda 'Prusias Pros Hypios (Melen Kenarındaki Prusias)'dı. M.Ö. yılında, kısa bir süre Pontus istilasına uğrayan şehir, aynı yıl Roma hakimiyetine girdi.
Roma devrinde şehir Latin kültürünün tesiri altında kaldı, adıda ' Prusias ad Hypium' olarak değişti. Roma devrinde şehirde Hıristiyanlık hakimiyeti hüküm sürdü. 395'de Roma İmparatorluğu ikiye bölününce şehir Doğu Roma İmparatorluğu’nun sınırları içinde kaldı.
Osman Gazi'nin komutanlarından Konuralp Bey, Düzce ve çevresini Osmanlı topraklarına katma emrini aldı. Bunun üzerine 1321-1323 yılları arasında bu yöredeki Bizans tekfurları ile yaptığı savaş sonunda DÜZBAZAR (Düzce Ovası)’ı ve Bizans Prusias'ını fethetti.
Düzce'nin ilk yöneticileri Konuralp Bey, Sungur Bey, Şemsi ve Gündüz Alp'tir.
14.yy.dan itibaren bu bölgeye Konuralp ili ve kısaca 'Konrapa' denmiştir. Konrapa Bolu'nun fethinden sonra, Bolu Sancağına bağlı bir nahiye haline geldi.
16.yy.ın ikinci yarısında Düzce kalabalık köyler tarafından 'pazar' mahali olarak seçilmiş ve o yüzdende ova ortasındaki köye 'Düzce Pazarı ' denilmiştir.
Düzce; Osmanlı İmparatorluğu döneminde donanmanın kereste gereksinimini karşılamada önemli bir rol oynamıştır. Ayrıca İstanbul'u, Sivas ve Erzurum'a bağlayan yolun üzerinde olması Düzce'nin önemini arttırmıştır.
18. ve 19. yy.da Düzce ayanların kontrolü altında yaşamıştır.
Düzce'nin ilk yöneticileri Konuralp Bey, Sungur Bey, Şemsi ve Gündüz Alp'tir.
14.yy.dan itibaren bu bölgeye Konuralp ili ve kısaca 'Konrapa' denmiştir. Konrapa Bolu'nun fethinden sonra, Bolu Sancağına bağlı bir nahiye haline geldi.
16.yy.ın ikinci yarısında Düzce kalabalık köyler tarafından 'pazar' mahali olarak seçilmiş ve o yüzdende ova ortasındaki köye 'Düzce Pazarı ' denilmiştir.
Düzce; Osmanlı İmparatorluğu döneminde donanmanın kereste gereksinimini karşılamada önemli bir rol oynamıştır. Ayrıca İstanbul'u, Sivas ve Erzurum'a bağlayan yolun üzerinde olması Düzce'nin önemini arttırmıştır.
18. ve 19. yy.da Düzce ayanların kontrolü altında yaşamıştır.
Abdüllaziz ve Abdülmecit döneminde, Kafkasya'dan, Doğu Karadeniz'den, Doğu Anadolu'dan ve Rumeli'den gelen göçmenler Düzce'nin nüfusunun artmasında ve şehrin büyümesinde önemli rol oynamışlardır. Hükümet yeni gelenlere ücretsiz toprak sağlamıştır. Düzce'ye göç eden Türkler; Çerkez, Abhaz, Laz, Gürcü, Ordulu, Hemşinli, Batumlu, Hopalı, Tatar, Boşnak, Arnavut ve Bulgaristanlı…gibi geldikleri yerlerin isimleri ile anılmışlardır.
Düzce'nin arzetmeye başladığı ticari önem karşısında Rum ve Ermenilerinde şehre yerleşmesiyle birlikte renkli bir sosyal yapı ortaya çıkmıştır.
2. Abdülhamit döneminde Düzce'ye bağlı 137 köy vardı ve 6618 hane ile 36.088 nüfus yaşıyordu.
1869 yılına kadar Düzce nahiye olarak Göynük'e bağlıydı. 1870 yılında kaza oldu ve Kastamonu vilayetinin Bolu Sancağı'na bağlandı.
Düzce'de yaşayan Abhazların ileri gelenlerinden Elbuz Bey ailesinden Behice Hanım saraya giderek 2. Abdulhamit'le evlendi.
1915 yılında hükümetin emriyle Düzce'deki Ermeni Mahallesi (İcadiye Mahallesi) boşaltıldı.
30 Ekim 1918'de Mondros Mütarekesi’nin imzalanmasıyla Fransız askerleri komşu kazalara kadar çıkartma yaptılar. Bu dönemde Bulgaristan göçmeni Nuri Bey, Düzce Müdafa-i Hukuk Cemiyetini kurdu.
Milli Mücadele döneminde Düzce'de haraketli askeri ve siyasi gelişmeler yaşandı.
Cumhuriyetin ilanıyla birlikte Düzce ilçesi Bolu vilayetine bağlandı. Düzce'nin ilk Kaymakamı Midhad Kemal Bey'dir.
Cumhuriyet dönemi boyunca, Düzce sanayi ve ticari alanda sürekli bir gelişme ve büyüme yaşadı. Düzce’nin güçlü ekonomik yapısının yanında sosyal faaaliyetler alanında sürekli bir hareketlilik yaşanmaktadır. Bu özellikleri itibariyle Düzce tarih sayfasına 1950’den itibaren “İL” olarak geçme isteğinde bulunmuştur.
Düzce 1944 Düzce Depremi, 1957 Abant Depremi, 1967 Adapazarı Depremi ve 17 Ağustos Körfez Depremlerinden büyük ölçüde etkilenmiştir. 12 Kasım Düzce Depremi ise şehri yerle bir etmiştir.
Deprem yaralarının daha kolay ve hızlı sarılabilmesi amacıyla Bakanlar Kurulu kararınca Düzce “Türkiye’nin 81. İLİ” olmuştur.
KÜLTÜRÜ
Konuralp Beldesin antik Roma Kenti olan "Prusias Ad Hypium" üzerine kurulmuştur. Antik Kente ait eserlerin korunmasını sağlamak ve sergilemek amacı ile 1977 yılında inşaatına başlanan müze binası1992 yılında tamamlanmıştır. 1993 yılında eser teşhir-tanzimi yapılan Konuralp Müzesi 18.11.1994 tarihinde ziyarete açılmıştır. Konuralp Müzesinde 1825 adet arkeolojik, 456 adet etnoğrafik ve 3837 adet sikke olmak üzere toplam 6118 adet eser bulunmaktadır.
Söz konusu eserler müze bahçesi, arkeoloji, etnoğrafya, taş eserler salonları ile sikke bölümlerinde sergilenmektedir.
Müze bahçesinde tamamı Konuralp çevresinde ele geçen ve Roma dönemine ait mimari parçalar, mezar stelleri, lahit, sütün ve sütün başlıkları bulunmaktadır.
Arkeoloji salonundaki eserler Neolitik, Eski Tunç, Helenistik ve Roma dönemlerine ait olup, pişmiş toprak, bronz ve cam eserlerin değişik fonksiyon ve türdeki örnekleridir.
Aynı salonda Konuralp yakınlarındaki Çavuşlar Köyündeki mezar buluntuları sergilenmektedir.
Etnoğrafya salonunda yakın geçmişimize ait, 19-20.yy'a ait Osmanlı kültürü kıyafet, ev eşyası ve silahlardan oluşan eserler sergilenmektedir.
Taş eserler salonunda Prusias kentine ait olan ve Konuralp'te ele geçmiş mermerlerden yapılmış çeşitli heykel ve mimari parçalar bulunmaktadır.
Sikke bölümünde Grek Şehirleri, Roma İmparatorları ve Osmanlı Padişahlarına ait altın, gümüş ve bronz sikkeler kronolojik olarak sergilenmektedir.
ANTİK ŞEHİRLER
KONURALP
İlk çağlarda "Dusae Pros Olypum" diye anılan en önemli arkeolojik buluntular Konuralp (Üskübü) Bucağında ortaya çıkarılmıştır. Üskübü ve çevresinde Antik Dönemden kalma çok sayıda yapıt bulunmuştur. Bunlar arasında bronzdan ve pişmiş topraktan kandiller, sikkeler, yüzük taşları, heykelcikler, ünlü Milo Venüs'ünün benzeri bir heykelcik sayılabilir. Bu buluntuların en ilginçlerinden biri Tepecik yöresindeki mezarlıkta bulunan I. yy'dan kalma büyük bir mermer lahittir. Uzun yüzleri çelenk, öküz başları ve çeşitli hayvan kabartmaları ile bezenmiştir. Buluntuların en önemlisi kentin koruyucu tanrıçası Tyche'nin II. yy.'dan kalma 2,60 m boyundaki dev heykelidir. Bunların yanı sıra, III. yy'dan kalma mermer bir çocuk başı, Sophocles biçimi giyimli bir erkek heykeli sayılabilir. Bu yapıtların bir bölümü İstanbul Arkeoloji Müzesi'nde, bir bölümü de Üskübü Müzesi'nde sergilenmektedir.
Prusias Ad Hypium: Roma Döneminin ünlü yerleşme yerlerinden biri olan bu antik kentin adı "Kieros"du. Kentin özellikle II. yy'da geliştiği ve surlarının dışına yayıldığı surlardan ve kalıntılardan anlaşılmaktadır.
Tiyatro: Purisias ad Hypium'un günümüze uzanan en önemli yapıtıdır. Tiyatro bir tepenin yamacına kurulmuştur. Özelliği yarım daire planının iki ucu kesik oluşudur. Sahne yıkılmış olmakla birlikte basamaklar ve kapısı günümüze ulaşmıştır. Yörenin ak kalkerli taşından yapılmıştır. Oturma yerleri aslan pençeleri ile süslüdür. Sahne dikdörtgen biçimindedir. Kemerli geçitlerden yanlızca biri, ayrıca üç büyük mermerli kapıdan bir tanesi sağlam durumdadır. Ön cephede korniş altındaki Yunanca yazıtın ancak bir parçası korunabilmiştir. Yapım tekniğinden ve kemerlerin biçiminden I. yy'da yapıldığı sanılmaktadır.
Köprü: Kentin Batısında, Efteni Gölü'ne dökülen küçük bir çay üstündedir. Üç kemerli köprünün güneyi sağlamcadır. Ak, büyük mermer bloklarla, harç kullanılmadan yapılmıştır. 10 metre boyundaki köprü tiyatro ile aynı döneme aittir.
Mozaikler: Konuralp'in güneyindeki tarlalarda Roma Döneminden kalma iki önemli mozaik döşeme bulunmuştur. Bunlardan birinde Yunan mitoloji kahramanı Akilleus ve annesi Thetis'le (deniz tanrıcası) ilgili bir sahne, diğerinde ise Yunan mitolojisinin destansı ozanı Orpheus ve mevsimler temsil edilmektedir. Banaş köyünde buna benzer mozaik döşemelere rastlanmıştır. Burada kare biçimli bir alan, birbirine geçmeli yuvarlaklarla bölünmüş, her yuvarlağın içine kuş resmi işlenmiştir. Bir başka döşemede ise yuvarlak bir alanın ortasına madalyon içinde meyve dollu dallar ve kuşlarla bezenmiş bir sepet çizilmiştir.
Surlar: Roma Döneminde yapılan kale günümüze ulaşmamıştır. İmparator Gallienus'un III. yy'da bastırdığı sikkelerde Prusias ad Hypium'un iki kuleli kent kapısı gösterilmiştir. Bizans dönemi surlarının 200 metrelik bölümü günümüzde de ayaktadır. Bu surlar antik köprüden hamam Sokağına dek izlenebilir. Güneyinde üstünde bir at kabartması bulunan "Atlı Kapı" vardır. Bu duvarlar güneydoğuya doğru uzanarak, kale biçiminde bir kule ile son bulur. Kale duvarlarında daha önceki dönemin kalıntıları kullanılmıştır.
Tyche Heykeli: 1931 yılında Konuralp'te bulunan eser, İstanbul Arkeoloji Müzelerinde sergilenmektedir. Bereket Tanrıçası Tyche'yi tasvir eden 2.60 metre boyundaki heykel M.S. 2. yy'a ait muhteşem bir Roma eseridir. Ayakta tasvir edilmiş olan Tyche, sol elinde çeşitli meyveler bulunan bir bereket boynuzu ve elinde üzüm salkımı olan bir çocuk tutmaktadır.
Antoninus Pius Büstü: 1991 yılında Konuralp Beldesinin güneyindeki bir tarlada bulunmuştur. Roma İmparatoru Antoninus Pius'un (M.S. 13-161) mermer bir büstüdür. Konuralp Müzesi Taş Eserler Salonunda sergilenmektedir.
Lahit: Konuralp Beldesinin batısındaki Tepecik Nekropolünde 1937 yılında bulunmştur. Eser Konuralp Müzesi bahçesinde sergilenmektedir. Mermerden yapılan bu eser 1.20 metre yükseklik, 1.22 m. genişlik ve 2.47 m. uzunluğa sahiptir. Lahit'in tüm yüzeylerinde kabartma boğa başlarıyla birbirine bağlanan girlandlar içinde rozet ve insan başları işlenmiştir. Ön yüzde, içinde kitabesi olmayan bir tabula ansata ile altta aslan, kartal, yaban domuzu ve balıkçıl kuşu tasvirleri bulunmaktadır. Lahit M.Ö. 1. yüzyılla tarihlendirilmektedir.
Mezar Stelleri ve Heykel Kaideleri: Genellikle dikdörtgen prizma şeklinde altı ve üstü profilli olan bu eserler; üzerinde yer alan kitabeleri ile antik Konuralp hakkında önemli bilgiler vermektedir.
Üskübü Surları: Kentin yüksek kesiminde Arkapol'ü çevreleyen, Osmanlı döneminden kalma duvar kalıntıları vardır.
Konuralp Camisi: Bu cami bir Bizans Kilisesinin yerine yapılmıştır. Kilisenin mermer taban döşemeleri müzeye kaldırılmıştır. 1323'te camiye dönüştürülen yapı XIX. yy'da Dilaver Ağa tarafından onarıldığından ilk biçimini tümüyle yitirmiştir. Konuralp'in türbesi caminin yanındadır. Yeni bir yapı olup içinde üç mezar vardır.
Konuralp Hamamı: Kentin en eski Türk yapısıdır. Yazıtı yoktur, yapım tarihi ile ilgili bilgiler kesin değildir. Hamam tonozla örtülü altı küçük bölmeden oluşmaktadır. Güney duvarı büyük mermer antik bloklardan yapılmıştır.
Konuralp Su Yolları: Akropol Tepesi ile arkasındaki surlar arasında, onbir destek ayağı bulunmaktadır. Bunlar üzerinde ahşap bir su kanalı bulunduğu sanılmaktadır. Moloz taştan yapılmış ayaklar Osmanlı Döneminden kalmadır.
AKÇAKOCA
Akçakoca tarihinin başlangıcı belli değildir. Hakkında ilk yazılı vesikalar 1112 yıllarına aittir. Toprak ve mezarlardan çıkarılan paralar, süs eşyaları, heykeller ile kilise, kale ve bina artıkları mazisini aydınlatmakta ve günümüze dek uzanan bilgilerde rivayetlere dayanmaktadır.
Bolu ili ile Akçakoca toprakları; Kocaeli yarımadasından Bolu'ya kadar uzanan Bitinya-Bitonya denilen mıntıkada idi.
M.Ö. 1200 tarihlerinde bölgeye ilk önce gelenler Track ve Frik' lerdir. Tarihçi Pilne ve coğrafyacı Strabon bölgenin ilk sakinlerinin Track kollarından Bebrycs' ler olduklarını yazar.
M.Ö. 650 tarihinde Yunanistan' ın Beotya Tangar, Megaris bölgelerinden göç ederek Bitinya ve Karadeniz kıyılarına yerleşen Coucon-Kokones kabilesinin şimdiki Akçakoca merkezine yerleşerek Dia şehrini kurdukları Yunan ve Grekc tarihçileri yazmaktadırlar.
Bölge sırayla M.Ö. 1900-1400' de Hitit, Frikya, M.Ö. 670-547 Lidya krallıkları ile, M.Ö. 500' de Pers İmparatorluğu, M.Ö. 280' de Pontus Krallığı, M.Ö. 395-1453' de Bizans Krallığı, 1204' de Latin İmparatorluğu, 1071-1308 Selçuklu Devleti, 1323-1923 Osmanlı Devleti sınırları içinde kalmıştır.
Coulonlar kıyılarının beyaz kayalarla kaplı oluşu sebebiyle kurdukları şehrin adını, parlak anlamına gelen Dia koymuşlardır. Bizans himayesinde Poly (Şehir) eklenerek Diapolis olmuştur.
Osmanlı hakimiyetine geçince de kelimenin tam anlamı olan Akçaşar denilmiştir. Asırlar süren bu isim 1934 yılında Akçakoca olmuştur.
Selçuklular zamanında 1085 yıllarında Artuk Bey kuvvetlerinden Üçok'lu obalardan bazıları Koçar Bey tarafından Diapolis dağlarına yerleştirilmişlerdir.
Bizanslar tarafından Dobuca' dan Gaguz ve Geçen Türkleri sahildeki Rum köyleri korumak üzere 1167-1185 yılları arasında kıyılara yerleşmişlerdir.
Moğollar' dan kaçarak Bolu'nun Cortlan dağlarına sığınan Oğuz boylarından Bozok' lara ait obalar Hypium ant Prusias arazilerine yerleşmişler. (1243-1317 tarihleri arasında) 1788 Tatarlar, 1864 Çerkezler, 1877 Abzaha-Laz, Gürcü, 1916 yılında Sürmene Muhacirleri daha sonraları Doğu Karadeniz' den normal göçler olmuştur.
Ceneviz Kalesi: Akçakoca'nın 3 km Batısında koya egemen bir burunda yükselen küçük bir kaledir. Yöre halkının "Ceneviz Kalesi"diye adlandırdığı bu küçük savunma yeri, moloz, taş ve kiremit kırıkları ile yapılmıştır. Kalenin kara yönünde yüksek bir kulesi vardır. Avluda kare biçiminde bir sarnıcı bulunmaktadır. Bu kalenin XIV. Ve XV. yy'larda Karadeniz kıyılarında iskeleleri bulunan Cenevizlilerce yapılıp yapılmadığı kesinlikle bilinemiyor. Kaleyi Selçukluların yaptırdığı, sonradan Osmanlılarca onarıldığı sanılmaktadır.
Akçakoca Bey'in Türbesi: Baba Köyünde, Karadeniz'e egemen bir tepe üstündedir. Yöreye özgü mimari tekniğe uygun olarak, yontularak birbirine kenetlenen ağaç kütüklerinden yapılmıştır. Sonradan yıkılan mezarlığın çevresi parmaklıklarla çevrilmiştir.
FOLKLOR
Yaşam Biçimi:
Düzce, yüzölçümü ve nüfusu bakımından küçük bir il olmasına karşın, değişik yaşam biçimlerini barındırır. İlin doğu ve güneyindeki ilçeler kültürel açıdan birbirine benzer. Akçakoca Düzce'ye göre oldukça büyük kültürel ayrılıklar göstermektedir.
Akçakoca nüfusunun yarıdan çoğunu Doğu Karadeniz göçmenleri oluşturmaktadır. 1877'de başlayan göç, yakın zamanlara kadar sürmüştür. Bunlar gelenek, görenek, dil ve törelerini yerleştikleri yerlerde de korumuş ve sürdürmüşlerdir. Örneğin diğer ilçelerde pek az rastlanan "kan davası" Akçakoca yöresinde oldukça yaygındır. Göçmenler yerleştikleri çevreyi de kendi alışkanlıklarına göre biçimlendirmişlerdi. Hemşinköy, Vakfıkebir, Ordulu Dağı, Hemşinli Yeri gibi yer adları Doğu Karadeniz kültürünün Akçakoca yöresindeki en belirgin izleridir.
Göçmenlerin yöreye getirdikleri en köklü değişiklik ise ekonomik alanda gözlenmektedir. Geçmişte temel ekonomik etkinlik olan tahıl üretimi, göçmenlerin gelmesiyle birlikte yerini önce mısır, daha sonra fındık üretimine bırakmıştır. 1935'ten sonra giderek gelişen fındık üretimi, zamanla yörenin yaşam biçimini belirleyen tek öge durumuna gelmiştir. Tahıl, keten, kenevir ekim alanlarının fındık bahçelerine dönüşmesi, yörenin beslenme bakımından kendine yeterliğini ortadan kaldırdığı gibi, dokumacılığın da unutulmasına neden olmuştur. Sonuçta bazı köyler ekmeklerini bile kasabadaki fırınlardan almaya başlamışlardır. Bunun yanında fındıktan elde edilen gelirin diğer ürünlerden elde edilenden fazla olması ve fındık üretiminin çetin bir çalışmayı gerektirmemesi, yöre halkına oldukça yüksek bir yaşam düzeyi sağlamıştır.
Bu zenginlik köylerin ilçe ve il merkeziyle olan ilişkilerini yoğunlaştırmış, kent yaşamına olan ilgiyi arttırmıştır. Ayrıca; Akçakoca'da turizm çevre köylerinin halkını pansiyonculuğa yöneltmiştir. Yabancılarla bu bağlamda kurulan toplumsal yaşamda önemli değişikliklere neden olmuş, birçok alışkanlık ve davranış biçiminin yerini yenileri almıştır.
Son yıllardaki hızlı gelişme ve hızlı nüfus artışı, Düzce'nin önemini daha da arttırmıştır. Temel ekonomik etkinliğin endüstri bitkileri tarımına yönelmesi, köylerin dış pazarla ve Düzce ile olan ilişkilerini sıkılaştırmıştır. Buna bağlı olarak, geleneksel tarım toplumu yapısı gözle görülür bir çözülme sürecine girmiştir. Düzce'nin başka bir özelliği de nüfusun bir bölümünün Çerkez, Abaza ve Gürcülerden oluşmasıdır. Bu topluluklar, gelenekleri ve töreleri bakımından bağımsız birer bütün oluşturmaktadır. Sıkı aile bağları, topluluk içi evlenmeleriyle geleneksel yapılarını korumuşlardır.
EFTENİ GÖLÜ SÖYLENCESİ
Düzce ve çevresinde irili ufaklı çok sayıda göl bulunmaktadır. Bunlardan Efteni Gölü'nün oluşumu, bir söylenceye konu olmuştur. Efteni Gölü'ne Melen Gölü'de denir. Söylenceye göre; gölün bulunduğu yerde önceleri bir köy varmış, Hızır Aleyhisselamın yolu bu köye düşer. Evlerden birisinin kapısını çalar, bir parça ekmek ister. Kapıyı açan kadın "yok" diyerek ekmeği vermez. Çaldığı öbür kapılardan da aynı yanıtı alır.
Hızır, köyden ayrılırken "allah bu köyü suya garketsin" diye ilenir. Zamanla köy sular altında kalır, Efteni Gölü oluşur.
HALK MÜZİĞİ
Düzce ve Akçakoca'da Doğu Karadeniz'den göç edip buraya yerleşen halk arasında kemençe, tulum, gibi sazlara da rastlanmaktadır. Kına gecelerinde; yörede nara denilen darbuka çalınır, kına manileri söylenir. Bunların dışında yörede Karadeniz kemençesi, davul, tef, nara, (dümbelek) kaşık, zil akordeon ve mızıka'da çalınmaktadır.
GELENEKSEL OYUNLAR
İlde Azeri, Çerkez oyunları ile Akçakoca yöresinde horonlar göze çarpmaktadır. Akçakoca'da görülen horonların büyük bir bölümü Rize, Hemşin, Hopa yörelerinde oynananlardır. Bunların bazılanda Gürcü özelliği de görülür. Azeri oyunlarında başta Şeyh Şamil olmak üzere genellikle Kars yöresinde oynanan oyunlara rastlanmaktadır.Oyunlara türüne göre; bağlama, kaval, davul, kemençe, tulum, mızıka ve zurna eşlik eder.
Yöremiz halkı yaşayış bakımından nasıl bir mozaiği andırıyorsa halk oyunları yönünden de böyledir.
Yörenin kendine has bir oyunu yoktur. Düğünlerde çıngırdaklı def, mızıka, akordeon, kemençe ve bağlama eşliğinde yöresel türküler söylenir. Çiftetelli, üçayak, rinna, abhaz oyunları oynanır. Düğünlerde çeşitli şenliklere de yer verilir. At yarışları, yağlı güreşler, çengi ve köçekler gelen davetlileri karşılarlar. Düğün gecelerinde muhabbet tertiplenir, gençler geç saatlere kadar muhabbete devam ederler. Çerkez ve abaza muhabbetlerinde 'capşu' denilen meşhur oyunları oynanır. Ayakta duran genç kimin eline vurmuşsa ayakta o kalır, diğerleri oturur. Oyun böylece devam eder. Muhabbet esnasında en büyük kimse onun izni alınmadan odadan çıkılmaz.
YEMEK ÇEŞİTLERİ
Yörenin kendine has yemekleri mevcuttur. Arnavutların Arnavut böreği, Tatarların şıl böreği, göbete ve mantısı, Muhacırların katlama, sarı burma ve su böreği, Boşnakların Boşnak tatlısı, yerli Türklerin gözleme ve höşmelisi, tavuklu keşkeği, Gürcülerin lepsi, Çerkez ve Abazaların mamursa, Çerkez tavuğu ve halujları meşhurdur.
KIYAFETLER
Düzce köylerinde kıyafet farklılıkları görülmektedir. Bir köyde Karadeniz'de olduğu gibi peştamal, yün kuşak, çorap ve lastiği olan köylümüz; diğer bir köyde şalvarı ve feracesiyle değişik giysi sunmaktadır. İşlemeli cepkenler, pembe şalvarlar, iğne oyalı yemeniler, tel kırmalı örtüler, dokuma önlükler, heybeler maddi kültür unsurlarımızdandır.
EL SANATLARI
Düzce'de oymacılık, demircilik, halı ve kilim dokumacılığı el sanatlarımızı oluşturmaktadır.
SAĞLIK
Sağlık hizmetleri bakımından bir çok şehirde olmayan imkanlara sahip olan Düzce, sadece il sınırlarına değil bölgeye hizmet verir hale gelmiştir.Düzce İlinde yataklı sağlık hizmeti veren kurumlar; Dr. Tandoğan Tokgöz Düzce Devlet Hastanesi, Akçakoca Devlet Hastanesi, Yığılca Devlet Hastanesi, Çilimli Sağlık Merkezi, Gölyaka Sağlık Merkezi, Gümüşova Sağlık Merkezi, Cumayeri Sağlık Merkezi, Düzce SSK Hastanesi ve A.İ.B.Ü Düzce Tıp Fakültesi Konuralp Araştırma ve Uygulama Hastanesi'dir.
17 Ağustos ve 12 Kasım depremlerinin ardından yıkılan Dr. Tandoğan Tokgöz Düzce Devlet Hastanesi depremden önce 400 yatak kapasitesiyle hizmet vermekteydi. Düzce Devlet Hastanesi; 15/10/2002 tarihine kadar 137 yatak kapasitesi ile konteynır ve prefabriklerde poliklinik hizmetlerini sürdürmüş olup, yeni hizmete açılan ek hastane binası ile de yatak sayısı 277'ye çıkartılarak hizmetine devam etmektedir. Devlet Hastanesinde 375 personel görev yapmaktadır.
130 yatak kapasiteli Türkiye genelinde ödül almış bir proje ile yapılan Düzce SSK Hastanesi ise depremlerden etkilenmemiştir. Hastane 102 personeli ile Düzce Halkına hizmet vermeye devam etmekte olup mevcut yatak kapasitesi 221'dir.
Düzce'nin ilçeleri Akçakoca ve Yığılca'da da birer Devlet Hastanesi bulunmaktadır. Kaynaşlı ve Akçakoca İlçelerinde ve Kalıcı Konutlarda 112 Acil Yardım ve Kurtarma İstasyonları bulunmaktadır.
Abant İzzet Baysal Üniversitesi Düzce Tıp Fakültesi de teşhis ve tedavi alanında hizmet vermektedir.
Düzce Tıp Fakültesi Araştırma ve Uygulama Hastanesi Düzce-Konuralp'deki eski Göğüs Hastalıkları Hastanesinde 01 Kasım 1997 yılında hizmete girmiştir. 4500 m2lik kullanım alanına sahip olan hastanede; 3 ameliyat salonu bulunan bir ameliyat ünitesi, 1 yoğun bakım ünitesi, 1hemodializ ünitesi bulunmaktadır. Fakülteye ait olan Eğitim ve Uygulama Hastanesi 190 yatak kapasitesi ve 23 klinikle görev yapmaktadır. Hastanenin Ankara-İstanbul otoyolu üzerinde meydana gelen trafik kazalarında acil yardım ve travmatoloji hizmeti vermesi için gerekli hazırlıklar sürdürülmektedir.
Abant İzzet Baysal Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi; İç Hastalıkları Ana Bilim Dalı, Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Ana Bilim Dalı, Üroloji Polikliniği, Dermatoloji Polikliniği, Psikiyatri Polikliniği, Kulak Burun Boğaz Polikliniği, Göz Hastalıkları Polikliniği, Ortopedi ve Travmatoloji Polikliniği, Nöroşirurji Polikliniği, Nöroloji Polikliniği, Kardiyoloji Polikliniği, Anestezi ve Reanimasyon, Acil Servis, Diş Polikliniği,Genel Cerrahi Polikliniği, Kadın Hastalıkları ve Doğum Polikliniği,Kardiovasküler Cerrahi Polikliniği,Çocuk Cerrahisi Polikliniği,Plastik Cerrahi Polikliniği, Göğüs Cerrahisi Polikliniği, Göğüs Hastalıkları Polikliniği ve Fizik Tedavi ve Rehabilitasyon Poliklinikleri ile bölge halkına hizmet etmektedir.
Düzce İli genelinde 31 Sağlık Ocağı, 1 Verem Savaş Dispanseri ve 1 Ana Çocuk Sağlığı ve Aile Planlaması Merkezi bulunmaktadır.
Düzce'de bulunan Kızılay Kan Merkezi binası 12 Kasım 1999 depreminde yıkılmıştır. Alman Hükümeti'nin yardımlarıyla eski Tekel Binasının bulunduğu alana Kızılay tarafından prefabrike olarak yeni bir Kan Merkezi kurulmuştur.
Ev Halkı Tespit Fişi (ETF) çalışmalarına göre Düzce'nin 2002 yılı yıl ortası nüfusu 290.283'tür. 1000 kişiye düşün ortalama yatak sayısı 2,62 olup 100 kişiye düşün ortalama yatak sayısı 0,26'dır. İldeki hekim sayısının 308 olduğu düşünülerek hesaplandığında; 1000 kişiye düşen ortalama hekim sayısı 1,06 olup, 100 kişiye düşen ortalama hekim sayısı ise 0,10'dur
SPOR
İlkçağlarda Kesin olarak bilinmemekle birlikte İlkçağlarda At Yarışlarının yapıldığı, bunun yanı sıra askerler arasında Güreş, Boks gibi sporların yaygın olduğu görülür. Osmanlı Devrinde Osmanlı Döneminde Düzce'de yaşayanlar arasında Cirit, At yarışı, Okçuluk, Güreş en çok rağbet gören sporlar arasındaydı. Özellikle At yarışı ve Okçuluk gibi Ata Sporlarımızın Düzce'de geniş kitleler tarafından yapıldığı ve hatta bu tür yarışlara Düzce dışından da katılımların olduğu yapılan araştırmalarda ortaya çıkmıştır.
İlkçağlarda Kesin olarak bilinmemekle birlikte İlkçağlarda At Yarışlarının yapıldığı, bunun yanı sıra askerler arasında Güreş, Boks gibi sporların yaygın olduğu görülür.
Osmanlı Devrinde Osmanlı Döneminde Düzce'de yaşayanlar arasında Cirit, At yarışı, Okçuluk, Güreş en çok rağbet gören sporlar arasındaydı. Özellikle At yarışı ve Okçuluk gibi Ata Sporlarımızın Düzce'de geniş kitleler tarafından yapıldığı ve hatta bu tür yarışlara Düzce dışından da katılımların olduğu yapılan araştırmalarda ortaya çıkmıştır.
Cumhuriyet Öncesi Düzce'de spor tarihi gerek yazılı ve gerekse yaşayanların aktardığı bilgilerle 1910'lu yıllarda net olarak bilinmektedir. 1913 yılında Muallim Kavalalı Ali Bey tarafından ilk futbol takımının kurulduğu ve kurulan bu takım da o dönemin Mülki Amirlerinin yanı sıra Öğrencilerin forma giydiği Futbol Takımında bulunan kişilerin kendi aralarında yaptıkları maçları çok sayıda izleyicinin takip ettiği biliniyor.
Cumhuriyet Dönemi 1920'li yıllarda Futbolun yanı sıra Atletizm, At Yarışları Düzce'de en çok ilgi toplayan spor dallarının başında geliyordu. Jandarma Komutanı, İbrahim Fırat, Yağcı Hüseyin, Yekta Bey ve Kınıca Vahit gibi o dönemin renkli simalarının önderliğinde kurulan Atletizm Takımının büyük başarılar elde ettiği, yarışların sadece Düzce'de değil zaman zaman komşu kentlerde de yapıldığı biliniyor. 1925'li yıllarda Çerkez ve Abaza topluluklarının başını çektiği at yarışları tüm Türkiye tarafından bilinmekteydi. Çilimli'li Mehmet Ağa, Necip Kadir Güney, Karaköylü Kasapoğulları dönemin en ünlü at yarışçılarıydı. Melen boyu, Uzun Mustafa Çayı, Akarsu boylarında yapılan bu at yarışlarından elde edilen bu gelirlerle Cami, Okul, Kütüphane gibi halkın yararlanacağı önemli hizmetler yapılmıştır. 1948-1949 yıllarında Düzce İçme Suyu Şebekesi yararına yapılan yarışlarla Düzce'nin içme suyu projesi gerçekleşti. O dönemde yarışların kıran kırana geçtiği, Düzce'deki at yarışlarına Türkiye'nin çeşitli bölgelerinden yarışmacıların geldiği, Düzceli at yarışçılarının da diğer bölgedeki yarışlara katıldığı biliniyor.
Düzce'de Futbol ve At Yarışlarından sonra en çok sevilen ve rağbet gören spor kuşkusuz güreşlerdir. Uzun Mustafa Çayırında yapılan Yağlı ve Karakucak Güreşleri bir anlamda Kırkpınar öncesi antreman niteliği taşıyordu. Kırkpınar'da mücadele edecek olan Pehlivanlar önce Düzce'deki sınavları geçiyor ve ardından Kırkpınar'da mücadele ediyordu. Defalarca Kırkpınar Başpehlivanlığını kazanmış Tekirdağ'lı Hüseyin, Çolak İsmail ve Ordulu Mustafa'nın yanı sıra Olimpiyat ve Dünya Şampiyonluğunu Hamit Kaplan, Haydar Zafer bu yarışlarda mücadele eden Düzceli'lerdir. 1958-1959 yıllarında Nurettin Zafer'in öncülüğünde Düzce Gençlik Kulübü bünyesinde kurulan Serbest Güreş Takımı Türkiye çapında önemli dereceler elde etmişti.
1954-1955 Yıllarında Düzce'de Voleybol Sporunun da sevildiğini görüyoruz. Ruhi Gürel, Sami Bozkurt kendi aralarında kurdukları takımlarla bu sporun Düzce'de yaygınlaşmasında önemli rol oynadılar. Bu arada Fransızca Öğretmeni Hadi Kolman, Beden Eğitimi Öğretmeni Ahmet Yenal bu sporun okullarımıza girmesinde ve yaygınlaşmasında yoğun çaba sarfettiler. Cumhuriyetin ilk yıllarında Düzce'de Bisiklet sporunun hız kazandığını görüyoruz. Bolu Caddesinden başlayıp Civit'te sona eren bisiklet yarışlarına 20-30 kişinin katıldığı, halk evleri tarafından organize edilen atletizm yarışlarının da Cumhuriyetin ilk yıllarından itibaren geleneksel hale geldiğini görürüz. Düzce'de sporun 1950 sonrasında çeşitlilik kazandığı, hem takım sayısının arttığı hem de sporla uğraşan insanların sayısının arttığını biliniyor. Cumhuriyetten günümüze kadar geldiğimizde Düzce'de Futbol, Güreş, At Yarışı, Voleybol, Bisiklet, Basketbol, Masa Tenisi, Vücut Geliştirme, Atıcılık, Hentbol, Taekwon-do, Bilek Güreşi, Satranç, Boks, Atletizm, Bilardo hem ferdi hem kulüp olarak yapılan sporlar güncelliğini koruyor.
DÜZCESPOR
Düzce Spor 1967 yılından önce I. Amatör Futbol Kulübü olarak kurulmuş daha sonra 1967-1968 yıllarında profesyonel kulüp olma hüviyeti kazanmış, ilk kulüp başkanı Atıf Bilgin'in başkanlığında III. Türkiye Profesyonel Futbol Ligine çıkmış, aynı sezon sonunda II. Türkiye Profesyonel Ligine çıkarak 69-70 yıllarında III. Lige düşmüş, 76-77 sezonunda II. Lige çıkmış, 88-89 sezonunda III. Lige düşmüş, 93-94 sezonunda II. Lige çıkmış, 97-98 sezonunda III. Lige düşmüş, 99-2000 sonunda depremler nedeniyle o sene lige katılmamış. Bugün ise 2002-2003 sezonunda III. Türkiye Profesyonel Futbol Liginde 3. grupta mücadelesini sürdürmektedir.
MİLLİ SPORCULARIMIZ
Nurettin ZAFER Güreş-Olimpiyat, Avrupa Şampiyonu, Ölü
Haydar ZAFER Güreş-Avrupa Şampiyonu, Balkan Şampiyonu, Ölü
Ramazan TOPAL Dünya Gençler Şampiyonu
Deniz AYDOĞDU Bilek Güreşi-Türkiye Şampiyonu
Mehtap ÇALIŞKAN Karete Türkiye Şampiyonu
Figen SÜER Karete Türkiye Şampiyonu
Elif AY Karete Türkiye Şampiyonu, Balkan 2.si
Yılmaz HELVACIOĞLU Judo- Dünya Gençler Şampiyonu
Öznur AYDIN Jimnastik- Türkiye 3.sü
Servet SİVRİKAYA Atıcılık Dünya 2. Avrupa Şampiyonu, Balkan Şampiyonu
Muzaffer BALKANCI Atıcılık- Türkiye Şampiyonu
Beytullah BALKANCI Atıcılık Dünya Şampiyonu
Emre AK Masa Tenisi- Türkiye Şampiyonu
Teoman YAMAN Masa Tenisi- Türkiye Şampiyonu
Murat GÜL Motokros- Türkiye Şampiyonu
Oya DEMİRAĞ Satranç- Türkiye 3.sü
Ali EMRE Vücut Geliştirme- Türkiye Şampiyonu
Cem KUL Bilek Güreşi
Erol KÖSEER Futbolcu
Furkan YAVUZ Futbolcu
Tolga YILMAZ Futbolcu
Nurettin KOÇ Futbolcu
Şenol Futbolcu
Osman BAYRAKTA Futbolcu
Emre BAYKAL Futbolcu
Burak BOZ Futbolcu
Engin BAYEV Basketbolcu
Ekrem KURTULUŞ Atletizm-Masterler
Mekki KESKİN Milli Hakem
Mehmet ARSLAN Milli Karete Hakemi
Hatun ALBAYRAK Milli Karete- Body Hakemi
ÖZEL TURNUVALAR
Gerek kulüp sayısı gerekse lisanslı sporcu sayısı bakımından Türkiye'de önemli bir yere sahip olan Düzce'mizde her yıl geleneksel olarak yapılan özel turnuvalar spora olan ilginin artmasında önemli rol oynuyor. Birçok kentin aksine özellikle yaz aylarında düzenlenen çeşitli turnuvalar sadece Düzce'de değil aynı zamanda Türkiye'de ses getiriyor. İşte ilimizde yapılan ve yapılmakta olan bazı turnuvalar.
Bataklı Çiftlik Turnuvası
Her yıl geleneksel olarak yapılan Bataklı Çiftlik Köyü Voleybol Turnuvası belki de bu spor branşında Türkiye'de yapılan ilk ve tek turnuvadır. Köy halkı tarafından organize edilen sadece Düzce takımlarını değil çevre il ve ilçe takımlarının da iştirak ettiği turnuva için Bataklı Çiftlik köyündeki spor sahası her yıl çok sayıda sporsever tarafından dolduruluyor. Gece oynanan maçlar büyük bir zevkle izlenirken turnuva sonunda ödül töreni yapılan foklör etkinlikleri ile adeta bir şölene dönüşüyor. İki yıldır deprem nedeniyle yapılamayan turnuva yeniden devam edecektir.
Halı Saha Turnuvaları
Düzce'mizde bulunan halı sahalarda her yıl Haziran ayında çeşitli turnuvalar tertip edilmektedir. Bu turnuvalar içerisinde 9 yıl peş peşe yapılan Vilayet Kupası halı saha futbol turnuvası, Rotary minikler halı saha turnuvası, Müesseseler arası futbol turnuvası, Düzcespor halı saha turnuvası, Atatürk kupası turnuvası en önemli turnuvalardır. Bu turnuvalara sadece amatör sporcular değil profesyonel sporcularda iştirak ediyor.
Karete Turnuvaları
Düzce'mizde bir hayli gözde olan sporların başında gelen Karete'de hemen hemen her yıl 18 Temmuz Spor Salonunda turnuvalar tertip ediliyor. Bu turnuvalara yurdun değişik bölgelerindeki takımlar katılıyor.
Satranç Turnuvaları
Gerek müesseselerde, gerek okullarda ve gerekse kurumlar arasında her yıl satranç turnuvaları yapılıyor. Milli takıma sporcu verme başarısı gösterdiğimiz bu spor dalında katılımın her geçen yıl arttığı gözleniyor.
Basketbol Turnuvaları
Son üç yıldır yapılmamasına rağmen müesseseler arası basketbol turnuvası uzun yıllar ses getirdi. Düzce'de bulunan müesseselerin oluşturdukları takımlar 18 Temmuz Spor Salonunda centilmence mücadele ettiler.
Bahar Kupaları
Tüm Türkiye'de olduğu gibi İlimizde de en gözde spor dalı olan Futbol Bahar Turnuvaları 40 yıldır yapılmaktadır. Çeşitli köylerde düzenlenen bu turnuvalara katılım bir hayli fazladır. Bahar Turnuvaları adı altında tertiplenen bu tür organizasyonların sayısı her yıl 10'un üzerindedir.
DEPREMLER
17 Ağustos 1999 tarihinde saat 03:02 sıralarında merkez üssü Gölcük ve Arifiye olan ve Richter ölçeğine göre 7,4 şiddetindeki deprem 11 İli etkisi altına alarak, Düzce İlinde 270 kişinin ölümüne, 1.157 kişinin yaralanmasına neden olmuştur.
12 Kasım 1999 tarihinde saat 18:58 sıralarında ise merkez üssü Düzce (Akyazı-Bolu Dağı Tüneli arasında 73 km'lik bölümünün kırılması sonucu oluşan ve depremin odak derinliği 14 km) olan ve Richer ölçeğine göre 7,2 şiddetindeki deprem, Düzce ve Bolu İllerinde maddi ve manevi kayba neden olmuş, İlimizde 782 kişinin ölümüne ve 2678 kişinin yaralanmasına yol açmıştır.
İlimizdeki toplam konut ve toplam işyeri adedi düşünüldüğünde 12 Kasım depreminden sonra konutların %81'i, işyerlerinin de %87'sinin hasar gördüğü, Düzce İl merkezinin hemen tamamen yıkıldığı anlaşılmaktadır.
Yine Kaynaşlı ve Gölyaka İlçelerimizde depremlerden önemli ölçüde etkilenmiştir.
Düzce; Devletimiz ve hükümetimizin ilgi ve şefkat kanatları altında yaraların sarılabilmesi amacıyla 09.12.1999 tarihinde 584 Sayılı KHK ile il statüsüne kavuşturulmuştur.
Özellikle Düzce-Kaynaşlı merkezli ikinci deprem İl'in sanayiini, fiziki hasar ve kapanan işyerleri dolayısıyla üretim kayıplarına ve yüksek oranda işsizliğe sebep olarak etkilemiştir. Deprem sonrasında pek çok işyeri yıkılmış, ayakta kalan işyerlerinde ise kapasite kullanım oranları yüzde 15-20'ler dolayına kadar gerilemiştir. Düzce Ticaret ve sanayi Odası verilerine göre, depremlerde 3837 adet işyeri yıkılmıştır.
Deprem öncesinde 3.000-3.500 olan işçi istihdamı deprem sonrasında 600'e kadar düşmüştür. İl'in önde gelen sanayilerinden olan av tüfeği ve silah imalatı sanayiindeki 68 adet işyerinin 41'i deprem sonrasında kapanmıştır. Üretim kapasitelerinin ortalama yüzde 20-25'lere kadar gerilediği bu işyerlerinde deprem öncesi 611 olan çalışan sayısı 368'e düşmüştür. İl sanayiinde ağırlığı olan ve 900 dolayında işçi istihdam eden Orman ürünleri sanayiinde 30 işyeri deprem sonrasında faaliyetine son vermiştir. Bu sektörde deprem öncesi yaklaşık 8.000 olan çalışan sayısı deprem sonrası 6.000'lere düşmüştür. Deprem nedeniyle konut, ticari ve sınai yapı, makine-teçhizat ve mamul-yarı mamul mal stoklarında önemli kayıplar ortaya çıkmıştır.
Deprem sonrasında gerek bir süre için üretimin durması gerekse uzun bir süre düşük kapasite ile çalışılmış olması nedeniyle İl'in gayri safi yurtiçi hasılasında büyük düşüş olmuştur.
Düzce-Kaynaşlı merkezli depremin imalat sanayi işyerlerinde bina, makine ve teçhizat, mamul ve yarı mamul stok kaybı, vasıflı ve vasıfsız işgücü eksilmesi gibi etkileri yanında, üretime ara verilen işyerlerinden kaynaklanan üretim kaybı, dış pazarlara yönelik üretim yapan işyerlerinde ihracat azalmasına da yol açmıştır. İşgücü kayıpları ve işgücünün motivasyonunun azalması nedeniyle, depremin yol açtığı üretim ve verimlilik kayıplarının çok daha fazla olduğu tahmin edilmektedir.
17 Ağustos 1999 ve 12 Kasım 1999 depremleri neticesinde Düzce İlimizde toplam ölü, yaralı ve hasar durumları ile ilgili bilgiler aşağıda çıkarılmıştır.
a) Ağır Hasarlı Konut Sayısı : 16.666
Ağır Hasarlı İşyeri sayısı : 3.837
b) Orta Hasarlı Konut Sayısı : 10.968
Orta Hasarlı İşyeri Sayısı : 2.573
c) Az Hasarlı Konut Sayısı : 13.070
Az Hasarlı İşyeri Sayısı : 1.606
d) Ölü Sayısı : 1.052
e) Yaralı Sayısı : 3.835
İlimizde Hasar Tespit ve Hak Sahipliği çalışmaları tamamlanmış olup, evi Yıkık
Hasar gören 8.386 aile Kalıcı Konut, 2.874 aile EYY (kendi evini yapma) Kredisi, 300 aile de Hazır Konuttan faydalanmıştır.
Deprem sonrası konut ve işyerleri Orta Hasar gören 4.959 aile Onarım yardımı almaya hak kazanmış, 476 kişide 4133'den faydalanmıştır.
Orta Hasar Hak Sahiplerine konutlarıyla ilgili yardımlarını alabilmeleri için proje bedeli olarak %10 avans peşin olarak ödenmiş, geriye kalan kısmı ise onarım yapıldıkça ödenmiştir.
ŞELALELER
Güzeldere Şelalesi, Düzce’nin Gölyaka ilçesinin sınırları içerisinde Düzce’ye 28, Gölyaka’ya ise 16 km mesafedeki Gölyaka Güzeldere Köyü’ndedir ve rakımı 630 metredir. Güzeldere Köyü7nden geçen Bıçkı Deresi üzerinde bulunan Güzeldere Şelalesi 135 m. yüksekliktedir ve estetik yönden yörede ayrıcalıklı bir konuma sahiptir. Güzeldere Şelalesi Orman Bakanlığı Milli Parklar ve Av-Yaban Hayatı Koruma Genel Müdürlüğü tarafından “Orman İçi Dinlenme Yeri” olarak tescil edilmiştir. Elmacık Dağı (1700 m)’na uzanan bu şelale ve çevresi orman yapısı ile de dikkat çekmektedir.
GÖLLER
Efteni Gölü Kuş Cenneti, Efteni Gölü 100 metre yükseklikte, Düzce ile Gölyaka’nın sınırları içinde kalmaktadır. Düzce’nin 14 km. güney batısında, Elmacık Dağı silsilesinin eteğinde Asar, Uğur, Küçük Melen sularının ve yan derelerin oluşturmuş olduğu tatlı su gölüdür. Ana çıkış noktası, Büyük Melen nehrini oluşturur.
KAPLICALAR
Düzce’nin 17 km güneyinde, 400 metre rakımlı, etrafı ormanlık alanla çevrili Derdin (Dolay) Kaplıcası çevresine şifa dağıtmaktadır. Kaplıcadaki su, duru, renksiz ve kokusuzdur. 2 lt/s debideki suyun sıcaklığı ise 42 derecedir. Derdin Kaplıcası özellikle mide, bağırsak, safra kesesi, karaciğer, böbrek, şeker ve ayrıca deri hastalıkları için oldukça şifalıdır. Derdin Kaplıcası’nda konaklama amacıyla 15 odalı küçük bir otel de bulunmaktadır.
MAĞARALAR
Büyük ve Küçük Melen,Baba Dağı eteklerinden doğup, Yığılca’dan geçerek Hasanlar Barajı’na, oradan da Efteni Gölü’ne dökülen Küçük Melen ile gölden Karadeniz’e uzanan Büyük Melen ırmaklarının çevresi doğal güzellikleri ile yöre halkının mesire yeri olarak kullanılmaktadır.
TATİL YERLERİ
Düzce’nin kuzeyinde ve Karadeniz kıyısında yer alan şirin ilçesi Akçakoca, bir tatil ve turizm cennetidir. Karadeniz sahilinde doğal yapısı ile dikkat çekin bu ilçe yaz ayları boyunca özellikle çevre ilçelerde yaşayanların ve bir çok turistin uğrak yeridir. Pırıl pırıl denizi ve yalnızca Akçakoca’ya özel ince, kara kumu gerçekten övgüye değerdir. Bu sahil şehrinde çok sayıda kaliteli otel, pansiyon, kamping ve restorantlar turizme hizmet vermektedir.