*MeleK*
♥Ben Aşık Olduğum Adamın Aşık Olduğu Kadınım♥
Cinler ve Perilerle bilinmeyenler
perilerle iletişim perilerle ilgili filmler rüyada cinler tarafından korkutulmak cinli perili filmler gece korkutulmak
Cinler ve Periler
AraştIrmalar gösteriyor ki, günümüzde cinlere geçmişteki kadar inanılıyor. Ama yaşanan olaylar cinlerden daha çok insanları işaret ediyor sanki insan denen yaratık, bir başka olmayan canlı türüne kendi enerjisiyle yaşam veriyor gibi... Bir diğer yön ise, cinlere inanmak için kaynak ve dayanak kabul ettiğimiz kutsal kitaplar başka birşey anlatıyor olamazlar mı?
Günümüz cin dönemi; iki ayaklıları yetmiyormuş gibi, birde öte yandakilerle uğraşIyoruz. Herkesin cini var, önüne gelen birbirini tehdit ediyor, cin bodyguard 24 saat mesaide. Bir zamanlar Medyum Memiş´in cinlerini çaldığı için suçlanan biri vardI, şimdi de ortalığı tarikatçıcinleri sardı, bu gezegen bundan fazlasını kaldırmaz bilmiş olun; hem biz, hem onlar bu kadar kalabalık birarada, olacak şey değil; büyük bir olasılıkla cinler ülkesi Cinistan´da da ekonomik sıkıntı ve işşizlik var; bu tarafa sürekli işçi yolluyorlar. Yok mu orada bir ekonomi profu, nerde bu cin devleti? Nerde cin yetkililer? Buraya kaçak cinler geliyor, haberiniz yok mu? Gün geçmiyor ki, cinlerle sevişenler, evlenenler hatta çocukları olanlar duyulmasın. Zaten çocukluğumuzdan beri bunlara benzer söylentileri dinler dururuz. Günümüzde cinler, gerek bilimsel ortamda, gerekse de entellektüel boyutta batıl bir inanç olarak kabul ediliyor. Kırsal kesimin dışında, kentlerde duyulan olaylar veya iddialar ya akıl hastalığı olarak, ya da sansasyon yaratma çabaları olarak tanımlanıyor. Gerçekten de, olayların çoğu için bu tanımlamalar doğrudur.. İşin bir yanı daha var, bazı garip olayları yaşayanlar deli deneceği korkusuyla veya seksomanyak olarak tanImlanmaktan korktuklarI için konuşmaya çekiniyorlar. Kiminle mi? Doğru adreslerle tabii ki... Buraya yine döneceğiz, şimdi biraz açılalım; aslında durum dünyanIn her yerinde aynıdır, her dönemde olduğu gibi...
Çok eski çağlardan bu yana, görülemeyen sevgililerin, hayaletlerin öyküleri anlatılır, bu garip varlıklar genelde kandırıcı, seksi, güçlü ama uğursuz ve kötüdürler, çoğu zaman yanlız yaşayan kadınların gecelerinde, rüyalarında yer alırlar. Bekar rahibelerin boş gecelerinde zevk ve dehşet kaynağI olarak, evde kalmIş kızların veya dulların ise bilinçli veya bilinçsiz orgazm dolu korkularıyla beraber ortaya çIkarlar. AnlatIıanlara göre, bekar veya dul erkekler ve bilhassa mistikler de nasiplerini alırlar ama onların karşısında bu defa güzel, şehvetli dayanılmaz dişiler vardIr. Eski bir inanca göre bu varlıklar, seks peşinde koşmak için ölümden dönen ilkel ruhlardIr. Ölümsüz "1001 Gece Masalları"nda cinler erkekleri öldüren çekici kadınlar olarak anlatılır. Brezilya´da Lobishoman adıyla ortaya çıkıp, kadınların kanını içerler ve onları nimfomanyak bir hale sokarlar. HıristiyanlIk cinsel perhize çok önem verdiğinden, Orta Çağ´da cinler ve şeytani olaylar her yerde kol gezer, etin günahı büyüktür ve karı kocalar dahi cinsel yaşamlarInI asgarinin altına indirmeye teşvik edilerek korkutulurlar. Azizlerin işi zordur, Aziz Antony şehvet düşkünü bir varlığın tasallutuna uğrarken, Aziz Godric uyuduğu her anda üzerine çIkan gelinlikli bir kızıIn yaşam boyunca tecavüzüne hedef olur. O günlerde öylesine bir korku vardır ki, çok güzel kadınlarla, erkeklerin yüzleri dağlanır veya yaralanarak cinlerin saldırısından korunulmaya çalışılır.
"İlişki"
Kilise Engisizyon döneminde, erkek cin sevgililere latince "kabus" sözcüğünden kaynaklanan "Incubus" adını verdi, "kabus" sözcüğünü bugün biz de kötü rüyalarımız için kullanıyoruz. Dişilere ise, "Succubus" denirdi. Bu varlıkların amacı temiz kalpli insanları ayartıp, cehenneme göndermekti. Dönemin sonucunda, günümüzde de çok etkin ve yaygın olan "Exorcism" yani "Şeytanizm-Şeytanın etkisi altında kalma" olayları ve şeytan kovucu "Exorcist" rahipler oralardan bizlere ulaştılar. Örnek olarak verilen bir olayda genç bir kadın kilisede bacaklarını kontrol edemiyor ve yatağIna her yattığında seksüel çığlıklar atmaya başlıyordu. Bir diğerinde, karı kocanın sevişmesi sırasında ortaya çıkan garip bir yaratık, kadına tecavüze başlıyor, dehşet içindeki koca yakında bulunan baltayı yaratığın kafasına indirip koparmasına rağmen kadının çığlıkları arasında ırza geçme olayı sürüyordu ve olayın yarım düzine tanığı vardı, bu insanlar ne görmüşlerdi? Bu tür olaylardan esinlenilerek, Barbara Hershey´in başrolünü oynadığı "Entity" yani "İlişki" adlı film yapIımıştı. Ama anlatıIanlara ve filmin sonunda yazdIğIna göre, olay gerçekti, benzeri bir şekilde yaşanmıştı ve filmde görünmeyen bir gücün saldırısına uğrayan kadın ABD´nin Utah Eyaleti´nde yaşıyordu, saldırılar ise azalmış da olsa hala sürüyordu...
"Kocam keçi ayaklı..."
Başka kaynakları incelediğimizde, özellikle manastırlarda erkek kedilerin dahi giremediği odalarda, rahibeler yan odalardan gelen zevk dolu iç çekmeleri, karyola gıcırtılarını her gece duyuyorlar, günah çıkarma hücrelerinde ırzlarına geçiliyordu. Öylesine çok tanık ve kurban vardı ki? Kilisenin sekse kapalı kapIsI acaba cinsel hayalleri gerçeğe mi dönüştürüyordu. Neydi bu olayların içyüzü? Olanlar, yanlız ve sağlıklı insanlarIn seksüel fantazileri miydi yoksa başta lezbiyenlik olmak üzere çarpIk ilişkilerin sonuçları mıydı? Eğer böyleyse, tanıkların ve hatta kalabalıkların önünde oluşan olaylar nereye konulacaktı? Elbette ki, ortada kendine Incobus süsü veren, rahibelerle, yanlız kadınlara tecavüz eden bir sürü rahip de vardı. Ama hepsi bu değildi. Avrupa folklöründe bu tür olayların gülmece olarak sunulduğu şarkılar hala söylenmektedir. İngiltere´de yaşanan bir vaka çok çarpıcıdır, Üç yIl boyunca bir adamla yaşayan Ellen Driver, bir deniz kıyısı pikniğinde gizli bir köşede ayağından hiç çoraplarını çıkarmayan kocasının ayaklarının at toynağı gibi olduğunu ve sipsivri tırnakları bulunduğunu raslantıyla görür. Dehşetle kaçan Ellen, çIğlıklarına koşan arkadaşlarIyla beraber yine kocasının bulunduğu yere gittiğinde kayanın arkasından dilim dilim alevlerle bir dumanın yükseldiğini ve gökte kaybolduğunu görür. Ellen´in kocasını bir daha hiç kimse görmez ve adam bulunamaz. İyi ama Ellen, üç yıl boyunca nasıl olmuş da, kocasının ayaklarını çıplak olarak görmemiştir? Bu can alıcı sorunun cevabı yoktur çünkü soru sorulmaz ve olay güdük olarak kalIr.
Cinler medyatik olmayı seviyorlar!
1973´de yine İngiltere´de BBC´nin radyo yayınında bir açık oturumda, dinleyicilerin başlarından geçen garip olayları telefonla anlatmaları istendi. Telefon eden bir kadın dinleyici her gece yattığında başının yanında garip bir yaratığın başını sürekli gördüğünü söyledi ve 6 ay önce ölen kocasının nefes alma seslerini duyuyordu. Ama en önemlisi olay sırasında oda buz gibi oluyor, termometre -20 dereceye düşüyor ve kadın nereye kaçıp yatsa, olay orada tekrarlanıyordu. Psikologlar ve uzmanlar belli yorumlar, tedaviler yapsalar dahi, olayın önüne geçilemiyor ve süregeliyordu. Yine tek başına bir kadın ve kocaını yeni yitirmiş; olaylarIn ortak bileşkesi hep aynı yerdedir, acaba yola buradan mı çıkmalıyız? Olaylarda uzmanların teşhis ettikleri seksüel ve akli bozukluklar birçok açıklama getirebiliyor. Ama bilimin de yetersiz ve aciz kaldığı olayların sayısı da çok yüksek. çağımızda artan seksüel tolerans ve tabuların peşpeşe yıkılması, ahlak ve namus kavramlarının kavramsal değişimi olayların sayısalığını azaltmıştır ama azalma istatistikidir çünkü azalan olaylar işin sadece insansal tarafıdır. Açıklanamayan olaylarda yine kesin çözümler yoktur veya kendinden emin yorumlara raslanmaz. Ama acaba günümüzdeki seksüel serbestlik sanıldığı kadar çok mudur? Geçmişte çok daha fazla cinsel serbestlik dönemleri yok mudur? Medyanın olmadIğI yüzyıllarda, neler oluyordu? Tek bir cevap verilebilir, geçmiş günümüzden çok daha sapkındır çünkü skandal korkusu yoktur.
"Bana cin tecavüz etti..." diyebilir misiniz?
Günümüzde, psikoloji ve psikiyatri çok gelişti, böyle bir olayın kahramanı bu tür bir uzmana götürüldüğünde, eğer erkekse "Oedipus Kompleksi" tanımı konur veya anneye karşı duyulan seksüel arzu araştırmaları hastanın çocukluğuna kadar götürülür. Eğer hasta kadınsa, bu defa babaya karşı duyulan bilinçaltı seksüel arzular ortaya konacaktır. Ya da hasta frijid, iktidarsIz en sonunda da kendi cinsine ilgi duyan biridir. Bu tür yaklaşımlar birçok zaman doğru olsa dahi, küçük düşürücü ve aşağılayıcıdır. Hasta veya kurban, ezilir ve kültürlü birinin dahi bilemediği anne-babayla ilgili bilimsel açıklamalar korkutucu ve üzücüdür. İşte böyle bir olayın kurbanı ortaya çıkıp kolay kolay "Benim başıma bunlar geldi." demekten kaçınmaktadIr. Şu anda bu satırları okuyan bir okuyucu, eğer bu tür bir olayu yaşadıysa, acaba olayı unutmaya mı çalışmaktadır yoksa sokağa fırlayıp önüne gelene olanları anlatmış veya anlatmakta mıdır? Hangi anne veya baba, hangi eş veya sevgili sevdiğinin başına gelen böyle bir olayı seksomanyak olarak damgalanması pahasına topluma hatta kendi ailesine anlatabilir? Acaba son yüzyIıda Incobus veya Succubus olaylarının azalması olayların, iletişim çağında anlatılamaması ve saklanması yüzünden olabilir mi? 20. Yüzyıl´In stresi, uygarlaşamamanın getirdiıi beyinsel sancılar, bireylerin gittikçe kendilerine yabancIıaşmasI, her tür güvencesizliğin ortaya çıkardığı kaçınılmaz korkular nelere neden oluyor? Ve en önemlisi, toplumsal korkuların ezdiği insanlar, çözümü ve kurtuluşu sayısı binleri aşan şarlatan hacı-hoca takımında arıyorlar. Bu nokta, dönüşü olmayan nokta olabilir, toplum öyle bir yokuştan aşağı yuvarlanabilir ki, tüm çabalar boşa çıkabilir. Neyse, çözümü sonraya bırakıp, bazı dikkat çekici yerel örneklere geçelim. Cin olaylarına, ya da cinlerle ilişki anlatılarına yurdumuzda çok sık rastlanır, hemen heryerde sayısız cin-insan ilişkisinin yaşandığı söylenir ve inanılır. Burada elbette ki, Ülkemizin dini olan İslamiyet´in etkisi çok büyüktür çünkü dinimiz cinlerin varlığını kabul ve telkin eder. Cinlerden korunmak amacıyla muskalar yazılır, özel dualar okunur ve ritüeller uygulanır, dinsel söylevlerde cinlerle evlenen kadınlardan ve erkeklerden söz edilir. Kırsal kesimdeki olaylara bugün için belki birçok açıklama getirebiliriz çünkü TÜrkiye´deki seksüel hoşgörü az, daha sıkı ve daha tutucudur, dolayısı ile de psikolojik fenomenler zengindir. Ama aşağıda anlatılan örnekler su götürmez olduğu kadar en az şüphe unsuru bulunabilen olaylardır.
"Kadın ve erkek kılığına giriyor..."
İstanbul Kadıköy´de yaşayan N..... isimli genç kadın sağlıklıdır ve normal bir yaşam sürdürmektedir. Belli bir aile baskısı olmadığı için çeşitli erkeklerle tanışmış ve birkaçıyla da ilişkisi olmuştur. Ailesi aşağıda anlatılacak olayları hiç bilmedi, ancak onu hacıya hocaya götüren bir iki arkadaşı olanları öğrendiler. Olaylar 1982 yılında başladı, kendisiyle 1984 yılı Şubat ayında görüşüldü, hemen tüm saçları dökülmüş ve yaklaşık 20 kilo vermişti. Herşey N..... evde yanlız olduğu bir gecede başlar ve uykusu geldiğinde yatağına girer, birden üzerinde hissettiği bir ağırlıkla uyanır, çok küçük bir gece lambasının aydınlattığı odada yüzü belli olmayan bir şekil görür ve iterek uzaklaştırmaya çalışır, korkudan ses çıkaramamış ve neredeyse kendinden geçmiştir. Ve olay o anda biter, genç kadın sabahı zor eder, kimseye söz etmez hatta kendini çok etkin bir kabus gördüğüne neredeyse inandırır ama ertesi gece bu defa salondaki koltukta açık tv´nin karşısında uyuyakaldığında aynı olay tekrarlanır. Bu kez, varlığın yüzü bellidir, zenciye yakın esmer tenli bir erkek olduğunu görür, N.... ile cinsel ilişki kurmaya çalışmaktadır, genç kadın korku ve şaşkınlık içinde karşı koyar, haykırır ve olay birden biter, adam artık yoktur, direnmesi daha sonraki her olayı sona erdiren çok önemli bir öğedir. Yine kimseye olanları anlatamaz, sapık deneceğinden veya alay edileceğinden korkmaktadır. Geceleri balkonda yatan köpeğini yanına alır ama hayvan huzursuzdur. Ne zaman onu yatak odasına götürse, hayvan hırlamakta ve çok sevdiği sahibine hırlayıp, diş göstererek odaya girmek istememektedir.
Hoca, muska ve kurtuluş N....´nin öyküsünde iki ilginç yön var; birisinde varlık bir kadın şeklinde ortaya çıkar ve lezbiyen bir ilişkiye kalkışır karşı konunca yine önceki haline döner ama ikincisi daha çarpıcıdır, genç kadın birden karşısında erkek kardeşini görür ve kardeşi onunla cinsel ilişkiye kalkışmaktadır. Yine direnince varlık tekrar ilk haline döner. Böylesine çarpIk, umutsuz ve yardımsız bir olay sürer, gider. N.... Zayıflamaya başlar, sürekli kilo verir ve sonunda halini farkeden yakın bir arkadaşına durumu anlatIr. Kadın tahmin edileni yapar ve onu Beykoz´da yaşayan tanınmış bir hocaya götürür, hoca olayı dinledikten sonra bir genç kadına bir İbrani cini ile karşılaştığını söyler, bir muska yazar sonra şöyle der; "Artık seni rahatsız edemez ama daima çevrende olacaktIr, muskayı yanından hiç ayırma..." Gerçekten de olaylar bir daha tekrarlanmaz ama o günden itibaren bir dönem işleri hep ters gider ve 1986´da mutlu bir evlilik yaptIğI zaman herşey düzelir ve bir daha tekrarlanmaz. Olayların akışı ve N....´nin yaşadıkları, pek çok olayın benzeridir ama bu olayda varlık diğerlerinin aksine cinsel ilişkiyi hiç başaramamış ve daima kaçmak zorunda kalmıştIr veya direniş karşısında kaçmaktadır. Diğer örneğe geçtiğimizde daha farklı bir boyut göreceğiz, yorum ise daha sonra...
Nikah teklifi
G....´nin olayı daha klasik bir olaydır, yaşı 18 olan G..... konuşulduğunda hep huzursuz olduğunu söyleyerek, olanları anlatmayıp geçiştirmek istemişti. Uzun ısrarlardan sonra kendisine bir tıp uzmanı tarafından hipnoz yapılmasını kabul etti. Çok kısa bir sürede hipnoza girdi ve girer girmez kendisini oradan oraya atarak, inlemeye başladı, sinir krizi geçiriyor gibiydi. Zorlukla yatıştırıldı ve hipnozdan çıkarak derin bir uykuya geçti, o uyurken, ailesi olanları anlattIlar. G.... normal bir şekilde yaşarken, birden kehanetlerde bulunmaya başlar. Yakın çevresi hakkında olacakları söylemektedir ve bunlarIn bazıları doğru çıkar. Sık sık krize girerek kendinden geçmekte ve şuursuz bir halde kendini oradan oraya atmaktadır. Boğazında çürükler, parmak izleri belirir, anlattığına göre birilerini görmektedir ve bunlardan birisi G.... ile evlenmek istemektedir. G... kabul etmediği için, o varlığın boğazını sıkıp dövdüğünü anlatır. Olayın en ilginç yanı ise, varlığın cinsel tacize kalkışmaması ve öncelikle G....´den nikah istemesidir. Zamanla G.... daha da kötüleşir, yapılan tıbbi incelemeler normal sonuçlar vermektedir, ne fiziksel ne de psikolojik bir rahatsızlığı vardır, bunlar raporlarla belirtilir. Ama genç kız sürekli hırpalanmaktadır ve korkudan çıldırmak üzeredir. Olay, ekibimizce, tam bu noktada öğrenildi ve o görüşmeden sonra da bir daha ilişki kurulamadı. Görüşülen o gecede G.... "Galiba, onun nikah teklifini kabul edeceğim.." diyordu. Ötesini bilmiyoruz çünkü aile yer değiştirerek ortadan kayboldu...
Çift Cinsiyetli Görüntü
Ankara´da yaşanan üçüncü olay daha da ilginçtir. Burada "Demonic Possesion-Şeytani Etki" tanımlı tasallut olayı görülmüştür. Olayın kahramanı yine genç biridir ama bu bir erkektir ve anneannesi ile beraber yaşamaktadır. Anneanne falcı olarak tanınmakta ve yanlız kadınlara fal bakmaktadır. F...´nin anlattığına göre, küçükken bir dolaba kapatılarak cezalandırılmıştır, karanlıkta korkuyla ağlarken, karşısında biri belirir ve F...´ye "Korkma, ben senin perinim, bundan sonra sana yardIm edeceğim." der. Ve hakikaten o günden sonra F.... sık sık bu varlığı görür. ArtIk büyümüştür ve bir gün İstanbul´a gitmek ister ama bir türlü gerekli parayı bulamaz. Oturmuş kara kara düşünürken, birden avucunda bir adet Cumhuriyet altını belirir. Anlattığına göre bu altın işini görür sonraki yIllarda F....´de falcılığa başlar ama karşılığında para almamaktadır, söyledikleri yüzde yüze yakIn bir oranda gerçekleşir.Örneğin bir kadına baktığında bakire olup olmadığını veya doğacak çocuğun cinsiyetini hemen bilmektedir. F...´nin varlıkla cinsel bir ilişkisi olmaz. Ekibimizi yakınları çağırmıştı ama ekip yoldayken F.... durumu öğrenir ve fenalaşır, transa girerek kendini oradan oraya atmaya başlar. Dört tane güçlü erkek zaptedemezler sonra ağlayarak kendine gelir, varlIğIn kendisine göründüğünü, artIk değiştiğini ve kimseyle görüşmesini istemediğini söyler. Bunlar yakınlarından dinlenmiştir. Bu arada varlığı anlatır; yukardan aşağı eşit olarak ikiye bölünmüştür, yarısı kadın, yarısı erkekmiş ve çıplaktır; cinsel organları tamdır; bir tarafı kadın, öteki tarafı erkektir. F...´nin bunu anlatması önemlidir çünkü bu tarif ancak batı kökenli maji örgütlerinin ele geçirilen kayıtlarında anlatIlan "Merkürien Varlık" adlı varlığa benzemektedir. F...´nin bunları bilmesi pek düşünülemez. F.... ile görüşülemedi ve sonradan yakınları ile de ilişkisini kestiği öğrenildi. Durumundan memnundu ve varlıkla ilişkisinin kesilmemesini istiyordu. Tek şikayeti evlilikti, evlenmek istiyor ama olmuyordu, arkadaşlık ettiği tüm kadınlar veya kızlar kısa zamanda uzaklaşıyordu. Olayın Üzerinden yıllar geçti; F... hala bekar ve yanlız yaşıyor.
Kim ve nedir onlar?
Böyle çok örnek verilebilir. Yukardaki iki genç kız ile genç erkek birer örnek olmaktan öte, belli bir türün özelliklerini ortak taşıyorlar yani yanlızlığın, ezilmişliğin ve korkunun... Bütün bunlar psikolojinin sınır ötesi olayları olabilir ya da insanın bilinmeyen boyutunun sonuçları. Doğaüstü olaylardan çok daha önemli ve belki de daha ürkütücü olan insandaki bilinmeyenler ve henüz anlaşılamayan, çözülemeyen insan gizemleridir. Cinler gerçek mi? Sorunun cevabı iki arada sıkışmış durumda. Dinsel olarak gerçek, materyalist olma zorunda olan pozitif bilim için ise saçmalık. Fakat her iki taraf için de birçok şey eksik ve galiba yanlış.Çünkü bu tür konuların içindeki geziyi ilerlettikçe karşınıza açıklanması mümkün olmayan olaylar kesin olarak çıkıyor ve saçma denemiyor.Çünkü beş duyu olanları tam anlamıyla yaşıyor ve duyuların yaşattığını ise hiçbir kural veya görüş etkilemiyor. Güncel yaşanan bazı olayların, çok eski kaynaklarda çeşitli benzerlerine raslanması çok daha ilginç geliyor. Veya araştırırken ilgisiz ve çok uzak birisinin, yüz yıl önce yabancı bir ülkede yaşanmış olan bir olayın aynısını sanki biliyormuş gibi anlatması ise birşeylerin bildiğimiz gerçeğin daha ötesinde bulunduğunun ve oradan bize küçümseyici bakışlarla baktığının sanki kanıtı gibi...
Bizlerin dışında birçok şuurlu canlI türü olabilir. Buna inanmak için fantastik, fanatik veya psikopat olmak gerekmiyor zira ortada çok açık bir mantık ve çözülmüş bir denklem var. O da çevremizde apaçık duran evrenin ve bizim doğamızın sonsuzluğu ve sınırsızlığı ve bu sonsuzluk içinde bizlerin bir şekilde oluşmuş tek tür varlık olduğumuzu sanmamız garip; işte yanlış olan bu; çünkü kendine İnsanoğlu diyen bizler bu kadar olağanüstü bir ayrıcalığa pek layık sayılmayız. Nasıl bizim içimizde iyiler, kötüler, üstünler ve aşağılar varsa evrende de daha üst veya daha alt şuurlu varlıklar olmalı veya olabilir...
Cinlerin ne olduklarInI bilmiyoruz; belki kutsal kitaplar bildiğimiz veya anladığımız gibi değil de, başka birşeyi anlatmak istiyorlardır. Belki cinler uzak geçmişte kalmış dünyadışı bir oluşumdurlar veya daha simgesel bir anlam düşünülmelidir. ‚çözümün öncelikle insanda aranması gereklidir, yukarda anlatılan olayların yapısı ve içeriği sanki psikolojik nedenleri işaret etmektedir. Kısacası cinler buradalar ve bize hiç rahat vermiyorlar, inanmak çok ama çok önemli zira hoca takımının başarısı orada saklı. İnanan insan başına gelen derdi yine inanarak gideriyor... Anlayana...
kaynak:nuveforum
Cinler ve Periler
AraştIrmalar gösteriyor ki, günümüzde cinlere geçmişteki kadar inanılıyor. Ama yaşanan olaylar cinlerden daha çok insanları işaret ediyor sanki insan denen yaratık, bir başka olmayan canlı türüne kendi enerjisiyle yaşam veriyor gibi... Bir diğer yön ise, cinlere inanmak için kaynak ve dayanak kabul ettiğimiz kutsal kitaplar başka birşey anlatıyor olamazlar mı?
Günümüz cin dönemi; iki ayaklıları yetmiyormuş gibi, birde öte yandakilerle uğraşIyoruz. Herkesin cini var, önüne gelen birbirini tehdit ediyor, cin bodyguard 24 saat mesaide. Bir zamanlar Medyum Memiş´in cinlerini çaldığı için suçlanan biri vardI, şimdi de ortalığı tarikatçıcinleri sardı, bu gezegen bundan fazlasını kaldırmaz bilmiş olun; hem biz, hem onlar bu kadar kalabalık birarada, olacak şey değil; büyük bir olasılıkla cinler ülkesi Cinistan´da da ekonomik sıkıntı ve işşizlik var; bu tarafa sürekli işçi yolluyorlar. Yok mu orada bir ekonomi profu, nerde bu cin devleti? Nerde cin yetkililer? Buraya kaçak cinler geliyor, haberiniz yok mu? Gün geçmiyor ki, cinlerle sevişenler, evlenenler hatta çocukları olanlar duyulmasın. Zaten çocukluğumuzdan beri bunlara benzer söylentileri dinler dururuz. Günümüzde cinler, gerek bilimsel ortamda, gerekse de entellektüel boyutta batıl bir inanç olarak kabul ediliyor. Kırsal kesimin dışında, kentlerde duyulan olaylar veya iddialar ya akıl hastalığı olarak, ya da sansasyon yaratma çabaları olarak tanımlanıyor. Gerçekten de, olayların çoğu için bu tanımlamalar doğrudur.. İşin bir yanı daha var, bazı garip olayları yaşayanlar deli deneceği korkusuyla veya seksomanyak olarak tanImlanmaktan korktuklarI için konuşmaya çekiniyorlar. Kiminle mi? Doğru adreslerle tabii ki... Buraya yine döneceğiz, şimdi biraz açılalım; aslında durum dünyanIn her yerinde aynıdır, her dönemde olduğu gibi...
Tecavüze uğrayan rahipler;
Çok eski çağlardan bu yana, görülemeyen sevgililerin, hayaletlerin öyküleri anlatılır, bu garip varlıklar genelde kandırıcı, seksi, güçlü ama uğursuz ve kötüdürler, çoğu zaman yanlız yaşayan kadınların gecelerinde, rüyalarında yer alırlar. Bekar rahibelerin boş gecelerinde zevk ve dehşet kaynağI olarak, evde kalmIş kızların veya dulların ise bilinçli veya bilinçsiz orgazm dolu korkularıyla beraber ortaya çIkarlar. AnlatIıanlara göre, bekar veya dul erkekler ve bilhassa mistikler de nasiplerini alırlar ama onların karşısında bu defa güzel, şehvetli dayanılmaz dişiler vardIr. Eski bir inanca göre bu varlıklar, seks peşinde koşmak için ölümden dönen ilkel ruhlardIr. Ölümsüz "1001 Gece Masalları"nda cinler erkekleri öldüren çekici kadınlar olarak anlatılır. Brezilya´da Lobishoman adıyla ortaya çıkıp, kadınların kanını içerler ve onları nimfomanyak bir hale sokarlar. HıristiyanlIk cinsel perhize çok önem verdiğinden, Orta Çağ´da cinler ve şeytani olaylar her yerde kol gezer, etin günahı büyüktür ve karı kocalar dahi cinsel yaşamlarInI asgarinin altına indirmeye teşvik edilerek korkutulurlar. Azizlerin işi zordur, Aziz Antony şehvet düşkünü bir varlığın tasallutuna uğrarken, Aziz Godric uyuduğu her anda üzerine çIkan gelinlikli bir kızıIn yaşam boyunca tecavüzüne hedef olur. O günlerde öylesine bir korku vardır ki, çok güzel kadınlarla, erkeklerin yüzleri dağlanır veya yaralanarak cinlerin saldırısından korunulmaya çalışılır.
"İlişki"
Kilise Engisizyon döneminde, erkek cin sevgililere latince "kabus" sözcüğünden kaynaklanan "Incubus" adını verdi, "kabus" sözcüğünü bugün biz de kötü rüyalarımız için kullanıyoruz. Dişilere ise, "Succubus" denirdi. Bu varlıkların amacı temiz kalpli insanları ayartıp, cehenneme göndermekti. Dönemin sonucunda, günümüzde de çok etkin ve yaygın olan "Exorcism" yani "Şeytanizm-Şeytanın etkisi altında kalma" olayları ve şeytan kovucu "Exorcist" rahipler oralardan bizlere ulaştılar. Örnek olarak verilen bir olayda genç bir kadın kilisede bacaklarını kontrol edemiyor ve yatağIna her yattığında seksüel çığlıklar atmaya başlıyordu. Bir diğerinde, karı kocanın sevişmesi sırasında ortaya çıkan garip bir yaratık, kadına tecavüze başlıyor, dehşet içindeki koca yakında bulunan baltayı yaratığın kafasına indirip koparmasına rağmen kadının çığlıkları arasında ırza geçme olayı sürüyordu ve olayın yarım düzine tanığı vardı, bu insanlar ne görmüşlerdi? Bu tür olaylardan esinlenilerek, Barbara Hershey´in başrolünü oynadığı "Entity" yani "İlişki" adlı film yapIımıştı. Ama anlatıIanlara ve filmin sonunda yazdIğIna göre, olay gerçekti, benzeri bir şekilde yaşanmıştı ve filmde görünmeyen bir gücün saldırısına uğrayan kadın ABD´nin Utah Eyaleti´nde yaşıyordu, saldırılar ise azalmış da olsa hala sürüyordu...
"Kocam keçi ayaklı..."
Başka kaynakları incelediğimizde, özellikle manastırlarda erkek kedilerin dahi giremediği odalarda, rahibeler yan odalardan gelen zevk dolu iç çekmeleri, karyola gıcırtılarını her gece duyuyorlar, günah çıkarma hücrelerinde ırzlarına geçiliyordu. Öylesine çok tanık ve kurban vardı ki? Kilisenin sekse kapalı kapIsI acaba cinsel hayalleri gerçeğe mi dönüştürüyordu. Neydi bu olayların içyüzü? Olanlar, yanlız ve sağlıklı insanlarIn seksüel fantazileri miydi yoksa başta lezbiyenlik olmak üzere çarpIk ilişkilerin sonuçları mıydı? Eğer böyleyse, tanıkların ve hatta kalabalıkların önünde oluşan olaylar nereye konulacaktı? Elbette ki, ortada kendine Incobus süsü veren, rahibelerle, yanlız kadınlara tecavüz eden bir sürü rahip de vardı. Ama hepsi bu değildi. Avrupa folklöründe bu tür olayların gülmece olarak sunulduğu şarkılar hala söylenmektedir. İngiltere´de yaşanan bir vaka çok çarpıcıdır, Üç yIl boyunca bir adamla yaşayan Ellen Driver, bir deniz kıyısı pikniğinde gizli bir köşede ayağından hiç çoraplarını çıkarmayan kocasının ayaklarının at toynağı gibi olduğunu ve sipsivri tırnakları bulunduğunu raslantıyla görür. Dehşetle kaçan Ellen, çIğlıklarına koşan arkadaşlarIyla beraber yine kocasının bulunduğu yere gittiğinde kayanın arkasından dilim dilim alevlerle bir dumanın yükseldiğini ve gökte kaybolduğunu görür. Ellen´in kocasını bir daha hiç kimse görmez ve adam bulunamaz. İyi ama Ellen, üç yıl boyunca nasıl olmuş da, kocasının ayaklarını çıplak olarak görmemiştir? Bu can alıcı sorunun cevabı yoktur çünkü soru sorulmaz ve olay güdük olarak kalIr.
Cinler medyatik olmayı seviyorlar!
1973´de yine İngiltere´de BBC´nin radyo yayınında bir açık oturumda, dinleyicilerin başlarından geçen garip olayları telefonla anlatmaları istendi. Telefon eden bir kadın dinleyici her gece yattığında başının yanında garip bir yaratığın başını sürekli gördüğünü söyledi ve 6 ay önce ölen kocasının nefes alma seslerini duyuyordu. Ama en önemlisi olay sırasında oda buz gibi oluyor, termometre -20 dereceye düşüyor ve kadın nereye kaçıp yatsa, olay orada tekrarlanıyordu. Psikologlar ve uzmanlar belli yorumlar, tedaviler yapsalar dahi, olayın önüne geçilemiyor ve süregeliyordu. Yine tek başına bir kadın ve kocaını yeni yitirmiş; olaylarIn ortak bileşkesi hep aynı yerdedir, acaba yola buradan mı çıkmalıyız? Olaylarda uzmanların teşhis ettikleri seksüel ve akli bozukluklar birçok açıklama getirebiliyor. Ama bilimin de yetersiz ve aciz kaldığı olayların sayısı da çok yüksek. çağımızda artan seksüel tolerans ve tabuların peşpeşe yıkılması, ahlak ve namus kavramlarının kavramsal değişimi olayların sayısalığını azaltmıştır ama azalma istatistikidir çünkü azalan olaylar işin sadece insansal tarafıdır. Açıklanamayan olaylarda yine kesin çözümler yoktur veya kendinden emin yorumlara raslanmaz. Ama acaba günümüzdeki seksüel serbestlik sanıldığı kadar çok mudur? Geçmişte çok daha fazla cinsel serbestlik dönemleri yok mudur? Medyanın olmadIğI yüzyıllarda, neler oluyordu? Tek bir cevap verilebilir, geçmiş günümüzden çok daha sapkındır çünkü skandal korkusu yoktur.
"Bana cin tecavüz etti..." diyebilir misiniz?
Günümüzde, psikoloji ve psikiyatri çok gelişti, böyle bir olayın kahramanı bu tür bir uzmana götürüldüğünde, eğer erkekse "Oedipus Kompleksi" tanımı konur veya anneye karşı duyulan seksüel arzu araştırmaları hastanın çocukluğuna kadar götürülür. Eğer hasta kadınsa, bu defa babaya karşı duyulan bilinçaltı seksüel arzular ortaya konacaktır. Ya da hasta frijid, iktidarsIz en sonunda da kendi cinsine ilgi duyan biridir. Bu tür yaklaşımlar birçok zaman doğru olsa dahi, küçük düşürücü ve aşağılayıcıdır. Hasta veya kurban, ezilir ve kültürlü birinin dahi bilemediği anne-babayla ilgili bilimsel açıklamalar korkutucu ve üzücüdür. İşte böyle bir olayın kurbanı ortaya çıkıp kolay kolay "Benim başıma bunlar geldi." demekten kaçınmaktadIr. Şu anda bu satırları okuyan bir okuyucu, eğer bu tür bir olayu yaşadıysa, acaba olayı unutmaya mı çalışmaktadır yoksa sokağa fırlayıp önüne gelene olanları anlatmış veya anlatmakta mıdır? Hangi anne veya baba, hangi eş veya sevgili sevdiğinin başına gelen böyle bir olayı seksomanyak olarak damgalanması pahasına topluma hatta kendi ailesine anlatabilir? Acaba son yüzyIıda Incobus veya Succubus olaylarının azalması olayların, iletişim çağında anlatılamaması ve saklanması yüzünden olabilir mi? 20. Yüzyıl´In stresi, uygarlaşamamanın getirdiıi beyinsel sancılar, bireylerin gittikçe kendilerine yabancIıaşmasI, her tür güvencesizliğin ortaya çıkardığı kaçınılmaz korkular nelere neden oluyor? Ve en önemlisi, toplumsal korkuların ezdiği insanlar, çözümü ve kurtuluşu sayısı binleri aşan şarlatan hacı-hoca takımında arıyorlar. Bu nokta, dönüşü olmayan nokta olabilir, toplum öyle bir yokuştan aşağı yuvarlanabilir ki, tüm çabalar boşa çıkabilir. Neyse, çözümü sonraya bırakıp, bazı dikkat çekici yerel örneklere geçelim. Cin olaylarına, ya da cinlerle ilişki anlatılarına yurdumuzda çok sık rastlanır, hemen heryerde sayısız cin-insan ilişkisinin yaşandığı söylenir ve inanılır. Burada elbette ki, Ülkemizin dini olan İslamiyet´in etkisi çok büyüktür çünkü dinimiz cinlerin varlığını kabul ve telkin eder. Cinlerden korunmak amacıyla muskalar yazılır, özel dualar okunur ve ritüeller uygulanır, dinsel söylevlerde cinlerle evlenen kadınlardan ve erkeklerden söz edilir. Kırsal kesimdeki olaylara bugün için belki birçok açıklama getirebiliriz çünkü TÜrkiye´deki seksüel hoşgörü az, daha sıkı ve daha tutucudur, dolayısı ile de psikolojik fenomenler zengindir. Ama aşağıda anlatılan örnekler su götürmez olduğu kadar en az şüphe unsuru bulunabilen olaylardır.
"Kadın ve erkek kılığına giriyor..."
İstanbul Kadıköy´de yaşayan N..... isimli genç kadın sağlıklıdır ve normal bir yaşam sürdürmektedir. Belli bir aile baskısı olmadığı için çeşitli erkeklerle tanışmış ve birkaçıyla da ilişkisi olmuştur. Ailesi aşağıda anlatılacak olayları hiç bilmedi, ancak onu hacıya hocaya götüren bir iki arkadaşı olanları öğrendiler. Olaylar 1982 yılında başladı, kendisiyle 1984 yılı Şubat ayında görüşüldü, hemen tüm saçları dökülmüş ve yaklaşık 20 kilo vermişti. Herşey N..... evde yanlız olduğu bir gecede başlar ve uykusu geldiğinde yatağına girer, birden üzerinde hissettiği bir ağırlıkla uyanır, çok küçük bir gece lambasının aydınlattığı odada yüzü belli olmayan bir şekil görür ve iterek uzaklaştırmaya çalışır, korkudan ses çıkaramamış ve neredeyse kendinden geçmiştir. Ve olay o anda biter, genç kadın sabahı zor eder, kimseye söz etmez hatta kendini çok etkin bir kabus gördüğüne neredeyse inandırır ama ertesi gece bu defa salondaki koltukta açık tv´nin karşısında uyuyakaldığında aynı olay tekrarlanır. Bu kez, varlığın yüzü bellidir, zenciye yakın esmer tenli bir erkek olduğunu görür, N.... ile cinsel ilişki kurmaya çalışmaktadır, genç kadın korku ve şaşkınlık içinde karşı koyar, haykırır ve olay birden biter, adam artık yoktur, direnmesi daha sonraki her olayı sona erdiren çok önemli bir öğedir. Yine kimseye olanları anlatamaz, sapık deneceğinden veya alay edileceğinden korkmaktadır. Geceleri balkonda yatan köpeğini yanına alır ama hayvan huzursuzdur. Ne zaman onu yatak odasına götürse, hayvan hırlamakta ve çok sevdiği sahibine hırlayıp, diş göstererek odaya girmek istememektedir.
Hoca, muska ve kurtuluş N....´nin öyküsünde iki ilginç yön var; birisinde varlık bir kadın şeklinde ortaya çıkar ve lezbiyen bir ilişkiye kalkışır karşı konunca yine önceki haline döner ama ikincisi daha çarpıcıdır, genç kadın birden karşısında erkek kardeşini görür ve kardeşi onunla cinsel ilişkiye kalkışmaktadır. Yine direnince varlık tekrar ilk haline döner. Böylesine çarpIk, umutsuz ve yardımsız bir olay sürer, gider. N.... Zayıflamaya başlar, sürekli kilo verir ve sonunda halini farkeden yakın bir arkadaşına durumu anlatIr. Kadın tahmin edileni yapar ve onu Beykoz´da yaşayan tanınmış bir hocaya götürür, hoca olayı dinledikten sonra bir genç kadına bir İbrani cini ile karşılaştığını söyler, bir muska yazar sonra şöyle der; "Artık seni rahatsız edemez ama daima çevrende olacaktIr, muskayı yanından hiç ayırma..." Gerçekten de olaylar bir daha tekrarlanmaz ama o günden itibaren bir dönem işleri hep ters gider ve 1986´da mutlu bir evlilik yaptIğI zaman herşey düzelir ve bir daha tekrarlanmaz. Olayların akışı ve N....´nin yaşadıkları, pek çok olayın benzeridir ama bu olayda varlık diğerlerinin aksine cinsel ilişkiyi hiç başaramamış ve daima kaçmak zorunda kalmıştIr veya direniş karşısında kaçmaktadır. Diğer örneğe geçtiğimizde daha farklı bir boyut göreceğiz, yorum ise daha sonra...
Nikah teklifi
G....´nin olayı daha klasik bir olaydır, yaşı 18 olan G..... konuşulduğunda hep huzursuz olduğunu söyleyerek, olanları anlatmayıp geçiştirmek istemişti. Uzun ısrarlardan sonra kendisine bir tıp uzmanı tarafından hipnoz yapılmasını kabul etti. Çok kısa bir sürede hipnoza girdi ve girer girmez kendisini oradan oraya atarak, inlemeye başladı, sinir krizi geçiriyor gibiydi. Zorlukla yatıştırıldı ve hipnozdan çıkarak derin bir uykuya geçti, o uyurken, ailesi olanları anlattIlar. G.... normal bir şekilde yaşarken, birden kehanetlerde bulunmaya başlar. Yakın çevresi hakkında olacakları söylemektedir ve bunlarIn bazıları doğru çıkar. Sık sık krize girerek kendinden geçmekte ve şuursuz bir halde kendini oradan oraya atmaktadır. Boğazında çürükler, parmak izleri belirir, anlattığına göre birilerini görmektedir ve bunlardan birisi G.... ile evlenmek istemektedir. G... kabul etmediği için, o varlığın boğazını sıkıp dövdüğünü anlatır. Olayın en ilginç yanı ise, varlığın cinsel tacize kalkışmaması ve öncelikle G....´den nikah istemesidir. Zamanla G.... daha da kötüleşir, yapılan tıbbi incelemeler normal sonuçlar vermektedir, ne fiziksel ne de psikolojik bir rahatsızlığı vardır, bunlar raporlarla belirtilir. Ama genç kız sürekli hırpalanmaktadır ve korkudan çıldırmak üzeredir. Olay, ekibimizce, tam bu noktada öğrenildi ve o görüşmeden sonra da bir daha ilişki kurulamadı. Görüşülen o gecede G.... "Galiba, onun nikah teklifini kabul edeceğim.." diyordu. Ötesini bilmiyoruz çünkü aile yer değiştirerek ortadan kayboldu...
Çift Cinsiyetli Görüntü
Ankara´da yaşanan üçüncü olay daha da ilginçtir. Burada "Demonic Possesion-Şeytani Etki" tanımlı tasallut olayı görülmüştür. Olayın kahramanı yine genç biridir ama bu bir erkektir ve anneannesi ile beraber yaşamaktadır. Anneanne falcı olarak tanınmakta ve yanlız kadınlara fal bakmaktadır. F...´nin anlattığına göre, küçükken bir dolaba kapatılarak cezalandırılmıştır, karanlıkta korkuyla ağlarken, karşısında biri belirir ve F...´ye "Korkma, ben senin perinim, bundan sonra sana yardIm edeceğim." der. Ve hakikaten o günden sonra F.... sık sık bu varlığı görür. ArtIk büyümüştür ve bir gün İstanbul´a gitmek ister ama bir türlü gerekli parayı bulamaz. Oturmuş kara kara düşünürken, birden avucunda bir adet Cumhuriyet altını belirir. Anlattığına göre bu altın işini görür sonraki yIllarda F....´de falcılığa başlar ama karşılığında para almamaktadır, söyledikleri yüzde yüze yakIn bir oranda gerçekleşir.Örneğin bir kadına baktığında bakire olup olmadığını veya doğacak çocuğun cinsiyetini hemen bilmektedir. F...´nin varlıkla cinsel bir ilişkisi olmaz. Ekibimizi yakınları çağırmıştı ama ekip yoldayken F.... durumu öğrenir ve fenalaşır, transa girerek kendini oradan oraya atmaya başlar. Dört tane güçlü erkek zaptedemezler sonra ağlayarak kendine gelir, varlIğIn kendisine göründüğünü, artIk değiştiğini ve kimseyle görüşmesini istemediğini söyler. Bunlar yakınlarından dinlenmiştir. Bu arada varlığı anlatır; yukardan aşağı eşit olarak ikiye bölünmüştür, yarısı kadın, yarısı erkekmiş ve çıplaktır; cinsel organları tamdır; bir tarafı kadın, öteki tarafı erkektir. F...´nin bunu anlatması önemlidir çünkü bu tarif ancak batı kökenli maji örgütlerinin ele geçirilen kayıtlarında anlatIlan "Merkürien Varlık" adlı varlığa benzemektedir. F...´nin bunları bilmesi pek düşünülemez. F.... ile görüşülemedi ve sonradan yakınları ile de ilişkisini kestiği öğrenildi. Durumundan memnundu ve varlıkla ilişkisinin kesilmemesini istiyordu. Tek şikayeti evlilikti, evlenmek istiyor ama olmuyordu, arkadaşlık ettiği tüm kadınlar veya kızlar kısa zamanda uzaklaşıyordu. Olayın Üzerinden yıllar geçti; F... hala bekar ve yanlız yaşıyor.
Kim ve nedir onlar?
Böyle çok örnek verilebilir. Yukardaki iki genç kız ile genç erkek birer örnek olmaktan öte, belli bir türün özelliklerini ortak taşıyorlar yani yanlızlığın, ezilmişliğin ve korkunun... Bütün bunlar psikolojinin sınır ötesi olayları olabilir ya da insanın bilinmeyen boyutunun sonuçları. Doğaüstü olaylardan çok daha önemli ve belki de daha ürkütücü olan insandaki bilinmeyenler ve henüz anlaşılamayan, çözülemeyen insan gizemleridir. Cinler gerçek mi? Sorunun cevabı iki arada sıkışmış durumda. Dinsel olarak gerçek, materyalist olma zorunda olan pozitif bilim için ise saçmalık. Fakat her iki taraf için de birçok şey eksik ve galiba yanlış.Çünkü bu tür konuların içindeki geziyi ilerlettikçe karşınıza açıklanması mümkün olmayan olaylar kesin olarak çıkıyor ve saçma denemiyor.Çünkü beş duyu olanları tam anlamıyla yaşıyor ve duyuların yaşattığını ise hiçbir kural veya görüş etkilemiyor. Güncel yaşanan bazı olayların, çok eski kaynaklarda çeşitli benzerlerine raslanması çok daha ilginç geliyor. Veya araştırırken ilgisiz ve çok uzak birisinin, yüz yıl önce yabancı bir ülkede yaşanmış olan bir olayın aynısını sanki biliyormuş gibi anlatması ise birşeylerin bildiğimiz gerçeğin daha ötesinde bulunduğunun ve oradan bize küçümseyici bakışlarla baktığının sanki kanıtı gibi...
Bizlerin dışında birçok şuurlu canlI türü olabilir. Buna inanmak için fantastik, fanatik veya psikopat olmak gerekmiyor zira ortada çok açık bir mantık ve çözülmüş bir denklem var. O da çevremizde apaçık duran evrenin ve bizim doğamızın sonsuzluğu ve sınırsızlığı ve bu sonsuzluk içinde bizlerin bir şekilde oluşmuş tek tür varlık olduğumuzu sanmamız garip; işte yanlış olan bu; çünkü kendine İnsanoğlu diyen bizler bu kadar olağanüstü bir ayrıcalığa pek layık sayılmayız. Nasıl bizim içimizde iyiler, kötüler, üstünler ve aşağılar varsa evrende de daha üst veya daha alt şuurlu varlıklar olmalı veya olabilir...
Cinlerin ne olduklarInI bilmiyoruz; belki kutsal kitaplar bildiğimiz veya anladığımız gibi değil de, başka birşeyi anlatmak istiyorlardır. Belki cinler uzak geçmişte kalmış dünyadışı bir oluşumdurlar veya daha simgesel bir anlam düşünülmelidir. ‚çözümün öncelikle insanda aranması gereklidir, yukarda anlatılan olayların yapısı ve içeriği sanki psikolojik nedenleri işaret etmektedir. Kısacası cinler buradalar ve bize hiç rahat vermiyorlar, inanmak çok ama çok önemli zira hoca takımının başarısı orada saklı. İnanan insan başına gelen derdi yine inanarak gideriyor... Anlayana...
kaynak:nuveforum