Çoçukken yarın neler oynayabiliriz diye düşünürdük,şimdi ise yarın bize hayat hangi oyunu oynayacak diye düşünüyoruz...
çoçukken körebe'lerimiz vardı bizim,gözümüz her bağlandığında karşımızda duranları yakalama heyacanımız,
sonra belli belirsiz yerden gelen dokunuşlar ve sesler ''ali beni yakalayamaz''
Oysa hayatta yakalayamadığımız ne çok şey var.
Çoçukken yakalayamadıklarımıza güler gecerdik.Şimdi ise yakalanamayan herşeyin ardından bazen sessizce
bazen hıçkırıklarla ağlıyoruz.
Büyüdükçe hayatın ne kadar zorlu olduğunu,büyüdükçe hataların ne kadar telafisiz olduğunu,
her gecen günün biraz daha acı olduğunu,ögreniyoruz...
Saklambaçlarımız vardı bizim,dün gibi aklımda,sanki bugün yine ''yeşim aysel anıl yasin bekir esma ali''
akşam olacak gelecekler ve tekrar oynayacağız.Aysel sayacak önce ''haksızlık bu hep bana saydırıyorsunuz''diyerek
kızacak.Anıl ''senin hayatın saymakla gecer''diyecek ve hep bir ağızdan güleceğiz sanki...
Şimdilerde ise hayatımız gecen acı günleri saymakla geciyor.Oysa çoçukluğumda duymuştum bu sözüde gülmüştüm.
Hayat işte güldüğün söze bazen ağlatabiliyor.
Çoçukluğumuzda idi mutluluğumuz,heyacanlarımız,korkularımız.
Küçükken karanlıktan çok korkardık her çoçuk gibi,ozamandan bu zamana değişmeyen tek şey
karanlıkta ağlamalarımız.Küçükken korkudan büyükken kimse görmesin diye