Hırpaladın Sol Yanımı
Yıktın Ev Bark Ocağımı,
Zalim Sana Neyledim Ki
Yaktın Yürek Otağımı
Bekle Bi Gece Olsun,
Hıckırıkla Yürek Dolsun
Sevdadır Bu Yara Gibi
Dokunma Tenimde Solsun
En Çıkmazda Yolum Olsan
Ay Karanlık Günüm Olsan
İnanamamki Ben Sana
Gam Çekecek Düşüm Olsan
Bekle Bi Gece Olsun
Hıçkırıkla Yürek Dolsun
Sevdadır Bu Yara Gibi
Dokunma Tenimde Solsun..
O kadar sakin davranıyorum ki,
Ne onu umursuyorum,
Ne de ona olan sevgimi...
Her gün vazgeçiyorum.
...Her gün bir saniye vazgeçiyorum..
Gözlerime mühürlenen gülümsemesini gördükçe,
Kalan bütün hayatım onun olsun istiyorum..
Dayanmak kolay geliyor artık,
Sevmek kolay,
Söylememek,uzaktan değer vermek,
Artık çok kolay geliyor...
O kadar sakin davranıyorum ki,
Kendimi anlamakta güçlük çekiyorum.
Sensizlik omzuma yaslanmış,
Senin gibi gülüyor,nefes alıyor,
Yanağıma dokunuyor.
Aslında sensizlik,
Seni ne kadar sevdiğimi açıklıyor.
İşte sevmek,
Söylememek,uzaktan değer vermek,
Bu yüzden olsa gerek.
Çünkü senin 'hayır' demen,
Ne 'sensizlik' demek,
Ne de 'sen' demek,
'Hiçbirşey' demek.
Acıdan başka hiçbirşey.....
dışarda kar
odamız ılık
gözlerin ılık ılık damlarken boş kadehe
anlattın bana ağzı sarmısak kokan bir oğlanla yattığını
aşkı tattığını, karım dediğini ve aldattığını
ekmek şarap sen ve ben
ekmek şarap sen ve ben
bir de sabahın dördü
kıskandım gogen'i tahitilim
terlemiş vücudunu silerken
cüzzam mikrobunu ve yaktığı kulübesini
saçların bağlamıştı ellerimi muz kokulum
güneşi doğurmuştu ölü cisim
martı çığlıklarıyla bir sahil kayalığında
nefesin vücudumu yakıyordu yer yer
sam yelim sahra-i kebirim
ekmek şarap sen ve ben
ekmek şarap sen ve ben
bir de sabahın dördü
kahrettim her şeye o gün
babanın şarap çanağına,
doğan güneşegogen'e,
kadere,
sana
ve bana ,
ve bir de gittiğin arabanın tekerine
ekmek şarap sen ve ben
ekmek şarap sen ve ben
bir de sabahın dördü
evet ne diyordum arkadaş....
diyordum ki ben bu zıkkımı içmek için içerim
ama içerken düşünmem neden içiyorum diye
daha sonra yaparım hayat felsefesini
sırayla olurum fatih, selim, kanuni
bazen kadın hamamında tellak....
bazen christoph colomb
napolyon'ken düşünürüm elbede geçen günleri
timur 'ken beyazıt'ı yenişimi....
bir kere aristo'nun hocası olmuştum
ona verdiğim dersle gurur duymuştum
ekmek şarap sen ve ben
ekmek şarap sen ve ben
bir de sabahın dördü
bazen jan dark'ı kurtarmak için çalışan bir kahraman
bazen odununu ateşleyen bir cellat olurum
eğer daha da içersem
shaskespare halt etmiş derim karşımda
salyalı dudaklarımdan yayık sesimi dinler de
işte mozart'ın aradığı melodi bu diye gülerim
enayiymiş be platon...
bir içsin de görsün....ne felsefesi varmış bu alemin
anlasın geçmişi kınalı dünyanın kaç bucak olduğunu
ekmek şarap sen ve ben
ekmek şarap sen ve ben
bir de sabahın dördü
ıslak kaldırımlarda yürürken acırım
önde yalpa vuran sarhoşun zavallı haline
ukalalık işte derim neme lazım senin
kendine bak; sen de bir serserisin bir sarhoş....
ve yavaş yavaş kaybolur acı kahkalarım
izbe sokaklarda
yavaş yavaş kaybolur benliğim...