*MeleK*
♥Ben Aşık Olduğum Adamın Aşık Olduğu Kadınım♥
afyon karahisar kalesi
şahitler kayası efsanesi şahitler kayası afyon afyon efsaneleri afyonun efsaneleri afyonun efsanesi
Şehrin güneyinde, çok yüksek ve yalçın bir dağın tepesindedir. Adını dünyanın oluşumunun dördüncü zaman diliminde bir yanardağ ağzında meydana gelen sarp kayalar üzerine kurulan kaleden (Karahisar) ve ilk defa “Synnada” antik kenti sikkelerin de karşımıza çıkan haşhaş (Opıum-Afyonkarahisar)’dan alan Afyonkarahisar M.Ö. 2.000 yıllarına kadar uzanan bir tarih şeridi yaşatır.
Düzlükte, gelip geçse de yol, Afyonkarahisar‘ dan
Ey yolcu, görünmez Afyonkarahisar, istasyondan
Şayet vaktin olursa tırman kale‘ ye
Bak Afyonkarahisar‘ a gökyüzünde bir balkondan
Diyor Ozan Arif Nihat Asya dizelerinde. Gerçekten de bir kentle, şairlere, alimlere, sanatçılara, mescitlere, mahallelere adını veren , destanlarda, efsanelerde, türkülerde, manilerde kuşaktan kuşağa aktarılan, yerden tam 226 metre yükseklikteki trakit bir kaya kütlesi üzerine kurulmuş bulunan Karahisar Kalesi için “Gökyüzünde bir balkon” dan başka nasıl bir nitelendirme yapılabilir ki?
Öyle sanıyoruz ki, Afyonkarahisar deyince Karahisar Kalesi‘ ni, Karahisar deyince de Afyonkarahisar‘ ı hatırlamamak mümkün değildir. Afyonkarahisar şehri ile özdeşleşen Karahisar Kalesi‘ nin günümüzden yaklaşık 3 bin 340 yıl önce, İsa’ dan Önce 1340′ lı yıllarda Arzava ülkesine sefer düzenleyen Hitit Kralı II.Murşil tarafından, askerlerinin kışı geçirmeleri amacıyla yapıldığı sanılmaktadır. Kale‘ nin o zaman ki adı Hapanuva, yani “Yüksek Tepe Şehri“ dir. Daha sonra Mira Kuvalya Krallığı’ nın egemenliğine bırakılan Hapanuva eteklerine Frigler zamanında köy kurulur ve “Akronio” ya da “Akroniom” adını alır. Sırasıyla Lidyalılar, Persler, Helenler, Bergama Krallığı, Pont Krallığı, Romalılar ve Bizanslılar‘ ın egemenliğinde kalan kale, Hicret’ten sonra İstanbul’u fethetmek amcında olan Emevi Halifelerinin, Anadolu’ ya yaptıkları seferler sırasında birkaç kez el değiştirdikten sonra, Alparslan’ ın oğlu Melikşah zamanında Selçuklu topraklarına katılmıştır.
Daha sonra Devlet Hazineleri’ nin kale‘ de saklanmasından dolayı “Karahisar-ı Devle” yani “Devletin Karahisarı” adını alır. Anadolu Beylikleri döneminde Sahipoğulları ve Germiyanoğulları’ nın hüküm sürdükleri Karahisar-ı Devle, 1392 yılında Yıldırım Beyazıt tarafından Osmanlı topraklarına katılır. Ankara Savaşı’ ndan sonra Timur ordularının hakimiyetine giren Karahisar-ı Devle, Timur’ un beylere, topraklarını geri vermeleri üzerine Germiyanoğulları’ na, daha sonra vasiyet yoluyla 1428 yılında Osmanlı Türk Birliği’ ne katılır. Anadolu’ daki diğer karahisarlarla karışamamsı için “Karahisar-ı Sahib” yani ”Sahibinin Karahisarı” adını alır. Mevcut Şeriye Sicillerine göre Karahisar‘ ın başına Afyonkarahisar kelimesi ilk kez 1651 yılında gelmiş ve o günden bu yana Afyonkarahisar adı ile anılır olmuştur. Burada yeri gelmişken bir noktaya dikkat çekmek istiyorum; Karahisar Kalesi, Selçuklu hakimiyetinden başlayarak içinde bulunduğu kente adını vermiş hatta bu ad, Cumhuriyet’ in ilk yıllarında da kullanılmıştır.
Ne yazık ki, daha sonra resmi bir karar olmamasına rağmen, Afyonkarahisar adı uzunluğu nedeniyle kısaltılmış ve Karahisar adı atılarak Afyon biçiminde kullanılmaya başlanmıştır. Oysa ki şehrimizin gerçek adı Afyonkarahisar‘ dır. Dünyada ülkeler ve şehirler kendi asları üzerine tarih yaratmaya çalışırken, baştan başa tarih olan Karahisar’ ın şehrimizin adından kaldırılmış olması üzücüdür.
Efsanelerde Karahisar Kalesi
3 bin 340 yıllık bir geçmişe sahip olan, defalarca el değiştirmiş, öyle sanıyoruz ki her defasında yeni bir efsane, yeni bir destana mekan olmuştur. Yukarıda da sözünü ettiğimiz gibi yerden 226 metre yükseklikteki trakit bir kaya kütlesi üzerinde kurulu bulunan Kale‘ yi fethetmenin öyle kolay bir iş olmadığı tartışmasız bir gerçektir. İşte bu nedenle Battal Gazi’ den, Hazreti Ali’ ye, Beyböğrek’ ten Çavuşbaşı’ na, Horoz Dede’ ye kadar pek çok efsane anlatılır Karahisar Kalesi için… İlginçtir ki, anlatılan bu efsanelerin izleri, günümüzde bile varlığını korumaktadır. Halk arasında anlatılan Hazreti Ali ya da Düldül’ün ayak izleri efsanesine göre, İslam halifelerinden Hazreti Ali, atı Düldül’ün üzerinde dağdan dağa uçarak sefer yapmaktadır. İşte böyle seferlerin birinde Afyonkarahisar‘ a gelen Hz. Ali, Hıdırlık Dağı’ nda konaklamak için sertçe yere basınca, buradaki bir kaya üzerinde ayağının izi kalır.
Daha sonra Hıdırlık’ tan kaleye atlayan Düldül, burada da dizginlenince bu kez ön ayağının izi bir kayanın üzerinde kalır. Hz. Ali, Düldül’ ü sulamak için su yalağına vardığında, atı bağlayacak bir yer bulamaz ve dört parmağı ile yalağın yanındaki bir taşa vurarak taşı deler ve atı buraya bağlar. Yukarıda da belirttiğimiz gibi Afyonkarahisar Kalesi‘ nde bugün Düldül’ ün ayak izi ile atın bağlandığına inanılan kaya üzerinde delik, hala varlığını korumaktadır.
Karahisar Kalesi ile ilgili bir başka efsane ise Battal Gazi ile ilgilidir; Afyonkarahisar‘ da 740 yılında öldüğü konusunda tarihçilerin birleştiği Battal Gazi ile yakın arkadaşı Ahmet Tarhan kaleyi ele geçirmek için sıkı bir kuşatma yapar, içeridekilerin dışarısı ile bütün bağlantılarını keser. Kale komutanı, bunun üzerine Bizans İmparatoru’ na haber salar ve 100.000 kişilik bir ordu yardım için yola çıkar. Kalenin burçlarından Battal Gazi’ yi görerek aşık olan komutanın güzel kızı O’ na bir kötülük gelmemesi için çimler üzerinde uyumakta olan Battal Gazi’ ye bağırır, ancak duyuramaz. Sonra bir kağıt yazar, taşa sararak üzerine atar. Battal Gazi, bir iki kıpırdandıktan sonra hareketsiz kalır. Battal’ ın uyunmadığını gören kız telaşlanır, babasına Türk’ lerin komutanının çayırda uyuduğunu söyler ve güya O’ nu öldürmek için zehirli bir hançer ister. Battal Gazi’ nin yanına gelen kız onu ölmüş olarak bulur. Çünkü attığı taş, Battal’ ın kulağına gelmiş ve ölümüne neden olmuştur. Kız üzülür ve hançeri kendi kalbine saplayarak hayatına son verir. Bizans ordusu kalenin eteklerine geldiğinde amansız bir savaş başlar, Ahmet Tarhan askerleriyle birlikte şehit olur. Ahmet Tarhan Karahisar Kalesi‘ nin eteklerinde, şu anda Ulu Cami ‘nin karşısındaki mezarına gömülür.
Yenilgiden sonra çok şiddetli bir fırtına başlar ve Battal’ ın cesedini Eskişehir dolaylarına atar. Böylece Bizanslılar, Battal Gazi’ nin öldüğünü anlayamaz ve daha uzun süre onun korkusuyla yaşarlar. Şu andaki Olucak Çeşmesi’ nin, Çavuşbaşı mahallesinin ve Çavuş Dede mezarının doğuşu ile ilgili olarak anlatılan Çavuşbaşı ya da Çavuş Dede efsanesi ise şöyledir; Afyonkarahisar sancağı Türk egemenliğine girmeden önce burada valilik yapan kişiye Türk hükümdarı elçiler göndererek kalenin Türk’ lere teslimini ister. Her defasında ret cevabı alınması üzerine hükümdar en güçlü Çavuş Başını Karahisar Kalesi‘ nin alınması için görevlendirir. Çavuşbaşı askerleriyle birlikte birkaç gün içinde Muttalıp bağlarına gelir. Bunu haber alan kale komutanı, kaleye kapanarak savunma düzeni alır. Ertesi sabah Türk askerleri Karakuyu’ ya ulaşır. Su stoku tükenen askerler, Karakuyu’ da su içmek isterler ama su sağlığa zararlı olduğu için vazgeçerler. Bunun üzerine çevrede su aramaya başlarlar ancak bulamazlar.
Durum Çavuşbaşı’ na bildirilir. Çavuşbaşı, yanına birkaç kişi alarak Yağdan denilen kayalıklara doğru gider. Çok yüksek bir kayanın önünde bazı dualar mırıldanır ve “Burada bir su olacak” diye bağırıp kılıcını kayaya vurur. Kılıç darbesiyle yarılan kayadan su fışkırır. Çok güzel ve şifalı olan su askerlerin yorgunluğunu giderir. Dinlenen ordu bir Cuma günü kaleye saldırır ve kale zapt edilir. Şehitler arasında Çavuşbaşı da vardır. Bugün Afyonkarahisar‘ ın Çavuşbaş mahallesindeki Olucak suyu güzel bir memba suyu olarak vatandaşlarca içilmektedir. Olucak çeşmesinin karşısındaki Çavuş Dede mezarı dertlilerin derman aradıkları, adaklar adadıkları küçük bir türbe olarak varlığını korumaktadır.
Dilek Yeri Karahisar Kalesi
Karahisar Kalesi, tarihi boyunca, evlenmek isteyen kızların iyi bir kısmet diledikleri, kısmeti bağlı olanların kısmetlerinin açıldıkları yer olmuştur. İnanışa göre, taliplisi çıkmayan yada evlenme zamanı gelmiş kızlar yanlarında yaşlı bir kadınla birlikte Cuma günü Karahisar Kalesi’ nin yolunu tutarlar. Ancak yanlarına birde asma kilit alırlar, kilit kaleye çıkılmadan önce kilitlenir. Kaleye çıkıldıktan sonra, yaşlı kadın kaleye çıkılmadan önce kilitlenmiş olan kilidi kızların başlarında açarak, inanışa göre bahtlarını açar. Daha sonra kızlar Kız Kulesi’nden;
Bahtım bahtım
Altın tahtım
Evlenecek vaktım, diyerek bağırırlar.
İnanılan odur ki tahminen bir hafta sonra bu kızlara hayırlı birer nasip çıkar ve nişanlanırlar. Bu gelenek, Hıdırellez‘ de daha çok ilgi görmekte ve Hıdırellez sabahı erken saatlerde kaleye çıkan kızlar, Kız Kulesi‘ nden dileklerini bağırmaktadırlar. Kimi zaman kadınların ya da erkeklerinde Kız Kulesi’ nden;
Çocuğum olacak vaktım
Okulu bitirecek vaktım, gibi dileklerde bulundukları da gözlenmektedir.
Kaledeki Kız Kulesi’nin yanında bir şarapnel oyuğu gibi insan boyunda olan taşın içine yatan kadınlar çeşitli dileklerde bulunurlar. Kalenin kapısının kemerinde bulunan bir oyuğa, bir dilek tutulup 3 taş atılmaktadır. Eğer taşların 3′üde oyuğa girerse dileğin yerine geleceğine inanılmaktadır.Yine kalenin kapısının önündeki uçmak ağacına insanlar üzerlerinden bir bez ya da ip parçası kopararak bağlamak suretiyle dilekte bulunmaktadır.
Manilerde Karahisar Kalesi
Yörelerin coğrafi yapılarındaki önemli varlıklar, o merakının folklorüne 1. derecede yansımaktadır. Söz gelimi; Sıradağlar, ovalar, akarsular, göller, yaylalar, kaleler ve diğerleri… Afyonkarahisar şehrinin de yerden 226 metre yükseklikteki bir kaya kütlesi üzerine kurulmuş olan kalesi de önemli bir tarihi yapı olmasının yanı sıra, coğrafi özelliği nedeniyle halk folklorünün en yaygın biçimlerinden biri olan manilerde geniş biçimde yer almıştır.
Afyon dağlar içinde
Gül yapraklar içinde
Afyon‘u Allah korusun
Kalesi var içinde
Saçım uzun öreyim
Göz yaşımı sileyim
Eğil Afyon kalesi
Ben yarimi göreyim
Hisarın ardı diken
Yaktın beni gül iken
Allah da seni yaksın
Üç günlük gelin iken
Kaleden indim iniş
Mendilim dolu yemiş
Yare saldım yememiş
Kendisi gelsin demiş
Afyon‘ un kalesine
Kuş konmuş tepesine
Sırçadan saray yapsan
Varmam senin gibisine
Karahisar Kalesi ile İlgili Diğer İnanışlar
Halk arasında Karahisar Kalesi‘ ne bir kez tırmanan bir kişinin 7 yıl Afyonkarahisar‘ dan ayrılmayacağına ilişkin bir inanç vardır. Bu inanç ne kadar doğrudur bilemeyiz ama yüzyılların deneyimine dayanan ve bilimsel olarak açıklaması da yapılabilen bir diğer inanç vardır ki o da ”Karahisar Kalesi‘ nin ardı kararınca Afyonkarahisar‘ a yağmur yağdığıdır.”
Olayı bilimsel yönden şöyle açıklamak mümkündür; yurdumuza yağışlar genellikle Kuzeybatıdan ve güneybatıdan, yani Balkanlarla Orta Akdeniz üzerinden gelmektedir. Yağış sistemleri Ege, Orta Anadolu ve Doğu Anadolu üzerinden yurdumuzu terk etmektedir. İşte Karahisar Kalesi‘ de Afyonkarahisar kentinin batısına yakın bir yerde kurulu bulunduğundan yağmur bulutları sürekli olrak kalenin arkasından gelmekte ve Karahisar Kalesi‘ nin arkası kararınca Afyonkarahisar‘ a yağmur yağmaktadır.kaynak:tatilveturistikyer.blogcu
Düzlükte, gelip geçse de yol, Afyonkarahisar‘ dan
Ey yolcu, görünmez Afyonkarahisar, istasyondan
Şayet vaktin olursa tırman kale‘ ye
Bak Afyonkarahisar‘ a gökyüzünde bir balkondan
Diyor Ozan Arif Nihat Asya dizelerinde. Gerçekten de bir kentle, şairlere, alimlere, sanatçılara, mescitlere, mahallelere adını veren , destanlarda, efsanelerde, türkülerde, manilerde kuşaktan kuşağa aktarılan, yerden tam 226 metre yükseklikteki trakit bir kaya kütlesi üzerine kurulmuş bulunan Karahisar Kalesi için “Gökyüzünde bir balkon” dan başka nasıl bir nitelendirme yapılabilir ki?
Öyle sanıyoruz ki, Afyonkarahisar deyince Karahisar Kalesi‘ ni, Karahisar deyince de Afyonkarahisar‘ ı hatırlamamak mümkün değildir. Afyonkarahisar şehri ile özdeşleşen Karahisar Kalesi‘ nin günümüzden yaklaşık 3 bin 340 yıl önce, İsa’ dan Önce 1340′ lı yıllarda Arzava ülkesine sefer düzenleyen Hitit Kralı II.Murşil tarafından, askerlerinin kışı geçirmeleri amacıyla yapıldığı sanılmaktadır. Kale‘ nin o zaman ki adı Hapanuva, yani “Yüksek Tepe Şehri“ dir. Daha sonra Mira Kuvalya Krallığı’ nın egemenliğine bırakılan Hapanuva eteklerine Frigler zamanında köy kurulur ve “Akronio” ya da “Akroniom” adını alır. Sırasıyla Lidyalılar, Persler, Helenler, Bergama Krallığı, Pont Krallığı, Romalılar ve Bizanslılar‘ ın egemenliğinde kalan kale, Hicret’ten sonra İstanbul’u fethetmek amcında olan Emevi Halifelerinin, Anadolu’ ya yaptıkları seferler sırasında birkaç kez el değiştirdikten sonra, Alparslan’ ın oğlu Melikşah zamanında Selçuklu topraklarına katılmıştır.
Daha sonra Devlet Hazineleri’ nin kale‘ de saklanmasından dolayı “Karahisar-ı Devle” yani “Devletin Karahisarı” adını alır. Anadolu Beylikleri döneminde Sahipoğulları ve Germiyanoğulları’ nın hüküm sürdükleri Karahisar-ı Devle, 1392 yılında Yıldırım Beyazıt tarafından Osmanlı topraklarına katılır. Ankara Savaşı’ ndan sonra Timur ordularının hakimiyetine giren Karahisar-ı Devle, Timur’ un beylere, topraklarını geri vermeleri üzerine Germiyanoğulları’ na, daha sonra vasiyet yoluyla 1428 yılında Osmanlı Türk Birliği’ ne katılır. Anadolu’ daki diğer karahisarlarla karışamamsı için “Karahisar-ı Sahib” yani ”Sahibinin Karahisarı” adını alır. Mevcut Şeriye Sicillerine göre Karahisar‘ ın başına Afyonkarahisar kelimesi ilk kez 1651 yılında gelmiş ve o günden bu yana Afyonkarahisar adı ile anılır olmuştur. Burada yeri gelmişken bir noktaya dikkat çekmek istiyorum; Karahisar Kalesi, Selçuklu hakimiyetinden başlayarak içinde bulunduğu kente adını vermiş hatta bu ad, Cumhuriyet’ in ilk yıllarında da kullanılmıştır.
Ne yazık ki, daha sonra resmi bir karar olmamasına rağmen, Afyonkarahisar adı uzunluğu nedeniyle kısaltılmış ve Karahisar adı atılarak Afyon biçiminde kullanılmaya başlanmıştır. Oysa ki şehrimizin gerçek adı Afyonkarahisar‘ dır. Dünyada ülkeler ve şehirler kendi asları üzerine tarih yaratmaya çalışırken, baştan başa tarih olan Karahisar’ ın şehrimizin adından kaldırılmış olması üzücüdür.
Efsanelerde Karahisar Kalesi
3 bin 340 yıllık bir geçmişe sahip olan, defalarca el değiştirmiş, öyle sanıyoruz ki her defasında yeni bir efsane, yeni bir destana mekan olmuştur. Yukarıda da sözünü ettiğimiz gibi yerden 226 metre yükseklikteki trakit bir kaya kütlesi üzerinde kurulu bulunan Kale‘ yi fethetmenin öyle kolay bir iş olmadığı tartışmasız bir gerçektir. İşte bu nedenle Battal Gazi’ den, Hazreti Ali’ ye, Beyböğrek’ ten Çavuşbaşı’ na, Horoz Dede’ ye kadar pek çok efsane anlatılır Karahisar Kalesi için… İlginçtir ki, anlatılan bu efsanelerin izleri, günümüzde bile varlığını korumaktadır. Halk arasında anlatılan Hazreti Ali ya da Düldül’ün ayak izleri efsanesine göre, İslam halifelerinden Hazreti Ali, atı Düldül’ün üzerinde dağdan dağa uçarak sefer yapmaktadır. İşte böyle seferlerin birinde Afyonkarahisar‘ a gelen Hz. Ali, Hıdırlık Dağı’ nda konaklamak için sertçe yere basınca, buradaki bir kaya üzerinde ayağının izi kalır.
Daha sonra Hıdırlık’ tan kaleye atlayan Düldül, burada da dizginlenince bu kez ön ayağının izi bir kayanın üzerinde kalır. Hz. Ali, Düldül’ ü sulamak için su yalağına vardığında, atı bağlayacak bir yer bulamaz ve dört parmağı ile yalağın yanındaki bir taşa vurarak taşı deler ve atı buraya bağlar. Yukarıda da belirttiğimiz gibi Afyonkarahisar Kalesi‘ nde bugün Düldül’ ün ayak izi ile atın bağlandığına inanılan kaya üzerinde delik, hala varlığını korumaktadır.
Karahisar Kalesi ile ilgili bir başka efsane ise Battal Gazi ile ilgilidir; Afyonkarahisar‘ da 740 yılında öldüğü konusunda tarihçilerin birleştiği Battal Gazi ile yakın arkadaşı Ahmet Tarhan kaleyi ele geçirmek için sıkı bir kuşatma yapar, içeridekilerin dışarısı ile bütün bağlantılarını keser. Kale komutanı, bunun üzerine Bizans İmparatoru’ na haber salar ve 100.000 kişilik bir ordu yardım için yola çıkar. Kalenin burçlarından Battal Gazi’ yi görerek aşık olan komutanın güzel kızı O’ na bir kötülük gelmemesi için çimler üzerinde uyumakta olan Battal Gazi’ ye bağırır, ancak duyuramaz. Sonra bir kağıt yazar, taşa sararak üzerine atar. Battal Gazi, bir iki kıpırdandıktan sonra hareketsiz kalır. Battal’ ın uyunmadığını gören kız telaşlanır, babasına Türk’ lerin komutanının çayırda uyuduğunu söyler ve güya O’ nu öldürmek için zehirli bir hançer ister. Battal Gazi’ nin yanına gelen kız onu ölmüş olarak bulur. Çünkü attığı taş, Battal’ ın kulağına gelmiş ve ölümüne neden olmuştur. Kız üzülür ve hançeri kendi kalbine saplayarak hayatına son verir. Bizans ordusu kalenin eteklerine geldiğinde amansız bir savaş başlar, Ahmet Tarhan askerleriyle birlikte şehit olur. Ahmet Tarhan Karahisar Kalesi‘ nin eteklerinde, şu anda Ulu Cami ‘nin karşısındaki mezarına gömülür.
Yenilgiden sonra çok şiddetli bir fırtına başlar ve Battal’ ın cesedini Eskişehir dolaylarına atar. Böylece Bizanslılar, Battal Gazi’ nin öldüğünü anlayamaz ve daha uzun süre onun korkusuyla yaşarlar. Şu andaki Olucak Çeşmesi’ nin, Çavuşbaşı mahallesinin ve Çavuş Dede mezarının doğuşu ile ilgili olarak anlatılan Çavuşbaşı ya da Çavuş Dede efsanesi ise şöyledir; Afyonkarahisar sancağı Türk egemenliğine girmeden önce burada valilik yapan kişiye Türk hükümdarı elçiler göndererek kalenin Türk’ lere teslimini ister. Her defasında ret cevabı alınması üzerine hükümdar en güçlü Çavuş Başını Karahisar Kalesi‘ nin alınması için görevlendirir. Çavuşbaşı askerleriyle birlikte birkaç gün içinde Muttalıp bağlarına gelir. Bunu haber alan kale komutanı, kaleye kapanarak savunma düzeni alır. Ertesi sabah Türk askerleri Karakuyu’ ya ulaşır. Su stoku tükenen askerler, Karakuyu’ da su içmek isterler ama su sağlığa zararlı olduğu için vazgeçerler. Bunun üzerine çevrede su aramaya başlarlar ancak bulamazlar.
Durum Çavuşbaşı’ na bildirilir. Çavuşbaşı, yanına birkaç kişi alarak Yağdan denilen kayalıklara doğru gider. Çok yüksek bir kayanın önünde bazı dualar mırıldanır ve “Burada bir su olacak” diye bağırıp kılıcını kayaya vurur. Kılıç darbesiyle yarılan kayadan su fışkırır. Çok güzel ve şifalı olan su askerlerin yorgunluğunu giderir. Dinlenen ordu bir Cuma günü kaleye saldırır ve kale zapt edilir. Şehitler arasında Çavuşbaşı da vardır. Bugün Afyonkarahisar‘ ın Çavuşbaş mahallesindeki Olucak suyu güzel bir memba suyu olarak vatandaşlarca içilmektedir. Olucak çeşmesinin karşısındaki Çavuş Dede mezarı dertlilerin derman aradıkları, adaklar adadıkları küçük bir türbe olarak varlığını korumaktadır.
Dilek Yeri Karahisar Kalesi
Karahisar Kalesi, tarihi boyunca, evlenmek isteyen kızların iyi bir kısmet diledikleri, kısmeti bağlı olanların kısmetlerinin açıldıkları yer olmuştur. İnanışa göre, taliplisi çıkmayan yada evlenme zamanı gelmiş kızlar yanlarında yaşlı bir kadınla birlikte Cuma günü Karahisar Kalesi’ nin yolunu tutarlar. Ancak yanlarına birde asma kilit alırlar, kilit kaleye çıkılmadan önce kilitlenir. Kaleye çıkıldıktan sonra, yaşlı kadın kaleye çıkılmadan önce kilitlenmiş olan kilidi kızların başlarında açarak, inanışa göre bahtlarını açar. Daha sonra kızlar Kız Kulesi’nden;
Bahtım bahtım
Altın tahtım
Evlenecek vaktım, diyerek bağırırlar.
İnanılan odur ki tahminen bir hafta sonra bu kızlara hayırlı birer nasip çıkar ve nişanlanırlar. Bu gelenek, Hıdırellez‘ de daha çok ilgi görmekte ve Hıdırellez sabahı erken saatlerde kaleye çıkan kızlar, Kız Kulesi‘ nden dileklerini bağırmaktadırlar. Kimi zaman kadınların ya da erkeklerinde Kız Kulesi’ nden;
Çocuğum olacak vaktım
Okulu bitirecek vaktım, gibi dileklerde bulundukları da gözlenmektedir.
Kaledeki Kız Kulesi’nin yanında bir şarapnel oyuğu gibi insan boyunda olan taşın içine yatan kadınlar çeşitli dileklerde bulunurlar. Kalenin kapısının kemerinde bulunan bir oyuğa, bir dilek tutulup 3 taş atılmaktadır. Eğer taşların 3′üde oyuğa girerse dileğin yerine geleceğine inanılmaktadır.Yine kalenin kapısının önündeki uçmak ağacına insanlar üzerlerinden bir bez ya da ip parçası kopararak bağlamak suretiyle dilekte bulunmaktadır.
Manilerde Karahisar Kalesi
Yörelerin coğrafi yapılarındaki önemli varlıklar, o merakının folklorüne 1. derecede yansımaktadır. Söz gelimi; Sıradağlar, ovalar, akarsular, göller, yaylalar, kaleler ve diğerleri… Afyonkarahisar şehrinin de yerden 226 metre yükseklikteki bir kaya kütlesi üzerine kurulmuş olan kalesi de önemli bir tarihi yapı olmasının yanı sıra, coğrafi özelliği nedeniyle halk folklorünün en yaygın biçimlerinden biri olan manilerde geniş biçimde yer almıştır.
Afyon dağlar içinde
Gül yapraklar içinde
Afyon‘u Allah korusun
Kalesi var içinde
Saçım uzun öreyim
Göz yaşımı sileyim
Eğil Afyon kalesi
Ben yarimi göreyim
Hisarın ardı diken
Yaktın beni gül iken
Allah da seni yaksın
Üç günlük gelin iken
Kaleden indim iniş
Mendilim dolu yemiş
Yare saldım yememiş
Kendisi gelsin demiş
Afyon‘ un kalesine
Kuş konmuş tepesine
Sırçadan saray yapsan
Varmam senin gibisine
Karahisar Kalesi ile İlgili Diğer İnanışlar
Halk arasında Karahisar Kalesi‘ ne bir kez tırmanan bir kişinin 7 yıl Afyonkarahisar‘ dan ayrılmayacağına ilişkin bir inanç vardır. Bu inanç ne kadar doğrudur bilemeyiz ama yüzyılların deneyimine dayanan ve bilimsel olarak açıklaması da yapılabilen bir diğer inanç vardır ki o da ”Karahisar Kalesi‘ nin ardı kararınca Afyonkarahisar‘ a yağmur yağdığıdır.”
Olayı bilimsel yönden şöyle açıklamak mümkündür; yurdumuza yağışlar genellikle Kuzeybatıdan ve güneybatıdan, yani Balkanlarla Orta Akdeniz üzerinden gelmektedir. Yağış sistemleri Ege, Orta Anadolu ve Doğu Anadolu üzerinden yurdumuzu terk etmektedir. İşte Karahisar Kalesi‘ de Afyonkarahisar kentinin batısına yakın bir yerde kurulu bulunduğundan yağmur bulutları sürekli olrak kalenin arkasından gelmekte ve Karahisar Kalesi‘ nin arkası kararınca Afyonkarahisar‘ a yağmur yağmaktadır.kaynak:tatilveturistikyer.blogcu