Adana Şehir Tanıtımı

  • Konbuyu başlatan Konbuyu başlatan PaSikA
  • Başlangıç tarihi Başlangıç tarihi
Çukurovada naranciye



Çukurova bölgesinin en önemli geçim kaynaklarından birisi narenciye ürünleri. Son yıllarda uygulanan tarım politikaları ve üretim aşamasında yapılan harcamaların yüksek maliyetlerde olması sebebiyle üreticisini zor durumda bırakıyor narenciye.
Türkiye narenciye üretiminin yüzde 10’unu karşılayan Hatay’a bağlı Dörtyol ve Erzin ilçesindeki üreticiler, hükümetlerin uyguladıkları tarım politikaları sebebiyle her yıl zarar ettiklerini ve küçük üreticinin yok olma aşamasına geldiğini belirtiyorlar. Her geçen gün ağırlaşan girdi maliyetleri yüzünden büyük firmalarla rekabet edemediklerini belirten narenciye üreticileri, devletin küçük üreticiyi koruması gerektiğini ve kendileri lehine yapılacak pozitif ayrımcılıkla da ekonominin rahatlayabileceğini belirtiyorlar.
Erzin Sulama Kooperatifi Başkanı Mustafa Vural, Erzin’de 45 bin dönüm sulanabilen arazi olduğunu, bu alandaki sulamanın bir kısmının Aslantaş Barajı’ndan bir kısmının da yeraltı kaynaklarından karşılandığını, ancak sulamada kullanılan elektrik enerjisinin çok pahalı olduğu için üreticiyi zor durumda bıraktığını belirtiyor. Vural, “Narenciye fiyatlarındaki girdi artışı ve narenciye fiyatlarının düşmesi üreticiyi sıkıntıya sokmakta; harcamaların büyük bir parçası enerjiye gitmektedir. Gübre ve ilaç fiyatlarındaki artış üreticiye büyük maliyet getirmiştir” diyerek girdi maliyetlerinin düşürülmesi gerektiğini söylüyor.
Erzin Ziraat Odası Başkanı Akın Özer, “Narenciye üreticisine verilen teşvik primleri yeteri kadar ve zamanında verilmiyor. Yeraltı sularını çıkarmakta kullanılan enerji çok pahalı. Girdilerin azaltılması ve teşviklerin artırılması gerekiyor” diyor ve ekliyor: “Aksi halde küçük üretici üretim yapamaz hale gelecek.”
Eşitsizlik var
Erzin Turunçgil Üreticileri Birliği Başkan Yardımcısı Tayfun Karaman, birliğin kuruluş sebebinin küçük üreticiyi tek çatı altında toplamak ve ortak hareket ederek girdi maliyetlerini azaltmak olduğunu söylerken, “Türkiye’de birçok alanda eşitsizlikler var. Holdingleşmiş üreticilerle lokal bazda üretim yapan küçük üretici gerek mazot, ilaç ve gerekse de gübreyi aynı fiyattan alıyor. Büyük üretici yaptığı harcamaları şirketine masraf olarak gösterebilirken küçük üretici bunu yapamıyor. Devletin küçük üreticiyi korumak açısından pozitif ayrımcılık yapması gerekiyor ki küçük üreticilerimiz de firmalara karşı ayakta durabilsin” diyor.
Amanos Çevre Koruma ve Dayanışma Derneği İkinci Başkanı Nazım Sönmez ise konuyla ilgili olarak şöyle konuşuyor: “Sanayi tesislerinin artışı bu ilçenin en önemli geçim kaynağı olan narenciye üretimi üstünde olumsuz etkiler yaratıyor. Fabrika bacalarından çıkan zehirli dumanlar Amanos Dağları’nı aşamamakta ve asit yağmuru olarak yeryüzüne inmektedir. Bu durum hem insan sağlığını hem de narenciye bahçelerini olumsuz etkilemektedir. Kanser vakaları ve solunum problemleri oluşmaktadır.”
Sönmez, sanayinin dengesiz ve düzensiz gelişmesini dünyanın sayılı bio çeşitliliğine sahip olan bu bölgede ciddi tahribatlara yol açtığını sözlerine ekliyor.
Bir üretici olan Nurettin Genç ise mahsullerini toplamaya tenezzül bile etmediklerini, çünkü yaptıkları harcamaları bile geri alamadıklarını belirtiyor. Genç, “Tüccarların insafına bırakılmış durumdayız. Devletimiz bize sahip çıkmıyor, her sene daha çok zarara giriyoruz” diyor.
Yine bir üretici olan Ömer Okara, tüm geçim kaynaklarının narenciye olduğunu, ancak artık emeklerinin ve yaptıkları masrafların karşılığını alamadıklarını belirterek, “Ülkemiz sahipsiz. Doğru yönetilmiyoruz. Artık bu işin de suyu çıktı” diyerek durumdan şikayet ediyor.
Erzin Tüm Köy-Sen İlçe başkanı Ahmet Geyik, “Erzin ve Dörtyol’un birincil geçim kaynağı narenciyedir. Narenciye üretiminde artık kronikleşmiş sorunlar var ve bizler bu sorunların aşılabilmesi için üreticilerin bir çatı altında örgütlenmesi gerektiğini biliyoruz” diyerek ekliyor: “Yıllardır sürdürülen IMF güdümlü tarım politikaları küçük üreticimizi zor durumda bırakmıştır. Bizler de bu haksızlıklara karşı üreticimizi birlikte mücadele etmeye çağırıyoruz!..”
 
Aladağ

ALADAĞ

[SIZE=-1]

Karaköy adıyla 1835 yılından itibaren Karaisali ilçesine bağlı bucak merkezi iken, 1973 yılında belediye teşkilatı kurulmuş ve ismi de Karsantı olarak değişmiştir. Yüzölçümü 1380 km2 olan ilçe coğrafi yapısı nedeniyle idari yönden kolaylık sağlanması amacıyla 09.06.1987 tarih ve 3392 sayılı kanunla Aladağ ismini almıştır.



Aladağ İlçesi, dağlık ve engebeli derin vadili bir alan üzerine kurulmuş olup, denizden yüksekliği 850 metredir. Yaz aylarının serin geçtiği ilçede Çukurova yöresinden halkın yoğun olarak göç ettiği Başpınar, Meydan ve Tekir yaylaları bulunmaktadır.
İlçe sınırları içinde Kapuzbaşı Şelalesi ile Eyner Simit Şelalesi görülmeye değer birer doğa güzellikleridir. İlçe Adana'ya 100 Km. uzaklıkta olup, 27 köyü bulunmaktadır. İlçede Bulunan Eserler
Akören Kalesi, Mazılık ören yeri ve kalesi, bunların batısında Postyağbasan kalesi, 3 adet de kilise bulunmaktadır.

[/SIZE]
 
Ceyhan


Fenikeliler döneminden beri bir yerleşim merkezi olan Ceyhan çeşitli uygarlıkların etkisi altında kalmıştır. 1516 yılından itibaren Osmanlı idaresine giren Ceyhan, 1864'te Kırımdan gelen Nogay Türklerinin buraya iskanı ile Yarsuvat, II.Sultan Abdulhamit döneminde ise Hamidiye, daha sonra da Ceyhan nehrinden dolayı 1926 yılında Ceyhan ismini almıştır.




İlçe Adana'ya 43 Km. uzaklıkta olup, yüzölçümü 1.426 km2'dir. İlçenin 71 köyü bulunmaktadır. İlçede Bulunan Eserler
Kurtkulağı Kervansarayı, Yılankale, Ulu Cami, Sirkeli Höyüğü, Muradiye Cami, Durhasan Türbesi, Dumlu Kalesi
 
Feke


İlin kuzey kesiminde Çukurova'yı İç Anadolu'ya bağlayan Gülek geçidinden sonra ikinci yol üzerindedir. Tarihi çok eskilere dayanan Feke sırasıyla M.Ö. 16.yy'da Hititlerin, M.Ö.6.yy'da Perslerin, M.Ö. 333 yılında Büyük İskender'in eline geçmiş, daha sonra da Romalılar ve Bizanslıların idaresine girmiştir.

Kilikya'ya Arap-İslam orduları girdikten sonra buradaki Ermeni muhacirleri 1081 yılında Toroslara yerleşmiş ve Vahka Feke Kalesini Bizanslıların elinden almışlardır. Yöre daha sonra Memlüklere geçmiş, Türk boylarının Anadolu'ya gelmesi sonucunda bölgeye Türkler egemen olmuştur. Feke, 1942 yılında bugünkü bulunduğu yere taşınmıştır.
Adana'ya 122 Km. uzaklıkta olan ilçe, deniz seviyesinden 620 m. Yüksekliktedir.
38 köyü bulunan ilçenin yüzölçümü 1.335 km2’dir. İlçede Bulunan Eserler
İlçenin kuzeydoğusundaki eski ilçe merkezinde bulunan kalenin 12.yüzyılda Bizanslılar tarafından yapıldığı sanılmaktadır
 
İmamoğlu

[SIZE=-1]
[/SIZE]

[SIZE=-1][/SIZE]
[SIZE=-1]1930'larda bir konaklama evi bulunurken 1936 yılında yöreye Romanya'dan muhacirler gelerek bugünkü şehirmerkezinin bulunduğu yere planlı bir şekilde yerleştirilmiştir. Daha sonra Kozan ve Ceyhan İlçelerinde yaşayan göçmenler de İmamoğlu'nda toplanmışlardır.
30.07.1959 tarihinde bucak teşkilatı, 1964 yılında belediye teşkilatı kurulan ilçe 18.07.1983 tarihinde Kozan ilçesinden ayrılmış ve yeni bir ilçe statüsüne girmiştir.
Adana'ya 45 km uzaklıkta olan ilçenin yüzölçümü 424 km2 olup, 19 köyü bulunmaktadır

[/SIZE]
 
Karaisalı



Tarihi geçmişi Roma devrine kadar uzanan ilçe merkezinin güneyinde Romalılara ait şehir kalıntılarına rastlanmaktadır.
Çeşitli uygarlıkların yaşadığı bu yer Türklerin Anadolu'ya yerleşmesinden sonra "Çeceli" adını almıştır. Yerleşik halk Yüreğir ve Menemencioğlu soyundandır. Karaisalı adını Ramazanoğullarından Karaisalı Bey'den dolayı almıştır. İlk ilçe merkezinin bugünkü Hacılı köyü olduğu söylenmektedir. 70 köyü olan Karaisalı ilçesi Adana'ya 47 km uzaklıktadır. Denizden yüksekliği ise 240 metre olup, yüzölçümü 1.517 km2'dir.
İlçede Bulunan Eserler
İlçede en eski cami 150-160 yıllıktır. Karakılıç köyü yakınlarında Milvan kale bulunmaktadır. Ortaçağ dönemine aittir
 
Karataş



M.Ö. 1000 yıllarında Magarsus adıyla kurulmuş bir liman şehri olan ilçe, Arzana, Hitit, Yunan, Roma, Bizans, Ortaçağda Roma ve Abbasilerin egemenliğini yaşamış, 1517 yılında Osmanlıların eline geçmiştir. I.Dünya savaşından sonra bir yıl Fransızların işgalinde kalmış, 1928 yılında bucak teşkilatı kurulmuştur. 1957 yılında da ilçe olmuştur.
46 köyü olan Karataş ilçesi Adana şehrinin güneyinde bir sahil şehri olup, il merkezine 47 km uzaklıktadır. Yüzölçümü 922 km2 dir. İlçede Bulunan Eserler
Yanık Kilise(Karakilise Kalıntısı), Antik Magarsus Kilisesi, Menzil Hanı Kalıntısı, Tarihi Han Kalıntısı, Amfi Tiyatro
 
Kozan



Tarihi M.Ö. 1900 yıllarında dayanan ilçe, uzun yıllar Hitit Krallığı'nın bir merkezi olmuştur. Daha sonra Asurlular, İranlılar, Araplar, Selokidler, Romalılar ve Bizanslılarca yönetilmiştir. Yakınçağda "Sis" olarak anılan yöreye Ermeniler, Selçuklular, Ramazanoğulları egemen olmuş, 1854'te Osmanlılar'a isyan eden Kozanoğulları Kozan, Kadirli ve Karaisalı ilçelerini almak istemişlerdir. Kurtuluş savaşından sonra burada bulunan Fransıs ve Ermeniler ilçeyi terketmişlerdir. Kozan, 1923 yılında vilayet, 1926 yılında ilçe olmuş ve Adana'ya bağlanmıştır.



İlçenin il merkezine uzaklığı 68 km olup, yüzölçümü 1.690 km'dir. İlçede Bulunan Eserler
Kozan Kalesi, Bucak Kalesi, Hoşkadem Cami, Pelesel Manastırı Kalıntıları, Anavarza Kalesi ve Kalıntıları
 
Pozantı


Adana'nın kuzeyinde, Toros dağlarından Anadolu'ya geçiş yolu üzerinde kurulan Pozantı ilçesi, ismini yakınında bulunan Doğu Roma şehri olan "Podantrani'den almıştır. Pozantı ve çevresi Hitit, Pers, Roma, Bizanslılar ve Abbasilerin idaresine girmiş, 1071 yılında da Türklerin eline geçmiştir. 1517 yılında Osmanlı topraklarına katılmıştır. 1914-1917 yılları arasında demiryolunun bölgeye gelmesi ile Pozantı'da kesin yerleşim düzenine geçilmiştir. 1919-1920 yıllarında Fransızların işgaline uğrayan yöre halkı direnişe geçmiş ve 1920 yılında Pozantı işgalden kurtulmuştur. Bu dönemde Yeni Adana ismi ile il merkezi, sonra da bu statüsünü kaybederek Karaisalı'ya bağlı bir bucak merkezi olmuştur. 1954 yılında da Adana'ya bağlı ilçe merkezi olarak idari yapısını sürdürmektedir.



16 köyü olan Pozantı ilçesinin il merkezine uzaklığı 98 km olup, yüzölçümü 772 km2 dir. İlçede Bulunan Eserler
Kızıl Tabya, Ak Tabya, Yakapınar Köprüsü, Anaşka Kalesi
 
Saimbeyli



İlçenin kuruluşu hakkında elde kesin bilgiler bulunmaktadır. Tarihi kalıntılara göre Hititler devrine kadar uzanmaktadır. İlçenin eski adı "Haçin" dir. Bu ismin de ovaya egemen olan Anavarza Beyliğin'den geldiği ve Bey Toryo'nun oğlunun adı olduğu bilinmektedir. Bölge çeşitli uygarlıkların etkisi altında kalmıştır. Osmanlı döneminde Maraş sancağının Elbistan kazasına bağlanmıştır. Kurtuluş savaşı sırasında Fransız işgali altında kalmış, 18 Ekim 1920'de Yüzbaşı Doğan ve Kaymakam Saim Bey tarafından kurtarılan bölge 1922 yılında Kaymakam Saim Bey'den dolayı bu adı almış, yeni bir ilçe olarak kurulmuştur. 1928 yılında bugünkü yerine nakledilmiştir.

Adana merkezine uzaklığı 157 km olup, yüzölçümü 1170 km2'dir. Denizden yüksekliği 1050 metre olup, 25 köyü bulunmaktadır. İlçede Bulunan Eserler
Saimbeyli Kalesi