Adana Şehir Tanıtımı

  • Konbuyu başlatan Konbuyu başlatan PaSikA
  • Başlangıç tarihi Başlangıç tarihi
Korunan alanlar

Yumurtalık Tabiatı Koruma Alanı

Konumu Doğu Akdeniz Bölgesinde, Adana ili, Karataş ilçesi sınırları içerisinde yer almaktadır. Saha; 16430 Ha. büyüklüğündedir.

Ulaşım Karataş-adana yolu ile Yumurtalık-Adana yoluyla ulaşılmaktadır. Tabiatı Koruma Alanı Karataş ilçe merkezine 35. km,Yumurtalık ilçe merkezine 30 km. mesafededir.

Özellikleri Seyhan-Ceyhan deltası, göl lagünleri, kıyı kumulları, barındırdığı bitki ve hayvan türleri, tarihi ve kültürel değerleri ile kompleks bir yapı oluşturmaktadır.

Sulak alan kompleksi, kuş göç yolu üzerinde bulunmakta olup, kışın kuş populasyonları çok yüksek değerlere ulaşmaktadır. Kuşların göçlerinin emniyetleri bir şekilde tamamlanması bakımından son derece önemli bir mevkiinde bulunmanın yanı sıra, soğuk kış şartlarında Orta Anadolu'daki göllerin donması su kuşlarına çok önemli bir kışlak görevi yapmaktadır.

Akyatan ve Ağyatan gölleri barındırdığı kuş türleri açısından Türkiye'deki "A sınıfı" niteliğindeki 19 sulak alandan 2'sini oluşturmaktadır. Ayrıca nesli tehlikeye düşmüş 2 tür deniz kaplumbağasının (Caretta caretta) ve özellikle (Cheloria Mydas) Akdeniz'de varlığını sürdürebilmesi açısından da bu alanlar önemlidir. Ayrıca Yumurtalık Lagünü ülkemizde Halep Çamının(Pinus Halepensis)'in nadir yayılış alanıdır.

Saha; Türkiye'nin Akdeniz kıyılarında yer alan 17 deniz kaplumbağası yuvalama alanlarından birisidir. Özellikle Akdeniz'de yok olma tehlikesi içinde bulunan Chelonia Mydas türü kaplumbağa için son sığınma alanlarıdır.
 
Sportif faaliyetler

Adana ili baraj gölünde sörf yapılmaktadır. Yaylalarda trekking ve atlı doğa sporu güzergahları mevcuttur. Bisiklet sürüşü için çok elverişli güzergahlar vardır. Seyhan ve Ceyhan nehirleri baraj gölleri olta balıkçılığı için uygun mekanlardır.

Av potansiyeli yüksek olan ilde Torosların yamaçlarında yaban keçisi, ala geyik ve karaca av hayvanı üretme sahaları kurulmuştur. Akarsularda bol miktarda alabalık yaşamaktadır.

Rafting için çok elverişli ırmaklarından biri olan Göksu, Adana il merkezine 121 km. mesafede olan Feke ilçesindedir.
 
Kuş gözlem alanı

Aladağlar: Kuş Alanı, Tuzla Gölü Kuş Alanı, Akyatan Gölü Kuş Alanı, Ağyatan Gölü Kuş Alanı, Yumurtalık Lagünleri Kuş Alanı Adana İli sınırlarında bulunmaktadır.
 


Adana, Türkiye'nin güneyindeki Çukurova Bölgesi'nde Seyhan Nehri'nin kolay geçit veren yerinde kurulmuş ve Bölgenin merkezi olmuştur. Akdeniz kıyısından kuzeye doğru, Toroslar'ın güney yamaçlarına kadar uzanan Adana'nın doğusunda Gaziantep ve Kahramanmaraş, kuzeyinde Kayseri, batısında Niğde ve İçel, güneydoğusunda da hatay illeri yer almaktadır.

Bölgenin hemen hemen yarısı Toroslar'ın ve Antitorosların uzantıları ile kaplıdır. Niğde ile olan sınırını Orta Torosların bir parçası olan Ala Dağlar oluşturur. Bu dağlar Seyhan Irmağı'nın kollarından Zamantı, Körkün, Pozantı ile yer yer kesilir. Türkiye'nin en önemli akarsularından Seyhan ve Ceyhan ırmaklarınca da sulanır. Adana ovaları Toroslardan kaynaklanan bu ırmakların taşıdığı alüvyonlardan oluşmuştur.

Eski çağlardan beri askeri ve ticari yollar üzerinde bulunuşundan ötürü tarihin çeşitli dönemlerinde istilâlara maruz kalmıştır. MÖ.XV.yüzyılda kentin bulunduğu Kilikya bölgesi Hititlerin egemenliği altına girerek Hitit Federasyonu'ndan Kızwatna Krallığına bağımlı olmuştur. Kızwatna Krallığının bir şehri olan Adana'nın ismi Boğazköy'de ele geçen tabletlerde "Uru Adania" olarak geçmiştir. Bununla beraber çevrede Hitit dönemine ve Kral Asitavandas zamanına ait pek fazla bir bilgi bulunmamaktadır.



Kilikya Bölgesinin Akdeniz'e açılan koyları, zengin gümüş madenleri, ormanları ve bereketli toprakları Asurluların dikkatini buraya çekmiştir. Asurlular bir süre bölgeyi egemenlikleri altına almışlarsa da sonunda Kilikyalılar onlara karşı ayaklanmışlardır. MÖ.VI.yüzyılın ortalarında Kilikya Bölgesi ile birlikte Adana Perslerin eline geçmiş ancak, MÖ.333 yılında Büyük İskender'in Pers İmparatoru Darius'u Adana'nın doğusundaki Dörtyol-Payas Ovası'nda yenmesinden sonra Makedonyalıların egemenliğine geçmiştir. Büyük İskender İmparatorluğu'nun parçalanmasından sonra bölge Seleukosların payına düşmüştür.

Akdeniz korsanlarının, Roma deniz ticaretine ağır darbeler vurmasından ötürü, Roma buraya güçlü bir ordu göndermiştir. Romalılar ilk savaşta başarılı olamamışlar, Pompeus'un emrine bütün eyalet kuvvetleri verilmiş ve bunlara 500 savaş gemisi de katılmıştır. Romalılar korsanların kalelerini ele geçirmiş ve böylece Kilikya bölgesi Roma İmparatorluğu'nun topraklarına katılmıştır. İmparator Hadrianus MS.120-135 yıllarında Adana'ya önem vermiş ve burasını önemli bir ticaret merkezi haline getirmiştir. MS.395'de Roma'nın ikiye ayrılmasından sonra Adana, Doğu Roma'nın yönetimine girmiş, İmparator Iustinianus (527-565) zamanında şehir imar edilmiş, köprüler, kemerler ve su yolları, hamamlar yapılmıştır.



MS.VII.yüzyılın ortalarında Arap akınlarının Anadolu'ya yönelmesinden sonra, Emevi halifesi Abdülmelik (685-705) şehri ele geçirmiş ve İslâm kültürünün kökleşmesinde etkili olmuştur. MS.XII.yüzyılda şehir Haçlılar tarafından istilâ edilmiş, zaman zaman Bizans ile Kilikya'daki Ermeni Prensliği arasında el değiştirmiştir. MS.XIII.yüzyılda Memlûklular Ermeni Prensliğini ortadan kaldırmış, Horasan'dan gelen oğuzların Yüreğir boyundan Ramazanoğulları Adana'ya yerleşmiştir. Ramazanoğulları Beyliği Osmanlı İmparatorluğu ile Mısır'ın Kölemen sultanları arasında sıkışıp kalmıştır.

Adana bölgesi Yavuz Sultan selim'in Mısır seferi sırasında (1517) Osmanlı topraklarına katılmışsa da, Ramazanoğlu Mahmut Bey'in Yavuz Sultan selim ile Mısır Seferine katılması ve Adana şehrinin anahtarını Ona vermesinden ötürü eyaletin yönetimi bir süre daha Ramazanoğulları'nın elinde kalmıştır. Ramazanoğulları babadan oğula geçen valilik sistemi ile Adana ve Çukurova bölgesini Osmanlı İmparatorluğu'na bağlı kalarak idare etmiştir. XIX.yüzyılın ilk yarısında Osmanlı İmparatorluğuna karşı isyan eden Mısır Valisi Mehmet Ali Paşa Adana'yı ele geçirmiş, Kütahya Antlaşması (1833) ile Mısır'a bağlanmış, ardından yapılan Londra Antlaşması (1840) ile tekrar Osmanlı topraklarına katılmıştır.



1886’da Mersin-Adana demiryolunun açılması, pamuk tarımının ve kentin ekonomisinin canlanmasına, nüfusun artmasına neden oldu. Adana'da Ermeniler’in 1909’daki ayaklanma girişimleri bastırılmıştır.

I. Dünya Savaşı sırasında (1914-1918) Toros ve Gavurdağı tünelleri ve Bağdat demiryoluyla kent İstanbul ile Suriye arasında bağlantı sağlanmıştır. Birinci Dünya Savaşı'ndan sonra 24 aralık 1918’de Fransız birlikleri, işbirlikçi Ermeni çeteleriyle Adana’yı işgal etmişler, Türk milis kuvvetlerinin şiddete direnmesi, işgalcilerin önemli kayba uğramalarına neden olmuştur. 20 Ekim 1921’de imzalanan Ankara Itilafnamesi hükümleri uyarınca 5 Ocak 1922’de Fransız işgal kuvvetleri kentten çekilmiş ve Türkiye Cumhuriye'tinin bir İli olmuştur. 5 Ocak tarihi Adana’nin kurtuluş günü olarak kutlanmaktadir.
Adana’da günümüze gelebilen tarihi eserler arasında;



Tufanbeyli Şar Harabeleri, İlk ve ortaçağda önemli bir yerleşim merkezi olan Yüreğir ve yöresinde eski eser olarak köprü ve höyük, yer mozaikleri ve su kemerleri, hamam ve kervansaray kalıntıları, Seyhan Tepebağ Höyüğü, Sirkeli Höyüğü, Mazılık Ören yeri ve Kalesi, Akören Kalesi, Postyağbasan Kalesi, Yılan Kale (Şahmeran Kale), Dumlu Kalesi, Feke Kalesi (XII.yüzyıl), Milvan Kalesi, Kozan Kalesi, Ayaş Kalesi, Bucak Kalesi, Anavarza Kale (MÖ.IX.yüzyıl), ve Romalılara ait su kemeri, tiyatro, saray, mabet, hamam kalıntıları, Anaşka Kalesi, Saimbeyli Kalesi, Yanık Kilise, Magarsus Antik Kilisesi, Pelesek Manastır Kalıntısı, St.Paul Katolik Kilisesi (Bebekli Kilise) (1880-1890), Saat Kulesi (1881), Süleyman Kulesi, Taş Köprü, Yakapınar Köprüsü, Kızıl Tabya, Ak tabya, Ceyhan Ulu Cami (1868), Muradiye Camisi, Seyhan Ulu Cami (1541), Yağ Cami (1501), Kemeraltı camisi (1599), Akça Mescit (Ağca Mescit) (1489), Hoşkadem Camisi(1448), Hasanağa Camisi (Hasan Kethüda Camisi) (1558), Bedesten (XVI.yüzyıl), Kurtkulağı Kervansarayı (1711), Durhasan Türbesi (1717-1720), Menzil Han (1782), Tarihi Han kalıntısı (1608), Çarşı Hamamı (1529), Irmak Hamamı, Gön Han Kalıntısı, Koyunevi Mozaikleri, Yer altı Şehri, Bahri paşa Çeşmesi (1890, 1993’te yeniden yapılmıştır) bulunmaktadır. Ayrıca Ramazanoğlu Konağı başta olmak üzere Türk sivil mimari örneklerinden evler vardır.
 
Gezgin Gözüyle Adana

AKÇA ( AĞCA ) MESCİT Ulu Cami mahallesindedir.1409 yılında Türkmen beylerinden Ağca bey tarafından yaptırılmış olup, Adana’nın en eski Türk Yapıtıdır.Bir çok kez tamir görmüştür. Mihrabı süslüdür.Selçuklu Taş işçiliğinin Başarılı bir örneğidir.
ALEMDAR MESCİDİ: Başocak Mahallesi'ndedir. 17482de Alemdar Hacı Mustafa Hasan Ağa tarafından yaptırılmıştır.
ALİ DEDE MESCİDİ: Ali Dede Mahallesi'nde 82 sokaktadır.1704 de Urfa Valisi Mehmet Paşa tarafından Ali Dede adına yaptırılmıştır.1952 yılında yapılan onarımında batı duvarları yıkılmış yanına bir kemer ve bir yapı yapılarak büyütülmüştür. Kare


biçiminde küçük bir kubbesi vardır.
CUMA FAKIH MESCİDİ: Ulu Cami Mahallesi'ndeki Kale Kapısı semtindedir. 1541’de Cuma Fakıh yaptırtmıştır. 1891'de Mehmet Zabit ve Mehmet Arif kardeşlerce onarılmıştır. Küçük ve basit bir yapıdır. Duvarlarında yuvarlak kemerli ikişer pencere vardır.
HASAN AĞA CAMİİ: Ali Ağa Mahallesi'ndedir. Klasik Osmanlı dönemi mimarisinin Adana'daki tek örneği sayılır. Camiyi 1558 yılında Ramazanoğlu Halil Bey'in kölesi Abdullahoğlu Hasan Kethüda ile azatlı kölesi Atike yaptırmıştır. Hasan Kethüda Camii adı ile tanınır. Planını Mimar Sinan'ın yaptığı söylenmektedir. Tek serefeli minaresi 1730 yılında yapılmıştır. 1813 yılında büyük bir onarım görmüştür. Kesme taştan yapılan cami, 10.70x10.70 M. Boyutundadır. Cami'nin Osmanlı Mimarisi biçimindeki yüksek kasnaklı büyük kubbesi, dört duvarın üzerine oturmaktadır. Giriş kapısının kuzey duvarı bitişiğinde Lale Devri üslubunu andıran oymalı süslemeler vardır. Müezzin mahfili ve mihrabı ağaçtandır. Siyah ve beyaz mermerlerle süslüdür. Mimberi de aynı cins mermerlerle yapılmıştır. Tek şerefeli minaresi kesme taştan sade ve klasik üsluptadır. Caminin güney duvarında 1671 yılında Adana'dan gelen Evliya Çelebi'nin imzasını taşıyan bir yazıt vardır. Ulu Cami'nin yapımını yöneten Hasan Kethüda, buradan artırdığı malzeme ile, daha güzel olan bu camiyi yaptırmıştır. Söylentiye göre, buna kızan Ramazanoğlu Piri Mehmed Paşa da onun başını kestirmiştir.
HASIR PAZARI MESCİDİ: Yağ Camisi yakınındaki Hasırpazarı Sokağındadır. 17. yüzyıldan kalma bir Osmanlı yapıtıdır. Çeşitli tarihlerde onarım görmüş sade bir yapıdır. Küçük bir kubbesi vardır.
KEMERALTI (Tarsuskapı) CAMİİ: Tarsuskapı'dadır (Küçüksaat Semti). Kapının kemerinden dolayı, bu camiye sonradan bu ad verilmiştir. Semt de bu caminin adını taşır. Ramazanoğlu döneminde (1548) Savcıoğlu Hacı Mustafa tarafından Savcıoğlu Camii adı ile yaptırılmıştır. Çeşitli dönemlerde onarım görmüştür. 1943 yılında, Vakıflar Genel Müdürlüğü tarafından onartılmıştır. Kesme taştan yapılmış küçük bir camidir. Kare biçimindedir. Kuzey ve doğusundaki son cemaat yerleri, ikişer küçük kubbe ile örtülüdür. Sade yapılı ve tek şerefeli minaresi caminin kuzeydoğu köşesindedir. Büyük kubbesi kiremitle kaplıdır. Bugün izleri bile kalmayan medresesinden bir yazıt, Adana Bölge Müzesi'nde bulunmaktadır.



KÜÇÜK MESCİD: Ziya Paşa Parkı'ndaki Ulu Cami'nin doğusundaki geniş alandadır. Akça Mescid'den sonra ikinci bir İslam yapıtıdır. 1942 yılında Ramazanoğlu Halil Bey yaptırmıştır. Ulu Cami yapılıncaya dek, bu mescidde namaz kılındığı söylenir. Yapılış tarihi, giriş kapısındaki yazıtta belirtilmiştir.
MEMİŞ PAŞA CAMİSİ: Sofubahçe Mahallesi'deki Valilik Binası yakınındadır. 1825 yılında Adana Valisi Memiş Paşa, eski Havutoğlu Mescidi'nin yerine yaptırmıştır.
MESTANZADE CAMİSİ: Mestanzade Mallesi'ndedir. 1682 yılında Ramazoğlu soyundan Mestanzade Hacı Mahmut Ağa yaptırmıştır. Kesme taştandır. 1948'de Helvacı Musaoğlu İsmail (Çankaya) minaresini yenilemiştir. Kare biçimlidir. Duvarlarında sivri kemerli ikişer pencere bulunmaktadır. Camiyi kurşun kaplı iki pencere örtmektedir. Pazar Caddesi'ndeki Mestanzade Hamamı, caminin vakfıdır.
ŞEYH ZÜLFA MESCİDİ: Hürriyet Mahallesi, Depo Caddesi'ndedir. 1844'de Şeyh Zülfa (Zilo) yaptırmıştır. Kesme taştandır. Kare biçiminde olpu, kirpi saçaklı küçük bir kubbesi vardır. Mihrabı sadedir. Şeyh Zülfa'nın mezarı mescidin bahçesindedir.
ULU CAMİİ: Adana'nın bu en büyük yapısı Ziya Paşa Parkı yanındadır. Selçuklu, Memlük ve Osmanlı üsluplarının karma ürünüdür. 1513 yılında Ramazanoğlu Halil Bey başlatmış, ancak 28 yıl sonra (1541'de) oğlu Piri Mehmed Paşa tamamlamıştır. Cami, Osmanlı dönemindede onarımlar görmüştür. Caminin duvarları, siyah ve beyaz mermer blorklarıyla süslüdür. Alanı, ön bahçesiyle birlikte, 32.50x34.50 m boyundadır. Cami temelinin, Ramazanoğlu Halil Bey”ce 1513 yılında atıldığı, her iki giriş kapısındaki Arapça yazılardan anlaşılmaktadır. Selçuklu üslubundaki batı kapısında iki yılan kabartmalı bir kubbe ile bir de yazıt bulunmaktadır. Kuzey duvarı üzerine oturtulmuş bir müezzin mahfili vardır. Kıble duvarı ve kara mermerle çevrili mihrabın üstü yarım ay biçimindedir. 16 ve 17. yüzyıl İznik çinileriyle kaplıdır. Beyaz mermer mimberdeki yazıtta Piri Mehmed Paşa'nın adı geçer. Caminin doğusunda 31.00x32.70 m boyutunda medrese Medrese (1540), güneydoğusunda Ramazanoğlu Türbesi (1541), Vakıf Sarayı (harem dairesi) ve Tuz Hanı (selamlık dairesi) , güneyinde Ziya Paşa Parkı ile, Ziya Paşa'nın mezarı vardır.
YAĞ (Eski) CAMİİ: Eski Belediye Caddesi'nde, Büyük Çarşı Semti'ndedir. Medrese kapısındaki yazıta göre, 1501 yılında Ramazanoğlu Halil Bey'in buyruğu ile, Ermeni Saint Jacgues Kilisesi'nden camiye çevrilmiştir. 1525 yılında minaresi 1558 'de Piri Paşa tarafından medresesi yaptırılmıştır. Camiye önceleri , Eski Cami denirdi. Sonra Yağ Camisi adını aldı. Selçuklu Ulu Camileri tipindedir. Son Cemaat yeri, diktörtgen biçiminde, dört sıra sütunla beş nef'e (sahn'a) ayrılmaktadır. Avlu Kapısı, bu sade caminin yanında bir anıt gibi büyük ve görkemlidir. Medsesesi dershane, mutfak, yatakhane ve çeşitli odalardan oluşur.
YENİ CAMİ: Özerler Caddesi'ndedir. Avlu kapısının üzerinde iki yazıt vardır. Bu yazıtlara göre, camiyi 1724 yılında Abdürrezzak Ankati, minariye de 1729 yılında Aptullah Bin Ali Paşa yaptırmıştır. Memlük mimarisi etkileri görülür. Cami, Antaki adıyla da tanınır. Tümüyle dikdörtgen biçimindedir. Güney duvarı taş işçiliğinin başarılı bir örneğidir. İki paye ve iki sütunun taşıdığı on kubbesi vardır. Son yıllarda önüne, geniş bir son cemaat bölümü eklenmiştir.
YEŞİL MESCİD: Tepebağ Mahallesi'ndedir. 1751 yılında Gencizade Hacı Mahmut yaptırmıştır. Kubbesini örten yeşil kiremitleri nedeniyle bu adla anılmaktadır. Sarı renkte kesme küfeke taşından yapılmıştır. Kare biçiminde ve tek kubbelidir. Adana yöresindeki klasik mescid tiplerinden biridir. 1941 yılında Vakıflar Genel Müdürlüğü”nce onarılmıştır. Yay kemerli giriş kapısı üzerindeki yazıtta adı geçen medreseden bugün iz kalmamıştır.
ULU CAMİİ MEDRESESİ: Ulu camii mahalsindeki Ulu cami külliysindedir. 1540'ta Ramazanoğlu Piri Mehmet paşa tarafından yaptırılmıştır. Avlu çevresınde medrese odaları ve iki büyük derslik vardır.
YAĞ CAMİİ MEDRESESİ: Büyük çarşıdaki Yağ camisinin avlusundadır 1558'de Ramazanoğlu Piri Mehmet paşa tarafından yaptırılmıştır. Saçakları o dönemin ahşap işçiliğinin güzel bir örneğidir.
ADANA ŞEHİTLİĞİ: Kurtuluş savaşında toplu halde şehit düşen 100 mücahit ile milis şehitleri burada gömülüdür. Yeşil oba mahalsindedir. 1955'de yaptırılmıştır.
RAMAZANOĞLU TÜRBESİ: Ulus caddesinde Ulu camii bitişiğindedir. 1541'de Piri Mehmet Paşa Ulu cami ile birlikte Ramazanoğlu beyleri için yaptırmıştır. 16 ve 17. y.y. çinileri ile kaplıdır. Türbenin duvarındaki bitki motifleri oyma taş işciliğinin özgün bir örneğidir.
ŞEHİT DURAN MEZARI: Adananın ilk hürriyet şehidi Duran’ın Fransızlara karşı savaşırken can verdiği sed boyundadır Mücahitler derneği tarafından halkın yardımı ile yapılmıştır.
ZİYA PAŞA MEZARI: Ziya Paşa Parkı'ndadır. Adana’da valilik yapan Şair Ziya Paşa'nın (1825-1880) mezarıdır. Mezarı 1881' de vali Abidin paşa yaptırmıştır Mezarın yanında Ramazanoğlu ailesinin altı köşeli ve kubbeli türbesi vardır.
BEDESTEN (ARASTA): Eski Belediye Caddesi'ndedir. 16. yüzyıl başında yapılmıştır. Ramazanoğlu dönemi yapısıdır. Küçük kapısı üzerindeki bir yazıta göre bedesteni Ramazanoğlu Halil bey ile oğlu Piri Mehmet paşa yaptırmıştır. 1850'de Adana valisi Kel Hasan tarafından onartılmıştır. Kapalı çarşı veya Büyük Çarşı adları ilede anılır.
GÖN HAN: 1530'da Ramazanoğlu Piri Mehmet Paşa yaptırmıştır. 360 dükkanlı ve bedestenlidir.Bu han tümü ile yıkılmış geriye kapısı kalmıştır. Yerine bugünkü vakıflar çarşısı yapılmıştır. Eski kapı 1960'da restore edilmiştir.Kesme taştan yapılmış olan bu kapı büyük sivri kemerlidir.Kemerin iki üst köşesine birer mührü Süleyman motifi işlenmiştir.
TUZ HAN: Ulu Camii mahallesindedir.Sülüsle yazılmış yazıtından Ramazanoğlu beyi Halil Bey’in yaptırdığı anlaşilmaktadır.Eskiden burada tuz satıldığından Tuz hanı adı ile anılmaktadır.Çeşitli onarımlar gören hanın bir bölümü yıkıktır.Batı köşesinde sivri kubbeli bir mescidi vardır.
ÇARŞI HAMAMI: Eski Belediye Caddesi'nde Saat Kulesi'nin karşısındadır. Adana hamamlarının en eskisi ve en büyüğüdür. 1529'da Ramazanoğlu Halil Bey'in oğlu Piri Mehmet Paşa yaptırmıştır. Son olarak Nuri Has tarafından tümü ile restore ettirilmiştir.Suyu büyük dolaplarla ve su olukları ile Seyhan Irmağı'ndan sağlanmıştır.
IRMAK (YALI) HAMAMI: Adana Hükümet Konağı yakınındadır. Ramazanoğlu Halil Bey tarafından eski bir Roma hamamının temelleri üzerine 1494'de yaptırılmıştır. Suyunu kıyısında olduğu Seyhan Irmağı'ndan alması nedeni ile Irmak Hamamı , Yalı Hamamı gibi adlarla anılmaktadır.
MESTAN HAMAMI: Pazarlar Caddesi'ndedir. 1682'de Ramazanoğulları'ndan Mestanzade Hacı Mahmud Ağa Mestanzade Camisi'nin bir vakfı olarak yaptırmıştır. Çevresinde su sarnıçları vardır.
YENİ HAMAM: Sarı Yakup mahallesinde 86 sokaktadır. 1720'de Musahalıoğlu Mustafa yaptırmıştır.
VAKIF SARAYI: Ulu cami ile Tuz Hanı yanındadır. Adana’nın en eski evi olarak bilinir. Ramazanoğlu Beyliği döneminden kalma bir Harem dairesidir. Giriş kapısındaki yazıttan Ramazanoğlu Halil Bey'in 1495'te yaptırdığı anlaşılmaktadır. Yavuz Sultan Selim’in ve IV. Murad’ın burada üçer gece kaldıkları bilinir. Bir çok kez onarılmış ilk biçimini yitirmiştir.
ATATÜRK ANITI: Atatürk Parkı'ndadır. 1935'de heykeltıraş Ali Hadi Bara tarafından yapılmıştır. Atatürk’ü yüksek taban üzerinde ünüforması ve elinde kılıcı ile canlandırmaktadır. Çevresinde Kurtuluş Savaşı Adanası'nı anlatan heykelcikler yer almıştır. Bunlardan birisi Adana’nın kurtuluşunda nişanlısı şehit düşen bir kızın er olarak savaşa katılışını yansıtır. Bir başkası ,Türk Ordusu'nun kente girişinde bir kızı bayrağı öperken göstermektedir.
SAAT KULESİ: Hükümet Meydanı'ndadır 1881'de Adana Belediyesi'nce yaptırılmıştır. Yapımı Ziya Paşa tarafından başlatımış, ölümü üzerine Vali Ağabeydin Paşa ve Belediye Başkanı Hacı Yunus Ağa'nın yardımı ile bitirilmiştir. Kulenin yapımında Adana’da sürgün bulunan astronomi bilgini Hacı Bekir Sırrı’nın etkisi olmuştur. 1920'de saat kısmı yıkılmış 1925 de Almanya’dan alınan saatlerle bu günkü durumuna getirilmiştir.
MİSİS KÖPRÜSÜ: Yakapınar (misis) ilçesinde Ceyhan ırmağı üzerinde bir Roma köprüsüdür. IV. yüzyılda büyük Constantinus’un ortanca oğlu Roma İmparator’u II.Flavius Julıus Constantinus yaptırmıştır. Adana’daki Taş köprü ileyaşıttır.VI. yüzyıl ortalarında Bizans İmparatoru Justinianus tarafından onartılmıştır. 9 gözlü bir Taş köprüdür. Eski Adana Halep karayolu buradan geçmektedir. Lokman Hekimin ölümsüzlük ilacını bu köprüde düşürdüğü söylenir.
TAŞ KÖPRÜ: Adana Kalesi'nin doğusunda Seyhan ırmağı üzerindedir.Seyhan Köprüsü ya da Eski Köprü denir.Yüzyıllar boyunca Avrupa ile Asya arsında kervanlarla ordulara önemli bir geçit yeri olmuştur. 117-118 yılları arasında Roma İmparatoru Hadrianus yaptırmıştır. Adana bölge müzesindeki bir yazıttan köprüyü IV. yüzyılda mimar Auaentios’un yaptığını öğreniyoruz. Köprü VI. y.y. ortalarında büyük bir onarım görmüştür. Son onarım 1949'da yapılmıştır. Köprü 319 m. Uzunluğunda ve 13 m. yüksekliğindedir. Yanlardan ortaya doğru büyüyen 21 yuvarlak kemerden 14’ü sağlamdır. Ortadaki büyük kemerde iki aslan kabartması vardır.
ADANA ATATÜRK MÜZESİ

Müze binası, Seyhan Caddesi üzerinde 19.yy. da yapılmış geleneksel Adana evlerindendir. İki katlı, çıkmalı, kırma çatılı, kâgir bir yapıdır. Bu özellikleri nedeniyle yapı Bakanlıkça "Korunması Gerekli Taşınmaz Kültür Varlığı" olarak tescil edilmiş ve koruma altına alınmıştır. 15 Mart 1923'te Atatürk eşi ile birlikte Adana'ya geldiğinde, Ramazanoğulları'ndan Suphi Paşa'ya ait olan bu binada ağırlanmışlardır. Bina Atatürk Bilim ve Kültür Müzesi Koruma ve Yaşatma Derneği'nce zamanın Kolordu Komutanı Bedrettin Demirel'in önderliği ve halkın yardımıyla kamulaştırılıp restorasyonu yapılmış ve 1981 yılında Müze Müdürlüğü'ne bağlı bir müze olarak hizmete açılmıştır.
Atatürk'ün Adana'ya gelişi her yılın 15 Martında resmî törenle bu binada kutlanmaktadır.
Alt Kat: Çalışma Odası: Kurtuluş Savaşı sırasında ve sonraki yıllarda çıkan yerel gazetelerden Yeni Adana, Türk Sözü, Çukurova, Dirlik gazetelerinin yer aldığı bölümdür.
Kütüphane: Osmanlıca ve Türkçe (Latin harfleriyle) yazılı 2000'e yakın kitap vardır. Kitapların çoğu bağış yoluyla sağlamıştır.
Üst Kat:
Sofa: Emekli subay Nevzat Duruak tarafından yapılmış olan Atatürk'ün mumdan heykeli yer almaktadır.
Yatak Odası: Pirinç karyola, sim işlemeli yatak, masa örtüsü, ayrıca Maraş işi iki koltuk ve elbise dolabı bulunmaktadır.
Çalışma Odası: Maraş işi koltuk, masa, sandalye, telefon, dolap ve Atatürk' ün portresi bulunmaktadır.
Basın Odası: Vitrin içerisinde Yeni Adana Gazetesi'nin ciltlenmiş Pozantı nüshaları ve çalışanlarının çerçeveli resimleri bulunmaktadır.
Mücahitler Odası: Gani Girici'nin ve bazı mücahitlerin portreleri, Gani Girici' ye ait madalya ve Atatürk'ün ölüm anına, 9:05'e ayarlanarak durdurulmuş bir saat bulunmaktadır.
Oturma Odası: Cevizden sandalye, nargile, madeni mangal, kilim ve halılar bulunmaktadır.

Hatay Odası: Atatürk Adana'ya geldiğinde, Ayşe Fıtnat hanımın başkanlığında bir grup Fransız işgalindeki Hatay'dan gelerek Atatürk' ün huzuruna çıkmış ve ona siyah gül hediye etmiştir. Buna karşılık, Atatürk de "Kırk asırlık Türk yurdu düşman elinde kalamaz." demiştir. Bu olayı anlatmak için mankenler konmuştur. Ayrıca ceviz oymalı sehpa, Türk bayrağı ve Hatay'dan gelen heyetin çeşitli boylarda fotoğrafları bulunmaktadır.
Silah Odası: Cins ve ebatları değişik tüfekler, tabancalar, paşa apoleti, Atatürk' ün doğduğu evin maketi, Anıtkabir'e Osmaniye'den giden taşın numunesi ve vitrin içerisinde çeşitli yıllara ait madeni paralar bulunmaktadır.
Yaver Odası: Atatürk'ün yaverinin kaldığı oda içerisinde pirinç karyola, sim ve gümüş işlemeli yatak örtüsü, ceviz kaplamalı elbise dolabı, madeni ibrik ve leğen bulunmaktadır.
Kuva-yi Milliye Odası: Atatürk, İsmet İnönü ve Kuva-yi Milliye döneminde emeği geçen ve Kuva-yi Milliye hareketini başlatanların büstleri bulunmaktadır.
Atatürk Müzesi pazartesi günleri hariç diğer günler ziyarete açıktır. Türk öğrenci ve askerleri müzeyi ücretsiz olarak ziyaret etmektedirler.
Kayalıbağ Mah. Seyhan Cad. No: 59
Tel : (0322) 359 78 66
Faks : (0322) 454 38 56

ADANA ARKEOLOJİ MÜZESİ

Adana'nın ve bütün Çukurova'nın tarihi eserlerinin sergilendiği Müze, Cumhuriyetin ilanından hemen sonra 1924 yılında kurulmuştur. Bu nedenle Türkiye'nin en eski on müzesinden birisidir. İlk olarak çevredeki sütun, sütun başlıkları ve lahitlerin Polis Dairesinde toplanmasıyla kurulan Müze, Adana'lı Alyanakzade Halil Kamil Bey'in müdür olarak atanması ve başarılı çalışmaları sonunda, 1928'de Taşköprü'nün başındaki şimdi yıkılmış olan Cafer Paşa Camii'nin Medresesi'nde ziyarete açılmıştır. 1950 yılında, Kuruköprü'de şimdiki Etnografya Müzesi'ne taşınmıştır. Özellikle Tarsus/Gözlükule (1934), İçel/Yumuktepe (1936), Ceyhan/Sirkeli (1938) ve Yüreğir/Misis (1958) höyüğü kazılarında bulunan, Çukurova'nın ilk çağlarına ait seçkin eserler müzede toplanmıştır.
ADANA ETNOGRAFYA MÜZESİ
İl merkezinde, Kuruköprü mevkiindeki 1845 yılında yapılmış ve terkedilmiş kilise binası 1924 yılından sonra müze olarak düzenlenmiştir. 1972 yılında eserlerin yeni müze binasına taşınmasının ardından kilise restore edilmiş, 1983 yılında ise Etnografya Müzesi'ne dönüştürülmüştür.
Taş Eserler
Bahçede kûfi, sülüs ve nesih hatla yazılmış kitabe ve mezar taşları teşhir edilmektedir. Güney ve kuzey kısımda sade, sikke başlıklı, mecidiye tipi, kavuklu, fes ve barok başlıklı, 17. yy.'dan kalma Osmanlı kadın ve erkek mezar taşları yer almaktadır. Bunlar arasında yörenin ileri gelenlerinden Adana Valisi Süleyman Paşazade Ahmet Paşa, Karaisalı Kaymakamı Hasan Fevzi Bey, Adana Askeri Alaybeyi Miratizade İbrahim Bey, Adana Defterdarı Sofyalı Mustafa Bey, Orman Başmüfettişi Akif Efendi'ninkiler de vardır.
Batı kısmında Türk-İslâm eserlerine ait kitabeler sergilenmektedir. Bunlar arasında Misis hanı, Adana Vilayet konağı, Bahripaşa çeşmesi, Taşköprü ve Misis köprüsü tamir kitabeleriyle Osmanlı devlet arması da bulunmaktadır.
Istar Bölümü
El dokuma tezgâhları, ıstar, mekik, kirkit, yay, ılkıdır, kirmen, çıkrık ve duvarda kilim örnekleri yer almaktadır. Yörük Çadırı
Kurulmuş halde kara kıl çadır, içinde çeyiz çuvalları, yerde keçeler, kilimler, duvar yastıkları, fener, keklik kafesi, hızman, tüfek ve barutluk. Çadırın önünde deri çarık ayakkabı, ağaç su kabı, dibek, yayık, haviye ve kaşıklık. Çadırın sol tarafında deri yayık başında Türkmen kızı, el değirmeni, duvarda eli belinde koç boynuzu motifli kilim yer almaktadır.
Şark Odası
Ortada bir mangal ve giyinmiş kuşanmış Türkmen kızı mankeni bulunmaktadır. Duvarda ise geyik derisi ve yazılı bakır tepsi vardır.

Panolar
Toroslarda yaşayan aşiretlerin el dokuma, cicim, zili, sumak, ilikli, düz dokuma kilim örnekleri, halı, heybe, seccade, yastık örnekleri teşhir edilmektedir. Ayrıca keçe seccade ve çeyiz çuvalı vardır.
ADANA BÖLGE MÜZESİ: 1924'de Alyanak Zade Halil Kamil Bey tarafından Taşköprü yöresindeki Cafer Paşa Camisinin medresesinde açılmıştır. Birkaç yıl sonra Kuruköprü semtindeki yaklaşık 200 yıllık Rum kilisesine taşınan müze ek bir bina ile genişletilmiştir. Müzenin 1937ler'deki müdürü Ali Rıza Yalkın ,Çukurova’nın etnoğrafyasını kapsayan kapsayan yeni bir bölüm açmıştır. Bu bölüme Toroslardaki Yörük oymaklarının kullandığı eşyalar,çalgıları vb. konmuştur. 1960'da yeni bir cadde açılırken bu açık hava müzesi kaldırılmıştır. Adana bölge müzesinde Neolitik, Kalkolatik, Bronz,Proto-HititYunan ,Rma, Bizans, Selçuklu ve Osmanlı dönemlerinden kalma yapıtlar çoğunluktadır. Ayrıca az sayıda Asur,Fenike ve Ermeni yapıtları da vardır.Yapıtların çoğu kazılarda meydana çıkartılmıştır. Halkın bulup getirdikleri ile birlikte sayıları 18.000'ni bulmaktadır. Müzenin değişik konularda 2.280 cilt kitapla, 449 ciltlik Şer’i Mahkeme sicilleri Koleksiyonu kapsayan bir kitap’lığı’da vardır. Adana Bölge Müzesi 1970 de bu günkü büyük binaya taşınmıştır.


MİSİS MOZAYIK MÜZESİ: 1959 'da Misis höyüğünün batı yönündeki sırtta açılmıştır. Adana Bölge Müzesi'ne bağlıdır. Buradaki mozaikler, Prof. Bossert ve Dr.Ludwing Budde tarafından bulunmuştur. Bu mozaikler IV y.y. Geç Roma dönemi ürünü bir bazalikanın tabanını kaplamaktaydı. Stilize bitki motifleri ile doğal görünüşleri ile işlenmiş insan ve hayvan figürleri, bulunan mozaikler Nuh’un Gemisini canlandırmaktadır.
KARATEPE AÇIK HAVA MÜZESİ: Kadirliye 23 km. uzaklıktaki müzede İ.Ö. 8.yüzyılda Hükümdar Asistavandas’ın kendi adını vererek kurdurttuğu kale ve kent kalıntıları sergilenmektedir. Yapıtlar bulundukları yerde bırakılmış üzerleri saçakla örtülmüştür.
 
Adana Sözlü Tarih

BİR ADANA EFSANESİ
ŞAHMERAN VE LOKMAN HEKİM EFSANESİ

Vaktiyle, binlerce yılanın yaşadığı bir mağaraya yanlışlıkla giren bir adam, yılanlar tarafından padişahları Şahmeran'a götürülür. Şahmeran adama canını bağışlayacağını ancak kendisini misafir etmek zorunda olduğunu söyler. Yerini bilen birini serbest bırakarak kendi hayatını tehlikeye atmak istememektedir. Şahmeran ona çok iyi davranır. Adam bir dediği iki edilmeden bütün ihtiyaçları sağlanarak yaşamakta, günlerinin büyük bölümünü Şahmeran'la sohbet ederek geçirmektedir. Ne kadar rahat da olsa, gerçek dünyadan uzak bir mağarada süren bu hayattan sıkılan adam, bir gün yeryüzüne dönmek için Şahmeran'dan izin ister. Şahmeran adama güveninin tam olduğunu, yerini kimseye söylemeyeceğine inandığını belirterek gitmesine izin verir. Ancak kendisini gördüğü için vücudunun pul pul olacağını, bu yüzden vücudunu kimseye göstermemesi gerektiğini de tembih eder.
Yeryüzünde normal hayatına dönen adam, Şah-meran'ı gördüğünü hiç kimseye söylemez. Bu arada padişahın kızı hasta olmuş, tedavisi için bütün ülke seferber edilmiştir. Kızın iyileşmesini en çok isteyenlerden biri de vezirdir. Gerçek amacı kızla evlenip oğlu olmayan padişahın yerine ülke yönetimini ele geçirmek olan vezir, bütün büyücüleri toplayarak, bu hastalığa çare bulmalarını ister. Büyücülerden birisi, Şahmeran'm bulunup öldürülmesi ve vücudundan alınacak bazı parçaların kaynatılıp içirilmesi durumunda kızın iyi olacağını söyler. Şahmeran'ı bulabilmek için de vücudu pullu kişilerin aranması gerektiğini ekler. Vezir ülkedeki herkesi zorunlu olarak hamama götürüp soydurarak, Şahmeran'ı gören kişiyi bulur. Adam, Şahmeran'ı öldüreceğini vaat ederek mağaraya gider. Şahmeran'a bütün gerçekleri anlattıktan sonra, ne yapması gerektiğini sorar. Şahmeran: "Ölümümün senin elinden olacağını zaten biliyordum" diyerek kendisini öldürmesini, ancak bunun gizli tutulmasını ister. Çünkü öldüğü duyulursa, dünyadaki bütün yılanlar, insanlardan öç almaya kalkacaklardır. Daha sonra: "Kuyruğumun suyunu kaynat ve vezire içir ki kısa zamanda ölsün. Gövdemin suyunu kaynat ve kıza içir ki iyileşsin. iç ki Lokman Hekim olasın" diye ekler. Adam biraz da buruk bir şekilde bunları dinler. Şahmeran yılanlara, adamın misafiri olarak gideceğini, çok uzun yıllar dönmeyeceğini, kendisini merak etmemelerini söyler ve yeryüzüne çıkarlar. Adam Şahmeran'm dediklerini yapar. Vezir ölür, kız iyileşir, kendisi de Lokman Hekim olur KAYNAK:Yrd.Doç.D r. Refıye Şenesen
Çukurova Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi
Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü Öğretim Görevlisi.
GÜLEK BOĞAZI'NDAKİ EJDERHA İLE KRAL KIZININ EFSANESİ
Toros Dağlan'nda bulunan Gülek Geçidi'nde, bir kızla ejderhaya benzetilen şekillerle ilgili olarak şu efsane anlatılır:
Çok eski çağlarda Toros Dağları'nın tepesinde bir kral kızı yaşarmış. Dağların çevresi çok sık bir ormanla çevrili olduğu için buralarda dolaşmak tehlikeliymiş. Çünkü ormanda büyük bir ejderhanın yaşadığı söylenirmiş. Kral da kızma sık sık çevreyi tek başına dolaşmamasını söylermiş. Günlerden bir gün, kızın canı çok sıkılmış ve ormanda dolaşmaya karar vermiş. Bir süre gezdikten sonra dik ve sarp bir kayalığın üzerine oturarak Gülek Boğazı'nı seyretmeye başlamış. Birden büyük bir gürültü duymuş. Aşağı baktığında kayalıklardan ejderhanın geldiğini görmüş. Ne yapacağını şaşırmış. Kurtulamayacağını anlayınca: "Allah'ım, beni ejderhaya yem yapacağına burada taş yap daha iyi." diyerek Tanrıya dua etmiş. Kızın
duasını kabul eden Tanrı hem kızı hem ejderhayı orada taşa çevirmiş. KAYNAK:Yrd.Doç.D r. Refıye Şenesen
Çukurova Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü Öğretim Görevlisi.

TAŞKÖPRÜ'NÜN KURULUŞ EFSANESİ
Adana'da, Seyhan Nehri üzerinde bulunan tarihi Taşköprü'nün kurulması ile ilgili olarak birçok söylenti vardır. Bunlardan bir tanesi de şöyledir:
Adana'da bir padişah yaşarmış. Padişahın kızı bir yılanın ölümüne sebep olmuş. Bu yılanın eşi, kızı öldürmek için peşine düşmüş. Padişah bunun farkına varmış. Kızını tanıdığı birisinin evine saklamış. Evden çıkması yasak olan kız, bir gün dayanamayarak bahçeye çıkmış ve elma toplamaya başlamış. Bunu gören yılan, kızı sokarak öldürmüş. Padişah da kızının anısına Taşköprü'yü yaptırmış. Halk bugün bile padişahın, yıkıldığında yeniden yaptırılabilsin diye köprünün altına para ve altın koyduğuna inanır
KAYNAK:Yrd. Doç. Dr. Refiye Şenesen
Çukurova Üniversitesi Fen Edebiyat Fak. TDE Bölümü

ULUCAMİ EFSANESİ
Adana'nın tarihi camilerinden Ulucami, Ramazanoğulları tarafından yaptırılmıştır. Caminin yapımı ile ilgili olarak şöyle bir efsane anlatılır:
Ramazanoğlu'na bir gece düşünde, cami yaptırmasını söylerler. O da bu günkü Ulucami'yi yaptırmaya karar verir. Caminin temeli atılır. Bir gece yine düş görür. Kendisinden çocuğunun kanını caminin temeline akıtması istenir. Ramazanoğlu'nun bir tek erkek çocuğu vardır ama, "Allah bir tane daha verir." Diyerek O'nu kurban etmeye karar verir. Temeli atan ustalara:
"Çocuğumun kanını temele akıtın ama ben görmeyeyim. Kanlı gömleğini getirin yeter" der. Ustalar "Bey'in bir tane çocuğu var o da kesilmez" diyerek, yoldan geçen garip, bir çocuğu keserler. Kanlı gömleğini Bey'e götürürler. Aradan zaman geçer. Bey, çocuğunun ölmediğini anlar. Temel atan ustaları çağırır ve hangi çocuğun kanını akıttıklarını sorar. Oradan geçen garip bir çocuğun kesildiğini öğrenince ustalara kızar.
 
Adana Cami ve Mescitleri

Ulu Cami (Seyhan)

Ulu Cami, Ramazanoğullarından Halil Bey tarafından 1527’de yapımına başlanmış, 1544’de de oğlu Piri Mehmet Bey tarafından tamamlanmıştır. Adana’nın Ziya Paşa Parkı’nda bulunan bu caminin yanında türbesi, medresesi ve meşruta evleri bulunmaktadır.

XVI.yüzyılda yapılan bir Osmanlı eseri olmasına rağmen mimari yapısında Emevi, Selçuklu, Memluklu etkileri de görülmektedir. Caminin duvarları siyah ve beyaz renkli mermer taş bloklarından yapılmıştır. 32.50x34.50 m. ölçüsündeki camiye doğu ve batısındaki iki ayrı kapıdan girilmektedir. Siyah ve beyaz renkli mermer taş blokları ile yapılmış olan her iki giriş kapısında da Ramazanoğlu Halil Bey’in temellerini attığını belirten h.913 (1513) ve h.948 (1541) tarihli kitabeleri bulunmaktadır. Bunlardan Selçuklu üslubunda yapılmış olan batı kapısında iki yılan kabartmasının bulunduğu bir kubbesi ile bir yazıt daha dikkati çekmektedir. Caminin ibadet mekanını örten büyük kubbe 12 köşeli bir kasnağa oturmuştur. Kıble duvarı XVI.yüzyılın İznik çinileri ile süslü olup, buradaki mihrabın üstü yine aynı şekilde İznik çinileri ile bezenmiştir. Oldukça sade beyaz mermerden minberinde h.916 (1520) tarihi ile Piri Mehmet Paşa’nın ismi okunmaktadır. Doğu kapısının yanında tek şerefeli, üzeri saçakla örtülü minaresinin gövdesi dört köşe bir kaide üzerine, sekiz köşeli renkli taşlardan yapılmıştır.

Caminin doğu bitişiğinde 29x30 m. Ölçüsündeki medrese 1540 yılında güneydoğusundaki Ramazanoğlu türbesi 1541 tarihinde yapılmıştır. Caminin yanında Vakıf Sarayı ve Tuzhanı bulunmaktadır. Kaynaklarda Vakıf Sarayı’nın harem dairesi, Tuzhanının da selamlık olduğu yazılıdır. Yapı topluluğunun güneyindeki Ziya Paşa Parkı’nda Ziya Paşa’nın mezarı bulunmaktadır.


Eski Cami (Yağ Camisi) (Seyhan)


Ramazanoğulları döneminde XV.yüzyılda şehrin merkezinde, eski Belediye Caddesi’nde Büyük Çarşı denilen semttedir. Bertrandon da la Brokiel bu caminin olduğu yerde St.Jean Kilisesi’nin bulunduğunu belirtmiştir. Evliya Çelebi de bu camiden söz ederken aynı yerde eski bir kilisenin olduğunu yazmıştır. Bugünkü cami Selçuklu mimarisi özelliğini göstermektedir. Eski kilisenin temelleri ve kalıntıları üzerine oturtulan bu caminin mihrabının eski apsisden kaldığı sanılmaktadır. Selçuklu üslubunu yansıtan sarı taştan son derece görkemli bir giriş kapısı bulunmaktadır.

Caminin medrese kapısındaki yazıta göre Ramazanoğlu Halil Bey’in isteği ile 1501’de, kiliseden camiye dönüştürüldüğü, 1525’te minaresi, 1558’de Piri Mehmet paşa tarafından medresesinin yaptırıldığı öğrenilmektedir. Selçuklu Ulu Cami plân düzeninde olup, ibadet mekânı dikdörtgen biçiminde dört sıra sütunla beş nefe ayrılmıştır.



Yeni Cami (Seyhan)


Adana Özeller Caddesi’nde bulunan bu caminin avlu kapısı üzerindeki iki yazıttan 1724’te Adana’nın zenginlerinden Abdülrezzak Antaki’nin camiyi, 1729’da Abdullah bin Ali Paşa’nın da minaresini yaptırdığını öğreniyoruz. Halk arasında Antaki ismiyle de tanınan bu camide Memluklu mimarisinin etkileri açıkça görülmektedir.

Dikdörtgen plân düzeninde, kesme taştan caminin güney duvarı taş işçiliği ile dikkati çekmektedir. İbadet mekânı iki paye ve dört sütunun taşıdığı 10 küçük kubbe ile örtülüdür. Yakın tarihlerde de caminin önüne oldukça geniş bir son cemaat yeri eklenmiştir.Güneybatı yönünde şerefesi saçakla örtülü, gövdesi zikzak süslemeli minaresi bulunmaktadır.



Akça Mescit (Seyhan)


Ramazanoğulları’ndan Akça Ağa tarafından 1409 yılında yaptırılmıştır. Cami 1770, 1830, 1867 ve 1959 yıllarında önemli onarımlar geçirmiştir. Selçuklu mimari özelliklerinin açıkça görüldüğü bu camide, giriş kapısı çevresini kuşatan bordürler tam bir Selçuklu eseridir. Ayrıca buradaki taş süslemeler ile geometrik şekiller arasına yerleştirilmiş kuş figürlerinin de dini bir yapıda kullanılmış olması oldukça dikkat çekicidir.

Büyük ölçüde köfeki taşından yapılan bu cami, dış görünüşü itibarı ile aynı zamanda bir türbeyi andırmaktadır. İbadet mekânı 7.30x7.30 m. ölçüsünde kare plânlıdır. İbadet mekânının üzeri yüksek bir kasnak üzerine oturan bir kubbe ile örtülüdür. Giriş kapısı üzerinde dört satırlık h.1184 (1770) tarihli onarım kitabesinde Hasan Ağa tarafından yeniden onarıldığı yazılıdır.


Hasan Ağa (Hasan Kethüda) Camisi ( Seyhan)

Ali Ağa Mahallesi’nde Yağ Camisi’nin arkasındadır. Ramazanoğlu Halil Bey’in kölesi Hasan Kethüda ile diğer azatlı köle Atike tarafından 1558 yılında yaptırılmıştır. Yapının mimarı bilinmemekle beraber bazı kaynaklarda Mimar Sinan’ın eseri olduğu belirtilmişse de, bu konu açıklık kazanamamıştır. Cami 1813 yılında büyük bir onarım görmüştür.

Kesme taştan yapılmış olan cami, dört yuvarlak sütunun taşıdığı üç kubbe ile örtülü iki bölüm halindedir. Bunlardan camiyi örten büyük kubbe dört duvar üzerine oturmaktadır. Son cemaat yeri iki bölüm halindedir. İbadet mekânı 10.70x10.70 m. ölçüsündedir. Müezzin mahfili ve mihrabı ağaçtan olup, siyah ve beyaz mermerlerle bezenmiştir. Tek şerefeli minaresi kesme taştan klasik üslupta olup, 1730’da yapılmıştır. Giriş kapısının kuzey duvarı bitişiğinde Lale Devri’nde yapılmış bezemeleri andıran oymalı süsler dikkati çekmektedir.

Caminin ilk kitabesi yerinde bulunmamaktadır. Adana’dan 1671’de geçen Evliya Çelebi’nin imzalı bir yazıtı caminin güney duvarındadır. Caminin bahçesinde Piri Mehmet Paşa tarafından öldürülen Hasan Ağa’nın mezarı bulunmaktadır. Ulu Caminin yapımını yöneten Hasan Kethüda buradan arttırdığı malzemeyle, ondan daha güzel olduğu söylenen bu camiyi yaptırmıştır. Söylentiye göre buna kızan Piri Mehmet Paşa Onun başını kestirmiştir.

Hoşkadem Cami (Kozan)

Kozan İlçesi’nde çarşı içerisindedir. Memluklu Emiri Abdullah Hoşkadem tarafından 1448’de yaptırılmıştır. Ulu Cami plân düzeninde olan bu yapı Memluk mimarisi üslubundadır.

Kesme taştan dikdörtgen plânlı caminin giriş kapısı renkli mermerlerle süslü olup, içerisi çok az sayıda pencere ile aydınlatılmıştır. Zeminden yüksek olan camiye on bir basamaklı bir merdivenle çıkılmaktadır. Tek şerefeli minaresi yakın tarihlerde yapılmıştır.


Kurtkulağı Camisi (Ceyhan)

Adana ili Ceyhan İlçesi’ne 30 km. uzaklıkta, Eski Halep kervan yolu üzerinde bulunan Kurtkulağı Camisi, kuzey duvarındaki kitabesinden öğrenildiğine göre h.1010 ( 1601) yılında Haydar Ağa tarafından yaptırılmıştır. H.1070 (1659) yılında yanına bir de kervansaray eklenmiştir.

Kesme taştan yapılmış olan cami iki bölümden meydana gelmiş olup, dikdörtgen planlıdır. Önünde duvarlarla çevrilmiş olan küçük avlunun kıble yönünün üzeri de kapatılmış ve eyvanlı yazlık bir bölüm haline getirilmiştir. Caminin ikinci bölümünü oluşturan dikdörtgen planlı bölümün üzerini iki büyük sekizgen kasnaklı kubbe örtmektedir.

İbadet mekânında iki sıra halinde altışar sütun bulunmaktadır. Caminin dikkat çeken bölümü ilk yapılışına ait olan minaresidir. Kuzeydoğu köşesinde, avlu giriş kapısı üzerinde küçük ölçüdeki bu minare bugün yeni yapılmış olan minare ile büyük bir tezat oluşturmaktadır. Minarenin boyu öylesine kısadır ki şerefe çıkıntısı caminin beden duvarları ile aynı düzeydedir. Caminin kuzeybatı köşesinde 1960’lı yıllarda yapılmış olan briket minare bulunmaktadır.



Ulu Cami (Ceyhan)


Camiyi Koban göçmenlerinden Abdülkadir Ağa 1868’de yaptırmıştır. Mimari yönden önemi olmayan bu cami, 1946 yılında genişletilmiştir. Duvarları tuğla ile örülü olup, son eklemelerle kubbe sayısı 15’ten 25’e çıkarılmıştır.


Cuma Fakih Mescidi (Seyhan)

Ulu Cami Mahallesi’nde Kale Kapısı semtindedir. Cuma Fakih tarafından 1541’de yapılan camiyi, Mehmet Zabit ve Mehmet Arif kardeşler 1891’de onarmışlardır. Küçük ve basit bir yapı olup, duvarlarında yuvarlak kemerli ikişer penceresi bulunmaktadır.



Alemdar Mescidi (Seyhan)


Başocak Mahallesi’nde Alemdar Hacı Mustafa Hasan Ağa tarafından 1748’de yaptırılmıştır. Üzeri kubbe ile örtülü, kare plânlı küçük bir camidir. Duvarlarında ikişer penceresi vardır. Mihrabındaki zikzak bordür dışında herhangi bir süsleme elemanına rastlanmamaktadır.



Ali Dede Mescidi (Seyhan)


Ali dede Mahallesi’ndedir. Urfa Valisi Mehmet Paşa tarafından 1704’te, Ali Dede’nin adına yaptırılmıştır. Kare biçiminde tek kubbeli, küçük bir cami olup, 1952 yılında batı duvarı yıkılarak yanına kemerli bir yapı eklenmiş ve cami büyütülmüştür. Son cemaat yeri sivri kemerlerle birbirine bağlanmış sütunlar üzerine oturtulmuş küçük kubbelerle örtülüdür.



Hasır Pazarı Mescidi (Seyhan)


Yağ Camisinin yakınında Hasır Pazarı Sokağı’ndadır. XVII.yüzyıldan kalan bu caminin banisi bilinmemektedir. Klasik Osmanlı mimarisi üslubunda kare plânlı, küçük kubbeli bir camidir.



Memiş Paşa Camisi (Seyhan)


Sofubahçe Mahallesi’nde Valilik binasının yakınındadır. Adana Valisi Memiş Paşa tarafından 1825’te yaptırılmıştır. Bu caminin bulunduğu yerde eskiden Havutoğlu Mescidi bulunuyordu. Mimari yönden önem taşımamaktadır.



Mestanzade Camisi (Seyhan)


Mestanzade Mahallesi’ndedir. Ramazanoğulları’ndan Mestanzade Hacı Mahmut Ağa tarafından 1682’de yaptırılmıştır.

Kesme taştan kare planlı bir cami olup, üzerini küçük bir kubbe örter. Duvarlarında sivri kemerli ikişer pencere bulunmaktadır. Helvacı Musaoğlu İsmail (Çankaya) 1948 yılında minaresini yenilemiştir. Ayrıca Pazar Caddesi’ndeki Mestanzade Hamamı da bu caminin vakfıdır.



Şeyh Zülfa Camisi (Seyhan)


Hürriyet Mahallesi, Depo Caddesi’ndedir. Şeyh Zülfa (Zilo) tarafından 1844’te yaptırılmıştır. Kesme taştan kare plânlı olup, küçük bir kubbe ile üzeri örtülüdür. Mihrap ve minberi oldukça sadedir. Şeyh Zülfa’nın mezarı da mescidin bahçesindedir.



Yeşil Mescit (Seyhan)


Tepebağ Mahallesi’ndedir. Gencizade Hacı Mahmut tarafından 1751’de yaptırılmıştır. Kubbesini örten yeşil kiremitlerden ötürü de halk arasında Yeşil Mescit olarak tanınmaktadır.

Sarı renkli kesme köfeki taşından olan cami, kare plânlıdır ve üzeri tek kubbe ile örtülüdür. Adana Müzesi’nce 1941’de, Vakıflar Genel Müdürlüğü tarafından da 1965 yılında onarılmıştır. Caminin yuvarlak kemerli giriş kapısı üzerindeki h.1165 (1751) tarihli iki satırlı yazıtta ismi geçen medreseden bugün hiçbir iz kalmamıştır. Ayrıca caminin kıble duvarı üzerinde de iki yazıt daha bulunmaktadır.


Sabancı Merkez Camisi (Seyhan)

Adanalı olan Hacı Sabancı, il merkezindeki meydanda 1988 yılında Sabancı Merkez Camisi’nin temellerini atmış, caminin yapımı sürerken Hacı Sabancı’nın ölümü üzerine ailesi tarafından tamamlanmıştır.

Caminin 65.000 m2’lik arsası Adana Büyükşehir Belediyesi tarafından Türkiye Diyanet Vakfı’na devredilmiş, Adanalı hayırseverlerin de maddi katkıları ile cami 1998’de tamamlanmıştır.


Klasik Osmanlı mimari üslubunda inşa edilen cami Sultanahmet Camisi ile Selimiye Camisi’nin özelliklerini yansıtmaktadır. İbadet mekânını 32 m. çapında 54 m. yüksekliğinde bir kubbe örtmektedir. 6 minareli olup, 16 şerefelidir. İbadet mekânını örten kubbe, yarım ve çeyrek kubbelerle desteklenmiştir. Ayrıca çevre duvarlarındaki vitraylı pencerelerle içerisinin aydınlatılması sağlanmıştır.

Kemeraltı Camisi (Seyhan)

Adana ağabeydin paşa Caddesi’nde Tarsus Kapısı denilen yerde bulunan Kemeraltı Camisi, Savcıoğlu Hacı Mustafa isminde bir kişi tarafından 1599 yılında yaptırılmıştır. Caminin yapıldığı dönem Ramazanoğlu Piri Paşa’nın emirliği zamanına rastlamaktadır. Bugün Adana Müzesinde bulunan bir kitabeden öğrenildiğine göre caminin yanında bir de medrese vardı. Ancak bu medrese günümüze ulaşamamıştır.

Kemeraltı Camisi oldukça sade bir yapı olup, kesme taştan kare planlıdır. Caminin kuzey ve doğu cephelerinde üzerleri kubbeli son cemaat yeri bulunuyordu. Son derece sade olan bu caminin içerisinde önemli bir bezemesi olmadığı gibi minaresi de yanında, kesme taş kaide üzerinde tek şerefeli ve yuvarlak gövdeli idi.


Tuz Hanı Mescidi (Seyhan)

Adana Ulu Camisi’nin bulunduğu yerde olan Tuz Hanı’nın günümüze yalnızca avlusu ile mescide bitişik hamamı gelebilmiştir. Mescit XV.yüzyılın ikinci yarısında yapılmıştır.

Cami kare planlı olup, üzerini yüksek kasnaklı sivri külahı andıran bir kubbe örtmektedir.
 
Adana Köprüleri

Misis Köprüsü (Yüreğir)

Ceyhan Irmağı üzerinde, Roma döneminde yapılmış bir köprüsür. IV.yüzyılda İmparator Constantinius'un ortanca oğlu Roma İmparatoru II.Flavius Julius Constantinus tarafından yaptırılmıştır. VI.yüzyılın ortalarında Bizans İmparatoru Iustinianus tarafından onarılmıştır. Eski Adana-Halep kervan yolu bu köprünün üzerinden geçmektedir.

Dokuz gözlü olup, kesme taştan yapılmış bir köprüsür. Günümüze iyi durumda gelmiş olp, kullanılabilir durumdadır.







Taş Köprü
(Eski Köprü) (Seyhan)

Adana

Kalesi'nin doğusunda, Seyhan Irmağı üzerindedir. Bu köprüye Seyhan Köprüsü veya Eski Köprü ismi de verilmiştir. Tarih boyunca kervan yollarının önemli bir noktasıdır. Aynı zamanda askeri yönden de yararlanılmıştır. Roma İmparatoru Hadrianus (117-138) tarafından yaptırılmıştır. Adana Arkeoloji Müzesindeki mermer bir yazıttan, köprünün Mimar Aujaentios tarafından yaptırıldığı öğrenilmektedir.

Köprü VI.yüzyılın ortalarında onarılmıştır. Bunun ardından Abbasi halifeleri Harun ül Reşit ve Memun, Osmanlı döneminde Sultan III.Ahmet, Sultan Abdülmecit ve Sultan II.Abdülhamit tarafından onarılmıştır. Köprünün son onarımı 1949'da yaptırılmıştır. Abbasi Halifesi Memun köprünün giriş ve çıkışına kapı ve mazgal gibi ilaveler yaptırmış ve köprüden geçenlerden para alındığı Evliya Çelebi'den öğrenilmektedir. Abbasi Halifesi Harun Reşit köprüyü kale ile birleştirmiştir. Evliya Çelebi'nin değindiği kapı ve mazgallar günümüze gelememişse de kale duvarı ile bazı kalıntıların izleri dikkati çekmektedir.
Köprü 319 m. uzunluğunda ve 13 m. yüksekliğindedir. yanlardan ortaya doğru yükselen 21 kemeri bulunmaktadır. Ortadaki büyük kemerde iki aslan kabartması görülmektedir.
 
Adana Saat Kulesi

Saat Kulesi (Seyhan)

Adana Ulu Cami mahallesi'nde Hükümet Caddesi uzerindedir. Saat Kulesi'nin üzerinde kitabesi olmamakla beraber Adana Valisi Abidin Paşa tarafından 1882 yılında yaptırıldığı bilinmektedir. Aynı zamanda, Belediye Reisi Hacı Yunus Ağa'nın da Saat Kulesi'nin yapımında emeği geçmiştir. Adana'nın Fransızların işgali sırasında, Saat Kulesi Ermeniler tarafından tahrip edilmiştir. Cumhuriyetin ilanından sonra 1925'te saatinin makinaları Almanya'dan getirtilerek yerine yerleştirilmiştir.
Saat Kulesi kre prizma şeklinde olup 35 m. yüksekliğindedir. Halk arasındaki söylentiye göre bir o kadar yüksekliği de toprağın altındadır. Kulenin içerisinde hem yukarıya, hem de toprak altına inen bir merdiveni bulunmaktadır. Kulenin üzerinde baldaken şeklinde bir köşk olup, bunun dört tarafına saatin kadranları yerleştirilmiştir. yapıldığı dönemin şairlerinden fani Efendi bu kule ile ilgili bir dörtlük düşürmüştür:

"Bir muazzam eserdir ki misli yok, naziri yok
Zahiren saat çalar, manen hükümet seslenir.
Ol Abidine eyler dua;
Çünkü, andan ruz-u şeb vakt-i ibadet seslenir".
Fani Efendi bu dörtlük ile her yarım saat ve tam saatte çalan saate göre, dairelerin ve resmi görevlilerin işe başlayıp bitirdiklerini anlatmak istemiştir.
 
Adana Kervansarayları

Havraniye (Misis) Kervansarayı (Ceyhan)

Misis’in 1 km. güneyinde Ceyhan Nehri kıyısında, Ceyhan İlçesi’ne bağlı Havraniye (Geçitli) Köyü’ndeki Selçuklu dönemine ait bir kervansarayın yerine, Sultan IV.Mehmet’in isteği üzerine Sadrazam Köprülü Mehmet Paşa tarafından 1660 yılında yaptırılmıştır.

Kesme taştan duvarları ve giriş kapısı ayakta durmakta olup, diğer bölümleri yıkılmıştır. Yanında bir de mescidi bulunmaktadır. Batısındaki mescit, kare plânlı tek kubbeli bir yapıdır. Kervansarayın kitabesi Adana Arkeoloji Müzesi’ndedir.


Kurtkulağı Kervansarayı (Ceyhan)



Adana ili Ceyhan ilçesinin 12 km. güneydoğusunda, Kurtkulağı Köyü’nün 1 km. kuzeyindedir. Eski Halep kervan yolu üzerindeki bu kervansarayı Sultan III. Ahmet döneminde h. 1116 (1704) yılında Hüseyin Paşa bir menzil hanı olarak yaptırmıştır. Mimarı Mehmet Ağa’dır.

Selçuklu kervansaraylarına benzeyen kale görünümündeki bu yapı 23.60x45.75 m. ölçüsündedir. Kervansaray enine uzanan, birbirlerine sivri kemerlerle bağlanmış payelerle üç bölüme ayrılmıştır. Bu bölümlerin üzeri boydan boya beşik tonozlarla örtülmüştür. Büyük kesme taşlardan yapılmış olan duvarları muntazam bir taş işçiliği göstermektedir.

Doğusundaki giriş kapısından içerisine girilen kervansarayın çevresindeki odalar, sivri kemerli, ikişer pencereli olup, üzerleri beşik tonozlarla örtülmüştür. Ayrıca avlusunda çeşmesi ve büyük bir de havuzu bulunmaktadır. Kervansarayın kitabesi Adana Arkeoloji Müzesi’ndedir.


Soluhan Kervansarayı (Kozan)

Adana ili Kozan ile Feke ilçeleri arasında, Torosların Horzum yaylası yakınındadır. Eski Kayseri-Kozan kervan yolu üzerinde olan bu kervansaray, Orta Çağdan kalma bir eserdir.

Selçuklu ve Osmanlı mimari özelliklerini yansıtmaktadır. Ancak günümüze çok harap bir durumda gelebilmiştir.