İ
İslami Yazar
Forum Okuru
Zekat ve Öşür arasındaki farklar.
Cenab-ı Hak biz kullarına faydalanalım diye türlü türlü nimetler ve mallar ihsan etmiş, bunları verirken de bazı şartlar getirerek fakirin hakkını gözetmemizi ve elde ettiğimiz mal ve mülkle kendisine ibadet etmemizi emretmiştir.
Kazandığımız bütün kazançlarda mutlaka fakirin de hakkı olduğunu bilip ona göre amel etmemiz istenmiştir. Bunların tamamına birden Zekat adı verilmiştir. Ancak bazı kazançlarda zekattan ayrılan durumlar vardır ki onları sizlere açıklamak isteriz.
Öşrün farz olmasının şartı, ehliyet ve mahalliyet olmak üzere ikidir.
Ehliyet; arazi sahibinin müslüman olması demektir. Mahalliyet; işlenen toprağın öşür arazisinden olması demektir. Bu vasıfta olmayan bir yere, mesela araziyi haraciyeye öşür vermek gerekmez.
Öşür toprak mahsüllerinin zekatı olmakla beraber, diğer malların zekatından farklı tarafları bulunmaktadır.
Bunları şöyle sıralayabiliriz.
-Para ve ticaret mallarına yılda bir defa zekat verilmesi gerektiği halde , öşür arazisinden yılda kaç mahsül elde edilirse hepsinden 1/10 (öşür) verilmesi lazım gelir.
-Zekat paranın ve malın kursta birinden ödendiği halde, arazi mahsüllerinde onda bir üzerinden öşür verilmesi icap eder.
-Zekata tabi olan bir mala sahip bulunan kimse, zekatla mükellef olmak için, yıl sonunu beklemesi gerekir. Mahsülde böyle bir beklemeye müsaade yoktur. Hasat zamanı öşrün hemen verilmesi lazım gelir.
-Zekatta mükellefin akıllı olması, erkeklik veya kadınlık çağına ulaşmış olması gerekir. Öşür arazisinde mal sahibine değil, araziye bakılır. Sahibi fakir veya deli olsa da onun tarlasında yetişen mahsülden öşür alınır. Öşür zekatta olduğu gibi sırf ibadet değildir. Bir bakıma vergi olduğundan dolayı miras olarak varislere intikal etmiş bulunan mallardan da öşür alınır.
-Para ve ticaret malı, yıl sonuna kadar bir artma göstermese bile, zekata tabi tutulmaktadır. Binaenaleyh yol sonunda mevcut olan malın değeri üzerinden zekatı verilir. Öşür arazisi ekilmeyecek ve sulanmayacak olursa, mahsül yetişmeyeceğinden bir şey vermesi gerekmez. Yani öşür arazisinde toprağın kıymeti asli kıymeti değil çıkan mahsül dikkate alınır.
-Zekat mallarında farziyyetin tahakkuku için nisap miktarında bir malın bulunması şarttır. Öşür mükellefiyetinde bu husus ihtilaflıdır. Şöyle ki, İmam Ebu Yusuf ile İmam Muhammed, çıkan mahsülün beşk vesk miktarında olmasını ve bir yıl dayanabilecek cinsten bulunmasını ifade etmektedirler.
İmam Ebu Hanife ise : çıkan mahsül az veya çok olsun, sebze ve meyve gibi yaş mahsüllerden olsun veya arpa buğday yulaf ve susam gibi kuru mahsüllerden bulunsun öşrünün verilmesi gerektiği içtihadında bulunmuştur. Sahih olan ve tercih edilen ve fakirin lehine olan hüküm de budur. Çünkü ihtiyatla amel, daima tercihe şayandır.
Selam ve dua ile.
Kazandığımız bütün kazançlarda mutlaka fakirin de hakkı olduğunu bilip ona göre amel etmemiz istenmiştir. Bunların tamamına birden Zekat adı verilmiştir. Ancak bazı kazançlarda zekattan ayrılan durumlar vardır ki onları sizlere açıklamak isteriz.
Öşrün farz olmasının şartı, ehliyet ve mahalliyet olmak üzere ikidir.
Ehliyet; arazi sahibinin müslüman olması demektir. Mahalliyet; işlenen toprağın öşür arazisinden olması demektir. Bu vasıfta olmayan bir yere, mesela araziyi haraciyeye öşür vermek gerekmez.
Öşür toprak mahsüllerinin zekatı olmakla beraber, diğer malların zekatından farklı tarafları bulunmaktadır.
Bunları şöyle sıralayabiliriz.
-Para ve ticaret mallarına yılda bir defa zekat verilmesi gerektiği halde , öşür arazisinden yılda kaç mahsül elde edilirse hepsinden 1/10 (öşür) verilmesi lazım gelir.
-Zekat paranın ve malın kursta birinden ödendiği halde, arazi mahsüllerinde onda bir üzerinden öşür verilmesi icap eder.
-Zekata tabi olan bir mala sahip bulunan kimse, zekatla mükellef olmak için, yıl sonunu beklemesi gerekir. Mahsülde böyle bir beklemeye müsaade yoktur. Hasat zamanı öşrün hemen verilmesi lazım gelir.
-Zekatta mükellefin akıllı olması, erkeklik veya kadınlık çağına ulaşmış olması gerekir. Öşür arazisinde mal sahibine değil, araziye bakılır. Sahibi fakir veya deli olsa da onun tarlasında yetişen mahsülden öşür alınır. Öşür zekatta olduğu gibi sırf ibadet değildir. Bir bakıma vergi olduğundan dolayı miras olarak varislere intikal etmiş bulunan mallardan da öşür alınır.
-Para ve ticaret malı, yıl sonuna kadar bir artma göstermese bile, zekata tabi tutulmaktadır. Binaenaleyh yol sonunda mevcut olan malın değeri üzerinden zekatı verilir. Öşür arazisi ekilmeyecek ve sulanmayacak olursa, mahsül yetişmeyeceğinden bir şey vermesi gerekmez. Yani öşür arazisinde toprağın kıymeti asli kıymeti değil çıkan mahsül dikkate alınır.
-Zekat mallarında farziyyetin tahakkuku için nisap miktarında bir malın bulunması şarttır. Öşür mükellefiyetinde bu husus ihtilaflıdır. Şöyle ki, İmam Ebu Yusuf ile İmam Muhammed, çıkan mahsülün beşk vesk miktarında olmasını ve bir yıl dayanabilecek cinsten bulunmasını ifade etmektedirler.
İmam Ebu Hanife ise : çıkan mahsül az veya çok olsun, sebze ve meyve gibi yaş mahsüllerden olsun veya arpa buğday yulaf ve susam gibi kuru mahsüllerden bulunsun öşrünün verilmesi gerektiği içtihadında bulunmuştur. Sahih olan ve tercih edilen ve fakirin lehine olan hüküm de budur. Çünkü ihtiyatla amel, daima tercihe şayandır.
Selam ve dua ile.