Zeka doğuştan mı kazanılır yoksa zamanla geliştirilir mi?

  • Konbuyu başlatan Konbuyu başlatan ESDE
  • Başlangıç tarihi Başlangıç tarihi

ESDE

Hamiş Melek
Zeka doğuştan mı kazanılır yoksa zamanla geliştirilir mi?
zeka
zeka, bebek, kazanmak, zaman, gelisim konusunu incelemektesiniz


Sevgili Melekler,

Zeka kısaca insanın öğrenme ve uyum gücü olarak tanımlanabilir. Edison’a başarısını neye borçlu olduğunu sorduklarında bunun % 5’inin zeka, % 25’inin ise çalışmak olduğunu söylüyor. Okul hayatında hep birinci olan birçok kişinin hayata atıldığında başarısız, istikrarsız olduğunu sık sık görürüz. Okul başarısında klasik zeka yeterliyken, hayat başarısında duygusal zeka olarak tanımlanan duygusal ve sosyal becerileri öğrenme yeteneği ön plana çıkar.




Zeka sayısal olarak hesaplanamaz

Eski anlayışa göre, zeka doğuştan gelir, sabittir, değiştirilemezdi. Sayısal olarak ölçülebilirdi. Öğrencileri seviyelere ayırmak ve öğrenme güçlerini ölçmek için kullanılır, böylece gelecekte başarılı olabilecekler tahlil edilirdi.
Yeni anlayışta ise zeka geliştirilebilir, iyileştirilebilir, sayısal olarak hesaplanamaz. Hesaplanan sadece mantıksal zeka katsayısıdır. Zeka problem çözme, verim gösterme, ürün ortaya çıkarma sürecinde sergilenir. Zekayı sergilemenin çeşitli yolları vardır. Gerçek hayat şartları zekayı etkiler.
Bütün bebekler belli bir potansiyele sahip olarak doğuyor, ancak bu potansiyelin aktif hale getirilmesi için aileye büyük görev düşüyor. Her insanın genlerinde yazılı biyolojik olarak geçen bir zeka gücü vardır. Diyelim ki, bir insanın boyu genlerinde 180 santimetre olarak yazılı. Çocuk iyi beslenirse 180 santimetreye kadar uzar. Aksi durumda boyu 160 santimetre civarında kalır. Zeka da böyledir. Ortalama insan IQ’su 100’dür. Yeni doğan bir bebeğin potansiyel zekası ise 140’tır. Çocuk eğitilmediğinde, zihinsel uyarıyı almadığında veya okumadığında IQ’su 100’lerde kalır.
Çocuğun zeka seviyesinin yanı sıra, nasıl bir zeka türüne sahip olduğu, ona vereceğimiz eğitim açısından da çok önemlidir. Eskiden tek zeka kavramından bahsedilirken bugün 8 farklı zeka türü olduğu kabul ediliyor. Bu zeka türlerini şöyle sıralayabiliriz:

Sözel zeka:
Kelimeleri etkili kullanma yeteneğidir. Bu çocuklar dinleyerek öğrenmeyi sever, duygu ve düşüncelerini sözel ifadelerle aktarırlar. İyi yazarlar, iyi anlatırlar, kitap okumayı, kelime oyunları severler. Kavramlarla ve kelimelerle düşünürler. Bu çocukların ebeveynlerinin onları konuşturmaya çalışması faydalı olur. Sözel zekaya sahip çocuklar daha çok yazar, gazeteci ve politikacı olurlar.

Sayısal zeka:
Sayısal zekası yüksek olanlar sebep-sonuç ilişkisi kurmayı, “neden” demeyi severler, çok soru sorarlar. Olayları kategorize ederek bağlantılar kurmaya kafa yorarlar. Bu çocuklar hesap yapmayı, bir makineyi söküp nasıl çalıştığını görmeyi severler. Nedenini bilmediği şeyi fazla akılda tutamazlar. Bilim adamı, matematikçi ve bilgisayar programcısı olma ihtimalleri yüksektir.

Görsel zeka:
Görsel zekası yüksek olanlar işittiklerini değil de, gördüklerini akıllarında daha iyi tutarlar. Bu zeka türüne sahip çocukların yaşıtlarına kıyasla resimleri güzeldir. Film ve slayt gösterileri eşliğinde öğrenmeyi severler. Hayal dünyaları geniştir. Resimli kitaplara, sanatsal etkinliklere yatkındırlar. Renklere çok hassastırlar. Mimar, fotoğrafçı ve dekoratör olabilirler.

Müzik zekası:
Ritim, nota, ses tonu, ahenk, melodi gibi müziksel unsurlara aşırı duyarlıdırlar. Müziksel unsurları hemen fark ederler, değerli bulurlar ve ifade ederler. Nota, solfej bilmeseler bile, melodileri hemen akılda tutarlar. Müzik eşliğinde çalıştıklarında öğrendiklerinin kalıcılığı artar. Tempo tutma, mırıldanma, ıslık çalma, eşlik etme, müzik dinleyerek kitap okuma sevdikleri şeylerdir.

Bedensel zeka:
Bir sorunu çözmek, bir model oluşturmak, bir şeyler üretmek için bedenlerini, ellerini, parmaklarını kullanabilme gücüdür. Bedensel zekası yüksek olanlar, duygu ve düşüncelerini dokunarak, hareketlerle anlatmada beden dilini kullanmaya çok yatkındırlar. Koşmayı, zıplamayı, mimik ve jestleri kullanmayı, bir yerler inşa etmeyi çok severler. El becerileri iyidir, yap-bozu severler. Tamir işlerini çok rahat yaparlar. Başkalarının mimik ve jestlerini kolayca taklit ederler. Uzun süre kaldıklarında kıpırdamaya başlarlar. Sporcuların, aktörlerin, heykeltıraşların çoğu bedensel zekası yüksek olan insanlardır.

Sosyal zeka:
Çevresindeki insanların duygularını, isteklerini, ihtiyaçlarını anlama, ayırt etme ve karşılaştırma gücüdür. Sosyal zekası yüksek olanlar, insanları tanıma konusunda çok başarılıdırlar. Liderlik özellikleri vardır. Yüz ifadelerine ve seslere, insanlardaki farklılıklara duyarlıdırlar. Yüzleri çok iyi okurlar. Analiz etme, yorumlama ve değerlendirme kapasiteleri yüksektir. Sözlü ve sözsüz iletişimde yetenekleri üstündür. Organize etmeyi, lider olmayı, başkalarına yardım etmeyi, beraber ders çalışmayı, empatik iletişimi ve öğretmeyi severler. Genellikle danışman, öğretmen ve siyasi lider olurlar.

İçsel zeka:
Kendi ile ilgilenme, kendini tanıma, güçlü zayıf taraflarını fark etme yeteneğidir. Kim olduğu, neyi yapmak istediği, nelere yönelmesi gerektiğini, nelerden uzak durması gerektiğini bilme kapasitesidir. Bir şeyi düşünürken kendi duyguları, ilgisi, ihtiyaçları ve istekleriyle amaçlarını bağdaştırmaya çalışırlar. Bağımsız olma, kendilerini açık ve net dile getirme, olaylardan ders almaya yatkındırlar. Bu zeka türüne sahip çocukları düşünmeye, oturup kafa yorarak fikir üretmeye teşvik edebilirsiniz. Psikolog olmaya yatkındırlar.

Doğal zeka:
Çevre, doğa olayları, ekolojik unsurlara aşırı duyarlıdırlar. Düşünürken doğa formları, hayvan- bitki figürleri ile düşünürler. Hayvan beslemeyi, doğayı, toprakla uğraşmayı önemserler. Mevsimler, iklim olayları ile ilgilenirler. Hava tahmin konularına ilgi duyarlar.

Duygusal zekâ IQ’dan daha önemli

Harvard Üniversitesi en iyi öğrencilerini 10 sene boyunca izlemeye alıyor, hayat başarılarına bakıyor. Sonuç hüsran. Okul başarısı çok yüksek olan öğrenciler neden hayatta başarılı olamıyorlar? Çünkü bu insanlar duygularını ve diğer insanlarla olan ilişkilerini yönetemiyorlardı. Yanlış şeyleri seviyorlar, kendilerini tanımıyorlar, yanlış kararlar verip entelektüel enerjilerini boşa harcıyorlardı.
İşte bu sırada Sinirbilimci Antonio R. Domasio, “Descartes’ın Yanılgısı” (1994) adlı bir kitap yazdı. Duyguların insan beyni için gerekli olduğunu savunup akla duygulardan daha fazla değer veren sistemi eleştirdi. Descartes’in “Cogito, ergo sum (Düşünüyorum, öyleyse varım)” sözünden yola çıkarak, doğulu bilginlerin benimsediği görüşlerin yok sayılmasının yanlış olduğunu belirtti.
Son yıllarda da kişinin mantıki zekâ katsayısının (IQ) yüksek olmasının başarı için yeterli olmadığı, o kişinin duygusal zekâ katsayısının (EQ) da yüksek olması gerektiği kabul görmeye başladı.
Duygusal zekâ faktörlerini şöyle sıralayabiliriz.
1- Kendini harekete geçirebilme gücü
2- Hedefini belirleyebilme gücü
3- Aksiliklere rağmen yoluna devam edebilme gücü
4- Dürtü ve isteklerini kontrol edebilme gücü
5- Ruh halini düzenleyebilme gücü
6- Empati yapabilme gücü
7- Ümit besleyebilme gücü


Zeki ama yavaş öğrenen çocuğa dikkat

Çocuk zeki olduğu halde yavaş öğrenebilir. Bu çocuğun elinde olmayan yeni tanımlanan bazı hastalıklar ile ilgili olabilir. Özel öğrenme güçlükleri (okuma, yazma, matematik) veya dikkat eksikliği, hiperaktivite bu rahatsızlıklardan biridir. Eğer erken fark edilirse çocuğunuzun akademik başarısını çok arttırabilirsiniz.
Çocuğun kromozomlarında yazılı potansiyel bir zekası vardır. Zeka testleri pratik zekayı ölçer. Öğrenme ile pratik zeka geliştirilebilir. Yavaş öğrenen çocuklarda pratik zekayı geliştirmeye ihtiyaç vardır. Bu çocuklar edinilen bilgiyi zihinsel olarak iyi işleyemezler, dolambaçlı yollara başvururlar.
Dikkat eksikliği çeken çocuklar ise 5-10 dakikada yapılacak ödevi 1-2 saatte yaparlar. Bunlar sık eşya kaybederler, kafa yoran işlerden kaçarlar, zeki oldukları halde tembeldirler, kıpır kıpırdırlar yerinde duramazlar. Ani hareket ederler. Yapılan son araştırmalar dikkati dağınık çocukların beyinlerinin ön bölgesinde bazı kimyasal maddelerde eksiklik olduğu, kan şekerini iyi kullanamadığını gösterdi. Eğer erken teşhis koyulabilirse bu çocukların akademik başarı ve sosyal uyumları özel yöntemlerle sağlanabilir. Bunun için anne babanın bilinçli davranması gerekiyor. ”Zeki çocuk büyüdükçe düzelir, enerjisi fazla bırakın koşsun, çok şımartmışsınız biraz sert davranın veya zekasını fazla engellemeyin daha kötü olur “ gibi yanlış tutumlar bu çocukların geleceğini kaybettirir.

Güçlü bir bellek için 5N1K kuralı
Aslında insanı insan yapan hafızasına kayıtlı olan bilgilerdir. Hepimiz sonsuz bir bellek yeteneği ile doğarız. Öğrendiğimiz her şey, tüm yaşam tecrübemiz beynimizdeki nöronlar arasında elektriksel ve kimyasal harflerle yazılıdır. Beynimize gelen girdiler kütüphaneden farklı olmayan bir dosyalama sistemi ile çalışır. Bazı dosyaları tamamlanmış kabul edip kapatırsak araya yeni bilgi yüklenilmez. Bu genelde değişimi sevmeyen kişiler için geçerlidir. Mevcutla yetinir, hep aynı kalır.
Kaliteli bir bellek için gerekli birçok unsur vardır. Bunlardan biri de uykudur. Uykudayken önemli bilgiler ön bellekte tutulur, sık kullanılmayanlar ise uzun dönemli belleğe gönderilir. Uykunun RM döneminde yani derin uykuda beyin aktif çalışır. Bu evrede beyin aktif bilgi işlem ve arşivleme yapar. Kaliteli bir bellek için kaliteli uykuya ihtiyaç vardır.
Beynimizi güçlü tutmak istiyorsak, kaydedeceğimiz bilgileri 5N1K kuralına göre beyne yazmalıyız. “Kim, ne, nerede, ne zaman, nasıl, niçin” sorularına cevap verilerek yazılan bilgiler, beş duyu ile beyne kaydedildiği için kolay unutulmaz ve hemen hatırlanabilir.

Zayıf bir hafızanın 7 sorumlusu
1. Kötü hafızanın birinci sorumlusu, dikkatsizliktir. Düşüncesini yoğunlaştırabilen kişi, konuya konsantre olabilir. Dikkat edilmeden dinlenen bilgiler kuma yazılmış gibidir, hemen silinir.
2. Özgüven azlığı da kötü hafızanın sebeplerindendir. İnsan beyninde biyolojik bir saat vardır. Eğer o saate bilerek ve irade ederek saat 07:00’de kalkacağınızı söylerseniz, öyle programlamış olursunuz. Sabah 07:00’de kolayca kalkarsınız. Kolumuzdaki saate güvendiğimiz kadar hafızamıza da güvenirsek bizi yanıltmaz.
3. Bir başka kötü hafıza nedeni de önem vermemektir. Unutulan bilgiler genellikle o kişi tarafından önemsenmeyen bilgiler olacaktır. “Unuttum” demek mazeret değildir, o konuya önem vermediğiniz anlamına gelir.
4. Kötü hafızanın bir sorumlusu da, akılda tutma tekniğini bilmektir. Mesela, araba, kuş, mavi ve lale kelimelerini akılda tutmak istiyorsanız, bunları doğrudan ezberlerseniz aklınızda kalmayabilir. “Mavi arabanın üzerindeki kuşun ağzında lale var” şeklinde ezberlerseniz unutmak zorlaşır.
5. Bir diğer sebep de duygusal boyutun ihmal edilmesidir. Bir tiyatro sanatçısı rolünü öğrenirken heyecanları tekrar eder, böylece rolünü tam olarak uygular. Kelimeler ve heyecan beraber öğrenilirse kolay unutulmaz. Ayrıca merak dürtüsü de duygusal gücü arttırır.
6. Kesinlikle unutmamanız gereken bilgileri not edin. 1400 yıl önce Hz. Peygamber unutmamak için “Sağ elinizden yardım isteyin” demişti. Aldığınız notları zaman zaman tekrar ederseniz bilgiler kalıcı hafızanıza işlenir.
7. Kötü hafızanın önemli bir sebebi de bilgilerin kullanılmamasıdır. Zihinsel uyarıcıların çok olduğu, bilgilerin tekrar edildiği bir beyinde unutkanlık olmaz. İnsan beyni “kullan ya da kaybet” kuralı ile çalışır.



kaynak: Prof. Dr. Nevzat Tarhan