*MeleK*
♥Ben Aşık Olduğum Adamın Aşık Olduğu Kadınım♥
Yemen’den geriye kalan...
yemen şehitleri listesi yemen şehitleri isim listesi savaşı sehitleri
Yürek burkan bir Yemen türküsü ve birkaç mezar taşı… 300 bine yakın şehit verdiğimiz Yemen'den geriye kalanlar bunlar. Türkü belki yüzlerce yıl daha dilden dile dolaşacak ama şehitlerin geride bıraktığı son mezarlar da yok olmak üzere.
‘Yemen Çölü nasıl bir ölü uykusundasın ki bunca şehidin kanı seni yeşertemedi. Anaların, gelinlerin ve nice yetimlerin ıssız yerlerde döktükleri gözyaşları yağmur olup üzerine yağsaydı bağrından ormanlar fışkırırdı. Hâlâ derin bir sükût içindesin. Bir dile gelsen neler anlatırsın.”
Mehmet Niyazi, Yemen şehitlerine atfen yazdığı ‘Ah Yemen’ romanına bu cümlelerle başlıyor. Türkülere, ağıtlara konu olan, hikâyeleriyle yürekleri sızlatan Yemen, Türk insanı için ayrı bir hassasiyet sebebi. Çünkü henüz çocuk yaşta ‘kutsal toprakları koruma’ amacıyla yollara düşmüş Anadolu evlatlarının çöllerde, susuz vadilerde ve sarp kayalıklarda ‘kırıldığı’ ülke burası. Fakat ne acıdır ki yaklaşık 300 bin şehidi bıraktığımız, yüz binlerce insanımızın da dönemeyip kaldığı bu topraklarda bugün Osmanlı’nın izi yok denecek kadar azalmış. Oysa bu ülkede çeşitli sebeplerle ölmüş birkaç kişinin bile anıtı var. Hatta San’a-Hudeyde arasındaki yol inşaatında ölen 50 Çinli için bile anıt yapılmışken 300 bine yakın şehit verdiğimiz bu ülkede bugün bir Türk şehidine ait tek mezar taşını bulmak için günlerce yol gitmeniz gerekecek. Üstelik Yemen, yüzyılın başında “Türk Mezarlığı” olarak anılıyordu.
Türk insanının Yemen’le tanışması çok eskilere, Yavuz Sultan Selim’e kadar gidiyor. Yavuz’un Mısır’ı fethetmesinden sonra Yemen bölgesi de Osmanlı topraklarına katılır. Osmanlı’nın bölgeye seferler düzenlemesinin nedeni ise Aden üzerinden Arap Yarımadası’na çıkmayı planlayan Hıristiyanların yolunu kesme düşüncesidir. Hudeyde’den Yemen topraklarına ayak basan Osmanlı ordusu Manaha’yı aşarak başkent San’a’ya doğru yol alır. Bilinenin aksine Yemen çöl değildir ve derin vadilerde, susuz platolarda ve dik kayalıklarda sıcak ve hastalıktan binlerce askerimiz şehit olur.
Bu yol üzerinde Beytimehdi denilen bir bölge var. Bugün herhangi bir iz kalmasa da Yemen’deki ikinci en büyük Türk mezarlığı burada. Öyle ki şehit olan her er için bir mezar taşı dikilseydi bu yamaçlarda devasa bir şehitlik olacaktı. Kutsal toprakları korumak için gelen Osmanlı orduları yaklaşık 400 yıl buraya hâkim olur. Fakat bu durum 1807’de sona erer. İngilizlerin teşvikiyle halifelik iddiasında bulunan İmam Yahya, tam 40 yıl boyunca Anadolu’dan gelen Türk evladının Yemen platolarında, derin vadilerinde ve Tehame Çölü’nde yitip gitmesine sebep olur. Osmanlı İmam Yahya’yı uzun uğraşlardan sonra etkisiz hale getirir fakat 1919’da Birinci Dünya Savaşı’nda Almanlarla ittifakın ağır faturası ödenirken Yemen’den de çıkılır.
Yemen’den çıkan son Osmanlı kafilesinde yer alan Zeki Ehiloğlu, Yemen hatıralarını kaleme alırken bu hazin öyküyü de bütün aşamalarıyla yaşayan birisi olarak defterine şu notları düşer: “Zavallı Yemen şehitleri! Siz bu volkan artığı yalçın topraklarda ılgın ılgın kan döktünüz, can verdiniz. Fakat sizi hatırlatacak hiçbir iz yok. Cezayir’de, Plevne’de, Sivastopol’da savaşanlar gibi sizin için marşlar söylenmedi, adınıza abideler dikilmedi. Çünkü sizi vuranlar kendi vatandaşlarınız sayılıyordu. Hatta o zamanlar bütün dünyaya karşı İslamlığı müdafaa eden sizler, milliyetinizi açığa vuramazken onlar sizden üstün olarak millet-i necibe sıfatını taşıyorlardı. Emin olunuz, sizi unutmayacağız. Kendi eseriniz olan Yemen türküsü ebedi hatıranız olarak söylenecektir.” Bugün, Yemen’de bilinen son Türk şehitliği başkent San’a’ya 56 km. mesafedeki Thula kenti yakınlarında. 3000 metrelik Masvar Dağı’nın eteklerinde kurulan şehir geçiş noktasında olduğu için Osmanlı döneminde de önemli bir bölgeydi. Dar bir merdivenden çıkılabilen Masvar Dağı’nın zirvesinde ise Osmanlı kalesi yer alıyor. Bütün vadiye hâkim bu kale yüzlerce yıl Osmanlı askerleri tarafından ülkeyi korumak için kullanılmış. Bugün ise geride sadece birkaç mezar taşı kalmış. Onlar da yerlerinden oynamış ve bir duvar dibine toplanmış. Yemenli uzmanlara göre burada yüzlerce Osmanlı askerinin mezarı var. Fakat ne bir kitabe ne bir anıt ne de açıklayıcı bir bilgi mevcut. Son birkaç mezar taşı da ortadan kalktığı zaman Yemen’deki Osmanlı izlerinin tamamı tarihe karışmış olacak.
Yürek burkan bir Yemen türküsü ve birkaç mezar taşı… 300 bine yakın şehit verdiğimiz Yemen'den geriye kalanlar bunlar. Türkü belki yüzlerce yıl daha dilden dile dolaşacak ama şehitlerin geride bıraktığı son mezarlar da yok olmak üzere.
‘Yemen Çölü nasıl bir ölü uykusundasın ki bunca şehidin kanı seni yeşertemedi. Anaların, gelinlerin ve nice yetimlerin ıssız yerlerde döktükleri gözyaşları yağmur olup üzerine yağsaydı bağrından ormanlar fışkırırdı. Hâlâ derin bir sükût içindesin. Bir dile gelsen neler anlatırsın.”
Mehmet Niyazi, Yemen şehitlerine atfen yazdığı ‘Ah Yemen’ romanına bu cümlelerle başlıyor. Türkülere, ağıtlara konu olan, hikâyeleriyle yürekleri sızlatan Yemen, Türk insanı için ayrı bir hassasiyet sebebi. Çünkü henüz çocuk yaşta ‘kutsal toprakları koruma’ amacıyla yollara düşmüş Anadolu evlatlarının çöllerde, susuz vadilerde ve sarp kayalıklarda ‘kırıldığı’ ülke burası. Fakat ne acıdır ki yaklaşık 300 bin şehidi bıraktığımız, yüz binlerce insanımızın da dönemeyip kaldığı bu topraklarda bugün Osmanlı’nın izi yok denecek kadar azalmış. Oysa bu ülkede çeşitli sebeplerle ölmüş birkaç kişinin bile anıtı var. Hatta San’a-Hudeyde arasındaki yol inşaatında ölen 50 Çinli için bile anıt yapılmışken 300 bine yakın şehit verdiğimiz bu ülkede bugün bir Türk şehidine ait tek mezar taşını bulmak için günlerce yol gitmeniz gerekecek. Üstelik Yemen, yüzyılın başında “Türk Mezarlığı” olarak anılıyordu.
Türk insanının Yemen’le tanışması çok eskilere, Yavuz Sultan Selim’e kadar gidiyor. Yavuz’un Mısır’ı fethetmesinden sonra Yemen bölgesi de Osmanlı topraklarına katılır. Osmanlı’nın bölgeye seferler düzenlemesinin nedeni ise Aden üzerinden Arap Yarımadası’na çıkmayı planlayan Hıristiyanların yolunu kesme düşüncesidir. Hudeyde’den Yemen topraklarına ayak basan Osmanlı ordusu Manaha’yı aşarak başkent San’a’ya doğru yol alır. Bilinenin aksine Yemen çöl değildir ve derin vadilerde, susuz platolarda ve dik kayalıklarda sıcak ve hastalıktan binlerce askerimiz şehit olur.
Bu yol üzerinde Beytimehdi denilen bir bölge var. Bugün herhangi bir iz kalmasa da Yemen’deki ikinci en büyük Türk mezarlığı burada. Öyle ki şehit olan her er için bir mezar taşı dikilseydi bu yamaçlarda devasa bir şehitlik olacaktı. Kutsal toprakları korumak için gelen Osmanlı orduları yaklaşık 400 yıl buraya hâkim olur. Fakat bu durum 1807’de sona erer. İngilizlerin teşvikiyle halifelik iddiasında bulunan İmam Yahya, tam 40 yıl boyunca Anadolu’dan gelen Türk evladının Yemen platolarında, derin vadilerinde ve Tehame Çölü’nde yitip gitmesine sebep olur. Osmanlı İmam Yahya’yı uzun uğraşlardan sonra etkisiz hale getirir fakat 1919’da Birinci Dünya Savaşı’nda Almanlarla ittifakın ağır faturası ödenirken Yemen’den de çıkılır.
Yemen’den çıkan son Osmanlı kafilesinde yer alan Zeki Ehiloğlu, Yemen hatıralarını kaleme alırken bu hazin öyküyü de bütün aşamalarıyla yaşayan birisi olarak defterine şu notları düşer: “Zavallı Yemen şehitleri! Siz bu volkan artığı yalçın topraklarda ılgın ılgın kan döktünüz, can verdiniz. Fakat sizi hatırlatacak hiçbir iz yok. Cezayir’de, Plevne’de, Sivastopol’da savaşanlar gibi sizin için marşlar söylenmedi, adınıza abideler dikilmedi. Çünkü sizi vuranlar kendi vatandaşlarınız sayılıyordu. Hatta o zamanlar bütün dünyaya karşı İslamlığı müdafaa eden sizler, milliyetinizi açığa vuramazken onlar sizden üstün olarak millet-i necibe sıfatını taşıyorlardı. Emin olunuz, sizi unutmayacağız. Kendi eseriniz olan Yemen türküsü ebedi hatıranız olarak söylenecektir.” Bugün, Yemen’de bilinen son Türk şehitliği başkent San’a’ya 56 km. mesafedeki Thula kenti yakınlarında. 3000 metrelik Masvar Dağı’nın eteklerinde kurulan şehir geçiş noktasında olduğu için Osmanlı döneminde de önemli bir bölgeydi. Dar bir merdivenden çıkılabilen Masvar Dağı’nın zirvesinde ise Osmanlı kalesi yer alıyor. Bütün vadiye hâkim bu kale yüzlerce yıl Osmanlı askerleri tarafından ülkeyi korumak için kullanılmış. Bugün ise geride sadece birkaç mezar taşı kalmış. Onlar da yerlerinden oynamış ve bir duvar dibine toplanmış. Yemenli uzmanlara göre burada yüzlerce Osmanlı askerinin mezarı var. Fakat ne bir kitabe ne bir anıt ne de açıklayıcı bir bilgi mevcut. Son birkaç mezar taşı da ortadan kalktığı zaman Yemen’deki Osmanlı izlerinin tamamı tarihe karışmış olacak.