*MeleK*
♥Ben Aşık Olduğum Adamın Aşık Olduğu Kadınım♥
Tüp bebek yöntemi hakkında
Bebek sahibi olmak, hemen her evli çiftin hayalidir. Evlendikten sonra kendi planladıkları zaman içinde ya da sürpriz şekilde gebe kalan kadınların yanı sıra; gebe kalma konusunda çeşitli sebeplerden dolayı zorluk çeken pek çok kadın var olduğu da bir gerçek. Ancak doğal şekilde gebe kalamayan kadınlar, günümüzün gelişen tıbbi teknolojisiyle kısa sürede gebe kalabiliyorlar. Halk arasında bilinen adıyla “Tüp bebek” yöntemi günümüzde pek çok kadının bebek sahibi olmasını sağlıyor.
İlk olarak 1978 yılında İngiltere’de Dr. Patrick Steptoe ve Dr. Robert Edwards tarafından, tüpleri tıkalı olduğu için gebe kalamayan bir hastaya uygulanan bu yöntem başarılı olunca tüm dünyada uygulanmaya başlandı. “Tüp bebek” tedavisinde 1992 yılında yapılan mikroenjeksiyon uygulamasıysa tıp dünyasında dönüm noktası oldu; bu sayede bir tek spermi olan erkekler dahi baba olabilir hale geldi ve erkek kısırlığı tedavisinde yepyeni bir dönem başladı.
Türkiye’de de şu anda Sağlık Bakanlığı’ndan ruhsat almış 90’a yakın merkez tüp bebek uygulamasını gerçekleştiriyor.
Günümüzde doğurganlığın azalmasının sebepleri
Gelişen toplum, yeni alışkanlıklar, yeni yaşam biçimi kazandırsa da, beraberinde birçok risk faktörünü de yaşamımıza sokuyor. Düzensiz beslenme, aşırı miktarda sigara ve alkol tüketimi çiftlerin bebek sahibi olma şansını olumsuz yönde etkilediği artık herkesçe bilinen bir gerçek.
Hızla gelişen ve değişen yaşam şartlarıysa, yaşam tarzlarındaki değişimlere neden olurken özellikle de beslenme alışkanlıklarındaki olumsuzluklar doğurganlığın azalmasına neden oluyor. Toplumlardaki yanlış beslenme alışkanlığı, yiyeceklerdeki katkı maddeleri, iş hayatının yoğunluğu, kirli hava, büyük şehirlerdeki zor yaşam koşulları, kafein, sigara ve alkol tüketimindeki artış da doğurganlığın düşmesinde başlıca sebepler arasında yer alıyor. Böylece kadınlarda yumurtlama seyrekleşirken, erkeklerde sperm kalitesi gün geçtikçe düşüyor.
Şişmanlık ya da aşırı zayıflık doğurganlığa engel
Şişmanlık ve yağlanma hem yumurtlamayı hem de sperm kalite ve sayısını olumsuz yönde etkiler. Özellikle Türkiye gibi genç nüfusun gittikçe arttığı ülkelerde, nüfusun giderek farklı alışkanlıklara yönelmesi, sağlıksız besin türlerini tüketmesi ve yaşam biçimine dikkat etmemesi önemli bir tehdit unsuru oluşturuyor.
Düzensiz beslenme sonucu aşırı kilo kaybının yanı sıra; normalin üzerinde bir kiloya sahip olmak da bebek sahibi olma konusunda hem kadın hem de erkek için aynı oranda risk unsuru olabilir. Sağlıklı beslenme, genel vücut sağlığını etkilediği gibi üreme sağlığını da etkiler. Bu nedenlerden dolayı, bebek sahibi olmak isteyen çiftlerin her şeyden önce yaşam biçimlerine ve beslenme alışkanlıklarına dikkat etmeleri gerekiyor.
Gebelik planlayan bir bayanın meyve, sebze ve karbonhidrat ve etin dengede olduğu bir diyet uygulaması, yağlı besinlerin alımını en az miktarda tutması gerekir. Bunun yanı sıra; günlük kalori alımı normal vücut kilosunu koruyacak şekilde ayarlanmalıdır. İdeal kiloda olmak ruhsal ve fiziksel sağlığın yanı sıra; bebek sahibi olabilmek için de çok önemli bir unsurdur. Bu hususlara dikkat edildiği takdirde, bebek sahibi olma şansı önemli oranda artar.
Doğurganlığı arttırmak için yapılması gerekenler
Gün geçtikçe daha fazla zararlı alışkanlık sahibi olan ve her yeni güne yeni streslerle başlayan insanoğlunda tüm bu değişimlerin doğurganlık üzerindeki olumsuz etkileri göz ardı edilemeyecek kadar büyüktür. Dünyada her yedi çiftten birinin kısırlık problemiyle karşı karşıya olduğu düşünülürse, durumun ciddiyeti ortaya çıkıyor. Örneğin erkek kısırlığı, beslenme alışkanlıkları, sigara, stres gibi çevresel sebeplerle günden güne artarken, tüm bu zararlı alışkanlıkların üreme sistemine zarar verdiği bilinen bir gerçek.
Sigaradaki nikotin yumurtalıklardaki genetik anormalliğin artmasına sebep oluyor. Hatta bu duruma paralel olarak erken menopoz da görülebiliyor. Sigara içen kadınların gebe kalma oranı, içmeyenlere göre daha düşük. Bunlarla beraber, düşük yapma riski daha yüksek. Alkolse hem erkekler de hem kadınlar da ciddi bir tehdit unsuru olurken, kafein alımı gebelik şansını azaltan faktörler arasındadır.
Kafein gebelikte düşük riskini artırırken, bebeklerin doğum ağırlıklarını olumsuz yönde etkiler. Bu nedenle, gebelik planlayan kadınların kafein alımını en az düzeyde tutmaları ve günlük çay, kahve tüketimini azaltmaları gerekir. Şişmanlık ve yağlanma hem yumurtlamayı hem de sperm kalite ve sayısını olumsuz yönde etkiler. Özellikle Türkiye gibi genç nüfusun fazla olduğu ve gittikçe arttığı ülkelerde, bu nüfusun giderek farklı alışkanlıklara yönelmesi, sağlıksız besin türlerini tüketmesi ve yaşam biçimine dikkat etmemesi önemli bir tehdit unsuru oluşturuyor.
Düzensiz beslenme sonucu aşırı kilo kaybının yanı sıra; normalin üzerinde bir kiloda olmak da bebek sahibi olma konusunda hem kadın, hem de erkek için aynı oranda risk unsuru olabilir. Sağlıklı beslenme, genel vücut sağlığını etkilediği gibi üreme sağlığını da etkiler. Bu nedenlerden dolayı, bebek sahibi olmak isteyen çiftlerin her şeyden önce yaşam biçimlerine ve beslenme alışkanlıklarına dikkat etmeleri gerekiyor. Gebelik planlayan bir kadının meyve, sebze, karbonhidrat ve etin dengede olduğu bir diyet uygulaması, yağlı besinlerin alımını minimumda tutması gerekir. Bunun yanı sıra; günlük kalori alımı normal vücut kilosunu koruyacak şekilde ayarlanmalıdır. İdeal kiloda olmak, ruhsal ve fiziksel sağlığın yanı sıra; bebek sahibi olabilmek için de çok önemli bir unsurdur.
İlk olarak 1978 yılında İngiltere’de Dr. Patrick Steptoe ve Dr. Robert Edwards tarafından, tüpleri tıkalı olduğu için gebe kalamayan bir hastaya uygulanan bu yöntem başarılı olunca tüm dünyada uygulanmaya başlandı. “Tüp bebek” tedavisinde 1992 yılında yapılan mikroenjeksiyon uygulamasıysa tıp dünyasında dönüm noktası oldu; bu sayede bir tek spermi olan erkekler dahi baba olabilir hale geldi ve erkek kısırlığı tedavisinde yepyeni bir dönem başladı.
Türkiye’de de şu anda Sağlık Bakanlığı’ndan ruhsat almış 90’a yakın merkez tüp bebek uygulamasını gerçekleştiriyor.
Günümüzde doğurganlığın azalmasının sebepleri
Gelişen toplum, yeni alışkanlıklar, yeni yaşam biçimi kazandırsa da, beraberinde birçok risk faktörünü de yaşamımıza sokuyor. Düzensiz beslenme, aşırı miktarda sigara ve alkol tüketimi çiftlerin bebek sahibi olma şansını olumsuz yönde etkilediği artık herkesçe bilinen bir gerçek.
Hızla gelişen ve değişen yaşam şartlarıysa, yaşam tarzlarındaki değişimlere neden olurken özellikle de beslenme alışkanlıklarındaki olumsuzluklar doğurganlığın azalmasına neden oluyor. Toplumlardaki yanlış beslenme alışkanlığı, yiyeceklerdeki katkı maddeleri, iş hayatının yoğunluğu, kirli hava, büyük şehirlerdeki zor yaşam koşulları, kafein, sigara ve alkol tüketimindeki artış da doğurganlığın düşmesinde başlıca sebepler arasında yer alıyor. Böylece kadınlarda yumurtlama seyrekleşirken, erkeklerde sperm kalitesi gün geçtikçe düşüyor.
Şişmanlık ya da aşırı zayıflık doğurganlığa engel
Şişmanlık ve yağlanma hem yumurtlamayı hem de sperm kalite ve sayısını olumsuz yönde etkiler. Özellikle Türkiye gibi genç nüfusun gittikçe arttığı ülkelerde, nüfusun giderek farklı alışkanlıklara yönelmesi, sağlıksız besin türlerini tüketmesi ve yaşam biçimine dikkat etmemesi önemli bir tehdit unsuru oluşturuyor.
Düzensiz beslenme sonucu aşırı kilo kaybının yanı sıra; normalin üzerinde bir kiloya sahip olmak da bebek sahibi olma konusunda hem kadın hem de erkek için aynı oranda risk unsuru olabilir. Sağlıklı beslenme, genel vücut sağlığını etkilediği gibi üreme sağlığını da etkiler. Bu nedenlerden dolayı, bebek sahibi olmak isteyen çiftlerin her şeyden önce yaşam biçimlerine ve beslenme alışkanlıklarına dikkat etmeleri gerekiyor.
Gebelik planlayan bir bayanın meyve, sebze ve karbonhidrat ve etin dengede olduğu bir diyet uygulaması, yağlı besinlerin alımını en az miktarda tutması gerekir. Bunun yanı sıra; günlük kalori alımı normal vücut kilosunu koruyacak şekilde ayarlanmalıdır. İdeal kiloda olmak ruhsal ve fiziksel sağlığın yanı sıra; bebek sahibi olabilmek için de çok önemli bir unsurdur. Bu hususlara dikkat edildiği takdirde, bebek sahibi olma şansı önemli oranda artar.
Doğurganlığı arttırmak için yapılması gerekenler
Gün geçtikçe daha fazla zararlı alışkanlık sahibi olan ve her yeni güne yeni streslerle başlayan insanoğlunda tüm bu değişimlerin doğurganlık üzerindeki olumsuz etkileri göz ardı edilemeyecek kadar büyüktür. Dünyada her yedi çiftten birinin kısırlık problemiyle karşı karşıya olduğu düşünülürse, durumun ciddiyeti ortaya çıkıyor. Örneğin erkek kısırlığı, beslenme alışkanlıkları, sigara, stres gibi çevresel sebeplerle günden güne artarken, tüm bu zararlı alışkanlıkların üreme sistemine zarar verdiği bilinen bir gerçek.
Sigaradaki nikotin yumurtalıklardaki genetik anormalliğin artmasına sebep oluyor. Hatta bu duruma paralel olarak erken menopoz da görülebiliyor. Sigara içen kadınların gebe kalma oranı, içmeyenlere göre daha düşük. Bunlarla beraber, düşük yapma riski daha yüksek. Alkolse hem erkekler de hem kadınlar da ciddi bir tehdit unsuru olurken, kafein alımı gebelik şansını azaltan faktörler arasındadır.
Kafein gebelikte düşük riskini artırırken, bebeklerin doğum ağırlıklarını olumsuz yönde etkiler. Bu nedenle, gebelik planlayan kadınların kafein alımını en az düzeyde tutmaları ve günlük çay, kahve tüketimini azaltmaları gerekir. Şişmanlık ve yağlanma hem yumurtlamayı hem de sperm kalite ve sayısını olumsuz yönde etkiler. Özellikle Türkiye gibi genç nüfusun fazla olduğu ve gittikçe arttığı ülkelerde, bu nüfusun giderek farklı alışkanlıklara yönelmesi, sağlıksız besin türlerini tüketmesi ve yaşam biçimine dikkat etmemesi önemli bir tehdit unsuru oluşturuyor.
Düzensiz beslenme sonucu aşırı kilo kaybının yanı sıra; normalin üzerinde bir kiloda olmak da bebek sahibi olma konusunda hem kadın, hem de erkek için aynı oranda risk unsuru olabilir. Sağlıklı beslenme, genel vücut sağlığını etkilediği gibi üreme sağlığını da etkiler. Bu nedenlerden dolayı, bebek sahibi olmak isteyen çiftlerin her şeyden önce yaşam biçimlerine ve beslenme alışkanlıklarına dikkat etmeleri gerekiyor. Gebelik planlayan bir kadının meyve, sebze, karbonhidrat ve etin dengede olduğu bir diyet uygulaması, yağlı besinlerin alımını minimumda tutması gerekir. Bunun yanı sıra; günlük kalori alımı normal vücut kilosunu koruyacak şekilde ayarlanmalıdır. İdeal kiloda olmak, ruhsal ve fiziksel sağlığın yanı sıra; bebek sahibi olabilmek için de çok önemli bir unsurdur.