Tekirdağ Şehir Tanıtımı

Bilge Gökçen

Yeni Üye
Üye
Tekirdağ Şehir Tanıtımı
tekirdağ malkara askeriyesi tekirdağ tanıtımı askeriyesi malkara askeriye hayrabolu
Bisante (Tekirdağ) (Tekirdağ-Merkez)


Tekirdağ�ın Bazı kaynaklarda Sisamlılar tarafından kurulduğu belirtilmektedir. Eski ismi Bizanthe olan Tekirdağ�ın Antik Çağdaki ismi Rhaidestos, Roma Çağında Rhadestus, Orta Çağda Rodosto idi. XIV.yüzyılda kenti ele geçiren Osmanlılar bu ismi Rodosçuk olarak değiştirmişlerdir. XVIII. Yüzyıldan sonra kente, kuzeybatısında bulunan Tekfur (Ganos) Dağı�ndan ötürü Tekfurdağı adı verilmiş, Cumhuriyetin ilk yıllarında da Tekirdağ olarak değiştirilmiştir.

Trakya�da Tarih öncesi dönemlere ait arkeolojik araştırmalar, 1970�li yıllardan sonra İstanbul Üniversitesi Prehistorya Ana Bilim Dalı öğretim üyelerinden Prof.Dr.Mehmet Özdoğan başkanlığında başlamış, 1990�dan sonra yine M.Özdoğan başkanlığındaki ekip ve Tekirdağ Müzesi, Trakya�da Tarih öncesi dönemlere ait kazı ve araştırmalarını sürdürmüşlerdir. Yapılan bu araştırmalar sonucunda Tekirdağ�da ilk yerleşimin MÖ.3000�lerde olduğu anlaşılmıştır.

Trakya�da Paleolitik Çağa ait yerleşme yeri olarak İstanbul yakınlarındaki Yarımburgaz Mağarası ve Trakya�nın Karadeniz kıyısında açık yerleşme yeri olarak Ağaçlı bölgesi bilinmektedir. Tekirdağ Müzesi Müdürlüğü�nün son yaptığı araştırmalarda Saray ilçesinde Ergene ve Galata derelerinin oluşturduğu Güneşkaya ve Güngörmez vadilerinde mağaralar tespit edilmiştir. Bu mağaraların üst kesiminde MÖ.5000-3000 yıllarına tarihlenen çanak çömlek parçaları bulunmuştur. Tekirdağ sahil şeridinde yapılan kazı ve araştırmalarda Neolitik (MÖ.8000�5000), Kalkolitik (MÖ.5000-3000) ve İlk Tunç Çağına ait yerleşmeler bulunmuştur.

İlk Tunç çağında, Trakya�da Marmara Denizi sahil kesimi boyunca yerleşmelerin uzandığı, son yapılan araştırmalarda ortaya çıkmıştır. İstanbul ile Gelibolu Yarımadası arasında İlk Tunç Çağı�nın başlangıcında oldukça yoğun yerleşmeler vardır. Gelibolu Yarımadası�nda bu yerleşmeler daha da yoğundur. Troya�nın birinci katıyla çağdaş olan bu yerleşmeler MÖ.3000-2700 yılları arasına tarihlendirilmiştir. Tekirdağ Müzesi�nin İstanbul Üniversitesi Prehistorya Ana Bilim Dalı ile ortaklaşa olarak yaptığı Menekşe Çatağı kazılarında bu dönem kalıntılarına oldukça yoğun olarak rastlanmıştır.

Tekirdağ yöresi, MÖ.1200�lerde Trakların yurdu idi. Tarihi kaynaklar MÖ.4000 ve 2000 yıllarında Trak akınlarından ve göçlerinden ve Traklar�dan ayrı kabileler ve şehir krallıkları olarak yaşamış, hiçbir zaman bir birlik oluşturamamış toplumlar olarak bahsetmektedirler.

Homeros�un İlyada adlı destanında; Traklar için at besleyen, at yetiştiren gibi sıfatlar kullanmaktadır. Trak kralı Rhesos�un atları için: �Görmedim onun atları gibi güzel, iri atlar, giderler yel gibi, kardan beyazdırlar� diye söz etmektedir. Ksenephon ise �Anabasis� (onbinlerin dönüşü) adlı eserinde bir Trak kenti olan Perinthos (Marmara Ereğlisi) halkının orduya yetişmiş atlar verdiğini yazmaktadır. Tanrılar arasında en çok Dionyzos (Doğa Tanrısı), Artemis (Bolluk ve bereketi Tanrısı), Hermes�e (Doğa ve Bereket Tanrısı.) saygı gösterirler.

Trakya�da yoğun olarak görülen irili ufaklı yığma tepelerin hepsi �Tümülüs� denilen mezar tepeleridir. Trakya�da en erken tümülüs MÖ.1300 yılına tarihlenen Kırklareli�de bulunan Taşlıbayır Tümülüsüdür. Ayrıca Kırklareli ve Edirne civarında Dolmen adı verilen büyük iri taşların yan yana getirilerek ve sonra üzeri tekrar iri bir taşlarla örtülerek yapılan anıtsal mezar tipleri vardır. Bu mezar tiplerinin ilk örnekleri Traklara aittir. Dolmen tipi mezarlar daha sonra bırakılmakla beraber, Tümülüs geleneği Roma döneminin sonuna kadar (MS.395) devam etmiştir.

MÖ.VI.yüzyılda Perslerin egemenliği altına giren yörede Odrysler MÖ.V. yüzyılda bir devlet kurmuştur. Pers Kralı Dareus MÖ.514-513 yıllarında Tuna�nın kuzeyine kadar ilerlemiştir. Bu sırada Istranca�ların batısında büyük su kaynaklarının bulunduğu alanda ordusu kamp kurmuştur. MÖ.476�da yılında Persler Kimon tarafından yenilgiye uğratılarak Trakya�dan çekilmişlerdir. MÖ.IV.yüzyıl başlarında yöreyi ele geçiren Büyük İskender, Odrys Devleti�ni Makedonya Krallığı�na bağlamıştır. Büyük İskender Perinthos�da darphane kurarak kendi adına para bastırmıştır. Daha sonra Galat akınlarına uğrayan yöre, İskender�in ölümünden sonra Seleukosların hakimiyetine girmiştir. MÖ.168�de Roma egemenliğine girmiştir. Bu dönemde Romalılar, Trakları Romalılaştırmak için emekli asker ve subaylarını yerleştirdikleri bir çok kent kurmuşlardır. Bu kentlerden bir tanesi Malkara�nın Kermeyan Köyü�nün kenarında yer alan Apri ya da Apros�tur.

MÖ.VIII. yüzyıl ile VI.yüzyıl arasında Ege adaları ile Marmara Denizi kıyıları ve Karadeniz kıyıları arasında büyük bir deniz ticareti başlamış, Sisam, Samos ve Magaralılar Marmara ve Karadeniz kıyılarında ticarete dönük koloni kentleri kurmuşlardır. Bu kentlerden en önemlileri Perinthos (Marmara Ereğlisi), Heraion (Karaevli), Bysante (Barbaros), Ganos (Gaziköy)� dur.

MS.395 � 1354 Roma İmparatorluğu�nun 395 yılında ikiye ayrılmasından sonra yöre Bizans (Doğu Roma) İmparatorluğu�nun toprakları içerisinde kalmıştır. MS.IV.yüzyılda Gotların, Bizans döneminde de Avarlar ile Slavların istilalarına uğramıştır. VII.yüzyılda Araplar, VIII.yüzyılda Bulgarlar, XII.yüzyılda Peçenekler tarafından yağmalanmıştır. XI.yüzyılda Bizans�ın Trakya Theması sınırları içerisinde yer alan, Marmara Denizi kıyısındaki bazı yerleşmeler Konstantinopolis�i (İstanbul) ele geçiren Latinler tarafından XIII.yüzyılda Venediklilere bırakılmış, Osmanlılar tarafından 1357 de ele geçirildi ise de, yeniden Bizanslıların egemenliğine girmiştir. 1361 yılında kesin olarak Osmanlı topraklarına katılmıştır.
 
Tekirdağ - Çorlu

Çorlu

Çorlu, Trakya'nın merkezi kesiminde, plato yüzeyinin üzerindeki düzlükte yer alır. çevreye oranla daha yüksekte olması, şehrin savunmasını kolaylaştırmakta, diğer taraftan gelebilecek tehlikeleri önceden görme avantajı sağlamaktadır. Ayrıca hemen kuzeyden geçen Çorlu Deresi, her mevsim şehrin su ihtiyacını karşılar. ilk çağ insanlarının aradığı bütün coğrafi özelliklere sahip alan bu sahanın, Trak göçleriyle birlikte yerleşmeye ve tarıma açıldığı şüphesizdir. Nitekim yakın çevrede Prehistorik döneme inen yerleşme merkezlerinin ortaya çıkarılması, bu görüşü doğrular. Bununla birlikte yeterince araştırma yapılmadığı için, Çorlu şehrinin kuruluş tarihi hakkında kesin bilgi veremiyoruz.

Çorlu'nun adı ile ilgili çok değişik ifadeler mevcuttur. Eski atlaslarda şehrin adı "Tzarylus", 'Tzurulum", "Tzuruius", "Tzurule", 'Tschuria", "Tziraitum" şeklinde geçmektedir. Bizans döneminde peyniri meşhur olduğu için, "Peynir Kasabası' anlamında "Tribiton" adı verilmekte, bazı eserlerde "Sirello" şeklinde kayıtlara da rastlanmaktadır. Halk arasında Çorlu adının çorak, işe yaramaz anlamındaki "çor" veya "çur"dan kaynaklandığı, şehrin Türkler tarafından alınışı sırasında zorluklarla karşılaşıldığından zor kelimesine benzetme yapılarak "çor"dan geldiği ifade edilmektedir. Roma zamanında Trakya'da "Cohors III. Lucensum" adını taşıyan bir askeri birliğin bulunduğu ve bu birliğin tamamen Trak savaşçılarından oluştuğu bilinmektedir. Romalılar savaşlarda Traklar dan yararlanıyor ve onlara "Cohors" kıtalarında görev veriyorlardı. Buradaki 'Cohors' kelimesi, Çorlu şehrinin adına sonderece benzemektedir. Marmara Ereğlisi 'nin hemen doğusundaki Kamaradere 'de ortaya çıkarılan tarihi belge, Çorlu hakkında en eski ve kesin bilgileri vermektedir. Kamaradere de ele geçen mezarın kitabesinde 'burada iki defa Çorlu-Tzouios idarecisi olan Sisinis gömülüdür" şeklinde kayıt mevcuttur. Sisinis'in 814 yılında öldüğü göz önüne alınırsa, belgenin Bizans dönemine ait olduğu anlaşılmaktadır. Sisinis, Çorlu kasabasında Curator Civitatis" ünvanı ile idarecilik yapmış, başarılı olduğu için iki defa bu görevi üstlenmiştir. Çorlu'nun adı ile yakından ilgisi olan "Curator" kelimesinin anlamı, gerek Latin gerekse Grek alfabesinde özen gösteren, dikkat eden şeklinde verilmektedir. Curator, belediye büyüklüğüne gelen yerleşmelerde özel işlerle görevli kişilerin, diğer deyişle belediye başkanlarının ünvanıydı. Bu ünvan, 2. yüzyılın sonunda Roma eyaletlerindeki şehirlerde belediye başkanları içinde kullanılmaktaydı.

Geniş sahaya yayılan Bizans imparatorluğunda, sınırları korumak için devamlı hudut muhafızları mevcuttu. Sınırdaki kuvvetler, Özellikle cesur ve savaşçı uluslardan seçiliyordu. Kamaradere'de mezarı bulunan Sisinisin yaşadığı yıllarda Trakya, Bulgar Kralı Kurum'un, ordularının tehditi altındaydı. Giderek artan Bulgar baskısına karşı, Bizansın ücretli askerlerle anlaşarak, bunları sınırdaki savunma noktalarına yerleştirmesi gayet doğaldır. Çorlu şehrinin adının da bu sırada. 9. yüzyılın başında şekillenmesi kuvvetle muhtemeldir.
Çor veya Çur terimi eski Türk boylarında yüksek bir rütbe veya ünvan olarak kullanılmaktaydı. Aynı şekilde sisinis kelimesininde Bizans ordusunda yardımcı olarak bulunan hunların veya Alanların kumandanlarına ünvan olarak verildiği bilinmektedir. Gerek sisinis, gerekse Çor Bizans kültürünün etkisi altında değişerek, Sisinis görevli memurun, çor ise görevin yapılsığı sınır kalesinin adı olarak kullanılmaya başlanmıştır. Böylece Çor veya Çur'dan, Çorlu şehrinin adı çıkmıştır...

1927


1958


Çorlu Kalesi


2000

Süleymaniye Camii
 
Tekirdağ - Çerkezköy

Çerkezköy
Çerkezköy ilçesi, 1877 – 1878 Osmanlı – Rus savaşından sonra kurulmuş ve buraya Çerkesler yerleştirilmiştir. Çerkezler kısa süre sonra bölgeyi terketmişler ve Bulgaristan’dan gelen yurtlarından çıkarılmış Türkler buraya yerleşerek bugünkü yerli halkın çok az bir kısmını oluşturmuşlardır. Çünkü buradaki birçok fabrikanın bulunmasından dolayı her şehirden insanlar görmek mümkündür ve nüfus bu bölgede her yıl çok hızlı olarak artmaktadır. 2006 da Çerkezköy ün 120 000 lik bir nüfusu vardı.Bu sayıma kasabalar dahildir. Yıldırım Beyazıd’ın Ankara Meydan Savaşı’nda Timur’a yenilip esir düşmesinden sonra şehzadeler arasında taht kavgası başlamıştır. Edirne’de bulunan en büyük şehzade Süleyman Emir’in kardeşi Musa Çelebi’ye mağlup olması üzerine Edirne’den İstanbul’a sığınmak üzere 15 kişilik mahiyeti ile kaçarken, Çerkezköy’de kardeşi Musa Çelebi’nin adamları tarafından katledilmiştir. Şimdiki Atatürk İlkokulu’nun bulunduğu yere gömülmelerinden sonra yine kardeşi Mustafa Çelebi tarafından Süleyman Çelebi’nin mezarının bulunduğu yere türb

Çerkezköy ilçesi, 1877 – 1878 Osmanlı – Rus savaşından sonra kurulmuş ve buraya Çerkesler yerleştirilmiştir. Çerkezler kısa süre sonra bölgeyi terketmişler ve Bulgaristan’dan gelen yurtlarından çıkarılmış Türkler buraya yerleşerek bugünkü yerli halkın çok az bir kısmını oluşturmuşlardır. Çünkü buradaki birçok fabrikanın bulunmasından dolayı her şehirden insanlar görmek mümkündür ve nüfus bu bölgede her yıl çok hızlı olarak artmaktadır. 2006 da Çerkezköy ün 120 000 lik bir nüfusu vardı.Bu sayıma kasabalar dahildir. Yıldırım Beyazıd’ın Ankara Meydan Savaşı’nda Timur’a yenilip esir düşmesinden sonra şehzadeler arasında taht kavgası başlamıştır. Edirne’de bulunan en büyük şehzade Süleyman Emir’in kardeşi Musa Çelebi’ye mağlup olması üzerine Edirne’den İstanbul’a sığınmak üzere 15 kişilik mahiyeti ile kaçarken, Çerkezköy’de kardeşi Musa Çelebi’nin adamları tarafından katledilmiştir. Şimdiki Atatürk İlkokulu’nun bulunduğu yere gömülmelerinden sonra yine kardeşi Mustafa Çelebi tarafından Süleyman Çelebi’nin mezarının bulunduğu yere türbe yaptırdığı bu nedenle Çerkezköy’ün eski adının “Türbedere” olduğu bilinmektedir.
1912 yılına kadar mevcut olan türbe ve civarındaki 15 kadar mezar, Balkan Harbi’nde 9 ay Bulgarların işgalinde kaldığı sırada, işgalci Bulgar askerleri tarafından yıkılarak talan edilmiştir. Çerkezköy ilçesi 29 Ekim 1922’de düşman işgalinden kurtarılmış. 1 Nisan 1938’e kadar Saray ilçesine bağlı bucak merkeziyken bu tarihte ilçe olmuştur.
Yıldırım Beyazıd’ın Ankara Meydan Savaşı’nda Timur’a yenilip esir düşmesinden sonra şehzadeler arasında taht kavgası başlamıştır. Edirne’de bulunan en büyük şehzade Süleyman Emir’in kardeşi Musa Çelebi’ye mağlup olması üzerine Edirne’den İstanbul’a sığınmak üzere 15 kişilik mahiyeti ile kaçarken, Çerkezköy’de kardeşi Musa Çelebi’nin adamları tarafından katledilmiştir. Şimdiki Atatürk İlkokulu’nun bulunduğu yere gömülmelerinden sonra yine kardeşi Mustafa Çelebi tarafından Süleyman Çelebi’nin mezarının bulunduğu yere türbe yaptırdığı bu nedenle Çerkezköy’ün eski adının “Türbedere” olduğu bilinmektedir.
1912 yılına kadar mevcut olan türbe ve civarındaki 15 kadar mezar, Balkan Harbi’nde 9 ay Bulgarların işgalinde kaldığı sırada, işgalci Bulgar askerleri tarafından yıkılarak talan edilmiştir. Çerkezköy ilçesi 29 Ekim 1922’de düşman işgalinden kurtarılmış. 1 Nisan 1938’e kadar Saray ilçesine bağlı bucak merkeziyken bu tarihte ilçe olmuştur.
e yaptırdığı bu nedenle Çerkezköy’ün eski adının “Türbedere” olduğu bilinmektedir.
1912 yılına kadar mevcut olan türbe ve civarındaki 15 kadar mezar, Balkan Harbi’nde 9 ay Bulgarların işgalinde kaldığı sırada, işgalci Bulgar askerleri tarafından yıkılarak talan edilmiştir. Çerkezköy ilçesi 29 Ekim 1922’de düşman işgalinden kurtarılmış. 1 Nisan 1938’e kadar Saray ilçesine bağlı bucak merkeziyken bu tarihte ilçe olmuştur.
Yıldırım Beyazıd’ın Ankara Meydan Savaşı’nda Timur’a yenilip esir düşmesinden sonra şehzadeler arasında taht kavgası başlamıştır. Edirne’de bulunan en büyük şehzade Süleyman Emir’in kardeşi Musa Çelebi’ye mağlup olması üzerine Edirne’den İstanbul’a sığınmak üzere 15 kişilik mahiyeti ile kaçarken, Çerkezköy’de kardeşi Musa Çelebi’nin adamları tarafından katledilmiştir. Şimdiki Atatürk İlkokulu’nun bulunduğu yere gömülmelerinden sonra yine kardeşi Mustafa Çelebi tarafından Süleyman Çelebi’nin mezarının bulunduğu yere türbe yaptırdığı bu nedenle Çerkezköy’ün eski adının “Türbedere” olduğu bilinmektedir.
1912 yılına kadar mevcut olan türbe ve civarındaki 15 kadar mezar, Balkan Harbi’nde 9 ay Bulgarların işgalinde kaldığı sırada, işgalci Bulgar askerleri tarafından yıkılarak talan edilmiştir. Çerkezköy ilçesi 29 Ekim 1922’de düşman işgalinden kurtarılmış. 1 Nisan 1938’e kadar Saray ilçesine bağlı bucak merkeziyken bu tarihte ilçe olmuştur.
 
Tekirdağ - Hayrabolu

Hayrabolu

Hayrabolu, Tekirdağ ilinin bir ilçesidir. Hayrabolu, Trakya'nın en eski yerleşim birimlerinden biridir. Türkler tarafından ilk olarak 1357 yılında fethedilmişse de kısa bir süre sonra Roma İmparatorluğu'nca geri alınmıştır. 1368 yılında Sultan I.Murad zamanında ikinci ve son olarak Roma İmparatorluğu'ndan geri alınmıştır. Bu tarihten sonra Anadolu'nun çeşitli bölgelerinden, özellikle Kayseri ve Sivas dolaylarından seçilen aileler Hayrabolu ve çevresine iskan edilmiştir.
Eski adı Chariupolis'tir (Hanri-polis; Rüzgarlı şehir). Bugünkü adı ise ikinci fethinden sonra Hanripol; Hayrı-bol olarak değiştirilmiştir ve günümüze "Hayrabolu" olarak gelmiştir



 
Tekirdağ - Malkara

Malkara
Tekirdağ ilinin bir ilçesidir.il merkezinin yaklaşık 56 km batısında yeralmaktadır Tekirdağ ilinin toprak alanı en büyük ilçesidir.
Tarihi kaynaklar Pers Kralı Kserkes (Kayhüsrev) zamanında Yunan şehirleri ile yapılan savaşlar (Pers savaşları) sırasında, Malkara’ya çok yakın olan Gürgen bayırı denilen yerde bir kalenin yapıldığı söylenmektedir. Bu kale civarında birçok yılan bulunduğundan, = bu kaleye Farsça Margar ve Margaar adı verilmiştir. Malkara sözü, yılanlı mağara veya yılanlı kale anlamına gelmektedir.
Malkara’nın çeşitli tarihi dönemlerde adı birçok değişiklerle günümüze gelmiştir. Margar-Margaar (İran’lılar), Megalo Hora (Bizanslılar), Megalo Goro, Migalgara, Maalgara ve en son şekli ile Malkara adını almıştır. Türkler, Gazi Süleyman Paşa’nın emrindeki güçlerle Rumeliye geçmişlerdir (1353-1356). Bu sırada Hacıilbey, Lala Şahin, Balaban Bey, Küçükhıdır Bey, Evrenbey, Hacısungur Bey, Müstecep Bey gibi ünlü komutanlar öncülüğünde Tekirdağ, Vize, Keşan, İpsala ve Çorlu şehirleri hızla fethedilmiştir. Kaynaklar bu arada Malkara’nın da alındığını yazmaktadır. 1360’lı yılların başında Bizanslıların saldırıları sonucunda birçok yer gibi Malkara’da elden çıkmıştır. Ancak l. Murat, bölgede duruma hakim olunca, daha önce elden çıkan yerler, Malkara’da dahil bölge kesin olarak Türklerin eline geçti.(1363) Malkara’yı feth eden komutanın da Hacı İl Bey olduğu bilinmektedir. Malkara’nın kesin olarak Türklere geçmesinden sonra, Osmanlıların iskan politikasına uygun olarak Anadolu’dan getirilen Yörükler, Malkara ve civarına yerleştirilmişlerdir. Bu arada, Ankara ve Çankırı dolaylarından getirilen bazı ahi grupları da Malkara'ya yerleştirilmişlerdir. Malkara ve civarına yerleştirilen Yörüklerin büyük bir bölümünün l. Mehmet (Çelebi) döneminde (1402-1421) Saruhanlı Beyliğinin yörükleri oldukları bilinmektedir. Bunlar; Konya, Aydın ve Muğla çevrelerinden getirilerek yerleştirilmişlerdir. Başlarında da ünlü Paşayiğit bulunmaktaydı. İstanbul’un Türkler tarafından alınmasından sonra, Malkara’nın Balkanlara yapılacak seferler sırasında önem kazandığı görülür. Fatih döneminde Malkara, daha sonraları “ Evlad-ı Fatihan ” adıyla anılan akıcıların merkezi olacaktır. Paşayiğit’in soyundan Turhan Bey, yaşadığı dönem içinde Malkara’nın gelişmesini sağlamış, bu dönemde Malkara oldukça gelişmiştir. Zira, akıncı birliklerinin tüm ihtiyaçları buralardan karşılanmaktadır. Fatih döneminin önemli akıncı beylerinden, Ömer Bey’in kabri de (1488) Malkara’da bulunmaktadır. Yükselme döneminde, Edirne-Belgrat önem kazanınca Malkara eski önemini yitirir, gibi görünür. Ancak bu sırada ünlü devlet adamlarının ve komutanlarının sürgün yeri olarak önemini devam ettirir. Bunlar arasında Hadım Süleyman Paşa (1548), Koca Sinan Paşa ünlü Osmanlı Vezir-i Azamıdır (1596), Sadrazamı Sofu Mehmet Paşa (1469), Hüsrev Mehmet Paşa, Melek Ahmet Paşa,Topal Mustafa Paşa(topal59), Boynu Eğri Mahmut Paşa, Hacı Evhat, (1524’lerde Kanuni’nin özel öğretmeni), Bedri Mustafa Paşa bulunmaktadır. Büyük Gezgin Evliya Çelebi Seyahatnamesinde Malkara’ya da yer vererek Malkara’nın 1.150 haneden oluştuğunu, evlerin kiremit örtülü, bakımlı bir şehir olduğunu belirtir. Malkara, 1828 Osmanlı-Rus Savaşı sırasında ilk defa işgale uğramıştır. 1878 Osmanlı-Rus Savaşında da Tekirdağ işgale uğrayınca Malkara’da önemli göçlere sahne olmuştur. Malkara, tarihin en kötü günlerini Balkan Savaşı sırasında yaşamıştır. 9 Kasım 1912’de Bulgarlar tarafından işgale uğramıştır. Yerli Bulgar ve Rumların da işbirliği ile 500’den fazla kadın, erkek ve çocuk şehit edilmiştir. Katledilen insanlar, toplu olarak gömülmüşlerdir. İşgal 8.5 ay sürmüş, bu arada şehir yağma edilmiş, yakılmış, yıkılmış, 14 Temmuz 1913’te Mustafa ve Enver Paşa’nın birlikleri tarafından şehir harabe halinde kurtarılmıştır. Malkara son kez l. Dünya Savaşı sonunda 20 Temmuz 1920’de Yunanlılar tarafından işgal edilmiş, 11 Ekim 1922’de sağlanan ateşkes uyarınca 14 Kasım 1922 tarihinde Yunanlıların şehri boşaltmasıyla kurtulmuştur. Malkara 1870 yılına kadar Gelibolu’ya bağlı kalmış bu tarihte Edirne vilayetine bağlı Tekfurdağ Sancağına (Tekirdağ) bağlanmıştır. Bazı kayıtlara göre de Malkara 1880 yılında ilçe olmuştur. Malkara ilçesi idari yönden 4 mahalle (Camiatik,erenler, Hacıehvat, Yenimahalle, Gazibey) 3 belde ve 70 köyden oluşmaktadır. Malkara ilçesinde biri ilçe merkezi, üçü kasaba (Sağlamtaş, Kozyörük, Balabancık) olmak üzere dört belediye teşkilatı vardır Malkara ilçesinin nüfusu ile ilgili olarak arşiv kayıtları üzerinde yapılan incelemelerde 1455 yılında hane sayısının 789 olduğu, nüfusunun da 3.990 civarında olduğu anlaşılmaktadır. Kanuni Sultan Süleyman zamanında nüfusu 3084, 3. Mehmet döneminde ise nüfusunun 2.835 civarında olduğu görülmektedir. 1831 yılında yapılan ilk gercek nüfus sayımında toplam nüfus 5.778’dir.
Tekirdağ iline 56 km. uzaklıkta olan Malkara’nın kuzey batısında Uzunköprü, kuzey doğusunda Hayrabolu, güney doğusunda Şarköy, güneyinde Gelibolu, batısında ise Keşan bulunmaktadır.1.149 km2‘lik yüzölçümü ile Tekirdağ ilinin toprak alanı en geniş ilçesidir. İlçede yüksek dağlar, vadiler yoktur. Genelde toprakları, aşınmış, tepelerden yarı ova özelliği gösteren plato görünümündedir. Tekirdağ ilinin en önemli dağı olan Tekir Dağları Malkara’ya 25 km. mesafededir. Bu dağlar, ilçemizin güney bölümünde, Tekirdağ-Gelibolu istikametinde uzanırlar. İlçenin sınırları Çimendere köyü yakınında son bulur. Ganos dağı, Tekir sıra dağlarının en önemli yükseltisidir. Malkara’nın yüzey şekilleri nedeni ile büyük akarsuları yoktur. Barajları ve göletleri besleyen dereler vardır ki en önemli deresi Sağlamtaş Kasabası'ndan geçen ve Saroz Körfezine dökülen Sağlamtaş deresidir(çokal göletine bir kısmı akar). İlçe; kara iklimine sahip olup, kış ayları soğuk ve yağışlı geçmektedir. Yazlar da, genellikle sıcak ve kuraktır. Yıllık yağış ortalaması 500 milimetredir. Malkara, Tekirdağ il merkezinin 58 km batısındadır. Tekirdağ’dan Yunanistan’a ulaşan D-110 karayolu üzerindedir. İlçenin, İstanbul- Tekirdağ –Çanakkale-Edirne-Kırklareli gibi il merkezleri ile yol bağlantısı bulunmaktadır

 
Tekirdağ - Marmara Ereğlisi

Marmara ereğlisi

Marmara Ereğlisi, Tekirdağ ilinin bir ilçesidir. Silivri'ye 35, İstanbul'a 90, Tekirdağ'a 38 km uzaklıktadır.
kolonistler tarafından kurulmuştur. Üç tarafı denizle kaplı bir Tarihi Bizans'a dayanan ilçenin eski adı Perinthos'tur ve M.Ö. 600 yılında Samosluyarımada şeklindeki ilçe uzun bir kıyı şeridine (32 km) sahiptir. Kapsamlı bir ticaret, gelişmiş bir ekonomi için büyük önem taşıyan iki önemli doğal limanı ve 3 iskelesi vardır.
Ayrıca deniz kenarında 3. yüzyıla ait kaya mezarları bulunmaktadır. İçerisinde bir açık hava müzesi bulunur. Perinthos iken adı Heraklia olarak değiştirilmiştir. Osmanlı Türkleri Heraklia'ya Ereğli dediler. Diğerleriyle karışmaması için de marmara ereğlisi demeye başladılar. Fatih Ereğli'nin gelirini İstanbul'daki imaretine vakfetmiştir. Cedid Ali Paşa fırtınadan kurtularak geldiği Ereğli'ye bir cami yaptırmış ve çok beğendiği bu yere gelip yerleşecek olanlara kolaylıklar sağlanacağını duyurdu. Böylece ilk Ereğli halkı oluşmaya başladı.
Osmanlı döneminde 1876'ya kadar barış içinde geçirmiştir. Deniz taşıtlarının uğrağı ve önemli bir liman olmaya devam etmiştir. Yunanlıların 20 Ekim 1920'de İzmir tümenini Ereğli kıyılarına çıkarmalarının 30 Ekim 1922'ye kadar Yunan işgali altında kaldı. 1987'ye kadar bucak olarak bağlı olduğu Çorlu ilçesinden ayrılarak ilçe oldu ama Seymen köyü Çorlu'da kaldı.

 
Tekirdağ - Muratlı

Muratlı

Muratlı, Tekirdağ iline bağlı, merkeze 20 km uzaklıkta bir ilçesidir.
Tekirdağ nüfusunun %15 ini oluşturur. Muratlı'yı ilginç kılan özelliklerden biri, ilçenin tam ortasından demir yolu geçmesidir.Türkiye de ilçesinin tam ortasından demir yolu geçen iki ilçeden birisidir muratlı. Diğeri ise ankara da bir ilçedir.
Muratlı ekonomik geçimini,çiftçilik ve o bölgede kurulmuş fabrikalarla sağlamaktadır. Halkın ekonomik gücü orta düzeydedir. Atatürk 1936 yılında muratlıyı trenle ziyaret etmiş ve Tren istasyonuna yakın bir evi ziyaret ederek kahve içmiştir. Şimdi ise o kaldığı ev restore edilmiş 'Atatürk ün evi' adını almıştır.

Ayrıca, ilçenin önemli gelir kaynaklarından birisi ise Trakya üniversitesine bağlı muratlı meslek yüksek okuludur. İlçeye ekonomik olarak büyük katkı sağlayan yüksek okul 3 bölümden oluşmaktadır. Öğrencilerin yurt imkanı olmadığı için ev kiralama, yiyecek, eğlence gibi giderleri ilçeye katkı sağlamaktadir.
Osmanlı sulatanlarından 1. Murat tarafından murateli olarak kurulmuştur. 1936 yılında Atatürk ilçeyi ziyaret etmiştir.

 
Tekirdağ - Saray

Saray

Saray Tekirdağ'ın bir ilçesidir. Tekirdağ'a olan mesafesi 78 km. Nufüsu 17100' dür. Saray ilçesi, kuzeyde Vize, doğuda Çatalca, güneyde Çerkezköy, batıda Çorlu ile çevrilidir.
Yüzölçümü 612 km² olup İl merkezine uzaklığı 82 km’dir.İlçenin yükseltisi ise 140 m’dir.
Düz bir alan üzerine kurulmuş bulunan ilçe topraklarının büyük bölümü Ergene Havzasında yer alır. Arazi kuzeydoğuda Yıldız Dağlarına doğru yükselerek uzanır. İlçenin en yüksek noktası Yıldız dağları üzerinde yer alan Karatepe’dir (473 m).
Trakya bölgesine hayat veren Ergene nehri Saray ilçesindeki Karatepe Güneşkaya mevkiinden doğar. Diğer iki akarsu Vize suyu ile Galata deresidir. Vize suyu ilçe dışında Ergene nehrine karışırken, Galata deresi Saray ilçesinin doğusundan geçip Çerkezköy ilçesinde Ergene nehrine ulaşır.
İlçenin sahip olduğu toprakların 314.895 dekarı kullanılan tarım alanları teşkil ederken orman ve fundalık alanlar 255.665 dekardır.
Trakya’da tek Karaçam ormanı Saray Kastro yöresinde bulunur. Bu sebeple Kastro yöresindeki 329 hektarlık Karaçam ormanı 18 Nisan 1988 tarihinde doğayı koruma alanı
(Milli Park) olarak ayrılmıştır. Yıldız Dağları ormanlıktır. Bu ormanlarda geniş yapraklı ağaçlardan, meşe ve karaçam hakimdir. “Bahçeköy” bölgenin önemli orman işletmelerinden biridir.
İlçede kara iklimi hakimdir. Kış ayları soğuk ve yağışlı geçmektedir.Yazlar sıcak ve kuraktır. Yıllık yağış ortalaması 678.2 mm’dir.


 
Tekirdağ - Şarköy

Şarköy

Tekirdağ ilinin bir ilçesidir. Tekirdağ'ın güneybatısında Marmara Denizi kıyısında kurulmuştur. Şarköy ilçesinde biri ilçe merkezi ikisi kasaba olmak üzere 3 belediye (Hoşköy, Mürefte) teşkilatı vardır. Güzel plajlar bulunduğundan turistik merkez durumuna gelmiştir. Tekirdağ`ın tek mavi bayraklı ilçesidir.
Şarköy ilçesinin batısında Kızılcaterzi köyü Buruneren çiftliği ve Fener Karadutlar mevkii ile Sofuköy’de İ.Ö. 6000-3000 yıllarına ait yerleşmeler tesbit edilmiştir. Bu yerleşmelerde savaş ve günlük kullanım aracı olarak kullanılan taş baltaların üretildiği ortaya çıkarılmıştır.
Şarköy İğdebağları (Araplı) köyü Kozmanderesi mevkiinde erken devir çağına ait (İ.Ö.1200) bronz eserler bulunmuştur. Bu eserler o dönemin maden kültürünü ne derece önemli olduğunu göstermekle birlikte aralarında Miken kılıçlarının da bulunması Ege dünyasıyla Trakya arasındaki ilişkileri göstermektedir.
M.Ö. 750-550 yılları arasında Yunanlılar Traklarla karşılıklı anlaşarak il kıyılarında koloniler kurmuşlardır. Kipert’in antik haritasına göre, il sınırları içinde ve Marmara Denizi kıyısında kurulan koloniler batıdan doğuya doğru şunlardır: Heraklea (Eriklice), Hora (Hoşköy), Ganos (Ganoz), Bizatnhe-Panion (Barbaros). M.Ö. 168-M.S. 395 yılları arasında bölgeye Romalılar hakim olurlar. Bu dönemde yöre, yarı bağımsız yaşamış fakat Trak kavimleri Romalılar’ın hakimiyetine uzun zaman direnmişlerdir.
Bizans idaresinde 1000 yıla yakın kalan Trakya bu dönemde Balkanlar’dan gelen akınlara uğramıştır. Hunlar, Avarlar, Slavlar, Peçenekler, Bulgarlar, Haçlılar ve Latinler.
Şarköy’ün bugünkü yerinde Antik ve Bizans devri haritalarında Tristatis, Agora gibi oturma yerlerine rastlanmaktadır. Rumeli’yi fetheden Orhan Bey’in en büyük oğlu Süleyman Paşa zamanında Şehirköy diye anılan adı, buraya Anadolu’dan göç eden Yörük Türklerin ağzında, şehirden Şar’a dönüştürülmüş ve Şarköy diye söylenmiştir.
Süleyman Paşa 1354 tarihinde Gelibolu’yu aldıktan sonra Şarköy ve Mürefte’yi alamadan fütühatını Tekirdağ’a uzatmıştır. 1356 tarihinde ani ölümünden önce Şarköy’ü de fethetmiştir. Süleyman Paşa’nın ölümünden sonra Şarköy’ü Bizanslılar tekrar geri almışlar ise de, I. Sultan Murat tahta geçer geçmez, 1362 yılında Şarköy’ü yeniden almıştır. Osmanlı Türkleri’nin Rumeli’yi almalarını sağlayan kuvvetlerin başında Yörükler, onlardan kurulmuş Yayalar ve Müsellemler gelir. Sultan Orhan zamanında başlayıp Fatih’e kadar, gittikçe hızı azalarak süregelen ve büyük Yörük akını, çok kısa zamanda il topraklarını kolayca doldurdu ve Türkleştirdi. Örneğin; Araplı (İğdebağları) Köyü Suriye Yörükleri tarafından kurulmuştur.
Balkan Savaşı’nda ordularımız 15-21 Ekim 1912 tarihli Lüleburgaz Savaşı’nda yenilince Çatalca’ya kadar çekildi. 4-20 Kasım tarihinde Çatalca’ya saldıran Bulgarlar bir netice alamayınca iki aylık bir mütareke imzalandı. Bu arada Şarköy ve Gelibolu cephesini 2. Tümen takviyeli olarak savunmakta idi. Mütareke bitince Bulgarlar 22 Aralık 1912 tarihinde 10. Kolordu taburlarını Marmara kıyılarından taşıyarak Şarköy’e çıktılar. 10 Haziran’da ordumuz taarruza geçerek Şarköy, Mürefte başta olmak üzere tüm Trakya topraklarını Bulgarlar’dan kurtardılar.
I. Dünya Savaşı sonrası gelişen olaylar neticesinde 20 Temmuz 1920 günü Yunanlılar Tekirdağ kıyılarına çıkartma yaptılar.
Rum ve Ermeniler’in içerden savaşa katılmaları ve Yunan işgal kuvvetlerine yardımcı olmaları sonunda birliklerimiz gerilediler. Şarköy 2,5 yıl kadar Yunan işgali altında kaldı. Şarköy 17 Kasım 1922 günü Yunan işgalinden kurtuldu.