Talep ve Dava Konusu

aSqimSin

Yeni Üye
Üye
Talep ve Dava Konusu
alacak davası zamanaşımı alacak davasında zamanaşımı davaları davalarında davası

II)Talep

Başkasından bir şey yapmasını ya da yapmamasını isteme hakkıdır.Talep asıl hakka bağlı bir yetkidir.Mutlak haklarda talep yetkisi ancak başkası tarafından ihlal edildiği zaman doğar.Alacağa bağlı talep hakkı çoğu zaman alacak hakkı ile birlikte doğar.Fakat her zaman böyle değildir.Vadeye bağlı borçlarda talep hakkı vade süresi gelince doğar.Bu tarihten önce alacak hakkı mevcuttur.Yenilik doğuran haklar hak sahibine talep hakkı değil de irade beyanında bulunarak bir hukuki sonucu sağlama yetkisi verir.

III)Dava

Hak sahibi ya talebi sonuç vermediği için ya da bu yola başvurmakta fayda bulmaması sebebiyle hakkının korunması amacıyla devletin yargı organına başvurabilir.Bu yetkiye dava hakkı denir.

1)Dava Çeşitleri:

Açana davacı ,aleyhine dava açılana davalı denir.Mahkemelerin taraflar arasındaki uyuşmazlığı çözümlemek amacıyla yürüttüğü dava faaliyetine de çekişmeli yargı (nizalı kaza) denir.Dava sözünü sadece çekişmeli yargı söz konusu olduğunda kullanmak doğru olur.Davalar davacının mahkemeden istediği himayenin türüne göre 3’e ayrılır:

a)Eda Davaları: Davacı davalının bir şey yapmaya bir şey vermeye veya bir şey yapmaktan kaçınmaya mahkum edilmesini ister.Dayandığı hakka göre çeşitli isimler alır.
-Davacının mülkiyet hakkına dayanarak mahkemeden davalıyı malını geri vermeye mahkum etmesini istemesi bir istihkak davasıdır.
-Bir tarafın borcunu ödemeye mahkum edilmesini istemesi söz konusu olan dava ise ifa davasıdır.
-Bir zararın tazmini hedef alınıyorsa da tazminat davası söz konusu olur.

Eda davası sonunda yapılan yargılama sonunda hakim davacının talebini yerinde bulursa esas itibariyle davalıyı edaya mahkum eden bir karar verir.Eda ilamı denen bu karar iki husus içerir.
1-Davanın dayandığı hakkın ya da hukuki ilişkinin var olduğunun tesbiti.
2-İstenilen edanın yerine getirilmesi için davalıya yöneltilmiş bir emir.

b)Tesbit Davaları


Bir hukuki ilişkinin var olup olmadığının tesbiti için açılan davalardır.İlişkinin varlığının tesbiti isteniyorsa müsbet tesbit;ilişkinin mevcut olmadığının tesbiti isteniyorsa menfii tesbit davası söz konusu olur.Bu dava sonucu verilen tesbit hükmü sadece dava konusu durumu tesbit eder.Tesbit kararının cebren icrası söz konusu olmaz,sadece alınan kararın ileride çıkabilecek bir uyuşmazlıkta kesin delil teşkil eder.

c)Yenilik Doğuran Davalar

Bu davalar ancak mahkemeye başvurularak kullanılması gereken yenilik doğuran hakların kullanılması niteliğinin taşıyan davalardır.Davacı mahkemeden mevcut bir hukuki ilişkiyi sona erdirecek ya da değiştirecek veya yeni bir ilişki kuracak bir karar vermesini ister.

2_)Davaya Karşı Savunma İmkanları:


Davalı davacının davasını kabul ederse bazı istisnalar dışında dava davacı lehine sonuçlanır.İstisnalar ise evliliğin butlanı veya nesebin reddi gibi davalardır.
Davalı davacının dayandığı olguların doğru olmadığının veya ileri sürülen olguların davayı haklı kılmayacağını ileri sürebileceği gibi başka olgulara dayanarak da kendisini savunabilir.

a)Davacı dayandığı olguların doğru olmadığının beyan edilmesine “inkar” ileri sürülen olguların doğru olmakla beraber davayı haklı kılmayacağını ileri sürmesine dava sebebinin inkarı veya dava temelinin yetersizliği savunması denir.

b)Davalı davacının ileri sürdüğü olguları veya dava sebebini inkar etmeyip savunmasını yeni olgulara veya hukuki sebeplere dayandırabilir.Bu savunmanın temeli usul hukuku olabileceği gibi temel hakka ilişkin hususlar da olabilir.Temel hukuka dayanan savunma imkanları iki gruba ayrılır.

aa)İtiraz:Bir hakkın doğumuna engel olan veya bir hakkı sona erdiren olguların ileri sürülmesidir.(temyiz kudreti yokluğu hak düşürücü süre).İtiraz teşkil eden husus ileri sürülmemiş dahi olsa dava dosyasındaki bilgilerden anlaşılabiliyorsa hakim bunu re’sen nazara alabilir.
bb)Def’i: Davalının borçlu bulunduğu edimi özel bir sebebe dayanarak yerine getirmekten kaçınmasına imkan veren bir savunma yoludur.

Ör:Zamanaşımı defi:Zamanaşımına uğradığında borç sona ermez fakat borçlu alacaklı tarafından ifaya zorlanamaz.

Borçlu yargılama sırasında bir defi ileri sürerse dava reddedilir fakat sürmezse hakim bunu resen nazara alamaz..Dava dosyasında borcun zamanaşımına uğradığı anlaşılsa bile hakim bunu resen nazara alamaz.

Bazı defiler borçluya sürekli olarak borcu ifa etmekten kaçınma hakkı verir.Bunlara kesin defiler denir.Bir kısım defiler ise ancak bir süre için ödemekten kaçınma hakkı verir;bunlara da geciktirici defi denir.

3-)Davanın ve Savunmanın İspatı:


Bir davada önce hangi tarafın bir husus ispat etmesi gerektiğinin tespiti davanın kaderini tayin eder.Bu hususa ispat yükü (ispat külfeti) denir.İspat bir olgunun varlığının veya yokluğuna hakimi usulüne uygun biçimde ikna etmektir.İsviçre Medeni Kanununun açıkça belirttiği üzere taraflar ileri sürdükleri hakları dayandıkları olguları ispatla mükelleftir.

-Özel Esaslar


a)Hakim önünde ikrar edilen olguların ispatı gerekmez.İkrar bir tarafın diğer bir tarafın ileri sürdüğü bir olayın doğruluğunu beyan etmesidir.Karşı tarafı ispat yükünden kurtaran kayıtsız şartsız ikrarlardır.
Vasıflı İkrar:A B’ ye 500 vermiş.B kabul etmemiş ve dava açılmış B borç değil bağış diyor davanın temelinin inkarı söz konusu.
Bileşik İkrar:B A’ dan parayı aldığını fakat sonra geri verdiğini iddia ederse ortaya çıkan inkardır.

b)Hayatın normal akışına uyan olguların ispatı gerekmez.
Önce paranın ödeneceği sonra da malın teslim edileceği öne sürülerek bir mal satışı yapılmış ve satıcı parayı almadan malı teslim ettiğini söyler.Parayı ödediğini ispat alıcıya değil parayı almadan malı teslim ettiğini ispat satıcıya düşer.

c)Herkesçe bilinen olguların ispatı gerekmez;genel olarak herkesin bildiği ya da öğrenmesi mümkün olan olaylardır.
d)Kanuni bir faraziyeye veya karineye dayanan bir kimse bunun kapsamına giren bir konuda ispat yükünden kurtulur.

Kanuni faraziyeden maksat belli bir olaya kanunun kesin bir sonuç bağlamasıdır.Kanuni karineden maksat ise kanunun ispat edilen bir olguyu ispatı gerekli bir hususun delil saymış olmasıdır.Fakat faraziyeden farklı olarak karşı taraf bu olayda karinenin doğru olmadığını ispat ederse karine çürütülmüş olur.Buna karinenin aksinin ispatı denir.
Kanun tarafından öngörülmüş olmamakla beraber ispat edilen bir olgudan başka olgunun varlığı veya yokluğunun sonucu çıkarılmasına fiili karine denir.

e)Kanunun ispat yükünü özel olarak tayin ettiği hallerde bu hükümlere uyulur.

f)İddiasını resmi sicil ve senetlere dayandıran kimse ispat yükünü yerine getrmiş olur.

-Resmi Sicil ve Senetlerin İspat Gücü


Kanunun alenileşmesini istediği bazı hukuki ilişkileri veya olayları kaydetmek için devlet memurları ne noterlerce tutulan sicillere resmi sicil denir. (nüfus kütüğü tapu sicili)
İspat açısından senet bir kimsenin aleyhine delil teşkil etmek düzenlediği belgedir.Resmi senet ise bir makamın katılması ile düzenlenen senettir.


IV)Cebri İcra

Mahkemede verilen eda ilamındaki edimi davalı kendi isteği ile yerine getirmezse hakkında cebri icra yoluna başvurmak gerekir.Cebri icra eda ilamlarının devletin bu husustaki teşkilatı tarafından zorla yerine getirilmesidir.

1)Para alacaklarında:Hakim borçluyu ifaya mahkum edince bu ilam borçlunun mallarının haciz veya iflas yolu ile paraya çevrilmesi suretiyle alacaklının alacağı olan paranın kendisine sağlanması tarzında icra edilir.
2)Alacaklıya iadesi gerekip de borçlunun zilyed olduğu bir menkulün iadesi hususundaki ilamlar cebri icra teşkilatı tarafından malın borçludan alınıp alacaklıya verilmesi tarzında icra olunur.
3)Gayrimenkul mülkiyetinin nakli veya gayrimenkul üzerinde bir irtifak hakkı veya gayrimenkul mükellefiyeti tesis üzerinde verilen ilamların ayrıca cebri icrası söz konusu olamaz Zira mahkeme hükmünün kesinleşmesi ile söz konusu sınırlı ayni hak tesis edilmiş olur.
4)Gayrimenkul tahliye ve teslimi hakkında ilamlar icra teşkilatı tarafından zorla yerine getirilir.
5)Yapma borçları ve yapmama borçlarının cebri icra imkanı yoktur.


V)Hakkını kendi gücü ile koruma:

Ancak istisnai hallerde caizdir.Ya hakkı tecavüz edene karşı koruma ya da ileride doğacak tehlikeye karşı korunma şeklinde ortaya çıkar.

1-Hakka yönelik mevcut tecavüze karşı korunma

Meşruu Müdafaa ve Iztırar Hali:

a)Meşru Müdafaa:Bir kimsenin gerek kendisinin gerek başkasının şahıs varlığına veya malvarlığına karşı yapılan haksız ve halen mevcut bir saldırıyı defetmek için tecavüzde bulunana karşı zorunlu bir karşı tecavüzdür.Başkasına verilen cezanın tazmini söz konusu değildir çünkü kanuna aykırı değildir.

Meşru müdafaanın söz konusu olabilmesi için aranan şartlar:

aa)Şahıs veya malvarlığına karşı bir tecavüz bulunmalıdır.Tecavüzün bizzat kendini savunana karşı olması şart değildir başkasına da olabilir.
bb)Tecavüz hukuka aykırı olmalıdır.
cc)Tecavüz halen mevcut olmalıdır.İleride ortaya çıkabilecek bir şey için müdafaaya başvurulamaz keza tecavüz sona erdiğinde de olmaz
dd)Tecavüz gerçek olmalıdır.Mevcut olmayan fakat mevcut sanılan bir tecavüzün meşru müdafaası olmaz.
ee)Müdafaa tecavüzü defetmek için gerekli araçların kullanılmasıyla sınırlıdır. Müdafaa esnasında çeşitli savunma araçlarından en az zararlısı seçilmelidir.
ff)Meşru müdafaada bizzat saldırıda bulunan kişilerin şahsına veya malına zarar verilebilir.Başkasına zarar verilmesi meşru müdafaa değildir.Ancak şartları varsa ıztırar hali söz konusu olabilir.

b)Iztırar Hali


Bir kimsenin gerek kendisinin gerek başkasının şahsını veya mallarını derhal vuku bulabilecek bir tehlikeden kurtarmak için bu tehlikeyi yaratmış olmayan diğer bir şahsın mallarına zarar verilmesidir.(A’nın B’ nin saldırısından kaçması için C’ nin evinin kapısını kırıp sığınması)
Meşru müdafaadan farklı olarak verilen zararı tazminden tamamen kurtulmak söz konusu değildir.Zararın ne oranda tazmin edileceğini hakim belirler.


2)İleride Doğacak Tehlikeye Karşı Korunma

Kuvvet kullanma:Bu hususta aranan şartlar:

a)Bir kimse ancak kendi hakkını korumak için kuvvet kullanabilir.
b)Hakkı korumak için resmi makamların zamanında müdahalesini sağlamak mümkün olmamalıdır.
c)Kuvvete başvurularak korunamadığı hallerde hakkın sonradan ileri sürülmesi imkansızlaşacak veya ciddi şekilde zorlaşacak olması gerekir.
d)Kuvvete başvurma,hakkı korumada elverişli olmalı ve bu yoldan başka bir çare bulunmamalıdır.

Şartları çerçevesinde kuvvet kullanılması halinde verilen zararı tazmin mükellefiyeti yoktur.



VI)Uğranılan Zararı Tazmin Ettirme

Hak sahibine sadece hakkını koruma imkanı sağlanmamış hakkına tecavüzden dolayı uğranılan zararın da tazmini isteme hakkı tanınmıştır.Bütün çabalara rağmen hakka uyulması sağlanamamış ya da uyulsa bile aradan geçen süre zarfında hak sahibi zarara uğramışsa zararın tazmini hakkı doğar.
 
Geri
Üst