su-i zan nedir

*MeleK*

♥Ben Aşık Olduğum Adamın Aşık Olduğu Kadınım♥
su-i zan nedir
zan nedir suizan ne demek zan ne demek suizan nedir su i


Kötü

zann, fena tahmin, şüphe "Sû" "fenalık, kötülük" demektir.

"Sû-i hareket (kötü

davranış)", "sûi ahlâk (kötü ahlâk)", "sû-i niyet (kötü niyet)" vb. gibi, "sû-izan" da, "kötü
zan"
anlamındadır. "Sû" kelimesi, verilen örnekler ve benzerlerinde, daima, "sıfat"
anlamını ifade
eder.

"Zan" kelimesi ise, "sanma; farz ve tahmin etme; ihtimâle göre
hükmetme" demek
olduğu gibi, "şek, şüphe, tereddüd, vehim, hayâl" gibi anlamlara da
gelir.

"Sû-i zann"ın
zıddı (karşıtı), "Hüsnüzan * (hüsn-i zan)"dır. "Hüsn",
"güzellik, iyilik, hoşluk, olgunluk,
mükemmellik" demektir. "Hüsn-i ahlâk (iyi - güzel ahlâk)",
"hüsn-i hat (güzel yazı)", "hüsn-i
niyet (iyi niyet)"... gibi, "hüsn-i zan"da, "iyi-güzel zan; bir
kimse veyâ bir olayın iyıliği hakkında
vicdânî kanâat" demektir.

Görüldüğü gibi, iki
türlü "zan" vardır. Zan, "tahmin" ve
"ihtimâl"e dayandığına göre, bu konuda alınacak
tavır ne olmalıdır. Kur'ân ve Hadis, bu
hususla ilgili davranışın nasıl olması gerektiğine
açıklık getirmektedir: Kur'ân-ı Kerim'de: "Ey
inanan (mü'min)ler! Zannın bir çoğundan
kaçının. Çünkü bazı zan (vardır ki) günahtır... "
buyurulmuştur (el-Hucurât, 49/12).
Âyette, "zanların birçoğundan kaçınınız" denilmekte; sebep
olarak da, "bazılarının
günah olduğu ifade edilmektedir. Demek ki, zannın hepsi günah değildir;
hattâ Allah'a ve
mü'min (inanan)lere hüsn-i zanda bulunmak gereklidır. Nûr Süresi'nde: "Onu
işittiğiniz
vakit erkek mü'minlerle kadın mü'minlerin, kendi vicdanları (önünde) iyi bir zann'da

bulunup da..." buyurulduğu gibi (en-Nûr, 24/12), bir Kudsî Hadis'de de:

"Ben,

kulumun, bana zannı gibiyim " diye vârid olmuştur. Hz. Peygamber (s.a.s) de: "Her biriniz,

Allah'a, hüsnüzan ederek ölsün"buyurmuş ve bir başka hadisinde de: "Hüznüzan,
imândandır"
demiştir.

Keşşâf ve benzeri büyük Kur'ân müfessirleri, "doğruyu ve
yanlışı, açık
belirtileriyle seçmeden, iyice gözleyip düşünmeden zanda bulunulmamasını"
önemle tavsiye
etmekte, "açıkta bir sebebi ve doğru belirtisi bulunmayan zannın harâm
olduğunu, kaçınılması
gerektiğini" belirtmektedirler. Ihtimal üzerine hüküm olan zanlar,
gerçeğe uymadığından,
başkasına bühtan ve iftira olacağından, zanda bulunanı vebâl
altına sokacaktır.

Bütün
bunlardan, zan konusunda çok dikkatli olmak gerektiği
ve "Sû-i zann"ın ise, kesinlikle yasak
olduğu, açıkça anlaşılmaktadır. Sû-i zann'ın
harâm olmayanı, yalnızca fısk ve fucûr
(günahkârlık) ile tanınan kimselere karşı
yapılanıdır. Durumu kesin olarak bilinmeyen birine
hüsnüzan gerekmese bile, Sû-i zan da
câiz değildir.

Sû-i zan'dan kaynaklanan
"tecessüs" hakkında da, daha önce
verilen Hucurât Süresi'ndeki âyette, "tecessüs de
etmeyin" buyurulmaktadır. Tecessüs,
"Onun-bunun durumlarını araştırmak, eksik (kusur)lerini
öğrenme isteği"dir. Allah
tarafından yasaklanan bu davranışla ilgili olarak Hz. Peygamber

(s.a.s)'de:

"Müslümanların eksiklerini, ayıplarını araştırmayın. Zira herkim
müslümanların
ayıplarını araştırırsa, Allah Teâlâ'da onun ayıb (kusur)ını tâkip eder,
nihayet evinin içinde bile
onu rezil ve rüsvây eder" buyurmuştur (Elmalılı Hamdi Yazır,
Hak Dini Kur'ân Dili, Istanbul
1960, VI, 4471-4473; Ömer Nasuhi Bilmen, Büyük Islâm
Ilmihâli, Istanbul 1957,
633-634).
 
hiççç okuyamadgm içn yazamıcam bn daha az sayfa istyrdm ama ynd ssaol
 
çok kotu okuyamadım bile daha düzgün yazın yinede emegine sglık arkdsm
 
Geri
Üst