M
Misafir
Forum Okuru
Sivas yöresinde dünür gezme - kız isteme geleneği
gezmeye gitme oyunları sivas kızları sivas kız isteme sivasta kız isteme kiz
Yurdumuzun birçok yöresinde olduğu gibi Sivas Yöresinde de bazı gelenek ve göreneklerimiz halen devam etmektedir. Bu geleneklerin bir parçası olan düğün geleneklerinden “Dünür Gezme -Kız İsteme” geleneğimizi hatırladığım kadarı ile anlatmaya çalışacağım. Bazı geleneklerimiz devam etsin veya etmesin yine de her yöre kendi şivesini, öz değerlerini, gelenek ve göreneklerini zaman zaman anımsayıp genç kuşaklara tanıtması o yörenin kendi kültürüne sahip çıkması demektir diye düşünüyorum.
Eskiden gençler büyüyüp serpilip de evlenme çağına geldiklerinde kız olsun erkek olsun evleneceği eşini kendisinin seçme şansı hemen hemen hiç yoktu. Şimdi olduğu gibi önceden tanışıp, konuşup anlaşarak evlenmek yok denecek kadar azdı. Büyükler kimi uygun görür ise o kişi ile gençler evlendirilirdi. Gençlerin karşı tarafa aşık olmak, sevmek, evleneceği hayat arkadaşını kendisinin tercih etme şansı yoktu. Daha çok her zaman büyüklerin dediği olurdu. Artık bu zihniyeti tasvip edip etmeme konusunu sizlerin takdirine bırakıyorum her görüşe saygım vardır Bana kalırsa tabi ki tasvip etmiyorum..Çünkü bir ömür boyu sonsuza kadar birlikte yaşayacak olan hayat arkadaşını herkes kendisi seçip tercih etmelidir ; diye düşünüyorum.…
Genellikle evlenme yaşına gelmiş oğlan anneleri her bulunduğu kalabalık ortamlarda oğullarına kız beğenmeye çalışırlardı. Hısım akraba cenazelerinde, düğünlerde, ‘mevlitlerde’, hamamda, ev gezmelerinde, kına gecelerinde, alıcı gözle bekar kızları inceler ve beğendiği kızların adreslerini o kızın yakınlarından alırdı. Daha sonra çevresindekilere o adresi sorup soruşturur ve yanına ağzı laf yapan bir akrabalarından bir bayan ile birlikte kızın adresine kız bakmaya yani görücüye giderlerdi. İşte buna Sivas’ta “Dünür Gezme-Kız İsteme” denir. Dünürlerin karşısına çıkan kızada ‘Görücüye çıkmak’ denir. Bazen de eğer oğullarına çalışan kız istiyorlar ise resmi dairelere gidip rast gele birisine ‘Canım burada şele bir ece temiz süt emmiş bekar gız var mı acaba’ diye sorarlardı. Eğer var ise o kızın adresini de alır listesine eklerdi.
Beğendikleri ve gidecekleri adresler kesinleştikten sonra teker teker dünür gezmeye başlarlardı. Gittikleri kızın kapısını çalarlar ve kapıya çıkan kişiye “ Bacı sizin bekar gızınız varmış beş dakika içeri girip bir duru suyunuzu içebilir miyiz” derlerdi. Ev sahibi de onlara “ Vah anam tanrı misafirisiniz helbet o nasıl söz buyurun içeri gız gapısı koprüdür olsun bacım hakkınızda hayırlısı “ der ve içeri buyur ederlerdi. (Demek ki o zaman insanların birbirine güveni ne kadar sonsuzmuş ki hiç tanımadığı birisini evine konuk olarak kabul ediyormuş ne güzel. Ama şimdi öylemi üzgünüm) .Oğlan annesi bilhassa habersiz çat kapı aniden, habersiz kız evine giderdi ki kız evinin güya pis mi temiz mi olduğunu anlamak isterdi.
Kızın annesi panik içinde etrafı toplarken evin bekar kızı da kendisine dünür geldiğini anlar ve hemen koşarak evin başka bir odasına kaçar kendisine çeki düzen verir ve kıyafetini değişirdi ki gelenlere bakımlı gözükmek isterdi. İçeri alınıp konuk edilen oğlan annesi ve yakını biraz kızın annesi ile havadan sudan konuştuktan sonra konuya girerdi. Oğlan annesi kızın annesine. “Vah anam gızınız bir yanımıza gelse de bir bardak su getirse içsek yüreğimiz bek yandı” derlerdi. Bu istek kıza ulaştırılır. Kız ilkönce gelen konukların ellerini tek tek öptükten sonra geri dışarı çıkıp temiz cam bardağın altına dantel örtü serili bardakaltlığı ile özenle suyu ikram ederdi. Kayınvalide adayı suyu içerken yavaş yavaş yudumlardı ki kızı bir güzel belli etmeden incelerdi. Bazen de su bardağını tetkik edip iyi yıkanmış mı diye kontrol ederlerdi. Kız boşalan bardağı alıp hemen dışarı çıkardı. Eğer oğlan annes “ gızım gelsene içeri ecük otur yanımıza hemen ne gaçıyon ki ‘ derlerse gelin adayı kız içeri gelir otururdu. Yoksa dışarıda dururdu. İçeri gelince de hep yere bakar kafasını kaldırmazdı. Eğer kafasını kaldırırsa da bu kez ‘Vah anam bu nasıl gız bekde serbestmiş gözleride fıldır fıldır anam tek çift oynuyor hemi ’ derlerdi. Eğer kızın annesi bir neden ile odadan dışarı çıkarsa hemen oğlan annesi evin tabanındaki tahtalar iyice fırçalanmış mı diye kilimi kaldırır bakardı, ya da evin diğer yerlerinin temizliğini incelerlerdi. El çabukluğu ile ev sahibine belli etmeden evin tozlarına bakarlardı. Hatta ihtiyacı olmasa bile kız evinin tuvaletine gider oranın temizliğine göre evin temiz olup olmadığına karar verirlerdi. Eğer o ev temiz ise kızı da beğenirlerdi. Bakır cezvede pişen buram buram kokan kahveler de içildikten sonra gitme vakti kıza sarılarak ağzının kokup kokmadığı belli edilmeden kontrol edilirdi. Giderken de ‘Hakkımızda hayırlısı’ diyerek oradan ayrılıp başka eve giderlerdi.
Oğlan annesinin dünür gezip kız isteme işi bazen günler, haftalar hatta aylar sürerdi. Eğer oğlan annesi içine sinen kızı bulmuş ise kız evini hamama davet ederdi. Buradaki amaç ise kızın vücudunda bir kusur var mı amaç onu kontrol etmekti. Bazen düşündüğümde bu konuda haklı olduklarını anlıyorum. Çünkü şimdi genç kızlarımız doğal güzelliklerini çok genç yaşta kaybediyorlar. Saçlar boya, ekleme saç, gözlerde lens, kirpikler takma. Gerçek güzellikleri anlaşılmıyor ki. Sahte güzellikte doğallığı kaybediyor tabii…
Nihayet kız beğenildikten sonra aile meclisinde tercih edilen kız ve kızın ailesi konuşulur son karar verilirdi. Tekrar kız evine gidilir yine dünür olunur ama bu kez oğlan evinden aile büyüklerinden birisi kızın ailesine’ Allah’ın emri ile kızınıza dünürüz kızınızı beğendik’ derlerdi. (Bu süreç içerisinde zaten her iki taraf birbirlerini dedektif gibi gizlice araştırmış ve soruşturmuş olurdu. Hatta kız evi de damadın işyerine belli etmeden gider, damat adayına belli edilmeden iyice uzaktan tetkik edilirdi.)
Kız evi önceden sorduğu için hemen gönlü olur “ Eh Allah yazdıysa ne diyek hayırlı uğurlu olsun bari” derlerdi. Yine kahveler içilir, havadan sudan konuşulur söz kesme, nişan tarihi yine büyüklerin oybirliği ile yine gençlere sorulmadan tesbit edilir, kız evinden birbirlerine hayır dualar edilerek ayrılırlardı. Daha sonra her iki aile arasında tatlı bir telaş başlardı.
Bütün bu aşamalar esnasında verilen kararlar çoğunlukla evlenecek kıza ve oğlana sorulmazdı. Onların fikri pek alınmazdı. Hatta kız ve oğlan birbirini görmeden kahveler içilir, söz kesilirdi. Çoğunlukla oğlana kız gösterilir ama kıza damat adayı gösterilmezdi. Onlara göre kızın görmesine gerek yoktu ki. Fikri hiç alınmazdı. Bazen tanıdık birisinin evinde kız ve oğlan uzaktan birbirine bakar hiç konuşmadan hayat arkadaşını seçmeye zorlanırlardı. Bu şekilde yani uzaktan da olsun görerek evlenenler yinede o zamanlar şanslı sayılırdı.
Oysa yeni evlenecek çiftler bir ömür boyu birlikte olacağı eşini kendisi tercih etmeli yürekten severek, isteyerek evlenmelidir. Mutluluklar asla tesadüflere, şansa bırakılmamalıdır. Aksi halde yıllar geçse bile o evliliklerde polyanacılık oynamak sonsuza kadar devam eder. Gençlerimizin yüreğinin sesini dinlemek ve kimi seviyorsa kiminle mutlu olacağına inanıyorsa büyüklerin bu konuda duyarlı ve anlayışlı, saygılı olup evlatlarının mutluluğu için onlara karşı anlayışlı olarak, tercihi evlatlarına bırakması gerekir diye düşünüyorum. Aksi halde o evlatlar büyüklerin tercih ettiği kişi ile zorla evlendirilse dahi yüreğinde ki kavuşamadığı o aşkı mezara kadar silemez, mutlu gözükse dahi her zaman sevdiği kişinin hayalini unutamaz. Böyle olunca da büyükler yaptıkları yanlışın vebalini asla ödeyemezler.
Sivas’ta Dünür Gezme- Kız İsteme geleneğini siz saygıdeğer okuyucularıma anlatmaya ve bu konudaki görüşlerimi sizlerle paylaşmaya çalıştım. Zaten bu gelenek halen devam ediyorsa da eskisi gibi yoğun değil. Artık gençlerimiz özgür iradesi ile, aşık olduğu kişi ile evlenip mutlu bir evlilik yapmaktadır. Oğlan anneleri de eski kayınvalideler gibi değil, daha anlayışlı daha şefkatli ve sevgi dolu olup genç evlatları ile sorunlarını paylaşabilmekte ve destek olmaktadır. Doğrusu da budur.
Sabiha Serin
Yurdumuzun birçok yöresinde olduğu gibi Sivas Yöresinde de bazı gelenek ve göreneklerimiz halen devam etmektedir. Bu geleneklerin bir parçası olan düğün geleneklerinden “Dünür Gezme -Kız İsteme” geleneğimizi hatırladığım kadarı ile anlatmaya çalışacağım. Bazı geleneklerimiz devam etsin veya etmesin yine de her yöre kendi şivesini, öz değerlerini, gelenek ve göreneklerini zaman zaman anımsayıp genç kuşaklara tanıtması o yörenin kendi kültürüne sahip çıkması demektir diye düşünüyorum.
Eskiden gençler büyüyüp serpilip de evlenme çağına geldiklerinde kız olsun erkek olsun evleneceği eşini kendisinin seçme şansı hemen hemen hiç yoktu. Şimdi olduğu gibi önceden tanışıp, konuşup anlaşarak evlenmek yok denecek kadar azdı. Büyükler kimi uygun görür ise o kişi ile gençler evlendirilirdi. Gençlerin karşı tarafa aşık olmak, sevmek, evleneceği hayat arkadaşını kendisinin tercih etme şansı yoktu. Daha çok her zaman büyüklerin dediği olurdu. Artık bu zihniyeti tasvip edip etmeme konusunu sizlerin takdirine bırakıyorum her görüşe saygım vardır Bana kalırsa tabi ki tasvip etmiyorum..Çünkü bir ömür boyu sonsuza kadar birlikte yaşayacak olan hayat arkadaşını herkes kendisi seçip tercih etmelidir ; diye düşünüyorum.…
Genellikle evlenme yaşına gelmiş oğlan anneleri her bulunduğu kalabalık ortamlarda oğullarına kız beğenmeye çalışırlardı. Hısım akraba cenazelerinde, düğünlerde, ‘mevlitlerde’, hamamda, ev gezmelerinde, kına gecelerinde, alıcı gözle bekar kızları inceler ve beğendiği kızların adreslerini o kızın yakınlarından alırdı. Daha sonra çevresindekilere o adresi sorup soruşturur ve yanına ağzı laf yapan bir akrabalarından bir bayan ile birlikte kızın adresine kız bakmaya yani görücüye giderlerdi. İşte buna Sivas’ta “Dünür Gezme-Kız İsteme” denir. Dünürlerin karşısına çıkan kızada ‘Görücüye çıkmak’ denir. Bazen de eğer oğullarına çalışan kız istiyorlar ise resmi dairelere gidip rast gele birisine ‘Canım burada şele bir ece temiz süt emmiş bekar gız var mı acaba’ diye sorarlardı. Eğer var ise o kızın adresini de alır listesine eklerdi.
Beğendikleri ve gidecekleri adresler kesinleştikten sonra teker teker dünür gezmeye başlarlardı. Gittikleri kızın kapısını çalarlar ve kapıya çıkan kişiye “ Bacı sizin bekar gızınız varmış beş dakika içeri girip bir duru suyunuzu içebilir miyiz” derlerdi. Ev sahibi de onlara “ Vah anam tanrı misafirisiniz helbet o nasıl söz buyurun içeri gız gapısı koprüdür olsun bacım hakkınızda hayırlısı “ der ve içeri buyur ederlerdi. (Demek ki o zaman insanların birbirine güveni ne kadar sonsuzmuş ki hiç tanımadığı birisini evine konuk olarak kabul ediyormuş ne güzel. Ama şimdi öylemi üzgünüm) .Oğlan annesi bilhassa habersiz çat kapı aniden, habersiz kız evine giderdi ki kız evinin güya pis mi temiz mi olduğunu anlamak isterdi.
Kızın annesi panik içinde etrafı toplarken evin bekar kızı da kendisine dünür geldiğini anlar ve hemen koşarak evin başka bir odasına kaçar kendisine çeki düzen verir ve kıyafetini değişirdi ki gelenlere bakımlı gözükmek isterdi. İçeri alınıp konuk edilen oğlan annesi ve yakını biraz kızın annesi ile havadan sudan konuştuktan sonra konuya girerdi. Oğlan annesi kızın annesine. “Vah anam gızınız bir yanımıza gelse de bir bardak su getirse içsek yüreğimiz bek yandı” derlerdi. Bu istek kıza ulaştırılır. Kız ilkönce gelen konukların ellerini tek tek öptükten sonra geri dışarı çıkıp temiz cam bardağın altına dantel örtü serili bardakaltlığı ile özenle suyu ikram ederdi. Kayınvalide adayı suyu içerken yavaş yavaş yudumlardı ki kızı bir güzel belli etmeden incelerdi. Bazen de su bardağını tetkik edip iyi yıkanmış mı diye kontrol ederlerdi. Kız boşalan bardağı alıp hemen dışarı çıkardı. Eğer oğlan annes “ gızım gelsene içeri ecük otur yanımıza hemen ne gaçıyon ki ‘ derlerse gelin adayı kız içeri gelir otururdu. Yoksa dışarıda dururdu. İçeri gelince de hep yere bakar kafasını kaldırmazdı. Eğer kafasını kaldırırsa da bu kez ‘Vah anam bu nasıl gız bekde serbestmiş gözleride fıldır fıldır anam tek çift oynuyor hemi ’ derlerdi. Eğer kızın annesi bir neden ile odadan dışarı çıkarsa hemen oğlan annesi evin tabanındaki tahtalar iyice fırçalanmış mı diye kilimi kaldırır bakardı, ya da evin diğer yerlerinin temizliğini incelerlerdi. El çabukluğu ile ev sahibine belli etmeden evin tozlarına bakarlardı. Hatta ihtiyacı olmasa bile kız evinin tuvaletine gider oranın temizliğine göre evin temiz olup olmadığına karar verirlerdi. Eğer o ev temiz ise kızı da beğenirlerdi. Bakır cezvede pişen buram buram kokan kahveler de içildikten sonra gitme vakti kıza sarılarak ağzının kokup kokmadığı belli edilmeden kontrol edilirdi. Giderken de ‘Hakkımızda hayırlısı’ diyerek oradan ayrılıp başka eve giderlerdi.
Oğlan annesinin dünür gezip kız isteme işi bazen günler, haftalar hatta aylar sürerdi. Eğer oğlan annesi içine sinen kızı bulmuş ise kız evini hamama davet ederdi. Buradaki amaç ise kızın vücudunda bir kusur var mı amaç onu kontrol etmekti. Bazen düşündüğümde bu konuda haklı olduklarını anlıyorum. Çünkü şimdi genç kızlarımız doğal güzelliklerini çok genç yaşta kaybediyorlar. Saçlar boya, ekleme saç, gözlerde lens, kirpikler takma. Gerçek güzellikleri anlaşılmıyor ki. Sahte güzellikte doğallığı kaybediyor tabii…
Nihayet kız beğenildikten sonra aile meclisinde tercih edilen kız ve kızın ailesi konuşulur son karar verilirdi. Tekrar kız evine gidilir yine dünür olunur ama bu kez oğlan evinden aile büyüklerinden birisi kızın ailesine’ Allah’ın emri ile kızınıza dünürüz kızınızı beğendik’ derlerdi. (Bu süreç içerisinde zaten her iki taraf birbirlerini dedektif gibi gizlice araştırmış ve soruşturmuş olurdu. Hatta kız evi de damadın işyerine belli etmeden gider, damat adayına belli edilmeden iyice uzaktan tetkik edilirdi.)
Kız evi önceden sorduğu için hemen gönlü olur “ Eh Allah yazdıysa ne diyek hayırlı uğurlu olsun bari” derlerdi. Yine kahveler içilir, havadan sudan konuşulur söz kesme, nişan tarihi yine büyüklerin oybirliği ile yine gençlere sorulmadan tesbit edilir, kız evinden birbirlerine hayır dualar edilerek ayrılırlardı. Daha sonra her iki aile arasında tatlı bir telaş başlardı.
Bütün bu aşamalar esnasında verilen kararlar çoğunlukla evlenecek kıza ve oğlana sorulmazdı. Onların fikri pek alınmazdı. Hatta kız ve oğlan birbirini görmeden kahveler içilir, söz kesilirdi. Çoğunlukla oğlana kız gösterilir ama kıza damat adayı gösterilmezdi. Onlara göre kızın görmesine gerek yoktu ki. Fikri hiç alınmazdı. Bazen tanıdık birisinin evinde kız ve oğlan uzaktan birbirine bakar hiç konuşmadan hayat arkadaşını seçmeye zorlanırlardı. Bu şekilde yani uzaktan da olsun görerek evlenenler yinede o zamanlar şanslı sayılırdı.
Oysa yeni evlenecek çiftler bir ömür boyu birlikte olacağı eşini kendisi tercih etmeli yürekten severek, isteyerek evlenmelidir. Mutluluklar asla tesadüflere, şansa bırakılmamalıdır. Aksi halde yıllar geçse bile o evliliklerde polyanacılık oynamak sonsuza kadar devam eder. Gençlerimizin yüreğinin sesini dinlemek ve kimi seviyorsa kiminle mutlu olacağına inanıyorsa büyüklerin bu konuda duyarlı ve anlayışlı, saygılı olup evlatlarının mutluluğu için onlara karşı anlayışlı olarak, tercihi evlatlarına bırakması gerekir diye düşünüyorum. Aksi halde o evlatlar büyüklerin tercih ettiği kişi ile zorla evlendirilse dahi yüreğinde ki kavuşamadığı o aşkı mezara kadar silemez, mutlu gözükse dahi her zaman sevdiği kişinin hayalini unutamaz. Böyle olunca da büyükler yaptıkları yanlışın vebalini asla ödeyemezler.
Sivas’ta Dünür Gezme- Kız İsteme geleneğini siz saygıdeğer okuyucularıma anlatmaya ve bu konudaki görüşlerimi sizlerle paylaşmaya çalıştım. Zaten bu gelenek halen devam ediyorsa da eskisi gibi yoğun değil. Artık gençlerimiz özgür iradesi ile, aşık olduğu kişi ile evlenip mutlu bir evlilik yapmaktadır. Oğlan anneleri de eski kayınvalideler gibi değil, daha anlayışlı daha şefkatli ve sevgi dolu olup genç evlatları ile sorunlarını paylaşabilmekte ve destek olmaktadır. Doğrusu da budur.
Sabiha Serin