Sevgili kızıma mektup...
Sen gelince ben en çok sevmeyi öğrendim…
Doyasıya, içine sokarcasına, her şeyden vazgeçercesine sevmeyi…
Seni ilk kez göğsüme koyduklarında sıcaklık ne demekmiş onu öğrendim.. Senin sıcaklığını, Aylar sonra düşündüğümde hala sağ kolumda hissettiğim aynı yakıcılıktaki sıcaklığını…
Uykusuzluk ne demekmiş öğrendim. İlk doğduğunda her yarım saatte bir uyanıp nefesini dinlemeyi… Seni mışıl mışıl uyurken seyretmenin dünyadaki en tatlı uykuya bile bedel olduğunu…Uykusuzluktan keyif almayı…
Emzirmenin hayatta yapılabilecek en keyifli iş olduğunu, ilk günler yaşanan acıya rağmen seni doyurabilmek adına acı çekmeyi ve sen emerken rahatsız olma diye acıdan dudaklarımı ısırmayı ama yine de seni zevkle izleyebilmeyi öğrendim.
Sahip olmayı… Dünyadaki her şeye sahipmişçesine gururla bakmayı, bir mucize meydana getirmenin ve ona sahip olmanın muhteşemliğini... Kendinden başkasının sorumluluğunu almayı ve bunun nasıl da heyecan verici ve korkutucu olabileceğini… Hayatta ilk defa “Başarabilecek miyim? “ sorusunu sormayı…
Gülmeyi öğrendim sonra, gerçek bir kahkaha atmayı… Seninle gülmeyi…
Anlamsız şarkılar söylemeyi, beraber dans etmeyi… Bir gülüşün için sahip olduğum her şeyi feda edebilirim demeyi…
Yaramazlık yaptığında sabretmeyi öğrendim.bu çok zor olsada.... Arka odaya geçip, sinirim geçince yanına gelerek sana gülümseyebilmeyi…
Uyuman için gözünün içene bakıp, fazla uyuduğunda ise kokunu özledim… Özlemeyi öğrendim… Sen yerde oyuncaklarınla oynarken bile, kucağımda olmanı özlemeyi…
Mutluluğu öğrendim.. Delicesine mutlu olmayı… Her akşam kafamı yastığa koyup şükretmeyi…
Huzuru öğrendim… Sen yatağında uyurken, odamıza yayılan bebek kokusundaki huzuru… Eşimi yalnızca aşık olduğum adam olarak değil, senin baban olarak sevmeyi öğrendim.. Beni anne yaptığı için daha çok daha çok sevmeyi öğrendim…
Acele etmeyi öğrendim… Yemek yaparken, duş alırken, tuvaletteyken… Hayatı acele yaşamayı ve geri kalan tüm zamanımı sana verebilmeyi öğrendim…
Gözyaşının içimi nasıl da acıtabildiğini… Ağlamaman için her türlü şaklabanlığı yapabileceğimi öğrendim…
Kıskanmayı öğrendim… Herkesten ve her şeyden kıskanmayı… Seni kimseyle paylaşamayacağımı… Babanın kucağındayken bile bana doğru yöneldiğinde yüzümde oluşan mutluluğu ve gururu sırf baban üzülmesin diye gizleyebilmeyi öğrendim…
Annemi anlamayı… Ona kızmamayı ve teşekkür edebilmeyi öğrendim… Zamanın acımasızlığını öğrendim.. Şimdilerde tek bir bacağının bile içine sığmayacağı küçücük tulumlarının bir gün bana destan yazdırabilecek kadar anlamlı olduğunu… Zamanın geçtiğini… Senin büyüdüğünü ve geçen hiçbir anın geri gelmeyeceğini…
Hayat ne demekmiş yaşamak ne demekmiş sen gelince öğrendim meleğim… ne çabuk büyüdün 3 yaşına ne çabuk geldin anneciğim...
Doyasıya, içine sokarcasına, her şeyden vazgeçercesine sevmeyi…
Seni ilk kez göğsüme koyduklarında sıcaklık ne demekmiş onu öğrendim.. Senin sıcaklığını, Aylar sonra düşündüğümde hala sağ kolumda hissettiğim aynı yakıcılıktaki sıcaklığını…
Uykusuzluk ne demekmiş öğrendim. İlk doğduğunda her yarım saatte bir uyanıp nefesini dinlemeyi… Seni mışıl mışıl uyurken seyretmenin dünyadaki en tatlı uykuya bile bedel olduğunu…Uykusuzluktan keyif almayı…
Emzirmenin hayatta yapılabilecek en keyifli iş olduğunu, ilk günler yaşanan acıya rağmen seni doyurabilmek adına acı çekmeyi ve sen emerken rahatsız olma diye acıdan dudaklarımı ısırmayı ama yine de seni zevkle izleyebilmeyi öğrendim.
Sahip olmayı… Dünyadaki her şeye sahipmişçesine gururla bakmayı, bir mucize meydana getirmenin ve ona sahip olmanın muhteşemliğini... Kendinden başkasının sorumluluğunu almayı ve bunun nasıl da heyecan verici ve korkutucu olabileceğini… Hayatta ilk defa “Başarabilecek miyim? “ sorusunu sormayı…
Gülmeyi öğrendim sonra, gerçek bir kahkaha atmayı… Seninle gülmeyi…
Anlamsız şarkılar söylemeyi, beraber dans etmeyi… Bir gülüşün için sahip olduğum her şeyi feda edebilirim demeyi…
Yaramazlık yaptığında sabretmeyi öğrendim.bu çok zor olsada.... Arka odaya geçip, sinirim geçince yanına gelerek sana gülümseyebilmeyi…
Uyuman için gözünün içene bakıp, fazla uyuduğunda ise kokunu özledim… Özlemeyi öğrendim… Sen yerde oyuncaklarınla oynarken bile, kucağımda olmanı özlemeyi…
Mutluluğu öğrendim.. Delicesine mutlu olmayı… Her akşam kafamı yastığa koyup şükretmeyi…
Huzuru öğrendim… Sen yatağında uyurken, odamıza yayılan bebek kokusundaki huzuru… Eşimi yalnızca aşık olduğum adam olarak değil, senin baban olarak sevmeyi öğrendim.. Beni anne yaptığı için daha çok daha çok sevmeyi öğrendim…
Acele etmeyi öğrendim… Yemek yaparken, duş alırken, tuvaletteyken… Hayatı acele yaşamayı ve geri kalan tüm zamanımı sana verebilmeyi öğrendim…
Gözyaşının içimi nasıl da acıtabildiğini… Ağlamaman için her türlü şaklabanlığı yapabileceğimi öğrendim…
Kıskanmayı öğrendim… Herkesten ve her şeyden kıskanmayı… Seni kimseyle paylaşamayacağımı… Babanın kucağındayken bile bana doğru yöneldiğinde yüzümde oluşan mutluluğu ve gururu sırf baban üzülmesin diye gizleyebilmeyi öğrendim…
Annemi anlamayı… Ona kızmamayı ve teşekkür edebilmeyi öğrendim… Zamanın acımasızlığını öğrendim.. Şimdilerde tek bir bacağının bile içine sığmayacağı küçücük tulumlarının bir gün bana destan yazdırabilecek kadar anlamlı olduğunu… Zamanın geçtiğini… Senin büyüdüğünü ve geçen hiçbir anın geri gelmeyeceğini…
Hayat ne demekmiş yaşamak ne demekmiş sen gelince öğrendim meleğim… ne çabuk büyüdün 3 yaşına ne çabuk geldin anneciğim...
Son düzenleme: