Sen Benim En Sevdiğim Alışkanlığımdın
Sen Benim En Sevdiğim Alışkanlığımdın
Şuan nasıl özlüyorum seni bilmezsin…
Sanki içimde bir boşluk olduğunu hissediyorum…
Çok sevdiğimiz ve bizim olsun dediğimiz o şarkıyı dinliyorum şuanda…
Gözlerim dolu dolu…
İçimde ne olduğunu bilmediğim bir eziklik var…
En çokta kalabalıklar içinde hissediyorum senin ezikliğini…
Çevremdekilerden tanıdık bişeyler bekliyorum…
Tanıdık bir mimik…
Seni hatırlatacak bir söz…
Ama “Zor”.
Bazen çıkıyorum evden, sokaklara vuruyorum kendimi…
Elele çiftler görüyorum, kızın saçı sana benziyorsa yüzümü çeviriyorum…
Bazen hakkında tanıdık cümleler duyuyorum…
Üzülmüyorum desem yalan olur…
Sebebini bilmiyorum…
Dağ başı yalnızlıklarına mahkum ettik biz birbirimizi…
Ne seninleyken ne sensiz…
Zor…
Zor kadere emanet ettim seni…
Beraber gittiğimiz o sahile gittim geçen…
Hep oturduğumuz yere oturdum…
Yine tanıdık şeyler bekledim…
Öyle çok yağmur yağsın istedim ki…
İçtim…İçtim…İçtim…
Kustum…
En çok giderken bıraktığın kelimeleri kustum.Sanat filan dedi bazısı o kelimelere, bazısı bunlardan bi bok olmaz dedi.
Senin önemsediğin kadar önemsemedim ben o kelimeleri,senin danışma gruplarının önemsediği kadar önemsemedim.
Kustum..kustum..kustum.
İçtim.
Sonra oturdum ağladım…
Sen benim kördüğümüm tutamadığım göz yaşımdım…
Kaybettim…
Çok oldu…
Ama seni çok özledim…
Biliyorum duymak istediklerin bunlar değildi…
Her şey bitti belki…
Her şey senin ağlamanla başlamıştı,
Ne tuhaf yine senin ağlamanla bitti…
Bir gün gelirde bir an,
Çokça zamanlardan sonra bilmem anlar mısın?
O senin bir anının benim ömrüm olduğunu,
Ne çok sevildiğini artık çok geç olduğunu…
Eski sevgililer bayramındayım sanki…
Ne zaman seni görsem bir hüzün çöküyor omuzlarıma,
İçim ağlamaklı oluyor
Kaldıramıyorum bazen
Bazen ağlıyorum
Ama hep o şarkıyı söylüyorum…
Şuanda da Çalıyor Zaten Burada
Evet zor biliyorum…
Bana düşen kabullenmek…
Hissetmemek, ağlamamak, yalvarmamak, seni de daha fazla üzmemek…
Çekip gitmek hayatından…
Ama ömrümden çıkmıyor aklımdan çıkanlar…
Çünkü her şeyin ilkini sende taddım…
İlk seni öptüm, ilk seni kendime en yakın hissettim,
İlk seni böylesine özledim, ilk bu kadar çok insanı birden üzdüm…
Üzüldüm…
Sustum daha çok…
Susmalıydım…
Çünkü...
Çünkü…
Birisi konuşurken bütün iş dinleyendeydi…
Birisi dinlerken bütün iş konuşandaydı…
Birisi susarken bütün iş susandaydı…
Ve bazen susmak en iyi cevaptı…
O yüzden zafer saymıştım zamansız gidişini…
O yüzden seni bütün yalanlardan daha çok sevmiştim…
Sadece seni çok özledim hepsi bu!..
Seni özlemeyi özledim…
Kavga etmeyi özledim…
Zamanlı zamansız triplerini özledim…
Her seferinde beni haksız çıkarışını özledim…
Masum bir çocuk gibi bakışlarını özledim…
O billur, alabildiğine uzun saçlarını ve
bir ılık bir akşamüzeri tadındaki yüzünü özledim…
Kokunu özledim birde…
Hafif şampuan kokan saçlarını,
Küçük bir çocuğun ki kadar minik ve narin ellerini,
O bildiğin cennet davetiyesi kılığındaki bembeyaz tenini özledim…
Bir gün çıkıp gelsem yanına diyorum…
Hiç haber vermeden, ansızın…
Otursam sokağınızın başına…
Ellerimde geçmişte kalmış heyecanları yüklenmiş kır çiçekleriyle…
Sonra sen çıksam cama…
Kalbim çıkacak gibi olsa yerinden…
Sonra sen gelsen…
Özledim desem…
Sana kirletilmemiş gökyüzü getirsem…
Sonra yağmur yağsa ben ıslansam sen eve gitsen…
Ben otobüs beklesem…
Sen gitmemi gözlesen…
Sonra ben otobüsün en arka koltuğuna oturup başımı cama yaslayıp birkaç afili söz etsem kendi kendime…
Güzeldi desem…
Gerçekten güzeldi…
Sonra…
Sonra zor kadere emanet etsem seni…
Çünkü zor, zor bir daha güvenmek…
Farkındayım…
Ve seni çok özledim…
Yağmurlar yağıyor bazen gözlerimden başlayarak,
Ayaklarımın dibinde biten…
Yağmur olmak istiyorum…
Yağmak şehirler boyu gözlerine…
Sonra…
Sonra…
Artık çok geç diyorum…
Sen benim için bir nisan yağmuruydun belki…
Ansızın yağan ve sıcacık…
Ben yağmuru özledim…
Yani ben seni özledim…
Ama daha yağmura çok var…
Önümüz kış…
Ama ben baharı bekliyorum…
Doğum günüme de az kaldı…
Seni bana getiren geceye yani…
Tam bir sene olacak…
Yani tam bir senelik sol tarafımdaki sıcaklık…
Neyse…
Daha çok şey yazmak isterdim ama…
Dediğim gibi zor…
Çok “ZOR”.
Zor kadere emanet ettim seni…
Sen benim kör düğümüm tutamadığım göz yaşımdım…
Seni çok özledim…
Not : Bir insanı özlemek için çok uzaklarda olmasına gerek yokmuş bunu çok iyi anladım…
Ve bazı alışkanlıklardan vazgeçmekte çok zormuş…
Sen benim en sevdiğim alışkanlığımdın…
Şimdilerde ise aklıma geldikçe bir anlık tebessümsün artık…
Her gün dua ediyorum yağmur yağsında bir bahanem olsun sana bir mesaj atıyım diye…
Ama dedim ya “ZOR”…
Sanki içimde bir boşluk olduğunu hissediyorum…
Çok sevdiğimiz ve bizim olsun dediğimiz o şarkıyı dinliyorum şuanda…
Gözlerim dolu dolu…
İçimde ne olduğunu bilmediğim bir eziklik var…
En çokta kalabalıklar içinde hissediyorum senin ezikliğini…
Çevremdekilerden tanıdık bişeyler bekliyorum…
Tanıdık bir mimik…
Seni hatırlatacak bir söz…
Ama “Zor”.
Bazen çıkıyorum evden, sokaklara vuruyorum kendimi…
Elele çiftler görüyorum, kızın saçı sana benziyorsa yüzümü çeviriyorum…
Bazen hakkında tanıdık cümleler duyuyorum…
Üzülmüyorum desem yalan olur…
Sebebini bilmiyorum…
Dağ başı yalnızlıklarına mahkum ettik biz birbirimizi…
Ne seninleyken ne sensiz…
Zor…
Zor kadere emanet ettim seni…
Beraber gittiğimiz o sahile gittim geçen…
Hep oturduğumuz yere oturdum…
Yine tanıdık şeyler bekledim…
Öyle çok yağmur yağsın istedim ki…
İçtim…İçtim…İçtim…
Kustum…
En çok giderken bıraktığın kelimeleri kustum.Sanat filan dedi bazısı o kelimelere, bazısı bunlardan bi bok olmaz dedi.
Senin önemsediğin kadar önemsemedim ben o kelimeleri,senin danışma gruplarının önemsediği kadar önemsemedim.
Kustum..kustum..kustum.
İçtim.
Sonra oturdum ağladım…
Sen benim kördüğümüm tutamadığım göz yaşımdım…
Kaybettim…
Çok oldu…
Ama seni çok özledim…
Biliyorum duymak istediklerin bunlar değildi…
Her şey bitti belki…
Her şey senin ağlamanla başlamıştı,
Ne tuhaf yine senin ağlamanla bitti…
Bir gün gelirde bir an,
Çokça zamanlardan sonra bilmem anlar mısın?
O senin bir anının benim ömrüm olduğunu,
Ne çok sevildiğini artık çok geç olduğunu…
Eski sevgililer bayramındayım sanki…
Ne zaman seni görsem bir hüzün çöküyor omuzlarıma,
İçim ağlamaklı oluyor
Kaldıramıyorum bazen
Bazen ağlıyorum
Ama hep o şarkıyı söylüyorum…
Şuanda da Çalıyor Zaten Burada
Evet zor biliyorum…
Bana düşen kabullenmek…
Hissetmemek, ağlamamak, yalvarmamak, seni de daha fazla üzmemek…
Çekip gitmek hayatından…
Ama ömrümden çıkmıyor aklımdan çıkanlar…
Çünkü her şeyin ilkini sende taddım…
İlk seni öptüm, ilk seni kendime en yakın hissettim,
İlk seni böylesine özledim, ilk bu kadar çok insanı birden üzdüm…
Üzüldüm…
Sustum daha çok…
Susmalıydım…
Çünkü...
Çünkü…
Birisi konuşurken bütün iş dinleyendeydi…
Birisi dinlerken bütün iş konuşandaydı…
Birisi susarken bütün iş susandaydı…
Ve bazen susmak en iyi cevaptı…
O yüzden zafer saymıştım zamansız gidişini…
O yüzden seni bütün yalanlardan daha çok sevmiştim…
Sadece seni çok özledim hepsi bu!..
Seni özlemeyi özledim…
Kavga etmeyi özledim…
Zamanlı zamansız triplerini özledim…
Her seferinde beni haksız çıkarışını özledim…
Masum bir çocuk gibi bakışlarını özledim…
O billur, alabildiğine uzun saçlarını ve
bir ılık bir akşamüzeri tadındaki yüzünü özledim…
Kokunu özledim birde…
Hafif şampuan kokan saçlarını,
Küçük bir çocuğun ki kadar minik ve narin ellerini,
O bildiğin cennet davetiyesi kılığındaki bembeyaz tenini özledim…
Bir gün çıkıp gelsem yanına diyorum…
Hiç haber vermeden, ansızın…
Otursam sokağınızın başına…
Ellerimde geçmişte kalmış heyecanları yüklenmiş kır çiçekleriyle…
Sonra sen çıksam cama…
Kalbim çıkacak gibi olsa yerinden…
Sonra sen gelsen…
Özledim desem…
Sana kirletilmemiş gökyüzü getirsem…
Sonra yağmur yağsa ben ıslansam sen eve gitsen…
Ben otobüs beklesem…
Sen gitmemi gözlesen…
Sonra ben otobüsün en arka koltuğuna oturup başımı cama yaslayıp birkaç afili söz etsem kendi kendime…
Güzeldi desem…
Gerçekten güzeldi…
Sonra…
Sonra zor kadere emanet etsem seni…
Çünkü zor, zor bir daha güvenmek…
Farkındayım…
Ve seni çok özledim…
Yağmurlar yağıyor bazen gözlerimden başlayarak,
Ayaklarımın dibinde biten…
Yağmur olmak istiyorum…
Yağmak şehirler boyu gözlerine…
Sonra…
Sonra…
Artık çok geç diyorum…
Sen benim için bir nisan yağmuruydun belki…
Ansızın yağan ve sıcacık…
Ben yağmuru özledim…
Yani ben seni özledim…
Ama daha yağmura çok var…
Önümüz kış…
Ama ben baharı bekliyorum…
Doğum günüme de az kaldı…
Seni bana getiren geceye yani…
Tam bir sene olacak…
Yani tam bir senelik sol tarafımdaki sıcaklık…
Neyse…
Daha çok şey yazmak isterdim ama…
Dediğim gibi zor…
Çok “ZOR”.
Zor kadere emanet ettim seni…
Sen benim kör düğümüm tutamadığım göz yaşımdım…
Seni çok özledim…
Not : Bir insanı özlemek için çok uzaklarda olmasına gerek yokmuş bunu çok iyi anladım…
Ve bazı alışkanlıklardan vazgeçmekte çok zormuş…
Sen benim en sevdiğim alışkanlığımdın…
Şimdilerde ise aklıma geldikçe bir anlık tebessümsün artık…
Her gün dua ediyorum yağmur yağsında bir bahanem olsun sana bir mesaj atıyım diye…
Ama dedim ya “ZOR”…
(alinti)