İ
İslami Yazar
Forum Okuru
Ramazan orucunun farz olması
Ramazan orucunun farz olmasından önce Peygamberimiz (sas) Medine'de aşure orucu tutuyordu. Ramazan orucu, hicretin ikinci yılında Bedir savaşından önce farz kılınmıştır. Peygamberimiz (sas) bütün hayatı boyunca dokuz yıl ramazan orucu tutmuştur ve bu süre yaz aylarına denk gelmiştir. Muaz bin Cebel'in anlattığına göre, orucun farz olması üç aşamadan geçmiştir.
Öyle ki, Resulullah (sas) Medine'ye geldi. Her aydan üç gün oruç tuttu. Aşura günü de oruç tuttu. Sonra Allah Teâlâ Cebrail'i-Emini yeni bir müjde ile gönderdi. Allah Teâlâ yeni vahiyle ramazan ayının gündüzlerini oruç tutmayı emretti. Siz ey iman edenler! Allah size orucu farz kıldı nitekim oruç sizden öncekilere de farz idi ki böylece Allah'ın kitabiyle hayat programı belirlemiş olursunuz.
Bu ayetlerin nazil olmasından sonra Müslümanlardan isteyen oruç tutar, oruç tutmayan ise yoksullara yemek veriyordu. Sonra inen ayet "sayısı belli olan" ifadesini kesinleştirdi. Bu günlerin ramazan olması sonraki ayette belli oldu.
Artık seferde ve hasta olmayan her Müslümana oruç tutmak kesin hüküm olarak bildirildi. Hastalar ve yolcular ise mazur olundu. Oruç tutamayan yaşlı kişilerin ise orucun yerine yoksullara yemek vermesi (fidye) bu hükmün farz olduğuna ilişkin ikinci aşama idi. Bu aşamada Müslümanlar iftardan sonra yatana kadar yiyip içebilir, eşleri ile yakınlık edebiliyorlardı.
Uykuya gittikten sonra artık yiyip içmiyor ve eşleri ile yakınlık etmiyorlardı. Bir gün ensardan Sırma adlı sahabe gündüz oruçlu iken akşama işlemişti. Akşam düşen kimi evine gidip yatsı (yatsı) namazını kılmış, sonra yemeden içmeden yatmıştı. Sabah olunca uyanıp yeniden orucuna devam etmişti. Resulullah (sas) onun aşırı zayıfladığı görüp sebebini sordu. O da olanları konuştu.
Hazret-i Ömer gece biraz yatandan sonra hanımı ile yakınlık etmişti. Bunun oruca halel getirmesinden rahatsız olup Resulullah'ın yanına gelip sordu. Bu olaydan sonra Allah Teâlâ "Bakara" suresinin 187. ayetini indirdi. Muhtemelen, bazıları Yahudi ve Hıristiyan adetlerinin etkisi ile ramazan gecelerinde hanımlarla yakınlık caiz olmadığını zannediyorlardı. Bazıları ise öyle sanıyordu ki, sahur yatmadan önce yenmelidir ve yatsı namazını (yatsı) kılıp yatandan sonra uyanıp sahur yemek olmaz. Bu yüzden de bazı sahabeler uğrar, orucu sahur tuttuğuna göre gündüz bayılıp kendinden gidiyordu. Hadis kitaplarında ve tefsirlerde bu olaylara dair birçok örneklere rastlıyoruz.
Ayrıca bu hadiseler de Ramazan orucunun farz olduğunu bildirir. İslam beş esas üzerine bina edilmiştir: Allah'tan başka ilah olmadığına ve Hz Muhammed'in (sas) Allah'ın kulu ve elçisi olduğuna şehadet getirmek, namaz kılmak, zekat vermek, Ramazan orucunu tutmak, gücü (imkanı) erenler için Beytullah'ı ziyaret etmek. Resulullah bir hadisinde diyor: Allah şöyle buyurdu: Adem oğlunun her ameli kendisi içindir. Ancak oruç müstesna. Onun mükâfatını ben veririm. Çünkü yemekten ve nefsani isteklerden sırf Benim için vazgeçti..
Öyle ki, Resulullah (sas) Medine'ye geldi. Her aydan üç gün oruç tuttu. Aşura günü de oruç tuttu. Sonra Allah Teâlâ Cebrail'i-Emini yeni bir müjde ile gönderdi. Allah Teâlâ yeni vahiyle ramazan ayının gündüzlerini oruç tutmayı emretti. Siz ey iman edenler! Allah size orucu farz kıldı nitekim oruç sizden öncekilere de farz idi ki böylece Allah'ın kitabiyle hayat programı belirlemiş olursunuz.
Bu ayetlerin nazil olmasından sonra Müslümanlardan isteyen oruç tutar, oruç tutmayan ise yoksullara yemek veriyordu. Sonra inen ayet "sayısı belli olan" ifadesini kesinleştirdi. Bu günlerin ramazan olması sonraki ayette belli oldu.
Artık seferde ve hasta olmayan her Müslümana oruç tutmak kesin hüküm olarak bildirildi. Hastalar ve yolcular ise mazur olundu. Oruç tutamayan yaşlı kişilerin ise orucun yerine yoksullara yemek vermesi (fidye) bu hükmün farz olduğuna ilişkin ikinci aşama idi. Bu aşamada Müslümanlar iftardan sonra yatana kadar yiyip içebilir, eşleri ile yakınlık edebiliyorlardı.
Uykuya gittikten sonra artık yiyip içmiyor ve eşleri ile yakınlık etmiyorlardı. Bir gün ensardan Sırma adlı sahabe gündüz oruçlu iken akşama işlemişti. Akşam düşen kimi evine gidip yatsı (yatsı) namazını kılmış, sonra yemeden içmeden yatmıştı. Sabah olunca uyanıp yeniden orucuna devam etmişti. Resulullah (sas) onun aşırı zayıfladığı görüp sebebini sordu. O da olanları konuştu.
Hazret-i Ömer gece biraz yatandan sonra hanımı ile yakınlık etmişti. Bunun oruca halel getirmesinden rahatsız olup Resulullah'ın yanına gelip sordu. Bu olaydan sonra Allah Teâlâ "Bakara" suresinin 187. ayetini indirdi. Muhtemelen, bazıları Yahudi ve Hıristiyan adetlerinin etkisi ile ramazan gecelerinde hanımlarla yakınlık caiz olmadığını zannediyorlardı. Bazıları ise öyle sanıyordu ki, sahur yatmadan önce yenmelidir ve yatsı namazını (yatsı) kılıp yatandan sonra uyanıp sahur yemek olmaz. Bu yüzden de bazı sahabeler uğrar, orucu sahur tuttuğuna göre gündüz bayılıp kendinden gidiyordu. Hadis kitaplarında ve tefsirlerde bu olaylara dair birçok örneklere rastlıyoruz.
Ayrıca bu hadiseler de Ramazan orucunun farz olduğunu bildirir. İslam beş esas üzerine bina edilmiştir: Allah'tan başka ilah olmadığına ve Hz Muhammed'in (sas) Allah'ın kulu ve elçisi olduğuna şehadet getirmek, namaz kılmak, zekat vermek, Ramazan orucunu tutmak, gücü (imkanı) erenler için Beytullah'ı ziyaret etmek. Resulullah bir hadisinde diyor: Allah şöyle buyurdu: Adem oğlunun her ameli kendisi içindir. Ancak oruç müstesna. Onun mükâfatını ben veririm. Çünkü yemekten ve nefsani isteklerden sırf Benim için vazgeçti..