Rabıta nedir nasıl yapılır
rabıta nedir rabıta nasıl yapılır
Melekler bilmiyenler varsa işte rabıta. Rabıta kelime manası; Bağ, ilişki, müridin ruhaniyetinden feyiz alacağına inanarak kâmil şeyhinin suretini zihninde tasavvur etmesidir. Müridin şeyhini severek yâd etmesi ve suretini zihninde canlandırmasıdır. Kulun kendi sıfat ve vasıflarından sıyrılıp çıkması fena, Allahın sıfat ve vasıflarıyla süslenmesi, insanın kendisini, etrafındaki halkı, eşyayı görememesi bekadır
Rabıta kuran-ı kerimde bazı ayeti kerimelerle insanlara tavsiye edilmiştir.
''Ey iman edenler Allahtan korkun, sadıklarla beraber olun''
Sadıklarla beraber olun ayeti kerimesinin tefsirindeki sadıklar Allahütealânın takva sahibi kulları, nefsini tezkiye etmiş, kalbi Allahütealânın katında fenay-ı etemm ve bekay-ı ekmel derecesine ulaşmış insanlar olarak nitelendirilir.
Her sadık olan kişiye rabıta yapılamaz. Rabıta yapılacak kişinin belli vasıfları olması gerekir.
Mevlana Halid-i bağdadi k.s rabıta yapılacak kişiyi tarif ederken
şeyhinden yazılı ve sözlü (sadece yazılı kabul edilmiyor,etrafındaki insanlar tarafından da bilinmesi gerekiyor) icazet almış, kamil ve mükemmil kişi diye işaret buyurmuştur....
Mevlana Halid-i bağdadi ks hayatta iken pek çok halifesi vardı bu halifelerden bazılarına kendilerine rabıta yapılmasına izin vermemiştir. Nakşibendî hakikatine erenler,(mektubat,48) vücudunda fena olmayan kimsenin rabıtasının, salik için fena halini temin etmez. Hatta çoğu sefer onu tehlikelere sokar.demişlerdir.
Mevlana Halidi Bağdadi ( k.s); yazılı ve sözlü olarak onun kemaline ve vicdani heyete arız olanlar, ''fenay-ı etemm ''ve ''bekay-ı ekmel''derecelerine ulaşmış olduğuna şahadet edip, bütün müritlerin tek şahıs etrafında toplanmalarını işaret edince ve bu emri yerine getirmelerinde üsteleyince bu emre uyarak, kendilerinden başka hiç kimseye rabıtayı münasip görmediler. Hatta halifelerini ve bağlılarını bu hususta daima uyardılar ve onlara kendi nefislerine rabıta ettirmeyi yasakladılar.
Tarif edilen şekilde fena ve beka mertebelerine ulaştıkları şahadetle sabit olmayan kişiler her ne kadar zikir talimine memur ve mezun olsalar da, kendilerine rabıta ettiremezler. Bu kesin yasağı çiğneyenler sonunda hüsrana uğrayanlardır...
Mevlana Halidi Bağdadi ks 'nın mektuba tını okuduğumuzda görüyoruz ki yetiştirmiş olduğu 116 halifesi vardı ve onları irşat vazifesi ile dünyanın dört bir köşesine gönderdi. Onlara kendinize rabıta yaptırmayın diye sıkı sıkı tembih etti... Bunun nedenlerinden biri rabıta yapılan insanın belli özelliklerinin olması gerektiğidir.
Rabıta Allah-u Teâlâdan gelen feyizlerin insanlara aktarılmasıdır.
İnsan eğer o dereceye ulaşmamışsa insanlara fayda yerine zararına sebep olabilir.
Mevlana Halid ks ilk zamanlarda kendine rabıta yaptırmamış Abdullah Dehlevi ks hz.nin izniyle ve emirleriyle, şeyhinden icazet aldıktan sonra müritlerine rabıtaya izin vermiştir. Halifeliğinin ilk zamanlarında Kendi şeyhine rabıta yaptırmış... Ne zamanki Abdullah Dehlevi ks ona artık sana rabıta yapılabilir demiş ve bunu emretmiş, sonra kendisine rabıtaya izin vermiştir.
Sadıklarla beraber olun ayeti kerimesinin şerhinde; sadıklarla beraber olmayı âlimler ikiye ayırmışlardır.
1. cismani beraberlik; sadıkların meclislerine devam ederek onlardan ilim ve fazilet tahsil etmektir. İlimsiz bir şey olmaz. İnsan istikamet üzere olmayı ilim öğrenerek kazanır. İlim ehlinin ibadet ve taati, cahilinkinden kat kat faziletlidir. Bundan dolayıdır ki Ashabı kiram Resul-u Ekrem sav etrafında pervane olurlar sürekli onunla birlikte olmaya gayret ederlerdi. Uzak yerlerde olanlar fırsat buldukça, yol emniyeti temin edildikçe, Peygamber Efendimizi sav ziyarete gelirlerdi. Hz Ömer r.a.h arkadaşıyla nöbetleşip sırayla Peygamber Efendimizin sav yanına gelirler ve o gün cereyan eden hadiseleri akşamları birbirlerine anlatırlardı.
2. ruhani beraberlik; sadıkların gıyabında onların suret ve siretlerini hayalde tutmak fikren ve ruhen onlar ile beraber olmak onları düşünmek ve güzel halleri ile hâllenmektir.
Kim ki güzel insanlarla beraber olur, sohbetlerinde bulunursa, kendileri ne kadar günahkâr olursa olsun, sohbet ve duaların etkisiyle değişip tövbekâr olurlar. Günahkâr ve bidat ehli insanlarla olanlar ise kendileri iyi bile olsalar onlardan etkilenip bozulabilirler...
Bir hadisi şerifte ''iyi arkadaş yalnızlıktan, yalnızlıkta kötü arkadaştan hayırlıdır.iyilerle dost olan misk satanla beraber olan gibidir;onun güzel kokusu diğerine bulaşır,kötülerle beraber olan da demirci çırağı gibidir,onun isi ve pis kokusu da diğerine bulaşır..
Sadıklarla beraber olan insan onlardan pek şey alır.
Beraberlik çok önemlidir. Beraber olunan insanlarda zat olarak sıfat olarak hal olarak fikir olarak ortaklık gerekiyor.
Bunların hepsinde bir ortaklık olmazsa 0 insandan faydalanmak mümkün olmaz.İnsan öyle bir halde olacak ki mürşidiyle her halinde bir ortaklık meydana gelecek..Bunun da en iyi yolu muhabbettir.
Peygamber efendimiz sav kişi sevdiği ile beraberdir diyor...
Eğer bir insan birini seviyorsa onun yapmış olduğu her hareket hoşuna gidecek ve zamanla onun yaptığı şeyleri yapmaya başlayacaktır: böylelikle bir ortaklık doğacaktır. O insanda onun sıfatına bürünecek onun halini telakki etmeye başlayacaktır.
Mesela rabıta yaparken insan kendi haline bakacak, eğer rabıta halindeyken kendinde bir gelişme görmüyorsa ya da kötü halleri gözünün önüne geliyorsa o insan, benim halim gelişmekten uzaktır diye düşünmeli ve halini düzeltme ye, günahlardan uzaklaşmaya gayret göstermelidir.
Rabıtanın en büyük faydası sünnetleri yerine getirip günahlardan kaçmaktır. Rabıtada insana güzel şeyler tezahür ediyorsa bu hali kendisinden bilmeyecek bu benim şeyhimin lütfudur ben daha iyi olayım diye bana güzel haller gösteriyor demelidir ve bu halleri artırmaya gayret etmelidir. Eğer bu haller insana şeyhinin huzurunda oluyorsa (yani rabıtanın pek çok şekilleri vardır, Şeyhinin uzağında yapılan rabıta vardır)
Zaten o zaman direk karşısındadır. Şeyhinin kapısında bir dilenci gibi olmalıdır. Nasıl ki bir dilenci kapıya gider torbasını açar ve bekler, torbasına ne konulduysa razı olur; insan da böyle olmalıdır, şeyhinden ona gelecek feyzi beklemelidir.
Eğer insan uzaktaysa şeyhine rabıta yapmaya devam etmelidir. Çünkü Resulü Ekrem sav zamanında sahabe-i kiram efendilerimiz ona yakın ve uzaktayken de rabıta kurmaya devam ederlerdi.
Hz Ebubekir Sıddık' a (ra) gelmiş ''ya Resulullah sav her yerde gözümün önündesin.sen yakındayken de uzaktayken de sen gözümün önündesin.Hatta defi hacet yaparken de hayalin gözümün önüne geliyor..''diyor.Resulü Ekrem sav defi hacet yaparken düşünmemek gerekir diyor.her an aklında olma hali iyidir ,deyip tavsiye ediyor.Bu bize şeyhimiz uzaktayken de rabıta yapmamız konusunda bir kaynaktır.
İnsan şeyhinden uzaktayken onu düşünmeyle, hatırlamayla ve onunla ilgili hadiseleri hatırlamasıyla, her an şeyhiyle birlikte olmaya gayret etmelidir. Bu şekilde rabıtasını geliştirmeye gayret etmelidir ki tarikatta ilerlemesi mümkün olsun.
Rabıta kurulan şeye göre değişiklik arz eder; farklı olur. Bu da 3 türlüdür.
1. tabii düşünme(rabıta); kişinin ailesini çoluk çocuğunu ve yakınlarını düşünmesi gibidir. İnsanın fıtratından gelen kaçınılması mümkün olmayan düşünce.
2. süfli düşünce (rabıta); kişinin kalbini kötü şeylere bağlaması ve düşünmesidir.
3. ulvi düşünce(rabıta); kişinin kalbinde Allah (c.c), Resulullah sav ve Allahın seçkin kullarını sevgisi ve muhabbeti gibi güzel şeyleri düşünmesidir.
Ulvi değerlere yönelik rabıta müride zamanla hakla beraberlik duygusunu getiri. Bu durum Hz. Peygamber sav karşı ashabından, tabiin, tebe-i tabiin den bazılarında olduğu gibi kişinin kendi arzu etmese de vazgeçemeyeceği bir kalp bağına dönüşür.
Zamanla toplum bozulduğu ve kişilerin kalpleri gereksiz şeylerle meşgul olduğu için tarikat ehli bunun yerine müritlerin kalplerine cenabı hakka bağlamak maksadıyla kamil şeylere rabıtayı benimsemişlerdir..
Kuranı kerimde ''yemin olsun ki derinliklere dalıp şiddetle çıkanlara, kolaycacık çekenlere, ilahi emre imtisal için yüzüp gidenlere, hak yolunda koşup yarışanlara ve kendisine verilen işi güzelce yerine getirenlere (melek ve benzerleri)ki ey insanlar! Muhakkak öldükten sonra rabbinizin huzuruna çıkarılacak ve hesap vereceksiniz '' buyrulmuştur.
Bu ayeti kerimede Allahütealâ melekler ve insanlar üzerine yemin ediyor.
Bazı işler için görevlendirdiği yaratıklarına, buradaki kendileriyle yemin edilen varlıkların, cenabı hak katında kıymet ve şerefine, kullar üzerindeki etki ve menfaatine işaret içindir.
Derinliklere dalıp şiddetle çıkanlara yemin ediliyor;
Burada anlatılan insanın manevi halidir. Allahütealânın yolunda insanların yaptığı taatlara göre halleri vardır.
Hak yolunda yarışanlar Allahütealâya gitme yolunda yarışanlardır..
Kendisine verilen işi güzelce yapanlar: Allahütealâ her işi yapmaya kadirdir ama bazı işlerin yapılması için sebeplere ihtiyaç vardır. Her şeyin bir sebebi vardır.
Yağmurun yağması, rüzgârın esmesi gibi olaylara Allahütealâ sebepler koymuştur; bunları yapan melekler ve bunlara yardımcı olan insanlar vardır. Bu insanlar ölmüş de olabilirler, hayatta da olabilirler.
Ölmüş insanların insanlara faydası güneş gibidir. Güneşin önüne bulut geldiği zaman güneşin sıcaklığı azalır. Bulut olmadığında etkisi daha fazladır.
Ruh bedenden ayrıldığı zaman kızgın güneş gibidir insanlara daha çok faydası vardır..
Allahütealâ bazı seçilmiş kişilere ve meleklere manevi yetkiler verir.
Melek kuvvet demektir. Her bir yağmur damlasını yeryüzüne indiren bir melek vardır. Yerçekimine göre yağmurun yere hızlanarak inmesi gerekir. Bununla ilgili bir hesaplama vardır; bir damla yere düşerken yeri delecek bir güce sahip olur. Fakat yağmur taneleri çok yumuşak olarak yere iniyor, bunun sebebi her yağmur ve kar tanesini bir meleğin indirmesidir. Pek çok vasıfları olan melekler vardır. Aynı şekilde böyle insanlar da vardır. Ve tabiat olaylarının olmasına vesile olurlar. Allahütealâ onlar üzerine yemin ediyor. Bu insanlar Allahütealâ'nın sadık dediği kullardır.
Manevi olarak yardımda bulunurlar.
Müfessir Allame Abidin ra tefsirinde derki; buradaki yeminler;
Her şeyi yaratan Allahütealâdır. Allahı sever gibi sevmek ayrıdır, Allah için sevmek ayrıdır.
Rabıtada insanların şirk korkusuna düşmeleri; neden Allahütealâyı değil de, bir insana rabıta kuruyoruz demeleri, bu sebeptendir. İnsan Allahütealânın rızasını kazanmak için pek çok şey yapabilir, rabıta da bunlardan biridir.
Peygamber efendimize( sav) Cebrail (as) bir bedevi kılığında geliyor ve ya Resulullah (as) İslam nedir? Diye soruyor. Resulü Ekrem de (sav)
- İslam; namaz kılmak hacca gitmek, zekât vermek, oruç tutmak, kelime-i şahadet getirmektir, diyor. Cebrail as
- Doğru söyledin ya Resulullah (sav), iman nedir? Diye soruyor. Resulü Ekrem (sav)
- Allaha inanmak, peygamberlere inanmak, kitaplara inanmak, meleklere inanmak, ahiret gününe inanmak, hayır ve şerrin Allahtan geldiğine inanmak, ahiret gününe inanmak kaza ve kadere inanmaktır, diyor. Cebrail as yine
- Doğru söyledin ya Resulullah (sav) diyor.
- Peki, ihsan nedir? Diye soruyor. Resulullah (sav)
- Sen Allahütealâyı görmesen de görüyormuş gibi ibadet etmendir (davranmandır).
Bu hadisi şerif ruhani beraberliği anlatıyor. Bu murakabenin en üst halidir. İnsanın ulaşabileceği en üst makamdır, en alt makam da insanın şeyhini düşünmesidir.
İnsan günlük yaptığı her şeyde yemek yerken, gezerken, otururken sanki şeyhi yanındaymış gibi hareket etmelidir. Yanındayken (şeyhinizin) nasıl hareket ediyorsanız, o yokken de o şekilde hareket etmelisiniz. İnsan bu hali kendinde meleke haline getirirse, sen Allahütealâyı görmesen de görüyormuş gibi ibadet etme hali gelişir.
Tarikatta yapılan her şey bir basamaktır. İlk önce şeyhini sonra Resulullahı (sav) sonra da Allahütealâ murakabe edilir. Bunların hepsi kademe, kademedir. Direk üst kademeden başlamak mümkün değildir.
Hepimiz, Allahütealânın bizi her an gördüğünü biliyoruz ama buna rağmen, haram işlemeye devam ediyoruz. Bunun nedeni bildiğimizi aklımızın ve kalbimizin tam kabul edememesidir. Gerçek manada buna güç yetiremediğimizdendir.
İnsan bir yerde otururken kendi değil de şeyhi oturuyor diye düşünmeli; şeyhi yanındaymış gibi davranmalıdır. Böyle davranırsa pek çok günahtan hatadan korunmuş olur...
Görünür ya da görünmez günahlar vardır.Kalbimizden geçirdiğimiz kötü düşünceler görünmeyen günahlardır.İnsan sürekli şeyhini düşünürse bunlardan uzaklaşmış olur..
Gazneli Mahmut Ebu Hasan-ı Harkani (ks) hazretlerinin yanına geliyor ve soruyor... Beyazıt-i Bistami (ks) nasıl bir zattır diyor. Beyazıd-i Bistami Ebu Hasan harka ninin şeyhidir. Ebu Hasanı Harkani Hz. 25 yıl onu kabrine gitmiş ve ondan feyiz almaya uğraşmıştır.25 yılın sonunda feyiz alabilmiş.
Kabrinden nasıl faydalandın? dediklerinde, onu gören imana gelirdi diyor..
Gazneli Mahmut bu nasıl bir sözdür? Peygamber Efendimiz (SAV)zamanında yaşayıp ta onu görüp imana gelmeyenler oldu da Beyazıt Bistami (ks) görenler mi imana gelecekler? Dedi. onlar Muhammed Mustafa ya (sav) bakarken Abdullahın oğlu gözü ile baktılar o yüzden imana gelmediler ama Allahın peygamberi Muhammed Mustafa(sav) gözüyle baksalardı hepsi imana gelirdi, diyor.
Beyazıd-ı bestami'ye (ks) bakmakta böyledir.Bakan göz önemlidir diyor..Siz de karşınızdakine ne gözle bakıyorsanız o gözle görürüsünüz.
İnsan mürşide bakarken kalbindeki muhabbet önemlidir. Eğer insan şeyhine kalbi mutmain olarak, kalbinde kötü hiç bir şey olmadan bağlanıyorsa şeyhinden çok büyük bir feyiz alır. Eğer insanın kalbinde şeyhine karşı hoş olmayan bir takım düşünceler varsa tövbesini sıkça tekrarlamalıdır.
Onun ihvanına bakmalıdır; çünkü bir şeyhin müridi şeyhi gibidir. Birbirinize iyilikle muamele edeceksiniz ki şeyhinizle olan muhabbetiniz iyi olsun.
Şahı Nakşibendî (ks) ile Abdulhalık Gücdevani Hz. arasında beş kuşak vardır fakat maneviyatta ondan feyiz almış, onun sayesinde o makama ulaşmıştır.
Şah-ı Nakşibendî 'nın(ks) şeyhi Emir Külal(ks) olmasına rağmen asıl onu maneviyatta yükselten Abdullahçık Gücdevani (ks) dir. Ruhani beraberlik cismani beraberlikten önemlidir.
İslam âlimlerinden İmam-ı Azam Ravzay-ı mutahara'yı ziyaret ederken duyduğum zaman ancak senden hoş sözleri duyuyorum baktığım zaman da ancak seni görüyorum.demiştir.
Bir başka hadis-i şerifte ''Muhammedin nefsini elinde bulunduran Allah'a yemin olsun ki; gerçekten kullar içinde Allaha en sevgili olanlar;Allah'ı kullarına sevdiren,yeryüzünde hayır ve nasihatle dolaşanlardır.(hindi Kenzu Ummal).buyrulmuştur,.
Diğer bir hadis-i şerifte İbni Abbas (r.a)şunu anlatmıştır. Bir adam Hz Peygambere (s.a.v) gelerek ''Ey Allah'ın Resulü a.s!Allahın velileri kimlerdir?
diye sordu..Efendimiz (s.a.v) ''Görüldükleri zaman Allah-u Teala'nın hatırlanıp zikrolunmasına sebep olan zatlardır''buyurdu (İbni kesir tefsiri)
Yukarıda zikrettiğimiz görüşler sadece mutasavvıfların görüşü değil, pek çok müfessir, fakih, muhaddisin açıklamalarda bulunup, onun dindeki yerine, kalpteki tesirine ve terbiyedeki yerine işaret etmişlerdir.
*******
RABITA 2
Rabıta kelime manası; Bağ, ilişki, müridin ruhaniyetinden feyiz alacağına inanarak kâmil şeyhinin suretini zihninde tasavvur etmesidir. Müridin şeyhini severek yâd etmesi ve suretini zihninde canlandırmasıdır. Kulun kendi sıfat ve vasıflarından sıyrılıp çıkması fena, Allahın sıfat ve vasıflarıyla süslenmesi, insanın kendisini etrafındaki halkı eşyayı görememesi bekadır.
Fena; kalıcı ve geçici olma, tasavvufta, kötü huyların davranışların yok olması fena, yerlerini güzel huyların ve davranışların alması bekadır.
Ey iman edenler Allahtan çekinin özü sözü doğru kimselerle olun. Özü sözü doğru olmak işi, hem surette, hem de manada onlarla olmaktır. Daha sonra Olun! Emrindeki oluşu, Hace Ubeydullah Ahrar bu rabıtadır şeklinde tefsir etti.
Şafi imamlarından İmam Gazali şöyle diyor: kalbinde Resulullahın güzel şahsını hazır et. Allah ona salât ve selam eylesin. Ona şöyle selam ver: Ey peygamber sana salât ve selam olsun. Şunu da doğru ümit et. Senden ona selam ulaşacaktır. Senin selamından daha yeterli selam sana gelecektir.
Eşhedü enla ilahe illallah ve eşhedü enna muhammeden abduhu ve resuluhu. Allahtan başka ilah yoktur, Muhammed onun kulu ve resulüdür. Burada peygambere seslenirken öyle bir işaret vardır ki, Resulullahın ümmetinden herkes yüce hakkı açıkça görebilir. Ve peygamber efendimiz onlarla hazır olur, en güzel amelinde onların şahidi olur. Onun bu şekilde hazır olduğunu anlamak namaz kılanların huşu ve hayâsının artmasına sebep olur.
İbni Abbas rüyasında, Peygamber Efendimizi gördü. Hz. Ayşe onu evine davet etti. Peygamberimizin aynasını çıkardılar ve aynada Peygamber Efendimizi gördü, kendisini göremedi. Anlatılan bu hadise, rabıta işinde tam bir yok olma hadisesidir. Bu sözden sonra hiç kimse çıkıp ta Resulullah sureti için söz yok, Allah ona salât ve selam eyle diyemez. Ve bu şekilde görülmek sadece peygamberlerin işi değildir. Peygamberlerle evliya arasında ortak yanlar vardır. Evet, kim namazda Peygamber Efendimiz dışında başkasına hitap ederse namazı boş olur.
Bir hadisi şerifte Onlar görüldükleri zaman yüce Allahı andırırlar. Onlar yüce Allahın huzurunda olan kimselerdir. Sana düşen odur ki şeyhin suretini hayalinde tutasın. Kalbini ona çeviresin. Böyle yapmalı ki insan kendinden geçme haline yok olma haline ulaşsın.
Abdulkadir Geylani buyurmuştur ki Hak yoluna salik, tasavvuf yoluna girince, ona düşen kalben evliyaya rabıta ede. Bu rabıta sebebi ile içten onlardan faydalanmaya baka. Rabıta eden kişinin dışta pek keremli kimse olup olmamasının pek ehemmiyeti yoktur.
Peygamber Efendimiz cennetin bütün kapılarından o kapılara ait amelleri işlemiş kimselerin ayrı ayrı çağrılacağını beyan ettiği esnada, Hz Ebu Bekir sordu Ya Resulullah, her kapıya ait amellere sahip olan bir kişi hepsinden içeri girebilecek midir? Resulullah buyurdu: Evet onlardan biride sen olacaksın. Bütün olarak ruh dünya evinde değişik suretle görülebilir. Berzah âleminde değişik suretlerde görülmesi daha uygun daha güçlüdür.
Efendimiz buyurmuştur ki benim ümmetimin âlimleri, İsrail oğullarının nebileri gibidir. Âlimler peygamberlerin varisleridir. Nefsimi yed-i kudret elinde tutan Allah yemin ederim ki, Allahın kullarından ona sevimli olan o kimselerdir ki, Allah ı kullara sevdirip, kulları da Allaha sevdirirler.
Sahabenin izlediği yol peygamberimizi taklitti. Peygamberimiz oturduğu zaman otururlar, ayakkabısını ve yüzüğünü çıkardığı zaman onlarda çıkarırlardı. Hadis kitaplarında rivayet edildiği gibi Peygamberimiz bir kuyu üzerinde diz üstü oturduğu için, Hz Ebu Bekir ve Hz Ömer aynı şekilde yapmışlardır. Hudeybiye anlaşmasında Peygamberimiz saçını tıraş ettiği zaman, mübarek saçından bir kıl almak için o kadar izdiham oldu ki hiçbir kıl yere düşmedi.
İbni Ömer bir yere geldiği zaman devesini olduğu yerde çevirdi. Neden böyle yaptığı sorulunca Peygamberimiz böyle yapmıştı, dedi.
İstimdadı inkâr 2 çeşittir:
1. ruhlar için yardım ve tasarruf kudretini inkâr etmek
2. dirilerin seslerini ölülerin işitmesini inkâr etmek
Ruhlar için tasarruf sahih hadislerle sabittir. İsra ve miraç hadisesidir. Zira bu hadisede Hz Musa kabrinde namaz kılarken gördüğünden, bütün peygamberler Mescidi-i Aksada toplanıp Resulullahın arkasında namaz kıldıklarından, bazılarının Peygamberimizden önce göklere çıkmış olduklarından ve Hz. Musanın Peygamberimize namaz hakkında kısaltma için Rabbine münacat etmesinden bahsetmektedir. Dolayısıyla Peygamber ruhlarının serbest olduğuna diri iken verilmeyen tasarrufların vefatlarından sonra verildiğine apaçık delalet ettiği görülür. Şayet Hz. Musanın imdadı ve yardımı olmasaydı günde 50 vakit namaz kılacaktık. Peygamberlerde mucize olan şeylerin velilere keramet olması caizdir.
Ruhlar sesi işitebilir. Bedir savaşında peygamberimiz s.a.v. kuyuya atılan müşriklerin başında siz onlardan daha fazla işitici değilsiniz buyurdu.
Yine Peygamberimiz s.a.v. Ölü kabre konunca soru sormak için 2 melek gelmeden, arkadaşları oradan ayrılırken onların ayak seslerini işitir diye buyurmuştur.
Peygamberimiz s.a.v. Yine kabirlere girildiği zaman selam verilmesi, kabirdekilerle konuşulması ruhların sesleri işittiğine, delildir.
Rabıta peygamberimizin devamlı müşahede edilmesine götüren bir vesiledir. Rabıta ile şeyhte fani olmak, efendimizde fani olmaya ve netice itibarıyla fenafillâha götürür.
Rabıta kim olduğun değil kiminle olduğundur. Gözlerini kapa kendine bir bak ne görüyorsun. KARANLIKLAR İÇİNDEYSEN SENİ AYDINLIĞA ULAŞTIRICAK BİR DOSTA BİR IŞIGA İHTİYACIN VAR DEMEKTİR.
Eğer uğraşırsan çabalarsan bir tecelli yakalayıp ne demek istendiğini hal olarak yaşayabilirsin. Rabıtanın gerçeğini hepimizin görebilmesi duası ile Allaha emanet olun.
Melekler bilmiyenler varsa işte rabıta. Rabıta kelime manası; Bağ, ilişki, müridin ruhaniyetinden feyiz alacağına inanarak kâmil şeyhinin suretini zihninde tasavvur etmesidir. Müridin şeyhini severek yâd etmesi ve suretini zihninde canlandırmasıdır. Kulun kendi sıfat ve vasıflarından sıyrılıp çıkması fena, Allahın sıfat ve vasıflarıyla süslenmesi, insanın kendisini, etrafındaki halkı, eşyayı görememesi bekadır
Rabıta kuran-ı kerimde bazı ayeti kerimelerle insanlara tavsiye edilmiştir.
''Ey iman edenler Allahtan korkun, sadıklarla beraber olun''
Sadıklarla beraber olun ayeti kerimesinin tefsirindeki sadıklar Allahütealânın takva sahibi kulları, nefsini tezkiye etmiş, kalbi Allahütealânın katında fenay-ı etemm ve bekay-ı ekmel derecesine ulaşmış insanlar olarak nitelendirilir.
Her sadık olan kişiye rabıta yapılamaz. Rabıta yapılacak kişinin belli vasıfları olması gerekir.
Mevlana Halid-i bağdadi k.s rabıta yapılacak kişiyi tarif ederken
şeyhinden yazılı ve sözlü (sadece yazılı kabul edilmiyor,etrafındaki insanlar tarafından da bilinmesi gerekiyor) icazet almış, kamil ve mükemmil kişi diye işaret buyurmuştur....
Mevlana Halid-i bağdadi ks hayatta iken pek çok halifesi vardı bu halifelerden bazılarına kendilerine rabıta yapılmasına izin vermemiştir. Nakşibendî hakikatine erenler,(mektubat,48) vücudunda fena olmayan kimsenin rabıtasının, salik için fena halini temin etmez. Hatta çoğu sefer onu tehlikelere sokar.demişlerdir.
Mevlana Halidi Bağdadi ( k.s); yazılı ve sözlü olarak onun kemaline ve vicdani heyete arız olanlar, ''fenay-ı etemm ''ve ''bekay-ı ekmel''derecelerine ulaşmış olduğuna şahadet edip, bütün müritlerin tek şahıs etrafında toplanmalarını işaret edince ve bu emri yerine getirmelerinde üsteleyince bu emre uyarak, kendilerinden başka hiç kimseye rabıtayı münasip görmediler. Hatta halifelerini ve bağlılarını bu hususta daima uyardılar ve onlara kendi nefislerine rabıta ettirmeyi yasakladılar.
Tarif edilen şekilde fena ve beka mertebelerine ulaştıkları şahadetle sabit olmayan kişiler her ne kadar zikir talimine memur ve mezun olsalar da, kendilerine rabıta ettiremezler. Bu kesin yasağı çiğneyenler sonunda hüsrana uğrayanlardır...
Mevlana Halidi Bağdadi ks 'nın mektuba tını okuduğumuzda görüyoruz ki yetiştirmiş olduğu 116 halifesi vardı ve onları irşat vazifesi ile dünyanın dört bir köşesine gönderdi. Onlara kendinize rabıta yaptırmayın diye sıkı sıkı tembih etti... Bunun nedenlerinden biri rabıta yapılan insanın belli özelliklerinin olması gerektiğidir.
Rabıta Allah-u Teâlâdan gelen feyizlerin insanlara aktarılmasıdır.
İnsan eğer o dereceye ulaşmamışsa insanlara fayda yerine zararına sebep olabilir.
Mevlana Halid ks ilk zamanlarda kendine rabıta yaptırmamış Abdullah Dehlevi ks hz.nin izniyle ve emirleriyle, şeyhinden icazet aldıktan sonra müritlerine rabıtaya izin vermiştir. Halifeliğinin ilk zamanlarında Kendi şeyhine rabıta yaptırmış... Ne zamanki Abdullah Dehlevi ks ona artık sana rabıta yapılabilir demiş ve bunu emretmiş, sonra kendisine rabıtaya izin vermiştir.
Sadıklarla beraber olun ayeti kerimesinin şerhinde; sadıklarla beraber olmayı âlimler ikiye ayırmışlardır.
1. cismani beraberlik; sadıkların meclislerine devam ederek onlardan ilim ve fazilet tahsil etmektir. İlimsiz bir şey olmaz. İnsan istikamet üzere olmayı ilim öğrenerek kazanır. İlim ehlinin ibadet ve taati, cahilinkinden kat kat faziletlidir. Bundan dolayıdır ki Ashabı kiram Resul-u Ekrem sav etrafında pervane olurlar sürekli onunla birlikte olmaya gayret ederlerdi. Uzak yerlerde olanlar fırsat buldukça, yol emniyeti temin edildikçe, Peygamber Efendimizi sav ziyarete gelirlerdi. Hz Ömer r.a.h arkadaşıyla nöbetleşip sırayla Peygamber Efendimizin sav yanına gelirler ve o gün cereyan eden hadiseleri akşamları birbirlerine anlatırlardı.
2. ruhani beraberlik; sadıkların gıyabında onların suret ve siretlerini hayalde tutmak fikren ve ruhen onlar ile beraber olmak onları düşünmek ve güzel halleri ile hâllenmektir.
Kim ki güzel insanlarla beraber olur, sohbetlerinde bulunursa, kendileri ne kadar günahkâr olursa olsun, sohbet ve duaların etkisiyle değişip tövbekâr olurlar. Günahkâr ve bidat ehli insanlarla olanlar ise kendileri iyi bile olsalar onlardan etkilenip bozulabilirler...
Bir hadisi şerifte ''iyi arkadaş yalnızlıktan, yalnızlıkta kötü arkadaştan hayırlıdır.iyilerle dost olan misk satanla beraber olan gibidir;onun güzel kokusu diğerine bulaşır,kötülerle beraber olan da demirci çırağı gibidir,onun isi ve pis kokusu da diğerine bulaşır..
Sadıklarla beraber olan insan onlardan pek şey alır.
Beraberlik çok önemlidir. Beraber olunan insanlarda zat olarak sıfat olarak hal olarak fikir olarak ortaklık gerekiyor.
Bunların hepsinde bir ortaklık olmazsa 0 insandan faydalanmak mümkün olmaz.İnsan öyle bir halde olacak ki mürşidiyle her halinde bir ortaklık meydana gelecek..Bunun da en iyi yolu muhabbettir.
Peygamber efendimiz sav kişi sevdiği ile beraberdir diyor...
Eğer bir insan birini seviyorsa onun yapmış olduğu her hareket hoşuna gidecek ve zamanla onun yaptığı şeyleri yapmaya başlayacaktır: böylelikle bir ortaklık doğacaktır. O insanda onun sıfatına bürünecek onun halini telakki etmeye başlayacaktır.
Mesela rabıta yaparken insan kendi haline bakacak, eğer rabıta halindeyken kendinde bir gelişme görmüyorsa ya da kötü halleri gözünün önüne geliyorsa o insan, benim halim gelişmekten uzaktır diye düşünmeli ve halini düzeltme ye, günahlardan uzaklaşmaya gayret göstermelidir.
Rabıtanın en büyük faydası sünnetleri yerine getirip günahlardan kaçmaktır. Rabıtada insana güzel şeyler tezahür ediyorsa bu hali kendisinden bilmeyecek bu benim şeyhimin lütfudur ben daha iyi olayım diye bana güzel haller gösteriyor demelidir ve bu halleri artırmaya gayret etmelidir. Eğer bu haller insana şeyhinin huzurunda oluyorsa (yani rabıtanın pek çok şekilleri vardır, Şeyhinin uzağında yapılan rabıta vardır)
Zaten o zaman direk karşısındadır. Şeyhinin kapısında bir dilenci gibi olmalıdır. Nasıl ki bir dilenci kapıya gider torbasını açar ve bekler, torbasına ne konulduysa razı olur; insan da böyle olmalıdır, şeyhinden ona gelecek feyzi beklemelidir.
Eğer insan uzaktaysa şeyhine rabıta yapmaya devam etmelidir. Çünkü Resulü Ekrem sav zamanında sahabe-i kiram efendilerimiz ona yakın ve uzaktayken de rabıta kurmaya devam ederlerdi.
Hz Ebubekir Sıddık' a (ra) gelmiş ''ya Resulullah sav her yerde gözümün önündesin.sen yakındayken de uzaktayken de sen gözümün önündesin.Hatta defi hacet yaparken de hayalin gözümün önüne geliyor..''diyor.Resulü Ekrem sav defi hacet yaparken düşünmemek gerekir diyor.her an aklında olma hali iyidir ,deyip tavsiye ediyor.Bu bize şeyhimiz uzaktayken de rabıta yapmamız konusunda bir kaynaktır.
İnsan şeyhinden uzaktayken onu düşünmeyle, hatırlamayla ve onunla ilgili hadiseleri hatırlamasıyla, her an şeyhiyle birlikte olmaya gayret etmelidir. Bu şekilde rabıtasını geliştirmeye gayret etmelidir ki tarikatta ilerlemesi mümkün olsun.
Rabıta kurulan şeye göre değişiklik arz eder; farklı olur. Bu da 3 türlüdür.
1. tabii düşünme(rabıta); kişinin ailesini çoluk çocuğunu ve yakınlarını düşünmesi gibidir. İnsanın fıtratından gelen kaçınılması mümkün olmayan düşünce.
2. süfli düşünce (rabıta); kişinin kalbini kötü şeylere bağlaması ve düşünmesidir.
3. ulvi düşünce(rabıta); kişinin kalbinde Allah (c.c), Resulullah sav ve Allahın seçkin kullarını sevgisi ve muhabbeti gibi güzel şeyleri düşünmesidir.
Ulvi değerlere yönelik rabıta müride zamanla hakla beraberlik duygusunu getiri. Bu durum Hz. Peygamber sav karşı ashabından, tabiin, tebe-i tabiin den bazılarında olduğu gibi kişinin kendi arzu etmese de vazgeçemeyeceği bir kalp bağına dönüşür.
Zamanla toplum bozulduğu ve kişilerin kalpleri gereksiz şeylerle meşgul olduğu için tarikat ehli bunun yerine müritlerin kalplerine cenabı hakka bağlamak maksadıyla kamil şeylere rabıtayı benimsemişlerdir..
Kuranı kerimde ''yemin olsun ki derinliklere dalıp şiddetle çıkanlara, kolaycacık çekenlere, ilahi emre imtisal için yüzüp gidenlere, hak yolunda koşup yarışanlara ve kendisine verilen işi güzelce yerine getirenlere (melek ve benzerleri)ki ey insanlar! Muhakkak öldükten sonra rabbinizin huzuruna çıkarılacak ve hesap vereceksiniz '' buyrulmuştur.
Bu ayeti kerimede Allahütealâ melekler ve insanlar üzerine yemin ediyor.
Bazı işler için görevlendirdiği yaratıklarına, buradaki kendileriyle yemin edilen varlıkların, cenabı hak katında kıymet ve şerefine, kullar üzerindeki etki ve menfaatine işaret içindir.
Derinliklere dalıp şiddetle çıkanlara yemin ediliyor;
Burada anlatılan insanın manevi halidir. Allahütealânın yolunda insanların yaptığı taatlara göre halleri vardır.
Hak yolunda yarışanlar Allahütealâya gitme yolunda yarışanlardır..
Kendisine verilen işi güzelce yapanlar: Allahütealâ her işi yapmaya kadirdir ama bazı işlerin yapılması için sebeplere ihtiyaç vardır. Her şeyin bir sebebi vardır.
Yağmurun yağması, rüzgârın esmesi gibi olaylara Allahütealâ sebepler koymuştur; bunları yapan melekler ve bunlara yardımcı olan insanlar vardır. Bu insanlar ölmüş de olabilirler, hayatta da olabilirler.
Ölmüş insanların insanlara faydası güneş gibidir. Güneşin önüne bulut geldiği zaman güneşin sıcaklığı azalır. Bulut olmadığında etkisi daha fazladır.
Ruh bedenden ayrıldığı zaman kızgın güneş gibidir insanlara daha çok faydası vardır..
Allahütealâ bazı seçilmiş kişilere ve meleklere manevi yetkiler verir.
Melek kuvvet demektir. Her bir yağmur damlasını yeryüzüne indiren bir melek vardır. Yerçekimine göre yağmurun yere hızlanarak inmesi gerekir. Bununla ilgili bir hesaplama vardır; bir damla yere düşerken yeri delecek bir güce sahip olur. Fakat yağmur taneleri çok yumuşak olarak yere iniyor, bunun sebebi her yağmur ve kar tanesini bir meleğin indirmesidir. Pek çok vasıfları olan melekler vardır. Aynı şekilde böyle insanlar da vardır. Ve tabiat olaylarının olmasına vesile olurlar. Allahütealâ onlar üzerine yemin ediyor. Bu insanlar Allahütealâ'nın sadık dediği kullardır.
Manevi olarak yardımda bulunurlar.
Müfessir Allame Abidin ra tefsirinde derki; buradaki yeminler;
Her şeyi yaratan Allahütealâdır. Allahı sever gibi sevmek ayrıdır, Allah için sevmek ayrıdır.
Rabıtada insanların şirk korkusuna düşmeleri; neden Allahütealâyı değil de, bir insana rabıta kuruyoruz demeleri, bu sebeptendir. İnsan Allahütealânın rızasını kazanmak için pek çok şey yapabilir, rabıta da bunlardan biridir.
Peygamber efendimize( sav) Cebrail (as) bir bedevi kılığında geliyor ve ya Resulullah (as) İslam nedir? Diye soruyor. Resulü Ekrem de (sav)
- İslam; namaz kılmak hacca gitmek, zekât vermek, oruç tutmak, kelime-i şahadet getirmektir, diyor. Cebrail as
- Doğru söyledin ya Resulullah (sav), iman nedir? Diye soruyor. Resulü Ekrem (sav)
- Allaha inanmak, peygamberlere inanmak, kitaplara inanmak, meleklere inanmak, ahiret gününe inanmak, hayır ve şerrin Allahtan geldiğine inanmak, ahiret gününe inanmak kaza ve kadere inanmaktır, diyor. Cebrail as yine
- Doğru söyledin ya Resulullah (sav) diyor.
- Peki, ihsan nedir? Diye soruyor. Resulullah (sav)
- Sen Allahütealâyı görmesen de görüyormuş gibi ibadet etmendir (davranmandır).
Bu hadisi şerif ruhani beraberliği anlatıyor. Bu murakabenin en üst halidir. İnsanın ulaşabileceği en üst makamdır, en alt makam da insanın şeyhini düşünmesidir.
İnsan günlük yaptığı her şeyde yemek yerken, gezerken, otururken sanki şeyhi yanındaymış gibi hareket etmelidir. Yanındayken (şeyhinizin) nasıl hareket ediyorsanız, o yokken de o şekilde hareket etmelisiniz. İnsan bu hali kendinde meleke haline getirirse, sen Allahütealâyı görmesen de görüyormuş gibi ibadet etme hali gelişir.
Tarikatta yapılan her şey bir basamaktır. İlk önce şeyhini sonra Resulullahı (sav) sonra da Allahütealâ murakabe edilir. Bunların hepsi kademe, kademedir. Direk üst kademeden başlamak mümkün değildir.
Hepimiz, Allahütealânın bizi her an gördüğünü biliyoruz ama buna rağmen, haram işlemeye devam ediyoruz. Bunun nedeni bildiğimizi aklımızın ve kalbimizin tam kabul edememesidir. Gerçek manada buna güç yetiremediğimizdendir.
İnsan bir yerde otururken kendi değil de şeyhi oturuyor diye düşünmeli; şeyhi yanındaymış gibi davranmalıdır. Böyle davranırsa pek çok günahtan hatadan korunmuş olur...
Görünür ya da görünmez günahlar vardır.Kalbimizden geçirdiğimiz kötü düşünceler görünmeyen günahlardır.İnsan sürekli şeyhini düşünürse bunlardan uzaklaşmış olur..
Gazneli Mahmut Ebu Hasan-ı Harkani (ks) hazretlerinin yanına geliyor ve soruyor... Beyazıt-i Bistami (ks) nasıl bir zattır diyor. Beyazıd-i Bistami Ebu Hasan harka ninin şeyhidir. Ebu Hasanı Harkani Hz. 25 yıl onu kabrine gitmiş ve ondan feyiz almaya uğraşmıştır.25 yılın sonunda feyiz alabilmiş.
Kabrinden nasıl faydalandın? dediklerinde, onu gören imana gelirdi diyor..
Gazneli Mahmut bu nasıl bir sözdür? Peygamber Efendimiz (SAV)zamanında yaşayıp ta onu görüp imana gelmeyenler oldu da Beyazıt Bistami (ks) görenler mi imana gelecekler? Dedi. onlar Muhammed Mustafa ya (sav) bakarken Abdullahın oğlu gözü ile baktılar o yüzden imana gelmediler ama Allahın peygamberi Muhammed Mustafa(sav) gözüyle baksalardı hepsi imana gelirdi, diyor.
Beyazıd-ı bestami'ye (ks) bakmakta böyledir.Bakan göz önemlidir diyor..Siz de karşınızdakine ne gözle bakıyorsanız o gözle görürüsünüz.
İnsan mürşide bakarken kalbindeki muhabbet önemlidir. Eğer insan şeyhine kalbi mutmain olarak, kalbinde kötü hiç bir şey olmadan bağlanıyorsa şeyhinden çok büyük bir feyiz alır. Eğer insanın kalbinde şeyhine karşı hoş olmayan bir takım düşünceler varsa tövbesini sıkça tekrarlamalıdır.
Onun ihvanına bakmalıdır; çünkü bir şeyhin müridi şeyhi gibidir. Birbirinize iyilikle muamele edeceksiniz ki şeyhinizle olan muhabbetiniz iyi olsun.
Şahı Nakşibendî (ks) ile Abdulhalık Gücdevani Hz. arasında beş kuşak vardır fakat maneviyatta ondan feyiz almış, onun sayesinde o makama ulaşmıştır.
Şah-ı Nakşibendî 'nın(ks) şeyhi Emir Külal(ks) olmasına rağmen asıl onu maneviyatta yükselten Abdullahçık Gücdevani (ks) dir. Ruhani beraberlik cismani beraberlikten önemlidir.
İslam âlimlerinden İmam-ı Azam Ravzay-ı mutahara'yı ziyaret ederken duyduğum zaman ancak senden hoş sözleri duyuyorum baktığım zaman da ancak seni görüyorum.demiştir.
Bir başka hadis-i şerifte ''Muhammedin nefsini elinde bulunduran Allah'a yemin olsun ki; gerçekten kullar içinde Allaha en sevgili olanlar;Allah'ı kullarına sevdiren,yeryüzünde hayır ve nasihatle dolaşanlardır.(hindi Kenzu Ummal).buyrulmuştur,.
Diğer bir hadis-i şerifte İbni Abbas (r.a)şunu anlatmıştır. Bir adam Hz Peygambere (s.a.v) gelerek ''Ey Allah'ın Resulü a.s!Allahın velileri kimlerdir?
diye sordu..Efendimiz (s.a.v) ''Görüldükleri zaman Allah-u Teala'nın hatırlanıp zikrolunmasına sebep olan zatlardır''buyurdu (İbni kesir tefsiri)
Yukarıda zikrettiğimiz görüşler sadece mutasavvıfların görüşü değil, pek çok müfessir, fakih, muhaddisin açıklamalarda bulunup, onun dindeki yerine, kalpteki tesirine ve terbiyedeki yerine işaret etmişlerdir.
*******
RABITA 2
Rabıta kelime manası; Bağ, ilişki, müridin ruhaniyetinden feyiz alacağına inanarak kâmil şeyhinin suretini zihninde tasavvur etmesidir. Müridin şeyhini severek yâd etmesi ve suretini zihninde canlandırmasıdır. Kulun kendi sıfat ve vasıflarından sıyrılıp çıkması fena, Allahın sıfat ve vasıflarıyla süslenmesi, insanın kendisini etrafındaki halkı eşyayı görememesi bekadır.
Fena; kalıcı ve geçici olma, tasavvufta, kötü huyların davranışların yok olması fena, yerlerini güzel huyların ve davranışların alması bekadır.
Ey iman edenler Allahtan çekinin özü sözü doğru kimselerle olun. Özü sözü doğru olmak işi, hem surette, hem de manada onlarla olmaktır. Daha sonra Olun! Emrindeki oluşu, Hace Ubeydullah Ahrar bu rabıtadır şeklinde tefsir etti.
Şafi imamlarından İmam Gazali şöyle diyor: kalbinde Resulullahın güzel şahsını hazır et. Allah ona salât ve selam eylesin. Ona şöyle selam ver: Ey peygamber sana salât ve selam olsun. Şunu da doğru ümit et. Senden ona selam ulaşacaktır. Senin selamından daha yeterli selam sana gelecektir.
Eşhedü enla ilahe illallah ve eşhedü enna muhammeden abduhu ve resuluhu. Allahtan başka ilah yoktur, Muhammed onun kulu ve resulüdür. Burada peygambere seslenirken öyle bir işaret vardır ki, Resulullahın ümmetinden herkes yüce hakkı açıkça görebilir. Ve peygamber efendimiz onlarla hazır olur, en güzel amelinde onların şahidi olur. Onun bu şekilde hazır olduğunu anlamak namaz kılanların huşu ve hayâsının artmasına sebep olur.
İbni Abbas rüyasında, Peygamber Efendimizi gördü. Hz. Ayşe onu evine davet etti. Peygamberimizin aynasını çıkardılar ve aynada Peygamber Efendimizi gördü, kendisini göremedi. Anlatılan bu hadise, rabıta işinde tam bir yok olma hadisesidir. Bu sözden sonra hiç kimse çıkıp ta Resulullah sureti için söz yok, Allah ona salât ve selam eyle diyemez. Ve bu şekilde görülmek sadece peygamberlerin işi değildir. Peygamberlerle evliya arasında ortak yanlar vardır. Evet, kim namazda Peygamber Efendimiz dışında başkasına hitap ederse namazı boş olur.
Bir hadisi şerifte Onlar görüldükleri zaman yüce Allahı andırırlar. Onlar yüce Allahın huzurunda olan kimselerdir. Sana düşen odur ki şeyhin suretini hayalinde tutasın. Kalbini ona çeviresin. Böyle yapmalı ki insan kendinden geçme haline yok olma haline ulaşsın.
Abdulkadir Geylani buyurmuştur ki Hak yoluna salik, tasavvuf yoluna girince, ona düşen kalben evliyaya rabıta ede. Bu rabıta sebebi ile içten onlardan faydalanmaya baka. Rabıta eden kişinin dışta pek keremli kimse olup olmamasının pek ehemmiyeti yoktur.
Peygamber Efendimiz cennetin bütün kapılarından o kapılara ait amelleri işlemiş kimselerin ayrı ayrı çağrılacağını beyan ettiği esnada, Hz Ebu Bekir sordu Ya Resulullah, her kapıya ait amellere sahip olan bir kişi hepsinden içeri girebilecek midir? Resulullah buyurdu: Evet onlardan biride sen olacaksın. Bütün olarak ruh dünya evinde değişik suretle görülebilir. Berzah âleminde değişik suretlerde görülmesi daha uygun daha güçlüdür.
Efendimiz buyurmuştur ki benim ümmetimin âlimleri, İsrail oğullarının nebileri gibidir. Âlimler peygamberlerin varisleridir. Nefsimi yed-i kudret elinde tutan Allah yemin ederim ki, Allahın kullarından ona sevimli olan o kimselerdir ki, Allah ı kullara sevdirip, kulları da Allaha sevdirirler.
Sahabenin izlediği yol peygamberimizi taklitti. Peygamberimiz oturduğu zaman otururlar, ayakkabısını ve yüzüğünü çıkardığı zaman onlarda çıkarırlardı. Hadis kitaplarında rivayet edildiği gibi Peygamberimiz bir kuyu üzerinde diz üstü oturduğu için, Hz Ebu Bekir ve Hz Ömer aynı şekilde yapmışlardır. Hudeybiye anlaşmasında Peygamberimiz saçını tıraş ettiği zaman, mübarek saçından bir kıl almak için o kadar izdiham oldu ki hiçbir kıl yere düşmedi.
İbni Ömer bir yere geldiği zaman devesini olduğu yerde çevirdi. Neden böyle yaptığı sorulunca Peygamberimiz böyle yapmıştı, dedi.
İstimdadı inkâr 2 çeşittir:
1. ruhlar için yardım ve tasarruf kudretini inkâr etmek
2. dirilerin seslerini ölülerin işitmesini inkâr etmek
Ruhlar için tasarruf sahih hadislerle sabittir. İsra ve miraç hadisesidir. Zira bu hadisede Hz Musa kabrinde namaz kılarken gördüğünden, bütün peygamberler Mescidi-i Aksada toplanıp Resulullahın arkasında namaz kıldıklarından, bazılarının Peygamberimizden önce göklere çıkmış olduklarından ve Hz. Musanın Peygamberimize namaz hakkında kısaltma için Rabbine münacat etmesinden bahsetmektedir. Dolayısıyla Peygamber ruhlarının serbest olduğuna diri iken verilmeyen tasarrufların vefatlarından sonra verildiğine apaçık delalet ettiği görülür. Şayet Hz. Musanın imdadı ve yardımı olmasaydı günde 50 vakit namaz kılacaktık. Peygamberlerde mucize olan şeylerin velilere keramet olması caizdir.
Ruhlar sesi işitebilir. Bedir savaşında peygamberimiz s.a.v. kuyuya atılan müşriklerin başında siz onlardan daha fazla işitici değilsiniz buyurdu.
Yine Peygamberimiz s.a.v. Ölü kabre konunca soru sormak için 2 melek gelmeden, arkadaşları oradan ayrılırken onların ayak seslerini işitir diye buyurmuştur.
Peygamberimiz s.a.v. Yine kabirlere girildiği zaman selam verilmesi, kabirdekilerle konuşulması ruhların sesleri işittiğine, delildir.
Rabıta peygamberimizin devamlı müşahede edilmesine götüren bir vesiledir. Rabıta ile şeyhte fani olmak, efendimizde fani olmaya ve netice itibarıyla fenafillâha götürür.
Rabıta kim olduğun değil kiminle olduğundur. Gözlerini kapa kendine bir bak ne görüyorsun. KARANLIKLAR İÇİNDEYSEN SENİ AYDINLIĞA ULAŞTIRICAK BİR DOSTA BİR IŞIGA İHTİYACIN VAR DEMEKTİR.
Eğer uğraşırsan çabalarsan bir tecelli yakalayıp ne demek istendiğini hal olarak yaşayabilirsin. Rabıtanın gerçeğini hepimizin görebilmesi duası ile Allaha emanet olun.