Konuya cevap cer

Somatizayson Bozukluğu


    Temel özelliği fiziksel muayene ve laboratuvar incelemeleri ile açıkanmayan çok sayıda bedensel belirtinin varlığıdır. Yakınmaların çokluğu ve birden fazla organ sistemini tutması ile diğer somatoform bozukluklardan ayrılır. Kronk bir bozukluktur,belirtiler otuz yaşından önce başlar ve birkaç yıllık bir dönem içinde ortaya çıkar. Bozukluk psikososyal zorlanma etmenleri ile yakın bir ilişki gösterir ve toplumsal ve mesleki işlev bozukluğuna ve yoğun bir tıbbi yardım arayışına neden olur.


    Klinik Özellikler


    Somatizayson bozukluğu hastalarının birçok bedensel yakınma ve uzun,karmaşık bir tıbbi öyküleri vardır. Bulantı ve kusma,yutma güçlüğü,kol ve bacaklarda ağrılar, enerji harcamaksızın nefes darlığı çekme,bellek yitimi ve gebelik ve adet dönemleriyle ilgili bozukluklar en yaygın belirtiler arasında yer alır.


    Psikolojik yakınmalar ve kişiler arası ilişkilerdeki sorunlar belirgindir. Anksiyete ve depresyon en yaygın pskiyatrik belirtilerdir. İntihar tehditleri sıklıkla görülmekle birlikte intihar eylemleri nadirdir. Gerçekleştirilen intihar eylemlerinin çoğu kez madde kullanımına bağlı olduğu bildirilmiştir. Tıbbi öykü çoğu kez belirsiz, tutarsız v karışık özellikler gösterir,geçmişteki belirtilerle gücel belirtiler birbirlerinden ayırt edilemeyebilir. Hastalarla ilgili olarak bağımlı, ben-merkezci, hayranlık ve ilgi toplama açlığı içinde ve karşısındakini yönlendirici bir kişilik yapısı tanımlanmıştır.


    Bu bozukluğa genellikle major depresif bozukluk, kişilik bozuklukları, yaygın anksiyete bozukluğu ve fobiker gibi başka psikiyatrik bozukluklar eşlik eder. En çok bulunan kişilik bozuklukları yada özellikleri kaçınan,paranoid,kendine zarar verici ve obsesif-kompulsif türdedir.


    Oluş Nedenleri


    Psikososyal etmenleri temel alan yaklaşımlar bu bozukluğn belirtilerini bir çeşit toplumsal iletişim olarak görür. Buna göre belirtilerin nedeni toplumsal sorumluluklardan kaçma, heyecanları ida etme, bir inancı yada duyguyu simgeleştirmedir.

    Dar çerçeveli psikanalitik yorumlar belirtilerin bastırılmış içgüdüsel dürtülerin yerine konmuş ruhsal öeler olduğunu varsaymaktadır.

    Davranışsal bakış açısı ebeveyn örmeği ve ebeveynlerden öğrenililenler ve etnik töreler nedeniyle bazı çocukların diğerlerinden daha fazla olarak ruhsal sorunlarını bedenlerine yansıtmayı öğrendiklerini vurgulamaktadır. Ayrıca bu bozukluğu gösteren hastaların bir bölümünde aile içi fiziksel istismara uğrama öyküsü vardır.


    Tedavi


    Hastanın hekim tarafından izlenmesi ve bu hekimin aylık periyotlarla düzenli bir biçimde hastayı görmesi yeğlenir. Kontrollerin süresi fazla uzun olmamalı ve ayrıntılı laboratuvar incelemelerinden kaçınılmalıdır. Bireysel ve grup terapisi yaklaşımlrı yardımcı olabilir. Birlikte bulunabilen diğer psikiyatrik bozukluklar için psikoterapiye ek olarak ilaç tedavisi de uygulanabilir. Fakat bu hastalar ilaçları rastgele ve güvenilmez bir biçimde de kullanmaya eğilimli olduklarından ilaç kullanımı denetlenmelidir








    Tik bozuklukları


    Bu durum istemsiz, belirli bir tarzda,hızlı ve tekrarlayıcı hareket ya da ses çıkarma durumudur. Süresi genellikle 1 saniyeyi geçmemektedir. Bu duruma direnç gösterilemez gibi hissedilir. Tik davranışının vücutta görülen yeri ( kaş, göz, omuzda oluşması gibi) , sıklığı ve zorlayıcılığı, çeşitli zamanlarda değişebildiği gibi, topluluk içinde olma ya da tek başına bulunmaya göre değişebilmektedir. Tikler tek bir bölgede veya birden fazla bölgede ya da organda hissedilebilir. Tik davranışının yapılması ile birlikte geçici bir rahatlama elde edilir.


    Tik davranışlarını arttıran etmenler:


    Yoğun stres durumları, kaygı düzeyinin arttığı haller, bitkin düşmek, can sıkıntısı hissetmek, kişi için önemli bir olaya katılmak , başkaları önünde aktif bir eylemde bulunmak( söz almak, bir toplantıya katılmak gibi) durumlarında artış gösterebilmektedir. Alkol alımı, kişiyi keyifle oyalayabilen bir aktivite ( kitap okumak, tv. seyretmek gibi) dinlenme esnasında azalabilmektedir.


    Tik bozukluğuna yol açabilen diğer durumlar:


    Tik bozukluğuna neden olan kalıtsal hastalıklar arasında Tourette sendromu, Huntington hastalığı, torsiyon distonisi, ve nöroakantozis sayılabilir. Ayrıca ensefalit, Sydenham koresi, ilerleyici bir hastalık olan Creutzfeldt-Jacob sendromu da tik sebepleri arasındadır. Epilepsi (sara) hastalığı tedavisinde kullanılan ilaçlar, L-dopa, bazı stimulan ilaçlar da bu tür bir duruma yol açabilirler. Karbon monoksit zehirlenmeleri, kafa travmaları, bazı kromozom bozuklukları, zeka geriliği de tik davranışlarını oluşturabilir.


    Basit hareketsel tikler: Bazı kas gruplarının hızlı, belli bir anlam içermeyen ve tekrarlayıcı bir şekilde kasılması durumudur. En çok sırasıyla gözde, kafagenelinde, omuz , ağız ve el bölgesinde görülmektedir.


    Karmaşık hareketsel tikler: basit şekle göre daha yavaş, daha amaçlı gibi görünen ve daha çok kas grubunu içine alan tiklerdir. En çok kendi vücuduna veya başkasına dokunma ya da vurma, zıplama, kendi ellerini ya da nesneleri koklama şeklindedir.


    Hareketsel tikler işlev açısından birbiri ile zıt etkili kasların aynı anda birlikte kasılması ile oluşmaktadır.


    Basit sese dayalı tikler: Hece şeklinde olmayan sesler çıkartmaktır. Boğazını ısrarla temizleme, burun çekme, öksürme, bağırma, havlar gibi ses çıkarma bunlara örnektir.


    Karmaşık sese dayalı tikler: Daha anlaşılabilir,hecelere dayanan sözcükler, cümleler i tekrarlamak şeklindedir.


    Tik bozukluğunun başlangıç ve ilerleyen dönem özellikleri:


    Yapılan araştırmalara göre, toplumda bin kişide 2-6 arasında görülmektedir. Erkeklerde kadınlara göre 3 kat daha fazla görülmektedir. Genellikle 7 yaş civarında başlamaktadır. İlk oluşan tik genellikle göz kırpmadır. Onu izleyerek kol ve bacakta yerleşik tikler ,daha nadiren de sese dayalı tikler başlangıç tikleri olmaktadır. Küfür etme şeklindeki tikler (koprolali) de daha nadir başlangıç yakınmasıdır. Başlangıçta % 2-3 oranında görülen koprolali ilerleyen dönemlerde % 2-30’lara dek çıkabilmektedir.


    Tik bozukluğu kişilerin yaklaşık % 40 kadarında ergenliğin başlangıç evrelerinde tamamen düzelmektedir. % 30 kadar hastada bir miktar düzelme ile hafiflemiş olarak devam eder. Geri kalan % 30 kadar hasta erişkinlik hayatında da tik bozukluğu belirtilerini göstermektedir.


    Tik bozukluğu obsesif kompulsif bozukluk ile sıklıkla bir arada görülebilmektedir. Sıklıkla kontrol etmeye,saymaya ve düzenleme ve benzerleştirmeye yönelik davranışlar şeklindedir.


    Hastalığa sebep olan geni saptama çalışmaları sürmektedir. Bu rahatsızlığı olan kişilerin bazı beyin bölgelerinde metabolizma hızı artmış, bazı bölgelerde ise azalmış bulunmuştur.


    Tedavi:


    İlaç tedavileri yanında terapi ile başarı sağlanmaktadır







    Tokofobi


    Doğum yapma korkusu olarak tanımlanan tokofobi, düşünüldüğünden daha yaygın ve etkili. Tokofobi konusunda bugüne dek ilk kez yapılan bir araştırma, en az 6 kadından birinin doğum yapmaktan aşırı korktuğu için hamile kalmaktan vazgeçtiğini veya düşük yaptığını ortaya koydu.


    Bu konuda İngiltere'nin önde gelen uzmanlarından Dr.Kristina Hofberg, bu korkunun her yaşta, her ırkta ve her kültürde görülebileceğine dikkat çekiyor. Uzmanlar genel olarak bu korkuyla yeterince ilgilenmiyor, ancak kadınlar için bu konu yaşamsal önem taşıyor.


    'Royal College of Obstetricians' and Gynaecologist' Year Book' isimli dergide yayımlanacak olan çalışma, ilk kez hamile kalan her 5 kadından birinin doğumdan aşırı derecede korktuğunu gösteriyor. Hofberg'in görüşlerine başvurduğu 370 çocuksuz, hamile olmayan 7 kadından biri doğum sancılarından aşırı korktuğu için hamile kalmayı ertelediğini ya da doğurmaktan tümüyle vazgeçtiğini belirtiyor.


    Şu anda 1.200 kadın üzerinde daha ayrıntılı bir çalışma yürüten Hofberg, bu korkunun hamile kalma korkusundan farklı olduğuna dikkat çekiyor:'Bu patolojik bir terör. En uç şekliyle kadının kürtaja başvurmasına, alkol veya uyuşturucu kullanmasına, hatta karnını yumruklamasına kadar vardırılabilir. Öyle ki tokofobik kadınlar, başarılı bir doğumdan sonra dahi doğum anını yıllarca hatırlayıp panik ataklar yaşayabilirler. Bazı kadınlar kendilerini kısırlaştırarak böyle bir sorunla karşılaşma olasılığını tümüyle ortadan kaldırabilir. Bazıları ciddi biçimde korunarak hamile kalmamaya çalışır. Bu tür bir yaklaşım çocuk isteyen ancak doğumdan korkan kadınlar için çok üzücü bir durumdur. Bunlar bir daha çocuk sahibi olamayacaklarını bile bile menopoza girer.'


    Doğum korkusu genellikle doğum anında acı çekmekten, ölmekten, aklını yitirmekten, doğum yapacak ekibe güven duymamaktan kaynaklanıyor. Ayrıca çocukluğunda cinsel tacize uğramış kadınlar tokofobiye daha yatkın.


    Tokofobik kadınlar doğum sancısı çekmemek için sezaryen ameliyatını çözüm olarak görebilir. Bu gibi durumlarda doğum ekibinin büyük bir duyarsızlıkla bu isteği reddetmesi kadınları başedemeyecekleri kadar büyük bir psikolojik sorunla karşı karşıya bırakır. Hofberg'e göre bunun çözümü, kadının sorununu açık yüreklilikle dile getirmesi ve doğum ekibinin ve eşin soruna daha büyük bir duyarlılıkla yaklaşması.









    Uykusuzluk


    Uyuyamamaktan ya da herkesin uyuduğu saatlerde uyuyup uyanık olduğu saatlerde uyumaktan şikayetçiyseniz aşşağıda sayacağım yöntemlerden kendinize en uygun olanları seçip deneyebilirsiniz.

    -

    Uyuyamaktan korkmayın. Yatakta sessizce yatarak geçirilen saatler de uyku kadar iyi gelecektir. Uyumuyor ve planlar yapıyorsanız başucunuza koyacağınız bir kalemle defter,aklınıza gelen her şeyi hemen yazmanız durumunda size çok yardımcı olacaktır. Uyku saatlerini yitirmenin size zarar vermeyeceğini düşünün. Bedeniniz bu açığı gelecek uyku diliminde telafi edecektir.

    -

    Koyun yerine size sunulan nimetleri sayın. Uyku,eğer halinizden hoşnutsanız gelir. Endişe,üzüntü gibi duygular ne kadar özenle kendimizden gizlersek gizleyelim,bizi uyanık tutarlar. Sahip olmadıklarınızla mücadele etmek yerine,hayatınızdaki güzel şeylerin listesini yapmayı deneyin.

    -

    O anda yatağa uyumak için girdiğinizi ve ne olursa olsun uyuyacağınızı düşünmeyin. Yatağa yattığınızı ve rahatladığınızı ne kadar rahat olduğunuzu vs. düşünmeye çalışın.






    Uyum Bozuklukları


    Zorlanma yataran yaşam olaylarına karşı olağandışı duygusal ve davranışsal tepkilerle kendini gösteren klinik tablolardır. Tanıma göre zorlanma etmenlerinin başlangıcından sonraki üç ay içinde gösterilebilir zorlanma etmenlerine bir tepki olarak gelişir ve duygusal ve davranışsal belirtiler zorlanma etmenine karşı gösterilmesi beklenen belirtilere göre daha fazkadır veya toplumsal yada mesleki işlevsellikle belirgin bir bozulmaya neden olur.

    Bu belirtiler başka bir psikiyatrik bozukluğun tanı ölçütlerini karşılamaz ve daha önce var olan bir bozukluğun alevlenmesi niteliğini taşımaz. Zorlanma etmeni başladıktan sonrali üç ay içinde uyum bozukluğu belirtileri başlar ve etmen yada bunun sonuçları ortadan kalktıktan sonra altı aydan daha uzun sürmez.


    Tıbbi yada cerrahi nedenlerle hastaneye yatan hastalardaki en yayın psikiyatrik tanılardan biridir. Psikiyatrik hastaları arasında yapılan bir taramada örneklem popülasyonunun %10 unun bu tanıyı karşıladığı görülmüştür.

    Zorlanma etmenlerinin şiddeti klinik tablonun şiddetiyle her zaman koşutluk göstermez. Bir kişiyi etkileyebileceği gibi bir aileyi yada grubu da etkileyebilir.


Geri
Üst