Anksiyete
Anksiyete kişi için rahatsızlık oluşturan her hangi bir durum veya tehlike algısına karşı ortaya çıkan evrensel bir yanıttır.
- Anksiyete ve korku cok yanlış bir şekilde birbirinin yerine kullanılmaktadır.
Örneğin,ısırmak üzere havlayarak kendi üzerine gelen bir köpek karşısındaki kişinin yaşadığı duygu korkudur. Benzer şekilde kişi,bir uçak yolculuğu sırasında ucağın hava akımına kapılması sonucunda korkuya kapılır. Her iki örnekte de kişide korkuya eşlik eden bedensel duyumlar ortaya çıkar. Bunlar arasında taşikardi (dakikadaki kalp atım sayısının artması),carpıntı,terleme,sıcak basması ve soğuk ürperme,el ve ayaklar yanı sıra bütün vücutta titreme veya sarsıntı,boğazda düğümlenme hissi,baş dönmesi ve dengesizlik hissi gibi belirti ve bulgular sayılabilir. Aynı belirtiler kişide gün içerisinde hiç beklenmedik bir yerde ve anda ortaya çıkan ve "panik atağı" olarak ifade edilen yoğun anksiyete atakları sırasinda ya da sosyal fobi adını verdiğimiz bir bozuklukta kişinin,başkalarının önünde konuşmak ya da yazı yazmak veya yemek yemek gibi aktivre girdiğinde de ortaya çıkabilmektedir.
Ancak anksiyete ile korku arasındaki bu benzerliklere karşın her iki durum arasında cok önemli temel bir farklılık bulunmaktadir.Yukarıda verilen uçak yolculuğu örneğinde olduğu gibi korku duygusunu yaşamaya yol acan tehtid eden bir 'DIŞ' etken,tehlike söz konusudur. Fakat anksiyetede kişinin yaşamını tehtid eden bir DIŞ tehlike söz konusu değildir. Anksiyetede de bir tehlike algısı vardir. Ancak bu yaşama yönelik olmayıp hedef olarak benliğe yönelmiştir. - Kısaca bunaltıyı,"gerçeklik ilkesi" ne göre calışmakta olan benliğimiz yaşamaktadır. Benliğin bütünlüğü koruyabilmesi yanı sıra ruhsal yönden günlük kalite ve konforun sağlanması için,bunaltıya karşı korunmak üzere savunma düzenekleri devreye girecektir. Ancak kullanılan savunma düzenekleri yetersiz kaldığında ortaya çeşitli görünümleri olan aksiyete bozuklukları çıkar.
Sosyal Fobi
Anksiyete bozukluklari sinifi icinde degerlendirilir. Sosyal fobi genellikle 13 - 24 yaslari arasinda baslar. Ancak daha kücük ve büyük yaslarda da görülebilir. Kadinlarda daha fazla görülmesine karsilik erkeklerin tedaviye daha cok müracat ettikleri bilinmektedir. Psikodinamik teoriye göre sosyal fobinin meydanagelmesinde en önemli nedenler ebevenylerin asiri disiplinli olmasi ve ailenin isbirliginden uzak tutumlarinin olmasidir. Belirlenmis bir genetik nedeni olmamakla birlikte ailesinde sosyal fobi olan kisilerin diger insanlara göre üc kati daha fazla risk altinda bulundugunu arastirmalar göstermektedir.ABD de görülme orani %2 - 3 arasindadir.
Sosyal fobinin DSM 4 e göre tani ölcütleri (Cocuklar icin gecerli degil):
A. Sosyal ortamlarda yada performans gerektiren durumlarda veya tanimadik insanlar önünde ortaya cikan belirgin ve inatci korku. Kisi asagilanmasina veya utanmasina neden olarakbicimde davranacagindan yada anksiyete (kaygi) belirtileri göstereceginden korkar.
B. Korkulan toplumsal durumla karsilasma hemen her zaman anksiyete dogurur, bu da duruma bagli ya da durumsal olarak yatkinlik gösterilen bir panik atak bicimi alabilir.
C. Kisi, korkusunun asiri yada anlamsiz oldugunu bilir.
D. Korkulan toplumsal yada bir eylemin gerceklestirildigi durumlardan kacinilir yada yogun anksiyete ve sIkIntIyla bunlara katlanilir.
F. 18 yasinin altindakilerde süresi en az 6 aydir.
G. Korku ya da kacinma bir maddenin (örnegin kötüye kullanilabilen bir ilac, tedavi icinkullanilan bir ilac) ya da genel tibbi bir durumun dogrudan fizyolojik etkilerine bagli degildir ve baska bir mental bozuklukla daha iyi aciklanamaz.
H. Genel tibbi durum ya da baska mental bozukluk varsa bile A tani ölcütünde sözü edilen korku bununla iliskisizdir.
Sosyal Fobinin Tedavisi:
Ilaclar ve psikoterapiler es zamanli olarak kullanilmalidir. Tek basina ilac tedavisi genelde yeterli degildir. Psikoterapilere ilave olarak hipnoterapide cok yararli olur. Davranisci psikoterapilerde korkulan duruma kademeli olarak maruz birakma teknigi kullanilir. Ayrica gevseme egzersizleri kullanilan diger tedavi yöntemlerindendir.
Ilac Tedavisi:
Selective serotonin reuptake inhibitor leri (SSRIs) en cok kullanilan ilaclardir. Ilac tedavisi en az 6 ay sürer. Ilaclardan cok kisa süre icerisinde etkili olmalarini beklemek yanlis olur.
Konserviyon Bozuklukluğu
Bir yada daha fazla nörolojik belirtinin (felç, kötlük yada duyu bozuklukları gibi) varlığı ile karakterize ve nörolojik belirtileri açıklayacak bilinen bir tıbbi bozukluğun bulunmadığı bir pskiyatrik bozuklukluktur. Bu klinik görünümler psikanaliz literatüründe Konversiyon Histeri olarak adlandrılır.
Klinik Özellikleri
Felç, körülük ve konuşamama en yaygın belirtilerdir. Depresif ve anksiyöz belirtiler çoğu ez eşlik edebilir. Özellikle kol ve bacaklarda duyu yitimi ve bozukluğu yaygındır. Duyu bozuklukları dağılımı genellikle nörolojik bozukluklardaki anatomik özelliklere uymaz. Anormal hareketler, yürüyüş bozukluğu ve zayıflığı, belirli kas gruplarında titreme ve silkinmeler ve tikler görülebilir. Hastalar nadiren yere düşer ve düştüğü zaman yaralanma olmaz. Epilepsi benzeri nöbetler de görülebilir ve bunları ayırmak zor olabilir. Bu nöbetlerde genellikle dil ısıma, idrar kaçırma ve kendini ciddi biçimde yaralama olmaz.
Konuşma genellikle normal olmakla birlikte ses kısılması ve konuşamamama da sık görülen belirtilerdendir. Daha seyrek olarak çocuksu, kekeleyerek yada bir çocuğu taklit edercesine konuşma görülebilir. Duygulanım belirtileri olarak yukarıda belirtilmiş olan anksiyete ve depresyon dışında klasik yayınlarda güzel aldırmazlık adı verilen bir durum görülebilir. Bu hastanın ciddi bir belirtiye gösterilmesi beklenen duygusal tepkiyi göstermemesi, yerine göre ilgisiz bir görünüm sergilemesi durumudur.
Ayrıca boğazda düğümlenme,öksürük,hıçkırık,hava yutma,öğürme,kusma,geğirme gibi sinir sistemlerini ilgilendiren belirtiler de görülebilir. Bilişsel yetilerde, düşünce akışı ve içeriğinde herhangi bir bozukluk görülmez.
Oluş Nedenleri
"Histeri" sözcüğü Yunandada dölyatağının dolaşması anlamına gelir. Bu tür davranış bozukluklarının cinsel doyumsuzluktan kaynaklandığı düşüncesinin kökenleri de ilk çağ yunan uygarlığı dönemine dayanır. Hipokrat,çırpınmalarla kendini gösteren hastalıkların bir bölümünün gerçek sara olmayıp histeri vkaları olduğundan ve bu iki türü birbirinden ayırt etmenin güçlüğünden söz edilmiştir. Bu bozukluk ortaçağda cin çarpmasına bağlanmış, on dokuzuncu yüzyılda ise organik bir hastalık olarak kabul edilmiştir.
Tedavi
Koversiyon bozukluğu belirtilerinin çözülüşü genellikle kendiliğinden olmakla birlikte içgörü kazandırmaya yönelik destekleyici terapi yada davranış terapisi ile desteklenebilir.
Tedavi öncesinde hastanın çok iyi bir değerlendirmesi yapılarak bedensel bir hastalığının bulunmadığından emin olunmalıdır.
Hastanın psikoterapi önerisine direnç göstermesi durumunda zorlanma yaratan etken üzerine odaklanilabilir. Hastaya yakınmalarının hayali olduğunu söylemek çoğu zaman durumu daha da kötüleştirir.
Psikodinamik yaklaşımlar içinde ise hastanın ruhsal çatışmasını ve konversiyon belirtisinin simgesel anlamını araştırmaya yönelik psikanalitik psikoterapi ve içgörü yönelimli psikoterapi yer alır.
Aile psikoterapisti çoğu olguda gerekli bir yöntemdir.
Konversiyon bozukluğunda ilaç tedavisinin çoğu kez ikincil bir yeri vardır. Belirtilerin niteliğine göre anksiyolitik yada antidepresan grubu ilaçlar doktor denetimi altında kullanılabilir.