peyganber efendimizin geceleyin ettiği dua ve adaplar!
adaplar allahın kabul ettiği dualar allahın kabul ettiği dua allah ın dualar
Peygamber Efendimiz gecenin son üçte birine doğru uyanırdı. Cihana bedel gözlerindeki uykuyu eliyle silerek doğrulur ve "Bizi öldükten sonra dirilten Allah’a hamd olsun.
Peygamber Efendimiz gecenin son üçte birine doğru uyanırdı. Cihana bedel gözlerindeki uykuyu eliyle silerek doğrulur ve "Bizi öldükten sonra dirilten Allah’a hamd olsun. Yeniden diriltip huzurunda toplayacak da O’dur." diye dua ederdi. Bazen Medine’nin berrak gökyüzüne bakarak, l-i İmrân Sûresi’nin son on bir âyetini okurdu. Sağ tarafından başlayıp gömleğini giyer ve ilk iş olarak inci dişlerini misvâklardı. Abdest bozacağı yere yaklaştığı sırada "Allah’ım! Her tür şeytandan (kötülüklerden ve günahlardan) sana sığınırım." diye dua eder, oradan uzaklaşırken "Allah’ım! Beni bağışlamanı dilerim."
Anlamında "Gufrânek" derdi. (Tirmizî, Tahâret 7) Abdest alıp teheccüd namazına başlardı. Canlı ve coşkulu bir ibadetten sonra mübarek bedeni yorulduğu için yeniden istirahata çekilirdi. Ayrıca geceleri Bakî Mezarlığı’na gider, vefat eden ashâbına dua ederdi. Çok önem verdiği bu görevi hiç ihmâl etmezdi. Sabaha doğru müezzin, Resûlullah’ın evine iki defa uğrardı. Birincisinde namaz vaktinin girdiğini haber verir, o zaman Efendimiz tekrar kalkıp sabah namazının iki rekat sünnetini kılar, sağ tarafına uzanıp dinlenirdi. Müezzinin ikinci gelişinde mescide çıkıp kendisini bekleyen ashâbına sabah namazını kıldırırdı. (Buhârî, Teheccüd 23) Namaza başlamadan önce safların ip gibi düzgün tutulmasını tavsiye eder, bazen sahabilerin omzuna dokunarak herkesi bir hizaya getirirdi. (Müslim, Salât 122- 128)
ASHABIYLA SOHBET EDERDİ
Ortalık iyice aydınlanmadan namaz kılınmış olur, kadınlar geldikleri gibi sessizce evlerine döner, âcil işi olmayan erkekler Peygamberimizle beraber olmak, onun gül yüzüne doya doya bakmak için yerlerinden ayrılmazlardı. Mihrapta bağdaş kurup oturan Efendimiz güneş doğuncaya kadar ashâbıyla sohbet ederdi. (Müslim, Mesâcid 286) Bazen ashâbına o gece gördükleri rüyayı sorar, rüyalarını tâbir ederdi; rüya gören olmamışsa kendi rüyasını anlatırdı. Zira Peygamberimiz rüyalarda önemli olayların ipuçlarını bulur, mü’minin gördüğü rüyanın peygamberliğin kırk altıda biri olduğunu söylerdi. (Buhârî, Ta’bîr 2)
EVİNE BESMELEYLE GİRERDİ
Peygamber Efendimiz daha sonra eve döner, besmele çekerek içeri girer, sol tarafından başlayıp ayakkabısını çıkarır, ev halkına selâm verirdi. Eve besmeleyle girildiğinde şeytanın üzüldüğünü, adamlarını "Artık burada kalamazsınız." diye uyardığını söylerdi. (Müslim, Eşribe 103) Eve girerken "Allah’ım! Senden hayırlı giriş, hayırlı çıkışlar niyaz ederim. Allah’ın adıyla girdik, Allah’ın adıyla çıktık ve Rabb’imiz olan Allah’a tevekkül ettik." der, içeri girer girmez yine dişlerini misvâklardı. (Müslim, Tahâret 43, 44) Sonra hanımına evde yiyecek bir şey olup olmadığını sorar, yiyecek bir şey yoksa oruca niyet ederdi. (Müslim, Sıyâm 169, 170) Eline geçeni yoksullarla paylaştığı için yiyecekleri sık sık tükenir, evlerinde haftalarca yemek pişmediği olurdu. Aişe annemizin dediği gibi böyle zamanlarda hurma ve su ile veya komşuların gönderdiği yiyeceklerle yetinirlerdi. Bazen evde birkaç arpa ekmeğiyle sirkeden başka bir şey bulunmaz, Peygamberler Sultanı "Sirke ne güzel yiyecektir." diyerek ekmeğini sirkeye banıp yerdi. Gün olur bir tabak yemekle, gün olur birkaç hurmayla idare ederdi. Bir şey yerken besmele çekmeyi, sonra da "elhamdülillah" demeyi hiç ihmal etmezdi.
HANIMINA YARDIM EDERDİ
Evde bulunduğu saatlerde eşlerine her konuda yardım ederdi. Gerekirse evi süpürür, hayvanları sağar, elbisesini yamar, kendi işini kendi yapardı. (Ahmed İbni Hanbel, Müsned, VI, 256) Her sabah onların hatırını sorar, ihtiyaçlarını öğrenir, sonra da bunları temin ederdi. Bu maksatla evden çıkarken önce sağ, sonra sol ayakkabısını giyer, "Allah’ın adıyla çıkıyorum. Allah’a güveniyorum. Günahlardan korunmaya güç yetirmek, ibadet ve tâate kuvvet bulmak ancak Allah’ın yardımıyladır." anlamında "Bismillah, tevekkeltü alellah, velâ havle velâ kuvvete illâ billâh." derdi. Yolda karşılaştığı kimselere selâm verip tokalaşırdı. Duha namazı diye de anılan kuşluk namazını hiç ihmal etmezdi. Öğle sıcağı iyice bastırınca kaylûle yapar yani öğle uykusuna yatardı. Sevdiği kimselerin evinde de kaylûle yaptığı da olurdu.
HASTALARI ZİYARET EDERDİ
Vaktinin önemli bir kısmı Mescid-i Nebevî’de geçerdi. Müslümanlarla orada görüşüp sohbet eder, sorularını cevaplandırır, öğüt isteyenlere öğüt verirdi. Önemli bir duyuruda bulunacağı zaman herkesi orada toplar, ganimet mallarını dağıtır, göndereceği heyetleri, askerî birlikleri, tayin edeceği kumandanları, valileri, zekât memurlarını, dini öğretecek muallimleri belirler, yabancı heyetleri kabul eder, onları orada veya mescidin yanında kurulan çadırlarda ağırlardı. Hasta olanları sorup öğrenir, onları evlerinde ziyaret ederdi. Dargın olanları barıştırmaya çok önem verir, evleri uzakta bile olsa, yanına birkaç kişiyi alarak oraya gider, barışmalarını sağlardı. Sahâbîler, evlerinde Resûlullah’ın namaz kılmasını, böylece yuvalarının bereketlenmesini isterler, yemek ikram etme bahanesiyle onu davet ederlerdi.
O da kimseyi kırmaz, istedikleri yerde namaz kılardı. Şayet orası Mescid-i Nebevî’ye uzaksa, namaz vakti de girmişse, evdekilere imam olup namazı kıldırırdı.
SAĞ TARAFINA YATARDI
Yatsı namazı kılındıktan sonra önemli bir işi yoksa, kardan beyaz dişlerini temizleyip abdestini alır, yatağına gider, İhlâs ve Muavvizeteyn’i yani Kulhüvallâhüahad ile Kul eûzüleri okuyup ellerine üfler, sonra da ellerini yüzüne ve vücuduna sürerdi. Yavaşça sağ yanına uzanır, mis kokulu avucuna gül yanağını koyar ve bazı dualar okurdu. Kimi zaman kısaca "Allah’ım! Senin adınla ölür, senin adınla dirilirim." Anlamında "Allâhümme bismike emûtü ve ahyâ." der (Buhârî, Daavât 7, 8) bazen daha uzun dualar okur, sonra kendisini bir tür ölüm kabul ettiği uykunun kollarına bırakıverirdi.
BİR NÜKTE
Hazreti Süleyman bir karıncanın bir senede ne yiyeceğini sormuş. "Bir buğday" demişler. O da denemek için karıncayı bir kutuya koymuş ve içine de bir tane buğday atmış. Bir sene sonra açıp baktığında kutuda karınca ve buğdayın yarısı varmış. Karıncaya sormuş: "Sen senede bir buğday yemez miydin?". "O, rızkımı Allah verirken öyle idi. Ama rızık senin vasıtanla gelince senin ileride ne yapacağını bilemedim ki onun için ihtiyatlı davrandım."
BİR DUA
Ey merhametlilerin en merhametlisi! Ey tövbeleri kabul eden ve dualara karşılık veren Rabbimiz! Sana yöneldik. Peygamberimiz’i şefaatçi yapıyor, ellerimizi O’nun mübarek ellerinin altında tutuyor ve istediklerimizi öylece istiyoruz. Günahımız çoktur ama Senin rahmetin her şeyi aşkındır. Bize rahmetinle muamele et.
alıntı
Peygamber Efendimiz gecenin son üçte birine doğru uyanırdı. Cihana bedel gözlerindeki uykuyu eliyle silerek doğrulur ve "Bizi öldükten sonra dirilten Allah’a hamd olsun.
Peygamber Efendimiz gecenin son üçte birine doğru uyanırdı. Cihana bedel gözlerindeki uykuyu eliyle silerek doğrulur ve "Bizi öldükten sonra dirilten Allah’a hamd olsun. Yeniden diriltip huzurunda toplayacak da O’dur." diye dua ederdi. Bazen Medine’nin berrak gökyüzüne bakarak, l-i İmrân Sûresi’nin son on bir âyetini okurdu. Sağ tarafından başlayıp gömleğini giyer ve ilk iş olarak inci dişlerini misvâklardı. Abdest bozacağı yere yaklaştığı sırada "Allah’ım! Her tür şeytandan (kötülüklerden ve günahlardan) sana sığınırım." diye dua eder, oradan uzaklaşırken "Allah’ım! Beni bağışlamanı dilerim."
Anlamında "Gufrânek" derdi. (Tirmizî, Tahâret 7) Abdest alıp teheccüd namazına başlardı. Canlı ve coşkulu bir ibadetten sonra mübarek bedeni yorulduğu için yeniden istirahata çekilirdi. Ayrıca geceleri Bakî Mezarlığı’na gider, vefat eden ashâbına dua ederdi. Çok önem verdiği bu görevi hiç ihmâl etmezdi. Sabaha doğru müezzin, Resûlullah’ın evine iki defa uğrardı. Birincisinde namaz vaktinin girdiğini haber verir, o zaman Efendimiz tekrar kalkıp sabah namazının iki rekat sünnetini kılar, sağ tarafına uzanıp dinlenirdi. Müezzinin ikinci gelişinde mescide çıkıp kendisini bekleyen ashâbına sabah namazını kıldırırdı. (Buhârî, Teheccüd 23) Namaza başlamadan önce safların ip gibi düzgün tutulmasını tavsiye eder, bazen sahabilerin omzuna dokunarak herkesi bir hizaya getirirdi. (Müslim, Salât 122- 128)
ASHABIYLA SOHBET EDERDİ
Ortalık iyice aydınlanmadan namaz kılınmış olur, kadınlar geldikleri gibi sessizce evlerine döner, âcil işi olmayan erkekler Peygamberimizle beraber olmak, onun gül yüzüne doya doya bakmak için yerlerinden ayrılmazlardı. Mihrapta bağdaş kurup oturan Efendimiz güneş doğuncaya kadar ashâbıyla sohbet ederdi. (Müslim, Mesâcid 286) Bazen ashâbına o gece gördükleri rüyayı sorar, rüyalarını tâbir ederdi; rüya gören olmamışsa kendi rüyasını anlatırdı. Zira Peygamberimiz rüyalarda önemli olayların ipuçlarını bulur, mü’minin gördüğü rüyanın peygamberliğin kırk altıda biri olduğunu söylerdi. (Buhârî, Ta’bîr 2)
EVİNE BESMELEYLE GİRERDİ
Peygamber Efendimiz daha sonra eve döner, besmele çekerek içeri girer, sol tarafından başlayıp ayakkabısını çıkarır, ev halkına selâm verirdi. Eve besmeleyle girildiğinde şeytanın üzüldüğünü, adamlarını "Artık burada kalamazsınız." diye uyardığını söylerdi. (Müslim, Eşribe 103) Eve girerken "Allah’ım! Senden hayırlı giriş, hayırlı çıkışlar niyaz ederim. Allah’ın adıyla girdik, Allah’ın adıyla çıktık ve Rabb’imiz olan Allah’a tevekkül ettik." der, içeri girer girmez yine dişlerini misvâklardı. (Müslim, Tahâret 43, 44) Sonra hanımına evde yiyecek bir şey olup olmadığını sorar, yiyecek bir şey yoksa oruca niyet ederdi. (Müslim, Sıyâm 169, 170) Eline geçeni yoksullarla paylaştığı için yiyecekleri sık sık tükenir, evlerinde haftalarca yemek pişmediği olurdu. Aişe annemizin dediği gibi böyle zamanlarda hurma ve su ile veya komşuların gönderdiği yiyeceklerle yetinirlerdi. Bazen evde birkaç arpa ekmeğiyle sirkeden başka bir şey bulunmaz, Peygamberler Sultanı "Sirke ne güzel yiyecektir." diyerek ekmeğini sirkeye banıp yerdi. Gün olur bir tabak yemekle, gün olur birkaç hurmayla idare ederdi. Bir şey yerken besmele çekmeyi, sonra da "elhamdülillah" demeyi hiç ihmal etmezdi.
HANIMINA YARDIM EDERDİ
Evde bulunduğu saatlerde eşlerine her konuda yardım ederdi. Gerekirse evi süpürür, hayvanları sağar, elbisesini yamar, kendi işini kendi yapardı. (Ahmed İbni Hanbel, Müsned, VI, 256) Her sabah onların hatırını sorar, ihtiyaçlarını öğrenir, sonra da bunları temin ederdi. Bu maksatla evden çıkarken önce sağ, sonra sol ayakkabısını giyer, "Allah’ın adıyla çıkıyorum. Allah’a güveniyorum. Günahlardan korunmaya güç yetirmek, ibadet ve tâate kuvvet bulmak ancak Allah’ın yardımıyladır." anlamında "Bismillah, tevekkeltü alellah, velâ havle velâ kuvvete illâ billâh." derdi. Yolda karşılaştığı kimselere selâm verip tokalaşırdı. Duha namazı diye de anılan kuşluk namazını hiç ihmal etmezdi. Öğle sıcağı iyice bastırınca kaylûle yapar yani öğle uykusuna yatardı. Sevdiği kimselerin evinde de kaylûle yaptığı da olurdu.
HASTALARI ZİYARET EDERDİ
Vaktinin önemli bir kısmı Mescid-i Nebevî’de geçerdi. Müslümanlarla orada görüşüp sohbet eder, sorularını cevaplandırır, öğüt isteyenlere öğüt verirdi. Önemli bir duyuruda bulunacağı zaman herkesi orada toplar, ganimet mallarını dağıtır, göndereceği heyetleri, askerî birlikleri, tayin edeceği kumandanları, valileri, zekât memurlarını, dini öğretecek muallimleri belirler, yabancı heyetleri kabul eder, onları orada veya mescidin yanında kurulan çadırlarda ağırlardı. Hasta olanları sorup öğrenir, onları evlerinde ziyaret ederdi. Dargın olanları barıştırmaya çok önem verir, evleri uzakta bile olsa, yanına birkaç kişiyi alarak oraya gider, barışmalarını sağlardı. Sahâbîler, evlerinde Resûlullah’ın namaz kılmasını, böylece yuvalarının bereketlenmesini isterler, yemek ikram etme bahanesiyle onu davet ederlerdi.
O da kimseyi kırmaz, istedikleri yerde namaz kılardı. Şayet orası Mescid-i Nebevî’ye uzaksa, namaz vakti de girmişse, evdekilere imam olup namazı kıldırırdı.
SAĞ TARAFINA YATARDI
Yatsı namazı kılındıktan sonra önemli bir işi yoksa, kardan beyaz dişlerini temizleyip abdestini alır, yatağına gider, İhlâs ve Muavvizeteyn’i yani Kulhüvallâhüahad ile Kul eûzüleri okuyup ellerine üfler, sonra da ellerini yüzüne ve vücuduna sürerdi. Yavaşça sağ yanına uzanır, mis kokulu avucuna gül yanağını koyar ve bazı dualar okurdu. Kimi zaman kısaca "Allah’ım! Senin adınla ölür, senin adınla dirilirim." Anlamında "Allâhümme bismike emûtü ve ahyâ." der (Buhârî, Daavât 7, 8) bazen daha uzun dualar okur, sonra kendisini bir tür ölüm kabul ettiği uykunun kollarına bırakıverirdi.
BİR NÜKTE
Hazreti Süleyman bir karıncanın bir senede ne yiyeceğini sormuş. "Bir buğday" demişler. O da denemek için karıncayı bir kutuya koymuş ve içine de bir tane buğday atmış. Bir sene sonra açıp baktığında kutuda karınca ve buğdayın yarısı varmış. Karıncaya sormuş: "Sen senede bir buğday yemez miydin?". "O, rızkımı Allah verirken öyle idi. Ama rızık senin vasıtanla gelince senin ileride ne yapacağını bilemedim ki onun için ihtiyatlı davrandım."
BİR DUA
Ey merhametlilerin en merhametlisi! Ey tövbeleri kabul eden ve dualara karşılık veren Rabbimiz! Sana yöneldik. Peygamberimiz’i şefaatçi yapıyor, ellerimizi O’nun mübarek ellerinin altında tutuyor ve istediklerimizi öylece istiyoruz. Günahımız çoktur ama Senin rahmetin her şeyi aşkındır. Bize rahmetinle muamele et.
alıntı