İ
İslami Yazar
Forum Okuru
Peygamber efendimizin aile hayatı
Resulullah'ın ailesi yeryüzünde geçmiş ve gelecek en mesut, en mutlu ve en bereketli aile idi. Onun evinden her zaman mutluluk kokusu gelirdi. Belki de, bu aile dünyanın en yoksul evlerinden biriydi, bazen aylarca kazan kaynamazdı. Hanımları ise küçük bir oda da yaşıyordu. Bu bahtiyar kadınlar, Allah Resûlü ile haftada bir iki saat beraber olmayı dünyanın her şeyinden üstün tutuyorlardı.
Mutlu, huzurlu ve mutlu idiler. Onun çocuklarını sağlığında vefat etmişti, tek Hz Fatıma'dan başka: o da ömrünü meşakkat içinde geçirmişti. Yani Allah Resûlü onu da müreffeh hayatla tatmin etmemişti.
Ancak ister Rasulullah'ın hanımları, gerekse sevgili kızı Hz Fatıma Onu delicesine seviyor ve her şeyden, herkesten aziz tutuyordu. Allah Resûlü'nün onların kalplerinde apayrı yeri vardı.
Babası vefat edince Hz Fatıma'nın günlerce kurumayan kanlı gözyaşları cihanı ağlatmıştı. Babasının ayrılığına altı aydan fazla dayanamamış ve bir gün onun yanına, hem de sevinç içinde göçüp gitmişti. Hiçbir evlat Hz Fatıma kadar babasını istememişti. Onun hanımları ile münasebeti de bundan geri kalmıyordu. Hiçbir kadın, Allah Resûlü'nün hanımları kadar eşini, hiçbir erkek de Allah Resûlü kadar hanımlarını sevmemiştir.
Onun etrafında teşekkül eden bu sevgi halesi, elbette sebepsiz değildi. Allah Rasûlü terbiye yöntemi ile ailesinin kalbinde sonsuz sevginin temellerini atmıştı. Bu sevgi halesi aileden başlayarak çevreye yayılmış ve bütün cihanı kuşatmıştır. Düşünün, Allah Resûlü vefat ettiğinde bütün hanımlarına bir tek ev de miras bırakmamıştı. Ömürleri boyunca dar odalarda yaşamışlardı .Onlara bu odalardan başka bir şey kalmamıştı.
Kainat Onun hürmetine yaratıldı denmişti, ama o İki Cihan Serveri, hanımlarına bundan başka bir şey vermemiş, onları yoksulluk ve ihtiyaç içinde bırakıp dünyadan göçmüştü. Ancak hiçbir hanımının dilinden şikayet duyulmamıştır. Hazreti Ebu Bekir hazineden Resulullahın hanımlarına yardım ediyor, onlar da aldıkları ile yetiniyorlardı.
Öyle çok şey de almadılar, sıradan insanlara ne kadar verilir diye onlara da o kadar. Evet, Hazreti Ebu Bekir Rasülullah’ın hanımlarını ilk Müslümanlarla ayrım yapmamış ve onlara çok az miktarda ücret ayırmıştı. Onun kararı içtihadı böyleydi. Ancak Hazreti Ömer halife olunca, Allah Resulünün hanımlarını en yüksek ücret alanlarla bir tuttu. Ona göre,
Peygamber hanımlarının hepsi ilk Müslümanlardan olmasalar bile Allah Resulüne en yakın oldukları ve kıyamete kadar müminlerin anneleri sayıldığından dı. Ancak bizim amacımız bu hususu vurgulamak değildir. Sadece Ezvâc-tahiratın Resulullah'ın terbiyesi ile ulaşılmaz zirvelere yükseldiğini dikkat çekmektir, o mükemmel aile başkanı ve mükemmel bir öğretmen, kısa sürede hanımlarının gönül ve ruhunda taht kurmuştur. Oysa onlara hiç zorunlu ihtiyaçlar kadar da dünya malı vermemişti.
Demek ki, o zaman bambaşka cazibe vardı ve bu cazibe ile herkesi hayran bırakıyordu. Bu da O'nun risaletinin bir yönünü oluşturmaktadır. Selam ve dua ile.
Mutlu, huzurlu ve mutlu idiler. Onun çocuklarını sağlığında vefat etmişti, tek Hz Fatıma'dan başka: o da ömrünü meşakkat içinde geçirmişti. Yani Allah Resûlü onu da müreffeh hayatla tatmin etmemişti.
Ancak ister Rasulullah'ın hanımları, gerekse sevgili kızı Hz Fatıma Onu delicesine seviyor ve her şeyden, herkesten aziz tutuyordu. Allah Resûlü'nün onların kalplerinde apayrı yeri vardı.
Babası vefat edince Hz Fatıma'nın günlerce kurumayan kanlı gözyaşları cihanı ağlatmıştı. Babasının ayrılığına altı aydan fazla dayanamamış ve bir gün onun yanına, hem de sevinç içinde göçüp gitmişti. Hiçbir evlat Hz Fatıma kadar babasını istememişti. Onun hanımları ile münasebeti de bundan geri kalmıyordu. Hiçbir kadın, Allah Resûlü'nün hanımları kadar eşini, hiçbir erkek de Allah Resûlü kadar hanımlarını sevmemiştir.
Onun etrafında teşekkül eden bu sevgi halesi, elbette sebepsiz değildi. Allah Rasûlü terbiye yöntemi ile ailesinin kalbinde sonsuz sevginin temellerini atmıştı. Bu sevgi halesi aileden başlayarak çevreye yayılmış ve bütün cihanı kuşatmıştır. Düşünün, Allah Resûlü vefat ettiğinde bütün hanımlarına bir tek ev de miras bırakmamıştı. Ömürleri boyunca dar odalarda yaşamışlardı .Onlara bu odalardan başka bir şey kalmamıştı.
Kainat Onun hürmetine yaratıldı denmişti, ama o İki Cihan Serveri, hanımlarına bundan başka bir şey vermemiş, onları yoksulluk ve ihtiyaç içinde bırakıp dünyadan göçmüştü. Ancak hiçbir hanımının dilinden şikayet duyulmamıştır. Hazreti Ebu Bekir hazineden Resulullahın hanımlarına yardım ediyor, onlar da aldıkları ile yetiniyorlardı.
Öyle çok şey de almadılar, sıradan insanlara ne kadar verilir diye onlara da o kadar. Evet, Hazreti Ebu Bekir Rasülullah’ın hanımlarını ilk Müslümanlarla ayrım yapmamış ve onlara çok az miktarda ücret ayırmıştı. Onun kararı içtihadı böyleydi. Ancak Hazreti Ömer halife olunca, Allah Resulünün hanımlarını en yüksek ücret alanlarla bir tuttu. Ona göre,
Peygamber hanımlarının hepsi ilk Müslümanlardan olmasalar bile Allah Resulüne en yakın oldukları ve kıyamete kadar müminlerin anneleri sayıldığından dı. Ancak bizim amacımız bu hususu vurgulamak değildir. Sadece Ezvâc-tahiratın Resulullah'ın terbiyesi ile ulaşılmaz zirvelere yükseldiğini dikkat çekmektir, o mükemmel aile başkanı ve mükemmel bir öğretmen, kısa sürede hanımlarının gönül ve ruhunda taht kurmuştur. Oysa onlara hiç zorunlu ihtiyaçlar kadar da dünya malı vermemişti.
Demek ki, o zaman bambaşka cazibe vardı ve bu cazibe ile herkesi hayran bırakıyordu. Bu da O'nun risaletinin bir yönünü oluşturmaktadır. Selam ve dua ile.