Uzman SühaN
Administrator
Pankreas Kanseri Evreleri Ve Tedavisi
Pankreas kanseri sağlıklı pankreas dokusundaki hücrelerin kontrolsüz olarak çoğalmaya başlaması ve farklı biyolojik davranışa sahip bir kitle (tümör) oluşturması ile gelişir. Pankreasın temel olarak birbirinden bağımsız iki işlevi vardır ve bu işlevleri yerine getiren hücreler de birbirinden farklıdır. Bir grup pankreas hücresi sindirim sisteminde gıdaların sindirimini sağlayan enzimleri üretir. Adacık hücreleri adını verdiğimiz diğer bir grup pankreas hücresi ise başta insülin olmak üzere hormon ve hormon benzeri maddeler üretir. Pankreas kanseri sıklıkla enzim üreten hücrelerden köken alır. Hormon üreten adacık hücre kökenli pankreas tümörleri ise daha nadir olarak görülür ve belirtileri, tanı ve tedavisi farklılık gösterir.
Pankreas kanseri çok sık değildir; istatistikler tanı konulan kanserlerin %2'sinin pankreas kanseri olduğunu gösteriyor. Ancak biyolojik olarak agresif seyreden bir tümör olduğu için kansere bağlı ölümlerin %5'ini oluşturuyor.
Risk faktörleri nelerdir?
İleri yaş hastalığı olan ve genellikle 40 yaş sonrasında görülen pankreas kanserinin kadınlarda ve erkeklerde görülme sıklığı eşittir Birçok kanser gibi pankreas kanserinin de nedeni tam olarak bilinmese de sigara ve alkol kullanımı riski arttır makta ve genetik unsurlar da rol oynamaktadır.
Belirtileri nelerdir?
Pankreas kanserinin belirtileri çok değişkendir. Bu öncelikle köken aldığı hücre grubuna göre değişiklik gösterir. Örneğin, adacık hücre kökenli ve fazla miktarda insülin üreten bir tümör kan şekerini düşürüyor ve hipoglisemi bulgularına neden olabiliyor. Pankreasın baş kısmında, oniki parmak barsağına ve ana safra kanalına yakın yerleşim gösteren bir tümör ise safra yolunun tıkanmasına ve hastada sarılık gelişmesine neden olabiliyor. Pankreasın gövde ve kuyruk bölümünde yerleşen bir tümör ise çok uzun bir süre hiçbir bulgu vermeden büyümeye devam edebiliyor.
Tanı nasıl konur?
Bulguların, müphem belli belirsiz karın ağrısı ve dolgunluk hissi şeklinde ve gibi pankreas kanserine özgü bulgular olmaması ve tür ile yerleşime göre değişiyor olması ciddi bir tanı zorluğu yaratıyor. Tanı zorluğu yaratan diğer bir unsur, bu tümörlerin pankreas kanalına bası yapması ve buna bağlı olarak pankreatit adını verdiğimiz pankreas enfeksiyonu gelişimidir. Bazen de pankreasta kitle saptayıp pankreas kanseri olduğunu düşündüğümüz hastalarda pankreastaki tümör benzeri oluşumun kronik pankreatit olduğunu saptayabiliyoruz. Pankreasta yer alan kistler de tanı zorluğu yaratabiliyor. Bu kistlerin genellikle basit kist olduğunu biliyoruz ama daha seyrek olarak bu kistler iyi huylu tümörlere ve bazen de pankreas kanserlerine eşlik edebiliyor.
Pankreas kanserinde en önemli tanı yöntemi radyolojik incelemelerdir. Ultrasonografi, bilgisayarlı tomografi ve manyetik rezonans görüntüleme gibi yöntemler bu tümörlerin saptanmasında ve ayırıcı tanısında çok yardımcı oluyor. Karaciğer fonksiyon testleri, tümör belirteçleri (CA 19-9 ve CEA) ve özellikle adacık tümörlerinde sintigrafik incelemeler tanının konulmasında destek sağlıyor. Girişimsel radyoloji tarafından yapılan iğne biyopsileri de tanının kesinleştirilmesinde yardımcı olabiliyor.
Hastalığın evreleri nelerdir?
Tanı konulduktan sonra hastalığın evrelendirilmesi, yani tümörün yerleşimi ve karaciğer ve akciğer gibi uzak organlara sıçrama olup olmadığının belirlenmesi gerekir. Tümör eğer lokal olarak sadece pankreasta yerleşiyorsa bu tümörün çevre oluşumlar ve damarlarla ilişkisi de tedavinin belirlenmesinde önemlidir.
Nasıl tedavi edilir?
Pankreas kanserinin en etkin tedavisi ameliyat ile bu kitlenin çıkarılmasıdır. Ancak ameliyatın anlamlı katkı sağlayabilmesi için tümörün uzak organlara sıçramamış ve lokal olarak da yaşamsal oluşumlardan ayrılabiliyor olması gerekir. Bu koşulların sağlandığı erken evre hastalarda ameliyat ve sonrasında yandaş tedaviler (kemoterapi, radyoterapi) ile başarılı sonuçlar elde edilebiliyor. İleri dönem hastalar ise bazen önce kemoterapi ve radyoterapi ile tümörün küçültülmesi sağlandıktan sonra ameliyat edilebiliyor.
Pankreas cerrahisindeki birikimin artması, hedeflenmiş ajanların kullanıldığı kemoterapilerin umut veren sonuçları, IMRT ve cyberknife gibi daha rafine radyoterapi seçenekleri önümüzdeki dönemde daha çok hastaya, daha kaliteli ve daha uzun yaşam süresi sunmamızı sağlayacak gibi görünüyor.
Pankreas kanseri çok sık değildir; istatistikler tanı konulan kanserlerin %2'sinin pankreas kanseri olduğunu gösteriyor. Ancak biyolojik olarak agresif seyreden bir tümör olduğu için kansere bağlı ölümlerin %5'ini oluşturuyor.
Risk faktörleri nelerdir?
İleri yaş hastalığı olan ve genellikle 40 yaş sonrasında görülen pankreas kanserinin kadınlarda ve erkeklerde görülme sıklığı eşittir Birçok kanser gibi pankreas kanserinin de nedeni tam olarak bilinmese de sigara ve alkol kullanımı riski arttır makta ve genetik unsurlar da rol oynamaktadır.
Belirtileri nelerdir?
Pankreas kanserinin belirtileri çok değişkendir. Bu öncelikle köken aldığı hücre grubuna göre değişiklik gösterir. Örneğin, adacık hücre kökenli ve fazla miktarda insülin üreten bir tümör kan şekerini düşürüyor ve hipoglisemi bulgularına neden olabiliyor. Pankreasın baş kısmında, oniki parmak barsağına ve ana safra kanalına yakın yerleşim gösteren bir tümör ise safra yolunun tıkanmasına ve hastada sarılık gelişmesine neden olabiliyor. Pankreasın gövde ve kuyruk bölümünde yerleşen bir tümör ise çok uzun bir süre hiçbir bulgu vermeden büyümeye devam edebiliyor.
Tanı nasıl konur?
Bulguların, müphem belli belirsiz karın ağrısı ve dolgunluk hissi şeklinde ve gibi pankreas kanserine özgü bulgular olmaması ve tür ile yerleşime göre değişiyor olması ciddi bir tanı zorluğu yaratıyor. Tanı zorluğu yaratan diğer bir unsur, bu tümörlerin pankreas kanalına bası yapması ve buna bağlı olarak pankreatit adını verdiğimiz pankreas enfeksiyonu gelişimidir. Bazen de pankreasta kitle saptayıp pankreas kanseri olduğunu düşündüğümüz hastalarda pankreastaki tümör benzeri oluşumun kronik pankreatit olduğunu saptayabiliyoruz. Pankreasta yer alan kistler de tanı zorluğu yaratabiliyor. Bu kistlerin genellikle basit kist olduğunu biliyoruz ama daha seyrek olarak bu kistler iyi huylu tümörlere ve bazen de pankreas kanserlerine eşlik edebiliyor.
Pankreas kanserinde en önemli tanı yöntemi radyolojik incelemelerdir. Ultrasonografi, bilgisayarlı tomografi ve manyetik rezonans görüntüleme gibi yöntemler bu tümörlerin saptanmasında ve ayırıcı tanısında çok yardımcı oluyor. Karaciğer fonksiyon testleri, tümör belirteçleri (CA 19-9 ve CEA) ve özellikle adacık tümörlerinde sintigrafik incelemeler tanının konulmasında destek sağlıyor. Girişimsel radyoloji tarafından yapılan iğne biyopsileri de tanının kesinleştirilmesinde yardımcı olabiliyor.
Hastalığın evreleri nelerdir?
Tanı konulduktan sonra hastalığın evrelendirilmesi, yani tümörün yerleşimi ve karaciğer ve akciğer gibi uzak organlara sıçrama olup olmadığının belirlenmesi gerekir. Tümör eğer lokal olarak sadece pankreasta yerleşiyorsa bu tümörün çevre oluşumlar ve damarlarla ilişkisi de tedavinin belirlenmesinde önemlidir.
Nasıl tedavi edilir?
Pankreas kanserinin en etkin tedavisi ameliyat ile bu kitlenin çıkarılmasıdır. Ancak ameliyatın anlamlı katkı sağlayabilmesi için tümörün uzak organlara sıçramamış ve lokal olarak da yaşamsal oluşumlardan ayrılabiliyor olması gerekir. Bu koşulların sağlandığı erken evre hastalarda ameliyat ve sonrasında yandaş tedaviler (kemoterapi, radyoterapi) ile başarılı sonuçlar elde edilebiliyor. İleri dönem hastalar ise bazen önce kemoterapi ve radyoterapi ile tümörün küçültülmesi sağlandıktan sonra ameliyat edilebiliyor.
Pankreas cerrahisindeki birikimin artması, hedeflenmiş ajanların kullanıldığı kemoterapilerin umut veren sonuçları, IMRT ve cyberknife gibi daha rafine radyoterapi seçenekleri önümüzdeki dönemde daha çok hastaya, daha kaliteli ve daha uzun yaşam süresi sunmamızı sağlayacak gibi görünüyor.