E
eleman
Forum Okuru
Panik Atak İçin Nefes Egzersizi
panik atak için dua panik atak nefes egzersizleri duası duasi ataktan kurtulmak için dua
Hipnomeditasyon - Nil Gün - Stres - Audio CD
Subliminal (bilinçaltı eşiği) mesajları ile
Günümüzde stres her insanın sorunu. Stres ruhta can sıkıntısı, zihinde karmaşa, endişe, korku, bedende yorgunluk uykusuzluk gibi değişik hastalıklar yaratıyor.
Bu kaseti işyerinde, evde, kendinizi stres altında hissettiğiniz herhangi bir anda kullanabilirsiniz. Stres meditasyonun bitiminde kendinizi dinç, canlı ve rahat hissedeceksiniz. Önemli bir görüşmeden, toplantıdan, karar verme aşamasından önce yapılan stres meditasyonu size büyük ölçüde yararlı olacaktır. Gününüzün verimliliği artacaktır.
Düzenli, her gün yapılan meditasyonun ruh/zihin/beden sağlığınıza olumlu etkisi vardır. Kendinize her gün zaman ayıracak kadar değerlisiniz.
RapidShare: 1-CLICK Web hosting - Easy Filehosting
SAĞLIĞINIZ İÇİN İÇİNİZDEKİ İYİLEŞTİRİCİ GÜCÜ HAREKETE GEÇİRİN
RapidShare: 1-CLICK Web hosting - Easy Filehosting
RapidShare: 1-CLICK Web hosting - Easy Filehosting
PROGRESİF DERİN RAHATLAMA
RapidShare: 1-CLICK Web hosting - Easy Filehosting
RapidShare: 1-CLICK Web hosting - Easy Filehosting
ÇAKRA:
RapidShare: 1-CLICK Web hosting - Easy Filehosting (1.bölüm)
RapidShare: 1-CLICK Web hosting - Easy Filehosting (2.bölüm)
YARATICI İMGELEMEYLE GEVŞEME TEKNİĞİ:
RapidShare: 1-CLICK Web hosting - Easy Filehosting (1.bölüm)
RapidShare: 1-CLICK Web hosting - Easy Filehosting (2.bölüm)
STRES
RapidShare: 1-CLICK Web hosting - Easy Filehosting
AURA MEDİTASYONU
RapidShare: 1-CLICK Web hosting - Easy Filehosting
ŞİFRE: b@tm@n ALINTIDIR
KAYNAK
---------------------------------------------
Ege Üniversitesi (EÜ) Diş Hekimliği Fakültesi Temel Tıp Bilimleri Fizyoloji Bilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Nurselen Toygar ( Sol başta oturan ), hayatın sırlarının beyinde olduğunu belirterek, "Beyin paraşüt gibidir, açılmadan çalışmaz." dedi.
Ege Üniversitesi (EÜ) 28. Kültür Sanat ve Spor Şenliği etkinlikleri kapsamında, EÜ Hemşirelik Yüksekokulu tarafından "Başarıda Beynin Gizli Kodları ve Süper Yaşam Potansiyeli" konulu bir toplantı düzenlendi.
EÜ Hemşirelik Yüksekokulu anfisinde düzenlenen toplantıda Prof. Dr. Toygar, sağlık olmadan mutluluk, mutluluk olmadan da yaşam potansiyeli olmayacağını vurguladı. Beyni çalıştırmanın kişinin kendi elinde olduğunu açıklayan Toygar, "Yaşamın tekdüzeliğini kırın ya da günlük alışkanlıklarınızda değişiklikler yapın. İşinize gittiğiniz yolu değiştirin. Salondaki masanın, tablonun yerini değiştirin." diye konuştu.
Her canlının yaşama belirli bir enerji kredisiyle başladığını ve yaşam boyu bu krediden harcadığını kaydeden Toygar, "Bu enerji, yaşama biçimine göre erken ya da geç biter ve yaşam da sona erer. Buna göre uzun ve sağlıklı yaşam, bu enerjiyi akıllıca harcamaya bağlıdır. Şeker, karbonhidrat ve stres, bu kredinin hızlı harcanmasına sebep olur. Yağ ve yoğun şekerler beynin çalışmasını yavaşlatır, hareket güçlüğü oluşturur. Oysa baklagiller, taze sebzeler ve pirinçten zengin diyetle antioksidan özelliği olan meyveler, beynin soluma aktivitesini arttırır. Serbest radikal salınımının önlenmesi, beynin yaşlanmasını yavaşlatır. Çikolatanın vücuda salgılattığı serotonin de kişiye mutluluk verir." şeklinde konuştu.
Sağlıklı yaşlanmanın büyük ölçüde kişinin sağlıklı yaşam biçimine bağlı olduğunu belirten Toygar, "Kanser dahil her hastalıkta doktor ve ilaç yüzde 20, kişinin yaşam isteği yüzde 80 etkilidir. İnsanın beyninden salgılanan iyileştirici hormonlar, trilyondan daha değerlidir. Üstelik böyle bir ilaç henüz keşfedilmemiştir. Mutluluğu ve mutsuzluğu beyin sağlar. Sağlıklı ve hasta olmak kişinin kendisine bağlıdır." dedi.
Stresin beynin en güçlü düşmanı olduğunu açıklayan Nurselen Toygar, "stres, beyinden vitamin ve mineral kaybına sebep olur. Pozitif dengeyi bozar. Öfke ve kızgınlık, kişinin sağlığını, mutluluğunu ve gençliğini ateşe atmasıdır. sakinlik prim yapar, sabır olmazı oldurur ama sabretmek de bir erdemdir. Değiştiremeyeceğimiz şeyleri olduğu gibi kabul etmezsek hasta ve mutsuz oluruz. Amaç ve hedefleri olmayan insanlar, beyinlerini ve kendilerini bitmeye mahkum etmiştir." diye konuştu.
Televizyonun beyni öldüren bir araç olduğunu vurgulayan Prof. Dr. Toygar, "Televizyon seyretmeyin, çocuklarınıza da seyrettirmeyin. Bunun yerine zihin aktivitelerine zaman ayırın." dedi.
Gülmenin ve mutlu olmanın da beynin Başarısını arttırdığını açıklayan Toygar, "Güldüğümüzde beyin mutluluk hormonu salgılar. Gülmek, bağışıklık sistemini de güçlendirir." ifadesini kullandı.
------------
Ege Üniversitesi (EÜ) Temel Tıp Bilimleri Fizyolojisi Bilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Nurselen Toygar, “Her gün gittiğiniz yolu, sabah uyandığınız müziği, oda ve büronuzun düzenini değiştirerek beyninizi şaşırtın. Çalışmayan beyin hücrelerini çalışır hale getirirsek 60 yaşında bile bir gencin beyni kadar aktiviteye sahip olabiliriz” dedi.
Prof. Dr. Nurselen Toygar, beynin emir vermeden çalışmadığını, sürekli aynı yönde yapılan şeylerin beyni tembelleştirdiğini söyledi. Beyinden daha fazla yararlanmak için bir takım pratik yöntemlerin uygulanması gerektiğini belirten Toygar, şu bilgiyi verdi: “Hayal gücüyle beyni çalıştırmaya sevk edebiliriz. Bir amaç ve hedefimiz varsa, beynimizde bu amaç ve hedefe adım adım ulaşma yollarını hayal ederek ve daima pozitif düşünerek ulaşabiliriz. Hayal kurmak beynin çalışmasına katkı sağlıyor. (En büyük mucitler en çok hayal kuranlardır) sözü bu anlamda söylenmiştir. Bilgi ve belleğin oluşumu, gelişmesi ve olgunlaşması için hayal kurulmalı. Her gün gittiğimiz yolu, sabahları müzikle uyanıyorsak onu, oda ve büromuzun düzenini, izlediğimiz televizyonun yerini, çocuklarımızla yemek yediğimiz masadaki yerimizi arada bir değiştirebiliriz. Bu, beynimizi kalıplardan kurtarır. Beyinler paraşüt gibidir, açılmadıkça çalışmaz.”
BEYİN HÜCRELERİ ARTAR MI?
Son 4-5 yıla kadar ölen beyin hücrelerinin yerine yeni hücrelerin oluşmadığının savunulduğunu ifade eden Prof. Dr. Toygar, bu görüşün değiştiğini ve beyin hücrelerinin artabileceğinin ortaya konduğunu söyledi.
Beyin hücrelerinin artmasının, beynin daha verimli kullanılmasını sağladığını bildiren Toygar, her insanda milyarlarca adet bulunan beyin hücrelerinin, her gün ortalama 10 bininin öldüğünü kaydetti.
Toygar, şöyle devam etti: “Beyin fonksiyonları 18-23 yaşlarında artar, 40 yaşından sonraysa hızla azalır. Günde 10 bin hücre ölüyor. Ama 65-70 yaşına kadar ölen hücrelerin sayısı toplam hücrelerin ancak yüzde 5’ine ulaşabiliyor. Demek ki beyne hücre takviyesi oluyor. Ama takviye olurken o hücreler, (ben beyin hücresi olayım) demiyor. Bizim (kök hücreler) dediğimiz hücreler var. Bunlar beyin hücresine dönüşebiliyor. Her beyin hücresi öldüğünde, bellek depolama, yeni bilgileri alma ve öğrenmede zayıflama oluşuyor. Eğer beyin hücrelerimizi çalıştırırsak, 60 yaşında, bir gencin beyni kadar aktiviteye sahip olabiliriz.”
stres BEYİN HÜCRELERİNİ ÖLDÜRÜYOR
Her insanda beyin hücre ölümünün aynı oranda olmadığını, kişinin biyolojik yapısı, stres, sigara, alkol, yüksek Tansiyon, kolesterol ve çevre koşullarının bunda etkili olduğunu bildirdi. Stresin en önemli etken olduğuna işaret eden Toygar, stresin bir takım zararlı kimyasal elektronlar oluşturduğunu, bunların beyin hücrelerine yapışarak, zehirlediğini sözlerine ekledi.
Prof. Dr. Nurselen Toygar ücretsiz CD lerine ulaşmak için nurselentoygar@yahoo.com adresine e-mail atınız.( Habertürk kanalında Saba Tümer'e konuk olduğunda kendisi verdi. )
KAYNAK
------------------------------------
Panik Atak İçin Nefes Egzersizi
Bugün özellikle evde, iş yerinde veya herhangi bir ortamdayken aniden atakla karşılaşırsanız, kendinizi nasıl rahatlatabileceğiniz konusunda bilgi vereyim istedim.
Öncelikle kısaca panik atak neydi hızlı bir hatırlatma yapayım. Panik atak, ani olarak, beklenmedik bir anda ortaya çıkan ve rahatsız edici semptomlarla kendisini gösteren bir hastalıktır.
Peki neydi bu semptomlar…?
• Çarpıntı
• Göğüs ağrısı veya göğüste sıkıntı hissi
• Nefes darlığı, boğulacakmış gibi olma
• Aşırı terleme
• Titreme, sarsılma, silkelenme duygusu
• Bulantı, karın ağrısı
• Ani üşüme, ani ürperme, ateş basması
• Başta/beyinde uyuşma, karıncalanma
• Baş dönmesi, sersemlik hissi, düşecekmiş veya bayılacakmış gibi olma duygusu
• Gerçekdışılık duyguları… yani yaşadıkları gerçek mi değil mi gibi çelişkiler yaşama
• Benliğe yabancılaşma
• Ölüm korkusu, kalp krizi geçiriyormuş duygusu
• Kontrolünü kaybedeceği ya da delireceği korkusu
Ortalama düzeyde var olduğu düşünülen bu dürtülerin tamamı görülebilir… Görülmeyebilir de… Dışardan bakıldığında “Aman canım… o kadar da abartılacak bir şey değilmiş!” dedirtebiliyor ama siz gelin de bunları çekene sorun…
Anlatılmaz yaşanır bir durumdur… genellikle bayanlarda rastlıyoruz. Günlük hayatın sıkıntı ve zorlukları içinde bayanların bu tür rahatsızlıklar yaşaması da normaldir sanırım. Rahatsızlığın başlama yaşı her ne kadar değişken olsa da ergenlik döneminde başladığı veya otuzlu yaşlarda bile ilk başlangıç yaşandığı bilinen bir gerçek.
Tipik bir panik atak dakikalarla sınırlıdır sevgili okuyucular. Çoğunlukla 5-10 dakika, nadiren de 20-30 dakika, çok ender olarak da bir saat sürebilir. Adı üzerine ataktır ve gelir… sizi üzer, korkutur, boğar, rahatsız eder… ve hiçbir şey yokmuş gibi çekip gider.
Panik atağı sırasında en yoğun yaşanan duygu “nefes darlığı ve boğulacakmış gibi olma” hissi sevgili okurlar. En fazla yakınılan mesele bu. Boğulacakmış gibi olan kişiler, aşırı soluk alıp vermeye başlarlar. Bu durum, panik atağın bireyler tarafından daha yoğun düzeyde yaşanmasına yol açar. Oysa soluk alıp verme, yani solunum sistemi, istemli olarak kontrol edilebilecek bir işlevdir ve bunun yapılabilmesi halinde panik atağını kontrol altına almak mümkündür.
Peki aşırı soluk alıp vermeyi nasıl kontrol altına alacaksınız…?
Gün içinde farklı zamanlarda, her insan dakikada ortalama 10-12 kez soluk alıp vermektedir. Eğer kişi, bundan daha fazla sayıda nefes alıp veriyorsa, bu sayı mutlaka azaltılmalıdır.
Demek oluyor ki, panik atağın ilk belirtilerini fark ettiğinizde nefes alıp vermemizi yavaşlatırsanız, ciddi bir ataktan uzaklaşmayı da başarmış olursunuz.
İsterseniz sırasıyla ne yapmanız gerektiğini söyleyeyim:
1. Öncelikle rahatlıkla oturup uzanabileceğiniz bir duruma geçin.
2. Burnunuzdan derin bir nefes alıp, onu içinizde 10’a kadar sayarak tutun.
3. 10’a geldiğiniz zaman nefesi ağzınızdan verip, kendinize “rahatla, gevşe, kendini iyi hisset” şeklinde komutlar verin.
4. Bu periyodun ardından 3 saniyede nefes alıp, ardından 3 saniyede nefes verin. Ve nefes alıp vermeyi bu tempoyla sürdürün. Böylece her 1 dakikada ortalama 10 kez nefes alıp vermiş olacaksınız. Normal şartlarda alıp vermeniz gereken sayı zaten buydu. Atak sırasında nefes alışverişiniz arttığı için de kalbiniz hızlı hızlı atıyordu. Sayıyı doğal olana indirdiğinizde, atağı durdurmak için ciddi bir iş yapmış olacaksınız. Bu arada her alışınızda “iyi ve güzel olan her şeyi içinize çektiğinizi”, her nefes verişinizde de “sıkıntı ve zorlukları dışarı attığınızı” düşünmeyi ihmal etmeyin.
5. Her 1 dakika sonunda, 10 saniye boyunca nefesinizi tutup, ağzınızdan geri verin. Daha sonra 3 saniyelik döngülere devam edin.
6. Panik atağınız hafifleyinceye ya da ortadan kalkıncaya kadar bu alıştırmaya devam edin.
Ortalama 4-5 dakika sürecek bu minik “Nefes yavaşlatma tekniği” ile, panik atağını kendinizden uzaklaştırma şansınız olacak.
Bireysel destek çalışmalarında danışanlarımıza öğrettiğimiz bu tekniği sizlerle de paylaşmış oldum. Bununla birlikte daha pek çok uygulama var.
Eninde sonunda yapmanız gereken şey, atak gelmeye başladığında, artan kalp ritminizi normale çevirmekten geçiyor. Ritmi normale çevirip, delirmeyeceğinizi, çıldırmayacağınızı, aklınızı kaybetmeyeceğinizi, kontrolün elinizden çıkmayacağını, bunun kısa sürecek bir korku nöbeti olduğunu, birkaç dakika sonra tamamen ortadan kalkacağını düşünmeyi ihmal etmeyin.
Sevgiyle kalın…
Psikolog&Psikoterapist Mehtap Kayaoglu
KAYNAK
----------
Manevi Reçete
MARAZ-I VESVESE İLE MÜPTELÂ! Biliyor musun, vesvesen neye benzer? Musibete benzer. Ehemmiyet verdikçe şişer; ehemmiyet vermezsen söner. Ona büyük nazarıyla baksan büyür; küçük görsen küçülür. Korksan ağırlaşır, hasta eder; havf etmezsen hafif olur, mahfî kalır. Mahiyetini bilmezsen devam eder, yerleşir; mahiyetini bilsen, onu tanısan, gider.
Öyleyse, şu musibetli vesvesenin aksâm-ı kesiresinden kesîrü'l-vuku olan yalnız Beş Vechini beyan edeceğim; belki sana ve bana şifa olur. Zira şu vesvese öyle birşeydir ki, cehil onu davet eder, ilim onu tard eder. Tanımazsan gelir, tanısan gider.
BİRİNCİ VECİH - BİRİNCİ YARA
Şeytan, evvelâ şüpheyi kalbe atar. Eğer kalb kabul etmezse, şüpheden şetme döner. Hayale karşı şetme benzer bazı pis hatıraları ve münâfi-i edep çirkin halleri tasvir eder. Kalbe "Eyvah!" dedirtir, ye'se düşürtür. Vesveseli adam zanneder ki, kalbi, Rabbine karşı sû-i edepte bulunuyor. Müthiş bir halecan ve heyecan hisseder. Bundan kurtulmak için huzurdan kaçar, gaflete dalmak ister. Bu yaranın merhemi budur:
Bak, ey biçare vesveseli adam! Telâş etme. Çünkü senin hatırına gelen şetim değil, belki tahayyüldür. Tahayyül-ü küfür, küfür olmadığı gibi; tahayyül-ü şetim dahi şetim değildir. Zira, mantıkça, tahayyül, hüküm değildir. Şetim ise hükümdür.
Hem bununla beraber, o çirkin sözler, senin kalbin sözleri değil. Çünkü senin kalbin, ondan müteessir ve müteessiftir. Belki kalbe yakın olan lümme-i şeytanîden geliyor. Vesvesenin zararı, tevehhüm-ü zarardır. Yani, onu zararlı tevehhüm etmekle, kalben mutazarrır olmaktır. Çünkü hükümsüz bir tahayyülü hakikat tevehhüm eder. Hem şeytanın işini kendi kalbine mal eder; onun sözünü ondan zanneder. Zarar anlar, zarara düşer. Zaten şeytanın da istediği odur.
Risale-i Nur 21.Söz
Risale-i Nur Külliyatının bilgisayar ortamında mümkün olduğu kadar rahat bir şekilde okumak için Buyrun :
http://www.nurris.org/cgi-bin/c.pl?name=NurRis30a_dl&deliver=nurlar_zip
Alternatif
Download Nur Ris30a zip
Gel, gel, ne olursan ol yine gel ... - Blogcu
------------------------------
YOKSA SİZ DE PANİK ATAK MISINIZ?
Panik atak dünyada giderek önemi artan ve dikkati üzerinde toplayan, toplum sağlığını riske atan bir hastalık. Aniden başlayıp yoğun korku ve huzurluk durumunun yaşandığı, rahatsızlığın en geç 10 dakika içinde en üst seviyeye ulaştığı bir kaygı nöbetidir aynı zamanda. ABD'de yapılan araştırmalara göre her 5 kişiden birinin panik atak geçirdiği ortaya çıkmıştır. İşte bu önemli hastalığın belirtileri ve tedavi yöntemleri;
Panik atak aslında fiziksel belirtileri izleyen pskilojik bir sendromdur. Ama panik atak yaşayan kişiler bunu psikolojik bir sendrom olarak değil, yaşadıklarını oldukça zor ve anlatılmaz olduğunu ifade etmektedirler. Panik Atak hastalığı sadece psikiyatristlerin tedavi etmesi gereken bir hastalıktır. Hastanın ilaçla ya da sadece terapi ile iyileşmesi nadirdir. En önemlisi hastanın hastalık hakkında bilinçlendirilmesidir. Hastanın tedaviye düzenli olarak katılımı sağlandığında 4 - 6 ay içinde tümüyle iyileşme şansı % 95 oranlarına varmaktadır.
Panik atak yaşayan kişilerde zamanla 2 temel belirti göz önüne çıkar.
Birincisi, bu atakların tekrarlayacağı korkusudur (Beklenti anksiyetesi)
İkincisi, nöbetler yaşandıkça kişi bazı ortam ve durumlardan kaçınmak ister. Örneğin, kişi çarpıntısı olacağı korkusuyla spor yapmayabilir, herkesin içinde düşüp bayılabileceği korkusu ile kalabalık ortamlarda bulunmayabilir veya nefes alamayacağı korkusuyla kapalı ortamlardan uzak durabilir.
PANİK ATAK BELİRTİLERİ NELERDİR ?
PANİK ATAK RAHATSIZLIĞININ TEDAVİ YÖNTEMLERİ
Kaynak: Sağlık Literatürleri ve İnternet
Gel, gel, ne olursan ol yine gel ... - Blogcu
Hipnomeditasyon - Nil Gün - Stres - Audio CD
Subliminal (bilinçaltı eşiği) mesajları ile
Günümüzde stres her insanın sorunu. Stres ruhta can sıkıntısı, zihinde karmaşa, endişe, korku, bedende yorgunluk uykusuzluk gibi değişik hastalıklar yaratıyor.
Bu kaseti işyerinde, evde, kendinizi stres altında hissettiğiniz herhangi bir anda kullanabilirsiniz. Stres meditasyonun bitiminde kendinizi dinç, canlı ve rahat hissedeceksiniz. Önemli bir görüşmeden, toplantıdan, karar verme aşamasından önce yapılan stres meditasyonu size büyük ölçüde yararlı olacaktır. Gününüzün verimliliği artacaktır.
Düzenli, her gün yapılan meditasyonun ruh/zihin/beden sağlığınıza olumlu etkisi vardır. Kendinize her gün zaman ayıracak kadar değerlisiniz.
RapidShare: 1-CLICK Web hosting - Easy Filehosting
SAĞLIĞINIZ İÇİN İÇİNİZDEKİ İYİLEŞTİRİCİ GÜCÜ HAREKETE GEÇİRİN
RapidShare: 1-CLICK Web hosting - Easy Filehosting
RapidShare: 1-CLICK Web hosting - Easy Filehosting
PROGRESİF DERİN RAHATLAMA
RapidShare: 1-CLICK Web hosting - Easy Filehosting
RapidShare: 1-CLICK Web hosting - Easy Filehosting
ÇAKRA:
RapidShare: 1-CLICK Web hosting - Easy Filehosting (1.bölüm)
RapidShare: 1-CLICK Web hosting - Easy Filehosting (2.bölüm)
YARATICI İMGELEMEYLE GEVŞEME TEKNİĞİ:
RapidShare: 1-CLICK Web hosting - Easy Filehosting (1.bölüm)
RapidShare: 1-CLICK Web hosting - Easy Filehosting (2.bölüm)
STRES
RapidShare: 1-CLICK Web hosting - Easy Filehosting
AURA MEDİTASYONU
RapidShare: 1-CLICK Web hosting - Easy Filehosting
ŞİFRE: b@tm@n ALINTIDIR
KAYNAK
---------------------------------------------
Ege Üniversitesi (EÜ) Diş Hekimliği Fakültesi Temel Tıp Bilimleri Fizyoloji Bilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Nurselen Toygar ( Sol başta oturan ), hayatın sırlarının beyinde olduğunu belirterek, "Beyin paraşüt gibidir, açılmadan çalışmaz." dedi.
Ege Üniversitesi (EÜ) 28. Kültür Sanat ve Spor Şenliği etkinlikleri kapsamında, EÜ Hemşirelik Yüksekokulu tarafından "Başarıda Beynin Gizli Kodları ve Süper Yaşam Potansiyeli" konulu bir toplantı düzenlendi.
EÜ Hemşirelik Yüksekokulu anfisinde düzenlenen toplantıda Prof. Dr. Toygar, sağlık olmadan mutluluk, mutluluk olmadan da yaşam potansiyeli olmayacağını vurguladı. Beyni çalıştırmanın kişinin kendi elinde olduğunu açıklayan Toygar, "Yaşamın tekdüzeliğini kırın ya da günlük alışkanlıklarınızda değişiklikler yapın. İşinize gittiğiniz yolu değiştirin. Salondaki masanın, tablonun yerini değiştirin." diye konuştu.
Her canlının yaşama belirli bir enerji kredisiyle başladığını ve yaşam boyu bu krediden harcadığını kaydeden Toygar, "Bu enerji, yaşama biçimine göre erken ya da geç biter ve yaşam da sona erer. Buna göre uzun ve sağlıklı yaşam, bu enerjiyi akıllıca harcamaya bağlıdır. Şeker, karbonhidrat ve stres, bu kredinin hızlı harcanmasına sebep olur. Yağ ve yoğun şekerler beynin çalışmasını yavaşlatır, hareket güçlüğü oluşturur. Oysa baklagiller, taze sebzeler ve pirinçten zengin diyetle antioksidan özelliği olan meyveler, beynin soluma aktivitesini arttırır. Serbest radikal salınımının önlenmesi, beynin yaşlanmasını yavaşlatır. Çikolatanın vücuda salgılattığı serotonin de kişiye mutluluk verir." şeklinde konuştu.
Sağlıklı yaşlanmanın büyük ölçüde kişinin sağlıklı yaşam biçimine bağlı olduğunu belirten Toygar, "Kanser dahil her hastalıkta doktor ve ilaç yüzde 20, kişinin yaşam isteği yüzde 80 etkilidir. İnsanın beyninden salgılanan iyileştirici hormonlar, trilyondan daha değerlidir. Üstelik böyle bir ilaç henüz keşfedilmemiştir. Mutluluğu ve mutsuzluğu beyin sağlar. Sağlıklı ve hasta olmak kişinin kendisine bağlıdır." dedi.
Stresin beynin en güçlü düşmanı olduğunu açıklayan Nurselen Toygar, "stres, beyinden vitamin ve mineral kaybına sebep olur. Pozitif dengeyi bozar. Öfke ve kızgınlık, kişinin sağlığını, mutluluğunu ve gençliğini ateşe atmasıdır. sakinlik prim yapar, sabır olmazı oldurur ama sabretmek de bir erdemdir. Değiştiremeyeceğimiz şeyleri olduğu gibi kabul etmezsek hasta ve mutsuz oluruz. Amaç ve hedefleri olmayan insanlar, beyinlerini ve kendilerini bitmeye mahkum etmiştir." diye konuştu.
Televizyonun beyni öldüren bir araç olduğunu vurgulayan Prof. Dr. Toygar, "Televizyon seyretmeyin, çocuklarınıza da seyrettirmeyin. Bunun yerine zihin aktivitelerine zaman ayırın." dedi.
Gülmenin ve mutlu olmanın da beynin Başarısını arttırdığını açıklayan Toygar, "Güldüğümüzde beyin mutluluk hormonu salgılar. Gülmek, bağışıklık sistemini de güçlendirir." ifadesini kullandı.
------------
Ege Üniversitesi (EÜ) Temel Tıp Bilimleri Fizyolojisi Bilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Nurselen Toygar, “Her gün gittiğiniz yolu, sabah uyandığınız müziği, oda ve büronuzun düzenini değiştirerek beyninizi şaşırtın. Çalışmayan beyin hücrelerini çalışır hale getirirsek 60 yaşında bile bir gencin beyni kadar aktiviteye sahip olabiliriz” dedi.
Prof. Dr. Nurselen Toygar, beynin emir vermeden çalışmadığını, sürekli aynı yönde yapılan şeylerin beyni tembelleştirdiğini söyledi. Beyinden daha fazla yararlanmak için bir takım pratik yöntemlerin uygulanması gerektiğini belirten Toygar, şu bilgiyi verdi: “Hayal gücüyle beyni çalıştırmaya sevk edebiliriz. Bir amaç ve hedefimiz varsa, beynimizde bu amaç ve hedefe adım adım ulaşma yollarını hayal ederek ve daima pozitif düşünerek ulaşabiliriz. Hayal kurmak beynin çalışmasına katkı sağlıyor. (En büyük mucitler en çok hayal kuranlardır) sözü bu anlamda söylenmiştir. Bilgi ve belleğin oluşumu, gelişmesi ve olgunlaşması için hayal kurulmalı. Her gün gittiğimiz yolu, sabahları müzikle uyanıyorsak onu, oda ve büromuzun düzenini, izlediğimiz televizyonun yerini, çocuklarımızla yemek yediğimiz masadaki yerimizi arada bir değiştirebiliriz. Bu, beynimizi kalıplardan kurtarır. Beyinler paraşüt gibidir, açılmadıkça çalışmaz.”
BEYİN HÜCRELERİ ARTAR MI?
Son 4-5 yıla kadar ölen beyin hücrelerinin yerine yeni hücrelerin oluşmadığının savunulduğunu ifade eden Prof. Dr. Toygar, bu görüşün değiştiğini ve beyin hücrelerinin artabileceğinin ortaya konduğunu söyledi.
Beyin hücrelerinin artmasının, beynin daha verimli kullanılmasını sağladığını bildiren Toygar, her insanda milyarlarca adet bulunan beyin hücrelerinin, her gün ortalama 10 bininin öldüğünü kaydetti.
Toygar, şöyle devam etti: “Beyin fonksiyonları 18-23 yaşlarında artar, 40 yaşından sonraysa hızla azalır. Günde 10 bin hücre ölüyor. Ama 65-70 yaşına kadar ölen hücrelerin sayısı toplam hücrelerin ancak yüzde 5’ine ulaşabiliyor. Demek ki beyne hücre takviyesi oluyor. Ama takviye olurken o hücreler, (ben beyin hücresi olayım) demiyor. Bizim (kök hücreler) dediğimiz hücreler var. Bunlar beyin hücresine dönüşebiliyor. Her beyin hücresi öldüğünde, bellek depolama, yeni bilgileri alma ve öğrenmede zayıflama oluşuyor. Eğer beyin hücrelerimizi çalıştırırsak, 60 yaşında, bir gencin beyni kadar aktiviteye sahip olabiliriz.”
stres BEYİN HÜCRELERİNİ ÖLDÜRÜYOR
Her insanda beyin hücre ölümünün aynı oranda olmadığını, kişinin biyolojik yapısı, stres, sigara, alkol, yüksek Tansiyon, kolesterol ve çevre koşullarının bunda etkili olduğunu bildirdi. Stresin en önemli etken olduğuna işaret eden Toygar, stresin bir takım zararlı kimyasal elektronlar oluşturduğunu, bunların beyin hücrelerine yapışarak, zehirlediğini sözlerine ekledi.
Prof. Dr. Nurselen Toygar ücretsiz CD lerine ulaşmak için nurselentoygar@yahoo.com adresine e-mail atınız.( Habertürk kanalında Saba Tümer'e konuk olduğunda kendisi verdi. )
KAYNAK
------------------------------------
Panik Atak İçin Nefes Egzersizi
Bugün özellikle evde, iş yerinde veya herhangi bir ortamdayken aniden atakla karşılaşırsanız, kendinizi nasıl rahatlatabileceğiniz konusunda bilgi vereyim istedim.
Öncelikle kısaca panik atak neydi hızlı bir hatırlatma yapayım. Panik atak, ani olarak, beklenmedik bir anda ortaya çıkan ve rahatsız edici semptomlarla kendisini gösteren bir hastalıktır.
Peki neydi bu semptomlar…?
• Çarpıntı
• Göğüs ağrısı veya göğüste sıkıntı hissi
• Nefes darlığı, boğulacakmış gibi olma
• Aşırı terleme
• Titreme, sarsılma, silkelenme duygusu
• Bulantı, karın ağrısı
• Ani üşüme, ani ürperme, ateş basması
• Başta/beyinde uyuşma, karıncalanma
• Baş dönmesi, sersemlik hissi, düşecekmiş veya bayılacakmış gibi olma duygusu
• Gerçekdışılık duyguları… yani yaşadıkları gerçek mi değil mi gibi çelişkiler yaşama
• Benliğe yabancılaşma
• Ölüm korkusu, kalp krizi geçiriyormuş duygusu
• Kontrolünü kaybedeceği ya da delireceği korkusu
Ortalama düzeyde var olduğu düşünülen bu dürtülerin tamamı görülebilir… Görülmeyebilir de… Dışardan bakıldığında “Aman canım… o kadar da abartılacak bir şey değilmiş!” dedirtebiliyor ama siz gelin de bunları çekene sorun…
Anlatılmaz yaşanır bir durumdur… genellikle bayanlarda rastlıyoruz. Günlük hayatın sıkıntı ve zorlukları içinde bayanların bu tür rahatsızlıklar yaşaması da normaldir sanırım. Rahatsızlığın başlama yaşı her ne kadar değişken olsa da ergenlik döneminde başladığı veya otuzlu yaşlarda bile ilk başlangıç yaşandığı bilinen bir gerçek.
Tipik bir panik atak dakikalarla sınırlıdır sevgili okuyucular. Çoğunlukla 5-10 dakika, nadiren de 20-30 dakika, çok ender olarak da bir saat sürebilir. Adı üzerine ataktır ve gelir… sizi üzer, korkutur, boğar, rahatsız eder… ve hiçbir şey yokmuş gibi çekip gider.
Panik atağı sırasında en yoğun yaşanan duygu “nefes darlığı ve boğulacakmış gibi olma” hissi sevgili okurlar. En fazla yakınılan mesele bu. Boğulacakmış gibi olan kişiler, aşırı soluk alıp vermeye başlarlar. Bu durum, panik atağın bireyler tarafından daha yoğun düzeyde yaşanmasına yol açar. Oysa soluk alıp verme, yani solunum sistemi, istemli olarak kontrol edilebilecek bir işlevdir ve bunun yapılabilmesi halinde panik atağını kontrol altına almak mümkündür.
Peki aşırı soluk alıp vermeyi nasıl kontrol altına alacaksınız…?
Gün içinde farklı zamanlarda, her insan dakikada ortalama 10-12 kez soluk alıp vermektedir. Eğer kişi, bundan daha fazla sayıda nefes alıp veriyorsa, bu sayı mutlaka azaltılmalıdır.
Demek oluyor ki, panik atağın ilk belirtilerini fark ettiğinizde nefes alıp vermemizi yavaşlatırsanız, ciddi bir ataktan uzaklaşmayı da başarmış olursunuz.
İsterseniz sırasıyla ne yapmanız gerektiğini söyleyeyim:
1. Öncelikle rahatlıkla oturup uzanabileceğiniz bir duruma geçin.
2. Burnunuzdan derin bir nefes alıp, onu içinizde 10’a kadar sayarak tutun.
3. 10’a geldiğiniz zaman nefesi ağzınızdan verip, kendinize “rahatla, gevşe, kendini iyi hisset” şeklinde komutlar verin.
4. Bu periyodun ardından 3 saniyede nefes alıp, ardından 3 saniyede nefes verin. Ve nefes alıp vermeyi bu tempoyla sürdürün. Böylece her 1 dakikada ortalama 10 kez nefes alıp vermiş olacaksınız. Normal şartlarda alıp vermeniz gereken sayı zaten buydu. Atak sırasında nefes alışverişiniz arttığı için de kalbiniz hızlı hızlı atıyordu. Sayıyı doğal olana indirdiğinizde, atağı durdurmak için ciddi bir iş yapmış olacaksınız. Bu arada her alışınızda “iyi ve güzel olan her şeyi içinize çektiğinizi”, her nefes verişinizde de “sıkıntı ve zorlukları dışarı attığınızı” düşünmeyi ihmal etmeyin.
5. Her 1 dakika sonunda, 10 saniye boyunca nefesinizi tutup, ağzınızdan geri verin. Daha sonra 3 saniyelik döngülere devam edin.
6. Panik atağınız hafifleyinceye ya da ortadan kalkıncaya kadar bu alıştırmaya devam edin.
Ortalama 4-5 dakika sürecek bu minik “Nefes yavaşlatma tekniği” ile, panik atağını kendinizden uzaklaştırma şansınız olacak.
Bireysel destek çalışmalarında danışanlarımıza öğrettiğimiz bu tekniği sizlerle de paylaşmış oldum. Bununla birlikte daha pek çok uygulama var.
Eninde sonunda yapmanız gereken şey, atak gelmeye başladığında, artan kalp ritminizi normale çevirmekten geçiyor. Ritmi normale çevirip, delirmeyeceğinizi, çıldırmayacağınızı, aklınızı kaybetmeyeceğinizi, kontrolün elinizden çıkmayacağını, bunun kısa sürecek bir korku nöbeti olduğunu, birkaç dakika sonra tamamen ortadan kalkacağını düşünmeyi ihmal etmeyin.
Sevgiyle kalın…
Psikolog&Psikoterapist Mehtap Kayaoglu
KAYNAK
----------
Manevi Reçete
MARAZ-I VESVESE İLE MÜPTELÂ! Biliyor musun, vesvesen neye benzer? Musibete benzer. Ehemmiyet verdikçe şişer; ehemmiyet vermezsen söner. Ona büyük nazarıyla baksan büyür; küçük görsen küçülür. Korksan ağırlaşır, hasta eder; havf etmezsen hafif olur, mahfî kalır. Mahiyetini bilmezsen devam eder, yerleşir; mahiyetini bilsen, onu tanısan, gider.
Öyleyse, şu musibetli vesvesenin aksâm-ı kesiresinden kesîrü'l-vuku olan yalnız Beş Vechini beyan edeceğim; belki sana ve bana şifa olur. Zira şu vesvese öyle birşeydir ki, cehil onu davet eder, ilim onu tard eder. Tanımazsan gelir, tanısan gider.
BİRİNCİ VECİH - BİRİNCİ YARA
Şeytan, evvelâ şüpheyi kalbe atar. Eğer kalb kabul etmezse, şüpheden şetme döner. Hayale karşı şetme benzer bazı pis hatıraları ve münâfi-i edep çirkin halleri tasvir eder. Kalbe "Eyvah!" dedirtir, ye'se düşürtür. Vesveseli adam zanneder ki, kalbi, Rabbine karşı sû-i edepte bulunuyor. Müthiş bir halecan ve heyecan hisseder. Bundan kurtulmak için huzurdan kaçar, gaflete dalmak ister. Bu yaranın merhemi budur:
Bak, ey biçare vesveseli adam! Telâş etme. Çünkü senin hatırına gelen şetim değil, belki tahayyüldür. Tahayyül-ü küfür, küfür olmadığı gibi; tahayyül-ü şetim dahi şetim değildir. Zira, mantıkça, tahayyül, hüküm değildir. Şetim ise hükümdür.
Hem bununla beraber, o çirkin sözler, senin kalbin sözleri değil. Çünkü senin kalbin, ondan müteessir ve müteessiftir. Belki kalbe yakın olan lümme-i şeytanîden geliyor. Vesvesenin zararı, tevehhüm-ü zarardır. Yani, onu zararlı tevehhüm etmekle, kalben mutazarrır olmaktır. Çünkü hükümsüz bir tahayyülü hakikat tevehhüm eder. Hem şeytanın işini kendi kalbine mal eder; onun sözünü ondan zanneder. Zarar anlar, zarara düşer. Zaten şeytanın da istediği odur.
Risale-i Nur 21.Söz
Risale-i Nur Külliyatının bilgisayar ortamında mümkün olduğu kadar rahat bir şekilde okumak için Buyrun :
http://www.nurris.org/cgi-bin/c.pl?name=NurRis30a_dl&deliver=nurlar_zip
Alternatif
Download Nur Ris30a zip
Gel, gel, ne olursan ol yine gel ... - Blogcu
------------------------------
YOKSA SİZ DE PANİK ATAK MISINIZ?
Panik atak dünyada giderek önemi artan ve dikkati üzerinde toplayan, toplum sağlığını riske atan bir hastalık. Aniden başlayıp yoğun korku ve huzurluk durumunun yaşandığı, rahatsızlığın en geç 10 dakika içinde en üst seviyeye ulaştığı bir kaygı nöbetidir aynı zamanda. ABD'de yapılan araştırmalara göre her 5 kişiden birinin panik atak geçirdiği ortaya çıkmıştır. İşte bu önemli hastalığın belirtileri ve tedavi yöntemleri;
Panik atak aslında fiziksel belirtileri izleyen pskilojik bir sendromdur. Ama panik atak yaşayan kişiler bunu psikolojik bir sendrom olarak değil, yaşadıklarını oldukça zor ve anlatılmaz olduğunu ifade etmektedirler. Panik Atak hastalığı sadece psikiyatristlerin tedavi etmesi gereken bir hastalıktır. Hastanın ilaçla ya da sadece terapi ile iyileşmesi nadirdir. En önemlisi hastanın hastalık hakkında bilinçlendirilmesidir. Hastanın tedaviye düzenli olarak katılımı sağlandığında 4 - 6 ay içinde tümüyle iyileşme şansı % 95 oranlarına varmaktadır.
Panik atak yaşayan kişilerde zamanla 2 temel belirti göz önüne çıkar.
Birincisi, bu atakların tekrarlayacağı korkusudur (Beklenti anksiyetesi)
İkincisi, nöbetler yaşandıkça kişi bazı ortam ve durumlardan kaçınmak ister. Örneğin, kişi çarpıntısı olacağı korkusuyla spor yapmayabilir, herkesin içinde düşüp bayılabileceği korkusu ile kalabalık ortamlarda bulunmayabilir veya nefes alamayacağı korkusuyla kapalı ortamlardan uzak durabilir.
PANİK ATAK BELİRTİLERİ NELERDİR ?
- Kalp hızında artış, kalp seslerini duyuyor gibi hissetme
- Terleme, titreme veya sarsılma hissi
- Soluğun kesilmesi hisleri
- Bulantı ya da karında ağrı / rahatsızlık hissi
- Yere düşecek gibi olma, başta sersemlik hissi
- Kontrolünü kaybedip, delireceğini düşünme hissi
- Kalp krizi geçireceği ya da öleceği korkusu
- Hissizlik, karıncalanma hissi
- Soluk alamama, nefesinin yetmediği hissi
- Çevreyi olduğundan farklı, sanki gerçek değil gibi hissetme ya da kendini çevredekilerden ayrılmış, olağandışı, farklı bir şekilde algılama hali
PANİK ATAK RAHATSIZLIĞININ TEDAVİ YÖNTEMLERİ
- Biofeedback
- İlaç kullanımı
- Nefes egzersizleri
- Psikoterapi
- Relaksasyon teknikleri
- Spor ve egzersiz
- Üstüne gitme teknikleri
Kaynak: Sağlık Literatürleri ve İnternet
Gel, gel, ne olursan ol yine gel ... - Blogcu
Moderatör tarafında düzenlendi: