PAMUK PRENSES HİKAYESİNİN GERÇEĞİ (kötü kalpli kıraliçenin ağzından)
pamuk prensesin hikayesi kıraliçe oyunları pamuk prenses hikayeleri prenses hikayesi kıraliçeoyunları
PAMUK PRENSES HİKAYESİNİN GERÇEĞİ
Daha yeni evlenmiştim Kralla.
Saraya ilk girdiğim anda sevdim orayı.
Hele o güzeller güzeli Pamuk var ya.
O kadar kanım kaynadı ki o güzel kıza.
İki yıl önce genç yaşında kaybettiğim kızıma o kadar benziyordu ki.
Kızımın yerine koymuştum onu.
Nereden bilebilirdim ki o güzel yüzün ardında neler yattığını.
İlk birkaç gün çok güzel geçti.
Derken yavaş yavaş gerçek yüzünü göstermeye başladı Pamuk.
Babasının yanında bir melek oluyordu.
O yokken ise hakaretlerin bini bir paraydı.
Ne çirkinliğimi bırakıyordu, ne aptallığımı.
Her yalnız kaldığımızda bana saraydan defolup gitmemi söylüyordu.
Oysa nelerine göz yumuyordum onun.
Avcıyla aralarında bir şeyler olduğunu saraya ilk girdiğimde anlamıştım.
Ama onu sevmiyordu Pamuk.
Diğer ülkenin yakışıklı prensine sırılsıklam aşıktı.
Ve avcıyı bir piyon olarak kullanıyordu.
Kaç kere karşıma alıp
nasihat etmeye kalktıysam tersledi beni.
Hatta bir keresinde tokat atmaya bile cüret etti.
Ben yine gençliğine cahilliğine verdim.
Sustum.
Ve günlerden bir gün olanlar oldu.
Evden kaçtı Pamuk.
Ne yapacağımı şaşırdım.
Aramadığım sormadığım yer kalmadı.
Yoktu ortalarda.
Derken akşamüstü kocam saraya döndü ve kızını sordu.
Söyleyemedim kaçtığını.
Kalp hastasıydı kocam nasıl diyebilirdim ki.
Ona kızın bir arkadaşına gittiğini gece orada kalacağını söyledim.
O anda öyle bir şey oldu ki bütün dünya tepeme yıkıldı.
Avcı telaşla içeri girerek " Kraliçem, aynen dediğiniz gibi
Pamuk Prenses i öldürüp size yüreğini getirdim" demez mi.
Ne yapacağımı ne diyeceğimi şaşırdım.
Belli ki prensesin yeni oyunuydu bu.
Daha bir şey söylememe kalmadan kocamın tokadıyla yere yığıldım.
Ve onu izleyen darbeler sonunda kendimden geçmişim.
Gözlerimi açtığımda başımda sadece hizmetçiler vardı.
Hemen kocamı çağırmalarını istedim.
Anlatmalıydım ona gerçeği.
Ama öğrendim ki iş işten geçmiş.
Kocam kızının ölümüne dayanamayıp kalp krizinden ölmüş.
Yıkılmıştım.
Ama şimdi kendi derdimi bırakıp Pamuk’la ilgilenmem gerekiyordu.
Artık ölen kocamın yadigarıydı o bana.
Hemen avcıyı çağırttım yanıma.
Biraz sıkıştırınca söyledi kızın yerini bana.
Bir ormanda yedi cüceyle birlikte bir kulübede yaşıyormus.
Hemen mutfağa geçip sevdiği
yemeklerden hazırlattım ona.
Bir kaç tane de elma aldım yanıma, çok severdi elmayı.
Hemen ormanın yolunu tuttum.
Kulübeyi bulduğumda hava kararmak üzereydi.
Kapıyı çaldım bir iki kez.
Açan olmadı,biraz itince kapının açık olduğunu farkettim.
İçer girince ise bir baktım Pamuk yerde serilmiş yatıyor.
Mutfaktan ağır bir gaz kokusu geliyordu.
Elinde de bir kağıt vardı.
Kağıdı alıp okudum.
Prensten geliyordu, avcıyla aralarında bir ilişki olduğunu öğrendiğini
ve artık onunla evlenemeyeceğini yazıyordu.
Zavallı kız da bunu okuyunca canına kıymaya kalkmıştı.
Telaştan sepeti olduğu yere atıverdim.
Hemen bütün kapıları camları açıp kızı dışarı çıkardım.
Sonra da prense haber vermeye gittim.
Yoksa aynısını ikinci kez yapabilirdi.
Prense olanları anlatıp yanıma aldım.
Prensesin yasadığı kulübeye geldik.
Kız hala yerde yatıyordu bu arada cüceler de dönmüş
onu o halde görünce oldu sanıp başında ağlaşıyorlardı.
Prens ve ben usulca yanına gittik.
Prens kızın yüzüne eğilerek alnına bir öpücük kondurdu.
Gazın etkisi yavaş yavaş geçmiş kız da kendine gelmeye başlamıştı.
O anda bütün cüceler kızın kendisine gelmesini
prensin öpücüğüne bağlayıp haykırmaya başladılar.
Prensim çok yaşaaaaaaaaaaa.
Neyse mühim değildi.
Pamuk kurtulmuştu ya.
Önemli olan buydu.
Pamuk gözlerini açar açmaz karşısında beni görünce haykırmaya başladı.
İşte beni bu zehirledi.
Az daha öldürecekti beni.
Neye uğradığımı şaşırdım.
Yerde dağılmış duran elmalar, kraliyete ait bir sepet
ve prensesin asla yalan söyleyemeyecek gibi duran masum yüzü
bir araya gelince kime neyi inandırabilirdim ki.
Hemen koşarak oradan uzaklaştım.
Ve hala o kızın yüzünden lekelenmiş adımı değiştiremiyorum.
İşte dostlar işin asli bu.
Ama bu saatten sonra kim inanır ki kötü kalpli kraliçenin masum olduğuna...
PAMUK PRENSES HİKAYESİNİN GERÇEĞİ
Daha yeni evlenmiştim Kralla.
Saraya ilk girdiğim anda sevdim orayı.
Hele o güzeller güzeli Pamuk var ya.
O kadar kanım kaynadı ki o güzel kıza.
İki yıl önce genç yaşında kaybettiğim kızıma o kadar benziyordu ki.
Kızımın yerine koymuştum onu.
Nereden bilebilirdim ki o güzel yüzün ardında neler yattığını.
İlk birkaç gün çok güzel geçti.
Derken yavaş yavaş gerçek yüzünü göstermeye başladı Pamuk.
Babasının yanında bir melek oluyordu.
O yokken ise hakaretlerin bini bir paraydı.
Ne çirkinliğimi bırakıyordu, ne aptallığımı.
Her yalnız kaldığımızda bana saraydan defolup gitmemi söylüyordu.
Oysa nelerine göz yumuyordum onun.
Avcıyla aralarında bir şeyler olduğunu saraya ilk girdiğimde anlamıştım.
Ama onu sevmiyordu Pamuk.
Diğer ülkenin yakışıklı prensine sırılsıklam aşıktı.
Ve avcıyı bir piyon olarak kullanıyordu.
Kaç kere karşıma alıp
nasihat etmeye kalktıysam tersledi beni.
Hatta bir keresinde tokat atmaya bile cüret etti.
Ben yine gençliğine cahilliğine verdim.
Sustum.
Ve günlerden bir gün olanlar oldu.
Evden kaçtı Pamuk.
Ne yapacağımı şaşırdım.
Aramadığım sormadığım yer kalmadı.
Yoktu ortalarda.
Derken akşamüstü kocam saraya döndü ve kızını sordu.
Söyleyemedim kaçtığını.
Kalp hastasıydı kocam nasıl diyebilirdim ki.
Ona kızın bir arkadaşına gittiğini gece orada kalacağını söyledim.
O anda öyle bir şey oldu ki bütün dünya tepeme yıkıldı.
Avcı telaşla içeri girerek " Kraliçem, aynen dediğiniz gibi
Pamuk Prenses i öldürüp size yüreğini getirdim" demez mi.
Ne yapacağımı ne diyeceğimi şaşırdım.
Belli ki prensesin yeni oyunuydu bu.
Daha bir şey söylememe kalmadan kocamın tokadıyla yere yığıldım.
Ve onu izleyen darbeler sonunda kendimden geçmişim.
Gözlerimi açtığımda başımda sadece hizmetçiler vardı.
Hemen kocamı çağırmalarını istedim.
Anlatmalıydım ona gerçeği.
Ama öğrendim ki iş işten geçmiş.
Kocam kızının ölümüne dayanamayıp kalp krizinden ölmüş.
Yıkılmıştım.
Ama şimdi kendi derdimi bırakıp Pamuk’la ilgilenmem gerekiyordu.
Artık ölen kocamın yadigarıydı o bana.
Hemen avcıyı çağırttım yanıma.
Biraz sıkıştırınca söyledi kızın yerini bana.
Bir ormanda yedi cüceyle birlikte bir kulübede yaşıyormus.
Hemen mutfağa geçip sevdiği
yemeklerden hazırlattım ona.
Bir kaç tane de elma aldım yanıma, çok severdi elmayı.
Hemen ormanın yolunu tuttum.
Kulübeyi bulduğumda hava kararmak üzereydi.
Kapıyı çaldım bir iki kez.
Açan olmadı,biraz itince kapının açık olduğunu farkettim.
İçer girince ise bir baktım Pamuk yerde serilmiş yatıyor.
Mutfaktan ağır bir gaz kokusu geliyordu.
Elinde de bir kağıt vardı.
Kağıdı alıp okudum.
Prensten geliyordu, avcıyla aralarında bir ilişki olduğunu öğrendiğini
ve artık onunla evlenemeyeceğini yazıyordu.
Zavallı kız da bunu okuyunca canına kıymaya kalkmıştı.
Telaştan sepeti olduğu yere atıverdim.
Hemen bütün kapıları camları açıp kızı dışarı çıkardım.
Sonra da prense haber vermeye gittim.
Yoksa aynısını ikinci kez yapabilirdi.
Prense olanları anlatıp yanıma aldım.
Prensesin yasadığı kulübeye geldik.
Kız hala yerde yatıyordu bu arada cüceler de dönmüş
onu o halde görünce oldu sanıp başında ağlaşıyorlardı.
Prens ve ben usulca yanına gittik.
Prens kızın yüzüne eğilerek alnına bir öpücük kondurdu.
Gazın etkisi yavaş yavaş geçmiş kız da kendine gelmeye başlamıştı.
O anda bütün cüceler kızın kendisine gelmesini
prensin öpücüğüne bağlayıp haykırmaya başladılar.
Prensim çok yaşaaaaaaaaaaa.
Neyse mühim değildi.
Pamuk kurtulmuştu ya.
Önemli olan buydu.
Pamuk gözlerini açar açmaz karşısında beni görünce haykırmaya başladı.
İşte beni bu zehirledi.
Az daha öldürecekti beni.
Neye uğradığımı şaşırdım.
Yerde dağılmış duran elmalar, kraliyete ait bir sepet
ve prensesin asla yalan söyleyemeyecek gibi duran masum yüzü
bir araya gelince kime neyi inandırabilirdim ki.
Hemen koşarak oradan uzaklaştım.
Ve hala o kızın yüzünden lekelenmiş adımı değiştiremiyorum.
İşte dostlar işin asli bu.
Ama bu saatten sonra kim inanır ki kötü kalpli kraliçenin masum olduğuna...