Osmanlı İmparatorluğu Zamanında Yaptırılan Camiler

  • Konbuyu başlatan Konbuyu başlatan TİTAN
  • Başlangıç tarihi Başlangıç tarihi
T

TİTAN

Forum Okuru
Osmanlı İmparatorluğu Zamanında Yaptırılan Camiler
osmanlı zamanında yaptırılan camiler nelerdir isimleri yapılış tarihleri kimler yaptırmış özellikleri resimleri ile ilgili bilgiler burada melekler
Ülkemiz gerek doğal güzellikleri, gerekse kültürel mirasıyla dünya üzerinde öne çıkan milletlerin başında gelir melekler 🙂 Asya ve Avrupa'nın tam birleştiği noktada bulunan ülkemiz, her karışında üzerinde yaşanan uygarlıkların izini taşır. Bunlardan en önemlisi hiç şüphesiz Osmanlı İmparatorluğu kültürel mirasıdır. Osmanlılar zamanında yaptırılan camiler, medreseler, külliyeler bu zamana kadar ayakta kalmış en büyük kültürel varlıklarımızdandır. Bu varlıklarla ilgili yaptığım küçük bir gezimi daha önce ki yazılarımdan birinde sizlerle paylaşmıştım. Bu makalemizde de Osmanlı zamanında yaptırılan camilerden bahsetmek istiyorum sizlere, buyrun tarihte bir gezintiye çıkalım...





HACI TURHAN MESCİDİ

Akkoyunlu Uzun Hasan'ın Tokat'ı yakmasından sonra Fatih Sultan Mehmet zamanında Artıkoğullarından Hacı Turhan tarafından 1471 yılında yaptırılmıştır. Eski kazancılar içinde bulunan mescit, moloz taştan yapılmıştır.



MEYDAN CAMİİ

Sultan 2. Beyazıt'ın annesi Gülbahar Hatun adına yaptığı cami, kayıtlarda "Hatuniye camii" olarak geçer. Meydan mahallesinde adını aldığı geniş bir alanda 1474 yılında yaptırılmıştır. Tokatta yapılan en güzel Osmanlı eserlerinden biridir.

Kesme taştan yapılmış ana mekan üzerinde tek kubbesi, tek minaresi ve altı sütundan oluşan, beş kubbeli son cemaat yeri vardır. Eski tarihi kayıtlarda; cami yapımı bittikten sonra küçük olduğu görülmüş (Sultan 2. Beyazıt'ın buna kızması üzerine ustaları öldürttüğü rivayet edilir.) ve iki yanına birer mescit daha inşa ettirilmiştir, denilmektedir. Sonradan yer sarsıntılarına karşı, doğu ve batı yönlerinde yapılan payandalar mimari estetiğini bozmaktadır. Ana mekan, revaklar ve minaresindeki rölief süslemeleriyle, zarif ve uyumlu bir mimari yapıya sahiptir. Avlunun ortasıda ahşaptan yapılmış orjinal olmayan bir şadırvan ve yanında Gülbahar hatun medresesi yer alır.

Tokat'lıların "Ali paşanın yapısı, Meydan'ın kapısı " dedikleri yakıştırma sebepsiz değildir. Meydan caminin Selçuk tarzı stalaktitlerle işlenmiş mermer portali ve geçme ağaçtan yapılmış kapısı birer sanat şaheseridir. Ağaç kapıyı çevreleyen sarı ve siyah renkli mermerlerden yapılmış kemerin üzerinde Arapça yazılmış kitabe yer almaktadır. Camii duvarları, minaresi ve mescitler kireç taşından, tromplu kubbesi tuğladan örülmüştür. Son cemaat yerindeki bronz çemberli altı sütun mermerdir. Mihrap ve mimberi mermerden yapılmış caminin, iyi ışıklandırılmış bir mekanı ve kubbesinde "boya süslemeler vardır.

ALACA MESCİT

Rüstem Çelebi mahallesinde Plevne ilkokulunun yanındadır. Selçuklu'ların İlhanlı sultanı Gazan Han ile ortak yönetimleri zamanında yapılmıştır. Daha sonra büyük bir tahribata uğrayan caminin minaresi dışında kalan bölümleri Abdurrahman Bini Ahi Eda'nın adına ithafen Abdüzaziz Bini İbrahim tarafından 1505 yılında yaptırılmıştır.



KAZANCILAR MESCİDİ

Sulu sokaktadır. (1985 Ağustos ayında belediye tarafından yıktırılan Yağcı Han mescite bitişikti.) Kapının çok üstünde saçağa yakın yerde yuvarlak bir kitabesi vardır. Bu kitabeye göre yapılış tarihi Yavuz Sultan Selim zamanına rastlamaktadır.



BAHZAT CAMİİ

Tokat'ın en karakteristik yerlerinden biri olan Behzat çarşısında Behzat çayı yanındadır. Kanuni Sultan Süleyman zamanında Fakih oglu Hacı Behzat tarafından 1935 yılında yaptırılmıştır. Küçük ve kare biçimli olan cami binasına sultan 2. Abdülhamit zamanında (1881) yılında vatandaşların bağışlarıyla ikinci bir kubbe daha yaptırılmıştır. Kesme taştan yapılmış güzel bir minaresi olan caminin 1535 tarihli Osmanlı sülüsüyle yazılmış kitabesi Hoca Behzat'a aittir. Diğeri tamir kitabesidir. Cami yanındaki mezar Hoca Behzat'a aittir.



ALİ PAŞA CAMİİ

Cumhuriyet meydanının güneyinde yükselen cami, Tokat'taki en büyük Osmanlı anıt eseridir. Sultan 2. Selim zamanıda Ali Paşa tarafından 1572 yılında yaptırılmıştır. Ali paşa, Kanuni Sultan Süleymanın oglu Şehzade Beyazıdın damadı olduğu söylenir.Ali Paşanın eşi ve oğlu Mustafa beyin türbeleride cami avlusundadır.

16. yüzyıl Osmanlı camii mimarisinin özelliklerini taşıyan caminin kare olan ana mekanı üzerinde, tek kubbesi ve tek minaresi vardır. Tamamı kesme taştan yapılan cami, Cumhuriyet alanında toplu ve büyük bir blok olarak göze çarpar. Sekiz kolon üzerinde yedi kubbeli son cemaat yeri, avlusunda Ali Paşanın eşi ve oğluna ait iki türbe bulunmaktadır. Ana mekanın kıble dışında kalan diğer üç duvarında karşılıklı mahfiller yer alır. Bunların kuzey yönündekiler oda şeklindedirler. Kesme taştan kemerli olarak yapılmış mahfillerin üst kısmında kadınlara ait bölümler vardır. Kubbe kaidesinde, sekizgen kasnakta ve duvarlarda penceleri olan caminin stalaktitli mihrap ve mimberi sarı ve gök mermerden yapılmıştır. 19. yüzyıl boyama buket desenleriyle yapılan iç süsleme caminin yapıldığı 16. yüzyıl ile bağdaşmıyor. Osmanlı geleneğine göre, sürgünde olan soylular, yaptırdıkları eserler için kitabe koyamazlardı. Bu nedenle camide kitabe yoktur. Ancak Ali Paşa avluya yaptırdığı türbesine, mezar kitabeleri koydurarak ismini dolaylı olarak camiye mal etmiştir.



ULU CAMİ

Tokat'ın en eski ve ilginç camilerinden biridir. Yapılış tarihi olaak geçen H. 1090, M. 1678 yapılış tarihi değil onarım tarihidir. Kitabesinden "Çün bu cami oldu cedit" ifadesi, caminin yenilendiğini gösteriyor. Ayrıca iç mekanlarda ve kuzey revaklarında kesme taştan yapılmış kemerli kolonları ile batı yönündeki son cemaat yerinin devşirme (Bizans) sütunları da caminin çok eski olduğunu göstermektedir. Herhangi bir nedenle hasar gören cami Sultan Avcı Mehmet zamanında restore edilmiş ve 1678 tarihli kitabe o zaman takılmıştır. Birinci Dünya Savaşında asker iskan edilen cam daha sonra kendi haline terk edilmiş ve harap olmuştur. 1950 yılından itibaren Vakıflar Genel Müdürlüğünce onarım gören cami bugün ibadete açılmıştır.

Tokat'ta orjinalliğini en fazla koruyan tarihi eserlerden biri olan Ulu cami moloz ve kesme taşlardan yapılmıştır. Ahşap kirişli ve çıta süslemelerle kapatılmış mekanının üzeri dört köşe kiremit bir çatıyla örtülülüdür. Kesme taştan zarif bir minaresi olan Ulu caminin güney batı köşesine bir kuş evi oyulmuştur. Perdahlanmamış kireç taşları üzerine çini görünümü vermek için pastel renklerle boyanmış bu Nahif kolon süslemelerin ne zaman yapıldığı bilinmemektedir. Kemer ve alınlarında Selçuklu çinilerindeki geçme rumi motifler ve kemer içlerinde birbirine bağlı küçük panolar halinde 16., 17. yüzyıl iznik çini desenlerini anımsatan süslemeler yapılmıştır. Bunlar Avcı Mehmet tahta çıktığı tarihte yapılan büyük restorasyonda işlenmiş olabilirler. Caminin ilginç yanlarından diğeri de doğu ve batı yönlerindeki revakların, malzeme ve işçilik bakımından birbirinden ayrı olmasıdır.



TAKYECİLER CAMİİ

Diğer camilere göre değişik mimari üslubu olan Takyeciler camiinin yapıldığı tarihi bilinmiyor. Sadece güney duvarının bedestene doğru olan köşesinde 1871 tarihli (Sultan Aziz zamanı) bir tamir kitabesi varmış. Ancak caminin bu tarihten çok evvel yapıldığı anlaşılıyor. Camide moloz ve kesme taştan yapılmış mekan ve kolonlar üzerinde dokuz kubbe bulunmaktadır.

Tokat'ta her döneme ait özellikleri taşıyan camiler görmek mümkündür. Halen il merkezinde ibadete açık olan 59 cami ve mescitin 39 tanesi Osmanlılar zamanında yapılmıştır.


BURSA ULU CAMİİ
.
1395-1399 yılları arasında Yıldırım Bayezid tarafından Bursa'da yaptırılan cami, Bursa'daki mimari eserlerin en büyüğüdür. Cami Kapısının üzerinde İvaz Paşa'nın adı bulunmaktadır.

Paye ve sütunlu olan düz çatı ile örülen Selçuklu Camii'lerinin kubbeli düzene çevrilmiş ilk örneklerindendir. 56x68 m boyutlarındadır. 12 Paye ile, 5 nefe bölünmüştür. 20 kubbesi vardır.

Üzeri açık kubbenin altında bir şadırvan vardır. Şadırvanın çevresinde Kur'an okumak için ayrılmış sofalar vardır.

Üzeri kabartma kıvrık dallarla süslenmiş ve ceviz ağacından yapılmış sekiz köşeli küçük çerçevelerin birleştirilmesiyle meydana gelen mimberin sağ kanadında, yapan ustanın adı (Elhac Mehmed Abdülaziz İbni Dakira) yaılmıştır. Ön cephenin iki köşesinde birer minare vardır.


BURSA YEŞİL CAMİİ
.
1413 yılında Çelebi Mehmed döneminde başlanan cami, 1424 yılında Sultan II. Murad zamanında tamamlanan cami, ilk dönem Osmanlı mimarisinin önemli eserleri arasında yer alır.

Planı ters T şeklinde olup, iç kısmı sekiz bölüme ayrılmıştır. Mihrabın bulunduğu kubbeli kıble eyvanıyla yan eyvanlar, ortadaki üzeri kubbeli esas mekana açılır. Kıble ayvanı orta mekanda dört, yan eyvanlarda bir basamak yükseltilmiştir. Esas mekanın ortasında bir şadırvan yer alır; bunun üzerinde kubbede aydınlık feneri bulunmaktadır. Üst katta ortada hünkar mahfili, bunun iki tarafında saray daireleri, alt katta erkan-ı osmaniyeye ait mahfiller vardır. Cami'nin asıl ünü çini kaplamalarından gelmektedir.

EDİRNE MURADİYE CAMİİ

Sultan II. Murad tarafından 1435'te yaptırılan Muradiye Camii, ilk devir Osmanlı mimarisinin önemli örneklerindendir.


EDİRNE SELİMİYE CAMİİ
.
Sultan II. Selim' in emri üzerine Mimar Sinan tarafından Kıbrıs' ın fethiyle elde edilen ganimetlerle eski sarayın baltacılar koğuşunun bulunduğu yerde yapılmıştır. 1568 - 1574 yıllarında tamamlanan Selimiye Camii Osmanlı-Türk mimarisinin en büyük eseridir. Üçer şerefeli dört minaresi vardır. Her minarenin yüksekliği 79,89 m.' dir. Kubbesi 31,28 m. çapında olan Selimiye Camii' nin Harim tarafındaki minarelerin şerefelerine ayrı ayrı yollardan çıkılabilmektedir

EDİRNE ÜÇ ŞEREFELİ CAMİİ
.
Sultan II. Murad tarafından yaptırılmış ve 1447'de tamamlanmıştır. Bu caminin ayakları felçli olan Konyalı bir mimar tarafından yaptırıldığı söylenir. Bu cami'ye Yeni Cami, Cami-i Kebir denildiği gibi, halk üç şerefeli büyük minaresinden dolayı Üç Şerefeli Camii olarak anmaktadır.

Cami altı köşeli sütun üzerinde bir büyük kubbe ile bu kubbenin iki yanında dördü büyük dördü küçük 8 kubbeyle örtülüdür. 18 Sütun üzerine dayanan 21 kubbeli revakla çevrilidir. Biri 3, biri 2 ve diğer ikisi birer şerefeli olmak üzere 4 minaresi vardır.

EYÜP SULTAN CAMİİ . ...

İstanbul'da Haliç'in kuzey ucunda Eyüp semtinde bulunmaktadır. İslamiyet'i ilk kabul edenlerden ve Arapların İstanbul'u kuşatması sırasında şehit olan Hz. Eyyubu El-Ensari'nin gömüldüğü yerdedir. Fatih Sultan Mehmed'in emri ile buraya bir türbe, yanına da bir cami yapıldı. 1458 yılında yapılan ilk cami yıkılmış, bugünkü caminin ilk örneği olan yapı Sultan Üçüncü Selim zamanında 1798-1800 yıllarında Uzun Hüseyin Efendi tarafından yaptırılmıştı. Cami son defa Sultan İkinci Mahmud zamanında tamir ettirildi. 1822 yılında deniz tarafına rastlayan minareye yıldırım düşünce, minarelerin üst şerefelerine kadar olan kısmı yeniden yaptırıldı. Cami, planı bakımından sekiz payeli camiler grubuna girer.

Eyüp Sultan Camii'nin çevre duvarı içinde yer alan Hz.Eyyubu El Ensari'ye ait türbe 1458 yılında yaptırıldı. Sultan Birinci Ahmed ve Sultan İkinci Mahmud dönemlerinde tamir gören türbe 16.yy'dan itibaren çinilerle süslendi. Türbedeki gümüş şebeke ve şamdanlar son devirlere ait olmakla beraber sandukanın ayak ucundaki kuyunun kabrin keşfi sırasında bulunan pınar olduğu ileri sürülür. Eyüp Sultan Türbesi yüz yıllar boyu İslam aleminin ziyaret yeri olmuştur.


FATİH CAMİİ .
Fatih Camii, Fatih Sultan Mehmed tarafından Fatih semtinde yaptırıldı. Bizans devrinde, caminin yapıldığı yerin yakınlarında Havariyun kilisesi vardı. Fatih Camii'nin, bu kilisenin yıkıntılarından faydalanarak yapıldığı sanılmaktadır. Cümle kapısının iki yanında ve üstünde bulunan Arapça kitabeye göre yapımına 1467 yılında başlanan Fatih Camii, 1470 yılında tamamlanabildi. Mimarı, Sinaüddin Yusuf bin Abdullah'tır. Cami, plan olarak anıtsal bir biçimde yapılmıştır. Merkezi kubbe, iki fil ayağı ile iki sütun üzerine oturtulmuştur. Fatih Camii, 1766 yılında yaşanan bir depremden dolayı harabe haline geldiği için Sultan Üçüncü Mustafa, 1767 ve 1771 yılları arasında camiyi Mimar Mehmed Tahir Ağa'ya tamir ettirdi.

Caminin ilk inşasından bugün sadece şadırvan avlusunun üç duvarı, şadırvan, tac kapı, mihrap, birinci şerefeye kadar minareler ve çevre duvarının bir kısmı kalmıştır. Şadırvan avlusunda, kıble duvarına paralel olan revak diğer üç yönden daha yüksektir. Kubbelerin dış kasnakları sekiz köşelidir ve kemerlere oturur. Kemerler genellikle kırmızı taş ve beyaz mermerlerle işlenmiş, yalnız mihverdekilere yeşil taş kullanılmıştır. Alt ve üst pencerelerin etrafı geniş silmelerle çevrelenmiştir. Söveler mermerdendir ve gayet geniş, kuvvetli silmelerle belirtilmiştir.

Demir parmaklıklar, kalın demirden ve topuzludur. Revak sütunlarının sekizi yeşil Eğriboz, ikisi pembe, ikisi esmer granitten, son cemaat yerindekilerin bazıları ise mısır granitindendir. Başlıklar tamamen mermerden ve hepsi istalaktitlidir. Kaideler de mermerdir. Avlunun biri kıblede, ikisi yanda üç kapısı vardır. Şadırvan sekiz köşelidir. Mihrabın yaşmağı istalaktitlidir. Hücre köşeleri yeşil direkli, kum saatleri ile süslü ve üstü zarif bir taçla biter. Yaşmağın üzerinde tek satırlık bir ayet vardır. On iki dilimli olan minare, cami ile büyük bir ahenkle birleşmiştir. Çinili levhalar son cemaat duvarının sağ ve solundaki pencere aynalarındadır.

Fatih Camii'nin ilk yapımında, cami alanını genişletmek için duvarlar ve iki ayak üzerine bir kubbe oturtulmuş ve bunun da önüne bir yarım kubbe ilave edilmiştir. Böylelikle 26 m çapındaki kubbe bir yüzyıl boyunca en büyük kubbe niteliğini korumuştur. Caminin ikinci defa yapılışında payandalı camiler planı uygulanarak küçük kubbeli sivri bir bina meydan getirilmiştir. Şimdiki durumda, merkezi kubbe dört fil yağına oturmakta ve bunu dört yarım kubbe çevrelemektedir. Yarım kubbelerin etrafında ikinci derecede yarım ve tam kubbeler, mahfildeki ve dıştaki abdest musluklarının önündeki galerileri örtmektedir. Mihrabın sol tarafından, türbe yanından geniş bir rampa ile girilen Hünkar mahfili ve odalar bulunmaktadır.

Minarelerin taş külahları 19.yy sonunda yapılmıştır. Mimar Mehmed Tahir Ağa camiyi tamir ettiği sırada eski camiden kalan klasik parçalarla yeniden yaptığı barok parçaları iyi bir şekilde birleştirdi. Caminin alçı pencereleri son devirlerde harap olduğundan adi çerçevelerle değiştirildi. Avlu kapısının yanındaki yangın havuzu Sultan İkinci Mahmud tarafından 1825 yılında yaptırıldı. Caminin geniş bir dış avlusu vardı. Bunun tabhaneye çıkan kapısı eski camiden kalmıştır.



HACI ÖZBEK CAMİİ

1334 yılında İznik'te inşa edilen Hacı Özbek Camii'nin diğer bir adı da Çarşı Mescididir. Caminin tek kubbesi üç kemerli ve üzeri tonozla örtülü son cemaat yeri vardır. Kubbe tuğladan, duvarlı moloz arasına tuğla hatıl işlenerek yapılmıştır. Alt kattaki pencereler tuğladan örülü ve sivri kemerlidir. Kasnak pencereleri ise ahşap lentoludur

LEFKOŞE SELİMİYE CAMİİ

1209'da yapımında başlanan katedral, çeşitli istilacıların yağmalarına uğrmaış ve 1571'de Kıbrıs'ın en büyük camisine dönüştürülmüştür. Caminin adı, Kıbrıs'ın fethi sırasında padişah olan II. Selim'in anısına 1954'te Selimiye olarak değiştirilmiştir.

NUR-İ OSMANİYE CAMİİ
.
1748 yılında I. Mahmud zamanında yapımına başlanan ve II. Osman zamanında (1755) yapımı tamamlanan, Mustafa Ağa tarafından İstanbul'daki Nur-i Osmaniye semtine yapılan camii.

Su kaynağının üzerine yapıldığından dolayı tabanı kemerlerle desteklenmiştir. Bir dış avlusu, bir de iç avlusu vardır. İç avlunun, ikisi yanlarda, biri ortada olmak üzere üç kapısı vardır. İç avlu, biri ortada, dördü yanlarda olmak üzere dokuz kubbeyle örtülmüştür.

Şerefelerin altı, yatay şeritler şeklindedir. Minare külahları taştandır. Üst üste beş sıraya dizilmiş 174 adet penceresi vardır. Bu pencerelerin kemerleri daire kavisli ve dilimlidir. Kubbede, dördü sağır olmak üzere 32 pencere vardır. Mihrabın sağında ve solunda mermerden bir mimber vardır. Sahnın iç duvarları iki sıra halinde kalın ve çıkıntılı kornişlerle üçe ayrılır. Mermere oyulmuş olan Fatiha Suresi, mihrabın sağından başlayarak bütün sahnı dolaşır.

ŞAM SULTAN SELİM CAMİİ .
I. Selim tarafından 1516'da Şam'da yaptırılan camidir. Cami pandandiflere dayalı bir kubbeyle örtülüdür. Önünde üç kemerli ve küçük kubbeyle kapatılmış bir son cemaat yeri ve bunun çevresinde üç yandan sütunlara dayanan önde yedi, yanlarda üçer kemerli, eğimli bir çatı ile örtülü revak bulunmaktadır. Caminin kuzeybatı ve kuzeydoğu köşelerinde iki ince minare yer alır. Ön tarafta bulunan avlunun sağında ve solunda olmak üzere semer kemerli onikişer küçük kubbeyle örtülü revaklara açılan altışar hücre bulunmaktadır. Ayrıca batıda küçük bir mescit bulunmaktadır.


SULTANAHMED CAMİİ .
İstanbul'da bugünkü Sultanahmet semtinde Sultan I. Ahmed tarafından yaptırılan cami; medrese, darülkurra, sıbyan mektebi, türbe, arasta, dükkanlar, hamam, darüşşifa, imaret ve üç sebilden oluşmaktadır. 1609-1620 yılları arasında Mimar Sedefkar Mehmed Ağa tarafından yapılmıştır.

Duvarlarla çevrili bir dış avlunun içinde yer alan cami, her ikiside kareye yakın planlı bir ibadet mekanı ile bir şadırvan avlusundan oluşur. İbadet mekanını örten yirmiki metre çapındaki ortak kubbe dört yandan yarım kubblerle çevrilmiş, boş kalan dört köşeye de birer küçük kubbe getirilerek tam bir merkezi plan şeması oluşturulmuştur. Büyük kubbeyi tyaşıyan kemerlerin oluşturduğu daire kesitli dört filayağı dilimli yapılarak kalınlık etkisinin azaltılmasına çalışılmıştır. Kubbeye geçiş büyük pandantiflerle sağlanmıştır. Caminin duvarları, ikinci pencere sırasına kadar mavi rengin egemen olduğu çinilerle kaplıdır. Duvarların ve filayaklarının yarıdan yukarısı, kemelerin, pandantiflerin, yarım kubbelerin ve büyük kubbenin içi gene mavi ağırlıklı kalem işleri ile bezenmiştir. Bu yüzden cami, özellikle Avrupalılar arasında Mavi Camii olarak bilinir.

Dört yanı revaklı şadırvan avlusunun dış avluya bakan iki yan duvarıyla, caminin iki katlı revaklarla zenginleştirilmiş yan duvarlarının üstünde, zemin hizasında abdest muslukları sıralanmıştır. İkisi iç avlunun dış köşelerinde, dördü de cami kütlesinin köşelerinde yer alan minarelerin ilk ikisi ikişer öbürleri üçer şerefelidir.

Dış avluda, caminin güneydoğu köşesinde yer alan ve bir rampa ile çıkılan Hünkar Kasrı bu uygulamanın ilk örneğidir. burası bugün Halı Müzesi olarak kullanılmaktadır. Caminin bodrumunda da Kilim ve Düz Yaygılar Müzesi açılmıştır.

Sultan I. Ahmed ile oğullarının ve annesinin türbesi burada bulunmaktadır.


ÜSKÜDAR SELİMİYE CAMİİ

İstanbul Üsküdar'da 1801 yılında III. Selim tarafından yaptırılan cami. Dikdörtgen geniş bir avlunun içinde yer alır. Kuzey, güney, doğu ve batıdan birer girişi vardır. Esas girişi batıdan olup, buaray on basamaklı bir merdivenden çıkılır. Ana mekanın üzerini örten kubbe tuğla ile örtülmüştür ve üzeri kurşun kaplıdır.

Batı cephesinde iki katlı hünkar daireleri vardır. Mermer sütunlar üzerine oturan bu dairelerden sağdaki Padişahın namaz kılması, soldaki ise dinlenmesi ve ziyaretçileri kabul etmesi için ayrılmıştır.

Selimiye camii süsleme bakımından oldukça zengindir. Kubbe, kalem işi dekor, kubbe göbeği ayetlerle bezelidir.

YENİ CAMİİ

Sultan III. Mehmed tarafından temelleri atılmış, Sultan II. Murad tarafından 1447'de tamamlanmıştır. Yeni Cami'ye, Cami-i Kebir denildiği gibi halk arasında Üçüncü Şerefeli Cami olarak anılmaktadır. En önemli Türk eserleri arasında yer alan Yeni Cami'nin felçli bir Konyalı mimar tarafından yaptırıldığı söylenir.

Cami altı köşeli sütun üzerinde büyük bir kubbe ile bunun iki yanında dördü büyük, dördü küçük 8 kubbeyle örtülüdür. 18 sütun üzerine dayanan 21 kubbeli revakla çevrilidir ve dört minaresi vardır ; biri üç, biri iki, diğer ikisi ise birer şerefelidir (Üç şerefeli minarenin yüksekliği : 67,62 metredir).