*MeleK*
♥Ben Aşık Olduğum Adamın Aşık Olduğu Kadınım♥
Osmanlı İktisâdi Yapısı
From ansiklopedi.gen.tr
Osmanlı Devleti
beylik döneminden itibaren sistemli bir malî teşkilâta sahip olmuştu. Kaynakların verdiği bilgiye göre Osmanlılardaki ilk maliye teşkilâtının Murat Hüdavendigâr (I. Murat) zamanında Çandarlı Kara Halil ile Karamanlı Kara Rüştem tarafından yapıldığı belirtilmektedir. Bu bilgiler ışığında meseleye bakıldığı zaman Osmanlı maliyesinin daha ilk kuruluş dönemlerinde ortaya çıktığı ve devletin buna büyük bir itina gösterdiği anlaşılmaktadır. Gerçekten Fâtih zamanında tedvin edilmiş olan kanunnâmede "Bu kanunnâme atam ve dedem kanunudur ve benim dahi kanunumdur" ifadesi ile tarihî bilgilere göre ilk Osmanlı hükümdarlarının
bir araya getirilip tedvin edilmemiş kanunnâme hükümleri ile âmil oldukları anlaşılmaktadır. Fâtih kanunnâmesinde yer alan "Ve yılda bir kerre rikâb-i Hümâyunuma defterdarlarım irad ve masrafım okuyalar hil'at-i fahire giysinler." ve "Ve hazineme dahil ve hariç olan akça
defterdarlarım emri ile dahil-hariç olsun" ifadeleri
Osmanlıların maliye teşkilâtına ne denli önem verdiklerini
bu anlayışa daha ilk zamanlardan beri nasıl sahip çıktıkları görülmektedir. Aslında bu gerekli idi. Çünkü gelir ve gider hesapları olmayan
neyin nereden ve ne zaman geleceği bilinmeyen ve bu konuda matematikî bir bilgiye sahip olmayan bir devlet düşünülemez.
Görüldüğü gibi Osmanlı maliye teşkilâtının basında "Defterdâr" adi verilen bir görevli bulunmaktadır. Bu görevli
günümüzdeki Maliye Bakanlarının yerine getirmekle yükümlü oldukları görevleri yapıyordu. Önceleri teşkilatın basında bir defterdarla
onun maiyeti vardı. Bütün malî islerden bu Bas defterdar sorumlu idi. Ancak zamanla Osmanlı ülkesinin genişlemesi üzerine defterdar şayisi ikiye çıkarıldı. Kanunnâmede de belirtildiği gibi defterdar padişah malinin vekili idi.
kuruluş döneminde gelirler
daha fazla bir yekûn tutuyordu. Buna karşılık masraflar pek o kadar fazla değildi. Zira bu dönemde Osmanlı askerinin büyük bir kısmı tımarlı sipahi idi. Ayrıca devlet erkânından çoğunun has ve tımarlarının geliri kendilerine yetiyordu. Devletin masrafı ise sadece Kapıkulu askerlerine verilen para (maaş) idi. Gelirlerin fazlası ise cami
medrese
köprü
han
hamam vs. gibi imar islerinde kullanılıyordu.
Osmanlı maliyesi
"Miri hazine" (veya dış hazine) ile Enderûn (veya iç hazine) hazinesi olmak üzere iki kısımdı. Dış hazinenin görev ve yetkisi
devletin genel gelirlerini toplamak ve gerekli masrafları yerli yerinde kullanmak seklinde belirlenmişti. İç hazine ise padişaha aitti. Padişahlar
bu hazineyi istedikleri şekilde kullanıyorlardı. Şayet dış hazinenin parası yetişmez ise iç hazineden borçlanmak suretiyle ödünç para alınırdı. Dış hazine
vezirde bulunan hükümdar mührü ile açılıp kapanırdı. Bu hazine
defterdarın sorumluluğu ve vezirin denetimi altında idi.
Bundan bir müddet öncesine kadar ilk Osmanlı sikkesinin Orhan Bey'e ait olduğu biliniyordu. Fakat Osman Bey'e ait sikkenin bulunmasıyla eski bilgi
geçerliliğini kaybetti. Buna göre ilk Osmanlı parasının Osman Gazi döneminde tedavüle çıktığı anlaşılmaktadır. Gümüşten mamul Osmanlı parasına "akça" deniyordu. Her padişah
hükümdarlık alameti olarak kendi adına para bastırırdı. Osmanlı hükümdarları Fâtih Sultan Mehmet dönemine kadar gümüş ve bakir para bastırdılar. kuruluş döneminde ve daha sonraki dönemlerde paranın ayarına ve saf gümüş olmasına özen gösteriliyordu.
Vergiler
Osmanlı maliyesinin farklı gelir kaynakları vardı. Bunların basında da halktan toplanan vergiler geliyordu. Tarihî bir vakia olan vergi
amme hizmetlerinin muntazam bir şekilde devamlılığını temin için bas vurulan bir çaredir. Bu yüzden verginin
devletlerin ekonomik ve sosyal hayatlarında önemli bir yeri bulunmaktadır.
Siyasî bir çevre içinde ortaya çıkan İslâm
kendisinden önceki din ve toplumlarda mevcut olup tatbik edilen vergilerle karsılaştı. Vergi
amme menfaat ve islerinin tanzimi söz konusu olduğu zamanlarda
fertlere yüklenen bir mükellefiyet olduğuna göre İslâm
kendisinden müstağni kalamazdı. Bununla beraber İslâm vergi sistemi
birdenbire ve topyekûn vaz' edilip uygulama sahasına konmamıştır. O
İslâm'ın yayılışına ve ihtiyaçların ortaya çıkısına göre yirmi senelik tesriî bir tekâmül sonunda müesseseleşmiştir.
Osmanlı devlet rejiminin
kendinden öncekilerden devr alıp tatbik ve inkişaf ettirdiği vergi sistemi
amme idaresi ve devletin iktisadî tarihi bakımından önemli bir yer tutar. Bunun için
iktisadî tarihin önemli bir bölümünü meydana getiren vergi sistemini iyi değerlendirmek gerekir.
Kurulusundan itibaren Müslüman bir toplumu ifade eden Osmanlı Devleti
inkişâf ettirip kemâl mertebesine ulaştırdığı müesseseleri ile
tebeasindan tahsil ettiği verginin temeli
İslâm hukukunun kaynaklarına dayanıyordu.
Siyasî bir birlik olarak tarih sahnesinde görünmesinden itibaren birçok vergi kalemi tarh etmek zorunda kalan Osmanlı Devleti'nin bu uygulaması
yüzlerce vergi ismi gösteren cetvellerle tasvir edildiği kadar karmaşık ve anlaşılmaz değildir. Gerçekten mıntıka ve zamanlara göre farklı isimlerle toplanan bunca vergi kalemi
sağlam kaidelere dayanan bir sistemin esas hatlarını çizmek suretiyle
bize lüzumlu bilgiyi verecek şekilde basitleştirilebilir.
Bilindiği gibi Osmanlı devlet sisteminin önemli müesseselerinden biri olan mâliyenin
temel dayanağını teşkil eden vergi
genel mânâda iki ana bölüme ayrılır. Bunlardan biri tamamıyla şeriata dayanan ve esas itibari ile Kitab (Kur'an) ile Sünnet'ten kaynaklanan "Ser'î Vergiler"dir ki buna "Tekâlif-i Ser'iyye" denmektedir. İkincisi de bas gösteren malî sıkıntılar yüzünden devlet tarafından bir zorunluluk sonucunda konan "Örfî Vergiler"dir ki buna da "Tekâlif-i Örfiye" denir.
Müslüman bir cemiyete istinat eden bünyesi ile ser'î hukuku hem nazarî hem de amelî bir şekilde ve her sahada uygulamaya koyan Osmanlı Devleti
diğer Müslüman devletlerin bu konudaki tatbikatlarını gözden ırak tutmuyordu. Bu bakımdan
Osmanlı tarih ve teşkilâtlarını baslı basına ve kendinden öncekilerden tamamen ayrı düşünemeyiz. Çünkü Osmanlılar
kendilerinden önce Anadolu'ya gelip yerleşmiş bulunan Müslüman Türklerin yasayış tarzlarını
ahlâk
iktisat
âdet
örf ve diğer özelliklerini almaktan çekinmiyorlardı. Bunun içindir ki
bir şehir veya kasaba Karamanlılardan
Selçuklulardan
Germiyandan veya başka bir beylikten Osmanlılara geçmekle fazla bir değişikliğe uğramıyordu. Çünkü Osmanlı Devleti teşkilât ve müesseseleri ile Anadolu beylikleri teşkilât ve müesseseleri arasında pek büyük farklar bulunmuyordu.
Osmanlı vergi sisteminin özelliklerinden biri de tebeadan alınan verginin kendisini (tebea) ne malî
ne de hukukî yönden rencide etmemiş olmasıdır. Hatta bu
sadece devletin bizzat kendisinin aldığı vergilerde değil
onun adına timar sahibinin aldığı vergilerde de geçerli idi. Öyle ki
dirlik sahibi
reâyadan cins ve miktarları kanunlarla tayin edilmiş olan bir kısım vergiden fazlasını tahsile selahiyetli değildi. Yetkisini asıp onu kötüye kullanandan dirliği
bir daha geri verilmemek üzere alınırdı.
Ana hatları ile Osmanlı vergi sisteminden bahs ettikten sonra artık vergi çeşitlerini görebiliriz. Daha önce de temas edildiği gibi Osmanlı vergisi iki ana bölümde inceleniyordu. Bunlardan biri Ser'î Vergiler
diğeri de Örfî vergilerdir.
Osmanlı Devleti






Görüldüğü gibi Osmanlı maliye teşkilâtının basında "Defterdâr" adi verilen bir görevli bulunmaktadır. Bu görevli


kuruluş döneminde gelirler





Osmanlı maliyesi





Bundan bir müddet öncesine kadar ilk Osmanlı sikkesinin Orhan Bey'e ait olduğu biliniyordu. Fakat Osman Bey'e ait sikkenin bulunmasıyla eski bilgi


Vergiler
Osmanlı maliyesinin farklı gelir kaynakları vardı. Bunların basında da halktan toplanan vergiler geliyordu. Tarihî bir vakia olan vergi


Siyasî bir çevre içinde ortaya çıkan İslâm






Osmanlı devlet rejiminin



Kurulusundan itibaren Müslüman bir toplumu ifade eden Osmanlı Devleti



Siyasî bir birlik olarak tarih sahnesinde görünmesinden itibaren birçok vergi kalemi tarh etmek zorunda kalan Osmanlı Devleti'nin bu uygulaması



Bilindiği gibi Osmanlı devlet sisteminin önemli müesseselerinden biri olan mâliyenin


Müslüman bir cemiyete istinat eden bünyesi ile ser'î hukuku hem nazarî hem de amelî bir şekilde ve her sahada uygulamaya koyan Osmanlı Devleti










Osmanlı vergi sisteminin özelliklerinden biri de tebeadan alınan verginin kendisini (tebea) ne malî






Ana hatları ile Osmanlı vergi sisteminden bahs ettikten sonra artık vergi çeşitlerini görebiliriz. Daha önce de temas edildiği gibi Osmanlı vergisi iki ana bölümde inceleniyordu. Bunlardan biri Ser'î Vergiler
