İ
İslami Yazar
Forum Okuru
Orucun sosyal ve manevi faydaları.
Oruç sayesinde (özellikle, ramazanda) aynı anda oruca başlamak, akşam iftarı birlikte beklemek, sahura durmak, teravihi cemaatle kılmak, Kadir gecesini ihya etmek, bayramı bir arada karşılamak vb. insanlar arasında kardeşlik ve sevgi bağlarını güçlendirir. Böylece müminler kendilerini Peygamberimizin nurlu beyanlarında buyurduğu gibi: "Müminler birbirini sevmekte, birbirlerine merhamet ve şefkat etmekte bir vücuda benzerler.
Vücudun bir uzvu rahatsız olursa, diğer üyeleri de uykusuz kalarak, bu endişeyi paylaşarak onun derdine ortak olarak bir vücudun organları şeklinde görürler. Bu yüksek düşünce ile toplumsal birlik ve beraberlik tesis edilmiş olur.
Bir sofra arkasında tüm aile üyelerinin iftar vaktini beklentisi, yani aynı zamanda aynı şeyi beklemek bu insanları birbirine daha da bağlıyor. İftarı birlikte bekleme aile üyeleri arasında sevgiyi, saygını arttırır, ailenin temellerini güçlendirir. İslam'da tüm aile üyelerinin iftar sofrasında eğleşmesinin bir hikmeti, belki de budur. İftarı birlikte beklemek aile üyeleri ile birlikte, tanıdıkları, arkadaşları ve hatta yabancılar arasında da sevgi bağlarının güçlenmesine yol açacaktır.
Oruç ömrü boyunca leziz yemekler yiyen, hiçbir zaman aç susuz kalmayan, açlığın sıkıntısını çekmeyen, hatta açlığın ne olduğunu bilmeyen varlığa onu doğrudan aç ve susuz bırakmakla açlığın, susuzluğun mahiyetini öğretir. Böylece, zengin fakirin durumunu anlayacak, aç susuz durmanın ne kadar zor olduğunu anlayacak ve muhtaç insanların imdadına koşacak. Oruç her türlü maddi imkanı olanları yoksulların halini anlamaya sevk ediyor, dolayısıyla, onlara karşı tavrını değiştirir, vicdani duyguları uyandırır, yardıma acele ettiriyor.
Kendisi tok iken komşusu aç kalan insan bizden değildir
.Acın halini aç kaldıklarında, susuzun halini susuz kaldıklarında anlamak olur. Burada görüyoruz ki, Allah-u Teala'nın emrine itaat edip oruç tutmak, rejime alışmak bizi mükemmel bir toplumun mükemmel bölümüne çevirir. Bu bakımdan oruç bizim de his ve heyecanımızı harekete geçirir. Dolayısıyla, zenginler işte oruç sayesinde kendileri gibi maddi imkanı olmayan insanların halini algılarlar.
Oruçla nefsini terbiye eden, sıkıntılara katlanan, açlık ve susuzluğa göğüs geren insan eşya ve olaylar karşısında meydan okuyor. Artık ne açlık ne de susuzluk onu kendine ram edebiliyor. Midesini düşünmüyor. Hangi zorlukla karşılaşırsa karşılaşsın ,günlerce aç kalsın, susuz kalsın, izzet ve onurunu ayak altına atıp başkasına el açmıyor..
İnsanın ruh yönü ise ona yaratılış gayesini hatırlatır, onu Allah'ın buyruklarını yerine getirmeye sevk ediyor, manevi (gökler ötesi) alemleri seyretmesine vesile olur, aç susuz kalmasına rağmen, ona kısırlığın lezzetini hissettiriyor, münker olandan sakındırıyor. Eğer ruhun vücut üzerinde hakimliği zayıflarsa veya beden ruha hakim olursa, o zaman insan heves ve şehvetinin esiri olur. akıl ve dinin koyduğu sınırlara önem vermez. Orucun her saati, her dakikası, her saniyesi Allah'ı ve O'na kavuşma (lig) nimetini hatırlatma açısından önemlidir. Oruç bu fonksiyonunu iki şekilde gerçekleştirmektedir: Bunu lezzetleri giden, ama yok olmayan nimetlere istek ve meşakkatlerin bitmesi sonucu meydana gelen lezzet şeklinde özetlenebilir.
Sabahtan akşama kadar oruç tutup aç susuz kalan insan zahiren sıkıntı çekse de, yaptığı ibadetin ahirette mükafatını düşünmekle bu acıları unutur. Oruç tutan adam yeme içmeyi, şehevi hisleri rızası için terk ettiği Rabbine kavuşmayı düşünür. Bunun sayesinde hayatının her anı dini yasaklar ve emirler dairesinde cereyan eder.
Vücudun bir uzvu rahatsız olursa, diğer üyeleri de uykusuz kalarak, bu endişeyi paylaşarak onun derdine ortak olarak bir vücudun organları şeklinde görürler. Bu yüksek düşünce ile toplumsal birlik ve beraberlik tesis edilmiş olur.
Bir sofra arkasında tüm aile üyelerinin iftar vaktini beklentisi, yani aynı zamanda aynı şeyi beklemek bu insanları birbirine daha da bağlıyor. İftarı birlikte bekleme aile üyeleri arasında sevgiyi, saygını arttırır, ailenin temellerini güçlendirir. İslam'da tüm aile üyelerinin iftar sofrasında eğleşmesinin bir hikmeti, belki de budur. İftarı birlikte beklemek aile üyeleri ile birlikte, tanıdıkları, arkadaşları ve hatta yabancılar arasında da sevgi bağlarının güçlenmesine yol açacaktır.
Oruç ömrü boyunca leziz yemekler yiyen, hiçbir zaman aç susuz kalmayan, açlığın sıkıntısını çekmeyen, hatta açlığın ne olduğunu bilmeyen varlığa onu doğrudan aç ve susuz bırakmakla açlığın, susuzluğun mahiyetini öğretir. Böylece, zengin fakirin durumunu anlayacak, aç susuz durmanın ne kadar zor olduğunu anlayacak ve muhtaç insanların imdadına koşacak. Oruç her türlü maddi imkanı olanları yoksulların halini anlamaya sevk ediyor, dolayısıyla, onlara karşı tavrını değiştirir, vicdani duyguları uyandırır, yardıma acele ettiriyor.
Kendisi tok iken komşusu aç kalan insan bizden değildir
.Acın halini aç kaldıklarında, susuzun halini susuz kaldıklarında anlamak olur. Burada görüyoruz ki, Allah-u Teala'nın emrine itaat edip oruç tutmak, rejime alışmak bizi mükemmel bir toplumun mükemmel bölümüne çevirir. Bu bakımdan oruç bizim de his ve heyecanımızı harekete geçirir. Dolayısıyla, zenginler işte oruç sayesinde kendileri gibi maddi imkanı olmayan insanların halini algılarlar.
Oruçla nefsini terbiye eden, sıkıntılara katlanan, açlık ve susuzluğa göğüs geren insan eşya ve olaylar karşısında meydan okuyor. Artık ne açlık ne de susuzluk onu kendine ram edebiliyor. Midesini düşünmüyor. Hangi zorlukla karşılaşırsa karşılaşsın ,günlerce aç kalsın, susuz kalsın, izzet ve onurunu ayak altına atıp başkasına el açmıyor..
İnsanın ruh yönü ise ona yaratılış gayesini hatırlatır, onu Allah'ın buyruklarını yerine getirmeye sevk ediyor, manevi (gökler ötesi) alemleri seyretmesine vesile olur, aç susuz kalmasına rağmen, ona kısırlığın lezzetini hissettiriyor, münker olandan sakındırıyor. Eğer ruhun vücut üzerinde hakimliği zayıflarsa veya beden ruha hakim olursa, o zaman insan heves ve şehvetinin esiri olur. akıl ve dinin koyduğu sınırlara önem vermez. Orucun her saati, her dakikası, her saniyesi Allah'ı ve O'na kavuşma (lig) nimetini hatırlatma açısından önemlidir. Oruç bu fonksiyonunu iki şekilde gerçekleştirmektedir: Bunu lezzetleri giden, ama yok olmayan nimetlere istek ve meşakkatlerin bitmesi sonucu meydana gelen lezzet şeklinde özetlenebilir.
Sabahtan akşama kadar oruç tutup aç susuz kalan insan zahiren sıkıntı çekse de, yaptığı ibadetin ahirette mükafatını düşünmekle bu acıları unutur. Oruç tutan adam yeme içmeyi, şehevi hisleri rızası için terk ettiği Rabbine kavuşmayı düşünür. Bunun sayesinde hayatının her anı dini yasaklar ve emirler dairesinde cereyan eder.